*..AŞKI anlatan şiirler ..*

neden böyle soğuk ve uzaksın,
kışlar ve yıldızlar gibi,
neden hazanlar istiyorsun,
yüreğime
ve ben neden hep böyle,
küllenmiş yangınlar gibi,
savruluyorum yerlerden yerlere,
hüzünlü şarkılar söylettirme
yüreğime,
kabusları ne olursun,
sokma rüyalarıma,
dön ne olursun,
yıldızlar gibi parlayan gözlerini
özledim dudaklarını,
tenini özledim
anlasana insafsız
sen yok ken
ben ölmeyi özledim
 
Havada nemli ve tuzlu bir serinlik
Karanfil yağları damacanayla
Gül yağları, bergamut, lavanta
Akşam güneşine bulandı
Limanda boydan boya

Ne dedilerse yaptım bavullar hazır
Geçmişi sığdırdım içine
Ağır değilmiş o kadar
Geçiştirmişiz zamanı
Ateş ve su ve güzelim deniz
Buluşmuşlar arasıra

Her yerden akıyor gün
Suyun üstünde esintiler
Bir yolculuk vaktidir şimdi
Köklerinden koparak yolculuk
Yerinde sayarak yolculuk
Rüzgarlara karışıyor kalbim
Yamaçların, yarların en ucunda
Kızıl kuşlar gibi titreyerek

Ey benim güzel aşkım
Sen hiç kış görmedin ki
Poyraz nedir, kar, tipi bilmezsin
Yalnızlık bile
Ağzının kenarında
Açıveren çiçekti

Bütün gece limanlarda
Beni alacak tekneyi aradım
Yabancı yıldızların altında
Bir göktaşı gibiydim
Işığım gitgide eksildi

Unutmazsın beni bilirim
Pencerene yine
Beyaz bir gül bıraktım
 
El oğlu,

Yüreğim yangınsa sana, gelme su serpmeye,
Yanmaya er benimle...

Anlamsaz dilimden, anlaşamazsak ya da
Susmaya er benimle...

Gece darsa kabuğuna,İnce bir örtüyse gökyüzünün karalığı,
Aşmaya er benimle... "







Yol yol uzanmak Ona, haritası yok ülkelerden.
Kendine yabancılaştıkça daha çok yar olarak bürünülen yeni bir kimlikti aşk.

Yolcusu çok bir handı.
Acıtan beni içten içe narin bir candı.
Tam uzanmak isterken sana yüreğim yandı.
Ateş hattındayım, sor bir can nasıl dayandı.
Bir yaraya çare sandı leyla seni, sana sadece kandı.

Anlam kargaşında yitip giderken yürekten, akan sızım sızım kandı...

Gören bu kederi bitmez sandı,
Ay geceye yangınından,
Bülbül güle yangınından utandı...

Lakin kendine yabancılaştıkça daha çok yar olarak bürünülen yeni bir kimlikti aşk.

Bir ruh kaybolup giderken çoklukta,
Kalan bir yarım,
Kalan bir yar,
An'a uzandı...

An dar,
An anlamsız,
Kazanan bir var sandı...

Yanılındı...

Saklı bir bilmeceydi aşk...
Saklıydı...
Saktı...

Yaşayan var mıydı?vardı...
 
Bağlanmak, tutulmak, tüm zamanlarının onunla beraber geçmesini istemek ve ondan ayrı kalınca onunla beraber geçirdiğin zamanları düşünmek, istemek, arzulamak, geceleri düşünmekten uyuyamamak, uyuyunca rüyada beraber olmak.

Onunla uyanmak,
buluşurken heyecanlanmak
ayrılırken hüzünlenmek,
onu görmek için elinden geleni yapmak,
görünce de konuşamamak,
gözlerine bakınca aşkı ve korkuyu bir arada tatmak,
telefon çalınca kalbinin çıkacakmış gibi çarpmasını hissetmek,
damarlarında ki dolaşan kanı,
giydiği elbiseyi ondan kıskanmak,
bir insana duyula bilecek en güzel duyguları ona karşı hissetmek,
onun için her şeyi yapmak ve
bazı şeyleri yapmamak.

Üzüldüğü zaman üzülmek,
sevindiği zaman sevinmek,
ona bir daha ayrılmayacakmış gibi sıkı,
sıkı sarılmayı istemek,
kimselerin olmadığı bir yerde çimenlere uzanıp
yıldızları sayarken ne kadar mutlu olduğunu
anlatıp “SENİ SEVİYORUM” diye bağırmak ve
yankısını beraber dinlemek.

Bağlanmak,
hoşlanmak,
tutulmak,
istemek,
arzulamak
tek kelimeyle...

“SEVMEK”
 
Yüregim...
Aglama artik ne olur
Iyi olmak yetmedi gördün, neden bu atesin hala inatla ?
Yapma artik ne olur.
Aglamaktan ne hale geldik görmüyorsun?
Özlemek bir güzel duygudur ki yanma artik yüregim.
Yanma.
Özle ,öyle kalsin.
Kül etmeye çalisma.
O benim için atmaktan vazgeçiren seni, gitti artik.
Beni düsün biraz,yanma ne olur !!!
 
Yazılmış tüm sözlerin şiirlerin hikayelerin ötesinden
Sana haykırmak istediklerim vardı.
Senin asla bilemediğin
hayata yenik düşmüş,
çok isterdim sana her seferinde anlatmayı.
Ama öyle dolambaçlı yolların ardında saklı kalmıştı ki sevdan.
Ne sözlerim yetişti ömrüne,
Ne kelimelerim varabildi gönlüne.
Bütün bu yaşanmış yalanların ardından
İçerimde ağlayan,
Bedenimde kanayan,
Özümde azap çeken bir sen hala var.
Her nerede ne halt ediyorsan bil
“ Gitmekle bitmiyor sevda ”
 
Paranoyak düşler peşimde
Ansız düşmeler yükseklerden
Geciken bir ceza ellerimde hayat
Ecel, yokluğunla kaybedilen mükafat...
Dönüşsüz bir yanlış, yalnızlık
Hesabı sorulmamış, verilmemiş
Şifresi kırık, yitik benliklerin
Çözümsüz
Çıkışsız
Kaçışsız..
Pusatsızım yaşama karşı
Dualarım kan revan
Her haykırışım kabuk bağlamış birer yara
Yine de ruhsatım yok isyana..


Beni sorgulayan bir ses duyuyorum şöyle:
Takip edilmediğine emin misin? Söyle!
Biliyor musun ki kim nekadar paranoyak?
Ayak sesi gelmiyor takipçin yalın ayak..
 
Sen bir yalandın benim kurdugum
Kendimi ben diye sende buldugum
Hem göz yasın hemde gülüsün oldugum
Sen bir yalandın benim kurdugum

Durdu içimde zamansız ağlayan yalnızlık
Sana ait o yaslar ellerimde bu kadarcık
Girdigin o kapıdan aydınlıgını al ve cık
Sen bir yalandın benim kurdugum

Dostum dedigim neden niye beni üzüyor
Adımlarım yolunu sasırmıs etrafımda gezıyor
Benim mavilerim yalnız bende yasıyor
Sen bir yalandın benim kurdugum

Gölgen yokki kayıp gölge nedir bilmezsin
Gölgeler içinde ben gibisin ama görmezsin
Korkma!Karanlıgıma düşer düşer ölmezsin
Sen bir yalandın benim kurdugum
 
Bu kent! Bu sokaklar!
Gri bir özlem taşıyor kıyıdaki o banklar...
Ahh... Hâlâ esaretin altında bu kent...
Yarım bırakılmış bir besteydin sanki
hiç kimsenin bilmediği.
Hâlâ söyleniyorsun buralarda, melodin hiç dinmedi...
Bilir misin bu kent tepeden tırnağa sen dolu.
Her adımımda, her sokakta sen çıkıyorsun karşıma.
Gün seninle başlıyor bu kentte...
Önce güneş oluyorsun, derken kahvaltım,
müziğim, çantam, saatim... Her şey sen oluyor birden.
Gittiğim kafe, baktığım deniz, yaktığım sigara, her şey sen...
Hâlâ söyleniyorsun dedim ya buralarda, kulağımdaki uğultu sen...
Gözümdeki görüntü sen..
Yüreğimdeki gürültü sen...
Hâlâ esaretin altında bu kent,
burada yaşamak sen... Ve gün senle bitiyor elbet...
Şimdi içimde hazin bir sonbahar gibi soluk hayalin!
Ve artık yordu yüreğimi melodin..
Yeter! Sonu gelmedi mi bu esaretin?
 
Baharın Desenleri

Ağaçtaki kırağılar dökülüyor Almus’tan yamaçlara
Kuşlar uçuşuyor bir anda ses katmak için bahara
Derenin buzulları çözülmeye başladı ertesi ertesine
su şarıl şırıl sesleri desenliyor canlılığa
Tepe de, çocuklar ve yine kuş cıvıltıları öfkesinde
Gökyüzü berrak ve lekesiz
Tokat’ın eteklerinde
Gelinlik giymiş bir gelincik tabiat şahlığında
Hepside boy verdi tabiatın ilk irkiliş canlılığında
Biraz solumda karınca katarları Hızır gibiler
Mizgin'liyorlar bize çalışanların kazanacağını
Biraz sağımda tembeller uykuda hala
Uyanmadılar onlar...
Kaybetmeye hazır Nazır gibiler
Kimileri daha kapanık
Ağustos böceğini oynuyorlar
Tıpkı ağaçtan kopuk
Çürümeye mahkûm kavuklardalar
İş’e yaramayan anlarla kuytulukları
Küflenmiş yaprakların dibinde
Uzun ölümlere yolculuk seçmişler
Kesilen bir ağacın kütüğünde
Bin Dersim çiçeğidir,
Tohum dökerek irkilenler...
Bir babacan yürek ansız, hesapsız ve kaygısız
Er gibi doğacak, bir can misali pultusuz
Namusluca toprağa düşerken
Gökyüzünün berrak ve lekesiz şahitliğinde
Almus'ta haykırabilmek var yine de...
Yüreği gelinlik giymiş tabiat ana’nın
Kollarında kan-revan içinde,
Gidebilmek yine de...
 
Sevgilim, ruhumun içi
Sen ki benim öbür yarım… Yalnız senle bahtiyarım.
Gözlerim… Gözlerimin önündeki Dünya…
eşim…
Seninle ölmeliyim. Öperken ve koklarken duyduğum sen
olmalısın.
Seninle ölmeliyim. Beraber değiştirmeliyiz üstümüzdeki bu
paçavra elbiseleri… gözlerimizin önündeki Dünya'yı…
Ters dönmeli çamaşırlar çıkarken ve çırılçıplak kalmalıyız
gecede
Yağmurda, doluda, karda
Isınmalıyız içiçe
doymak ve ölmek seninle olmalı.
Nefesini içime çekip, içimin tırtıllarını kozanla
kaplamalıyım…
Sen ipekten olmalısın. Ve ben tahtadan!…
Sarılmalı, sarılmalıyız. Masallar anlatmalıyım sana
Ateşin başında korku hikayeleri…
filmler seyredip kahkahalar atmalıyız
Piyango bileti almalı çocuklara gülmeliyiz
Kavgalar etmeliyiz ve sonra ayrılıp birbirimizden
Hiçbir şey olmamış gibi yeniden birleşmeliyiz.
Saçların melekler saçı
Bulutlar saçının tacı
Bir Tanrı gibi yükseliyorsun trilyonlarca
Sevgilim, ruhumun içi.
Fakat seni bulmalıyım önce
 
Dur demelerim fayda etmeyecek bu kez
bu kez dinlemeyeceksin gideceksin
senden tek istediğim
hani olur da aklına gelirsem eğer
gülümsemen
yüzünde gülümseme olarak kalmak istiyorum
gitme demeler yetmeyecek biliyorum
desem de gideceksin
yalvarsam da gelmezsin
senden istediğim şarkımız çalarsa ,
işitirsen bir yerlerde; durup dinlemen öylece dinlemen
ve sadece geçirdiğimiz güzel günleri düşünmen
bu gidişin gidiş değil
bu bakışın hayır değil
bu öpüşün mevsimi değil
bu bilmeler faydamı sanki
avutmuyor hiçbir şey artık sende anla
dindirmiyor yaramı
susturmuyor beni
durdurmuyor hiç
belki gözyaşı dökmüyorum ama
içimdeki haylaz durmuyor
daha hızlı çarpar oldu
daha bir özler oldu seni
gitme demeyeceğim
desem de gideceksin
atsam kendimi
düştüğüm zifiri karanlıktır sadece
tutsam ellerini çatlamış derilerdir
öpsem dudaklarını yitip de gidişlerimizdir
baksam gözlerine donuk iki renktir
bitti işte son çırpınışlarımızdı belki
yenik düştük zamana
bizde yenildik aşka
 
eğer sevgi buysa
sevgi içimin yanması,
düşününce bıraktığın bir başıma bıraktığın heyecansa,
içime attığın korsa,
yakınımda iken dokunmamak,
uzağımda iken benim olduğunu bilmekse,
gözlerimde ki yaş,
kalbimdeki özlemse,
boşluklarımı doldurmansa sevgi,
sana tapmamsa eğer,
adını zikredip uyanmaksa,
özlemle terbiye olmaksa hayatta,
seni seviyorum.
bakmaksa gözlerinin içine,
kaybolmaksa renginde,
eriyip bitmekse ,
1 yudum mutluluğu sana da, bana da çok görmemekse,
bazen canımın yanması ,
bazen ruhumun okşanması,
bazen neşemsen eğer,
seni seviyorum.
bilmekse tüm engellere rağmen benim olduğunu,
ve hissetmekse en derinimde,
en mahremim en gizlimde seni,
paylaşamamaksa kimseyle,
kıskanmaksa her şey den ve herkesten,
seni seviyorum.
ve seni seviyorsam eğer
sadece......
gel al beni
gel taşı benliğine hapset gözlerine
gel sımsıkı tut ve bırakma beni
 
şaretler
Bir cümle hayatım
İşaretleri bende
Ardı ardına sıralı

Bakışlarım
Bir virgül
Noktalı

Ünlemdir
Kalbimin her atışı

Tırnak içinde gözyaşlarım
Parantezde sancılarım
Soru işaretidir
Tüm kırgınlıklarım

uzun gecelerde
Uykumsa virgülüm
Bu kısa cümlede
Son noktadır ölümüm

Artık bitse de
Dolsa da şu ömrüm
Üç nokta bırakacak geride
Kabre gömülüşüm!
 
senınle
bendım eskiden gözyaşlarıma
bendim çocuk misalı
hep kadere yenik düşen
ve ben oluyordum mutsuz
denizde boğulan
yok artık onlar
bende gülüyorum
artık acılara dertlere
geceler dostum aksamlar
arkadasım degıl artık
ve ben her gun biraz daha
seninle yaşarıp büyüyorum...
 
tarif

bir bardak dolusu gülümseme ile baslayın
bir kap dolusu dostluk ilave edin
bir tutam yumusaklık ve biraz da nezaket tozu ile kabartın
bir kaşık ümit
bir büyük porsiyon yardımlaşma
cok miktarda ıkım ve bir tutam alcakgönulluluk ile çırpın
kuvvvetlendırmek için de bir corba kasıgı güvene ihtiyacınız olacak
bir sadakat kasesi içinde bir ölçü inanç iki ölçü aklı selim ve bir kac damla hosgoruyu azar azar ilave ederek sevgi ile karıstırın iki kaşık gülücük bir kaşık sabır ve bir tutam övgü ilave edin şevk ile hiç durmadan karıstırın ve şükran ile tatlandırın

yemegin adı mı?

insanlııık...
 
Bugün..."Sen'li düşlerle dolu uykusuz bir gecenin sabahında
yine sensizliğe uyandım..."


Seninle birlikte olmaya karar verdiğimde edindiğim risklerin farkında değildin.

Geleceğini ve mutluluğunu bir başkasının ellerine teslim etmek, savunmasız kalmayı baştan kabul etmekti senle olmak.

İşte seni böyle seviyordum ben. Sen benim gerçeğimsin uzun zamandır aradığım ama bir oyunun içinde bulduğum gerçeğim.

Seni dışarıya taşırken n’olur bana yardım et. Duygularım karıştı yine…

Güne başlıyorum, henüz ayak izleri ile süslenmemiş şehrim.

Ve işte ilk ayak izleri, tıpkı maviliğini kıskandırırcasına kendini göstermekten çekinmiyor geçmiş günlerimizde ki gibi taptaze bir günde bulacağım seni. Karanlığın hakim olduğu bir cennette yaşıyorduk seninle…

Uzaklardaydın, beni beklemeden gitmiştin ama bunu pek umursamıyordum. Kendimde açıklayamadığım koyu bir sessizlik ve düşlerimde imkansızlıklar yaşanıyordu.

Her uyanışta ölümü düşleyen bir ses ile çağrılıyordum. Yüreğimin yer altı insanları ağlıyordu. Yaşadığım dünyanın nöbetçileriydi çelişkiler.
Onlardan izin almadan dış dünyaya açılan penceremden dışarıya bakamıyordum.

Ve sonra geldi dediler, güneşi getirdi karanlık son buldu dediler.

İnanmadım… yaşamın allak bullak olmuş ve adına rutin dediğim koşuşturmacalarıma devam ettim bir süre daha.

Sonra bir gün penceremden bir ışık demeti girdi odama, çelişki nöbetçilerinin uykuda olduğu bir anda.

O parıldayan ve gözlerimizin sıcaklığa alışamamışlığına sunulan bir avuç ışığı geçmişimden gelen küçük bir çocuk getirdi bana…

Anıları ve düşleri alınmıştı çocuğun… Büyümeye odaklamışlardı beynini, kalbiyle düşünebilme yetisinden mahrum bırakmışlardı uzun bir süre…

Işığı gören gözlerim bir süre kendine gelemedi, işte tüm varlığıyla şimdi ellerimin arasında tutuyordum ve yüreğimden kayıp zamanlarım geçiyordu bir bir…

Kararımı vermiştim… Sana gelecektim…Tüm geçmişteki tüm acılarımı tekrar yaşamam gerekse bile bunu yapacaktım… Hırslarımı, nefretimi, kini ve kıskançlıkları , bir avuç ışıkla birlikte kızgın bir potanın içinde erittim, yüreğimin duvarlarında yankılanan acı ve korku dolu seslere kulaklarımı kapatarak…

İşte karanlık dünyanın o büyük ve aşılmaz denen kapısını açacak anahtar elimdeydi şimdi…

Evet… Çıktım o karanlık, iki yüzlü ve zalim dünyadan… İlk önce renklere alışmaya çalıştım ve her yanımı saran o müthiş ışığa…
Sonra yürümeye başladım ardıma bile bakmadan…

Arıyordum seni… Sanki hiç bulamayacakmış gibi…

Karanlıktan korkmuş bir çocuk misali yüreğim..

Hani uzatsan ellerini...Hani dokunsa parmaklarım dudaklarına...
Yüzümde hissetsem nefesini...

Geçecek gibi herşey..
Son bulacakmış gibi sonsuz çığlıklar...
 
Hawa kararmaya ba$Layınca, daha çok arıyorum sanki seni.
Soğuktan mı korkum, karanLıktan mı, sensizLikten mi, yaLnızlıktan mı, nöbetLerimden mi, çaresizLğimden mi..

biL(m)iyorum.. / kahırdan..

artık hissetmiyorum..
unutmaya ba$Ladım; kokunu, sewdiğin $eyLeri, söyLediğin $arkıyı, bana bakı$ını, sewi$ini, sarıLı$ını..

ya$adık mı sahi senLe?

güLüyordum gaLiba.
Sen yüzüme çok yakı$tığını söyLüyordun güLmenin.
Ben güLünce sen güLüyordun.
Sen güLünce denizLer duruLuyordu gözLerinde.
$imdi fırtına war.

güLmek bana yakı$mıyor (mu) !

edebiyatı sewiyor(d)um.
Sana oLan a$kımı yüreğimden sonra en iyi o anLatıyordu.
Ben de hep yazıyordum. Bak yine yazıyorum..

küstüm,
geL(me) artık.
a$k acı çekmekse
sew(me) artık.
kara geceLerde ben buLurum yoLda$ kendime,
kork(ma)
çekmem fi$ini hayatın!
yoruLdum,
kuramıyorum artık.
noLur,
geL(me)!

\"bunLarın bi hayaL oLduğunu kimseye söyLeme.
Herkes ben geLmeni istemiyorum biLsin.
Ne oLur geL be!\"
 
bu duvarlar yetmiyor bizi ayırmaya bilesin..
bu parmaklıklar,bu demir kapılar,bu hava,inan...
bazen bir yumrukta yıkacak kadar güçlü,
bazen bir serçe kadar güçsüzsem bir nedeni vardır..
hangi zorluğu yenememiş insanoğlu
hele taşıyorsa bu insanca sevgiyi yüreğinde...
güzel günler zorlu duraklardan geçer sevdiğim
damla damla birikiyor insan,damla damla sevgilim...
birgün akıp gideceğiz hayatta
duvarlar yıkılacak açılacak bütün kapılar bilesin
benim yüreğim sensin şimdi,seni vurur durur
ve yine damla damla çoğalıyorsun içimde..
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol puff
Geri
Üst