Aşk Şiirleri

Karanlık dünyama ışık saçan olmadı
Ağlamakla çözülseydi düğümler
Biliyorum Tanrı’m elinden geleni yapardı. Sessizim yine çok yorgun,bitkin
Elimden gelenin iyisini ben
Sevmekle yitirdim..

Pişmanım Allah’ım uzat bana elini
Ne olur yalvarırım çek kurtar artık beni
Ne öyle ne böle geçmiyor hayat
Ölüm herşeyin üstesinden gelir
Uzat bana elini..

Hayat kısa uzun olan ne?
Gece bitmez bitecek olan ne?
Herşeyin üstesinden sen gelirsin
Uzat elini çek kurtar beni
Ben bittim devam edecek olan ne?..
 
Hiç kalbin ağrıdı mı sebepsizce
Hiç için titredi mi sıcak yaz geceleri
Dolunaya baktığında hissettin mi hiç
Yapayalnız derin bir karanlıkta olduğunu
Ve acı bir şekilde farkına vardın mı
Kalabalık içinde sessizce dolaştığını…
Düşündüğün şeyi bilmeden uzaklara takılır gözlerin;
Ellerin bilmediğin elleri tutar sanki
Tuttuğun el sana huzur verir de;
Sen o huzurla bir türlü rahatlayamazsın…
Boğazında kelimeler düğümlenir yutkunursun;
Bakışların buğulanır gözlerini kısarsın
Tek damla düşmesin diye çabalarsın;
Bilirsin ilk düşen damla habercisidir; sağanakların
Bilirsin sağanakların ardından körelir; duyguların
Bilirsin ki içindeki yangınlar büyür sağanaklarda…
Sen bilirsin ama kalbin bilmez bunları
Yaşadıkça yaşar sevdalar kalbinde
Büyüdükçe büyür kalbin her sevdayı saklar içinde
Gün gelir sığmaz olur kalbin göğsüne
Taşıyamaz olur bedenini artık yorulur…
Duyguların ağır gelir; ezilirsin
Bir gün açıklanmamış duygularınla köşende
Teslim olursun ölüme
Sessizce…
 
Son düzenleme:
Acıyı görmek mi istiyorsun?
Gözlerime bak!
Dudaklarımda söyleyemediğim sana ait duyguları
Bana her fırsatta bıraktığın yokluğunun acısını fark edeceksin.
O zaman anlayacaksın acının sende ne kadar masum durduğunu.Ayrı yetişmiş güllerin birbirine hasreti gibi
Umutla kurudum sensiz.
Ve sen hiç gözlerime bakıp beni sevdiğini söyleyemedin.
Oysa sırf bu kelime için kurduğum hayallerdi beni hayatta tutan
Bir boşluktan içeri girdim her gece
Senli düşlerden sensiz karanlıklara süzülür gibi.

Ellerin nasıldı? Küçük müydüler? ve parmakların ince ve kısa mı?
Parmaklarını parmaklarımın arasında hissedip
Seninle sahil boyu denizi hiç fark etmeden bir birimize bakıp yürüyemedik.
Gözlerinin yeşilinde geleceğe dair hayaller kuramadan
sadece umut ettim gözlerini görebilmeyi.
Ve o gözlerinde ki ışıltıyla karanlık gecelerime yol göstermeni istedim.

Acıyı görmek mi istiyorsun.
Gözlerime bak!
Ve yaşanmamış boşa geçen anların hüzünlü şiir’ini oku
Kirpiklerinden sıyrılıp yanaklarına düşen dizelerimde.

Bensiz yattığın o yataklarda benli hayaller kurma artık.
Sabahlara merhaba derken beni seven bir şair var deyip gurur duy sadece.
Ve hiç bilme o şairin senin için her gün defalarca öldüğünü.
Ve bil ki insan sevdiğiyle beraber olacak mahşerde.
Tek avuntum bu şimdilik.

Dünyada olamadığım anları mahşere bıraktım ben
Ben seni bu dünyalık mı sevdim sandın?
Ölüm’müşterk edilişmiş umurumda değilgelme istersen.
Nasılsa bir gün hayat biletimi kestiğinde
Kavuşma vakti olacak benim için ölüm.
Dudaklarımda ki acı tat?
Yoksa acı bir tebessüm mü olacak sana ulaşmayı beklemek?
Ne yazık hiç bilemeyeceğim.

Acıyı görmek mi istiyorsun?
Gözlerime bak!
Sen uzakta çok uzakta
Bensiz bir yaşamın anlamsız günlerini yaşamaktasın
Benim gibi.

Seni seviyorum
Gerçeğin ta kendisi bu iki kelime
Sırf dudaklardan çıkması istenen değil de
İçimde taa içimde senin için atan bir kalbin feryadı
Haykırışı bu sevdiğim.
Sana ulaşamasam da
Biliyorum ki zavallı kalbim
Sana ait her şeyi saklıyor en gizli yerlerinde
Kanlı ve uykusuz gözyaşlarımın
Her gece aynalardan süzülmesi gibi acı veriyor uzaklarda oluşun.

Biliyorum beni sevdiğini
Acıyı tattığını da benden uzaklarda
Ama hiç bana sana ait bir şeyi vermedin?
Acı tek taraflı olsaydı
Ne yürek dayanırdı ne yaşamın bir anlamı olurdu.
Ama yokluk kötü sevdiğim.
Bir beden olmak isteyen yüreklerde ayrı ayrı yaşamak kötü.

Sana her fırsatta koşmak isterken beni durdurmaların
Yüzüne hasret kaldığım günlerde
Beni ısrarla kırışlarını hiç anlamış değilim.
Eminim yine okuyunca bu şiirimi büzeceksin dudaklarını
Ve eminim ağlayacaksın.
Ağlamak seni ben yapar sevdiğim
Ve beni sen yapanda içimde senin için yanan bir kalple yaşamak.
Her gün Beykoz’da oturup kendimi dinlerim
Oysa konuşan sendin hep benimle
Ne martıların vapurlara takılışı
Ne işportacıların bağırışıydı fark ettiğim.
Ben denizi seyrederken gözlerinde boğulmayı sevdim.
Yosun tuttu gözyaşlarım sensizliğin dalgalarında.
Gözlerim ve ben her Beykoz’a inişimizde
Bir gün seninle bir bankta oturup
Sadece ve sadece hiç konuşmadan gözlerine bakmak istedik.

Kaç zamandır bir hüzün dolaşıyor odamda.
Duvarlar bir şeyler söylüyor sanki
Adım adım yok oluşumu izliyorum
Her batan güneşin karanlığı getirmesiyle.
Sabahlara kadar uykusuz gözlerimle uzaklara
karanlıklara bakıyorum mütemediyen
Kayan her yıldızda tek bir şey diliyorum?
Ve Senin için yalvardığım namazlarda secdeye kapanıp
Rabbime ettiğim dualarım
Tuttuğum dilekle aynı olması ve sonra umudumu yitirmeden
Rabbimin bir bildiği var deyip
Kabul olmadığında dualarımın
Tekrar tekrar yalvarmalarım.

Acımasız olan ne sensin ne de ben
Bize gümüş tepsiyle sunulan hüzünlü bir hayat sadece
Ve kabul etmesi zor olan bu ayrılıklara katlanmak sanırım.
İnsan yaşamın değerini
Yüzü ve kalbi güldüğünde anlıyor
Anlıyor ki ölüm sadece toprağa girmek değil
Ve nefesi kesilene kadar yaşadığı her şeyin
Gözlerinin önünden geçmesi değil.
Ölüm sensizliğin sadece yaşarken verilen cezası sevdiğim.

Seni bulduğumda sevgi anlam kazandı
Her anımsadığımda yaşamamım oldu gülüşlerin
Hiç tükenmedi içimde senin için yanan ateş
Ve ben o ateşle yanmayı
Sırf seni sevmek olduğu için
İnan bana çok sevdim….
 
Son düzenleme:
Acıya Karşı Öğüt

Aslında hayat her adımda bir başka şaşkınlık
yaşanmamışlığın hevesinden olsa gerek,
kınında bir bıçak gibi keskin

Nedensizliğin merakı aslında insanın içinde
biraz yürekli olmayı denesen hayata
ya da unutabilmeyi,
acılar nankör değil
geldiği gibi terkederler seni,
yorulma...
 
Son düzenleme:
Acıya Kurşun İşlemez

Sabrın çalkalanıp taştığı sulardadır
Çığlıklarla parçalanmış uykularda
Buruşturulup atılmış aşklarda
Ve çalınmış mutluluklardadır
Ses ile yürek
Büyük rüzgarların o yanık şarkısı
Hala yükselir içimizden, dağılır
Coşkunun doruklarında sürer yankısı

İlk kurban adanırken bir nehire
Korkunun ilk nisanında başlamıştır
Gözyaşının ilk damlasından kalma
Yaslı baharlarla gelmiştir bugüne
Kanla yazılan yasalarla
Açlığın otağ kurduğu sabahlarla
Ve sonuçsuz kalan ahlarla gelmiştir
Acıya kurşun işlemez artık
Ölüm bile bu acıyı cellat bilmiştir

Yok bundan böyle ter yarası
Zincir tutsaklığı ve sabır
Kırbaç yalvartması sessizliğin
Can pazarı ve kahır yok
Herşey yaşanan şu gün gibi gerçek
Adımız halk olduğu günden beri
Bir direnç olmuştur bizde sevinçler
Şimdi acının her kuraklığında
Onlar
Yüreğimizin ovalarına çiselenirler

Boşuna değil bu ölürcesine sevmek
Ve ölürken bile yürümek
Boşuna değil
Hep yatağı olduk tarihin ırmağının
Yenilgilerle durulmanın
Zaferlerle köpürüp kabarmanın
Ama hiç bir zaman
Anası olamadık geçmişi doğurmanın

Yıldızlar ve sular tanıktır
Aç ve kavruk bir memeden
Direnmeyi yudum yudum emen
Bir çocuk gibi öğrendik
Ve direndik
Ordular kurduk türkü renklerinden
Bütün ağıtları bir hücumda yendik
Acıya kurşun işlemez artık
Biz yaşamayı zulümsüz sevdik
 
Acıya Rağmen

her yürek aynı acıyı taşıyamaz
sanırsın yok olacaksın
belki de senin gibi biri
aşkı bulacak aynı acılarda

acılar bazen tatlıdır
karşına çıkan elemler
yıkmazsa eğer sevgini
sen de huzura kavuşacaksın

ısrarcı olma yüreğim
rüzgara karşı koyma
savursun bırak seni de
mutluluk çok yakında
sabret yüreğim
dayanacaksın

olmazların olunur bir gün
yok saydığın var olur
gün gelir seni de aşk bulur
seni de, beni de aşk vurur

ısrarcı olma yüreğim
rüzgara karşı koyma
savursun bırak seni de
mutluluk çok yakında
sabret yüreğim
dayanacaksın

acılardan tek artakalan
birkaç damla gözyaşı
mazideki resimlerde
buruşuk bir yüz bakan

olmazların olunur bir gün
yok saydığın var olur
gün gelir seni de aşk bulur
seni de, beni de aşk vurur
 
Acıyor

Mutsuzluktan söz etmek istiyorum
Dikey ve yatay mutsuzluktan
Mükemmel mutsuzluğundan insansoyunun
sevgim acıyor

Biz giz dolu bir şey yaşadık
onlar da orada yaşadılar
Bir dağın çarpıklığını
bir sevinç sanarak

En başta mutsuzluk elbet
Kasaba meyhanesi gibi
Kahkahası gün ışığına vurup da
ötede beride yansımayan
Yani birinin solgun bir gülden kaptığı frengi
Öbürünün bir kadından aldığı verem
Bütün işhanlarının tarihçesi
Bütün söz vermelerin tarihçesi
sevgim acıyor

Yazık sevgime diyor birisi
Güzel gözlü bir çocuğun bile
O kadar korunmuş bir yazı yoktu
Ne denmelidir bilemiyorum
sevgim acıyor
Gemiler gene gelip gidiyor
Dağlar kararıp aydınlanacaklar
Ve o kadar

Tavrım bir şeyi bulup coşmaktır
Sonbahar geldi hüzün
Kış geldi kara hüzün
Ey en akıllı kişisi gündüzün
sevgim acıyor
Kimi sevsem
Kim beni sevse

Eylül toparlandı gitti işte
Ekim falan da gider bu gidişle
Tarihe gömülen koca koca atlar
Tarihe gömülür o kadar
 
Acıyı Bal Eyledik

"Pir Sultan ölür dirilir"

Bak şu bebelerin güzelliğine
Kaşı destan
Gözü destan
Elleri kan içinde

Kör olasın demiyorum
Kör olma da
Gör beni

Damda birlikte yatmışız
Öküzü hoşça tutmuşuz
Koyun değil şu dağlarda
San kendimizi gütmüşüz
Hor baktık mı karıncaya
Kırdık mı kanadını serçenin
Vurduk mu karacanın yavrusunu
Ya nasıl kıyarız insana

Sen olmazsan öldürmek ne
Çürümek ne zindanlarda
Özlem ne ayrılık ne
Yokluk ne yoksulluk ne
İşşiz güçsüz dolanmak ne
gün gün ile barışmalı
kardeş kardeş duruşmalı

koklaşmalı söyleşmeli
korka korka yaşamak ne

kahrolasın demiyorum
kahrolma da
gör beni

kanadık toprak olduk
çekildik bayrak olduk
döküldük yaprak olduk
geldik bugüne

ekmeği bol eyledik
acıyı bal eyledik
sıratı yol eyledik
geldik bugüne

ekilir ekin geliriz
ezilir un geliriz
bir gider bin geliriz
beni vurmak kurtuluş mu

körolasın demiyorum
kör olma da
gör beni
 
Acıyı Da Sevdim

Ne olur tüketme!...
Gözbebeğinde yokolduğum.
Acının korkunç güzelliğini
Ve belki de sadece acıyı sevmeyi...
Sineme akıttığın o nazarında öğrendim.

__________________
 
Acıyı Yoğuruyorum Yüreğimde

Bugünlerde acıyı yoğuruyorum yüreğimde.
Tutuyorum usulca bileklerinden, fısıldıyorum kulağına.
Ben seni seviyorum.
Bugünlerde ben sana susuyorum, acının sırdaşına.
Ben tutuyorum acıyı, susarak dindiriyorum biraz.
Sonra güneşe bakıyorum, iç çekiyorum rüzgara.
Neden;
Ben seni seviyorum.
Yalana tutunmak var hep, unutuyorum bir an, bağlarını çözüyorum dizimin, titretiyorum ellerimi biraz.
Neden;
Ben seni seviyorum.
Acıyı yoğuruyorum yüreğimde.
Senden bana gelen, sonra gitmeyip kalan.
Ben seni seviyorum.
 
Acıyı Özlemek

Aşk tatlı bir acı verir
Gün gelir acıyı da özlersin
Aşksız çarpar kalbin
Yoktur ertesi günün önemi
Ne de yarının dünden farkı
Artık aşk firarsa gönlünden
Farkı yoktur
Yaşamanın ölümden
 
Ağ Kağat Beleyim Kan Yaşa Seni

Ağ kağat beleyim kan yaşa seni
Gence'ye var söyle Yar Han'a gelsin
İbtida arz eyle sıdk-u selamım
Hulusu tam tutsun merdana gelsin

Ondan ayrılalı canım hastadı
Gönül kuşu uçup dönmek istedi
Kanadım bağlıydı kol şikestedi
Kurtulabilmenem efgana gelsin

Gözedirem altı aydır yolunu
Mevlam bilir benim müşkül halimi
Bağlamışam aşk oduna selimi
Gözyaşım kar etmez pervane gelsin

Ben Aslı değilem olmasın Kerem
Gönlüne koymasın derd ile verem
Hicran taptağıyım bulunmaz çarem
Bir umudum odur dermana gelsin

Ömrüm oldukça ben geçmenem ondan
Ölsem de hasretim gitmez cihandan
Engeller zulm eder bana her yandan
Hoyrat bozdu binam virana gelsin

Al yeşili döktüm kara bağlarım
Bürçeği teline bakar ağlarım
Ceran tek tordayım ciğer dağlarım
Koymasın ahımı Aslan'a gelsin

Balasan'ım sıdkım bütün o yara
Ben için bakmasın özge diyara
De ki bin aşk atın Ahıska'yı ara
Geçsin Al-Osman'a bu yana gelsin
__________________
 
Ağa Camii

Havsalam almıyordu bu hazin hali önce
Ah, ey zavallı cami, seni böyle görünce

Dertli bir çocuk gibi imanıma bağlandım;
Allah'ımın ismini daha çok candan andım.

Ne kadar yabancısın böyle sokaklarda sen!
Böyle sokaklarda ki, anası can verirken,

Işıklı kahvelerde kendi öz evladı var...
Böyle sokaklarda ki, çamurlu kaldırımlar,

En kirlenmiş bayrağın taşıyor gölgesini,
Üstünde ¤¤¤¤¤¤lar yükseltiyor sesini.

Burda bütün gözleri bir siyah el bağlıyor,
Yalnız senin göğsünde büyük ruhun ağlıyor.

Kendi elemim gibi anlıyorum ben bunu,
Anlıyorum bu yerde azap çeken ruhunu

Bu imansız muhitte öyle yalnızsın ki sen
Bir teselli bulurdun ruhumu görebilsen!

Ey bu caminin ruhu: Bize mucize göster
Mukaddes huzurunda el bağlamayan bu yer

Bir gün harap olmazsa Türkün kılıç kınıyla,
Baştan başa tutuşsun göklerin yangınıyla
 
Ağabey

Sana bir şeyler yazmak istedim
Ama her elime kalem alışımda
O yumruk oturuyor
Ne konuşabiliyorum,
Ne yazabiliyorum,
Derdimi kime anlatayım ağabey?

Yapayalnızım şimdi,
O kadar savunmasızım ki,
O kadar yoksunum ki senden
Kime tutunayım şimdi ağabey?

Biliyorum kızıyorsun bana
Ama ne olur kızma
Akan her damla yaşım,
Özlemimi yatıştırıyor
Ve seni çok sevdiğimi hatırlatıyor.

Neler yaşadık 25 yıl boyunca
Hatırlar mısın bilmem?
Kreşte ilk günüm daha yaşım 4
Babam bizi bırakıyor yaban kişilere
Ve ben ağlıyorum
Sen gidip babama tekme atıyorsun
Kardeşimi ağlatma diye.

Hani sokaktayız
İsmi Okan'dı hatırlar mısın?
Kepimi alıp dikenli tellere atmıştı
Ben gene ağlamıştım
Sen de çocuğun kafasına taş attın
Kardeşimi ağlatma diye.
Daha nice kavgalara girdin benim için
Kime güveneyim şimdi ağabey?

Hani son gecende elimi sıkmıştın ya
Hani soluğunu "ıh" diye yüzüme vermiştin ya
Biliyordun benim orada olduğumu
Ve gene ben üzülmeyeyim diye kavga ediyordun
Ama gücün yetmedi
Verdin son nefesini bir hastane yatağında.

Biliyorsun değil mi?
Ebedi yatağına ben yatırdım seni
Topraktan yorganını ellerimle attım.
Sana son bir sözüm var
Binlerce kez teşekkürler
Dünyanın en süper ağabeyi
Ve dünyanın en iyi arkadaşı olduğun için
Binlerce kez teşekkürler
Seni çok ama çok seviyorum ağabey
 
Ağaç

Bu şiire girmek için
yıllarca bekledi
şu yaşlı ağaç.
Kimse onu anlamadı.
Yanından geçen
birini görünce
usulca kımıldanmasını bile
bir şeylere
yormadı...
Yolun kıyısında duran
yapraksız, tozlu ağaç
işte bir şiire girdin.
Artık yalnızca
bir ağaç
değilsin.
 
Ağaç Destanı

Adıma ağaç dediler
Şimdi dinle nelerim var
Biten meyvemi yediler
Daha daha nelerim var

Muhammedin beşiğiyim
Ulu Kabe eşiğiyim
Çorbanızın kaşığıyım
Daha daha nelerim var

Adem safi damı oldum
Nuh Nebi'ye gemi oldum
Müslümana cami oldum
Daha daha nelerim var

Fidan iken beni kırdın
Saban yaptın tarla sürdün
Dostum beni hor mu gördün
Daha daha nelerim var

Tarak oldum başınıza
Köprü oldum işinize
Her türlü savaşınıza
Daha daha nelerim var

Önündeki masa benim
Elindeki asa benim
Çanak çömlek kase benim
Daha daha nelerim var

Bina oldum yapı oldum
Çeşit çeşit kapı oldum
Kazma kürek sapı oldum
Daha daha nelerim var

Beni kolay mı bulursun
Ayrılsan nerde kalırsın
Ben olmasam sen ölürsün
Daha daha nelerim var

Sağ iken gönümü soydun
Hem de kestin biçtin oydun
Yağ peynir kaymak doldurdun
Daha daha nelerim var

Niçin beni mahvedersin
Ben tüfeksem sen bir ersin
Kabrine bile örtersin
Daha daha nelerim var

Ben ağacım gülüm vardır
Dalımda bülbülüm vardır
Kovanımda balım vardır
Daha daha nelerim var

Her bir yanımdan biçtiniz
Benim kanımı içtiniz
Niçin bağrımı deştiniz
Daha daha nelerim var

Kalem yaptın yazı yazdın
Gemi yaptın suda yüzdün
Sen ne için beni kestin
Daha daha nelerim var

Saz da yaptın tel uzattın
Göğsüme sedef bezettin
Benimle zaman oynattın
Daha daha nelerim var

Kaplarına terek benim
Fırındaki kürek benim
Al bayrağa direk benim
Daha daha nelerim var

Dursun Cevlan çekmem keder
Ağacın medhini eder
Şehirden ta köye kadar
Daha daha nelerim var
 
Ağacım

Mahallemizde
Senden başka ağaç olsaydı
Seni bu kadar sevmezdim.
Fakat eğer sen
Bizimle beraber
Kaydırak oynamasını bilseydin
Seni daha çok severdim.

Güzel ağacım!
Sen kuruduğun zaman
Biz de inşallah
Başka mahalleye taşınmış oluruz.
 
Açıklara çıkalım boğulmamak için
Günün kuytu yerleri şimdi harap
İçimizde bir ezgi inceden inceye
Bizi kendimize bağlarken akşam olur
Karanlığı gümüş rengine boyar mehtap

Oturup uzun uzun konuşsaydık
Sevişmek nasıl olsa gene olur, iyi kötü
Bir ıhlamur sıcaklığı yayılırken odamıza
Herşeyi ince ince düşünseydik
Ölümü, kırgınlığı, inceliği en başta
Bütün ek¤¤¤lerimize gülüp geçerek

Belki de boşa geçti onca zaman
Bu da bir tür geçip gitme duygusudur
Ne güzel olurdu yeniden başlasak
Ne yapsan en başa dönülemiyor
Ne yapıp yapıp dalı unutmalı
Rüzgârla yere düşen sarı yaprak
 
Yaşamın vişne rengi dudakları vardır sevgilim
öpüşün kadar sıcak ve tatlı
özgürlük türküleri de söylenir bu dudaklarla
sevda türküleri de
vişne rengi dudakları vardır sevdanın
gülümser dudakların gibi titrek ve dokunaklı
okyanus olur sarar dünyayı
ölümün vişne rengi dudakları kimi kez
dudaklarınca içten ve inançlı
ölüm asude bahar ülkesi değildir o zaman

ölüm:
yiğit ve sevecen bir yaşamın mutlu günlere
sunulmasıdır
canlı bir gül gibi somut
ayrılık yoktur artık zaman içinden
yaşamın ve sevdanın, ölümün kimi kez de
öpüşün kadar sıcak ve tatlı
vişne rengi dudakları vardır sevgilim...
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol
Geri
Üst