Anisette.

Purgatory

Forum Prenses
Bayan Üye
5v8Of.gif



Daha uzun sürmeliydi sana direncim!
Açmamalıydım kapılarımı hayatıma umarsızca savrulan varlığına.
İçimdeki çelişkileri dinlemeliydim
Hayatımdaki boşlukları doldurmana,
kalbime yerleşmene izin vermemeliydim.
Kurduğumuz pembe hayallerin sahteliğini görmeliydim
ve avuçlarında getirdiğin okyanusların yalancı maviliğini
Gelmekteki aceleciliğinden çözmeliydim hayatımda kalıcı olmadığını
Ve aramızda uzayan yollardan bilmeliydim.
Senin yollarının gelmekten çok gitmek için yapıldığını..
Sevmemeliydim seni!
“Seni seviyorum” dediğinde
Sesinin sıcağına gizlenmiş ayrılığın soğuğu üşütmeliydi içimi.
Görmeliydim; ayrılığı bavulunda taşıyan bir yolcu gibi aşk’ın kıyısında durduğunu
İlk durakta ineceğini!
Beni elinden alacaklarmış gibi alelacele sevişinden fark etmeliydim gideceğini.
Meğer ne çok haykırmışsın bana gittiğini!
Ne çok duymamışım sessizliğini!
Korkak gelişlerine aldanmamalıydım,
Tökezlerken attığın bütün adımlarında..
Dilinde yalpalayan vedalara sağır olmamalıydım bu denli.
Duymalıydım ne kadar sessiz de olsa gidişini..
Yaralarımda yaşatmamalıydım seni!
Kanayan yerlerime sızılı varlığını iliştirmemeliydim..
Avuntusuzluğuma yapışan varlığını,
Söküp atmalıydım ellerimle.
Sevmemeliydim seni!
Karanlıkları tutuklayıp içime,
Gittiğin yanılgısıyla küserken bütün aydınlıklara,
Işıklarımı kendim kapatmışım meğer..
Bilmeliydim..
Oysa sen hiç yoktun
Olmamıştın..
Çocukluk saatlerime denk gelmiş masalımdın sen..
Tutulmamalıydım sesindeki sıcaklığa
Düş/tün, düşmemeliydim uçurumlarına...
Çocuksu yüzünün ardındaki sahteliği görmeliydim..
Yokluğuna bedellenmiş bu aşkın kalbime yerleşmesine izin vermemeliydim.
Şimdi sana değil kendimedir bu yakarışlar, bu isyanım
Kaybolan kendime…
Bir gün belki bulurum diye kendimi, iç kırıklarımdan
Şiirler biriktiriyorum avuçlarımda,
Avuntusuz yüreğime kabuk olur diye yaralarıma saklıyorum…
Yanlış anlama!
Kırgınlığım kendime…
Kırgınlığım; avuçlarımda kanayan en keskin kelime hâlâ…
Sevmemeliydim seni.

...​
 
---> Anisette.

Ee48S.gif


Öfke dinince, sis dağılınca, durum netleşince kendi kendine teselli etmeye başlıyor insan;
ama olsundur, o şöyle böyle demiştidir,
böylesi daha iyidir, yeterince sevmiyordudur,
ne zaman kalp harekete geçmeye kalksa mantık frenler durur.
Sonralar kaşınıyor yara, kendini belli ediyor, kaşıyorsun kanıyor,
kaşımıyorsun kabuğu atıyor, koparıyorsun.
Velhasıl öyle de böyle de oynuyorsun yarayla, belki de sıcak tutmak için..
Yara sıcakken hiç acımıyor çünkü.

...​
 
---> Anisette.

YrG0Z.gif


Sana anlattıklarım neleri susuyor bir bilsen...
Ve anlatmadıklarım neleri söylüyor.
Boğazımı yırtarcasına susuyorum.
Ya verilmekten yıpranan cevaplardayım
Ya sorulmamaktan solan sorularda.
Sen ıslatmasını bilmeyen bir yağmur oldun her akşam,
Ben ıslanmasını bilmeyen ahmak.
Bu yüzden aşık olamadık sırılsıklam...
Pimi çekilmiş coğrafyalarda
Zaman ayarlı bir aşkın en tesirsiz parçasıydım.
Ve ben günah şeridinde hatalı sonlanandım.
Az gittim... uz bittim... hiç geldim!
Uyurken bile uykusuzluk akan gözlerinde,
Kaçan trenlerin hesabını istasyonlara kesen.
Kalabalıkta unutulmuş bir yalnızdım,
Kendine kaçak yolcular bindiren.
Her yolcu da kendini ihbar eden!
Kalbime girmek tehlikeli ve yasaktırlarla
Yaşamamaya kalkışıyorsun hayata
Ve ben senden yırtılma bir yelkenle,
Aynı yöne gittikçe aynı yere geldim.
Sonumu baştan yazdım;
İçimde hala bana ilk aldığın acım!
Gece, sabahı da siyah kusuyor üstüme,
Aklıma yaprakların dökülüyor.
Bugün aklımda sen vardın;
Aklımı karıştırmadım!
Artık biliyorum...
Aşk bir intihar saldırısıdır; yalnızca iki kişinin öldüğü!
Aşka nişan alıp ayrılığı ıskalayan acemi,
Hala gözlerinde kalp kapaklarım.
Seni almadan içimden nasıl giderim?
Ve sen kaç kez bu hırsla sevildin?
Koca koca kışları;
Kısa kısa şubatları biriktirdin...
Susku sınanmamış bir ustura gibidir.
Susardın...
İç denizine sığınmış gemileri yakan bir limandın,
Bak şimdi gönülsüz gittiler senden;
Gönlünü çaldıkların!
Yazmadıklarından korkarsın en çok yaşadığın hiçbir şey de,
Ve adın gibi bilirsin;
Aramayı unutan bulmayı öğrenemez.
Bugünler dünlerinden utanıyorsa,
Hiç yarın olamayacaklar.
Şimdi ne bugünsün ne de yarın...
Olsa olsa sadece bir yarım;
Ya da eksilen yanım!
An kaybından ölen zaman,
Senden daha katilini bulamadı kendine...
Gelseydin eğer kendimi bile kovardım yanımdan..
Gelmedin yine kendimsiz kaldım ardından...
Dünyanın bütün dillerinde sustum ve bir şair bıraktım geride.
Ekmeğini aşktan çıkaran!
Sustalı bir aşk senin ki
Sesinle çıplaklaşıp suskunluğumla giyiniyorum.
Korunak sandığım tüm senlerde..
İçimde yoktan başka bir şey kalmadı..
Ruh ölünce cesedi beden taşıyor sırtında,
İki büklüm acılarla...
Patlasam her yere acı sıçrayacak biliyorum...
Patlamamaya hazır bir bomba oluyorum.
Ben mi çok yorgundum sen mi çok dinç?
Bende mi eksikti sen de mi fazlaydı sevinç?
Dilsizler yalan söyleyemez anladım,
Ya ben konuşamadım ya sen sağırdın!
Her şeye rağmen bana öyle çok sığdın ki,
İçimde kimseye yer bırakmadın...
Bildiğim; Ağaç misali toprağa bağlandıkça gökyüzüne uzamak.
Çelişkim; Giden bir tren de kalanların şarkısını haykırmak!
Hangi dil kendini kandırabilir ki?
Aşk bir suç değil mi;
Her defasında kendini ihbar edip yakalatan.
Ve en saf ihanet, kendi ihanetine kanan.
Senin gibiler vakitsiz susan aşkı severler!
Şimdi eksilen her yanıma adını verdim,
Bu yüzden güzelim ben...
Dudağını düğümlediğim fırtınaları kopardım sonunda bir bardak su da..
Ben hancı sen soncu.
Sana dayanamadı bıçak kemiğe dayandığı kadar...
Elbette unuturum sonunda!
En fazla bir mevsim ağlarım...
Alışırım yalancı baharlara ama;
...
Sana anlattıklarım ne çok şey susuyor..
Ve sustuklarım neler söylüyor
Gittin değil mi?
Şimdi ne desem kar yağıyor.

...​
 
---> Anisette.

kIYwZ.gif



Seni kırmaktan başka bir şey yapmayan birinin seni sevdiğine inanma.
Seni sevmesini de bekleme...
Çünkü seven insan incitmekten korkar sevdiğini.
Bir damla gözyaşına bile kıyamaz, üzemez...
Kendine bir iyilik yap ve umrunda bile olmadığın birini artık sevme!
Senin ona olan sevgini kullanıp seni üzmesine izin verme.
Kalbine acı veren değil, huzur veren birini sev.
Çünkü sevmek güzel şey, ama karşılıklı olduğu sürece...

...​
 
---> Anisette.

X6cO.gif


Ben noktaları yanlış yerlere mi koydum da halen algıda kusura rastlıyorum.
Peki şimdi ne desek de çatlamış sabır taşına sıva niyetine değdirebilsek,
tahammül edebilmek söz konusu olsa biraz daha,
üzerine daha detaylı konuşup, nüansları arayabilsek.
Al öp madem, yarayı.
Belki geçer soğukluğu cümlelerin, belki böylelikle senin ülkene baharı getiririm.
''sakura zamanı''
Bu yazıya sığarsak eğer, sabah güzel olacağız,
efkar dağılmış, kaygı buhar olmuş olacak son cümleye vardığımda belki,
belki de bedaheten bir nahoş anıyı anımsayıp öfkemi binbir yerinden deşeceğim, yazı böyle çünkü.
Yaranın efendisi olmaz, yara yaradır işte, ekseriyetle kanar, dikersin patlar, sızar, koparır atarsın, büyür, saklarsın egzama gibi yayılır.
Yara geçer elbet bir zaman sonra, üstelik dilden öyle kallavi yeminler de istemez, insan önce kendi yarasını yoklasa, neyle, nasıl geçeceğinden emin olsa, başkasında açtığı yara da öyle kapanır işte, ötekinin yarası.
Yara zamanla da geçer fakat 80 kaplan ağırlığındadır, ağrılıdır, meşakkatlidir.
İşte doğru soruları duymayınca insan, söyleyecekleri azalıyor, dağ gibi yığınla cümle duruyor dilde, gönülde, fakat doğru soru sorulmuyor.
Oysa doğru sorular sorulduğunda kendimi iyi hissedecektim, hafifleyecektim, bin mil yürüdüğüm halde yorulmayacaktım.
Fakat yo-rul-dum...
Ve sabırla yaramı kaşımaya devam ettim.
Ki şöyle demişti anne hanım;
''Yara kaşınıyorsa, geçiyor demektir, telaş etme''

...​
 
---> Anisette.

cC3z5.gif


Bir insanın kendinden kaçabileceği fikri fazlasıyla komik.
İnsanlardan kaçıp kendiyle barışabilir insan olsa olsa.
Çünkü çevren hayatının ırzına geçmekten hiçbir zaman vazgeçmeyecek kadar bencil.
Çünkü insanlar egolarını tatmin etmek için her şeyi yapabilir.
Kendinden kaçıp kurtulma fikri acınası da keza.
Mahkum olduğun bir bedene ve ruha direnmek sadece gün geçtikçe çıldırmana yardımcı olur.
Tabii bu da bir çözüm olabilir, neden olmasın.
Tercihler tercihler.
Ancak tercihlerinin sonucuna katlanman gerekir.
Seni bulunduğun konuma getiren etkenleri suçlaman hiçbir işe yaramaz.
Malum etkenlerin umursayacağı türden önemli şeyler değildir bunlar zaten.
Kendi yanlışlarını kabullenmen lazım.
Kendi güçsüzlüğünü ve dirençsizliğini fark etmen lazım.
İsteseydin yapardın.
Birtakım tercihlerin doğurduğu birtakım önemsiz sonuçlar seni sen olmaktan çıkarabilir.
Alışman lazım. En çok kendine alışman lazım.
İnsanlardan kurtulman gerekiyorsa kurtul.
En yakınlarından, seni en yakını sananlardan, acizlerden, egoistlerden hepsinden.
Seni senden başka düşünen olmadığını biliyorsun çünkü.
Bu herkes için geçerli, kendilerini kandırmaları hiçbir şey ifade etmiyor.
Büyüdün..
Hayatınızda olmadığım hiçbir gün için özür dilemeyeceğim.​
 
---> Anisette.

nPvD.gif


Artık hiç bir şey eskisi gibi değil.
Ben de öyle.
Çok dikkat etmiyorum uzun süredir kendime.
Kılığıma kıyafetime...
Çorapsız da basıyorum artık yere.
Eskisi gibi de korkutmuyor beni ne grip ne nezle.
Nâne limonun iyi gelmediği daha büyük sıkıntılarım var herkes gibi benim de.
Takılmıyorum artık şu her kış ve bahar şişen bademciklerime.
Çok sıcak yada soğuk şeyler yiyip içmem, hepsi hepsi bir kaç gün gene.
Olur biter
Geçer gider.
Ama canımı yaka yaka yutkunduğum şeyler var.
Olup bitmeyen,
Geçip gitmeyen.
Zaman zaman yine uykusuzluk çekiyorum ama...
Çokta takılmıyorum artık bu uyku konusuna,
Uyuyunca geçmeyen şeylerin olduğunu anladığımdan bu yana..

...​
 
---> Anisette.

4DVM8.jpg



En iyi sen biliyorsun sana neyin iyi geldiğini,
neyin şifa, neyin zehir, neyin öylesine, neyin keyfe keder olduğunu sana, sen iyi biliyorsun.
Buraya bir bıçak bırakıyorum, yazı bitince, şanslı yastığına başını koyduğunda ağrıyan yerini kes at diye,sen çünkü sende kötü duran,ağırlık yapan, sende ekseriyetle kanayan yaranın yerini iyi biliyorsun.
Neyi anılar defterine yazacağını, neyi kötü tecrübe olarak kabul edeceğini, neye hata diyeceğini, ne için ve kim için ''değiyor ama be'' diyeceğini sen biliyorsun.
Bana neyin iyi geleceğini de biliyorsun,
sesimdeki çatalın nasıl düzeleceğini,
omzumdaki fil kafilesinden nasıl kurtulabileceğimi,
uykusuz geceleri ne ile dolduracağımı sen biliyorsun.
Sana anlatmadım mı ben her şeyi, noksan bir cümle,
bir his, bir anı, bir hikaye mi kaldı bilmediğin,
En çok sana kızıp, sana küsmedim mi, söylesene ben en çok sana anlatmadım mı kendi eğrilerimi, doğrularımı,
Hiçbir durumda yüzüne hüzün yapışmış insanlara kıyamadığımı,
ama en çok sana..
''bana senin sesin iyi geliyor''u dilime en çok sende değdirdiğimi sen bilmiyor musun.
Kapı kuşlarımın pilleri bittiğinde bile üzüldüğümü, zaman zaman ''sana üzülmek bile yakışıyor'' dediğini bilmiyor musun.
Yüzüme vuranı değil, sırtıma vuran güneşi sevdiğimi, güneşi doğarken değil, batarken sevdiğimi, evvela seni her hususta, sevdiğimi, sen bilmiyor musun.
Bana nerede deva, nerede yara olacağını,
bu bıçağı yazının ortasına neden diktiğimi, sen bilmiyor musun.
Sen biliyorsun, sende en acıklı duran hikayenin ben,
benim hikayemin tamamımın sen olduğunu, sen iyi biliyorsun.

...​
 
---> Anisette.

dr3RZ.gif



Yıllar sonra bile ********n karşısına gururla çıkarabileceğiniz adamlara aşık olun,
adı geçtiğinde sizi ne kadar üzdüğü belli olmasın diye gözlerinizi kaçırdığınız adamlara değil!
Geçen gün ağlayacaktım az kalsın,
Annem yüzüme bakıyordu.
Annem yüzüme ağlarsan, ağlarım der gibi bakıyordu.
Kaç yaşında olursanız olun, yüzünüze öyle bakar anneleriniz.
Hissederek bakar.
İçime dokundu,
Ağlayamadım,
Anlatamadım da..
Beni hep bilmediğim yerlerimden kırıyorlar anne.
Beni hep uzanamayacağım yerlerimden yaralıyorlar..
Çok geç oluyor vakit.
Beni hep gece yarılarında bırakıyorlar.
Boşluklarına geliyorum,
Sonra boşluklarından düşüyorum..
Alıştıramıyorum kendimi bu kadar uzun ve devamlı olmasına ihanetlerin.
İhanet nedir anne?
Bir kuşun kanadını parçalarsam ihanet sayılmaz mı gökyüzüne?
Ya da ihanet değil mi balıkları bağışlamayaşımız denize?
Kaç ihanet varsa bu hayatın içinde,
Nakış gibi göğsümüze işlenmiş anne..
Kime dökülsek, eksilmişiz.
Korumamız gerekmiş kendimizi, güvendiklerimizden.
Kaburgası çatlamış atlar inliyor beynimde anne,
Utanmazken birileri namertliğinden.
Bahar nasıl olsa geliyor da,
Unutturuyor mu karda çıplak ayakla yürüyen çocuğa acısını?
Anne kim bu hayatın kaybedenleri?
Ezenler mi, ezilenler mi?
Mutsuzluk geçiyor da, pişmanlığımız hep mi baki?
Kimler sözünde durur peki?
Yalnız peygamberler mi?
Saraylar yıkılınca, soytarılar krallara gülerler değil mi?
Ve ah alanlar, sırattan süratla düşecekler mi?
Bu durmadan zonklayan ağrı da sevdaya dahil mi Cemal abi?
Sana gelince,
Helal ettim tüm hislerimi..
Annem bakmasa ağlardım şimdi.
Ve annen ne zaman ağlasa aklına gelsin yitirmişliğin seni annen kadar sevmiş birini.

...​
 
---> Anisette.

sBCfZ.gif


Sonra ne oluyor biliyor musun?
Geçiyor.
Bir zamanlar uğruna dünyayı karşına alabileceğin adam yabancılaşıyor sana..
Adım adım uzaklaşıyorsun..
Kör kalsa, yatalak olsa, bacaklarını kaybetse vazgeçmeyeceğin adamın buna hiç değmediğini farkediyorsun..
Bir an geliyor bir şeyler kırılıyor içinde. Bir şeyler dökülüyor..
Sonra ne oluyor biliyor musun?
Ölmeye gidiyoruz diyerek ellerini tutsa, tereddütsüz gideceğin adamı hayretle izliyorsun..
Usul usul ağlıyorsun bir yerlerde, gidişine değil haketmeyişine..
Bir an geliyor, dayanamıyorsun.
Sonra ne oluyor biliyor musun?
İp kopuyor en sağlam yerinden.
En güvendiğin adamın bıçak izi kalıyor sırtında..
Kelimelerle anlatılamayacak kadar sarsılıyor hayallerin.
Grileşiyorsun.
Oysa biraz umudun olsa,
Cinayet işlerdin uğruna.
Bu kadar çok düşmüş olmasaydın, daha güçlü kalkardın ayağa..
Biliyorsun.
Çaresi yok, en çok buna yanıyorsun.
Sonra ne oluyor biliyor musun?
Anlıyorsun.
Korkuyorsun.
Öyle çok yormuş oluyor ki seni,
Ve öyle eksiltmiş,
Masumiyetine ateş edilmiş gibi hissediyorsun.
Kimse o'nu senin kadar sevemez.
Vazgeçerken,
En çok buna üzülüyorsun.

...​
 
---> Anisette.

zRJybg.gif


Sevgisizlik vurgunu gemilerinle,
Yanaştın limanlarıma usulca.
Korunak oldum korunaksızlığına,
Demir attın kıyılarıma sonra..
Hem de hiç beklemezken!
En beklentisiz yanıma geldin,
“Gelme” deyişlerime aldırmadan.
Ağızlarda pörsümüş, eskitilmiş sözleri,
bir daha söylememek adına.
Sustun; senden en çok duymak istediklerimi.
En güzel sözleri iliştirip dudaklarının kıyısına öyle gelmek isterdin.
Arar dururdun hiç duymadığım o en güzel sözleri.
Hiç söylenmemişleri söylemek isterken; hiç söylemedin.
Uzun uzadıysa sustun sonra..
Ki suskunluğun yaralardı en çok.
Vurulurdum sana en çocuk yanımdan..
Oysa sen söyleyince yeniden doğardı sözcükler hiç söylenmemişcesine!
Yaşları silinirdi takvim yorgunu hüzünbaz cümlelerin..
Bilmedin..
Sen en çok beni sevmedin!
Yaralı yanlarına biriktirdiğin,
Ucu kırık sözlerinle kanatırdın içimi.
Sonra sarardın..
Yeniden kanatır, yeniden sarardın.
Hüzündü biraz aşk,
Biraz acı…
Bildim.
Ben en çok seni bilirdim..
Sonra bütün bilmelerimi aldın zihnimden!
Bilinmez bir coğrafyaya sakladın kendini…
Sen en çok beni sevmedin..
Özenle saklardım yaralarımı kanatışlarına,
Öyle kırar öyle incitirdin ki..
İçimi eze eze geçerdin içimden.
Bıçak soğuğu gibi üşütürdü harflerin,
Her kalbime saplanışında…
Sonra sımsıcak bir gülüş ilişirdi yüzüne,
Gülüşünle sarardın yaralarımı.
Oysa aşkla karışık ayrılık akıyordu damarlarımda..
Ve hüzün her seferinde galip geliyordu kısa soluklu sevinçlerime.
Gidişlerinden korkarak; kalışlarına sığındım.
Bir gün gidecektin; biliyordum…
Bildiklerimden korktum en çok ve bilmediklerimde aradım seni..
Sen en çok beni sevmedin!
Senden sonra…
En çok sen yoktun
Ve en çok eksikliğin vardı.
Yokluğun birikirken günlerime,
Kapattım kapılarımı yaşanacaklara.
Senden sonra gelen, sensizlikten başkası değildi
Ve daha az ederi yoktu yokluğunun; varlığından.
Vadesi dolmamış bir hayattım; ölümün kıyısına bırakılan,
Failim oldun fiilsizliğinde.
Sisli bir gece ağır ağır ilerlerken uykusuzluğuma,
En beklentisiz beklemelerimi iliştirdim gecenin ucuna
Ve yine de ağır geldi sana beklentilerim.
Senden hiçbir şey beklemezken…
Sen en çok beni sevmedin!
Kısa kısa yolculuklara sakladın kendini,
Aşk güzergahında..
Sevmeyi bilmez değildin,
Severdin.
Herkesi severdin!
Benden başka..
Ve ben izlerdim başkalarını sevmeni, içim acıya acıya.
Kendime bile soramadığım sorulara biriktirdim kendimi..
Cevapsızlığımda kayboldum..
Cesaretsizdim, yeniktim, yaralıydım.
Ölmeye yetecek kadar ben,
Yaşamaya yetecek kadar sen yoktu
Ve bundan ölümle yaşam arasındaydım.
Korktum ölüme yalpalayıp yaşama düşmekten,
Korkularımdan korktum belki de.
Cevaplanmamış sorulardaydın ve seni iyi ihtimallere sakladım..
İçimde inançsız bir inançla biriktirdim.
Beni sevmiş olabilme ihtimalini..
Suskunluğundan bestelenmiş şarkılar dinledim
Ve en çok yazdıklarıma biriktirdim sildiklerini..
Sen en çok beni sevmedin.

...​
 
---> Anisette.

uH6n.gif



Ben hiç gideni oynamadım biliyor musun?
Yada hiç gitmedim..
Senaryomda eksik yazılmış bir kareydi…
Senarist yanımda sevmenin en ihtişamlısı yazılırken gitmenin görkemini kuşanmadı repliklerim..
Sahi nasıl bir şeydi gitmek?
Şöyle adam akıllı gidip ardın sıra baktırmak.
Gözyaşları oluk oluk değil de bir damlada olsun kendin için akıtmak nasıl bir şeydi.
Nasıl bir şeydi bir yalanı göğsünde uyutmak ve sevmiyorum seni diye çılgınlar gibi bağırtmak ardından..
Sahi nasıl bir şeydi gözlerini kapatıp ardından bakanı, umursamadan gitmek…
Sızlarmı yürek?
Tadı nasıldır gitmelerin? Şeker tadında mı?

...​
 
---> Anisette.

oF8CE.gif


Ertelemekse mevzubahis ben pek maharetliyim, kabul, elime sağlık mı, elime benim kimseler su dökemez mi bilmem ama zaman aşımına uğramış olaylar, durumlar, pişmanlıklar tekrar masaya yatırılacak, mevzu gereğinden fazla uzatılıp münakaşaya dönüşecek, kapılar, telefonlar yüze çarpılacak, kimse birbirini anlamayacak veya yanlış anlayacaksa veyahutta zinhar doğruyu anlayıp hızla kırıp dökmekte beis görmeyecekse, nezaketsizliğinin okşanmasını bekleyecekse birileri;
Sus derim, ben yorgunum, dur derim, belki yarın.
Ben isterdim ki yaralarımı gizlemekte başarılı olayım biraz, sahte gülüş ağzımda sırıtmasın, kanımı sağa sola sıçratmadan, kimsenin kanına bulanmadan bir köşede durayım.
Ben isterim ki silkelendiğinde ağaç; düşmeyen bir yaprak, düştüğünde kırılmayan bir vazo gibi dayanıklı olayım.
Kim demişse ''acı insanı olgunlaştırır'' diye, selam olsun.
Biraz daha olgunlaşırsam çürüyeceğim, ki bu da bilinsin isterim.
İşime gelmemişse, içime düşmüşse bir ah, bir hışımla dile değen öfke beni yaralamışsa, benim aklım kanıyorsa, benim içim dışıma taşıyorsa, ben fevriliğimi dahi ertelerim, safi kendimedir kanımın kırmızısı.
Gururumdur ki öyle kıymetsiz, öyledir ki ayağımın dibinde durur hep, bir tek kelam ile ezer de çiğnerim.
Ki dünya yükü ancak böyle taşınmaya müsaittir bir çift göz uğruna, bir çift söz..
Herkes değil mi ki sevdanın hamalı, bir tek benim mi gönlüme değmiş bu sevdanın yalanı, nedir?
Lakin elbet bekler insan bir erdemli davranış, yüzüne doğru sallayıp durduğu kılıcını çeksin kınına koysun, gırtlağından çeksin bi o eli, bi kalbinin mıncıklaması bırakılsın ister.
'Ben haklıyım, ben en doğruyum' biraz atılsın egodan, biraz silkelenilsin ister.
Ama tecrübeyle sabitledik bir zaman evvel, varmış meğer öfkenin de, bir hiyeraşisi varmış.
Yersiz neşelerimi, mütemadi kaygımı,
tüm endişelerimi ve dahildir ki sevgimi daima ve dünden, bugünden,
evvelden ne varsa hatıra kalan tamamını yarına sakladım.
Bugün yorgunum çünkü.
Yalın ayak yürümek öğrenilirse, yürürüz.
Sesteki kin yutulursa konuşuruz.
Zihindeki asılsız, çirkin tahayyüller silinirse doğruyu düşünürüz.
Ama bugün yorgunum,
Belki yarın.​
 
---> Anisette.

ZC5Kc.gif


Ben seni her özlediğimde, bu dünyanın uzak bir yerinde, biri ağlar.
Hiç kavuşamamış aşıkların öykülerini anlatır bir yazar bir yerlerde.
Ben seni her özlediğimde, senin kalbine bir sancı çarpar, sebebini anlamazsın.
Ben seni her özlediğimde, hiç bilmediğim dillerde şarkılar söyler kalbim ve en çok aklımın direği sızlar.
Özlemin o ağır dumanını, sigara gibi içime çekerim, ciğerlerim sen sebepli verem olur.
Ben seni her özlediğimde, en sıcak yaz günleri bile kışa döner.
Soğuk bir rüzgar vurur yüzüne, nereden geldiğini anlayamazsın.
“Şeytan yokladı” dersin yanındakilere, boynundan öper ruhum, farkına varamazsın.
Ben seni her özlediğimde, bir yaprak düşer ağaçtan.
Özlemin o şiddetli sarsıntısına cevap verir zar zor ayakta durmuş son yaprak
çünkü dünya farklı dengeler üzerine kuruludur ve her duygunun gökyüzünde bir karşılığı bulunur.
Ben seni her özlediğimde, bir müzisyen yanlış notaya basar.
Seslerin o tuhaf çığlığında yankılanır hasretim, kimse duymaz, sen bile;
Benimle o enstrüman arasında garip bir acı çınlar.
Ben seni her özlediğimde, anılarımızdan bir an yanar aklımda, ucu tutuşturulmuş mektuplar gibi, kül olur.
Her özlemim kalbimde başka bir yara açar, her yara çareyi daha fazla kanamakta bulur.
Ben seni her özlediğimde, bir melek dünyaya düşer, uzaktan bakar halime, üzülür.
Ben seni her özlediğimde, bir saliseliğine durur zaman,
kimse fark etmeden iç çeker şu yaşlı, koca dünya ve devam eder dönmeye;
Bana da devam et demek ister gibi…
Ben seni her özlediğimde, kirpiklerimin ucuna birikir yaşlar,
akmaz ama buz gibi donup kalır gözbebeklerimde.
Ben seni her özlediğimde, başka kılıklarda gelip girerim rüyana,
tebessümümü tanır aklın ama uyanınca hepsini hatırlamazsın, ancak hayra yorarsın.

...
 
---> Anisette.

qUIPn.gif


Çocukları sevinçle koşan bir akşamı yüklenip,
Alnından öptüğün bir sabaha uyandırdın beni.
Yalnızlıklarımdan örülmüş duvarlarım yok artık...
Ulu orta bir halde bıraktın beni.
Aşk gibi...
Deli bir alışkanlık gibi...
Sonsuzluğun mavisi b/ulandı.
Kara yazgılı düşlerimin gerdanına,
Sardunyalar büyüttün..
Yalnızlığımın tam ortasında.
Sana dair acılardan dem vurduk.
Bana dair susuşları konuşturduk.
Islak gecelerin o tenha sızılarında...
Bak şimdi nasıl da değişti günlerin rengi,
Bütün vakitler akşama erdi.
Kızıl melankoli...
Zifir bir sessizlik sardı her yeri.
Ben hala,
Bilmediğim bir lehçe ile bir şeyler söylüyorum durmadan.
Durmadan kanayan bir sızının ardına düşüp...
Varlığını arıyorum,
Yokluğunun acımasızlığında.
Yaralı bereli şiirler seçiyorum ikimizin adına,
Türkülerin efkarını sarıyorum avuçlarımın ayazlarında.
Ara sıra açıp penceremi,
Son baharın soğuyan sesini asıyorum kulağıma.
Senden sonra,
Kimseleri dinlemiyorum ben aslında.
Bir gece konuşuyor...
Bir de ben susuyorum...
Senden sonra,
Sabahları adını bilmediğim bir ağrı sıvazlıyor sırtımı,
Güne yorgun uyanıyorum.
Çocukların dizleri kanıyor her gün...
Her gün akşamı dar ediyorum!
Kendimi çekemiyorum artık!
Ağır bir yüküm bana.
Hadi
Ansızın çıkıp karşıma öğrettiğin bütün masalları unuttursana.

...
 
---> Anisette.


İncinecek hâl kalmadı bende, sana sadece bir tavsiye;
Vedalar soğuk olur, sıkı giyin!
Üşüyorum...
Duracağım burada,
Gidişini seyredeceğim.
Kıpırtısız, sakin gibi görüneceğim...
Kavgasız olacak, fırtınasız olacak...
Saçma sapan olacak!
Organlarım birbirine vuracak..
Arkandan sessiz bakacağım.
Ben yine salağı oynayacağım...
Hayalleri taştan bir sevdaydı bizimkisi.
Kırılmazdı.. yağmura kara dayanıklıydı.
Çığ olup düşerdi de kendine zarar vermezdi.
Kopmazdı!
Gidişler dönüşlere gebeydi de, hep acıtırdı her el sallayış.
Özlemler acıydı, yürek sabırsızdı.
Her dönüş, doğuştu aslında yeniden.
Ölüp ölüp dirilmek gibi değil de, erince doğmaktı.
Ama..
Önce hayaller öldü! Cenaze meydanda kaldı, ulu orta!
Gönlüme bir kor düşer,
Gitme öyle zamansız.
Önce hayaller biter,
Yanar külsüz dumansız.
Acıyorum... ya da acıyorlar...
Elimde kalanları sayamıyorum.
Nasıl sayabilirim? ateş altında heryerim...
Dokunulamıyorum, onarılamıyorum, dona kaldım yanarken.
Sadece acıyorum, acınılıyorum...
Demişler inanmış, ağlayışları geçer sanmıştım.
Bir maddeyim... bedenim var senden kalan.
Benden gotürdüklerini isteyemiyorum.
Sen giderken sen olsaydın, benden gitmezdin.
Sen olmadın, belki de hiç!
Bilmiyorum sensizliği...
Baharlar hiç gelmez,
Mevsim hep kış olur.
Günlerime güneş doğmaz,
Hislerim uyur.
Takvimleri kopardım attım sen giderken.
Saatleri kırdım...
Zaman'dan söz edilmesini istemiyorum artık...
Kış! soğuk yine, herkese olduğu gibi...
Derlerdi hep de inanmazdım, vedalar soğuk olur, sıkı giyin!
Ben bahardan kalmayım...
Sana yangındım,
Ama sensiz üşüyorum... ve uyuyorum... hala!
Dilimden hiç düşmez,
Adın hasret olur.
Yüreğimde sızı dinmez,
Gülmek güç olur.
Acı işte... hangi hecesinden tutarsan tut bu böyle.
Ne sancım diner, ne ağrım. Sattım 3 kuruşa gülüşlerimi...
Bak gamze gamze dolmuyor yüzüm.
Bak acı! bak yaş! bak soğuk!
Bakma... anlamayacak kadar uzağız artık.
Haa soğuk, demişlerdi zaten... ama yapacak birşeyim yoktu.
Sonunu bile bile lades dedim ben... Mahkumdu!
Ayrılıklar yara açar yara üstüne,
Yağmur ağlar sensizliğe iç çekişime.
Sensiz olmaz bu yerlerde,dünya dar olur.
Eğer gidersen bu aşka çok yazık olur
Gittin...
Yüklemin öznesi mühim değil aslında, gidildi.
Onarılmaz yaralarımız var artık.
Susuz tokluk arıyoruz belki de.
Yazık oldu mu? bilmem... olur mu?
Sadece üşüdüğümü hissediyorum...
Vedalar soğuk olurmuş,
"Ben yolculuklara senle çıkmaya alışkındım oysa..."
...​
 
---> Anisette.

OT2QY.gif



Ben ne çok severim yalnızlığımı aslında, nedense bu gece zor geliyor.
Paylaşmak istiyorum belki, bu karanlık saatlerde başımı yastık yerine bir omuza dayamak istiyorum.
Bazen sıcak bir el uzanır, hiçbir sebep yokken, mesela yan yana film izlerken,
kavrayıverir avucunda ellerini, bir anda güçlenirsin!
Sevildiğini hissetmek güçlendirir adamı, ruhunu beslersin.
Ne basit şeyler değerli oluyor bazen. Hastayken gelen bir tas çorba,
soğuk havada paylaşılan iki fincan kahve, zor anda sırtını sıvazlayan bir el,
rüyadan korkarak uyandığında sarılan bir kol….
Hayat, o küçük ve sıradan şeylerle değerleniyor.
Markete girerken yanından geçenin “günaydın” deyip gülümsemesi kadar günü aydın yapan kaç şey var?
Sevdiğin insandan gelen beklenmedik saat mesajı ve içindeki o küçük gülümseme…
Hepsi, değerli olduğunu, sevildiğini, önemsendiğini hissettiriyor, öyle değil mi?
Sevmek üstüne sayfalar dolusu yazabilirim çünkü en iyi o dersi öğrendim.
Tüm sınavları başarıyla geçebilirim.
Sevilmek konusunda zayıf tecrübem fakat ona da empati kurabilirim.
Kendine yetmen de havada kalıyor işte bazen, bu gece olduğu gibi, yalnızlık vuruyor insanı.
İnsan yalnız yaşasın diye yaratılmamış ki; bu yalnızlık dediğin temelliyse, doğaya aykırı…
Belki de tamamen bu yüzden, bu gece zor geliyor yalnızlık.
O çok sevdiğim kahve bile midemde tuhaf bir hal yarattı,
okuduğum kitabın aynı sayfasında dönüyor gözlerim saatlerdir ve hiçbir söz içimde yer etmiyor,
sanki aklım da gece gibi karanlık.
Şimdi gel de aşkı özleme…
Gel de şu manzaraya bakıp sevdiğine sarılmadan otur bakalım bu saatte…
Bu gece her zamankinden daha koyu yalnızlık…
Siz onun 3 heceden oluştuğuna bakmayın, bazı gecelerde üç bin ton çeker kalplerde yalnızlık.

...​
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol puff
Geri
Üst