Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
"Ben daha çok seviyorum" kavgamızı hatırlıyormusun? Sanırım ben yine kazandım.
---> "Ben daha çok seviyorum" kavgamızı hatırlıyormusun? Sanırım ben yine kazandım.
Güzel'di ile başlayan cümleler kurmuyorum ne zamandır.
seninle herşey Güzel'di demiyorum artık.
çünkü herşey güzel hâlâ güzel... sana küfretmek seninle düşlerde sevişmek hâlâ güzel... bir geçmiş zaman eki geçirmiyor bütün yaşanmışlıkları güzel hâlâ çok güzel...
---> "Ben daha çok seviyorum" kavgamızı hatırlıyormusun? Sanırım ben yine kazandım.
Hiç inanamadın belki
Ama
Senden başka hiç kimse girmedi aklımla arama
Dönüp dolaşıp konardım aynı sevaplara
Dudaklarımla değil
Hislerimle konuşurdum tanrımla
Bakma şimdi göçmen sürgünlere kobay olduğuma
Anlardı o beni
Evet
Islaktım haddini bilmez bir yağmurla
Şikayetsizce
Islanmıştım güne kara sürülmeden şemsiyesiz bir vurguna
Ayyaş aklımla dik durma takınmıştım gözlerime
Kal diyemezdim sana
Git diyemediğim gibi ...
Lokmalarla değil dokunduğunla yetinirdim
Gönlünün götürdüğü yerde doyardım
En çok beni anlamanı isterdim
Yeter ki .
---> "Ben daha çok seviyorum" kavgamızı hatırlıyormusun? Sanırım ben yine kazandım.
Hiç inanmamıştım aşkım
hem de hiçbir zaman inanmamıştım. Beni kendime düşman edip kalbimin bir yarsını söküp alıp gideceğine... Benden başka herkes biliyordu oysa
senin günün birinde beni yarı yolda bırakıp gideceğini. Şu kahrolası dünyada bir ben vardım zaten sana inanan
güvenen
seven ve her zaman her şartta destek olan. Ama sen sana inanmayanları haklı çıkardın ve beni terk ettin.
Seninle birlikte kurduğum dünyayı yerle bir edip gitmene ne sebep oldu bilmiyorum. Ben yalnızca sana aşık değildim sen benim en iyi dostumdun. Neler yapacaksam danışırdık birbirimize
hayatımızı paylaşırdık. Ağlamaktan korkmazdım. Biliyordum ki ağladığımda sen yanımda olup göz yaşlarımı silerdin. Artık ağlamıyorum bile. Seninle ilgili her hatıra acıtıyor yüreğimi. . birden aklıma geldin ve ben boğulacağımı sandım. Tıkandım. Nefes alamadım. Ağlayamadım.. Bütün resimlerimizi kaldırdım. Kimsenin senin hakkında konuşmasına izin vermiyorum. Ve günde bir paket sigara içiyorum. Hayatta en nefret ettiğin şeyi yapıyorum yani. Artık uzun yıllar yaşamanın pek anlamı yok öyle değil mi?Ne için yaşayacağım ki!
Seninle birlikte hayallerimi de kaybettim ben.Tek katlı bahçeli ve bahçesinde köpekleri olan bir evim olmayacak artık..Sana sürpriz yapacaktım
evimizi sana yazdığım aşk mektuplarıyla ve en güzel fotoğraflarımızla süsleyecektim. Bütün hayallerime evime çocuklarımıza
mutlu geleceğimize emin olduğum geleceğimize veda etmek kolay mı olacak sanıyorsun. Seni aramıyorum diye
bu kez peşinden gelmedim diye unuttuğumu zannetme. Her zamankinden daha çok seviyorum seni. Şu an şu saniye uğrunda ölebilecek kadar çok seviyorum. Öfkem de aşkımda dinmek bilmiyor. ...
Senden sonra ben nasıl yaşarım bilmiyorum
ama senin hep mutlu olmanı isterim. Birlikte geçirdiğimiz yıllar içinde seninle yaşadığım her an özeldi
her anı doyasıya yaşadım. Beni çok mutlu ettin. Zaman içinde kızgınlığım geçince seni hep o güzel günlerimizdeki hatıralarla anacağım. Yıllar sonra ben eğer aklına gelirsem bil ki pencerenin önünde en sevdiğin şarkıyı mırıldanıyorumdur yıldızlara “Dün akşam yine benim yollarıma bakmışsın...”
---> "Ben daha çok seviyorum" kavgamızı hatırlıyormusun? Sanırım ben yine kazandım.
Zaman aleyhimize olsa da
Bilmediğimiz bir köyün
Şiir yüzlü çocuklarına
Kutu kutu çikolota dağıtmaya geç kalmadık sevgili “
Dündü.
Dün.
Sen yorgunluğunu yorarken yarı uykulu halinde
Ben kaya gibi sert acılarının kenarlıklarına
Harf harf kendimi ilmekledim.
Tek bir motifini es geçmeden.
Geçmişinden tanıdık
Düşlerine yabancı bir kapıya vururken ayak ucunu
Ben topuklu ayakkabılarının sesine sakladım
İçimin tahta arabasıyla avutulan çocukluğunu.
Ve adını teşhir etmediğin bir sokakta
Kalabalık bedenini yüreğinin tenhalığına zorlarken
Ben gözlerine binlerce şiirler bağışlıyordum
Sana hayat dediğim rüzgarlı tepede.
Yıldız yıldız akarken gecenin karanlığına
Ben sesinin refakatliğine soyundum.
Üryanlığımı yüreğimle kapadım.
Günahı boynuma
Senli acıların katline boyandım.
Seni özlemekten hiçbir zaman feragat etmedim.
Etmedim de hep seni içime akıttım.
Damarlarımdan taşırdım.
Hangi hücremde devşirme bir yeniçeri ayaklansa
Hayat diye senin yüzünü sürdüm.
Ben sana hayat dedikçe büyüdüm.
Büyüdükçe sende
içimde seni büyüttüm.
Koca bir şehirde
Adından başka her yere yabancıyım.
Kalabalıklar üzerime yürüse
Senli yüreğimi sürerim ölümün üzerine.
Tenimden bir teni koynuna bağışlayıp
Yeşil reçeteli ilaç küpürlerin içine saklarım kendimi.
Koca gövdemi ince yüreğine indirgeyip
El yazması bir mektubun içinden
Sana koşarım ben.
Geceydi..
Biraz da sendi.
İki yanı dağlarla örülü yüreğinin ortasına
Bir şiir kurdum kafiyelerden ayıklanmış.
Saçlarının gökyüzüne en yakın yerine
Bir salıncak kurdum serbest şiirlerimin senli sesinden.
Hayatının senli tenhalığına
Adımın harflerinden bir kalabalık bıraktım.
Acının en katıksız yerinde beni sancılarına bağışla diye.
Biraz ben'dim
Ama hep sen'dim.
Hep senin'dim sevgili.
Yolların uzaklığına bakıp bakıp
Yorma kendini.
Beni bensiz bir uzakta içine çekerken
Sen gözlerimin ufkuna vur gözlerini.
Yüreğinin yeşil bahçelerinden esinlendiğim
Bir ayçiceği tarlasına döndür yüzünün aydınlığını.
Parmak uçlarınından sarkıt gövdenin rengarenk balonlarını.
Bir Cumartesi günü
Bir kargo paketine sığdırılmış mavi bilyelerimi
Eteklerinden sal yüreğimin senli bahçelerine.
Bendeki “ adın” alabildiğine “ hayat”
Bendeki” hayat “ alabildiğine “ sen” olmuşken
Sana kavuşmam bir ölüm sonrası gelsin sevgili.
" Sustuğumuz harf miktarı konuşurken sevdayı
Yaşadığımız hayat kadar
Gözlerine sakla beni sevgili."
---> "Ben daha çok seviyorum" kavgamızı hatırlıyormusun? Sanırım ben yine kazandım.
Ey acıdan mutluluklar doğuran kadın.
Biliyorum sen bu saatlerde yorgunluğunu yormaktasın. Bu kaçıncı rüya kendini hüznün dar ağacında sallandırdığın ? Bu kaçıncı tabut omuzlarında çocukluğunu yıkadığın ? Kanamalı bir gecenin içinden koşuyorum sana Karanlığın içinden ayıkladığım binlerce yıldız
Satırların içinden arakladığım binlerce şiir ile.. Başım otobüs camlarında uykusuzluğa râm olsa da Sana vardım
sana yar'alandım. Sana hayatlandım.
Sana gelirken Susamıştı karasallığım
Kurumuştu şiirlerim
Çatlamıştı satır aralarım. Bir meltem gibi yüreğine masal anlatmayalı Depreşmişti sırt ağrılarım Kısırlığım ayyuka çıkmıştı. Sonra suskunluklarımı yüklenip Özlemine susadı üşengeç yaralarım. Ceplerime sığacak kadar mavi bilyeleri doldurup Koştum kır düğünü düşlerimize O kadar dalmışım ki
Yalın ayak kalmış çocukluğum. Beni sevdana giydir sevgili. Kokunla ört düşlerimi.. Gözlerinin hayat deryasına yatır harflerimi Ve sakın beni nefesinde uyutma... Beni
Beni nefesinde yaşat. Ve dudaklarının nihavent sesinde öldür.
Eski bir lunaparkın Atlı karıncaların olduğu bölümde buluştuk sonra. Üzerlerimizde çocukluğumuz
Ellerimizde tertemiz düşlerimiz
Ve de sonu gelmeyen sırt ağrılı umutlarımız
Gülümsüyoruz rastgele.. Sanki mavi bir denizin ortasında Yalın ayak yürüyoruz. Gözlerimiz aşk'a kapanmış Yüreğimiz bir sevdaya adanmış.. Yürüyoruz elele..
Sonra ben bir şiir oluyorum gözleri kapalı. Bilyelerini unutmuş bir çocuğun sırtında sona eriyor ağrıların. Ve sana ithaf edilmiş satırların arasında Soluğum
nefesim çağlayan bir nehir gibi. Sana cümle cümle koşarken Taştı içimdeki çocuk
Sonra yalın ayak koştuk mutluluklara... Gül sağnağında kavuştuk hahve rengi umutlara Biraz da sustuk sevda dilin. Sustuk derken dil sustu
Yürek
aşkı binlerce dile tercüme ediyordu. Ve sana yazılmış bir şiirin en hayat damarında
Acıyı payladık. Ve yüzüm yüzünde
Saçların nefesimde.. Ve yıldızlar şahitliğinde Bir fincan umudu mutluluğun utaganç yüzüne çaldık.
Biliyorum saat geç oldu. Sen yorgunluğunu yorarken bu saatlerde Ben sana vardım. Saçlarının baş ucuna mavi bilyelerimi bıraktım usulca.. Yüreğine eğilip İçinde hayalleri gerçek olan bir sevdanın geçtiği Masalı anlattım. Sana söz sevgili. Acılardan mutluluklar doğuracağız bir gün. Evet
bir gün; Gözlerinin tenhalığına değen tüm uykuları uyandırıp Yüreğinin bereketli topraklarında Gülümseteceğim umutlarını. Ve dudaklarına yaslanıp tüm alfabemi İçimdeki çocuğun tüm şarkılarını fısıldayacağım Ve sonsuza dek adını haykıracağım satırlara.. Sana söz sevgili..
---> "Ben daha çok seviyorum" kavgamızı hatırlıyormusun? Sanırım ben yine kazandım.
Bana bakarsan aslında, gerçi bakar mısın bilmiyorum da ben böyleyim işte..
Bi bakmışsın hayatındayım, merkezi olmasada..Bi bakmışsın gerisindeyim, çok uzağında..
Her şey hep böyle değil mi zaten ? Herkes aynı şeyleri hissetmiyor mu?..Herkes yalnız, herkes çaresiz..Verdiğim sözü yerine getirmeye çalışıyorum, karamsar değilim..En azından bir mum yakmaya çalışıyorum o karamsarlığa, gülebilmeyi istiyorum, gülebiliyorum..Ne kadar içten diye sorarsan, gerçekten hiç bilmiyorum..Umursar mısın onuda bilmiyorum, seninde acıtır mı canını benimle ilgili şeyler bilmiyorum..Ama şunu biliyorum, yıpranan benim..Dediğin gibi..Susmayı istiyorum izin vermiyor, aslında sen vermiyorsun..İçimdeki sen buna hep engel..
Hep bi tümsek, bi karaltı, bi köprü altı..Loş, ıslak ve terk edilmiş..Uzaklaşıyorum benim olmayan insanlardan, ve benim ait olmadıklarımdan..Bu kez gidiyorum, evime..Kendimle..
---> "Ben daha çok seviyorum" kavgamızı hatırlıyormusun? Sanırım ben yine kazandım.
" "Dünyadaki en büyük kıtlık "Rağmen" türü sevginin yeterince olmayışıdır!..
EĞER SEVGİSİ ;
Eğer beni seversen seni severim eğer güzelsen seni severim eğer zenginsen eğer eğer eğer.... Bu şartlı bir sevgi türü. Düşünür buna göre şu örneği verir.
Japonya'da lise son sınıfa giden çok zeki bir çocuk çalışkanlığıyla babasının gururudur. Bu çocuk aynı zamanda sınav hazırlığı için dershaneye gider. Sınav günü gelip çattığında çocuk sınavı kazanamaz ve bunalım geçirir. Kafasını dinlemek üzere kaplıcalara gider. Dönüşte babasından beklemediği bir tepkiyle karşılaşır. Babası "neredeydin?" diye sorar.
Çocuk "biliyorsun baba sınavları kazanamadım ve bu yüzden çok bunalıma girdim. Kafamı dinlemek üzere tatile gittim" der. Baba "sınavları kazanamadın birde utanmadan tatile mi gittin?" diye sinirlenir. Çocuk masumane bir edayla "ama baba sende kendini iyi hissetmediğin zaman o kaplıcalara giderdin. Elimden geleni yaptım ama başaramadım ve bende kendimi iyi hissetmediğim için o kaplıcalara gittim." İşte bu sözler babayı tetikler ve eline hakim olamayarak oğluna şiddetli bir tokat atar.... Genç çocuk aynı gün intihar eder. Japonya'lı psikologlar genç çocuğun gururu yüzünden intihar ettiğini söyleseler de düşünür bunu kabul etmez. Düşünüre göre ; ne zamanki genç çocuk babasının kendisine olan sevgisinin çalışkanlığıyla bağlantılı olduğunu ve çalışkanlığı bittiği zaman sevginin de bittiğini fark etti işte o zaman intihar etti. Düşünür bu sevgiyi çok tehlikeli bulmakta ve bunu asla tasvip etmemekte.
İkincisi;
ÇÜNKÜ SEVGİSİ ;
Seni seviyorum çünkü güzelsin çünkü beni seviyorsun çünkü iyisin çünkü çünkü çünkü... Bu sevgi karşılıklıdır der düşünür. Düşünür bu sevgi türüne yine Japonya'da vuku bulmuş bir hadiseyi örnek verir. Japonya'da dünyalar güzeli genç bir kız çalıştığı işyerinde bir kazan patlar. Kazada genç kızın vücudu yanar. Genç kızın annesi babası ve nişanlısı sadece ilk gün hastaneye giderler. Kızın nişanlısı bir hafta sonra nişan yüzüğünü atar. Artık bir hastane odasında yapa yalnız kalmıştır. Buna çok üzülen genç kız bir ay sonra ölür. Doktorları genç kızın ölecek kadar ağır hasta olmadığını söyler. Düşünür ise genç kız ne zamanki kendisine olan sevginin güzelliğine endeksli olduğunu ve bu güzelliğin gidince sevginin bittiğini anladığında üzüntüsünden öldüğünü söyler. Yani bir anlamda kahrından ölür... Düşünür bu sevginin her ne kadar E?ER sevgisine benzese de aslında daha tehlikeli olduğunu söyler.
Üçüncüsü ise;
HER ŞEYE RAĞMEN SEVGİSİ...
Seni hırsızlığına rağmen seviyorum. Kötü geçmişine BENİ SEVMEMENE çirkinliğine yalan söylemene katilliğine HERŞEYİNE RAĞMEN SENİ SEVİYORUUUUUUM... İŞTE... GERÇEK AŞK İŞTE... GERÇEK SEVGİ BU.... Düşünür buna örnek olarak da hemen hemen hepimizin bildiği eski bir masal güzelini anlatır. güzelliği ve aşkıyla bir tarih günümüze kadar gelen ve filmlere konu olan SİNDRELLA...Sindrella güzeller güzeli olmasına rağmen kamburluğuna kısa boyluluğuna fakirliğine çirkinliğine gözlerinin şaşı olmasına RA?MEN SEVER... Düşünür "İŞTE SEVGİ BUDUR" der. Düşünüre göre günümüz dünyasındaki insanların en az gıda kadar ihtiyacı olan SEVGİ bu. Bu sevgi olsa boşanmalar az olacak. İnsanlar daha az problem yaşayacak.
İşin tek kötü tarafı bu sevgiye verebildiği tek örnek bir masal kahramanı olan "Sindirella".
---> "Ben daha çok seviyorum" kavgamızı hatırlıyormusun? Sanırım ben yine kazandım.
İçimde nasıl bir sızı var bilmelisin... Nasıl da yanıyor yüreğim... Ardından iyi dayandı diyorlar benim için... Oysa içimde ne yangınlar var... Alevlerimi körükleyen ne fırtınalar çıkar... Dayanamıyorum... Bilmiyorlar...
Vefat etti ya da onu kaybettik diyorlar... Ben "o öldü" diyorum sorana... Kelime oyunları seni geri getirmeyecek biliyorum...! Acımı da hafifletmeyecek...!
Onu kaybettik demek
geri bulabiliriz anlamına mı geliyor sanki...!
Canım yanıyor... Nefesim daralıyor... Kollarımdan seni alan azrail benden de bir parça almış sanırım... Yaşa(ya)mıyorum...!
Odamdan hiç çıkmıyorum... Resimlerimiz var yan yana
omuz omuza... Ama sen yoksun... Gözlerin yok...
"Kafamı duvara yasladım
omuzların yanımda yok..."
Her telefonda o hep boğuk gelen sesini özlüyorum... Kapattım telefonu
hiç açmıyorum... Başka sesler duymaya dayanamıyorum...
Hep senin olduğun kavramlara başkalarını yakıştıramıyorum...! Katlanamıyorum...!
Bu daha ilk günüm... Her gün büyüyücek yaram... Sensizlik her an daha fazla acıtacak biliyorum... Her gün beni aldığın köşe başına gidemiyorum... Yokluğun geliyor aklıma... Yanımda olmasan da var olduğunu bilmek yetiyordu bana... Sensiz bir dünya düşümde bile yoktu... Şimdi gerçek oldu...
Sevmediğin ne varsa eskiciye verdim ve tek damlasına kurban olduğun gözlerimi yaşlara teslim ettim...
Sanma ki tek başına can verdin... Ben seninle birlikte bir yarımı toprağa verdim...
---> "Ben daha çok seviyorum" kavgamızı hatırlıyormusun? Sanırım ben yine kazandım.
Kırık bir kemanmışçasına
Dudaklarımdan gamlı
Notalar damlıyor
Her ‘imdat’ çığlığımda.
Sanki dikenli bir telim
...Dokunsan
Kan dolacak avuçlarına.
Zamanın gri ve mat
O akıl almaz gölgesi
Islak bir duman gibi
Yapış yapış düşerken koynuma
Biraz daha şehit veriyorum
Ürkmüş çocuk yanlarımı
Seni özleten bir şarkının
Kurduğu haince pusuda
Yüreğini
hissizlik kuşatırken
Hiç düşündün mü
Bana doğru gelmeyi
Yelkenlerini özlemekle doldurmuş
Işıkları titreyen bir gemi gibi.
Haberin olsun
Burada kelimelerin kalbi kırıldı
En başı
sevmek çekiyor.
Haberin olsun
Şiirler yoğun bakıma kaldırıldı
Sana dair kelimeler can çekişiyor.
Ben seni özlüyorum
Özlemim can çekişiyor.
Bundan haberin olmasın
Nasılsa
Bensiz de yaşayabiliyorsun
İşte bak
Bunu kalbime söyleme sakın
Bundan onun haberi olmasın.
Hepimiz ölürüz.
Hepimiz düşürülürüz kağıtlardan
Birer kelime fazlalığı gibi.
---> "Ben daha çok seviyorum" kavgamızı hatırlıyormusun? Sanırım ben yine kazandım.
Ben elleri olmayan bir adam sevdim.
Onu kendimden çok sevdim.
Onu yağmurdan sonra eşi olmayan toprak kokusu gibi sevdim.
Onu soğuk havalarda içinden çıkmak istemediğim yatağım gibi sevdim.
Ben elleri olmayan bir adam sevdim.
...Onu çok sevdim.
Hayallerim gibi sevdim.
Evladım gibi sevdim.
Ben elleri olmayan bir adam sevdim.
O adam bana git dedi !
Sevme dedi !
Vazgeç dedi !
Gittim.
Sevmedim.
Vazgeçtim ben.
Ve Allah sizi inandırsın el bile sallamadı ben giderken.
---> "Ben daha çok seviyorum" kavgamızı hatırlıyormusun? Sanırım ben yine kazandım.
Kaç defa ayrılıp barıştık
saymadım. Hepsinde son olduğunu düşündüğüm ayrılıklarımızla büyümüşüm
yeni fark ediyorum.
Ayrılıklar insanı büyütüyor
bu kesin! Ancak nereye doğru boy vereceğini
hangi yöne gideceğinin seçimini kişi kendisi yapıyor. Senden nefret ederek
içimde kin besleyerek de büyüyebilirdim. O zaman kötülüğün o soğukkanlı erdemine ulaşırdım ama benim toprağım iyi! Ne yapsam kalbimde uzun zaman barınmıyor kötülük!
ben seni olduğun gibi kabul etmeyi seçtim. Bu daha zordu üstelik! İnsanı insan yapan erdemlerin başında geliyorsa sabır ve anlayış
ben bu basamağı çıkmak niyetindeydim. Belki de sadece bu yüzden hayatıma gönderildin!
En kolayı nefret etmek aslında! “Allah belanı versin” diyerek küfür etmekten daha kolay ne var
gidenin ardından yapılacak? Çok canın yandığında
kalbin kırıldığında isyan ediyorsun
bunu kim anlayamaz? Ancak öfkelenmenin de sınırını ayarlamak gerekiyor.
Onca yaşanmışlığa
emeğe isyan ediyorsun. Doğal bir tepki! Sonra aklın devreye girmesi gerekiyor. Birini sevmek
sadece kalbinin seçimiyle olabiliyor. Kimse kimseyi silah zoruyla sevdiremez
sadece yanında durmasını sağlayabilir. Sevdiysen
yüreğinin ve aklının tercihi budur; kandırıldığını ve inandırıldığını düşünmek ise
ruhun kendini kandırmasıdır.
Her seçimimizin sonu iyi olsaydı
nasıl büyürdük? Hiç elimizi kesmeden
bıçağın tehlikesini öğrenebilir miyiz? Hiç acı çekmemiş bir ruhun
geleceği yer neresidir? Daha önemli soru
madem olgunlaşmayacak ve öğrenmeyecek
o ruh neden buradadır? Bu soruya farklı cevaplar verilebilir elbette!
Seninle birlikte
bu hayatta olup biteni merak etmeyi öğrendim. Neden yaşadığımı
neden bu yaşadıklarımın başıma geldiğini ve daha birçok soruyu sormayı öğrendim. Bana yaşattıkların katlanması hiç kolay acılar değildi ama hepsi için teşekkür ederim. Kendime giden yolda
rehberlerimden biri de sendin! Allahtan benim toprağım iyiydi