Özel Arabul Şiirleri

Özel Arabul - Kurtuluş

Nereye koyacağımı bilemiyorum, beni sıkıyor
Küçük, zavallı yüreğini yiyor sorunlar
Kan akıyor ağzından ve çok yavaş çiğniyor avını
Ateşten sıçrayarak gövdesi yanıyor.

Bu çok bilmiş insanın gölgesi güneşi örttükçe
Olmayacak sınırsız amaçlar uğruna,
Boş yere harcandıkça ateşi,
Gönül gözü açık sevdiğim öfkelenir
Bilir sonsuzdan kopan sevginin, bütünden kurtulduğunu
Bir atılışta kızgınlık ve kin saçarak
Her doğuşu engelleyen ölü varlığı kovalar
Kahramanca yalnızlığında,
Şaşmaz bir alev gibi yaşamla gerçek sarkacına tutunur.

Bereketle filizlenir bu tarlada sonsuzluk
Topraktan insan ve dost sevgisi doğar.
Şaşkınlığı yutar bütün dünyayı
Yalnız geceyi kendine, ölümlü genç bedenine adar.

Feracelerini kapatan dualarıyla
Güzel başak gözlerine ağıtlar yakmalıyım.
Tanrı iyi, topraksa iyiyse konuş artık çocuğum
Bütün çevreleri insan dalgalarına bırak.
Tüm ışıkları dağıt, yansın tütsüler
İlk erdem kavranacak nasıl olsa maddeye karşın
Kurtuluşun avuçlarındadır
Anlamaz beynin geçmişten başkasını
Yüreğin ancak gelecek için soluklanır.
 
Özel Arabul - Kuşluk Vakti

Bir sal üstünde gecelediğim
Bir kuşluk zamanı
Ansızın duragelir
Suçlu olsam, uzakları
Yaşmak olsam, akşamları
Devşirir

Nerdeyse dün değil, yıllar öncesi
Demir parçalar gibi dağıttığımız
Güneş körü bir zaman
Üstümüzden yavaşca
Gölgemize devrilir

Uzun saçlı bir ateşte
Sevmiş gibi, yanmış gibi
Uslu, ağır, yorgun değil
Rüzgarından hızla dönen
Sapsarı bir su çevrilir
 
Özel Arabul - Kimsiniz Siz

Dipten vurdu dalgalar
Kelimeler suyun üstünde
Bitimsiz ve çürümüş
Ölü balıklar gibi yüzüyor

Kollarınızı açarak sarılmıştınız
Kıyıda hayal gibi ağaçlar
Kökleri suyun içinde
Açılıp kapandı birden
Kalakaldım ortanızda
Ne çabuk
Parçaladınız

Bana ne kadar tanıdık gelirse gelsin
Bu liman o liman değildir
Vakit sizde kısacık bir akşam
Sessizlik her zaman
O ölü balığın ağzında yemdir

Sahi kimlersiniz siz
Ateşle suyun arasında kapalı
Dalgakıranı insan tuzağı
Anlatmadan yaşadım hiçbirini
Bu gemi bu yüzden
Bir daha yüzmeyecektir
 
---> Özel Arabul - Kimsiniz Siz

kimliksiz insan dümensiz gemi gibidir sözüne yazılmış gibi adeta..teşekürler
 
Özel Arabul - Masal

Masal bu..
Seni sevmek bir masal
Bütün düşler seninle
Sebebim sensin
Ey Sevgili
Kalbim güller içinde

Saklamadım
Hiçbir zaman
Ne nefreti ne de aşkı
Böylesine bir zamanda
Sevgililer düş masalı

Bir ormanda yasaklı
Kurtlarla kuşlar yaşar
En içinde, en derinde
Küskün bir peri saklar

Güller açar ipekte
Masallarda buluşur
Yıldızlar düşer suya
Gizli bir aşk dokunur

Sana aşık olmaktır
Böyle masal anlatmak


Bu yüzdendir hem aşkı
Hem de eski masalları
Tek başına
Yaşamaktır
 
Özel Arabul - Mayıs Çiçeği

Bana balını göster mayıs çiçeği
Arka bulup güçleneyim
Biraz zamanı geçirsem
Ansızın açılmış duman gibi
Sürekli umutsuzluk içinde
Uçup gider kuş
Kaybolur sözlerim

Parmakların dokunduğu acı
Gökçe ışık
Altın iğnelere vurulmuş
Göğüs kafesine çarpıyorum
Özüne çarpıyorum
Bir şimşekle ansızın
Bana balını göster mayıs çiçeği
Onulmaz günlerin közündeyim
Yeni aya dolanıyorum
 
Özel Arabul - Mektup 1

Sen gideli bu akşam
-Bu pazartesi ayazında
Bana destan dolusu
Anıları tokat gibi çarpan
Kapkaranlık rüzgarla-
Tam bir hafta oluyor

Dinledim radyoda
Gönlü tok, sevinci bol türküsünü Silike'nin
'Kekliği düz ovada avladım
Kanadını çam dalına bağladım'
Boyası dökülmüş kırmızı saksıdaki menekşelerim
Elimi kapı tokmağına yapıştıran
Camda buzdan çiçekleri
Ürpererek seyrettiğim
Bu şubat sefaletinde
Penceremden ağırlığı ve dumanı
Ve karanlığı sevgilim
İncecik yalayıp geçti
Mektubundaki çağırışın lezzeti
Ben, Ne tül perdelerdeki düşsel görüntülerde
Ne bol leylaklı
Bol sevdalı
Bahar sevinçlerinde
Böyle sıcak
Ve böyle sarsılarak
Aranmamıştım

Aynanın önündeydim
Beş dilimli sandalyemde
Odamı
Bozacının kalın sesi
Sımsıcak yorgun sesi
Dumanı tüten tarçın gibi
Dolduruverdi.

Gözlerimi kapattım
Bir akşamdan
Seni bu akşamlara
Hazırladığım
Mavi pijamalı
Ağır ve tutkulu güzelliğini
Bir resim gibi geceme serdim

Yalnızdım
Çok mutlu, çok yalnızdım
Artık camdan incecik uçuşuyla
Saatini yutmuş timsahı
Ve 'Mıççırığıyla'
Gelebilir Peter Pan'ım.

Sana söz vermiyorum
Bir daha ki kış
Bu yüreğin
Benden ağır basacağına
Emin değilim.
Belki biraz kesintili, belki birden
Üzüntü dolu yumuşaklığımla
Seni de
Bütün savrukluğumla
Geçebilirim.
Ama inan,
Her dönemecinde,
Yalnızlığın
Ve umarsızlığında
Seninleyim.
 
Özel Arabul - Mektup 2

Öldükten sonra da
İnce bir yağmur gibi çiseliyecek
Sevgilimle kardeşimin ihaneti
Toprağımın üstüne

(Geniş bir bostanın saz kaplı çatısından gece yıldızları seyrettiğimiz bağ evindeyim. Toprağa uzanıp toz yüklü çınardan güneşi izliyorum. Kuyuda serinleyen karpuzdan daha körpe yüreğim. Başımın altında toprak çıtırdıyor, toprağın verdiği en güzel eser üzümler çıtırdıyor, esen rüzgarla yüreğim çıtırdıyor. Gözlerimi kapatıp sabahı yaşıyorum.)

Ben artık
Yazışmalardaen bıktım
Bir süvari atını ister çeksin
Yol kenarına,
İsterse poyrazdan korunmuş
O serin kayalarda
Seni düşleyim.
Böyle bozuk havalarda
Gelir, Koyu kızıl akşamlara
Sonbahar düştü düşecek diyeyim.

(İzmir'de akşam oluyor. Bir pencere açılıp kapanıyor ansızın. Zayıf, küçümencik bir adam altın damlaları gibi yüreğime akıyor. O mu, başkası mı belli değil, sızlayan bir taş sonunda, yüreğim.. Saçları simsiyah ve gittikçe başımda örülüyor.)

Ben artık,
Yazışmalardan bıktım
Ağzımda kestanelerin keskin tadı
Ellerimde sabun kokuları
Her saniye seni yaşamaktan
Ve bahardan
Şaşkına döndüm.

(Taze bir süt gibi beyaz yüreğim. İnanç dolu, güven dolu dumanlı başım. Kendimi suyun ortasına bırakıyorum. En değerlinin kolları bağlı arkasından Bütün yasalar sırtından bıçaklanmış. Karanlık perde perde ıslanıyor. Yağmur esmerce gözlerimde..)

Ben artık,
Vurgun ağzı
Tipinin birdenbire bastırdığı
Çorak topraklara bile
Özenir oldum.

(Yaldızlı kumlara uzanıp, utanç dolu bir türküyü çağırıyoruz. Bir otobüste ya da yatakta, Bir tanrı Pan ki keçi ayaklı, gözlerimizi kapatıp aşk sanıyoruz. Gizi esrarlaştırıp avutarak kendimizi. Oysa her zaman tek, her zaman tek..
Biraz daha zorlayabilsem kendimi, gözlerim bulanmasa, ellerim titremese dursa, acıkan bir gövde, bir yürek olmasa.. kendi çizdiğim çelebime tutkum büyümezdi.)

Çifte su verilmiş çelikten olsa
Bölünür ortasından
Bu denli acıya dayanmaz yürek.
En yumuşak, en sert
Ve en edepsizi yeryüzünün
Yapışmış elleriyle
İki ucu keskin bir bıçağa
Antika mozaiği oyar gibi
Kazır gibi onu lahitten
Bozuyor günün rengini

(Bu kadar yanıbaşımda, bu kadar yakınımda bir ceza taşımak, ömürlerce.. Havada görünmez kuşlar uçuyor, karanlık.. Bir o kadar karanlık ağıyor kanatlarından.. Birçok ağaç aynı anda baltalanıyor.. Sesi çığlık yaprakların.. Bir çiçek gibi dağılıyor sular.. Ah aptal çiçek yüreğim, tutkun niye ölmüyor. Esmer teninden daha ılık, kurt ağzından daha keskin bir tırpan biçiyor düşlerimi.. umut dolu özlemimi)

Sana
Verdiklerim değil
Geri alacaklarım
Susadığım zaman yalnızca
Sevmek en güzel tutku
Bilinmese de, düşülse de
En yüksekten
Kafamdan ışıklı geceyle
En büyük durak diye sende yaşamak
Bir yaz boyu, bir güz boyu
Ömür boyu

(Sıska bir söğüt altında azıklarımızı çıkardık. Birkaç zeytin tanesi, kızarmış somun, içi is dolu ayran bakracı. Ayaklarımızı uzatıp dinlendik sonra. Uyandıgğımda yine yalnızdım. Kırbamı, kadınımı, amacımı çaldırmış..)

Günlerim benziyor
Son kaçırdığı treni
Hala bekleyen
İstasyonda
Gözleri dumanlı
Başı sevdalı
Yaşlı yolcuya
-Usu öyle karışık-

(Her susuş bir yalnızlığa karşıdır. Mutlak yalnızlığa. Şayet önceden başkaldırmamışsa.. Sevebilmişse insanı tüm kaypaklığıyla.. Tehlikeli civa gibi aydınlıktır gelecek.
Bilmiş ol ki bu ne acıdır, ne katı bir mutsuzluk. Bir su gibi insandan insana akan, gizemli, kocaman, her dönemeçte sarsılan.. hepsinden ilginci değişen insan.
Korkuyla tutuşup, telaşla yanıp, hızla geçti yanımdan. 'Dur' diyemeden, 'Sus' diyemeden...)

Sus
Masmavi bir ay açıyor
Bak yörene
Yeniden doğabilirsin
 
Özel Arabul - Mektup 3

Sen daha gelmeden
Sevincim
Masanın örtüsüyle
Koyu yeşil camların üstündeydi
Kafamdan şimşek gibi bir umut geçiverdi
İlk kez nedensiz, keyif için bir yüreğe dokundum
Düşünmek dengeyi ölçeğinde tartmak mıdır
Düşünmeyi kaskatı vurdum.
Artık hem uygar hem ilkelim

Yıllardır böyle zorlu olmamıştı kış
İçimde soğuğun ve yalnızlığın acısı
Bir buzdağı gibi serpilmeden Titreyerek bahar
İlk yağmurunu dün gece
Toprağa döküverdi.
Bir dostun yolladığı
Mor menekşeleriyle de
Bu kez
Utanarak çiçeğini gönderdi.

(Atların toynaklarında, meydanlarda değil savaş.Bir sele zeytin gibi yemyeşil, insana sunuyor onu doğa. İlk çekirdek insanda. Kanla dolu, avutulması olanaksız yüreğimiz. Ağaç tomurcuğa kesiyor. En ilkeliyle, biz çekirdeğiz.)

Burada bütün kuşkularımla
Bilmem kaçıncı ağırlığında gecenin
Yüzündeki benleri sayar gibi
Yanlışlıklar güzele durdu, güzelim.

(Gizlemek mi istiyordun? Uzun trenlerin uzun camlarından kardan çiçeklere dek.. Neşeyle ıslık çalan bir kamyonete ve iki dağın arasındaki kıvrılan şoseye dek..Konuşmaktan daha tehlikeli değildir susmak. Düşünmemek için konuş. Düşünmemek için ver tutamadığın sevgini.Ben ilk kez böylesine yumuşacık ve edilgenim.)

Bütün hızıyla koşuyordu önceden
Ayrılık senin yanındayken de..
Akşam birden bastırdı.


Ne aynaya yapışmış
Senin çingene karanfilin
Ne benim elverir diyemediğim
Yaklaşan, tutsaklıktan beter
Korkum geçebildi
haykırışını gençliğimin.

(Unutmayı öne aldık. Korkmadık unutmaktan. Dinsel törene girercesine, avuçlarımızdan gözlerimize onarılmaz gücü serptik. Bu beden yaşlılık, bu beden hastalık ve bu beden ölümken, inanç doruğuna yine onunla sıçradık.)

Uyuyor yaşam
Rüzgarsız.
En çukurdaki
Ağaç gibi
Onu bol ışığıyla yaşamın
Biz uyandırdık.
 
Özel Arabul - Mektup 4

Gece denizin uysal bedenini yırtan
Ve bana acı çektiren umudum
Göz kapaklarımı zorluyor bir kez daha
Bir kez daha yokluğun eşiğini geçmek için

İo'nun başına sardığı
O uğursuz sineği Hera
Çağlar boyu bir değirmen taşı gibi
Bırakıvermiş gökyüzünün karanlık boşluğuna

Yıldızların soğuk sessizliğinde zeytin ağaçları
Hafifçe okşuyorum başlarınızı
Hiç usanmadan
Yalnızca bir tek yürek kıpırtısı
Bir tek umut soluğu
Bu Çınarlı toprağına uzanan

Canlı ve altın sarısı güneş
Kimse yok seninle aramıza girecek
İçime çektiğim sıcak soluğundan başka
Yardımsız ve güçlü temizliğinen başka
Benim umarsızlığımdan başka

Bilmem ki nasıl olacak
O aydınlık sevgiyi yeryüzü kabuğunda
Beklenmedik renkleriyle zorlamak
Unutmayı her çağırış
Biraz daha ertelemektir öteye
Boğazıma sarılan ellerin ağırlığı
Gözlerini görmesem de bilirim sendendir
Sendendir bana geçen acımasız duyarlığın

Yanlış bir ardıç kuşunun dağlardan
Denize süzülüşü
Her akşamüstü aynı rüzgarın
Aynı kayığı belli bir yere götürüşü gibi
Sallanır zaman içinde inançsız yüreğim
 
Özel Arabul - Menekşe Renginde

- Armağan'a-

DÜN

Menekşenin düşü sarmal bir dünya
Düşer gibi, gölgeli kuytu bir suya
Hiç duymadın, ses vermedin çağrıma
Bilmiyorum, gelir misin bir daha


BUGÜN

Günboyu çaldı durdu telefon
Tanıdık, tanımadık herkes evdeydi
Bir güneş, bir bulut vurdu perdeye
Duvardan gölgeler silindi önce
Havalandı kuşlar, sesler kesildi


ŞİMDİ.. HEMEN

Bütün akarsular okyanuslara
Sen göğsünde rüzgar
Yalnızlığa koşan bir delice su
Gölgelere sarılı akşam renginde
Şu anda, şimdi nerelerdeysen
Geçtiğin yollar hüzün
Aktı içime
 
Özel Arabul - Neden Geçemeyiz

Bütün gün asılı durdu o güneş
Çekinceye dek anılardan zamanı
Bakır bir tepsi gibi yansıdı içimizde

Gider yine geri döner yollarım
Sularıma yavaşca, yavaşca sularıma
Şimdi değil bir önceden belki de
Bir düş sıçramasıydı bu kuşkularım

Sürgün bekleyişi üstümüzde gerilen
Yorgun uykusunda en yeşil
Asılı kalmışız tutkuya
Orman içimizde, gövdemiz yaprak kesilmiş
Biraz ötemizde umut
Neden geçemeyiz
Karşıdan karşıya
 
Özel Arabul - O Gündü

Önce renkler belirdi odamda
Sonra sabah girmişti
Hiç unutmam
Tam uyandığım andı
Gün saati mi, kum saati mi
Neydi bilmiyorum
Her şeyi bir başıma yaşadım
Dokundum isminin ilk harfine
Issız yollarımdan yürüyüverdi

Rüzgar ateş gibi dolanıyordu
Soluğun, kokun
Tan yeni atmış
Ormanlar gerinmiş karşı dağlarda
Seslerini duydum açılan yaprakların
Sürüler halindeydi
Gölgeli gözlerinin üstünden
Birden ne çok kuş havalandı

Bulutlar silkindi mavinin içinde
Çizildi gökyüzü
Adın yine kaçak, adın en gizemli
Bir karıncanın kuytularda beslediği
Bal ışığıydı
Sabahın içinde ovaların teri
Ama nehirler
Ki sonsuz nehirler
Bakir toprakların, killi deltaların
Arasından geçerken
Bundan sonra düğümlenip akacaklardı

Kaç yıl geçti aradan
Bilmiyorum, o gün gelmişti hüzün
Issız bir kış gibi aramızda
Değişmeyen iklimini yaşadı
 
Özel Arabul - Okul Çağı

DERS1

Atlaslarda tuzlu tuzsuz gölleri
Belletirler uzun değnekleriyle
Sanki karınca yuvası
Daracık kahverengi çizgiler
Sınırlar çiçek açmaz diken içinde
Gemiler geçmiyormuş izinsiz
Paylaşılmış deniz dipleri
Olgun bir dut gibi sallanır başım
Kürsünün gölgesinde

DERS2

Sultanlar girer birden sınıfa
Altın işlikleri
Ve saf ipekten otağlarıyla
Savaş tortusu gibi
Biçilmiş gövdelerin üstünde

DERS3

Birbirimize bakarız bütün çocuklar
Saçlarımızdan yakalarımızdan
Dökülür aşağıya sayılar
Kırık bir doğru gibi parmaklarımız

ÇOCUK

Hiç sormadım gelmiyor aklımıza
Babam neden kullanmaz ürettiğini
Niye ürkütür onu çarşılar
Sesi de benzemiyor başkalarına
Eski bir top gibi düşer yüreğim
Koşamam çayır kuşlarıyla
Hepinizden daha yorgunum şimdi
 
Özel Arabul - Onarım

Ortada kaynayan zift kazanı
Rendelenmiş tahta
Çıplak tuğla duvarlarıyla
Yeniden biçimlendi odalar
Bu bina bütün bir yaz hazırlandı kışa

Dökülen yaprağını eklemeye çalıştık
Alnı değdi çatının saçlarımıza
Kapılar, gizli bölmeler, içiçe koridorlar
Ne varsa onardık kendimizin dışında

Yer değiştirdi gün içinde uykumuz
Aramızda bölüştük bize düşeni
Belki bir tarih bu taş, eşiğimizde
Ağır, kara bir yılan gibi kımıldar
Geceleri ev ve çelik iskeleti
 
Özel Arabul - Öğretmediniz

İnanmayı öğretmediniz ki bana
Ne zaman size uzansam
Çok kısa dalgalardan döndü başlarınız
Geriye her bakışımda
İçimi örter yorgun ve usanç dolu
Bana itilmiş yalnızlığınız

Kişinin en büyük erdemi
Kendini tanıması değil sanırım
Kendini anlatmaması belki de
Belki de o kocaman yalınlığıyla susmasıdır
 
Özel Arabul - Öyle Özledim Ki Seni

Öyle özledim ki seni
Kurşun dökülür gibi suya
Dibe çöktüm

Sesi uçtu yüreğimin
Yüzümde birden
Rüzgar boşluğu

Akıyor toprağa gün
İncecikten kan gibi
Siner yüzün
Akşamıma
 
Özel Arabul - Özlem

Baktım yana yatmış
Bir kırmızı bir çiçek
Yanlış bir taş düşmüş yolun üstüne
Göztaşı mı, göktaşı mı bilemediğim


Baskın korkuları vurur dağlara
Sudan önce suyu boğar su örümceği
Kocaman bir ağız olur da
Fişek patlatır gökyüzünde


Aynalara vurmuş, cama sığınmış mavi
Ters dönmüş dürbünlerimizle
Güneşi mi ne çitiledik
Kaçıncı ezberleyiş bu
Özlemini
 
Özel Arabul - Sabah Çağrısı

Uyan şimdi uyan tam gümüş vakti
Bir su tomurcuğu patlar mavide
Açılır göğsünde gün, görkemli diri
Ne varsa kırlangıca dönüşmen için


Belki biraz Sümerlisin, yüzün uykuda Sümerli
Bir sarnıç başında yüzün
İpek sarılır, toprak yırtılır, bir yıldız düşer
Sabah üstümüzde zeytin yeşili


Düştür bu, başka türlü olamaz düştür bu
Damar damar açılan gökyüzünü
Nerdeyse tırpan gibi biçiyor ellerin
Çok yaşadığım, daha yaşadığım
Bir sandal ayrılıyor sahilimizden
Uyan şimdi uyan tam rüzgar vakti
 
Özel Arabul - Sabahın Serin Başı

Sabah serin başını yasladı pencereme
Boynunda asılacağı iple dolaşan kadın
O en yüksek rüzgarlı dağ başında
Umudunu çoktan harcadığı
Ve artık bulamayacağı için özlemini
Bir sevecenlik gibi geçiverdi
İnsan boyu çatlayan toprağını
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers haber
vozol puff
Geri
Üst