Mavi bir düşüm ben düşmemek için uğraşan.

---> Mavi bir düşüm ben düşmemek için uğraşan.

Benim gözlerim yine uzaklara dalgınyine kirpiklerimde tuz var..
Tırnaklarım avuçlarıma kan oturtmuşöfkeliyimsusuyorum ağlarken..

Aşka dair şarkı sözlerilar çalmasın artıkacıtmasın yüreğimi..
Yoruldum her şarkı sözlerida seni düşünmektenseni bulmaktanseni özlemekten..
Derin nefesler çekiyorum içimesenin hasretini içime çeker gibi..
Soluyamıyorum geriyeiçimde kal diye..
Ne vardı bu kadar sevecekyada ölesiye güvenecek...
Aşk kimi güldürmüşki?Yada ne kadar olmuşki ömrü mutluluğun...
Gözlerimdeki ışıltıyı yitirdimyaşama sevincimiumutlarımısitemlerimibeklentilerimi yitirdim..Kendimi yitirdim sensizlikte..

Her sabah yeni bir role hazırlanıyorumsahneye çıkacakmışım gibi..
Bana en yakışan rengi giyiniyorum mavi..
Gülümsüyorum...Kıyametler kopuyor içimde..

Barış zamanında yaşadım en büyük harpleri..
Fırtınalarda kaç gemi batırdım..
Aşıklara bakmıyorum artıkiçimden bir şeyler kopuyor sanki..
Yorumlayamadığım rengarenk bir tabloya bakar gibi oluyorum..
Bu mutluluk resimleri gerçekmi???Hepsi sahtemi...
İnanmıyorum artıkinanamıyorum.
Yaşadığım sürece gerçekti...

Oysa şimdi...
Gece olunca kaldır başını bak gökyüzüne...
Kaç bakışım kaldı oradayada kaç sabah doğan güneşe dokundum sen diye..
Ben seni oralarda aradım..
Her zaman bulabileceğim ama asla seni göremeyeceğim yerlerde...

Sensizlik böyle birşey işte...
Ben tükeniyorumhasretler çoğaldıkça....!​
 
.

Senden önce geçen zamanın ertesisiydi
Ki o yaşantıyı hatırlamayacak kadar
soyutlanmıştım geçmişimden
Yeniden doğdumisim buldum
Koşmayı öğrendimgülmeyiheyecanı
Gülleri sığdırmayı nasırlı ellerime
Söğüt gölgeleri altındaki patikalarda
Islığımın sesi mavi mavi
Bozkırın sarısına aldırmaz bu sevda

Kalbimin heybesinde bir çift zeytin göz
Bir avuç meraksöylenmemiş bir türkü
Sevdayla nakışlı bir düşünce
Yelkensiz bir sandal senin sahillerine rehin
Tabakamda tütün kalmamış umurumda değil
İsmini çekiyorum ciğerlerime
Yolculuğun sevdayaysa
Çarıklı zamandan kalma bir yalınayakla
Dikenlere verilen kırmızılığa aldırmaz bu sevda

Maviydi sevdanın pencereleri
Rededilişle kilitliydi kapıları
Artık rotasız bir gemiydim
Ki haritayı bulsam ne yarar
Çünkü bir göçebe kadar ikametgahsızdım
Çepeçevre sarmış soluksuz yüzler
Zaman topal topal ilerliyor
Kaldırımlarda bahar ertesi anlar
Kanatsız yorgun ve savunmasız anlarda
Sığındığım çatı damlıyor
Ve biraz daha yalnızlaşıyorum her damlada

Umudun kalemi tükenmişse
Yani kalmamışsa mürekebi
Kilit vurulmuştur yüreğe
Ne vakit bir nefes almaya yeltensem
Adını kusuyorumboğuluyorum
Kaç zaman geçti bilmiyorum
Unutturmayan zaman alıştırmadı da
Çünkü dünleri eskitemedim hala
Neylersin;
Çirkin adamın yakışıklı duyguları
Eskicinin tablasına bile konulmuyor
 
---> Mavi bir düşüm ben düşmemek için uğraşan.

Bu Yağmur

Bu yağmur... bu yağmur... bu kıldan ince
Nefesten yumuşak yağan bu yağmur...
Bu yağmur... bu yağmur... bir gün dinince.
Aynalar yüzümü tanımaz olur.

Bu yağmur kanımı boğan bir iplik
Tenimde acısız yatan bir bıçak
Bu yağmur yerde taş ve bende kemik
Dayandıkça çisil çisil yağacak.

Bu yağmur delilik vehminden üstün;
Karanlık kovulmaz düşüncelerden.
Cinlerin beynimde yaptığı düğün
Sulardan, seslerden ve gecelerden.


Necip Fazıl Kısakürek​
 
---> Mavi bir düşüm ben düşmemek için uğraşan.

Yılmaz Erdoğan - Ben Yandım

Hangi dilde ağlıyorsa insan
İşte ana dilidir ayrılmanın
Her sokağa şifa niyetine bir açlık
Güzereş kardaşlık bilinen en büyük uzakiık
Hep acıların kuranderinde sevgili bir yoksulluk
Kitaplann arasında dolanmış ve sahte fikirlerle
dolandırılmış donatılmış aklanmış yeşermiş
Ve gri demirii bir yatılı okulda uzun uzun
Kimsesiz kimsesiz ağlamış
Uykusunda adın çağırmış
Nöbetlerde edebiyat sohbetlerde bir yarışma kavgası
Fikirden fikire sıratlar geçilmiş
Ne murat suyu kan aksın isterim
Ne şiirinden vazgeçerim kavganın
Mesleğim göze almaktır
Kalabalığa faydanın bedelini
Öderim sağdan soldan aldığımla
Sözlerimden başka vasiyetim ve servetim yoktur.
Her beladan bir alıntıyla kurtulurdum
İlla ki adını hatırlardım lazsm olanın
Bir siverek acısı aslında sevdiğim
Bir mezopotarnyalı kederi
Asur'un Ninova'nın kehaneti....
Kalbim kül oldu
Eski bir kütüphane yangınında
Ben yandım.
Kimi cüret etsem sevmeye
Kendime küçük geîdim
Zayıf kaldım
He murathan esir düştüm
Sefil oldum.
Acılarım hep tavsiyedir
Çok sevdiğim bir şairden
Yok bira yok ne etsek olmuyor'un ranza arkadaşıyım
Bilinen en uzak yatılı bölge okulundan
Ben bıraktım siz konuşun,
Yoruldum ben siz koşun.
Iskartaya ayırın beni
Bütün ayrılıklardan.....
Küsmedim kardayım yediğim dayaktan
Şimdi yalnız, şan saman kağıt kokulu günlerde
Türkçeye çeviriyorum ayrılık acısını
Beni bırakın
Ben meçhul oldum
Gizli özneyim
Vatansız cümlelerde
Ben yandım.
Kalbim kül oldu
Eski bir kütüphane yangınında.
 
---> Mavi bir düşüm ben düşmemek için uğraşan.

Kapat gözlerini ve dinle
Uyku perilerini gönderiyorum sana
En güzel ninnileri söylesinler diye

*

Unutuşlar kadar temiz bir gökyüzüne bak
Seneler var ki pencerene geliyor ay
Tekrar tekrar geliyor; usanmıyor beklemekten bütün bir gece
İçinden yapıyor serenatını; sen de çıkmıyorsun pencereye
Kırmızı bir gül atmıyorsun ona; eskice bir kitabın arasında kuruttuğun
Olsun.
Susuşlar saf. Susuşlar temiz. Susuşlar içten.
Tek ve yalnız bir gözyaşından bile samimi sessizlik.
Yastığın olup da bütün bir gece kokunla yaşamak arzusu
Yok.
Saçlarını okşamak isterken seni uyandırmak korkusundan.
Belki bir ayna olma isteği sadece.
Yatağının tam karşısında.
Rüyalarının serbestliği içinde; bir yanından diğerine döndüğünde
Yüzüne bakabilmek için.
Uyurken. Görüp de beni rahatsız olma diye hislerimden.
Yağmur yağarken sana yönelip; şemsiyende dağılan damlalar gibi.
Tarumar olmuş bir hâl ama kızgınlık yok.
Yalnızca bir papatyanın yapraklarına sıçrayıp ona hayat verememenin
İçimi eriten sızısı.
Bulut olsa. Çekip alsam bütün siyahları hayatından.
Gecelerin olsun diye: mavi.
Senin gecelerin.
 
---> Mavi bir düşüm ben düşmemek için uğraşan.

Cok mu zor bunu basarmamız?
Bu kadar mı imkansız?
Yapamıyoruz birbirimiz olmadan diyorum, yaptıgını göstermeye calısıyosun. Yapma, yapamıyosun, yapamıyoruz.
Duruyoruz yine oldugumuz yerde.
Ya git ya gel. Becerelim bi sekilde.
Ama böyle yapma.

..
 
---> Mavi bir düşüm ben düşmemek için uğraşan.

Benimsin diyebilmeliyim
Sevmek yaşamaktır
Sevmek tükenmektir
Sen sadece bende kal
Gitme kokunu özlerim
Sen vazgeçilmezimsin
Sende ben olmalıyım
Bende sen olmalısın
Sakın bırakma ellerimi teşekkürler çok güzel
 
---> Mavi bir düşüm ben düşmemek için uğraşan.

Haydi artık gidelim bu kapıdan
Işık söndü ayaz bastı gönlüm
Tanıyanlar nerden diye sormadan
Terk edelim sokağını
Gönlüm gönlüm…
Başımın belası..


Yavaş yavaş alışalım geceye
Umut etme ne yarına seneye
İki de bir tutupta pencereye
Dönüp dönüp bakma artık
Gönlüm gönlüm gönlüm
Başımın belası…


Şimdi şurdan çıkacağız caddeye
Yaralıyız belli etme kimseye
Yardan kalan bu ateşi sinede
Yaka yaka kül olalım
Gönlüm gönlüm
Başımın belası….


Yavaş yavaş alışalım geceye
Umut etme ne yarına seneye
İki de bir tutupta pencereye
Dönüp dönüp bakma artık
Gönlüm gönlüm gönlüm
Başımın belası…
 
---> Mavi bir düşüm ben düşmemek için uğraşan.

Bu Sevgidir

Onun güzelliğini herkes görüyorsa o bence az güzeldir.
Herkes biliyorsa o bence hiç güzel değildir.
Onun güzelliğini yalnız ben görüyorsam bu sevgidir.
Yalnız ben biliyorsam bu aşktır.
Hiç kimse görmüyorsa bu yalnızlıktır.

Özdemir Asaf​
 
---> Mavi bir düşüm ben düşmemek için uğraşan.

Eğer bir aşık istersen
İstediğin her şeyi yapacağım.
Ya da eğer başka tür bir aşk istersen
Senin için maske takacağım.
Eğer bir partner istersen
Tut elimden.
Ya da sinirden beni dövüp yıkmak istiyorsan
Karşında duruyorum
Ben senin adamınım…

Eğer bir boksör istersen
Senin için ringe çıkacağım.
Ve bir doktor istersen
Her santimini muayene edeceğim.
Eğer bir şoför istersen
Atla içeri…
Ya da beni dolaştırmak istersen
Biliyorsun,yapabilirsin…
Ben senin adamınım…

Ay çok parlak
Zincir çok sıkı
Canavar bu gece uyumayacak
Şu sana verdiğim sözleri düşünüp durmaktayım,
Verdiğim ve tutamadıklarım…
Off.. Ama bir erkek, dizlerinin üzerinde yalvararak, bir kadını geri kazanamamış ki hiç..
Ya da belki sana doğru sürünürdüm bebeğim.
Ve ayaklarının dibine düşerdim.
Ve güzelliğine ulurdum,kudurmuş bir köpek gibi…
Ve kalbini pençelerdim
Ve çarşaflarını göz yaşlarımla ıslatırdım.
Lütfen…lütfen derdim…
Ben senin adamınım…

Ve yolda giderken biraz uyumak istersen
Senin için kenara çekeceğim
Ve eğer o sokakta tek başına olmak istersen
Senin için yok olacağım
Eğer çocuğuna bir baba istiyorsan
Ya da sadece benimle biraz yürümek istiyorsan kumlarda..
Ben senin adamınım…
 
---> Mavi bir düşüm ben düşmemek için uğraşan.

aşk yara değildi senden önce
bazen beyaz bir gül
bazen pembe bir düş
sen deşmeden önce kalbimi
aşk yara değildi
türküydü sazın tellerinde
gelin kızın yavuklusunu bekleyişi
gümüş telli saçlarında maziydi
yaşlı bir kadının..
aşk yara değildi
sen batırmadan önce bağrıma
ihanet bıçağını..
şafakta uyanmaktı yar için güne
yeniden doğmak hayata
küçük bir kız çocuğunun bebeğini okşaması
ana kokusu gibi doğal bir rayiha
sevda sıcağında tene yayılan
aşk yara değildi..
aşkı yaralayan 'yalan' sonsuza kadar
lanetlendi..
 
---> Mavi bir düşüm ben düşmemek için uğraşan.

Gizli Öznesin

Gizli öznesi bol cümleler kuruyorum
“seni seviyorum”
kimi?
seni..
öznesini yüreğimde tutuyorum

noktaları kaldırdım
sana uzanan her kelimeyi,
virgüllerle uzatıyorum
yan yana oldukça çoğalacak,
dolaylı tümleçlerimiz
biriktirdiğim bütün belirtili sıfat tamlamalarını,
senin için koruyorum

...üç noktalar sana olan suskunluğum / susuzluğum
herkes duysun bu sevdayı diye,
avuçlarımdan gökyüzüne ünlemler gönderiyorum

devrik bir cümleydim senden önce
grameri bozuk bir yürek yangınıydım
sen geldin,
yerli yerine oturdu kelimeler
noktalı virgülle uzatıyorum hislerimi sana,
ulaşabildiğin yerden tamamlarmısın..?

özel isimleri büyük harfle başlayarak yazıyorum
yani adını
yani sevdanı
dahası bizi
parantez içinde yaşadıklarımız var,
aman kimse duymasın
tırnak içine aldım bendeki yerini,
kem gözlerin nazarı dokunmasın

haydi!
bir kesme işareti gönder bana,
ismimim dudaklarından çıkışını yazayım
haydi!
iki nokta üst üste gönder bana,
bende ne kadar var olduğunu sana açayım

gizli öznesi bol cümleler kuruyorum
“seni seviyorum”
kimi?
seni..
öznesini yüreğimde taşıyorum..
 
---> Mavi bir düşüm ben düşmemek için uğraşan.

Ellerinize ve Yalana Dair

Bütün taşlar gibi vekarlı,
hapiste söylenen bütün türküler gibi kederli,
bütün yük hayvanları gibi battal,
ağır ve aç çocukların dargın yüzlerine benziyen elleriniz.
Arılar gibi hünerli hafif, sütlü memeler gibi yüklü,
tabiat gibi cesur
ve dost yumuşaklıklarını haşin derilerinin altında gizliyen
elleriniz.

Bu dünya ö.küzün boynuzunda değil,
bu dünya ellerinizin üstünde duruyor.
Ve insanlar,
ah, benim insanlarım,
yalanla besliyorlar sizi, halbuki açsınız,
etle, ekmekle beslenmeğe muhtaçsınız.
Ve beyaz bir sofrada bir kere bile yemek yemeden
doyasıya,
göçüp gidersiniz bu her dalı yemiş dolu dünyadan.
İnsanlar, ah, benim insanlarım,
hele Asyadakiler, Afrikadakiler,
Yakın Doğu, Orta Doğu, Pasifik Adaları
ve benim memleketlilerim,
yani bütün insanların yüzde yetmişinden çoğu,
elleriniz gibi ihtiyar ve dalgınsınız,
elleriniz gibi meraklı, hayran ve gençsiniz.
İnsanlarım, ah, benim insanlarım,
Avrupalım, Amerikalım benim,
uyanık, atak ve unutkansın ellerin gibi,
ellerin gibi tez kandırılır,
kolay atlatılırsın...

İnsanlarım, ah, benim insanlarım,
antenler yalan söylüyorsa,
yalan söylüyorsa rotatifler,
kitaplar yalan söylüyorsa,
duvarda afiş, sütunda ilan yalan söylüyorsa,
beyaz perdede yalan söylüyorsa çıplak baldırları kızların,
dua yalan söylüyorsa,
ninni yalan söylüyorsa,
rüya yalan söylüyorsa,
meyhanede keman çalan yalan söylüyorsa,
yalan söylüyorsa umutsuz günlerin gecelerinde ayışığı,
ses yalan söylüyorsa,
söz yalan söylüyorsa,
ellerinizden başka herşey
herkes yalan söylüyorsa,
elleriniz balçık gibi itaatli,
elleriniz karanlık gibi kör,
elleriniz çoban köpekleri gibi aptal olsun,
elleriniz isyan etmesin diyedir.
Ve zaten bu kadar az misafir kaldığımız
bu ölümlü, bu yaşanası dünyada
bu bezirgan saltanatı, bu zulüm bitmesin diyedir.
 
---> Mavi bir düşüm ben düşmemek için uğraşan.

Bak sen ne yap biliyor musun?
Hiç arkana bakmadan git.
Hiç bakma ama.
Bakarsan hatırlarım.
Hatırlarsam ağlarım.
Üzülmek istemiyorum artık.
Üzme beni ve git.
Bir şey söylemene de gerek yok.
Sadece git.
İlla söylemek istiyorsan..
“Seni hiç sevmemiştim” de.
Bir umudum kalmaz en azından.
Öyle bir git ki bir daha dönme.
Demeyeyim “elbet dönecek” diye.
Bahsetmeyeyim senden.
Öyle bir git ki nefret edeyim.
Çıkmasın adın dudaklarımdan.
Kokun gelmesin burnuma.
Sen sadece git.
Bir daha da geri döneceğin umudunu verme.
Yalnızca git.
 
---> Mavi bir düşüm ben düşmemek için uğraşan.

Acılar büyütülerek unutulur sevdiğim
yüzünden kopunca bir buzul çığlık
ellerin buz tutmuş iki yarım şarkı olur
ve ben yoksulluk kokulu bir gidiş bırakırım sana
beni adresime sorsun esmer bakışların
dönsen de bulamazsın nasılsa gitsen de
kentlerden sakındığım bekçi duruşlarımı ara
emaresi boldur sokakların
sol omuz başımdaki kokundan yakalanırım
sokul ki geceme avuçların ıslanmasın
Saat başlarını beş geçer yelkovanın
senle zamansızım amansızım
senle büyük susarım
kendime yenilirim her kavgada
sonra koca ağız bir çocuk olurum
bütün trabzanlardan kayarım
bütün köprülerden sarkarım
yüzüm kente sürülür
içime sesin kaçar
ben seni ağlarım
alışmak ölümdür
sanki hiç ölmedik
tanrının göğsümüze taktığı bir nişandır ölüm
teneşirlere yatırılıyor şimdi ellerim
sana uzanmaktan yargılıyım
hırçın bir iklimin sır girdabısın
seni anlamak kendine çelmeler takmaktır
ve kendini affetmesidir her seferinde
(bazen beni affedebiliyorum istanbul)
zehir yüklü bir mektup var
dalgakıranlarımda parçalı bulutlu durur
sana kent şiirleri biriktirdiğim bir gecede
çok eşli bir yağmur başlar
kentin en dövüşçü çocukları ağlar
bilirim dışarıda yağmur varsa
sen içinde ağlıyorsundur
ağlama ki gülmesinler bize
bak sen seviyorsun diye var sonbahar
her mevsim gelişine söz veriyor
saçlarına fısıldıyor
saçlarına
bana bir pencere bile açmadığın saçlarına
sensizliğe alışmak bir bozgun ağırlamaktır içinde biliyorum
örtülerine unutma beni çiçekleri takıyorum
şimdi yaşama hakkım sana
gel de yağmurumdan iç
seni seviyorum
 
---> Mavi bir düşüm ben düşmemek için uğraşan.

Bir erkeği normalde de ağlatması zordur.
Bir erkek duyguları…nı göstermez belli etmez onları.
Kendi içine atar orada sindirir bitirir.
Kendi duygularının kendi paratoneridir bir nevi.
Ama bir erkek ağladığında asla sahte olmaz gözyaşları.
Bir erkek ağladığında yürekten ağlar.
Acısını ta derinlerde yaşıyordur artık içine atamayacağı kadar yoğun hissediyor demektir.
Pişmandır demektir.
Suçluluk duygusu üzüntü kaybetmişlik hepsi bir aradadır.
Çünkü bir erkek sadece;
gerçekten değer verdiği hayatından büyük bir parçası koparsa ağlar.
Erkekler; çocuktan farksızdır…
Ve çocuklar.. En sevdikleri şey elinden alınınca ağlar..
Hıçkıra hıçkıra ağlar!
 
---> Mavi bir düşüm ben düşmemek için uğraşan.

"Bir acı kahvenin kırk yıl hatırı varsa
Senin kahve gözlerinin bin yıl hatırı var vefasızım"

Yolumuz buraya kadarmış be kahve gözlüm
Artık
Tersine akan bir nehir gibi
Yıkılmış bir şehir gibi
Suya yazılmış bir şiir gibi
Adımı unut
Yalnızlığın boşluğunda
Gecelerin loşluğunda
Sensizliğin sonrasında
Bil ki
Beş para etmiyor umut
Etmiyor be kahve gözlüm

Yalan yanlış
Kırık dökük yaşadık biz bu aşkı
Erken emekli olduk biz bu sevdadan
Biliyorsun
Hep direkten döndü umutlarımız
Hep kendi kalemize attık gollerimizi
Ne acemi bahçıvanmışız meğer ikimiz
Açmadan soldurduk güllerimizi
Açmadan soldurduk be kahve gözlüm

Şimdi yüreğim mutsuzluğun hedef tahtası
Bir değirmen taşı gibi ezip geçtin yarınlarımı
Sokaklara sığmıyor bu dev yalnızlığım
Bu cumartesiler
Bir gün beni öldürecek biliyorum
Çığlık çığlığa şiirlerim yine de seni istiyor bana inat
Ama son kurşun yemiş bu sevdaya
Yetmiyor şımarık pişmanlıklar
Yetmiyor be kahve gözlüm

Bir isyan faslıdır şimdi bu suskunluğum
Hovardaca harcanan mevsimlere
Bu kaçışlara bu gelgitlere
Ömrümüze kesilmiş biletlere
İsyanımdır bu acı acı gülüşüm
Oysa
Kaç kez sildim seni haritamdan
Kaç kez mil çektim o kahve gözlere
Gel gör ki
Kendime bile geçmiyor artık sözüm
İşte bir kürek mahkumu
İşte bir yürek mahkumu
Kapında yine
Bitmedi bu kara sevda
Bitmiyor be kahve gözlüm.
 
---> Mavi bir düşüm ben düşmemek için uğraşan.

Gariptir İnsanoğlu;

Yürümez,

Sevmez,

Mektup Yazmaz,

Ağlamaz,

ve Dua Etmez..

Sonra da Mutlu Olamıyorum Der ..

Ali Çolak
 
---> Mavi bir düşüm ben düşmemek için uğraşan.

Ne sözlerim yetişti ömrüne,
Ne kelimelerim varabildi gönlüne.



Bütün bu yaşanmış yalanların ardından
İçerimde ağlayan,
Bedenimde kanayan,
Özümde azap çeken bir sen hala var.


Her nerede ne halt ediyorsan bil ;
“ Gitmekle bitmiyor sevda ”
 
---> Mavi bir düşüm ben düşmemek için uğraşan.

Yavaş yavaş ölürler
Seyahat etmeyenler.
Yavaş yavaş ölürler
Okumayanlar, müzik dinlemeyenler,
Vicdanlarında hoşgörüyü barındıramayanlar.

Yavaş yavaş ölürler
Alışkanlıklarına esir olanlar,
Her gün aynı yolları yürüyenler,
Ufuklarını genişletmeyen ve değiştirmeyenler,
Elbiselerinin rengini değiştirme riskine bile
girmeyenler,
Bir yabancı ile konuşmayanlar.

Yavaş yavaş ölürler
Heyecanlardan kaçınanlar,
Tamir edilen kırık kalplerin gözlerindeki pırıltıyı
görmek istemekten kaçınanlar.

Yavaş yavaş ölürler
Aşkta veya işte bedbaht olup yön değiştirmeyenler,
Rüyalarını gerçekleştirmek için risk almayanlar,
Hayatlarında bir kez dahi mantıklı tavsiyelerin dışına
çıkmamış olanlar

Pablo Neruda
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol puff
Geri
Üst