---> Lefter Küçükandonyadis
Çok değil tam 12 saat oluyor yüreğinde çubuklu forma, sırtında kanarya’nın kanatları uçtun gittin yanımızdan. Yetişemedim sana, tutamadım seni, peşinden de gelemedim. Öyle kala kaldım ardında çalımyemiş defans oyuncusu gibi. Son şutunu çok sert çektin, ağları bilmiyorum ama kalbimi deldin geçtin Lefter Baba…
Bir yazı yazıyordum o sırada ulu çınarı yıkmak adına oynanan oyunlar hakkında. Tam yazıyı bitirdim derken telefon çaldı. Kaldırdım ahizeyi, kaşı taraftan babamın sesi geldi titreyerek, “Gökhan, ben baban Lefter’i kaybettik yavrum. Başımız sağolsun”. Bir kelime konuşamadık üzerine. Bitmişti kalem, dolmuştu defter… Gözlerimden yaşlar gelmeye başladı.
O saatten beri hala ağlıyorum. 3 Temmuz’dan beri birikmiş göz yaşı başladı akmaya daha da durmuyor. 6 aydır uykusuzuz ama bu gece hepsinden zor bir türlü geçmek bilmiyor. Seni hasta yatağında Aziz Başkanla son bir defa daha görüştüremedik içim onada yanıyor.
Bu kadar kuşatmanın altında, böyle bir karanlıkta ayrıldın buradan
Geride içimizde derin bir sızıyla bizler kaldık
Belki bedenimiz biraz daha zayıf, biraz daha yorgunuz bugün
Ama sana söz düşürmeyeceğiz bayrağı yere
Sana söz kirlettirmeyeceğiz çubukluyu
Hepimizi teker teker yakmadan yakamayacaklar bu ulu çınarı
Bitsede kalem, dolsada defter…
Biz buradayız,
Gözün arkada kalmasın LEFTER!
Mekanın cennet olsun Büyük Usta, zamanı geldiğinde yeniden kavuşmak dileğiyle…