parpali

---> parpali

Merhabalar.

Forum içerisine flood yapmak post kasmak yasaktır. Kişisel sayfanız da özgürce paylaşımlar yapabilirsiniz fakat aralıklı paylaşmak yerine sık sık periyotlarla alıntı sözleri paylaştığınız için bu flood ve post kasmaya giriyor. Kişisel sözlerinizi şahsi konularınızı yayınlayabilirsiniz elbette burası sizin sayfanız neticede fakat ; 151000 kişilik forumumuzda herkes alıntı sözleri paylaşırsa bunun önüne geçemeyiz . Anlayışlı olacağınızı düşünerekten tekrarlamamanızı öneriyorum. Aksi taktirde uyarı alabilirsiniz. Sayfanız çok hoş gerçekten.
 
---> parpali

Kızgınlıklarım geçici öfkelerim asılsız. Sevgilerim sağlam. Saygım sınırsız...

Teşekkürler canım..Güzeldi

teşekkür ederim canım gözlerine sağlık
Merhabalar.

Forum içerisine flood yapmak post kasmak yasaktır. Kişisel sayfanız da özgürce paylaşımlar yapabilirsiniz fakat aralıklı paylaşmak yerine sık sık periyotlarla alıntı sözleri paylaştığınız için bu flood ve post kasmaya giriyor. Kişisel sözlerinizi şahsi konularınızı yayınlayabilirsiniz elbette burası sizin sayfanız neticede fakat ; 151000 kişilik forumumuzda herkes alıntı sözleri paylaşırsa bunun önüne geçemeyiz . Anlayışlı olacağınızı düşünerekten tekrarlamamanızı öneriyorum. Aksi taktirde uyarı alabilirsiniz. Sayfanız çok hoş gerçekten.

uyarını dikkate alacağım teşekkür ederim ama farklı zamanlarda yazılan yazılar ve eklenirkende peş peşe değiller ama dikkate alacağım. beğenmene sevindim.

:(
Tanıştığımız iyi oldu dilek sayfan uğur getirsin sana nice güzel günlere.

teşekkür ederim
 
---> parpali

Sayfan hayırlı olsun, seni tanımak güzeldi Dilek :R

teşekkür ederim canım

Birkaç gün önce msn’ime çevrim dışıyken bir ileti gelmişti. Tek bir şey yazıyordu; “Nasılsın?”
“Yalnız” demek istedim fakat dilimdeki lal, ellerime de vurdu ve yazamadım…

Uzun zamandır kıyılarıma uğramayan bu eski dostun sorusu irkilmeme neden olmuştu. Bir şeylerin yolunda gitmediğini hissediyor ve onun için endişe duyuyordum. Bana her şeyi anlatacağı bir mail bırakmasını söyleyen bir ileti bıraktım ona. Sonra gittim ve kitaplığımın içinde barındırdığım mektuplarımı karıştırmaya başladım.
Ona ait ne kadar mektup varsa güzelce ayırdım bir köşeye. Yeniden okumaya koyuldum. Bazen, yani çok yalnızlık hissettiğimde o eski mektupları açar ve tekrar okurum.

Bir mektubunda şöyle demişti bana; “Ben kalan zamanı iyi değerlendirip sana doğru uçacağım. O zaman her şey çok güzel olacak. Seni birilerinin üzmesine hiç izin vermeyeceğim. Ben hep yanında olacağım. Şimdide öyleyim hiçbir uzaklık önemli değil kuzum benim.”
Söz verdiği gibi zamanı iyi değerlendirip benim şehrimde olmasa da yakın bir şehirde okul kazandı fakat sonra… Sonra hiç postacı gelmedi kapıma, telefonum sabaha karşı çalmadı hiç.
Nedenini tam olarak anlayamadığım bir şekilde yaşadığımız şehirler arasındaki kısalan mesafeler aramızda büyür oldu. O kadar mesafeden ne o beni görebilirdi nede ben onu. Öyle de oldu zaten.!Artık seçemiyorduk birbirimizi. Gözlerimizin menzilinden çıkmıştık…
O belki de yerimi dolduracak bir dost bulmuştu yeni şehrin de. Tabii öyle olmalıydı yoksa insan “ Tek dostum sensin.” dediği kişiyi unutur olur muydu? Şekva etmiyorum ya da sitemlerde değilim ona. İnşallah bulabilmiştir bir dost. Yoksa hayatının çarkını tek başına döndürmenin güçlüğünü yaşar, belki de yığılır olduğu yere. İyi olsun isterim hep…

Şimdi aklıma düşüyor onunla görüşmeye gittiğim gün. Bir bankta oturup sessiz harflerle sohbet etmiştik. Etrafımızın kalabalık değildi fakat sanki yinede kimse duymasın istiyorduk sohbetimizi. Ben başımı onun omzuna yaslayıp azıcık ağlamıştım. İçimde yaptığım hataların yangını vardı ve ben cayır cayır yanıyordum. Cayır cayır yanmak nedir bilirdi o! Biliyordum ki o da ağlamak istiyordu fakat kısık sesler ona göre değildi. Avaz avaz bağırmalı, yıkıp geçmeliydi. Tepinmeliydi ağlarken. Ortamın buna müsait olmayacağını düşündüğünden susuyordu. Oysa ağlasa hiç kimsenin ona bakmasına müsaade etmezdim! “Ağlama” da demezdim ona.” Debelen debelenebildiğin kadar. İçinde ki acıyı kusana kadar öğür, iğrenmem ben”! derdim. İçimde bir yan bunu bildiğini söylüyor…

Ben hep bodoslama dalardım bir yerlere. Çarpmanın şiddetiyle kırılırdı bir taraflarım ve ben kırılan her bir yanıma ağıtlar yakardım. O ise hep saplanıp kalırdı birkaç duyguya, belki de birkaç yaşama. Çırpındıkça daha da batardı. Ben onun aklında hala bodoslama dalan avare kız mıyım bilmiyorum ya da o hala bir yerlere saplı mı kaldı? Şayet gözlerimizin menzilinden kaybolmasaydı görebilecektik birbirimizin değişimini. Şimdi sorular var sadece…

“Ben çok değiştim!” demek isterdim ona. Herkesi, her şeyi terk ettiğimi, hatta o çok sevdiğim arkadaşlarımı da bıraktığımı, artık yalnızlıktan odamdaki ayçiçeğine benzeyen yastıklarla konuşmak üzere olduğumu anlatmak isterdim. Anlatmak isterdim de anlatabilir miydim? Muamma…

Hissettiğim şey onun bir savaşın başında olduğu ve kar taneleri gibi dökülmek için yüzünü dönecek bir güneş aradığı…
Bacım diye başladığı mektuplarına tebessümle bakıp, bu gece ona çelimsiz kelimeler bırakıyorum…
 
---> parpali

Bencilmişim ben...Yorgun olduğunu söyleyen sevgiliye attığım bir mesajın üstüne öyle dedi ablam.Dalga geçer gibi cevap vermişim farkında değilmişim..Kabul etmesemde sürekli insanları iğneliyomuşum bla bla..Aslında ilk söylediğinde; biri de beni düşünsün artık diyip çektim kapıyı gittim ama düşününce hak verdim ona.Evet ben bazen çok bencil olabiliyorum.Çünkü normal bir insana oranla kendime daha çok acı çektirebilme yeteneğim var.Olmayan şeyleri üstüme alınma sonrada kurup durmalarım var.Çünkü benim ya kesin doğrularım yada kesin yanlışlarım var. "Evet seni anlıyorum ", derken bile insanları anlamıyorum aslında.Bi yerlerde; ama öyle de o zaman neden böyle olmuyor diye sorgulamalarım devam ediyor.
Garip bir süreç yaşıyorum nerde duruyım nasıl davranıyım gerçekten bilmiyorum.İçimden geleni yapıyım diyorum olmuyor,olması gerekeni yapıyım diyorum olmuyor.Kendimi köşeye sıkışmış gibi hissediyorum.İçimdeki kah bencil, kah mazoşist,kah melankolik kızla kavga ederek bitmesini bekliyorum....
Bak işte yine bana döndürdüm olayı farkettin mi? Yine kendi olmalılarıma kaçtım.Ben bunları yaşarken o ne yaşıyor yoksaydım yine.Ablam yerden göğe kadar haklı aslında bencilim ben!!
Hem kendime, hem ona, hem herkese bencilim...
 
---> parpali

sustu adam bir daha konuşmadı,
gitti adam
dönmedi...
kadın bir daha duy(a)madı adamın sesini
söyleyemedi sevdiğini,özlediğini...
aslında başka zamanlarda,
başka mekanlarda konuşuyorduda,
kadın duymuyordu
aradan günler geçti
günler kadın için geçire geçire geçti
en çok neyini özlediğini düşündü kadın,
kadının suskunluklarını tamamlayan bir döngüydü


yoruldu adam...
sustu kadın uzun zaman
suskunluklarına farklı tepkiler ekledi
boş bakışlarla tamamladı hikayeyi
gitmişti adam ve dönmemişti üstelik...
biliyordu kadın...
özlüyordu kadın...
susuyordu adam...

kırıldı kadın
vazgeçti adam
yazdı kadın
bilemedi adam...!
fazlasıyla mantıklıydı adam
kadın duygularıyla
adam mantığıyla hareket etmeyi severdi
buluşamadıla bir türlü
kavuşamadılar...

"sesini"dedi
"kelimelerini"dedi hemen ardından ortalığı toza dumana katan iç sesi...
sesini duymaya en muhtaç olduğunda kadının
sustu adam...​
 
---> parpali

Ne demişler; " En güzel hediyedir hayat. "

Hayatımın en güzel hediyesi sizsiniz.

***

Hayatınızdaki her gün her an bir hediyedir size. Tek bir nefes bile dünyalara bedeldir. Değerini bilin.

Bunu neden yaşadım, bu benim başıma neden geldi, ben bunu haketmemiştim diye hayıflanıp durmayın. Bırakın olumsuzlukları bir yana. Unutmayın ki; hiçbir şey tesadüfi değildir. Herşeyin bir nedeni vardır. Karşılaştığınız her kişinin, her olayın nedeni vardır. Bu nedenle karşınıza çıkmışlardır. Ve ne yaşıyorsanız, yaşamanız gerektiği içindir. Ayağınıza değen taşın bile anlamı vardır. Size anlatmak istedikleri, size öğretecekleri.

En kötü olaylar bile zaman içinde size çok şey katacaktır; kendinizi geliştirmeniz ya da ders almanız açısından. Biri -birileri- hayatınıza girer, bu süreçte size iyi ya da kötü birşeyler katar ve çıkar gider hayatınızdan öyle ya da böyle. İşte bu nedenle de, kaybettikleriniz için çok üzülmeyin. İzleri ömrünüz boyunca sizinle olacaktır, davranışlarınızda duygularınızda, gülüşünüzde, bakışınızda bile...

Yolunda gitmeyen şeyler için kendinizi kahretmeyin. Siz kendinizi yeyip bitirseniz bile vakti geldiğinde olacaktır herşey. Ne daha önce, ne daha sonra. Siz o an istediniz diye değil. Sabredin...

İstediğiniz olmadıysa da, mutlaka birşeyler öğrenmişsinizdir bu olumsuz süreçte bile, ileriki yaşamınızda size ışık tutacak.

Kısaca; inat etmeyin. Hep rüzgara karşı koşmayın. Bırakın bazen de kendinizi rüzgarın kollarına, Bakalım nereye gideceksiniz..? Siz, yapmanız gerekeni yapın sadece. Gerisini zaman halledecektir...
 
---> parpali

kimse kimsenin herşeyi olamaz'mış.
Ne kadar abartıyoruz aslında bazen her şeyi.
Beklentilerimizi bile sınırlandırıyoruz oysa, her duruma göre değiştiğini unutarak hem de...
Şimdi bana sabahın köründe hayattan beklentimi sorsalar biraz daha uyumak diyebilirim, bu kesin yani. Menfaatlerimiz doğrultusunda çekiyoruz çünkü istediğimiz yere. Dolayısıyla her duruma göre rahatlıkla değişen göreceli bir şey bu beklenti...
Dönüp kendime baktım da yakın geçmişte kendimi paraladığım şeylerin eskisi kadar beynimi meşgul etmediğini, aslında hayatımda tahmin ettiğim kadar büyük yer kaplamadığını ve o'ndan başka beklentilerimin de olduğunu görebildim nihayet. Ama tabi hala; zaman hangi ara bu kadar ilerledi, beni nasıl bu kıvama getirdi diye de kurtlanmadan duramıyorum...
Bundan sonra ağlayacaksam beni bir hıyar değil kuru soğan ağlatsın istiyorum. En azından bir amaca hizmet ederim, yemek yaptım derim hiç değilse!




Her ne kadar durum bu olsa da tırnaktan çıkmayan kırmızı ojenin izlerinden bile daha fazla iz bırakıyor hayatında.
Yoksaymaya çalıştıkça daha bi dikkat dağınıklığına sebep oluyor. -dahi anlamındaki de'nin bitişik yazılması gibi- Bu da işte evrenin ben bakmayı bırakınca takındığı bir tavırdan ötesi değil.
Neyse, neticede ben çay içerken bile mutsuz tribine giren bi insanım, çay neden sıcak dondurma neden bu kadar soğuk dişlerim dondu şeklinde tepkileri olan bi insanın kuruntularını çok görmemek lazım.
Bi şeyin fikri kolay geldiğinde eylemi zor gelir bazen, makyaj silmeye üşenmek gibi..
Telefondaki bir mesajını bile silemeye kıyamazken zamanla hayatından silmeye karar veriyor insan.
Öyle işte. Zaman geçiyor hayat bitiyor kuşlar uçuyor gözyaşları kuruyor.
- ve küçük prens sandığın adam çokoprens gibi dağılıyor...
 
---> parpali

Ben bile tanıyamıyorum kendimi?..Bu ben miyim?

Oysa ben eski ben olsaydım; Şu alttaki satırlara çok pirim verir ve hatta bel bağlardım!?

”Sokrates;İki insanın karşılıklı konuşma yoluyla birbirlerinin gözünde güzelleşebileceğini göstermeye çalışırmış…Dialoğun önemini anlatmaya çalışır ve tek başına zeki olunamayacağını,bunun için bir başkasının teşvik edici etkisinin şart olduğunu söylermiş…”

Tamam kabul dialog güzel,birbirini anlamak güzel ama zekiliğin teşvik edilme kısmı garip geldi bana?..Bu da bir hırs hali,hırsı doğuran bir etki,yani bana göre değil!

Arada bir ani çıkışlarımı saymazsak sakin mizaçlı birisi sayılabilirim.Az konuşurum,çok dinlerim….Az konuştuğum için belki de çok yazarım…Ama az konuşmam konuşacak bir şeyim olmadığından değil,paylaşacağım şeyin,anlatılmaya değer olup olmadığı ve yahut gerçekten söylenilmesi gerekip,gerekmediğini düşündüğüm içindir…Hem bir çok kez farkına vardım ki;yazı dili yüreğe,söz yüze hitap ediyor…O yüzden ben halen yazıyorum.(Kolay olduğunu ve kolay olduğumu kim söyledi ki?)

Oysa ben eski ben olsaydım; Aklımda hep geçen seneler olurdu,neler yapıyordum bu zamana denk gelen o zamanlar da?..Neler düşlüyordum?..Ne kadarını gerçekleştirdim ve mutlu olmayı hak ettim!??? diye bile düşünebilirdim!

Sonra bir gün geldi,belki de bir an…İnan ben de bilmiyorum?(biliyorum gibi ama emin değilim o yüzden yazmak istemedim)

Baktım ki; Geçmişin keşkeleri, pişmanlıkları, hatıraları,geleceğin beklentileri,kaygıları derken olduğum zaman,an yaşamadan bitmekte!?

Gördüm ki; Hep beklediğim,beklediğime değecek dediğim yaşam sadece o an!…Hayat kapanmayan bir sürü olay ve yahut yaradan ibaret değil!

Düşündüm ki; Rabbim esirgesin bir şekilde ileride başımıza gelebileceklerin daha kötü olabileceğini bilseydik bugünümüzü daha iyi geçirmezmiydik?

Karar verdim ki; Buna bir son vermeliyim!

İtiraf ediyorum ki; bir hayli zorlandım ve yine itiraf ediyorum ki;nicedir kendime dert ettiğim bir kaç sorun çözüme ulaşmasaydı belki de üstesinden gelemezdim?

Sırtımızdaki küfeleri,zihnimizin çekmecelerini, kalbimizin ağırlığını hafifletmek…..

Sanırım en gerekeni bu;Bahar temizliği…(Benim ki sonbahara denk gelmiş ne gam!?;)

Evet belki çok belli etmiyor olmayabilirim ama içim kıpır kıpır ve kalbim sıcacık…

Evet belki çok dillendirmiyor olabilirim ama benim yerime cıvıldayan iki meleğim var… Melekler gibi mutlu,neşeli,cıvıl cıvıl,yaşamın ciddiyetine takılmayan,havalarda uçuşan;)Belki de meleklerin o yüzden kanatları var?;))

Pekala çok uzattım yine,son olarak bugün;

Yaşama çocukça bakma günü olsun!;)
 
---> parpali

”Sokrates;İki insanın karşılıklı konuşma yoluyla birbirlerinin gözünde güzelleşebileceğini göstermeye çalışırmış…Dialoğun önemini anlatmaya çalışır ve tek başına zeki olunamayacağınıbunun için bir başkasının teşvik edici etkisinin şart olduğunu söylermiş…”

Teşekkürler Parpali..
Sevgilerimle

bir_buket_gul_585792.jpg
 
---> parpali

Ne kadar az seçim yapabilme şansına sahibiz aslında.
Mesela ailemizi seçemiyoruz, iyisiyle kötüsüyle onları öyle kabul ediyoruz...
Aşık olduğumuz adamı seçemiyoruz kimi zaman, imkansızlığını bile bile gönül takılıp kalabiliyor istemediğimiz birilerine.
Arkadaşlarımızı belki biraz seçebiliyoruz desek de, seçtiklerimizin çoğu maskeli olabiliyor...
Seçtiğimiz insan aslında bambaşka birisi çıkabiliyor...
Her telden insanoğlu var şu dünyada...
İnsan gibi görünen ama olmayanlar da var.
Garip bir dünya, garip bir döngü...
Yüzsüz dolaşanından binlerce yüzler takınanlara kadar...
Milyonlar belki de milyarlarca "insan"ımsı var...
Peki amaç ne?
Kötülük yapmadaki amaç ne?
İkiyüzlü olmanın amacı ne?
Dengesiz davranmanın amacı ne?
Ruhsuz, düşüncesiz olmanın amacı ne?
Anlamıyorum ve hiç anlayabilecekmişim gibi gelmiyor bana...
İnsanların neden kötü olmayı seçtiklerini anlamıyorum...
İyi niyetin neden suistimal edildiğini anlamıyorum.
Tamam ben süper, melek bir insan değilim biliyorum ama, en azından düşünceli davranmaya çalışıyorum insanlara elimden geldiğince...
Ama neden bir çok insan gereksiz kötü onu da anlamak istiyorum...
Neden yani?
Belki de cevapsız bir soru soruyorum yine hayata...
Garip işte...
Gereksiz yere sinir ediyorlar insanlar beni.
İnsanlar mı ondan da emin değilim ya artık...
Ne kadar çok çeşitte "insan"ımsı varmış şu dünyada...
Bunları yeni yeni gördükçe daha da korkuyorum hayattan...
Daha da çok yaralanmaktan...

Ama yine de...
Mazeretim var!
Asabiyim ben!
 
---> parpali

Sinirli olduğumda satırlarım uzar, sessizliğimin en sesli hali olur yazılar.
Hıncımı saçlarımdan alabilecek bi sabahtı, Figen'i bulamadım !
Yoksa gitmişti dipten. Midem ağrıyo felaket ama içicem !
Neyse 2012 zehir yılı olmıcak kesin kararlıyım buna.
2011 beni çok küfürbaz bi kadın yaptı bazen erkek geni taşıdığıma dair
inancım daha da artıyor. Savunma mekanizması böyle bişi heralde.
Tatil planımı erkenden yaptım !
Bu sıra da kısa bi tatile çıksam hiç fena olmaz hani buna deli gibi ihtiyacım var.
Bazen bir müsibet bin nasihattan iyidir derler ya aynen öyle.
Evliliğe, birlikteliğe karşı üç kuruşluk
inancım vardıysa da artık yok. Her şey anlık, oluyo bitiyo.
Bir zamanlar acıların toplanabilir, toparlanabilir bişi olduğunu zannederdim
şimdi geri dönüp baktığımda komik geliyor. Acı üstüne ancak yeni acılar
katılır. Bu yaşımda öyle çok düşüncemi sıfırladım ki,
pişmanlıklarımı daha iyi ayırt ettim. Geçen yılları, zihnimin kuytu köşelerine
ittiğim ve de unuttum diye önce kendimi kandırdığım gerçekleri
artık iteklemiyorum. Etek uçlarımda asılı danteller gibi, oya oya işlenmiş hepsi.
Mutlu edemeyen bi kadınım ben ama mutlu da olmayan. Görünen o.
Sakinim, ölesiye. Bir yürüyüşe çıkmam lazım esasında
sızlayan ayak bileklerim sol yanımın sızısını bastırmalı ama.
 
---> parpali

Nerden başlayacağımı, nerden bitiremeyeceğimi bilemez bi halde sadece
susuyorum. Yaptığım en iyi eylem bu bana kalırsa.
İçmek bile neşelenmek için öyle saçma ki, akşam nitekim beni kesmediği
için kan kırmızısı şarap, bıraktım. Ne istediğimi anladıkları için çay geldi bana,
kafeteryaya çevirme girişimlerimim hiç birine ses çıkarmıyolar. Bazen sözcükler
olmadan da anlıyorlar ya işte en çok onu seviyorum. Ben söylemeden
yiyeceğim şeyin gelmesi, hangi şaraptır, şarabı bıraktıysam nolur
hepsini biliyo olmalarını seviyorum.Müdürden torpilim var :))
Neyse öğlen gereksiz bi yemek teklifi geldi, yemeğin değil yemek yiyeceğim
kişinin gereksizliğinden yemeğe gerek yok dedim. Hatta görüşmeye bile gerek yok
söyle ne söyleyeceksen olmadı yaz diye de ekledim. Kabul etmedi !
Ne olacağına dair hiç bir fikrim olmadığı gibi söylenecek tüm sözleri
ben vakti zamanında söylediğim için de konuşmama gerek yok.
Anladığım şudur ki 4 S kuralı hala en baba kural !
Bencil miyim diye düşünüyorum -ki bu delicesine istiyorum- olamadığımın
farkına vardığım an bitiyor olay.
Birilerini memnun etmek için olmadığım gibi davranmak ya da aa böyle olsun bakalım
demek bana göre değil.
Nitekim içimdeki mezarların duası yok ....
Yazıp kusmak istediğim şeyleri yazamıyor ellerim sebebini bilmiyorum.
Güzel şeyler de olmuyor değil ama, bunlar için de susuyorum.
2012 hiç geçen yıl gibi olmayacak !
Kendime ve sevdiklerime verdiğim sözler var kendime dair.
Uzaktan sevme diyip 5-6 aylık kızını kucağıma veren kadının
söylediklerini duyumsuyorum hala. Bebek kokusu kadar doyurucu
olsa, olabilse her şey.
Eren hep içimdeki anaçlığı ortaya atamadığımdan böyle olduğumu söyler
galiba anaç bi ruhum var. Esasında bu hiç ama hiç iyi bişi değil !
Neyse....
Bir an önce geçsin gitsin her şey. Öğlen ne olacağını merak bile etmiyorum
ve hatta gidip gitmeyeceğimi bile. Bana kalsa gerek bile yok.
Kimsenin kimsenin hayatını keyfine göre alt üst etme lüksü yok,
erkekler bunu bi anlayabilseniz, daha az bencil olabilseniz keşke !
Uzun yol çekiyor gözüm, arabaya bi binicem ama hadi bakalım.
 
---> parpali

Birilerini memnun etmek için olmadığım gibi davranmak ya da aa böyle olsun bakalım
demek bana göre değil.
Nitekim içimdeki mezarların duası yok ....


Gayet doğal,dürüst satırlar..Yüreğine sağlık Parpali..
Bence hiç bencil değilsin..Çünkü ne etiketten,ne fırsatlardan istifade etmeyecek vicdan sahibi bir karakterdesin..Önemli olan da bu..
 
---> parpali

Gayet doğal,dürüst satırlar..Yüreğine sağlık Parpali..
Bence hiç bencil değilsin..Çünkü ne etiketten,ne fırsatlardan istifade etmeyecek vicdan sahibi bir karakterdesin..Önemli olan da bu..

çok ama çok teşekkür ederim efsunkar güzel gözlerine sağlık destek veren yorumların için minnettarım
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol puff
Geri
Üst