Marksentius
Kayıtlı Üye
---> Mezbaha Terörü
"Eğer bir kadın yeterince hırslı, kararlı ve yetenekliyse, yapamayacağı hiçbir şey yoktur," demiş Lawrenson.
Bir ömür bu sözü yüreğimde taşıdım. Anadolu kadınlarını gözlemledim, tüm imkansızlıklara rağmen neler yapabildiklerini gördüm ve ben de yaşadıklarımı yazmaya başladım. Beni bu işe iten, yapabilirsin diyen en güzel insanlardan biridir Lawrenson. İnsan istedi mi, onu iten bir gücü hiç tanımadığı kişilerden bile alabilir.
Toplumların da bireyler gibi karakteristik özellikleri vardır. İskoçların pintiliği, İngilizlerin züppeliği, Akdeniz insanının sıcakkanlılığı, Arap ülkelerinin dünyayı hep bir çağ geriden takip etmeleri gibi. Amerikalıların vurdumduymazlığı, Almanların kendini beğenmişliği, İtalyanların zıpçıktılığı, Fransızların kibarlığı gibi. Bizim de doğal olarak, belli başlı özelliklerimiz var elbette. Nedir derseniz, öncelikle şunu söyleyeyim, asla kötü bir toplum değiliz. Merhametliyiz, yardımseveriz, bonkörüz. Zaaflarımız da var elbette: fark etme yeteneğimizi geliştiremememiz, gerçekleri görme konusunda becerikli olamamamız, çabuk inanmamız. Yadırgamayın ama çarçabuk gaza gelen bir toplumuz. Mantığımızı çok fazla devreye sokamıyoruz. Bir kötü yanımızsa okumayı pek sevmiyor oluşumuz; televizyonun delisiyiz, internetin başından kalkmıyoruz. Diziler deseniz hastasıyız! Ama asla kitap okumuyoruz. TÜİK'in 2014 yılı verilerine göre günde altı saat televizyon izleyip, üç saat internet kullanırken kitap okumaya günde sadece bir dakika zaman ayırdığımız ortaya çıktı. Türkiye'nin kitap okumada dünya ülkeleri arasındaki sırası ise seksen altıncılık.
"Eğer bir kadın yeterince hırslı, kararlı ve yetenekliyse, yapamayacağı hiçbir şey yoktur," demiş Lawrenson.
Bir ömür bu sözü yüreğimde taşıdım. Anadolu kadınlarını gözlemledim, tüm imkansızlıklara rağmen neler yapabildiklerini gördüm ve ben de yaşadıklarımı yazmaya başladım. Beni bu işe iten, yapabilirsin diyen en güzel insanlardan biridir Lawrenson. İnsan istedi mi, onu iten bir gücü hiç tanımadığı kişilerden bile alabilir.
Toplumların da bireyler gibi karakteristik özellikleri vardır. İskoçların pintiliği, İngilizlerin züppeliği, Akdeniz insanının sıcakkanlılığı, Arap ülkelerinin dünyayı hep bir çağ geriden takip etmeleri gibi. Amerikalıların vurdumduymazlığı, Almanların kendini beğenmişliği, İtalyanların zıpçıktılığı, Fransızların kibarlığı gibi. Bizim de doğal olarak, belli başlı özelliklerimiz var elbette. Nedir derseniz, öncelikle şunu söyleyeyim, asla kötü bir toplum değiliz. Merhametliyiz, yardımseveriz, bonkörüz. Zaaflarımız da var elbette: fark etme yeteneğimizi geliştiremememiz, gerçekleri görme konusunda becerikli olamamamız, çabuk inanmamız. Yadırgamayın ama çarçabuk gaza gelen bir toplumuz. Mantığımızı çok fazla devreye sokamıyoruz. Bir kötü yanımızsa okumayı pek sevmiyor oluşumuz; televizyonun delisiyiz, internetin başından kalkmıyoruz. Diziler deseniz hastasıyız! Ama asla kitap okumuyoruz. TÜİK'in 2014 yılı verilerine göre günde altı saat televizyon izleyip, üç saat internet kullanırken kitap okumaya günde sadece bir dakika zaman ayırdığımız ortaya çıktı. Türkiye'nin kitap okumada dünya ülkeleri arasındaki sırası ise seksen altıncılık.