süper fıkralarrrrrrrr

Genç adam, son model üstü açik spor arabasini ilk defa
>deniyordu,çevre yolunda harika bir sarisin ona otostop çekti, tabii
>hemen durdu. Sarisin;
>-"arabaniza binmeden önce birsey soylemeliyim ben hizdan çok
>korkarim."
>Genç adam;
>-"gelin lütfen yavas giderim."
>Yola çikar çikmaz, adam gazladi, sarisin;
>-" ama hizli gidiyorsunuz, ben size söylemistim çok korkarim."
>Genc adam;
>-"tamam yavaslayacagim ama bluzunu çikarirsan? "
>Kadin çaresiz bluzunu çikardi, birazdan genç adam yine hizlandi,
>sarisin;
>-"ama yine hizli gidiyorsunuz, ben çok korkuyorum" genç adam;
>-"söz veriyorum yavaslayacagim ama sortunu çikarirsan?"
>Kadin korkudan sortunu da çikardi, yolculuk boyunca genc adam bir
>hizlanip bir yavasladi ve sarisin çirilçiplak kaldi. Genç adam
>dikkatini yola veremeyince de yoldan çikip takla attilar. Sarisin
>arabadan firladi,adam'da direksiyonla koltuk arasinda kaldi. Genç
>adam, kadina seslendi;
>-"Görmüyor musun çikamiyorum, gidip yardim cagirsana".
>Sarisin çaresiz bir sekilde;
>-"nasil gideyim bu halde?"
>Adam kizdi;
>-"spor ayakkabini çikar önüne bagla git."
>Kadin çaresiz spor ayakkabiyi beline bagladi ve basladi
>kosmaya,birazdan tarlada çalisan köylüleri görünce onlara dogru
>kostu ve;
>-"Ne olur yardim edin erkek arkadasim sikisti, onu kurtarin" diye
>yalvardi.
>Köylüler bir kadina bir de önündeki spor ayakkabiya bakip çaresiz
>bir sekilde cevap verdiler;
>
>-"Valla bi sey yapamayiz bacim çok derine gaçmis
 
Küçük Ali okula basladigindan beri her gün ögretmeni Aysel Hanima gidip, - "Örtmenim beni yanlis sinifa koydunuz, benim yerim birinci sinif degil, ablam üçüncü sinifta ama ben en az onun kadar akilliyim, hiç olmazsa beni üçüncü sinifa alin" diye sikayet edermis. Bundan sikilan Aysel ögretmen bir gün Ali'yi kaptigi gibi okul müdürüne çikmis ve olayi anlatmis. Okul müdürü: -"Peki" demis, "Bu çocugu bir imtihan edelim, yeri üçüncü sinifsa o sinifa koyalim" ve baslamis sorgulamaya, - Iki kere iki?- Ali hemen"Dört" demis, -"Sekiz kere dokuz?" Ali hemen -"Yetmis iki" demis, -"Kaç mevsim var?" Ali hemen -"Dört" demis. Bu sirada Aysel hocada -"Müsaade ederseniz bir kaç soruda ben sorayim" demis ve sormus: -"Söyle bakalim Ali, ineklerde dört tane ama bende iki tane var, bu nedir?" Ali hemen -"Ayak" demis, Aysel hoca sormus -"Peki senin pantolonunda olupta benim pantolonumda olmayan sey nedir?" Ali hemen yanitlamis -"Cep". Bunun üzerine Aysel hoca dönmüs müdüre, -"Uçe koyalim hocam" diyecekken Müdür, Aysel hocanin sözünü kesmis, -"Hocam, bu çocugu üçe degil besinci sinifa koyalim, zira son iki suale ben dogru cevap veremedim...
 
iki afacan kardesin hikayesi,,,,,, yasadiklari bölgede " kirik cam,kuyruguna teneke baglanmis kedi,inik araba lastigi,kapidan çalinan sütler " gibi pekçok hadisenin faili olarak bu iki afacan kardes gösterilmekteydi... kasaba halki artik "illallah" demislerdi afacan kardeslerden,hakliydilar.... ailesinin bile zaptetmekte
zorlandigi bu afacanlari yola getirmek için kilise fikri ortaya atildi... bunlari ancak asabiyetiyle nam salmis rahip dizginleyebilirdi... ailesi iki afacan kardesi kiliseye rahibin yanina götürdü... önce büyük kardes rahiple basbasa kaldi... rahip karsisindaki çocugu ürkütmek istemeyen bir tavirla sordu:

* söyle yavrum,tanrimiz nerde ?

küçük afacan basini öne egerek sustu...

rahip sakinligini koruyarak:

* söylesene evladim tanrimiz nerde?

-???

* evladim sana soruyorum tanrimiz nerde ?

-???

asabi rahipin sinirleri bozulmaya baslamisti:

* söylesene yav tanrimiz nerde?

-???

* seni asagilik afacan benim sorularima cevap ver tanrimiz
neeerdeeeee!!!!!!! rahibin sinirden kipkirmizi oldugunu gören afacan
çocuk hizla kiliseden kaçti.. kapida sirasini bekleyen kardesinin
elinden tutarak evlerine dogru kosmaya basladi... iki afacan odalarina girip kapilarini kapattiginda küçük kardes agabeyine :

* biz kimden ve neden kaçiyoruz ? diye sordu. soluk soluga kalan
büyük kardes ise :
* bu sefer basimiz gerçekten dertte..tanri kaybolmus bizden biliyorlar.......

> > > )))))
 
'Bana yalan söyleyebilene bir küp dolusu altın vereceğim!' demiş.

Yalancılar, hemen saraya koşuşturup başlamışlar yalana;

1''Bir kuş, aslanı kapıp yuvasına götürdü.''

Padişah,''Bunun neresi yalan?.. Kuş kartaldır, arslan da kuzu kadar minik
bir yavru.

Kaptı mı götürür tabii!..''

2''Komşu ülkede bir eşeği kral yaptılar!..''

Padişah,''Ülkenin kralı, pencereden bakınırken tacını düşürmüş. Taç da

pencerenin altındaki eşeğin başına geçmiş. Taç kimin kafasındaysa, kral

odur tabii!..''

3''Padişahım, ben gökyüzüne bir ok attım. Altı ay sonra geri döndü!''

Padişah,''Senin ok bir ağacın üstüne düşmüştür.

Ağaç, sonbaharda yapraklarını dökünce, takılacak yer bulamayıp yere

inmiştir.''

Böylece padişah, her yalana gerçek bir bahane bulmuş ve kimse padişaha bu

yalandır dedirtememiş.

4-Ama bir gün bir Türk gelmiş;

''Padişahım, sen benim babamdan borç olarak bir küp dolusu altın almıştın.

Şimdi geri almaya geldim. Yalandır dersen ödülümü ver.

Yalan değil dersen borcunu öde!..
 
Küçük Kayseriliye hocası sormuş :
- Altı kere altı?
- Otuz dokuz.
- Otur, sıfır.
Arkadaşı sorar :
- Bildiğin halde neden otuz dokuz dedin?
- Pazarlık edecektim, anlamadı...
 
Ahmet Bey 97 sinde. Huseyin Bey ise 92 sine erismis. Yillardir
> dostluklari devam etmekte. Bir gun Ahmet Bey Huseyin Beyin evinde
> yemege davet edilmis.
> Dikkatini cekmis, Huseyin Bey karisina hitap ederken "Gulum",
> "hayatim", "balim", "tatlim', "sekerim", "sevgilim", "ruhum", gibi laflar
> kulaniyor.
> Bir ara karisi mutfaktayken yine, "birtanem, nerelerdesin, yemegin
> soguyacak" demis. Ahmet Bey dayanamamis. "Yahu dikkat ediyorum,
> karina ne iltifatli laflar ediyorsun. ballar,sekerler... Bunca seneden
sonra olacak sey degil, bravo sana" demis. Huseyin Bay soyle bir arkasini
donup
> karisinin hala mutfakta oldugunu tespit ettiktan sonra, " sorma birader
> demis.
> Ne bali sekeri... 10 yil oluyor bizim hatunun adini unuttum. Bir turlu
> cikaramiyorum."
 
Kolkola

Hayvanat bahçesinde iki ahtapot kollarını birbirine sarmış dolaşıyorlardı.Erkek ahtapot eğildi hafif bir sesle dişi ahtapotun kulağına fısıldadı:
-Ne güzel bir gece değil mi sevgilim?...Mehtap,yıldızlar,sen,ben...Ve bu güzel gecede seninle ikimiz böyle kolkola kolkola kolkola kolkola kolkola kolkola kolkola kolkola kolkola dolaşıyoruz...

İskoç'un Tarağı

Sokakta karşılaşan iki İskoçyalı, aralarında konuşuyorlardı:
- Üzgün görünüyorsun, Neyin var?
- Sorma? Canım çok sıkılıyor.
- Neden ?
- Tarağımın bir dişi kırıldı.
- Tarağın bir dişi kırıldı diye, insan bu kadar üzülür mü?
- Kırılan tarağın son dişiydi
 
Hırsızın İntikamı


Muhittinler ailecek İtalya turuna gidiyorlar. Bilirsiniz Roma hırsızlar cenneti bu yuzden kaldıkları otelden Muhittinlere hırsızlara karşı dikkatli olmaları, odalarında hiç bir değerli eşya bırakmamaları tembih ediliyor. Neyse Muhittinlerde tedbirli olup herşeylerini yanlarında gezdiriyorlar. Beklenen oluyor ve Hırsızlar odaya giriyorlar. Tabiiki hiç bir şey bulamıyorlar, diş fırçaları ve bi fotoğraf makinasından başka. Hırsızlar tabi sinirleniyorlar bunun öcünü almak için çırılçıplak soyunuyorlar ve buldukları diş fırçalarını muhtelif boşaltım organlarına sürüp fotoğraf çektiriyorlar. Muhittinler de olaydan habersiz diş fırçalarını kullanıyorlar taaki, İstanbula dönüp fotoğrafları tab ettirene kadar...
 
Temel ile Dursun promosyonlu meşrubat alırlar.
Meşrubatı açan Temel hemen kapağa bakar:
-"Tekrar deneyin".
Kapağı kapayıp yeniden açar ve okur:
-"Tekrar deneyin"
..
..
..
En sonunda sinirlenen Temel:

-"Ula Tursun.hapunlar pizi kandıriy! İki saattir deneyrum hala pişey
çikmadi."
 
Kekeme bir adam bir gün Tophane'de bir at ölüsüne rastlamış. Polisi aramış:

-İiiiiii iiiiiiyi gügügünler...Bubububrarada bir aaaat öölüsü var....

Polis:Nerede?.. demiş

Kekeme: Totototototo...tooop......

Polis: Topkapı'da mı? demiş.

Kekeme: Haaayır.....

Polis: Aman be! demiş ve çat diye kapatmış.

Biraz sonra kekeme tekrar aramış:

-İiiyi günleleler...Buburaradada bibir at ölülüsü vaaar. ..

Polis: Nerede kardeşim? demiş.

Kekeme: Tooooooop... tototop....top...

Polis: Topkapı'da mi? demiş.

Kekeme:Hahahaaayır...

Polis: Yeter be! deyip,tekrar kekemenin yüzüne kapatmış.

Aynı konuşma 9 defa geçmiş aralarında,aynı şekilde biterek...

Kekeme aramayı bırakmış.Polis Oh! Be.... diye rahatlamış.

İki saat sonra telefon çalmış.Polis açmış.Karşıda bir ses:

-iiiiiyiyi gügünleler..buburada bibir aaat ölüsü vavar...

Polis: Nerede?...diye sormuş.

Kekeme: Tooooo....toootoop...top..top...

Polis: Topkapı'da mı,kardeşim? demiş.

Kekeme: Ooooraraya gögötürdüm....
 
Borç

İki eski arkadaş para çekmek için bankada, gişe önünde beklerken bankaya birden silahlı dört kişi girdi. Soygunculardan ikisi silahlarını gişe memurlarına, ikisi de, gişe önünde sırada bekleyen müşterilere yönelttiler.
Soyguncuların başı, "Bu bir soygundur ve asla şaka değildir" diye sert bir sesle bağırdıktan sonra, aynı ses tonuyla gişe memurlarına ellerini havaya kaldırmalarını, gişe önünde bekleyen müşterilere de yüzükoyun yere yatmalarını ve saatleriyle ceplerindeki tüm paralarını çıkarıp, yanlarına koymalarını bildirdi.
İki eski arkadaş da yere uzanıp, saatlerini ve ceplerindeki tüm paralarını çıkarıp yanlarına koyarken, içlerinden biri ötekine, yüz liralık bir banknot uzattı:
"Geçen ay senden borç aldığım yüz lirayı bir türlü olanak bulup da sana ödeyememiştim" dedi. "Hazır şimdi cüzdanımı çıkarınca aklıma geldi... Al şu parayı da, borcumu ödemiş olayım sana
 
Çok karizmatik ve yakışıklı bir adam yanında bir devekuşuyla bara girmiş,
herkes şaşkın falan öööle adama bakıyolar, adam bara yanaşmış:
- "Barmen bana bi viski, onada büyük bi bardak su."
Barmen talepleri yerine getirmiş, bi tek, iki tek, saatler ilerlemiş, adam:
- "Hesap lütfen!" demiş.
Barmen hesap pusulasını uzatmış, adam elini cebine atmış, parayı çıkartmış,
tam hesapla aynı. Ertesi gece adamımız geri gelmiş, yanında tabii devekuşuda
var;
- "Barmen bana bi viski, onada büyük bi bardak su."
Barmen istediklerini vermiş, bi tek iki tek, saat geç olmus, adam hesabı
istemiş, barmen hesabı göstermiş. Adamımız elini cebine atmış, çıkartmış,
tam hesap miktarı. Barmen şaşkın ama nafile. Bikaç gece sonra adamımız
devekuşuyla beraber geri gelmiş. Barmenin içi içini yiyo. Adam:
- "Bana bi viski, ona da su ver."
Barmen emre amade, yerine getirmiş, gece ilerlemiş, adamımız hesabı
istemiş, barmen bol küsüratlı saçmasapan bi miktarı hesap olarak adama vermiş. Adam elini cebine atmış, çıkartmış, yine tam hesap. Barmen oynatmak üzere. Dayanamamış:
- "Beyfendi bi süredir barımıza gelip gidiyorsunuz, kusura bakmayın ama
bişey sormak istiyorum, yoksa kafayı yiycem. Her gece cebinizden çıkan para
hesapla kuruşu kuruşuna aynı oluyo. Bunu nasıl başarıyorsunuz?" Adamımız
gülümsemiş:
- "Bi gün karşıma bi cin cikti, üç dileğimi sordu. İlk olarak; karizmatik
ve yakışıklı bi tipim olmasını istedim. İkinci dileğimde, ne almak istersem
isteyim, elimi cebime attığımda parası aynen cebimden çıksın istedim."
Barmen:
- "Peki kızmayın ama bu kuş ne iş?"
Adamımız:
- "Onu hiç sorma, son dilegim; beni hiç bırakmaycak uzun bacaklı bi piliçti. Yanlış anladı *********."
 
Bilim adamları, birgün mağarada yaşı 1.582.903 olan bir insan fosili bulur, bu fosili istihbarat teşkilatlarını sınamak amacıyla kullanma kararı alırlar. Önce Japon istihbaratı mağaraya girer ve 15 dk sonra dışarı çıkıp derler ki;
- Bu fosilin yaşı 1.400.000 ila 1.600.000 arasında...
Daha sonra CIA girer ve 12 saat sonra baya bi havalı şekilde çıkarlar:
- Bufosilin yaşı 1.500.000 ila 1.600.000 arasında, derler...
Hemen ardından KGB girer ve sırf Amerikalılara inat içerde 2 gün kalırlar. 49. saatte çıkar derler ki;
- Bu fosilin yaşı yaklaşık olarak 1.550.000 ila 1.600.000 arasında...
En son olarak bizim MİT girer. Aradan bir hafta geçer mağaradan ses yok, 1 ay olur ses yok, 1.5 ay olur ses yok. Mağaranın dışında bekleşen gazeteciler daha fazla beklemeyip içeri girerken bizimkilerden biri çıkar dışarıya... Yaka paça dağılmış gömleğin yarısı dışarıda... Sigarası için bir ateş ister, sigarasını yakar, o sırada gazeteciler heyecanla;
- İçeride çalışmalar nasıl efendim? Fosilin yaşını bulabildiniz mi?
Bizimki sigaradan bir fırt çeker ve;
- Fosilin yaşı tam olarak 1.582.903, der.
Bunu duyan gazeteciler şaşkınlıkla sorarlar:
- Nasıl başardınız bunu, fosilin yaşını tam olarak nasıl tahmin ettiniz?
Bizimki sigaradan derin bir nefes çeker ve derki;
- Zor oldu ama "Konuşturduk p***vengi"
 
Sauna'ya giden bir grup genc erkek, soguk havuzda dinlenirlerken bir cep telefonu calar. Bir adam telefonu acar. Ortam cok gurultuludur; telefonun obur ucundaki kadin sesini zorlukla duyar.
- Sevgilim. Meltem'le disardayim. Biraz once cok guzel bir kurk gordum. 400 milyon liracik. Senin kredi kartindan alabilir miyim? N'oooolur, alabilir miyiiiiimmmm?
- Tabi canim. Al.
- Ah sevgilimmmm! Cok sekersin. Biseycik daha var ama kizmayacaksin, degil mi?
- Hayir, kizmam...
- Buraya gelmeden once Akmerkez'deydik. De Beers'de bir tane tek tas pirlanta yuzuk gordum. Cok guzeldi sevgilim. Butun arkadaslarimda var. Senin kredili kart hesabindan alabilir miyim? 650 milyon liracik. Gelecek ay ikramiye alacaksin. O zaman odersin. N'ooooluuurrrr. Alabilirmiyim?"
- Peki, al canim.
- Sevgilim benim. Bi tanem. Cok sekersin. Bu aksam sana harika bir gece yasatacagim. Caniiiim, bi sey daha var. Ama kizarsin diye korkuyorum...
- Kizmam, soyle bakiyim.
- Son kazadan sonra arabamdan iyice sogudum. Galeride bi tane Peugeot 206 gordum sevgilim. Cok guzeldiiii... 9 milyara birakacak. Senin adina bankadan bi kredi actirsak diyorum sevgilim. Nuran'in kardesi bankada sube muduru... Kefil-belge-imza falan istemiyor, sen tamam dersen hemen yapicak islemleri. N'ooolurrrr sevgilim, seni cok seviyorum....
- Peki, peki. Tamam. Olur. Al bakalim.
- Tatli sevgilim benim. Canim sevgilim. Seni coook seviyorum. Hadi by, aksama gorusuruz.
Genc adam telefonu kapatir ve arkadaslarina sorar:
- Bu telefon kimindi yahu?...
 
Adamın biri işyerindeki kantinde arkadaşıyla yemek yerken:
-"Kolumun ağrısından ölüyorum,doktora gitsem iyi olacak" diye arkadaşına dert yanmış.Arkadaşı da
-"Yahu ne lüzum var,
-"İleride köşedeki marketin çıkışında yeni bir bilgisayarlı cihaz koydular. Üç dolara bir jeton alıyorsun kasadan, atıyorsun, yanında getirdigin idrar örneğini açılan kapaktan içeri veriyorsun, on saniye sonra neticeyi ve tedavi için yapman gerekenleri öğreniyorsun" demiş. "Gördüğün gibi ucuz ve çabuk" diye eklemiş.
Adam hemen bir kaba idrarını doldurup arkadaşının dediğini yapmış ve bilgisayar 10 saniye sonra yazılı olarak cevap vermiş:
-"Kolunuzda bir cins eklem ağrısı olan Teniselbo oluşmuş.Sıcak suya koyun, ağır işlerden kaçının, iki hafta sonra düzelecektir"
Memnun biçimde eve dönen adam, bir yandan bilgisayarın dediğini uygularken bir yandan da muzurca fikirlere kapılıp bu akıllı cihazı nasıl aldatılabileceğini düşünmeye başlamış.Ertesi gün olunca bir miktar çeşme suyuna köpeğinden alınmış bir kılı koymuş, üstüne bir şekilde elde ettiği karısının ve kızının idrar örneklerini eklemiş. Tüm bu karışımın üzerine bir de mastürbasyon yapıp doğru cihazın yanına varmış.Jetonu atıp kabı makinaya vermiş, on saniye sonra cihazdan yazılı yanıt gelmiş:
1. Çesme suyunuz çok kireçli. Bir filtre cihazi almayı düşünün
2. Köpeğinizde kene var. Eczaneden özel bir şampuan alıp köpeğinizi yıkayın.
3. Kızınız kokain bağımlısı. Bir psikiyatri kliniğine yatırın.
4. Karınız hamile. İkizler. Sizden değil. İyi bir avukat bulun.
5. Kendinizi bu yolla tatmin etmeyi bırakmazsanız kolunuz iyileşmez.
 
Gecen hafta bir aksam arkadaslarla yemege gittik. Lokantada siparisimizi alan garsonun, gomlek cebinde bir kasık tasidigini
farkettim. Once biraz garip geldi, ama fazla dikkat etmedim. Daha sonra,masaya su ve catal kasık getiren kominin de cebinde bir
kasık tasidigini gordum. Salona baktigimda tum garsonlarin cebinde birer kasık tasidigini anladim. Siparislerimizi kontrol etmeye
gelen garsona:
-"Neden kasık?"
diye sordum.
-"Soyle anlatayim," diyerek soze basladi,
-"lokantanin sahipleri Andersen Danismanlik"tan, yaptigimiz islerle ilgili danismanlik aldilar. Aylar suren istatistiksel analizlerden
sonra musterilerin kasıklarini, catal bicaklara oranla %74 daha sık dusurdugune karar verildi. Bu durumda, masa basina saatte
dusen kasık adedinin uc oldugunu gorduler. Garsonlarimizin bu duruma karsi hazirlikli olmalariyla, mutfaga gidip gelmelerden
yapacagimiz tasarruf, vardiya basina saatte bir bucuk adam ediyor."
Konusmamiz bittiginde arka masadan metalik bir ses duydum. O anda garson, yere dusen kasık yerine cebindekini koyarken
-"bir dahaki mutfaga gidisimde yeni bir kasık alacagim, boylece fazladan mutfaga gidip gelmeme gerek kalmiyor,"
dedi. Etkilenmistim;
garson masadaki diger siparislerle ilgilenirken ben de cevremi incelemeye koyuldum. Bu sefer dikkatimi baska bir sey cekti.
Garsonlarin tumumunun fermuarlarindan disari incecik ipler sarkiyordu.
Merakima yenik dusup garson uzaklasmadan sordum:
-"Ozur dilerim, suradan sallanan ip ne isinize yariyor, soyler misiniz?"
-"Tabii ki!"
diye yanitladi, sesini alcaltarak.
-"Herkes sizin gibi iyi bir gozlemci degil. Bu bahsettigim danismanlik firmasi tuvaletlerde de zaman kazanabilecegimizi kesfetti."
-"Nasil yani?"
-"Bakin,"
diye devam etti,
-"ipin ucunu ...seyimize...bagladigimiz zaman pisuar onunde elimizi degdirmeden disari cekebiliyoruz,
boylece elimizi yikamaya gerek kalmadigi icin tuvalette harcadigimiz sureyi %76 oraninda azaltmis oluyoruz."
-"Tamam, mantikli... ama bu ip disari cikmasina yardimci oluyor da, geriye nasil sokuyorsunuz?"
-"Sey,"
diye fisildadi, sesini iyice alcaltarak,
-"Baskalarini bilmiyorum ama ben kasigi kullaniyorum."
Puhahaha alıntıdır..
 
Anaokulunun son günü küçük öğrenciler öğretmenlerine hediye verdikleri bir parti duzenler. Çiçekcinin oğlu öğretmene bir hediye paketi uzatır. Öğretmen paketi yavaşça sallar eliyle tartar ve
- Sanırım bu bir buket çiçek..?
- Doğru.. Nerden bildiniz öğretmenim ??
- Şey, tahmin ettim..

Sıradaki öğrenci şekercinin kızıdır. O da öğretmene bir hediye verir. Öğretmen gülümseyerek paketi alır, eliyle tartar ve hafifçe sallar:
- Sanırım bu bir kutu çikolata..
- Aaa, nerden bildiniz öğretmenim ??
- Şey, bir tahmin sadece. Nasılsa tuttu işte..

Bir sonraki hediye TEKEL bayisinin oğlundan gelir. Öğretmen paketi alır ama alttan küçük bir sızıntı vardır. Paketi tutarken parmağı ıslanan öğretmen yavaşça parmağını diline sürer:
- Bu şarap olabilir mi ?
- Hayır öğretmenim !! …diye bağırır çocuk heyecanla.
Öğretmen tekrar sızan yerden bir damlayı parmağıyla alıp tadına bakar:
- Şampanya öyleyse...?
Daha da heyecanlanan çocuk ..
- HAYIR öğretmenim !!
Öğretmen sızıntının bir daha tadına bakar:
- Tamam.. Pes ediyorum, bilemeyeceğim. Nedir bu ??
Çocuk neşeyle haykırır:
- Bir köpek yavrusu !..?
 
Yolcular uçağın yanında otobüsten inmişler.Bavullarını gösteriyorlar. Bir
bakmışlar uçak şirketinin minibüsü yanlarında durmuş.İçinden kaptan pilotla, yardımcı pilot inmişler.Yolcular fena halde şaşırmışlar.Nasıl şaşırmasınlar.Kaptan pilotun elinde bir beyaz baston.Kolunda üç noktalı bant.Yardımcı pilotun elinde bir köpek tasması.Tasmanin ucunda bir köpek.Sağa sola çarparak öyle ilerliyorlar uçağa.Günlerden 1 Nisan değil ama, "Şaka herhalde" demiş yolcular,doluşmuşlar uçağa.Uçak pistte hızla ilerlemeye başlamış.Yolcuların gözleri camda.Uçak hızlanmış.Yolcular endişelenmeye başlamışlar.Ucak daha hızlanmış.Pistin sonu hızla yaklaşmaya başlamış.Uçak iyice hızlanmış.Bazı yolcular paniklemiş, dua etmeye başlamışlar. Uçak son hıza ulaşmış.Bu arada pistin sonuna da ulaşmış.10 metre sonra betonun bitip çimlerin başladığını gören yolcular dehşet içinde çığlığı basmışlar.Tam o anda da kaptan pilot levyeyi sonuna kadar çekmiş.Uçak tam pist biterken tekerleklerini yerden kesmiş, havalanmış.Kaptan pilot arkasına yaslanmış;derin bir nefes almış ve yardımcı pilota dönmüş:
- Biliyor musun? Bir gün çığlık atmakta gecikecekler ve hep birlikte öleceğiz.
 
Yaşlı bir çift her yıl düzenlenen bir festivale giderlermiş. Her yıl yaşlı adam festivalde düzenlenen "10 dolara uçak gezintisi"ne katılmak ister, her yıl da karısı itiraz eder ve şöyle dermiş:
- "10 dolar 10 dolardır.".Üç yıl beş yıl "10 dolar 10 dolardır" derken en sonunda yaşlı adam demiş ki; "Bak, artık 71 yaşındayım, bu uçağa bu sene binmezsem bir daha hiç şansım olmayabilir." Fakat karısı tınmamış ve şöyle demiş;
- "10 dolar 10 dolardır...". Ama bu sırada uçağın pilotu bunları duymuş ve ikisine bir pazarlık önermiş:
- "İkisi de uçağa binecekler, eger uçuşun başından sonuna ses çıkarmadan dururlarsa bedava. Ama eğer çıt çıkarırlarsa, 10 dolar ödeyecekler..."
Yaşlı çift kabul etmiş. Ve uçağa binmişler. Pilot da bahis söz konusu olunca başlamış acayip manevralar yapmaya... Taklalar atmış, uçağı kendi ekseninde döndürmüş, ani duruşlar, dönüşler, dalışlar yapmış.Ama arkadan ses yok! En sonunda pes etmiş ve uçağı indirmiş. Yaşlı adama dönmüş;
- "Bildiğim her numarayı denedim. İyi dayandınız. İkiniz de çıt çıkarmadınız..." Yaşlı adam cevap vermiş:
- "Karım uçaktan düşünce söyleyecektim ama 10 dolar 10 dolardır..."
 
Boşanma davasında kadın, hakime talebini gerekçesi ile açıklamış:
- Sayın hakim, çocuğun bende kalmasını istiyorum. Onu dokuz ay karnımda taşıdım.
Hakim kocaya sormuş:
- Karınızı duydunuz. Bir diyeceğiniz var mı?"
Adam "Var tabii" demiş ve anlatmış:
- Sayın hakim. Farzedelim ki canınız bir kutu soğuk kola istedi. Makineye parayı attınız ve kola geldi. Şimdi bu kola makinenin midir, yoksa parayı deliğe atanın mı?
Hakim sekreterine dönmüş:
- Yaz kızım. Çocuk babada kalacaktır...
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol
Geri
Üst