Dün gece

---> Dün gece

Elimizde vedalar için hazırlanmış bir harita olsa keşke.Çünkü; bilinmezlikle başa çıkabilmek bazen zorluyor insanı. Ayrılık sonrası yolumuzu belirleyen; sağa mı, sola mı, sapağa mı, düzlüğe mi, feraha mı, sıkıntıya mı doğru yol aldığımızı anlayabileceğimiz ve o yoldan başka bir yolun daha olduğunu görebileceğimiz şöyle açıklayıcı bir harita olsa diyorum...

Ne zaman biriyle vedalaşmak zorunda kalsam ne diyeceğimi, nasıl davranacağımı bilemem ve buz kesilirim o an.Uğurlamanın da uğurlanmanın da bir usulü vardır derler ya, hiç anlamam o işlerden.
Ve bu gece vedalar adına birkaç satır yazmak istedim.. Daha doğrusu şöyle derinliği olan bir vedayla gitmek istedim kendimce…

Bir aşkın nasıl yaşandığını o aşkı yaşayan iki insandan başka kimse bilemez aslında.Artık hayatımda olmayacak birini iyi anmaya çalışma çabalarım çevremdeki herkesi çileden çıkarsa da ve bu ısrarıma anlam veremeseler de ben böyleyim.İnanmışlığımın önüne hiçbir mantık geçmiyor işte…

Madem okuyorsun yazdıklarımı, şimdi dinle:

Işığı göremediğin, hayat adına umudunu yitirdiğin ve kendini çıkmaz sokaklarda hissettiğin anlarda bil ki sana iyi dileklerde bulunan bir yürek var.

Evet biraz cadıyımdır, huysuzumdur, sinirlenince ne dediğimi bilmem, ağzımdan çıkan lafların sonunu asla hesap etmem ama her şeye rağmen nasıl bir kalbim olduğunu en iyi sen bilirsin bu hayatta.Acıyan yanımla acıtmışımdır seni bunu unutma.

Bana yaşattıkların pek hoş şeyler değildi elbette ama tüm bunları şaşkınlıklarına, hayatın seni artık yorduğuna, huzur istediğine, verdiğin kadarını aynı anda almak istemene filan veriyorum.

Vicdanen bir rahatsızlık içinde olmadığını biliyorum ama keşke bazı şeyleri bilmeseydi, dediğini de duyar gibiyim.Ben de iyi ki duydum, demedim zira…

Uzun süren beraberliklerin sonunda iki yol vardır.Ya sonsuzluğa çıkılır el ele ya da sonsuza kadar ayrılır eller.Tüm aşkların çizilmiş bir kaderi vardır derdim de bir türlü inanmazdın bana Bak, sonsuza dek ayrı kalacaklar tayfasındayız artık.

Şimdi cd de ‘Cennet’ çalıyor…Mahşerde olduğumu düşündüğüm o geceden sonra bu şarkıyı bir daha hiç dinlemedim biliyor musun? Şimdi ise son dinleyişim…Nedense samimiyetle ve gerçekten hissederek bana dinle, dediğini düşünmekteyim hala.Bence artık sen de asla dinleme bu şarkıyı.

Bir zamanlar içim çok rahattı ayrılsak bile birbirimizi sevdiğimizi, varlıklarımızın başka başka insanlarla asla ikâme edilemeyeceğini, ne derdim olursa olsun aradığım an yanımda olacağını düşünüyordum.Şimdi benim telefonumda senin numaran yok, hatırımdaysa daha ne kadar kalır bilmiyorum. İşte, ayrılıkların en yaman çelişkisi de bu bence.

Umarım çok mutlu olursun umarım sonsuza dek ayrılmaz elleriniz ve umarım benle yaşayamadığın her şeyi onunla yaşarsın ve böylece yeni arayışlar içine girmene de hiç gerek kalmaz.


Derinliği olan bir veda olsun istedim…İstesem arardım seni ve yine aynı sözcüklerle veda ederdim sana ama o zaman vedam ölümsüz olmazdı. Ne ben, bu satırları yazarkenki kadar içtenlikle söyleyebilirdim aynı sözcükleri sana; ne de sen, şu satırları okurken gibi dinleyebilirdin beni.

Şimdi son söz:

Varsa hakkım helal olsun sana ve canın sağolsun.
Hoşça kal.

Okuyacaksın Biliyorum Dostça Kal...
 
---> Dün gece

Bana şimdi sorma sakın, ''nasılsın?'' diye
gittiğin günden beri öyleyim işte
alışırsın deme boşuna,
ya da bu kadar mı önemliydim falanda deme,
gittin ya, gitmek nedir onu bil yeter

sorma nasılsın diye!
sorarsan, inanmam gittiğine,
sorarsan, kısa devre yaparım boş yere,
sorarsan, var olursun yok yere

sorma ki, gittiğini bileyim,
sorma ki, geçmişe dönmeyeyim
 
---> Dün gece

Kapat gözlerini ve dinle
Uyku perilerini gönderiyorum sana
En güzel ninnileri söylesinler diye

*

Unutuşlar kadar temiz bir gökyüzüne bak
Seneler var ki pencerene geliyor ay
Tekrar tekrar geliyor; usanmıyor beklemekten bütün bir gece
İçinden yapıyor serenatını; sen de çıkmıyorsun pencereye
Kırmızı bir gül atmıyorsun ona; eskice bir kitabın arasında kuruttuğun
Olsun.
Susuşlar saf. Susuşlar temiz. Susuşlar içten.
Tek ve yalnız bir gözyaşından bile samimi sessizlik.
Yastığın olup da bütün bir gece kokunla yaşamak arzusu
Yok.
Saçlarını okşamak isterken seni uyandırmak korkusundan.
Belki bir ayna olma isteği sadece.
Yatağının tam karşısında.
Rüyalarının serbestliği içinde; bir yanından diğerine döndüğünde
Yüzüne bakabilmek için.
Uyurken. Görüp de beni rahatsız olma diye hislerimden.
Yağmur yağarken sana yönelip; şemsiyende dağılan damlalar gibi.
Tarumar olmuş bir hâl ama kızgınlık yok.
Yalnızca bir papatyanın yapraklarına sıçrayıp ona hayat verememenin
İçimi eriten sızısı.
Bulut olsa. Çekip alsam bütün siyahları hayatından.
Gecelerin olsun diye: mavi.
Senin gecelerin.
 
---> Dün gece

söylenecek bir bahane hep vardır
ha bugün yalnız
ha günün ötesi
seni sevmek
beni harcamak olmayacaktı

sana yüklediğim anlamları
senmişsin gibi düşünme
aldanırsın...
sen o anlamlarla
sadece bende varsın

ben seviyorsam
sen bahanesin.
 
---> Dün gece

Zaman her kareyi çaldı da hafızamdan
Bir seni silemedi,
Bir sana kıyamadı...
Hala bana inat edercesine,
Hafızamda
Gözlerime çizdiğin ilk masum yüzün...
O masumluk değil miydi zaten beni kandıran?
Aradığım çıkarsız,yalansız sevgiyi,
Sevgiliyi
Sen sandıran...
Bundandı işte,
Yüzüne hayran hayran bakışım,
Gözlerine bakmaya doyamayışım
Sen ne sandın,bilmiyorum...
Cemresini bekleyen toprakmış meğer kalbim,
Ondamış seni görür görmez kabullenişim
Kolaylığı ondan...
Biranda sevdim seni işte
Ama sen benim gibi değildin sevgili...
Sevmedin,
Belki de sevemedin...
Haklıydın!
Suç benimdi
Kendi kuyumu kendi ellerime kazmıştım.
Söylemiştin,
Bana göre değil sevmeler demiştin.
Umursamadım,inatlaşt ım
Bekledim,sabrettim,
Tükendim.
Yeri geldi
Sevdana,sevdama gücendim...
Ama,
Aşk bu değil...
Şimdi yokluğunla en kanlı savaşlardayım
Büyük zaferler kazanır mıyım,
Sanmıyorum...
Bir tren yolunun iki rayıyız artık
Çok istasyonlar geçtik,
Ne yolcular aldık
Bir ucu bir uca,
Kimi kime kavuşturduk da
Bir biz kavuşamadık
Kavuşamayız
Sevgili...
Bir şeyi kaybedince daha çok sever insan ya,
Anla...
Şimdi soluksuz seviyorum seni
Ama,
Aşk bu değil...
Zamanla değişti herşey belki
Artık sen eski sen değilsin,
Yüzünde masumluğunun kalıntısı
Gözlerinde ben yokum...
Benim sevdiğim sen değilsin artık
Belki de kimbilir
Aşk bu değil...
Sabah yüzüme gülüp,
Akşam sırtını dönüyorsun
Biran en güzel mutlulukları verip ellerime,
Biran Yüzüstü bırakıyorsun.
Nedir bu?
Neyin bedelini ödetiyorsun?
Acı mı çektirdiğini zannediyorsun?
Yanılıyorsun sevgili,
Yanılıyorsun...
Acınla sevdim seni...
Ama yeter,
Yarı ümit vermekten
Emanet mutluluklardan vazgeç...
Daha fazla yakma canımı
Ya bir ömür sevmek için kal,
Ya da çek git!
Dur gitme...
Önce bana hesap ver.
Madem sonunda yokluğun olcaktı
Peki varlığın nedendi?...
Yüreğim git burdan
Ve bir dahada dönme
Aşk bu değil...
 
---> Dün gece

O'nu hatırladıkta başı göğe ermişçesine ya da asansör boşluğuna düşmüşçesine ürperiyorsa yüreğiniz...
ömrü saatlere sıkışmış bir kelebek telaşıyla O hüzünden bu neşeye konup kalkıyorsanız gün boyu nedensiz...
ve her konduğunuzda diğerini iple çekiyorsanız bu hislerin... O'nunlayken pervaneleşen yelkovanlar, O'nsuz mıhlanıp kalıyorsa yerine, bir akrep kadar hain...
sınıfta, büroda, yolda, yatakta içiniz içinize sığmıyor, O'ndan söz edilince yüzünüz, sizden habersiz, mis kokulu bir ekmek dilimi gibi kızarıyor, mahcup somurtuyor veya muzip sırıtıyorsa,
ve O, her durduğunuz yerde duruyor,
her baktığınız yerden size bakıyor, siz keyiflendikçe gülüp,
hüzünlendikçe ağlıyorsa...
dünyanın en güzel yeri O'nun yaşadığı yer, en güzel kokusu
bedenindeki ter, en dayanılmaz duygusu gözlerindeki kederse...
hayat O'nunla güzel ve onsuz müptezelse...
elmalar pembe, kiremitler pembe, gökyüzü, yeryüzü,
O'nun yüzü pembeyse, kışlar ilkbaharsa, yazlar ilkbahar, güzler ilkbahar...
her şiirde anlatılan O'ysa... her filmin kahramanı O...
her roman O'ndan söz ediyor, her çiçek O'nu açıyorsa...
bir anlık ayrılık, bir ömür gibi geliyor ve gider gitmez
özlem saç diplerinizden çekiştirip beyninizi acıtıyorsa,
iştahınız kapanıyor, iştahınız açılıyor, iştahınız şaşırıyorsa...
iştahınız, hasret acısında bile karşı konulmaz bir tat buluyorsa...
eliniz telefonda yaşıyor, işaret parmağınızla ha bire O'nu tuşluyor, dara düştüğünüzde kapıyı çalanın O olduğunu adınız gibi biliyorsanız...
mütemadi bir sarhoşluk halinde, her çalan telefona O diye atlıyor, vitrindeki her giysiyi O'na yakıştırıyor, konuşan birini dinlerken "keşke O anlatsa" diye iç geçiriyorsanız...
kokusu burnunuzdan, sureti gözünüzden, sesi kulağınızdan, teni aklınızdan silinmiyorsa bir türlü...
özlemi, sol gögsünüzún altında tek nüsha bir yasak yayın gibi taşıyorsanız gün boyu...
hem kimseler duymasın, hem cümle alem bilsin istiyorsanız...
O'nsuz geceler ıssız, sokaklar öksüzse...
ayrılık ölüme, vuslat sehere denkse...
gamze gamze tebessüm de onun içinse, alev alev öfke de;
bunca tavır, onca sabır ve nihayetsiz kahır hep O'nun yüzü suyu hürmetine...
uğruna ödenmeyecek bedel, gidilmeyecek yol, vazgeçilmeyecek konfor yoksa...
dışarıda yer yerinden oynuyor ve "içeri"de bu sizi zerrece ilgilendirmiyorsa, nedensiz küsüyor, sebepsiz affediyorsanız ve bütün bu hallerinize siz bile akıl erdiremiyorsanız kaybetme korkusu, kavuşma sevincinden ağır basıyorsa ve aşk, gurura baskın çıkıyorsa bu yüzden her daim...
gece yarısı kadim bir dost gibi kucaklayan tanıdık bir şarkı,
bütün acı sözleri unutturmaya yetiyorsa...
Her gidişte ayaklarınız "Geri dön" diye yalpalıyorsa ve siz kendinize rağmen dönüyorsanız,
sınırsız, sabırsız, doyumsuz bir tutkuyla...

...o halde bugün sizin gününüz!..
"Çok yaşa"yın ve de "siz de görün"üz..
 
---> Dün gece

Doğmak yeniden gökkuşağı gibi rengarenk,
İçimde kıpır kıpır bir heyecanla seni yaşamak.
Düşlerime bile resmini çizmek öylece,
En acımasız yalnızlıkta bile sadece sana sarılmak.
Mutluluğa açmak her sabah gözlerimi,
Masmavi gökyüzünü turuncu güneşle selamlamak.
Upuzun bir yolculuğa çıkmak yüreğinde,
Sessizce hayata aşk yanından bağlanmak.
Takılmak kirpiklerinin tam orta yerinde,
Ayrılığa gülüşlerinden bir demet ısmarlamak.
Fütursuzca sarmak seni sımsıkı kendime,
Aşk gibi sana yakışıp,yakışır gibi sana aşık kalmak...
 
---> Dün gece

Bilmelisin ki ...
Duvarda asılı diplomalar insanı insan yapmaya yetmez.

Bilmelisin ki ...
Aşk kelimesi ne kadar çok kullanılırsa
anlam yükü o kadar azalır.

Bilmelisin ki ...
Karsındakini kırmamak ve inançlarını savunmak arasında
çizginin nereden geçtiğini bulmak zor.

Bilmelisin ki ...
Gerçek arkadaşlar arasına mesafe girmez.
Gerçek aşkların da!

Bilmelisin ki ...
Tecübenin kaç yasgünü partisi yaşadığınızla ilgisi
yok
ne tür deneyimler yaşadığınızla var.

Bilmelisin ki ...
Aile hep insanın yanında olmuyor.
Akrabanız olmayan insanlardan ilgisevgi ve güven
öğrenebiliyorsunuz.
Aile her zaman biyolojik değil

Bilmelisin ki ...
Ne kadar yakın olursa olsunlar en iyi arkadaşlar da
ara sıra üzebilir. Onları affetmek gerekir.

Bilmelisin ki ...
Bazen başkalarını affetmek yetmiyor.
Bazen insanın kendisini affedebilmesi gerekiyor.

Bilmelisin ki ...
Yüreğiniz ne kadar kan ağlarsa ağlasın dünya sizin
için dönmesini durdurmuyor.

Bilmelisin ki ...
Şartlar ve olaylar kim olduğumuzu etkilemiş olabilir.
Ama ne olduğumuzdan kendimiz sorumluyuz

Bilmelisin ki ...
İki kişi münakaşa ediyorsa bu birbirlerini
sevmedikleri anlamına gelmez. Etmemeleri de sevdikleri
anlamına gelmez.

Bilmelisin ki ...
Her problem kendi içinde bir fırsat saklar.
Ve problem fırsatın yanında cüce kalır.

Bilmelisin ki ...
sevgiyi çabuk kaybediyorsun pişmanlığın uzun yıllar
sürüyor.


Can Yücel
 
---> Dün gece

nasıl da yağmıyor yağmur
gözlerim sırılsıklam
sahile vuran dalgalar kadar maviyim belki
mavinin her tonu ellerimde
maviler sırılsıklam

köhne bir mekanda mı söylemiştik,
tamburlu şarkıları..?
kimin eli vurmuştu yüreğin hüzzamına..?
sen arkadaş..! Nasıl da yıkılmıştın son notada
uzak değil yakındı ama
yorgundu yaşananlar
bu kadeh de med-cezirlere deyip,
masaya yığılan
ve sürüklenerek bir köşeye yatırılan,
sakallı sarhoş gibi yorgundu yaşananlar

biz değil miydik,
sen değil miydin isimsiz sabahlara sevdalar kazıyan..?
tozlu fotoğraflardaki gülüşünü arama
kayıp gençliğin değil şişelerde gördüğün
günahı bile yeter dediğin o ******
uğruna delirdiğin o ******
dudaklarının hangi kıyısına demir atıyor şimdi..?

biz değil miydik,
sen değil miydin sevgiyi yürekte arayan..?

çal ustam
konuştur şu tamburun tellerini
köhne de olsa mekan,
sağlamdır bedenlerimiz
körpe yalnızlıklara,
körleşmiş bakışlara,
bir şişe de ben devireceğim

pardon..?
bir şarkı mı istediniz..?
hay hay, lafı mı olur
yalnız hiç susmam başlarsam
yüzsüzüm biraz
beceremem naz yapmayı

hadi çal ustam
çal hadi
sen değil miydin şarkılarla sevişmeyi,
mısralarla oynaşmayı öğreten..?
tüm şarkılar kadın
tüm şarkılar erkek artık
bakire bir mısra bile kalmadı avuçlarımızda

nasıl da yağmıyor yağmur
nasıl da dönmüyor başım
gözlerim sırılsıklam..
Pelin Onay
 
---> Dün gece

Seni sevmek yoktan gelen duyguları ayaklandırmak gibi… Yaşanması imkansız ne varsa
Hepsini yaşamış saymak gibi…
Seni sevmek hızlı koşmak
Ve yorulmamak gibi…
Soluklanmaya ihtiyaç duymadan
Mutluluğun doruğuna ulaşmak gibi…
Hiç sevemediğim şeyleri sırf sen diye kovalamak
Ve bundan heyecan duymak…
İşte varlığımın bütün pencereleri
Senin bana gelmenle açıldı…
Şimdi kader seni almaya çalışıyor benden
O soğukluğun eşliğinde
Bırakır mı seni bedenim
Ellerim,yüreğim?
Ölüm kimseye yakışmıyor sevdiğim,
Konduramıyorsun onun soğukluğunu,
Yüzüne bakmaya dahi kıyamadığına!
Bugün biraz daha solgun yüzün
Ama acılarını ardına sakladığın gülüşün hep aynı
“Doktor” dedin,ben kapıdan girerken
”Sakın söyleme ona,artık ağrılarımı dindirin, fişi çekin!” Yakışmaz sana sevdiğim,
O gözlerin kapanmasına nasıl dayanır yüreğim!
Doktor, gözleri dolu baktı gözlerime,
”O'nu kurtaracağım!”
Ümit miydi verdiği,
Yoksa ruhumun acısına eklediği bir yalan mı?
Her ne olursa olsun inandı kalbim olacaklara,
Güçlülüğümün en kuvvetlisini yaşattım sana,
Tek göz yaşı akıtmadım yanında,
Acıların ıstırap oldu bedenime
Ve böyle beş ay geçirdik seninle
Şimdi asıl tedaviyi yaşıyor ruhun,
İyileşen ellerin,ayakların,
Gözlerin,dudakların
Teşekkürlerin en güzelini sunuyor Yaradan'a
Ve tabi ki sözünü bir an olsun terk etmeyen
Minnetlerin en'lerine layık doktoruna!

Sen bunları yaşarken hiç vazgeçmedim ben
Durmadan aynı düşünceyi tekrarladı aklım
Uyurken bile kapanmasına dayanamadığım gözlerinin
Ölümün inanılmazlığını yaşamasına
O kadar çok zamanı vardı ki
“Erken daha!” dedim sana
“Beni bırakman için çok erken”
Her defasında sensizliğe yolculadığım
Ellerinle sildiğin yaşlarım
İlk kez utandı yanında
Hiç unutamam bu anı
Ve dediğin kelimeler
Asla unutulmaya layık değiller
“Merak etme sevdiğim,
Kapanana kadar sana aşkla bakacak gözlerim
 
---> Dün gece

Daha az seviyorum seni..
Giderek daha az..
Unutur gibi seviyorum..
Azala azala..
Aramızdaki uzaklığın karanlığında..

Geceler kısalıp..gündüzler uzuyor öyle olunca..
Daha az seviyorum seni..
Kendini iyileştiren bir yara gibi..
 
---> Dün gece

Saatler geçmez oldu yine.. Meğerse çabuk geçer bildiğim zaman geçmez olurmuş bir beklenen varsa..
Bekliyorum... Bıkmadan usanmadan.. Arada bir ah çekiyorum.. Sonra yine bekliyorum.. Ve bu böyle sürüp gidiyor günlerdir..
Kimselerle konuşmuyorum uzun zamandır.. Bana O''''nu bırak artık berbat görünüyorsun diyorlar..Sen bu aşkı tek başına yaşıyorsun,
O seni sevmiyor diyorlar..Yıkılıyorum seni savunurken cümlelerimle.. Gelsen artık. Cümlelerime anlam katsan.. Savunmalarım güçlense..
Yine haksızlık ediyorum sana.. Anlamam gerekmez mi artık yaşadıklarını.. Çelişkilerini..
Hayatının ne kadar karmaşık ve ne kadar yalnızlıkla dolu olduğunu.. Aşk beni çok bencil yaptı sevgili..Ama sende beni anlarsın biliyorum..Hayatta tutunduğum bir küçük kuşum ,bir de kocaman adamım var.. Gerisi yalan..Gerisi boş..
O kadar sinmiş ki herşeyin üzerime ellerimdeki sigara kokusu senin kokun,gözlerimdeki bakışlar senin bakışların sanki..Saatlerce dalabiliyorum umarsızca uzaklara..Seni yaşatıyorum biliyor musun sen olmasan da yanımda..Çok sevdiğim bir şiir vardı tam aklımda değil sözleri.Ama bir yerinde ‘’ karşımdaki boş sandalyeni şereflendiriyorum her gece, sen olmasan da hayalinle’’ diyordu.. Benim yaptığım da bu işte..Seni sensiz yaşamaya o kadar alıştım ki şimdi tüm korkularım seninle yaşanacaklar üzerine oldu..
Eğer görebilseydin şimdi beni ‘’yine başladın mı abuk sabuk düşüncelerinle kavga etmeye’’ derdin biliyorum..Elimde değil bu kavgalar..Beynim neden yaratıyor bunları bilmiyorum..Bir yanım sana gözü kapalı bağlanmak için çırpınırken diğer yanım olmamalı diye mücadele veriyor..Ah ne zormuş..AŞK bu muymuş? Yaşlanıyorum ve hala neler yaşadığımı bilemiyorum..
Keşke şu an yanımda olabilseydin diyorum inatla olamayacağını bilerek..İhtiyacım olan tek şey kokun.. Kokunla beraber götürüyorsun her defasında içimdeki huzuru …
Bir hayat bir insan üzerine kurulabilir mi bu kadar körü körüne.. Neden ve nasıl herşeyim olabildin..Ne yaptın bilmiyorum..Ve birşey de yapmadın aslında..Sen olduğun gibiydin her zaman..Tüm çelişkiler bende..
Yalvarırım gel ve kurtar beni artık..Ne olacaksa olsun..Ya varım de sonuna kadar ya da bitti artık de..Kurtar beni yaşadığım karmaşadan..Kendimden saklanır oldum sana açıldıkça..
Mutluluk yaramıyor bana sevgilim..İki gündür o kadar mutluydum ki şimdi neden kendimi kapana kıstırmak için uğraşıyorum bu kadar..Ve neden birden bire içim bulanmaya başladı yeniden..Seneler önce bir büyüğüm şunu demişti bana ‘’sen hiçbir zaman mutlu olamayacaksın’’ Ve ben çok gülmüştüm o zaman..Şimdi anlıyorum ne demek istediğini..Gözlerini ve kulaklarını en önemlisi de beynini kapamadıktan sonra mutlu olunamıyormuş gerçekten..Ya umursamamayı öğrenmeli hayatı ya da mutluluk peşinde koşmaktan vazgeçmeliymiş insan…» Satır Arası Cümleler ..


Saatler geçmez oldu yine.. Meğerse çabuk geçer bildiğim zaman geçmez olurmuş bir beklenen varsa..
Bekliyorum... Bıkmadan usanmadan.. Arada bir ah çekiyorum.. Sonra yine bekliyorum.. Ve bu böyle sürüp gidiyor günlerdir..
Kimselerle konuşmuyorum uzun zamandır.. Bana O''''nu bırak artık berbat görünüyorsun diyorlar..Sen bu aşkı tek başına yaşıyorsun,
O seni sevmiyor diyorlar..Yıkılıyorum seni savunurken cümlelerimle.. Gelsen artık. Cümlelerime anlam katsan.. Savunmalarım güçlense..
Yine haksızlık ediyorum sana.. Anlamam gerekmez mi artık yaşadıklarını.. Çelişkilerini..
Hayatının ne kadar karmaşık ve ne kadar yalnızlıkla dolu olduğunu.. Aşk beni çok bencil yaptı sevgili..Ama sende beni anlarsın biliyorum..Hayatta tutunduğum bir küçük kuşum ,bir de kocaman adamım var.. Gerisi yalan..Gerisi boş..
O kadar sinmiş ki herşeyin üzerime ellerimdeki sigara kokusu senin kokun,gözlerimdeki bakışlar senin bakışların sanki..Saatlerce dalabiliyorum umarsızca uzaklara..Seni yaşatıyorum biliyor musun sen olmasan da yanımda..Çok sevdiğim bir şiir vardı tam aklımda değil sözleri.Ama bir yerinde ‘’ karşımdaki boş sandalyeni şereflendiriyorum her gece, sen olmasan da hayalinle’’ diyordu.. Benim yaptığım da bu işte..Seni sensiz yaşamaya o kadar alıştım ki şimdi tüm korkularım seninle yaşanacaklar üzerine oldu..
Eğer görebilseydin şimdi beni ‘’yine başladın mı abuk sabuk düşüncelerinle kavga etmeye’’ derdin biliyorum..Elimde değil bu kavgalar..Beynim neden yaratıyor bunları bilmiyorum..Bir yanım sana gözü kapalı bağlanmak için çırpınırken diğer yanım olmamalı diye mücadele veriyor..Ah ne zormuş..AŞK bu muymuş? Yaşlanıyorum ve hala neler yaşadığımı bilemiyorum..
Keşke şu an yanımda olabilseydin diyorum inatla olamayacağını bilerek..İhtiyacım olan tek şey kokun.. Kokunla beraber götürüyorsun her defasında içimdeki huzuru …
Bir hayat bir insan üzerine kurulabilir mi bu kadar körü körüne.. Neden ve nasıl herşeyim olabildin..Ne yaptın bilmiyorum..Ve birşey de yapmadın aslında..Sen olduğun gibiydin her zaman..Tüm çelişkiler bende..
Yalvarırım gel ve kurtar beni artık..Ne olacaksa olsun..Ya varım de sonuna kadar ya da bitti artık de..Kurtar beni yaşadığım karmaşadan..Kendimden saklanır oldum sana açıldıkça..
Mutluluk yaramıyor bana sevgilim..İki gündür o kadar mutluydum ki şimdi neden kendimi kapana kıstırmak için uğraşıyorum bu kadar..Ve neden birden bire içim bulanmaya başladı yeniden..Seneler önce bir büyüğüm şunu demişti bana ‘’sen hiçbir zaman mutlu olamayacaksın’’ Ve ben çok gülmüştüm o zaman..Şimdi anlıyorum ne demek istediğini..Gözlerini ve kulaklarını en önemlisi de beynini kapamadıktan sonra mutlu olunamıyormuş gerçekten..Ya umursamamayı öğrenmeli hayatı ya da mutluluk peşinde koşmaktan vazgeçmeliymiş insan…
İkisi bir arada olamıyormuş..

İkisi bir arada olamıyormuş..
 
---> Dün gece

Bugün..."Sen'li düşlerle dolu uykusuz bir gecenin sabahında
yine sensizliğe uyandım..."


Seninle birlikte olmaya karar verdiğimde edindiğim risklerin farkında değildin.

Geleceğini ve mutluluğunu bir başkasının ellerine teslim etmek, savunmasız kalmayı baştan kabul etmekti senle olmak.

İşte seni böyle seviyordum ben. Sen benim gerçeğimsin uzun zamandır aradığım ama bir oyunun içinde bulduğum gerçeğim.

Seni dışarıya taşırken n’olur bana yardım et. Duygularım karıştı yine…

Güne başlıyorum, henüz ayak izleri ile süslenmemiş şehrim.

Ve işte ilk ayak izleri, tıpkı maviliğini kıskandırırcasına kendini göstermekten çekinmiyor geçmiş günlerimizde ki gibi taptaze bir günde bulacağım seni. Karanlığın hakim olduğu bir cennette yaşıyorduk seninle…

Uzaklardaydın, beni beklemeden gitmiştin ama bunu pek umursamıyordum. Kendimde açıklayamadığım koyu bir sessizlik ve düşlerimde imkansızlıklar yaşanıyordu.

Her uyanışta ölümü düşleyen bir ses ile çağrılıyordum. Yüreğimin yer altı insanları ağlıyordu. Yaşadığım dünyanın nöbetçileriydi çelişkiler.
Onlardan izin almadan dış dünyaya açılan penceremden dışarıya bakamıyordum.

Ve sonra geldi dediler, güneşi getirdi karanlık son buldu dediler.

İnanmadım… yaşamın allak bullak olmuş ve adına rutin dediğim koşuşturmacalarıma devam ettim bir süre daha.

Sonra bir gün penceremden bir ışık demeti girdi odama, çelişki nöbetçilerinin uykuda olduğu bir anda.

O parıldayan ve gözlerimizin sıcaklığa alışamamışlığına sunulan bir avuç ışığı geçmişimden gelen küçük bir çocuk getirdi bana…

Anıları ve düşleri alınmıştı çocuğun… Büyümeye odaklamışlardı beynini, kalbiyle düşünebilme yetisinden mahrum bırakmışlardı uzun bir süre…

Işığı gören gözlerim bir süre kendine gelemedi, işte tüm varlığıyla şimdi ellerimin arasında tutuyordum ve yüreğimden kayıp zamanlarım geçiyordu bir bir…

Kararımı vermiştim… Sana gelecektim…Tüm geçmişteki tüm acılarımı tekrar yaşamam gerekse bile bunu yapacaktım… Hırslarımı, nefretimi, kini ve kıskançlıkları , bir avuç ışıkla birlikte kızgın bir potanın içinde erittim, yüreğimin duvarlarında yankılanan acı ve korku dolu seslere kulaklarımı kapatarak…

İşte karanlık dünyanın o büyük ve aşılmaz denen kapısını açacak anahtar elimdeydi şimdi…

Evet… Çıktım o karanlık, iki yüzlü ve zalim dünyadan… İlk önce renklere alışmaya çalıştım ve her yanımı saran o müthiş ışığa…
Sonra yürümeye başladım ardıma bile bakmadan…

Arıyordum seni… Sanki hiç bulamayacakmış gibi…

Karanlıktan korkmuş bir çocuk misali yüreğim..

Hani uzatsan ellerini...Hani dokunsa parmaklarım dudaklarına...
Yüzümde hissetsem nefesini...

Geçecek gibi herşey..
Son bulacakmış gibi sonsuz çığlıklar...
 
---> Dün gece

Sen olmadan zor geçen zamanlardan birinde,
ben yaşamaya alışırken bir yaprak öldürdü beni.


Gülüyorsun değil mi bana sevgili...


Seninle olduğm zamanlarda farketmiştim o daldaki en koyu yeşil yaprağı.
Yeni gelmişti de bahar yeni yeni yeşeren tomurcuklar taze baharı haber veriyordu.
Her yer de çiçeklerin yaydığı koku vardı.
Ben senin kokuna alışmıştım. Sen kokmaya, senin sevginle yeşermeye hazırdım. Öyle de olmuştu.
Benim içimdeki aşka meyilli çocuk yeniden umutlanmıştı aşka dair. Ama ben bir filiz iken batırılan iğne ucu ben ne kadar büyüdüysem aynı oranda büyümüştü.
Yarına taşınacak o kadar çok şey vardı ki...
Biz yinede güçlüydük seninle.
Taşıyorduk sırtımıza binen yükleri.
Aldırmadan dünyada olup bitenlere.


Bir şeyi unutmuştum. SONBAHAR.
Evet o güzel geçen bahar ve yazdan sonra gelmesi gerekendi ve geldi. Oysa ben seninle oldugumda dünyaya kafa tutacaktım...
Hakkımıza düşen mutluluğu çalacaktım hayattan. Öyle güzel kokuyordun ki. Sen, çiçekler, hayattaki mutluluk...
Bal yapan arılar gibi çalışkandın. Ve bir melek kadar iyi.
Geldi işte...
Dallardaki yapraklar kahverengiydi artık. Biyolojik açıklamasını bilmiyordum. Tıpkı sana olan aşkımın açıklaması olmaması gibi. Sonunda olan olmuştu. Tutunduğum daldaki yağrağın sarardığını gördüm.
Üzülmüştüm.
Ama anlayamamıştım.
Bu gidişin habercisiymiş.
Yağmurlu bir günde dışarıyı seyrederken o yaprak düşmüştü. İçimdeki her yer talan olmuştu.
Tüm kalelerim fethedilmişti.
Sen de o yaprak gibi yağmurlu bir günde kayıp gitmiştin ellerimin arasından...
 
---> Dün gece

sen bana git demedin..ben sana tutunamadım...en tuhaf uzakta kalışım oldun..."hoşçakal " bile değildi son sözüm..mesafeler hep büyüdü. o onu dedi..bu bunu dedi..şuydu..buydu.. ve de..
ve de bitti..
bitti..
bitti işte..
vedasız, acısız, ağrısız bir ayrılık oldu..
sen orada kaldın..ben burada
şimdi de oturmuş yazıyorum..sadece sana değil..
ona, buna, şuna, herkese..
en güzeli de bu ..yazmak..
kimbilir hangi eve girdim şu an
hangi otobüs yolculuğunun cam kenarındayım..
tut ki ekmek kırıntıları yere dökülmesin diye açılmış bir sayfayım..
bir bakkal tezgahında ucuz şarap sarmak için hazır tutuluyor da olabilirim..
bir yatağın başucunda da..
peki sen..
belki hayali bir sevgilisin bir okur için..
ama olsun..düşlerken sınırsız olmanın bir mahkumiyeti varmı ki?..
kime ne..
kara tahtaya tebeşirle yazılmış kelimeleri silmenin ne güç olduğunu hatırlıyormusun...
evet silinirdi..ama mutlaka kalırdı izi..
ben de seni siliyorum yar..
hem de iz kalmamacasına..bastı ra bastıra silgiyi..
ama ne gam..kara tahta iz tutuyor..
..
senden sonra yemek yemedim..
senden sonra dışarı çıkarken hep şemsiyemi aldım..ilk defa saçlarım ıslanırsa başımın ağrayabileceği ihtimalini göze aldım...
senden sonra daha sıkı giyindim..
hiç üşümedim senden sonra..
senden sonra hep saatin ziliyle uyandım sabahlara
senden sonra televizyon kumandasının 6 aydır ihtiyaç duyduğu pilleri aldım..
kahvaltıda gazete okumuyorum senden sonra..ev yapımı çilek reçelinin içine dalan ekonomi sayfaları artık şerbetsiz pür'u pak...
senden sonra kokulu mum aydınlığını satın almadım mağazadan...
ayraç yoksunluğundan"okuna n yer kolay bulunsun" diye yüzüstü yatırılmış, yarım kalmış kitaplarımın hepsini bitirdim senden sonra..
hiç kar yağmadı senden sonra bu gri kente..
senden sonra ben sarıyer'i sevdim..istinye'yi.. yeniköy'ü..
emek kafe'de sabah kahvaltılarında buldum defalarca..
istiklal caddesi, taksim..bu kadar kalabalıkmıydı o zamanlar..
..
ben senden sonra yatarken anahtarı kapının üzerinden almadım...
sıkı sıkı da kilitledim...ve beni uyandıran kapı zilin de yoktu artık..
senden sonra
senden sonra..
senden
sonra..
..

ben de yoktum aslında..
ben senden sonra düş oldum..
HOŞÇAKAL...
 
---> Dün gece

Kopkoyu bir sis içinde bir akşam
Hatırına düşeceğim belki
Bir an ıslayacak yağmur yüzünü
Birden o tatlı demleri hatırlayacaksın
Sonra sıcak yatağında uzun uzun
Ağlayacaksın Ağlayacak.!

Boğazında bir şeyler düğümlenecek
Ah yanımda olsaydı diyeceksin
Tüm yıldızlar gülecek haline Ay'da göz kırpacak
İliklerine işleyecek bensizlik
Kahrolacaksın...!

Bir sigara tüttüreceksin ihtimal
Ufku seyredeceksin saatlerce
Bir rüzgar kopçalayacak yüzünü
Sonra hayalim gelecek karşına
Bir Şiirimi mırıldanacaksın
Hıçkıracaksın..!

Gönlünden atamadığın gibi kafandan da
Silemeyeceksin beni düşlerine gireceğim her gece
İnce bir hüzün bürüyecek yüzünü
Ve çırılçıplak gerçekleri o zaman
Anlayacaksın..!

Sonra bir şeyler yazmak isteyeceksin
Kafan gibi kaleminde işlemeyecek
Unutmak isteyeceksin her şeyi
Ama unutamayacaksın hiç bir şeyi
Kıvranacaksın.!
 
---> Dün gece

İyi ki uzaksın bana”

Rüzgar olup saçlarımı okşadığında
Kendini asmak istiyor hüzünlerim
Akıyor ateşlerin, derdimin çiğ damlasına
Deva değil yaslı papatyaların gelinliği
Bağrı yanık laleleri kanatıp avuçlarımda
“Uzak mısın” diyorum gerçekten
Sus ve anlat…
Issız şiirime dokunduğun yerden
Kendime tükenirken her gecem
Kirpiklerimde ıslak, tuzlu bir özlem
Kimse sokulmasın yanıma
Gözlerimde tek sen... Sen…



“İyi ki uzaksın bana”

Aslında sevilmez ya ayrılıklar.
Nasıl koşardım yanımda olsan, bu sessiz boş kıyılardan.
Kaybedeceğimiz zamanların hesabını yaparken
Gözlerinden sürmeli hüznün suskun utangaçlığını…
Yanaklarının kırmızısında gün gelip bana uyandığında
Eskisi gibi olmamalı hiçbir şey kalbine giden yolda
Kopup giderken düşlerimizin cennet coğrafyasına
En günahkar masumiyetim sana.



“İyi ki uzaksın bana”

Bu yüzden güzel, yankılanan hasret türküsü
Ayazda kalmış ruhum sana titriyor bak
Dua dua sana yol alıyor umutlarım
“Ya sana bir şey olursa” diyorum
Haydi… Göğüs kafesime saklan
Yahut sinemi koparan hüznüme yaslan.
Eksik şiirlerimin cesaretiyle destanlaşıp
B/ağlamanın tellerinde ince bir sızıyla
Sileyim gözlerinin matemini z/amansızlığa.
Dudağımda biriken nem yanlız sana…




“İyi ki uzaksın bana”

Senden sonra çok değiştim ya…
Yürüyorum vurgulu bir aşkın ortasında
Söküp attım dilimin kelepçelerini…
Yokluğunun belasıyla hala telveli hüznüm
Gözlerimin kahvesi sütsüz
Ama yine de seversin bilirim…
Sus ve anlat…
Güzel ellerinde büyüttüğün saklı bir umut
Acımsı sevdaların kanamayan bekleyişlerini unut
Gülüşlerimi serperken kanayan yaralarına
Nazende ruhumu iplik iplik doku çiçekli dallarına…



“İyi ki uzaksın bana”

Yoksa böyle mahkum olmazdım sana
Kağıdı, kalemi yormadan seviştiremezdim ki
Vuslatın cennetini düşleyemezdim buncadır
Yüreğine değdiğim yerden mısralarına akıp
Ben’i yazamazdım aşka tutuklu avuçlarına
Şimdi en ateşli kelimelerini hazırla,
Ben geliyorum tenha yüreğimle yokluğuna.
Güzelim an’ların varlığına doğ(y)maya…


“İyi ki uzaksın bana”

Nasıl gönül aydın derdim her sabah…
Gecikmiş bir sevdaya sadık geceler biriktirirken
Sen’li an(ı)lar sunmuşum güneş vurunca baharsı zamanlara
Gün gelir soğurdu öpüşmeler zannımca
Yanıldım… Kor’dun… Tenimde har… Yüreğimde yar…
Göğsündeki ateşi yazdığında bana, buralardaydı efkarım
En çok düşlerimde d/üşüyorken sana
Elleri bağlanmış masallarda yandım
Ne kadar gerçektiler bana…
Sus ve anlat…
Kelimelerin kifayetsizliği nereye kadar…


“İyi ki uzaksın bana”

Nasıl dumanlı başım… Yoksun…
Ama varsın… Ben’deki sen’e yakınım ya…
Bu yüzden sana ıssızdır sevişlerim…
Uykuya delirirken gözlerim “öp beni” desem
Sabaha çıkmaz hoşça kalan düşlerim
Kim bilir kaçıncı kere seni özlerim
“Sana ihtiyacım var…” derim.



Şeytan daha konuş diyor ya…
Neyse dua et tenimin tuzuna…
İyi ki uzaksın bana
Nefesim kadar…
Yoksa… Yoksa ölürüm yar…
 
---> Dün gece

Son kez bi mektup yazmak istedim bu gün sana…
Bir “son” dan bahseden..
Yüreğinin derinliklerinde acının en alasını yasayan benden …
Yerimi bi başkasına verdiğin günden beri neler yaşadığımı bilmeni istediğimden ..
Uzun uzun yazdım sana , anlattım..
Anlaman içinde elimden geleni yaptım..
Noktalama işaretlerini bile atlamadım ..
Dedimya anlayabilmen için ben aslında her şeyi yaptım..

Ben sana bunları yazarken Bi başkası kollarnda beklide suanda..
Hayallerimizin tam ortasında…
Bi şeyleri benimle yeniden başlamak bu kadar zordu da;
Neden söz verdin en basında benimle ömür yolculuğuna?

SuStun…

her zamanki gibi konuşan ben oldum..
Sonra konuştugum için suçlandım.
Ağladım…

Ağlatandın…

Sormak istediğim bi kaç sorum vardı oysa sana
Fırsat tanımadın..
Mutlumusun onunla?
Hiç mi aklına gelmiyorum
Hiç mi özlemedin bilmiyorum…
Aslında biliyorumda kabullenemiyorum.
Su an elinde tuttugun
Gidişinin , sevdamıza ihanet edişinin son belgesi aslında.
Ama sen okuma
Beni anlamadığın , anlamaya çalışmadıgın gibi
Bunu da anlyamayacaksın nasıl olsa..

Şimdi susma vakti sevdiğim
Bi başkasının yanında oldugunu bile bile yaşama sarılma vakti
Gidişin koymuyorda
Bi başkasının kokusu yanında ya
Bunu düşünmek dokunuyor bi zamanlar CANIN olan bana..
neyse tıpkı sen gibi
gidiyorum bende

bi başkasıyla , bi başka sevdanın baş rolunu oynamaya …
 
---> Dün gece

/..Ben hiç ayrılıklara yürüyüşlere çıkmadım sevgilim../

Kimse incitmek için derinlerime koşmadı hevesle..
Şimdi yalnızlıklarım çiçek açıyor..

/..Kaçsamda üzerime yağıyor ihanetin../
 
---> Dün gece

Yüreğimle mantığımın rus ruleti oynadığı zamanlardı.
Ya yüreğim kazanacaktı bu ***** oyunu ya mantığım...
Bir oyunda iki kazanan olmazdı.
Bir taraf kaybederdi mutlaka...
Öyle öğretmişlerdi.




Bedenime yansıttığın hüzün dolu ışıklardan renk armonisi yapmaktı tek dileğim...!
Yüzümün bir parçası haline getirdiğin o acı dolu bakışımdan kurtulmaktı isteğim...!


Olmadı.
Yapamadım.
Hayatın bize oynadığı karşı koyamadım.
Yüreğim galip çıksın istedim, başaramadım.
Mantıksızlığımın ayak sesleri altında mantığıma yenildim.


Ağlamaklıydı gözlerim...
Hummalı bir savaştan yenik çıkmış gibi yorgundu bedenim.


Terkedilmiş gündüzlerimin gecenin karanlığında ortaya çıkan hoyrat yanıydın sen.
Gümüş şamdanlardaki mumların aydınlattığı karanlık yüreğimin yangın yeriydin.
Rafa kaldırılmış duygularımın daldan dala atlayan ürkekliğine hükmedemeyen sancılı sol yanımdın.


Bir dua gibi üzerime eserken meltemin bitti bu ***** oyun.
Yardım çığlığıma beklediğim yanıtta gelmedi " içimdeki sen " den...


Sen kaybettin yüreğim...!
Mantığıma yol verdin küçük bir ışıkla aydınlanan ıssızlığınla...!
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers haber
vozol puff
Geri
Üst