Aşk Şiirleri

daha bir durgun uyandim bu sabah,
biraz buruldu içim sanki...
garip bir sevinç ama birazda hüzün vardı
gözlerimde...
yoksun hissettim kendimi.
mutlu uyanmalıydım oysa
hayale benzeyen bir sima gördüm
göz kapaklarımdan geçen sinema sahnesinde..
ve üsüdüm biraz,
daha bi duruldum,
uzakları yok eden sesin olsun istedim tek duydugum...
bir kac şarkıya sığındım sonra
bu sabah biraz daha yanımda ol istedim
yüzüne bakmayı,
bakısınla ısınmayı...
bu sabah biraz daha bende ol istedim
yokluğunu aklıma getirmemek,
kücük zamanlara büyük umutlar yerlestirmek...
saat dilimlerini umursamadan yanimda ol istedim
bu sabah özlediğime,özlediğimi söyleyebilmeyi istedim...
 
imkansız
Küçük bir burukluk ve sadece sana bakmak isteyen
Gözlerimde hafif gülümseme,
Nedenini benim bile cözemediğim ve hiçbir zaman
Bir cıkıs yolu bulamadığım koskaca bir imkansızlık


Suskun kalıyor dudaklarım cogu zaman,
Seni anlatan tek sey göz pınarlarlarım oluyor
O vakitlerde..

Ve bir gece yarısı,aklımdaki herseyi silmişken
Bir den beliriveriyor yüzün ve içimdeki gizli hüzünle
Hissettiklerim dökülüyor birer birer


Hangi sessiz gece getirecek seni bana
Geceler hain ve içimde
Birkaç parça can kırıkları
Bilmiyorum ne zaman geçecek bu yorgunluğum
Yüzümde hüznümü sakladığım,ve bir maskeyle
Örttüğüm gülümseme!
Yavaş yavaş yitiriyorum inancımı
Ve sakin sakin ilerliyorum senin topraklarında
Ucu bucağı belli olmayan koskaca bir denizdir gözlerin
Gerisini hiç sorma bana
 
İlkyazda

Sen bir şarkıyı yorumlarken
Ayaklarım yerden kesilir benim
Yedi kat göklerde dolaşırken,
Başım bir yıldıza çarpar
Akkor kesilir bedenim...

Sen bir şiiri yorumlarken
Bense gök kuşağına binerim
Yüreğim kıpır kıpır bir kuştur artık!
Dağın, vadinin üzerinde
Yağmurla yarış ederim…

Sen bir resmi yorumlarken
Boyalar canıma karışır benim
Figürler egemen zaman ve mekana
Yer-gök türkü çiçeğidir
Yeşerten sensin güzelim...

Sen sustuğun vakit ilk yaz yok artık
Berekette biter, sevda da biter
Birden çöküverir kış ve karanlık
Şarkısız, şiirsiz, resimsiz bir dünyaya dökülür
Kanatları kırılan türküler...
 
Senden ayrıldığımda
O güzel günün sonunda
Açılınca gözlerim
Ne çok sevinçli insan varmış dedim.

İşte o akşamdan sonra
Sen bilirsin ya
Daha güzel dudaklarım
Çekirge gibi çevik bacaklarım

Ben böyle olalı beri
Daha yeşil ağaç, fidan ve tarla
Daha bir güzel suyun serinliği
Başımdan aşağı boşaltınca

2.

Beni sevindirdiğinde
Bazen düşünürüm:
Şimdi ölüversem
Mutlu kalırım
Sonsuza kadar.

Sonra yaşlanıp
Beni düşündüğünde
Tıpkı bugünkü gibi görünürüm sana
Bir sevdiceğin olur
Henüz gencecik.

3.

Küçücük dalda yedi gül
Altısını rüzgar alır
Ama biri kalır
Bulayım diye onu

Yedi kez çağıracağım seni
Altısında gelme
Ama söz ve yedincisine
Tek sözümle gel.

4.

Bir dal verdi bana sevgili
Üzerinde sarı yapraklarda
Yıl dediğin geçer gider
Aşk ise hep yeni başlar
 
Bilmece

Bir güzel kız çocuğu var uzakta
Siyah gözlerinde nem
İsmi benim defterlerimde sık sık geçer
Ama size söyleyemem.
Bazen düşünürüm de geçen günleri.
Bir hoş olur ürperirim
"Ben çok kadın tanıdım ama
Onu fazla sevmiştim" derim.

O güzel kız çocuğu şimdi kadındır
Günleri hem aşksız, hem tasasız
Kocası, evi çocukları vardır.
Biri oğlan, biri kız

Kim olduğunu sormayın... Söyler miyim hiç
Dallar kuruyunca eğilmez
Defterlerim, şiirlerim bilir onu sevdiğimi
Kendisi bile bilmez.
 
Başım gözüm üstüne…

Senden başka yar bilmem,
Ömür boyu gözüme
bak de yeter… Bakarım!
Başım gözüm üstüne…
İster aşk denizine,
İster hicran gölüne,
Ak de yeter… Akarım!
Başım gözüm üstüne…
Yılda bir olsa bile,
Seviyorum de hele.
Senden gelmişse eğer,
Sefadır bana çile…
Yalnız kalbimi değil,
Koca dünyayı bile,
Yak de yeter… Yakarım!
Başım gözüm üstüne…
Yeter ki sen bekle de,
Hiç kalır sabır taşı.
Küçük bir umut bile,
Olur gönül yoldaşı.
Razıyım, ömür boyu,
Gece gündüz gözyaşı,
dök de yeter… Dökerim!
Başım gözüm üstüne…
Biliyorum…
Biliyorum bu aşkın
yalnız sensin galibi,
Her derdine razıyım,
Çıkmasın tek talibin.
Varsın yağmur yağmasın,
Sen iste şimşek gibi,
çak de yeter… Çakarım!
Başım gözüm üstüne…
Tek söz etmem bu sevda
vursa beni her yandan,
Tanrım beni korusun
benden bıktığın andan,
Ne kadar sevsem bile,
Bir gün olur dünyandan,çık de yeter… Çıkarım!
Başım gözüm üstüne…
Biliyorum sevgili,
Gönlünde yerim gurbet,
İster sılaya çağır,
İster her gün sürgün et…
Sen mutlu ol bir tanem,
Ben ömür boyu hasret,
çek de yeter… Çekerim!
Başım gözüm üstüne…
Seni bu kadar sevmek,
Yalnız benim günahım.
Hiç şikayet ettim mi?
Bir gün çıktı mı ahım?
Bir elimde yüreğim…
Bir elimde silahım,
sık de yeter… Sıkarım!
 
Istanbul

Salkim salkim tan yelleri estiginde
Mavi patiskalari yirtan gemilerinle
Uzaktan seni düşünürüm Istanbul
Binbir direkli Halicinde akşam
Adalarinda bahar
Süleymaniyende güneş
Hey sen güzelsin kavgamizin şehri

Ve uzaklardan seni düşündügüm bugünlerde
Bakişlarimda akşam karanligin
Kulaklarimda sesin Istanbul

Ve uzaklardan
Ve uzaklardan seni düşündügüm bugünlerde
Sen şimdi haramilerin elindesin Istanbul

Plajlarinda karaborsacilar
Yagli gövdelerini kuma sermiştir.
Kürtajli genç kizlar cilve yapar karşilarinda
Balikpazarinda depoya kaçirilan fasulyanin
Meyvesini birlikte devşirirler
Sen şimdi haramilerin elindesin Istanbul

Et tereyagi şeker
Padişahin üç ogludur kenar mahallelerinde
Yumurta masaliyla büyütülür çocuklarin
Hürriyet yok
Ekmek yok
Hak yok
Kollarin ardindan baglandi
Kesildi yolbaşlarin
Haramilerin gayrisina yaşamak yok

Almiş dizginleri eline
Bir avuç vurguncu müteahhit toprak agasi
Onlarin kemik yalayan dostlari
Onlarin sazi cazi villasi doktoru dişçisi
Ve sen esnaf sen söyle sen memur sen entellektüel
Ve sen
Ve sen haktan bahseden Ortaköyün Cibalinin işçisi
Seni öldürürler
Seni sürerler
Buhranlar senin sirtindan geçiştirilir
Ipek şiltelerin istakozlarin
ve ahmak selameti için
Hakkinda idam hükümleri verilir

Haktan bahseden namuslu insanlari
Yagmurlu bir mart akşami topladilar
Karanlik mahzenlerinde şehrin
Cellatlara gün dogdu
Kardeşlerin acisiyla yanan bir çift gözün vardir
Bir kalem yazin vardir
Dudaklarini yakan bir çift sözün vardir
Söylenmez

Haramiler kesmiş sokak başlarini
Polisin kirbaci celladin ipi spikerin çenesi baski makinesi
Haramilerin elinde
Ve mahzenlerinde insanlar bekler
Gönüllerinde kavga gönüllerinde zafer
Bebeklerin hasreti içlerinde gömülü
Can yoldaşlar saklidir mahzenlerinde

Boşuna çekilmedi bunca acilar Istanbul
Bulutlarin ardinda damla damla sesler
Gülen çehreleri ve cesaretleriyle
Arkadaşlar çikti karşima
Dindi şakalarimin agrisi

Bir kadin yoldaş tanirdim
Bir kardeş karisi
Hasta cigerlerini taşidigi çelimsiz kemikli omuzlari
Ve hüzünlü çehresiyle bebelerini seyrederdi
Cellatlara emir verildigi gün haramilerin sarayinda
Gebeligin dokuzuncu ayinda
Aç kurtlarin varoşlara saldirdigi
Tipili bir gece yarisi
Sirtinda çok uzak bir köyden indirdi
Otuzbeş kiloluk sirrimizi
Zafer kanli zafer kipkirmizi

Boşuna çekilmedi bunca acilar Istanbul
Bekle bizi
Büyük ve sakin Süleymaniyenle bekle
Parklarinla köprülerinle kulelerinle meydanlarinla
Mavi denizlerine yaslanmiş
Beyaz tahta masali kahvelerinle bekle
Ve bir kuruşa Yenihayat satan
Tophanenin karanlik sokaklarinda
Koyunkoyuna yatan
Kirli çocuklarinla bekle bizi
Bekle zafer şarkilariyla caddelerinden geçişimizi
Bekle dinamiti tarihin
Bekle yumruklarimiz
Haramilerin saltanitini yiksin
Bekle o günler gelsin Istanbul bekle
Sen bize layiksin
 
Ben Aşk Adamıyım
Dolastigim denizlerce dusunuyorum,
Binecegim son gemi degil midir
Hayir sahibi omuzlarda giden tabut.
Herkes gibi teselliye muhtac olsaydim eger,
Derdim ki: 'Elbet bir aglayanim olur benim de;
Ramazan geceleri Yasin okuyanim,
Baharda kabrime menekse getirenim de.'
Cahit Sıtkı Tarancı


Her Şey Sende Gizli
Yerin seni çektiği kadar ağırsın,
Kanatların çırpındığı kadar hafif..
Kalbinin attığı kadar canlısın,
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç...
Sevdiklerin kadar iyisin,
Nefret ettiklerin kadar kötü..
Ne renk olursa olsun kaşın gözün,
Karşındakinin gördüğüdür rengin..
Yaşadıklarını kar sayma:
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna; ne kadar yaşarsan yaşa,
Sevdiğin kadardır ömrün..
Gülebildiğin kadar mutlusun.
Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin
Sakın bitti sanma her şeyi,
Sevdiğin kadar sevileceksin.
Can Yücel


Anlayamadılar
Biz ince bel, ela göz, sütun bacak için sevmedik güzelim
Gümbür gümbür bir yürek diledik kavgamızda
Nazım Hikmet Ran


Hasretinden Prangalar Eskittim
Seni, anlatabilmek, seni,
İyi çocuklara, kahramanlara,
Seni, anlatabilmek seni,
Namussuza, haldan bilmez,
Kahpe yalana.
Ardarda kaç zemheri,
Kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu.
Dışarda gürül gürül akan bir dünya....
Bir ben uyumadım,
Kaç leylim bahar,
Ahmed Arif


Ayaküstü Yaşanmış Ölümsüz Aşk Hikayeleri
1.
bildiğim kendimi bildim bileli aşık olduğum,
bildiğim ancak aşıkken var olduğum...
işte bu yüzden, benim için aşık olmak;
çoktandır hasretine katlandığım yokluğum.
'eğer aşktan söz edildiğini duymamış olsalar
hiçbir zaman sevemeyecek olan insanlar vardır, '
demiş La Rochefoucauld
benimse hep böylelerini severek başladı vurgunum...

2.
her durakta ölümsüz bir aşk edineceğim
bir bakıştan, bir duruştan,
çağrışımın sonsuz hızından
unutulmaz bir sevgili daha bırakacağım ardımda.
belki de yaşanabilecek en güzel serüveni
terk edeceğim
daha otobüsün ilk basamağında.
kim bilebilir ki?
sonrayı, sonrasını kim bilebilir?
gizli gizli veda edeceğim ona; görmeyecek
ve bu duyguyla burkulmuş yüreğim
otobüs camına bağrında bir ok ile
..........
 
Canım İstanbul

Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar
Onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar
İçimde tüten bir şey; hava, renk, eda, iklim;
O benim, zaman, mekan, aşıp geçmiş sevgilim.
Çiçeği altın yaldız, suyu telli pulludur;
Ay ve güneş ezelden iki İstanbulludur.
Denizle toprak, yalnız onda ermiş visale
Ve kavuşmuş rüyalar, onda, onda misale
İstanbul benim canım;
Vatanım da vatanım..
İstanbul, İstanbul...
Tarihin gözleri var surlarda delik delik;
Servi, endamlı servi, ahirete perdelik...
Bulutta şaha kalkmış Fatih’ten kalma kır at;
Pırlantadan kubbeler belki bir milyar kırat...
Şahadet parmağıdır göğe doğru minare;
Her nakışta o mana: Öleceğiz ne çare?...
Hayatdan canlı ölüm, günahtan baskın rahmet;
Beyoğlu tepinirken ağlar Karacaahmet..
O manayı bul da bul
İlle İstanbul’da bul!
İstanbul,
İstanbul...
Boğaz gümüş bir mangal, kaynatır serinliği;
Çamlıca’da yerdedir göklerin derinliği.
Oynak sular yalının alt katına misafir;
Yeni dünyadan mahzun; resimde eski sefir.
Her akşam camlarında yangın çıkan Üsküdar
Perili ahşap konak, koca bir şehir kadar...
Bir ses, bilemem tanbur gibi mi, ud gibi mi?
Cumbalı odalarda inletir “Katibim”i...
Kadını keskin bıçak,
Taze kan gibi sıcak.
İstanbul,
İstanbul...
Yedi tepe üstünde zaman bir gergef işler!
Yedi renk, yedi sesten sayısız belirişler...
Eyüp öksüz, Kadıköy süslü, Moda kurumlu.
Adada rüzgar, uçan eteklerden sorumlu.
Her şafak Hisarlarda oklar çıkar yayından
Hala çığlıklar gelir Topkapı sarayından.
Ana gibi yar olmaz İstanbul gibi diyar;
Güleni şöyle dursun, ağlayanı bahtiyar...
Gecesi sümbül kokan,
Türkçesi bülbül kokan,
İstanbul,
İstanbul...
 
BIR SURE SONRA

Bir sure sonra,
bir eli tutmakla bir ruhu zincirlemek arasindaki
ince farki ogrenirsin,

Ve askin yaslanmak,
birlikte olmanin da guvende olmak
anlamina gelmedigini ogrenirsin,

Ve opucuklerin sozlesme
ve hediyelerin de vaat olmadigini ogrenmeye
baslarsin,

Ve yenilgileri
basin dik ve gozlerin acik karsilamaya baslarsin,
bir cocugun uzuntusu ile degil, bir yetiskinin
zerafeti ile,

Ve herseyi bugunu dusunerek yapmayi da ogrenirsin
cunku yarin ile ilgili hersey belirsizdir.

Bir sure sonra gunes isiginin yakici oldugunu
ogrenirsin
eger fazla maruz kalirsan

Bu yuzden,
baska birisinin sana cicek getirmesini beklemeden
kendi bahceni yarat
ve kendi ruhunu kendin susle.

Ve goreceksin ki dayaniklisin...
Ve kuvvetlisin,
Ve degerlisin.
 
Doymadım sana doyamıyorum
Düşündükçe içim titriyor
Ah alev alev üşüyorum
Yokluğun soğuk beni yakıyor
Ah bir bilsen anlatabilsem içimdeki yerini
Bir bilsen seni ne çok özlediğimi
Sen en güzel baharın yağmuru
Bekliyorum bir gün gelirsin diye
Sensiz soldum açmam kimselere
 
Nasıl bir zamanın içindeyim
Nasıl bir durumun içerisindeyim
Anlaşılmaz
Anlaşılsa da çare bulunmaz

Ben kendi kuyumu kendim kazdım
Sonra o kuyuya kendimi attım
Biliyorum kendi sonumu kendim yazdım

Mahvettim her şeyi
Kaybettim bizi
Pişmanım çok özledim seni

Seninleyken geçtiğini anlamadığım zaman
Şimdi geçmek bilmiyor
Zaman ağır ağır ilerlerken
Ben sana ölüyor
Aşka uyuyorum

Sen hoşlanmazsın ölümden bahsetmekten
Ama söylemeliyim sana…bir gün ölürsen
Ben o zaman yaşıyorsam eğer
Mezarının başında ölmeye değer
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol
Geri
Üst