Resimlii Şiiirler Arsivlik

Ağlat beni...
Sanada bu yakışır!
İnsan bu elbet, buna da alışır...
Bela oldu zaten başıma,
Git...
Gidişin aslında benim kurtuluşumdur!..


Hadi durma yine ağlat beni... Senin için hiç bir değeri olmayan o damlaları akıt yine... Ne gelir ki elinden başka?! Ne de güzel yakıştırırsın üstüne o ağır sözleri, o yürek burkan cümleleri, o çekip gitmeleri... Ardına bile dönüp bakmadan! Ağlat hadi... İlk kez yaptığın bir şey mi? Acıt yüreğimi, bedenimi, gözlerimi... Öylesine alıştım ki bu hallerine, öyle alıştırdın ki beni... Sanki tek gözlerim değilde, bütün bedenim ağlıyormuş gibi o an'larda sanki! Çok zor oldu kabullenmek başlarda, ölüm gibi soğuk ve keskindi tavrın, umursamazlığın! Sonra gittin... Ben yaşamam sandım... Gidişinin gözlerimde kalan resmi kabuslarım oldu, başımın belası kabuslar! Madem gittin, ne diye hayalini burda bıraktın? Onuda alsaydın ya! İliklerime kadar işleyen Sen'ide çekip çıkarıp öyle gitseydin ya! Bela mısın ya? Bela mısın başıma?! Gidişin bari adam gibi olsun... Ne varsa bıraktığın bende hepsini toplada git! Beni senden kurtarda git! Son bir iyilik yap bana ve bırakma geride hiçbirşey... Gidişin ölümüm değil, kurtuluşum olsun!..

xdxcxdlu3.png


Aradan günler, aylar geçmiş o günden sonra... "Kurtar beni, ben alışırım!" demişim sana! Ama hiç unuturum dememişim... Evet gittin ve alıştım... Kabuslar bitti, belki de bir köşeye sindi... Bilmiyorum... Bildiğim tek şey;


Gittiğinde öyle çok acıdı ki canım... Ben bu acıyla yaşamaya alıştım... O acı sanki elim oldu, kolum oldu...!!!

alıntı
 
sddo0.png


Sen böyle gitmeler içinde iken
umutlarım
suya değen kar taneleri gibi erir
ben yok olurum

Dudaklarımda söylenmemiş onca söz varken
bıçak ağzı bir yalnızlıktır gidişin
her dalışta yeni vurgunlar
geceden sabaha hiç değişmeyen

Tut ki gitmemişin
tut ki hıdrellez gecesi
gül ağacının altına gömülen dilekler gibi
bırakmışım senli umutlarımı
öpüşülmedik zamanlara inat dört bir yanını öperek
De ki yetişirmiş umutlar gül dalında
de ki uzanıp yatmışız toprağa yan yana

Senin böyle zamansız gidişinle
anılar renklerini yitirip
kararan bulutlarla beraber çoktan tutmuşken göç yollarını
düşerim yarıda kalır
senli rüyalarıma pusu kurar erken doğan şafak

Rüzgarın önünde savrulup
tadına varılamamış günlerse Hayyam’ın neyine meze olur
ıslak gece sessizliğinde

Böyle sessiz karanlıklar içinde yalnız kalınca
hüzün düşer yanaklarıma inceden
Ellerim üşür
yüreğim üşür
ben üşürüm...

18497179an6.png



alıntı
 
62964637bq1.png



saatleri ileri alsak ömrüm zarara mı girer
kim çıkardı bu yalnızlığı...
yahu bir duman çeksem
kül tablasında ki haykırışlarımdan
kim bilir kaç milyon hücrem ölür gider beynimde?
ama sen ölmüyorsun!
kuru bir inat var yüreğimde
bu yüzden unutmaya yeltenemiyorum seni.
hay ben bu aşkın gelmişini geçmişi diye
dilimin altında eski bir küfür var,
ama ne zaman sana yaklaşsa ağzı bozuk niyetlerim
iyice etkisini kaybediyor
ve ne zaman bir nefretten koşar adım gelmeye çalışsam sana,
seni seviyorumlara takılıp düşüyorum.


Hüseyin Avni ÇAKMAK
 
alonebyfelixdecatin9.jpg



Sana neyi anlatayım?
-evet..yalnızım..

Sadece bunu söyleyip susmak isterdim...Ebediyyen susmak.Çünkü canım acıyor...Konuştukça,arzuladıkça,özledikçe,en kötüsü yaşadıkça canım acıyor."

Ruhumu yaktıktan sonra şimdi de damarlarımda dolaşan sensizliğin etimi yakan acısını mı?O acıyı uyutsun diye sığındığım,ama sevgini orada da hep ama hep kaybettiğim soğuk rüyalarımı mı?Odamın tavanındaki yoksulluğumu ve kimsesizliğimi harç yapıp içine doldurduğum o derin,o sonsuz çatlakların altında ,sen,diye her gece koynuna girdiğim o zamansız ölümlerimi mi?

Şimdi burada değilsin.Ama beni duyabiliryorsun,biliyorum.Kapat gözlerini benim için ve dinle n'olur.Çünkü bunu sana ancak bir kez söylemeye cesaretim var.Seni ait olduğun çevre için değil,bana ait olman için değil,karşılığında beni sevmeniz için değil. Sadece sen olduğun için sevdiğimi söyleyebilseydim...Ne zaman sevgine acıksam kendi kalbimi yedim.

Kendi etimi...Aşkımı....Ruhumu yedim.

yüreğimin en saklı yerinde yalnızca senin elin dolaşmıştı


Seni yollarca,şehirlerce uzağından sevdim.


Seni kelimelerce,şiirlerce yakınından sevdim.


Seni,dünya üzerinde sanki ilk kez benim için kalemi eline alıp yazdığın mektuplarca sevdim.


Seni umutsuzca, beklentisizce, hayallerce sevdim uzağından.


Zamanla kırgınlık kimlik değiştirdi ve vazgeçiş oldu benim için.Unutmanın en ağırı unutamadan unutmaktır.Seni sonsuza kadar kaybetmek,kimlik değiştirdi ve unutmak oldu benim için...

Anlamadın mı artık,varlığım sana acı vermek iin değil,sadece seni sevebilmek için yaşadım ben...Hala seninle geçireceğim anların telaşıyla ,tüketir gibi yaşıyorum sensiz geçen günlerimi...Seninle geçen zaman bir daha tekrarı mümkün olmayan,doğaçlama bir melodi gibi benim için.Sanki birlikte yazılmış kaderimizin sayılı dakikalarından an çalıyorum.Öyle birikmişsin ki içimde...Seni yaşamakla tüketmem,seni sıradanlaştırmam mümkün değil.İçime çektikçe çoğalıyorsun sevgili...

"Sevgilim,beni bensiz bırakma olur mu?Çünkü sen nereye gidersen git,ben oradayım.Benim başka gidecek bir yerim yok.
Benim senden başka gerçeğim yok.Sende yaşıyorum ben sadece..."



alıntı
 
normal11165589000091fx.jpg



yalnızlığın çığlıkları susun artık!

ne teselli verenim var ne yaslanacağım bi omuz...bir de sen yalnızlık; üstüme gelme zaten harabeyim geçmişin sancılarıyla...paslanmış anıların, küllenmiş acıları hala mı acı verir insana?kaç gece yanar yürek ateşlerde?gelir mi diye saniyeleri saymalar ne zaman biter?

yüreğim iflaslarda mutluluğa dair...
korkuyorum, kırgınım bir de yalnızım
kuytu kederlerin avcundayım bir başıma...

isyanlarını bastırıyorum ruhumun
zincire vurdum hayallerimin sana dair olanlarını
canım acıyor hissediyor musun?

sonsuz derdik bir zamanlar sonsuzluğa hakaret edercesine
hani sonsuz yanımda oluşların bu muydu?
gün değil ay değil kaç zaman geçti sensiz....

bir de yalnızlık ayrılığa dayanamıyorum bir de sen gelme üstüme...


alıntı
 


Bavulları diyorum ,hep toplu durmalı insanın...
Bir gün telefonların hiç çalmayabileceği hesaplanmalı...
Tül perde arkasından misafir yolu gözlemekten vaz*geçmeli...
İhanetlere, terkedilmelere, bir başına bırakılmalara hazırlıklı olmalı...
Yalnızlığa alışmalı...

Telesekretere \"şu anda size cevap verebilecek kim*se yok\" denmeli, \"... belki de hiçbir zaman olmaya*cak...\"
Cevapsızlığa, sessizliğe ısınmalı...
Oysa sessizlik haksızlığa alkıştır.
Haklılığın onuru yaşatır insanı... Susmanın utancı öldürür.
O yüzden en sessiz gecelerde \'\'doğruydu, yaptım\"la teselli bulmalı insan...
Feryada komşuların yetişmemesine, soğuk duvar diplerinde sessizce ağlaşmaya alışmalı...Kendiyle he*saplaşmaya çalışmalı...
Gece yastıkla ağlaşmaya, sabah aynayla gülüşmeye, kendiyle hüzünlenip, kendiyle keyiflenmeye hazır ol*malı...
Hep başını alıp gidebilecek kadar cesur, ama hep kalıp savaşacakmış kadar gözüpek olabilmeli...
Sessizliği, sese dönüştürebilmeli...
Ve sırt çantasını her daim hazır tutmalı insan...
Yollarla barışmalı...
Yalnızlığa alışmalı...

alıntı
 
Öksürmeli miydi vapur dumanlarından,
şarkılardan çıkmış martılar? ..
Sevdalar böyle mi yaşanmalıydı? ..

Köşe başındaki esmer kadın şaşkın;
bir çiçek alamayacak kadar” vakitsizliklere!
Kırda salınan gelincikler şaşkın…
Ve hatta kiraz çiçekleri de şaşkın.
Sevdalar böyle mi yaşanmalıydı? ..Çiçeği koparılmayan…
Yare sunulmayan kiraz ağaçlarında artık “tek sapta iki kiraz” olmuyor!
Vermesi gereken meyveleri vermiyor dallar!
Gelincikler usanıyor beklemekten ve soruyorlar hep birlikte;
Sevdalar böyle mi yaşanmalıydı?..

Sevdalar böyle mi yaşanmalıydı yahut yaşanan böyleliklerin adı “sevda” olmalı mıydı?..

Hem sevdalı hem yalnız nasıl oluyor insan?
Hem sevdalı hem ürkek, hem sevdalı hem karanlıklara tutsak?..
Sevdalar böyle mi yaşanmalıydı?..
Bir priz ve fiş varsa.. Bunlar buluşmuşlarsa… Ve ortalık hâlâ aydınlanmıyorsa; bu nasıl sevda?..

Sevdalar böyle mi yaşanmalıydı?..
Çiçekler yapraksız…
Kelebekler kanatsız…
Gündüzler güneşsiz…
Gözler yıldızsız!..
Dudaklar şiirsiz…
Kağıtlar mektupsuz
Ocaklar ateşsiz!..

Gerçekten…
Sormalı ama sormuyor sevdalılar;
“Sevdalar böyle mi yaşanmalıydı?..”

Eğer sevdalar böyle yaşanacaksa, yaşanmakta olan böyleliklerin adı “sevda” olmalı mıydı?


alıntı
 



Alın yazısı gibi yazıldın alnıma
Git başımdan yalnızlık dokunma bana
Her sığındığım terk ettiyse
Nankörlük her kişinin elindeyse
Benim suçum ne yalnızlık.

Denizlerdeki dalgaların hışmı gibi
Gelme üzerime yalnızlık
Her dağ çiçeği solar elbet
Ama deli rüzgâr gibi esme bana yalnızlık
Daha çok erken şimdilik git yalnızlık.

Daha bir sevenim ellerimi tutanım bile yok
Ne bir şarkı seçtim kendime
Nede şiirlerimi bitirebildim
Kara geceler gibi gelme üzerime yalnızlık
Daha ne sevebildim ne sevdim.

Takvimlerimi yırtmadım daha
Sevdamı yakmadım
Yeni bir sevdam var tertemiz
Umurumda değil dünyaları önüme serseniz
Bu şiirim sana git başımdan yalnızlık
Sevdam yeter bana.

Handan Koca
 




Kalır Geride Bir Bavul Dolusu Yanlızlık

Hani düşünmez olursun gerçekleri...
Anılar yakar seni, anlamsız düşünceler sarar
bedenini fırtına misali, savrulursun, yorulursun...
Acır yüreğin hiç acımadığı kadar...

Dalar gider bakışların yağmur damlalarına...
Suskun dudakların kilitlenir, konuşamaz...
Bilir konuşursa yaşlar saracak yanaklarını...
Damlalar akamaz gözlerinden, tutarsın kendini,

Yalancı bir tebessüm gelir yerleşir dudaklarına...
Yağmur bile utanır yağmaya, uzanamaz avuçladığın topraklara...
Bağırmak istersin ansızın, isyan edersin...
Bomboş caddelerde elinde içi yalnızlık dolu bir bavulla...
Yürürsün karanlık sokaklarda, gölgen bile terketmiştir seni...

Bir şarkı gezinir dudaklarında ağlamaklı, hatıraların hapsolduğu...
Bakışlar susmuştur, bir veda bile çok gelmiştir kanayan yüreğine...
Kaçıp gitmek istersin yüreğine acılar dolduran bu şenirden.
Yumarsın gözlerini, gerçekleri görmekten kaçarsın,
bir damla yaş süzülür yalnızca gözlerinden, alev alev yanar için,
duymak isteyipte duyamadığı sözcükler bulandırır beynini...
Kurtulamazsın sevdandan, yapışmıştır yakana bir kez
ayrılık vakti gelir dayanır kapına, kurtulamazsın
ayrılık denen amansız, hoyrat rüzgardan...
Savurur seni yaşadığın rüyanın dışına...

Gelincik gibi bir başına rüzgara direnmeye çalışırsın,
ince ve savunmasız bedeninde kabullenir yüreğin gibi bu gidişi...
Ne gündüzün nede gecen vardır artık...
Yaşadığın her saniye çekilmez olur...
Bitsin dersin, bitsin istersin bu işkence...
Gitmeler bu kadar çok açıtmamalıdır yüreğini...
Kaçmak istersin her köşesi acı dolu bu şehirden.
Ama bütün yollar seni getirir terkeder tekrar kaçtığın bu şehre...
İsyan edersin geceye...
Bağırmak, haykırmak istersin yıldızlar alsın götürsün bedenini diye...
Onlar da duymaz olur yakarışını...

Yalnızlıktır bu gelir yerleşir yüreğinin en kuytu köşesine... Kenetlenir kalır orda...
Daha çok sıkar damarlarını her anıda, kan dolaşmaz oluncaya kadar...
Bir şiir gibi yaşayıp bitmek istersin bu hayatta...
Sokak lambaları da söner bir bir umutların misali...
Yalnızlık sarar sımsıkı, kaçmalar fayda etmez yüreğine...
Tükenirsin yavaş yavaş, acı ağır gelmiştir,
dayanamamıştır yüreğin vedasız gidişlere...
Gücün bitmiştir, umutların tükenmiştir artık,
yumarsın gözlerini yarın doğacak güneeşe kadar...
Bulut olur, yağmur olursun, yalnızlık olup yağarsın geceye...

Senden geriye rutubet kokusu sinmiş boş bir oda
bir de içi yalnızlık dolu bir bavul kalır, acıyla sönen hayata hatıra...




alıntıdır


siir dedigin budur iste beni anlatan siir harika bir siir ...
 



Beni unutamazsın bilirim, beni unutamazsın
Denizin durgunluğu, gözlerimi
Coşkunluğu, saçlarımı hatırlatır
Kulaklarını tırmalar sesim, hayatından silemezsin
Beni unutamazsın bilirim.
Parkın tozlu yollarında yalnız dolaşacaksın
Mutsuz gökyüzünde bir iki yıldız, ışık tutacak karanlığına
Delikanlının biri uzanacak ellerine ansızın
Çaresizliğine, yalnızlığına irkileceksin
Ve daha sonra tarakta kalan saçlardan anlayacaksın ihtiyarladığını
Dudaklarının pembeliği solacak
Cilâsı çıkmış bir mobilya gibi eskiyecek güzelliğin
Kahrolacaksın!
Ve bir gün gelip, beni anlayacaksın.
Oysa; vakit çoktan geçmiş olacak
Ama sen yine de sözlerime aldırma.
Gözlerin zamansız ıslanmasın.
Çünkü, artık çocuk değilsin
Güneşin nereden doğduğunu bilirsin
Başka bir İstanbul olmadığını bilirsin
Ve seni nasıl sevdiğimi bilirsin
Ama gitmek istiyorsan, yine de sen bilirsin..


alıntı
 
Aranıpta bulunmak istenmeyen, bir yalnızlığım
Geçtiğim sokaklarda ayak izlerim…
Bir çift gözde aranıyorum adım adım…
Kaçıyorum zifiri bakışlardan…
Hüzün kokan tenlerden…

Gülen gözlerin ardında saklı kalmış bir gözyaşıyım

Ben ki gizliyim, soğuk gülüşlerde…
Bir yakarışta hece hece dökülüyorum olur olmaz…
Adım başına bir damlayım şimdi…

Kırgınlıkların arasında unutulmuş bir hayalim

Unutuluyorum bir gün doğumu…
Ansızın beliriyor, rotasız düşüncelerde rengim…
İsteyene pembe, isteyene mavi…
Mutluluğa, beyaz…
Acıya, siyah…

Aynada asılı kalmış bir tebessümüm

Alacalı yalnızlıklar kuşağındayım…
Bir kadeh tokuşturuyorum, anlamsız bakışlara…
Aynada ki yüzüme takılıyor gözlerim…
Gülüyorum, kendimde gördüğüm anlamlara…
Bırakıyorum aynadaki halimi olduğu gibi,
Uyuyorum, düşünce bulutlarında…

Dilde mühürlenmiş bir suskunluğum

Gözlerimi acıya açıyorum…
İçimi yıkıp, yağmalıyor sesler…
Kendi içimde kıvranıyorum…
Sesime uçurum çığlıklarım…
Kendime lal, dilim…
Duyulmuyorum…

Ve ben, hiç bilinmiyorum...


(alıntı)
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
bypuff
Geri
Üst