sizce kabir azabı varmıdır cehennem degil ama

---> sizce kabir azabı varmıdır cehennem degil ama

Vardır...Ayet ve hadislerle sabittir :)
 
---> sizce kabir azabı varmıdır cehennem degil ama

ayrıcadan ayakta ihtiyacını giderirsen de kabir azabını cekeceksin.erkeklerden kacımız ihtiyacanı ayakta gidermiyor ki lakin hadislerle idrarın vucuda gelmesinin çok günah oldugunu ve kabir azabında sorgulanacagı söylenmektedir.o zaman erkeklerin %80i kabir azabı cekecek
 
---> sizce kabir azabı varmıdır cehennem degil ama

ayrıcadan ayakta ihtiyacını giderirsen de kabir azabını cekeceksin.erkeklerden kacımız ihtiyacanı ayakta gidermiyor ki lakin hadislerle idrarın vucuda gelmesinin çok günah oldugunu ve kabir azabında sorgulanacagı söylenmektedir.o zaman erkeklerin %80i kabir azabı cekecek

Son cümle hariç,Katılmaktayım :)
 
---> sizce kabir azabı varmıdır cehennem degil ama

böyle konuları okudukça düşündükçe çok kötü oluyorum.Allah yardımcımız olsun.
 
---> sizce kabir azabı varmıdır cehennem degil ama

Değerli arkdaslar Kur'an-ı kerimde hiç bir ayette geçmiyor kabir azabı ama bi kaç hadis var onlarda çok sağlam değil diye bilimyorum ben.
ama tabi Allah bilir VArmış Gİbi yaşamak en iyisi
 
---> sizce kabir azabı varmıdır cehennem degil ama

K.Kerim'de Kabir azabına doğrudan yer verilmemekle birlikte, bir kaç ayrı yerde -aslında görmek istenirse bir çok yerde- işareten yer verilmektedir. Tefsir kitaplarında, bu ayetlerin kabir azabı ile ilgili olduğunun belirtildiği ehlince malumdur.

Bu ayetlerden bir kaçının mealini vermek yeterli olacaktır kanaatindeyim.

1- "Firavun ve adamları sabah-akşam ateşe atılırlar. Kıyametin kopacağı gün de denilir ki; Firavun hanedanını ateşin en şiddetlisine sokun" (Mümin Suresi, Ayet 46 )

2-"O zalimleri ölümün pençesinde çırpınırken ve melekler ellerini uzatıp `Haydi verin canınızı, ALLAH hakkında söylemiş olduğunuz asılsız, yakışıksız sözlerden ve O'nun ayetlerine karşı kibirlenmelerinizden dolayı bu gün onur kırıcı bir azaba çarptırılacaksınız' derlerken görmelisiniz." (En'am Suresi, Ayet 93)

3-"Fakat melekler, onların yüzlerine ve sırtlarına vura vura canlarını alırken acaba halleri nice olur?" (Muhammed Suresi, Ayet 27)

4-"Her kim de benim zikrimden (Kur'ân'dan) yüz çevirirse, (bilsin ki) ona dar bir geçim vardır ve onu kıyamet günü kör olarak haşrederiz.
Diyecek ki: "Ey Rabbim, beni niçin kör olarak haşrettin. Oysa ben, gören bir kimse idim?"
ALLAH: "Böyledir, sana âyetlerimiz gelmişti de onları sen unutmuştun, bugün de öylece unutulursun" der.
Ve işte haddi aşıp Rabbinin ayetlerine inanmayanları Biz böyle cezalandırırız ve elbette o ahiret azabı daha çetin ve daha kalıcıdır."(Taha Suresi, Ayet 124-127)

Kur'an müfessirleri içerisinde en muteberi olarak kabul edilen, Mekke tefsir okulunun kurucusu ve sahabe-i güzinden olan, ayrıca ilim konusunda sevgili peygamberimiz (sav)in övgüsüne mazhar olmuş Hz. İbn-i Abbas'ın tefsirinde, Taha suresinde yer alan 124. ayetteki "danka" kelimesine "kabir azabı" anlamı verildiğini özellikle belirtmemiz gerekir.
 
---> sizce kabir azabı varmıdır cehennem degil ama

K.Kerim'de Kabir azabına doğrudan yer verilmemekle birlikte, bir kaç ayrı yerde -aslında görmek istenirse bir çok yerde- işareten yer verilmektedir. Tefsir kitaplarında, bu ayetlerin kabir azabı ile ilgili olduğunun belirtildiği ehlince malumdur.

Bu ayetlerden bir kaçının mealini vermek yeterli olacaktır kanaatindeyim.

1- "Firavun ve adamları sabah-akşam ateşe atılırlar. Kıyametin kopacağı gün de denilir ki; Firavun hanedanını ateşin en şiddetlisine sokun" (Mümin Suresi, Ayet 46 )

2-"O zalimleri ölümün pençesinde çırpınırken ve melekler ellerini uzatıp `Haydi verin canınızı, ALLAH hakkında söylemiş olduğunuz asılsız, yakışıksız sözlerden ve O'nun ayetlerine karşı kibirlenmelerinizden dolayı bu gün onur kırıcı bir azaba çarptırılacaksınız' derlerken görmelisiniz." (En'am Suresi, Ayet 93)

3-"Fakat melekler, onların yüzlerine ve sırtlarına vura vura canlarını alırken acaba halleri nice olur?" (Muhammed Suresi, Ayet 27)

4-"Her kim de benim zikrimden (Kur'ân'dan) yüz çevirirse, (bilsin ki) ona dar bir geçim vardır ve onu kıyamet günü kör olarak haşrederiz.
Diyecek ki: "Ey Rabbim, beni niçin kör olarak haşrettin. Oysa ben, gören bir kimse idim?"
ALLAH: "Böyledir, sana âyetlerimiz gelmişti de onları sen unutmuştun, bugün de öylece unutulursun" der.
Ve işte haddi aşıp Rabbinin ayetlerine inanmayanları Biz böyle cezalandırırız ve elbette o ahiret azabı daha çetin ve daha kalıcıdır."(Taha Suresi, Ayet 124-127)

Kur'an müfessirleri içerisinde en muteberi olarak kabul edilen, Mekke tefsir okulunun kurucusu ve sahabe-i güzinden olan, ayrıca ilim konusunda sevgili peygamberimiz (sav)in övgüsüne mazhar olmuş Hz. İbn-i Abbas'ın tefsirinde, Taha suresinde yer alan 124. ayetteki "danka" kelimesine "kabir azabı" anlamı verildiğini özellikle belirtmemiz gerekir.

KArdeşim bilgilerin için çok teşekkür edderim ama senin 2,3,4 Numaralı ayetlerin hiç biri kabir azabı ile ilgili değil ölüm anında can verirken çekilen acıdır...!!! VArmıdır Yokmudur Tam bilmiyorum ben fikrimi söyledim sadece Ama Şayet yoksa bile Varmış gibi Yaşamak Lazım diyorum
 
---> sizce kabir azabı varmıdır cehennem degil ama

Kanıtlanamayacağı için yoktur..

İşin püf noktası orada zaten. İnsanlar kabir azabını görselerdi inanmayan kimse kalmazdı zaten. O zaman imtihanın ne kıymeti kalırdı. Müslümalıkta önemli olan samimiyettir. İlla bazı şeylere inamak için görmek ve ya kanıtlanmasını sağlamak gerekmez. Başımın ağrıdığını ben bilirim ama göremem. Başkaları ne hisseder ne görür. Ama bu benim başımın ağrımadığını göstermez. Kimse de inanmak zorunda değil.
Konuyu dağıtmak istemiyorum ama, kurumuş bir ceviz tanesinden başı göğe ulaşan ağaç çıkarmaya kadir olan, yıldızları, göğü, gezegenleri bir sisteme oturtan, atomu, hücreyi, genleri yaatmaya kadir olan yaratıcı, kabir azabını da, cenneti de, cehennemi de, velhasıl herşeyi yaratmaya elbetteki kadirdir. Bunun için de kün (ol) demesi yeterlidir.
 
---> sizce kabir azabı varmıdır cehennem degil ama

Son cümle hariç,Katılmaktayım :)
bilemiyorum ama bir erkek oldugumdan dolayı ve bir çok farklı fikir ve inanışlara sahip olan bir çok arkadaslarım oldu ve afedersiniz ama onlar ihtiyaclarını ayakta gideriyordu.günümüzde cami tuvaletlerinde bile pisuvarları görmek mümkünken %80 değil bu rakam %99lara kadar cıkması mümkün.yani en iyi ihtimalle erkeklerin %90 ı kabir azabı cekecek.

Keşke kız olarak doğsaymışım:D:D
 
---> sizce kabir azabı varmıdır cehennem degil ama

[FONT=Tahoma,Verdana,Helvetica]Ayetlerimizden bir şey öğrendiği zaman, alay konusu edinir. İşte onlar için aşağılatıcı bir azab vardır. (CASİYE SURESİ / 9)[/FONT]
 
---> sizce kabir azabı varmıdır cehennem degil ama

Kabir azabı haktır
Sual: Kabir azabı gerçekten var mı?
CEVAP
Kabir azabının varlığını bildiren vesikalardan bazıları şöyledir:

İmam-ı a'zam hazretleri buyurdu ki:
Kur'an-ı kerimde (Onlar, sabah-akşam ateşe sokulurlar. Kıyametin kopacağı günde, "Firavun hanedanını azabın en çetinine sokun!" denilecek) buyuruldu. (Mümin 46)

Sabah-akşam görecekleri azap, Kıyametten öncedir. Âyetin devamında onların şiddetli azaba sokulacağı bildiriliyor. Birincisi kabir azabı, ikincisi ise Cehennem azabıdır. (El-Kavl-ül fasl)

İmam-ı Gazali hazretleri de, (Bu âyet-i kerime kabir azabını gösteriyor) buyurdu. (İhya)

Nuh suresinin, (Günahları yüzünden suda boğuldular, ardından da ateşe atıldılar) mealindeki 25. âyet-i kerimesinde geçen Feüdhılu kelimesindeki F harfi, hiç ara verilmediğini gösterir. Yani (Suda boğulduktan hemen sonra kabirdeki azaba maruz kaldılar) demektir. (El-Kavl-ül fasl)

Al-i imran suresinin, (Allah yolunda öldürülenleri [şehidleri] ölü sanmayın! Bilakis onlar diridir) mealindeki 169. âyet-i kerimesi de, kabir hayatını bildirmektedir. (El-Kavl-ül fasl)

İmam-ı Şarani hazretleri buyuruyor ki:
Taha suresinin 124. âyet-i kerimesindeki "Maişeten danken" kabir azabını bildiriyor. Çünkü hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Mümin kabrinde yemyeşil bir bahçe içindedir. Ayın ondördü gibi aydınlatılır. "Feinne lehü maişeten danken" âyeti, kâfirlerin kabirde görecekleri azabı bildirir. 99 tinnin kâfirleri kıyamete kadar kabrinde sokup azap eder.) [Tirmizi]

Tekasür suresinin 3. âyetindeki, bu övünmenizin kötü akıbetini "İleride bileceksiniz!" demek, "Ölürken" demektir. 4. âyetindeki "Yine ileride bileceksiniz" ise "Kabirde" demektir. (Celaleyn, Medarik, M.Tezkire-i Kurtubi)

Bekara suresinin, (Ölü iken sizi diriltti. Tekrar öldürecek ve tekrar diriltecek) mealindeki 28. âyetinde bildirilen, ikinci dirilme kabirde olacaktır. İmam-ı Nesefi de bu âyetin kabir azabı ve nimetine işaret ettiğini bildirmiştir. (Tefsiri Şeyhzade)

İmam-ı Nesefi hazretleri, Araf suresinin, (Orada yaşayıp, orada öleceksiniz, yine oradan dirilip çıkarılacaksınız) mealindeki 25. âyetindeki "Orada"dan maksat kabir hayatıdır. (Şeyhzade)

İmam-ı Nesefi buyurdu ki:
Casiye suresinin, (Allah sizi diriltir, sonra öldürür) mealindeki 26. âyetinde, diriltmenin kabirde olacağını bildiriyor. (Şeyhzade),Tevbe suresinin, (Onları iki defa azaba uğratacağız) mealindeki 101. âyetindeki azabın birisi kabir azabıdır. (Kadi Beydavi)

İmam-ı Süyuti hazretleri, "Kabir azabı" ile ilgili Şerhussudur isminde müstakil bir eser yazmıştır. Buhari ve Müslim ve diğer hadis kitaplarındaki kabir azabı ile ilgili hadis-i şerifleri nakletmiştir. Her hadis kitabında kabir azabı bildirilmektedir. Kabir azabını inkâr eden, bütün hadis kitaplarını inkâr etmiş olur.

Hazret-i Âişe validemiz, (Ya Resulallah, bu ümmet, kabirde azap görecek, benim gibi zayıfların hali ne olacak?) diye sual edince, Resulullah, İbrahim suresinin, (Allah, iman edenlere, dünya ve ahirette de sabit sözlerinde sebat ihsan eder) mealindeki 27. âyeti okudu. (Bezzar), Bu âyette, kabir hayatının hak olduğu, müminlere kavl-i sabit ihsan edildiği bildiriliyor. (Tefsir-i Celaleyn)

İslam âlimleri, kabir hayatının ahiret hayatından olduğunu, kabir azabının da ahiret azaplarından olduğunu bildirmişlerdir. (Mektubat-ı Rabbani)

Yukarıda âyet-i kerimelerle kabir azabının hak yani gerçek olduğunu bildirdik. Şimdi de kabir azabı ile ilgili hadis-i şeriflerden bazılarını bildiriyoruz. Peygamber efendimiz buyuruyor ki:

(Kabir azabı haktır.) [Buhari]

(Kabir ya Cennet bahçesi veya Cehennem çukurudur.) [Tirmizi]

(Kabir azabının çoğu, üzerine idrar sıçratmaktan olacaktır.)
[İ.Mace,Nesai, Hakim, Dare Kutni]

(İdrardan sakının! Çünkü kabirde ilk hesap bundan olacaktır.) [Taberani]

(Allahü teâlâ, bazı kimseleri, insanların ihtiyaçlarını gidermek için yaratmıştır. İnsanlar, ihtiyaçları için onlara başvururlar. İşte bunlar, kabir azabından emindirler.)
[Taberani]

(Şehid kabir azabından emindir.)
[İbni Mace, Beyheki, imam-ı Ahmed]

(Dün gece rüyamda, bir kimseyi kabir sıkarken gördüm. Namazı gelip onu kabir azabından kurtardı.)
[Hâkim]

(Cuma gecesi
"Fâtiha" ve 15 kere "İzâ zülzilet" okuyarak iki rekât namaz kılan kabir azabından emin olur.) [Deylemi]

(Fisebilillah gözcü olarak vefat eden kabir azabı görmez.)
[İ. Ahmed]

(Allah’ım, kabir azabından Sana sığınıyorum.) [Müslim, Nesai, Hâkim, Harâiti]

(Kabir azabından Allah’a sığınınız.)
[Müslim, İ.Ahmed, İ.E.Şeybe]

(Gizleyebilseydiniz, kabir azabını işitmeniz için Allah’a dua ederdim.) [Müslim, İ. Ahmed, Nesai]

(Allah’a yemin ederim ki, 99 tinnin Kıyamete kadar, kâfire kabrinde azap eder.)
[Ebu Ya’la, İbni Hibban, Tirmizi]

(Namaz kılmayanın kabri ateşle dolar. Gece-gündüz onu yakar. Bir tinnin, her namaz vaktinde onu sokar.)
[Kurretül-uyun]
[Tinnin isimli yılan, dünya yılanı değildir. Kâfire ve günahkâra azap etmesi için Allah’ın yarattığı bir mahlûktur.]

Resulullah efendimiz, iki kabir yanında durup, (Bunlardan biri idrar sıçramasından sakınmadığı için, diğeri ise, Müslümanlar arasında söz taşıdığı için, kabir azabı çekiyorlar) buyurdu. (İbni Mace)

Eshab-ı kiramdan Ya’la bin Mürre hazretleri, bir kabirde azap olduğunu işitip, Resulullah efendimize haber verdi. Peygamber efendimiz de, (Ben de işittim. Söz taşıdığı ve üzerine idrar sıçrattığı için, azap yapılmaktadır) buyurdu. (Beyheki)

Peygamber efendimiz, iki kabrin yanına gelince, bir hurma dalı getirilmesini emretti. Hurma dalını ikiye kırıp, yarısını bir kabre, yarısını da diğer kabrin üstüne koyup, (Bu dal yaş kaldığı sürece azapları hafifler. Bunlar gıybet ve idrardan dolayı azap görmektedir) buyurdu. (İ.Mace)

(Dört kişinin, çektikleri şiddetli azaptan dolayı, Cehennemdekiler rahatsız olur. Bunlardan biri, ateşten kapalı bir tabut içinde, biri bağırsaklarını sürür, biri de kan ve irin kusar, öteki ise kendi etini yer. Tabuttaki, borçlu olarak ölmüştür, üzerinde kul borcu vardır.
[Geriye mal da bırakmadığı için borcu ödenmemiştir.] Bağırsakları sürünen, idrardan sakınmamıştır. İrin ve kan kusan, müstehcen konuşmuştur. Kendi etini yiyen de, gıybet ve koğuculuk etmiştir.) [Taberani]

Peygamber efendimiz bir cenazede, (Ya rabbi bunu kabir azabından koru) diye dua etmiştir. (Müslim, Nesai, Tirmizi)
Ehl-i sünnetin ve hanefi mezhebinin reisi olan imam-ı a'zam hazretleri buyurdu ki:
(Kabirde ruhun cesede iadesi, kâfirleri ve bazı günahkâr Müslümanları kabrin sıkması ve azap edilmesi haktır.) [Kavl-ül fasl

İslam âlimlerinin en büyüklerinden olan imam-ı Rabbani hazretleri, (Kabrin bedeni sıkması vardır) buyurdu. (Mektubat-ı Rabbani 3/17)

Yine İslam âlimlerinin en büyüklerinden olan imam-ı Gazali hazretleri de, (Kabir azabı ruha ve cesede birlikte olacaktır) buyuruyor. (İhya-i ulümiddin)

Karada ve denizde ölene de sual sorulur. Bu da ruhun bedene iade edilmesinden sonra olur. [Nuhbet-ül-leâli s.116, Bidaye s.91]

Ruh ve beden beraber günah işledikleri için, kabir azabı da, her ikisine birden yapılacaktır. (El-Müstened)

İmam-ı Süyuti hazretleri (Şerh-us-Sudur), Abdurrahman ibni Receb Hanbeli hazretleri (Ehvâl-ül-kubur) kitabında, İmam-ı Şarani hazretleri Tezkire-i Kurtubi Muhtasarı'nda bildiriyor ki:
Eshab-ı kiramdan Abdullah bin Ömer hazretleri, (Yerden boynu zincirli birinin çıktığını, bir adamın bunu dövdüğünü, zincirli adamın yerde kaybolduğunu, böylece toprağa girip çıktığını gördüm) dedi. Resulullah efendimiz, bu zata, (O gördüğün kimse, Ebu Cehil'dir, kıyamete kadar kabrinde böyle azap çeker) buyurdu. (Taberani)

Özetini aldığımız hadis-i şerifin metninde Ebu Cehil'in İbni Ömer hazretlerinden su istediği de yazılıdır. Demek ki, Ebu Cehil'in sadece ruhuna değil, bedenine de azap yapılmaktadır. Cehennemde de, çürüyen vücut yerine yeni bir vücut yaratılacak, Cehennemdekilerin böylece hem ruh, hem de bedenleri azap görecektir. Azabı gören ve çürüyen beden değildir. Ruhun tasarrufu altında olan beden azap görecektir.

İmam-ı Süyuti hazretleri buyuruyor ki:
Her ölünün ruhu, cesedine, bilmediğimiz bir halde bağlıdır. Ruhların kendi cesetlerine tesir ve tasarruf etmelerine ve kabirde bulunmalarına izin verilmiştir. Ölü kabirde çürüse de, ruhun bedenle olan bağlılığı bozulmaz. (El-mütekaddim)

Günahları ikisi birlikte işlediği için, yalnız ruha azap yapılması, hikmete ve ilahi adalete uygun değildir. Beden kabirde çürüse de, Allahü teâlânın ilminde vardır. Allahü teâlâ, ölüleri diriltmeye gücü yettiği gibi, bedene de azap yapmaya gücü yeter. Allahü teâlâ her şeye kadirdir, Onun kudretinden şüphe eden kâfirdir. (M. Nasihat)

Yanıp ölene kabir azabı

Günümüzde aklını dinde ölçü kabul eden bazı kimseler, yanarak ölene kabir suali ve kabir azabı olamaz sanıyor.

Mumyalanıp hep dışarıda kalan yahut hiç defnedilmdeyen ölüye ve yanıp kül olan kimselere de kabir suali olur. (Sirac-ül-vehhac ve Camiussagir şerhi)

Meşhur Emali şerhinde de, (Bir kimse kurtlar tarafından parçalanıp yense, yahut ateşte yansa, denizde çürüse, kabir suali olur, kabir azabına veya kabir nimetine kavuşur) buyuruldu.

İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Kabir azabı, ahiret azaplarındandır. Dünya azabına benzemediği gibi, rüyada görülen azaba da benzemez. Böyle sanmak, kabir azabını bilmemekten ileri gelir. Kabir azabına inanmayan bid'at sahibi olur. (Hakkında hadis-i şerif olsa da, olmasa da, kabir azabına inanmam, akıl ve tecrübe bunu kabul etmez) diyen kâfir olur. (Mektubat-ı Rabbani 3/17- 31)

Aklın almadığı şeyleri akılla çözmeye kalkışmak çok yanlıştır.
Akıl, göz gibi, din bilgileri de ışık gibidir. Göz, ışık olmadıkça, karanlıkta görmez. Göz, karanlıkta görmediği şeylere "Yok" diyemez. Akıl da, maneviyatı, fizik-ötesini anlayamaz. Aklımızdan faydalanmamız için Allahü teâlâ, din ışığını gönderdi. Göz, ışık olmadan karanlıkta cisimleri göremediği gibi, din bilgileri olmadan da akıl, manevi şeyleri anlayamaz. O halde akıl, din ışığı ile ancak manevi şeyleri anlayabilir.

Ölen kimse acı duyar
Amerika’daki vahşilerin, oklarının uçlarına sürdükleri, "Kürar" ismindeki zehir, sinirlerin uçlarını felce uğratır. Adale hareket edemez. Ağrı yapmadığından insan zehirlendiğini anlamaz. Elini, ayağını oynatamaz, yere yıkılır, taş gibi kalır. Görür ve işitir ise de, gözünü kırpamaz, dilini oynatıp bağıramaz. Kabir azabı da buna benzetilebilir. Ölü, acı duyar, fakat kıpırdayamaz.

İnsan, ruhu sayesinde ayakta durur. Aklı, düşüncesi, ruhu sayesinde vardır. İnsanın vücudu, bir marangozun aletleri gibidir. İnsan ölünce, aletleri olmadığından, ruh bu aletlerle bir iş yapamaz. Ancak yine de, ruh ölü olmadığı için gider gelir, insanları tanır. Hatta evliyanın ruhları insanlara yardım eder. Bu yardım etmesi dünyadaki bedenindeki aletlerle değildir. Allahü teâlâ, ruhlara aletsiz de iş yapma özelliğini vermiştir. Vefat eden Hızır aleyhisselamın ruhu çok kimseye çeşitli yardım yapmaktadır.

Bir kimseye, başkasının bütün organları takılsa, o insanın aklında, düşüncesinde değişiklik olmaz. Marangozun eski aletleri yerine, yeni aletleri gelmiş demektir. Alet değişmekle, marangozdaki bilgi, kabiliyet değişmez. Kesmeyen bir testere yerine, iyi kesen bir testere gelirse, daha kolay iş yapar.

İnsan ruhu sayesinde vardır
Görmeyen gözün yerine sağlam göz takılırsa görür. Kanı, kalbi, beyni de değişse, yine düşünceye tesir etmez. Sağlam organ takılmışsa, daha kolay iş görür. Çünkü insan, ruh demektir.

Bir insan yanmakla yok olmaz. Sadece aletleri elinden alınmış olur. Ahirette ona yeni aletler verilir. Mümin ise Cennete, kâfir ise Cehenneme gider. Ruh, kendisine verilen vücut sayesinde, ya nimete kavuşur veya azaba maruz kalır.

Ruhun mahiyetini bilmeyen veya Allah’ın kudretinden şüphe eden kimse, insan yanınca yok olduğunu, kabir suali ve kabir azabının olmadığını zanneder. Hâlbuki kabir azabının olduğunu dinimiz açıkça bildiriyor. Bu konudaki âyet-i kerime ve hadis-i şerifleri yukarıda bildirdik.

Yargısız infaz mı?
Sual:
Bazıları, (Kıyametten önce azap yoktur. Ahirette günahlar sevaplar belli olmadan, suçlar meydana çıkmadan kabirde azap çektirmek, Yargısız infaz olur. Mahkemeye çıkmadan karakolda dayak atmaya benzer. Bu ise ilahi adalete aykırıdır) diyorlar. Kabir azabı hak değil midir?
CEVAP
Böyle konuşmak, dini hiç bilmemek demektir. Çünkü kimin ne suçu işlediğini, kimin Cennete kimin Cehenneme gideceğini Allahü teâlâ elbette bilir. Hatta insanlar doğmadan önce de biliyordu. Hafaza melekleri, insanların iyi kötü amellerini tespit ediyor. Kimin suçu ne ise bellidir. Kabirde yargısız infaz yapılmıyor. Günahlarına karşılık azaba maruz bırakılıyor. Kabirde sıkıntı çeken müminin günahları azalır, hesap yerine günahsız gidebilir.

Aklı ölçü alan Mutezile fırkası, kabir hayatını ve kabir azabını inkâr etti. Ehl-i sünnet âlimleri ise, kabir azabının hak olduğunu vesikalarla bildirdiler.
 
---> sizce kabir azabı varmıdır cehennem degil ama

iyi ama......
zaten yaşarken korkunç acılar çekenler var....
mesela 42 yaşında teyzem,8 ay kanser illetiyle savaştı..bir deri bir kemik.bacaklarından sular çıkarak öldü........
yaşarken korkunç azaplar,ölünce mezarda başlıyor,sonra devam......
peki yaradılışımızın amacı ne ?
ben bilgi edinmek için soruyorum yani,bu konuları gerçekten acayip merak ediyorum.......
peki allah bizi,burda ve diğer tarafta sıf ızdırap çektirmek içinmi yaratmış ?
peki zaten öbür tarafta her şeyin bedelini ödeyeceksek....
neden kötü hastalık olup,çok erken yaşta çırpına çırpına ölüyoruz?
cezalarımızı dünyadaykenmi çekmeye başlıyoruz ?
burda eziyetler acılar içinde bir yaşam,öyleki senelerce yatalak tanıyorum,öteki tarafta daha kabirde azap......
peki yaradılmamızdaki amaç ne ?
valla dönüp okuyacağım....
bu konulara cevap bulursam,içim rahatlayacak...
çevremdekilerede soruyorum......bilmem diyorlar....
şimdiden teş.
 
---> sizce kabir azabı varmıdır cehennem degil ama

iyi ama......
zaten yaşarken korkunç acılar çekenler var....
mesela 42 yaşında teyzem,8 ay kanser illetiyle savaştı..bir deri bir kemik.bacaklarından sular çıkarak öldü........
yaşarken korkunç azaplar,ölünce mezarda başlıyor,sonra devam......
peki yaradılışımızın amacı ne ?
ben bilgi edinmek için soruyorum yani,bu konuları gerçekten acayip merak ediyorum.......
peki allah bizi,burda ve diğer tarafta sıf ızdırap çektirmek içinmi yaratmış ?
peki zaten öbür tarafta her şeyin bedelini ödeyeceksek....
neden kötü hastalık olup,çok erken yaşta çırpına çırpına ölüyoruz?
cezalarımızı dünyadaykenmi çekmeye başlıyoruz ?
burda eziyetler acılar içinde bir yaşam,öyleki senelerce yatalak tanıyorum,öteki tarafta daha kabirde azap......
peki yaradılmamızdaki amaç ne ?
valla dönüp okuyacağım....
bu konulara cevap bulursam,içim rahatlayacak...
çevremdekilerede soruyorum......bilmem diyorlar....
şimdiden teş.

Sıkıntılar, günahlara kefarettir

Allahü teâlâ, her şeyi bir sebeple yaratmaktadır İnsan da, bu sebebi kullanıp, o şeye kavuşur Ayrıca bu dünyayı, imtihan yeri olarak yaratmıştır Burada nimetlerin yanı sıra sıkıntılar da vardır Hadis-i şerifte; (Şüphe edilen altını, ateşle muayene ettikleri gibi, Allahü teâlâ, insanları dert ve bela ile imtihan eder Bazısı, bela ateşinden halis olarak çıkar Bazısı da, bozuk olarak çıkar) buyurulmuştur

Dertler, sıkıntılar, insana acı gelse de, bunlar iman edenler için, günahlarının affına sebep olmaktadır Zaten Peygamber efendimiz; (Ümmetimin azabı dünyada verilir) buyurmuştur

Yani Resulullah efendimiz, dünyada ümmetimin arasında olan fitneler, sıkıntılar, günahlarının dökülmesine sebep olur buyurmaktadırlar

Allahü teâlâ, günahı çok olan kullarını affetmeyi murad edince, onlara çeşitli hastalıklar, sıkıntılar vermekte ve böylece o sıkıntılarla günahlarını affetmektedir Bir hadis-i şerifte; (Sıtma hastalığı, insanın günahlarının hepsini temizler Dolu tanesinde toz olmadığı gibi, sıtmalının günahı kalmaz) buyurulmuştur

İsa aleyhisselam buyurdu ki:
(Hasta olup, musibete, felakete uğrayıp da, günahları affolacağı için sevinmeyen kimse, alim değildir)

Musa aleyhisselam, bir hastayı görür, haline acır ve; (Ya Rabbi! Bu kuluna merhamet et!) diye arz edince Allahü teâlâ; (Rahmetime kavuşması için, gönderdiğim sebepler içerisinde bulunan bir kuluma, nasıl rahmet edeyim Çünkü, onun günahlarını, bu hastalıkla affedeceğim Cennetteki derecesini, bununla arttıracağım) buyurur

İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
“Dertlerin, belaların gelmesine sebep, günah işlemektir Fakat, belalar, sıkıntılar, günahların affedilmesine sebep olur Allahü teâlâ, sevdiklerinin günahlarını affetmek için, onlara dert, bela gönderiyor Tövbe, istigfar edince de, günahlar affolur Dert ve bela gelmesine lüzum kalmaz ve gelmiş dertler de gider O halde, dert ve beladan kurtulmak için, çok istigfar okumalıdır

Dertlerin, belaların, musibetlerin çok olması, günahların çok affedildiğini gösterir Günahların çok olduğunu göstermez Dostlarına çok bela vererek, günahlarını affeder, temizler Böylece bunları, ahiret sıkıntılarından korur Resulullah efendimiz ölüm halinde, şiddet ve sıkıntıda iken, hazret-i Fatıma, babasını çok sevdiği, çok acıdığı ve Peygamber efendimiz; (Fatıma, benden bir parçadır) buyurmuş olduğu için, o da sıkılıyor, kıvranıyordu Kızının bu halini görünce, onu teselli etmek için, (Babanın çekeceği sıkıntı, ancak bu kadardır Başka hiçbir sıkıntı görmez!) buyurdu”

Sehl bin Abdullah-i Tüsteri hazretleri, hastalara ilaç verir, kendisi ise kullanmazdı ve; “Hastalığa sabrederek, oturarak kılınan namaz, sağlam olanın, ayakta kıldığı namazdan daha kıymetlidir” buyururdu

Günah, Allahü teâlânın emirlerini yapmamak, yasak ettiklerinden sakınmamak demektir Emir ve yasaklar, Müslümanlar, imanı olanlar içindir İmanı olmayanlar, ibadet etmekle şereflenmemişlerdir Bunlar, ibadet yapmadıkları, günah işledikleri için, dünyada azab çekmezler Hatta her türlü nimete de kavuşurlar İstediklerini, çalıştıklarının karşılığını elde ederler Yalnız, zalim olanları, mahluklara eziyet verenleri, dünyada da cezalarını çeker İnkar edenlere, yalnız bir emir verilmiş, o da, iman etmeleri, Müslüman olmalarıdır Bu emri dinlememek, çok büyük bir suçtur Bu suçun cezası da, çok büyük ve sonsuzdur Dünyada böyle bir ceza yoktur Bu sonsuz ceza, ahirette Cehennemde verilir

Netice olarak Allahü teâlâ, kendisine iman eden kullarına ihsanda bulunarak, işledikleri günahların karşılığını, dünyada çeşitli sıkıntı ve dertler vererek affetmektedir Ceza, suçun büyüklüğüne göre değişir Günah küçük olur ve suçlu boynunu büküp yalvarırsa, bu suç, dünya dertleri ile affolunabilir Fakat, günah büyük, ağır ve suçlu da inatçı, saygısız olursa, bunun cezası ahirette sonsuz olur



Osman Ünlü
 
---> sizce kabir azabı varmıdır cehennem degil ama

evet kesınlıkle kabır azabına ınanıyorum,gunahkar ınsanlar ıcın ılk gece tporak altı cok zorr olur,kabır azabı cekerler bu cehennem dısında bı cezadır
allah tum muslumanları kabır azabından korusun...
 
---> sizce kabir azabı varmıdır cehennem degil ama

Elbette vardır.Ne kadar doğru yaşarsak elbette çekeceğiz malesef o azabı.Az ya da çok.Ama mutlaka çekeceğiz.Bu dünyada günahsız (peygamberler hariç)insan yoktur.Gerekli açıklamaları arkadaşlar yapmışlar zaten.Allah inananların sonunu hayır eylesin,inanmayanları inandırsın inşallah.
 
---> sizce kabir azabı varmıdır cehennem degil ama

O azap için iLLa kabir'i bekLemeye gerek yok !
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers
vozol
antalya havalimanı transfer
Geri
Üst