Kücük İskender Şiirleri, Kücük İskender'in Tüm Şiirleri

---> Kücük İskender Şiirleri, Kücük İskender'in Tüm Şiirleri

Bıraktın Beni

şeytanın beline sardığı kuşakla bağlayıp gözlerimi
bu korkunç tuzlu yutkunmanın orta yerine bıraktılar beni
bıraktın beni
o tahta balerinin yırtık bacaklarında benim tebliğimden
bir yansıma bir sıçrayış
gece üçte uyanıp başladım alkışlamaya,bıraktın beni;

yazı sorguya aldılar
işkencede kısa kalbim
dolaşıyorum yeni yanmış lisenin koridorlarında
da sözlüye kaldırılıyor ilk sevgilim intihar
ben hiç ders çalışmadım senden başka, bıraktın beni;



kibar bir ******yum ben, bunu da yazdım kumsala,
tırnaklarına gözyaşı ojeleri süren

artmayacağım, eksilmekti sevişmelerimiz
bunun için her gün bir çocuk öldürüyorum
parmaklarım bir ferman gibi açılıyor gırtlağında
bir güle saati sormak değil mi çekip gitmenin öncesi
eğilip bir kediyi okşamak olmasın
geri gelmek istemenin en büyük delili;
bıraktın beni.
yanıtım: anlayacaktık zaten sıkıldığımızı ve bunun
böyle bungun, kırışık sürmeyeceğini
kahverengiye çevirdi yaşadığım sevdalar beni
türkçeler yetmedi karardıkça parlayan şarkıma
girdiğim bahçede yitti sidikli ömrüm
sanki
bir tren raydan çıktı vücudumda
bıraktın beni.

yıkandım ateşin suyunda
gümüşlendim kurşunlandım
neşter perisiyim şimdilerdeyse
yüksek sesle güldüm buna
bunu da- bunu da yazdım kumsala
kendi çevremi
üçyüz altmış beş günde döndüm sana döndüm dön bana

kurtarılmaz ayrılıklar mı yaşıyoruz çarparak söğütlere
uğrunda ölünecekleri mi gömüyoruz güneşin battığı yere!
aşk, çekim eki almıyor,başka uyaklarla kalıyor ayakta bıraktın beni
aşk, artık korkak bir zamir gibi
sabah akşam sağına soluna jilet atmakta
bu bir lisan-ı hafidir ki ruha dolmakta
yalnızlık okuma-yazma bilmiyor
siz sürdürün kentinizi
komik sarhoşluklarınızı- sahte öpüşmelerinizi
girin kalabalığa pazaryerlerine otobüslere bıraktın beni;

kaybolun yüzünüzde
siz sürdürün kentinizi
yangınınızı ben alıyorum, depremlerinizi
sel baskınlarınızı, salgınlarınızı
afetleri götürüyorum muazzam aşklarınızdan

şeytanın beline sardığı kuşakla bağlayıp gözlerimi
bu korkunç tuzlu yutkunmanın orta yerine bıraktınız beni!
içime beton bir martı döktünüz
içime batırdınız ceylan kemiğini!

sevgi kubilay'ıydım ben
keserek bileklerimi nankör bir testereyle
kopuk ellerimi dolaştırdınız bir sopa ucunda tüm yeryüzünde
şiir yazdırmadınız bana şiirime döndüm sana döndüm
dön bana

siz sürdürün kentinizi
ben sizin payınıza nasıl olsa
yaşıyorum trajedilerinizi
muazzam aşklarınızdaki!

Küçük İskender
 
---> Kücük İskender Şiirleri, Kücük İskender'in Tüm Şiirleri


Bilmiyorbilmesin

adını açıklamıyor parmakları arasında hızla
çevirirken tanrının entarisini geriye dönüp
baksak ta erik bahçelerinin de ardındaki
kuyuya derisini boşaltan çocuğun annesi
o kadın, müzik kutumda kalan balerin
kapıyı çaldığı kış gecesinde koltuğunun
altında birkaç karakalem çalışması ve
üşümüş, ıslanmış bir film karesi gibi kaç/
tığı adadan yanına alabildiği ödül:
çeyiz niyetine ölüm ve beyaz mürekkep
şişesi şekerli dudaklarda son dansının
genç çalgıcısının eriyen kaslarıyla
devşirdiği hastalık matinesi!
kalın ayak bileklerine halhal diye bağlanan
yavru yılanbalığının gözlerine yerleşen inci;
o halayıkların yıkadığı gri bakire!
ahlaksız tanrıça!

tırnaklarımı geçirip pençelerinin iki
kanadını açarcasına iki yana yırtıverdiğim
göğüskafesindeki zarif al kumru! adını
açıklamıyor parmakları arasında hızla
çevirirken tanrının papucunu geriye dönüp
fırlatsak da yeryüzünün de ardındaki
göçebe suya tersini boşaltan çocuğun resmi
o fotoğraf, nüfus kağıdımda kalan suretin
taşa uzandığı sessizlikte matemdeki puhuların
düşlerinde birkaç tecrit münakaşası ve
yığıldığı, kaderi kabullendiği gibi kaç/
tığı hayattan yanına alabildiği ödül:
ışık niyetine çığlık ve yarısı yanmış beyaz
bir gül makinesi!

Küçük İskender
 
---> Kücük İskender Şiirleri, Kücük İskender'in Tüm Şiirleri


Bir


gel süs! çılgınlığımı gecele

son fırsatım ben! beni benimle büyüle!

kendimden çıkan yılan! sok beni büyüyle!

nerdesin süs! nasıl bir haberim bilemem!

ters mi döndüm, doğru mu yüzüm!

kime hamileyim! kim doğurur beni yeniden!

yüreğimin civarlarındaki küle gideceğim!

aşk! seni kirime sabitleyeceğim! istiyorum!

bir tutuşma biçimiyim, Kuran'ım, ateş rahlemdedir!

çığrından çıkan bedenimi çağına iade ediyorum!

buz tutmuş bir ruhum ben!

erirsem geri dönemem!

Küçük İskender
 
---> Kücük İskender Şiirleri, Kücük İskender'in Tüm Şiirleri

Bir Ayrılığın Anotomisi

dün gece, ağzından ağzıma fışkıran sözcükler
-bir ihanet nüvesi-
ve o gize bürünmüş yaşlı masal kahramanları
ve 'sen sus çocuk' gag'leriyle süslü tiratlar
ve perde kapandı! artık tiyatrolar hela olacak!

artık ayrıldık, aşkımız bir rüzgâr gibi geçti!
aşkımız bir günahtı, ve bir yaz günü bitti!
unut sana yazdıklarımı ve unut sevişmelerimizi
memelerini geri al ve geri ver penisimi

ulan istanbul! bu bana reva mıdır?
ulan o denli sevmişim, müstahak mıdır?
siktirip gidiyorum başınızın çaresine bakın
arabesk dinleyeceğim işte!
rakı içeceğim
intihar edeceğim
kıçınıza kına yakın!

Küçük İskender
 
---> Kücük İskender Şiirleri, Kücük İskender'in Tüm Şiirleri

Bir Martıyı Ağlatın Sen 2

sonra sabaha karşı bir ceren de ölür

benzin istasyonlarına çektiğin
otomobilden akan yeşil yaşlar
neyin nesi bir sabit aşkın tasviri,
suyun uykusu yok! su rüya işitmez artık!
indirin beni senin yüzünden

ucuz peynirler, ah kötü şaraplarla
ucuz hüzünler, ah kötü hatıralarla
geçtigeçtigeçti geç'ti ömrümüz
o zaman keserim ben de kötü kollarımı
ucuz jiletlerle
o zaman inlerim ben de kötü çocuklar
ucuz sevişmelerle
hep bir boka batmış hokkabaz fırlar
yaralaran
yaralardan lav gelir meni gelir
lav meniye bulanır ihanete dökülür
eskimiş sevgililer bulup geceleri
dövüşürüm sokak sokak
tırnaklarımı söke söke dirilir ihtiras

sen bir cam kırığısın kalbime gömülü
ilerliyorsun yavaş yavaş kanatarak
ha varlığın ha bir angın
ha temaslar ha bir kuran
farketmedi yağmur hiçbirimizi!
kaçışacağız içimize
karışacağız seninle hayat zerrelerine
senin avucunda bir tül ipliği kırıntısı
benim saçlarımda bir güz ikindiciği

karının biri arebesk okuyacak adımıza
içip içip sapıtacak birileri bizim için
sonra.. sonra, unutulacağız bir gün
derin bir yorgunluk kalacak yerimizde..

'bir martıyı ağlattın ben bir çocuk
sen bir çocuk intihar eder artık'

Küçük İskender
 
---> Kücük İskender Şiirleri, Kücük İskender'in Tüm Şiirleri

Bir Martıyı Ağlattın Sen

bir martıyı ağlattın iste
bir çocuk garanti intihar eder artık
kütür kütür küfrediyor gece imanıma
bir yaprak kırılıp suya düşüyor
su yaralanıyor su kanıyor şelale!

ah nasıl titredim tensiz
bir piyanist büküldü sanki
kesişen ayrışık doğrular gibi
çarpışıverdim yüzünle. Yüzün
öyle düzgün suna bir el yazısı
yüzün yüzüme aksedince
yüzün ayna alnımda
yüzün uzun hüzünlü bir alınyazısı!

bitmemiş bir ömrün yalanısın
sen: kabuslarımın tabiri
çocukluğumun arta kalanısın!
öldüreceğim kendimi dudaklarınla
dudakların etle, şehvetle seferber
sen! bana inen son kutsal kitap
son fakir yatır
son aciz peygamber!

bir martıyı ağlattın iste
bir çocuk garanti intihar eder artık

Küçük İskender
 
---> Kücük İskender Şiirleri, Kücük İskender'in Tüm Şiirleri

Bir Nedeni Yok Yalnızca Öptüm

Dudaklarım gerisin geriye çekildi; ağdalı bir sıvının ağır ağır örttüğü, korkunun biçim kazanıp ayağa kalktığı ve ‘hey bana bir şeyler söylemenin vakti geldi’ dediği zamanlarda bekledim seni; gözlerimi kapadım. Bekledim. Beklerken, özlemenin hangi geçitleri geçilmez kıldığını, hangi duyguların insanı hayata kazandırdığını, basite indirgenmiş hüzünlerin geceleri dinlenmeye müsait şarkılarla şahlandığını anlatamadım. Evet, bilmiyordum. Bilmiyordum, kelimelerden arınmış bir cümle kurar gibi sevişmeyi. Sevişirken sözlük kullanıyordum hala. Ama, seni seviyordum. Ve sevdiğimi, sevgimi anlatma telaşıyla hata üstüne hata yapıyordum sana. Sana yaklaşamıyordum. Yasaklanmıştın adeta. Çiğnemeye çalıştığım yasak olsan da, uzak dursan da, o korkunç şeklini korusan da, farketmiyordu hiçbir şey. Küçük bir ateş. Küçücük bir ateştin sen. Sönmekten ürken bir ateş. Bir su damlasıyla bütün görkemini kaybedebilecek bir ateş. Aşkın mecali kalmamıştı. Sessizce sokuldum yanına. Acıyla irkildin. Gülümsedim. Gülümsememe anlam veremedin elbette. Kimdi bu? Ne istiyordu? Tanımadığın biri. Hatıralarını darmadağın etmeyi planlamış bir yabancı. Fuzuli bir beden, karşındaki. Usulca uzandım,

Bir nedeni yok. Yalnızca öptüm.

Kimi geceler penceremden uzayı seyrederim. Uzayın adını ben koymadım. Uzayın adını yıldızlar, gezegenler kendi aralarında kararlaştırmışlar. Rahatlatır beni o. Bütün yağmurlar, uzayın derinliklerinden gelip yağar diye düşünürüm. Yağmurlar başka galaksilerden gelip yağar. Romantizme uyum sağlamak için de değil. Öyle. İşin gerçeği budur. Yağmurlar, bu dünyaya ait sanma. Bembeyaz bir yalnızlığın olmalı senin de. Lekesiz bir yalnızlık. Lekelenmeye müsait bir yalnızlık. Tedirginliğini buna bağlıyorum seni seyrederken. Pişmansın. Pişmansın kapıp koyveremediğin için sanki. Elinde olsa, avaz avaz bağıracaksın sokaklarda. ‘Neyim ben? ! ’ diye haykıracaksın. Olmuyor tabii. Olmuyor. Sıyrılır gibi lüzumsuz bir yerden, sıyrılıp kendi affına sığınıyorsun. Beni anlayacağın günler gelecek. Beni de göreceksin. Benimle tamamlanacak bir şeye benziyorsun çünkü. Korkma lütfen,

Bir nedeni yok. Yalnızca öptüm.

Çocukluğumdan söz etmek isterim sana, eğer sıkılmazsan. Bir gün otururuz evde, ben sana hayatımı anlatırım dakika dakika. Kaç yaşımdaysam, o kadar yıl sürer konuşmam. Çay pişiririz. Çaydanlığa su yerine votka koyarız sen dilersen. Sonra da sen anlatırsın: Sevdiğin filmleri, sevdiğin parçaları, sevdiğin canlıları, sevdiğin... hep sevdiğin şeylerden konu açarsın. Ben sıkılmam. Ben seninle sıkılmamayı seni ararken öğrendim. Seni hayal ederken keşfettim sıkılmamanın azametini. Bir insan, bir insanı sıkamaz. Bir insan canı isterse sıkılır. Hacimler açarım sana içimde, dolman için, oraya akman için. Hacimler açarsın bana; çağlayarak gelirim. Endişelenmen gereksiz,

Bir nedeni yok. Yalnızca öptüm.

Olması gerektiği kadar fedakar biriyim aslında; daha fazlasını umma açıkçası. Endişelerim, ideallerim, halletmeye çalıştığım meselelerim var. Başkalaşmaya çalışıyorum. Gözardı edilmiş tutumlar edinmek hoş. Değişmek, hiç de zor değil. Yalnızca özgür olabilsem, sorun kalmayacakmış gibi sanki. Anlaşılmak istiyorum: sevdiğim bir şarkıyı herhangi biriyle paylaşırken aynı duyguları hissetmek arzusu bu. Evet, tıpkı bu. Sese, ahenge kapılırken, kendini müziğin ritmine verirken yanında bir diğerinin olabilmesi; görkemli bir anda birlikte sadeleşebilmek. Birlikte dansedebilmek gibi. Sen hastayken başucunda birinin sabaha kadar oturması gibi. Arada bir alnındaki teri silmesi, üstünün açılmamasına dikkat etmesi gibi. Bir başkası için hayatta kalma çabası gibi sanki. Ölmek için değil, yaşamak için uğraşmak gibi. Ummadan, hayal etmeden, sıradan, olduğu gibi.doğal. Ve ciddi. Ciddi ciddi hayatla mücadele edebilme gücü. Bu gücü yanyanayken yaratabilme yeteneği. Ben bu yeteneğin bir parçası olarak sokuluyorum sana. Masallarla geliyorum. Efsanelerle geliyorum. Herhangi bir insanın birikimiyle geliyorum aslında. Artniyetsizim. İnan,

Bir nedeni yok. Yalnızca öptüm.

Bazı sorulara cevap bulamadım; kuşkusuz gerekli de değildi bu. Soruyu soru halinde bırakıp sahici yanını korumaya çalışmam, cehalet mi sanıldı acaba? ! Bedenlerin bedenlerden istedikleri, ruhların, ruhlardan çıkarttıkları, karşılıklı acıların birbirlerinin etkisini arttırdıkları vakitlerde düştün aklıma. Aklıma yayıldın. Ne kaybedebilir, ne kazanabilirdim ki artık: Ortadaydım işte! Bir başkasının mal varlığına dönüşmeden yaşayabilmenin yalnızlığıydı bu. Hayır! Melankoli diye adlandırma bu durumu; ortak bir açı yakalayamama sorunu galiba. Her kadın gibi doğurmak hevesi, her erkek gibi dağların doruklarında biraz gözden ırak hüzünlenme denemeleri aslında. Kusura bakma, kafam biraz dağınık,

Bir nedeni yok. Yalnızca öptüm.

İnsan inandığı şeyler uğruna muhteşem hatalar da yapabilir. Kızmamalısın. Darılmamalısın eğer bir kardeşlik varsa aranızda. Sevgi, hoşgörü takıntıları da değil. Bir elmanın kırmızı olması, bir gülün öyle kokması, bir derdin halledilmesinin ardından gelen ferahlık kadar sıradan ve güzeldir hata yapmak da. Aşka çılgınlığın yakıştığı çağları neden unutalım? Neden tarihin çuvalına tıkalım tatlı serseriliği, az biraz sergüzeşt olmayı? ! Ilımlılık mı kurtaracak insanlığı? Alttan alma mı örtecek bunca çirkefi, zorluğu, belayı? Demokrasi, senin saçlarından güzel olamaz. Senin yüzünden daha güzel olamaz krediler, faizler, repolar, tahviller. Dünyanın en uzun gecesi 21 aralık değil, beni terkettiğin gecedir. Beni üzdüğün, yorduğun, yıprattığın gecedir. Bir kabahat mi gerçekten kendi dışında birine hayranlık beslemek? ! Gerçekten kırıyorsun beni,

Bir nedeni yok. Yalnızca öptüm.

Birinin peşindeyim ben; tanımsız bıraktığım birinin. Sessizliğin doyurduğu, biçimli ve endişeli birinin. Düşüncelerimi zapteden, kelimelerimi korkutan birinin. Yanında huzurlu uyuduğum, mutlu uyandığım birinin. Onunla olmakla, onunla birlikte yaşamakla gizli bir gurur duyduğum, asla kıskançlığa ya da sahiplenmeye dönüşmeyen bir tutkuyla bağlandığım birinin. Onu arıyorum göğe her baktığımda; bir melek gibi uzanıp yüzüme dokunacağını tasarlıyorum. Bütün aşkların payına düşen şiddetten arınmış, başkalarına aynı/ birbirimize farklı koktuğumuz bir sevginin yolu bu. Cesaretimi ondan alıyorum pervasızca ve yine ona ben cesaret veriyorum mücadele ruhunda. Bir sır gibi saklıyoruz misafirliğimizi. Hüzün bitince geri döneceğiz çağımıza. İnsanlığa karışmaya hazır yapışık kalpler taşıyoruz aşkımızda. Bizim aşkımız hakikaten beden gücü gerektiriyor akıl kadar. Yapacak çok işimiz var. Dövüşecek çok düşmanımız var. Kucaklayacak çok arkadaşımız var. Bizim sebebimiz bu. Bizim fazlalığımız bu. Belki de iksirimiz. Kanayan yüzlerle çevrili bir gezegende, fırtınaya karışan bellek tozlarımızla, erdemlerimizle, ideallerimizle ayaktayız. Yalan söylemiyorum

Bir nedeni yok. Yalnızca öptüm.

Evet, sen de isterdin sanırım huzurlu yaşayabileceğin bir hayatın planlarını yapabilmeyi; kolaya indirgenmiş, biraz fazlayı aşırılıkta aramayan, ölçülü bir heyecanla kritersiz bir maceraya aday kahraman olmayı. “Rüzgara dur, yağmura yağma, mevsime değiş” demeyi; doğru, hepimizde biraz tanrıyı kıskanmak var galiba. Bütün günahlar da buradan kaynaklanıyor adeta. Hırslarımızın, çekincelerimizin odağı burası. Kazanmaktan çok, kaybetmeyi göze alabiliyoruz. Çikolata bile kurtlanabilir. Dondurma erir. Çiçek solar. Galiba önemli olan, onları yerinde yaşamak, yerinde korumak! Birer hatıraya dönüşseler bile! Kaç ölüme kaç doğuma şahit olduğunu hatırlayabiliyor musun? Sevmek, ifade edebilmek kadar, ifadeyi unutmamaktır da.

Şimdi sessizce uzaklaşmalıyım. Çünkü beni anlamadığını, anlamak için uğraşmadığını, hatta bunu önemsemediğini biliyorum. Aynı otobandaydık ve birimiz birimizin yanından geçip gitti. Hafızasızlığı, gurur saymanın adil yanı! . Hangimiz süratliydik; önemi kalmadı. Hangimiz daha özveriliydik; bunun da.. umarım mutlu olursun. Bunu bir çöküntü anında da söylemiyorum. Hiç kimse aldatmadı ötekini; yalnızca böyleydik işte! . Yüzüme öyle bakma nefretle,

Bir nedeni yok. Yalnızca öptüm.

Benden uzaklaştıkça, bana ait olandan yakanı sıyırdıkça rahatlayacağını, herşeye yeniden başlayabileceğini sanıyorsun. Kimbilir, doğrudur belki de! . Adımın yaşamadığı, adımın özlemle anılmadığı yerlerde kime umut verebilirim ki zaten? Romantizmin tehlikesi büyük! Romantizmin tehlikesi büyük! Romantizmin esrarı büyüleyici! Romantizmin kanına girdiği insanlar bencil ve hırslı!
Ben seninle birlikte yaşlanabilecek kadar erken yola çıkmayı istemiştim; maceramız uzundu çünkü. Maceramızın tahakküm altına alınamayacak kadar mükemmel olması, donanımımızla ilişkiliydi. Ynni, sen ne kadar sevecensen, ben ne kadar yıpratıcıysam.. o da o kadar mükemmeldi. Özveri denebilir buna. Evet, buna özveri demek beni mutlu ediyor. İnsan, özverinin çocuklara ad olarak verilebileceği bir dünyada tanımını kaybediyor. Bu kaybedişteki kaosun ritmiyle çekiliyorum sana. Sen bir mıknatıssın şeffaf ve ben, çekilirken sana içimdeki alelade metal parçalarıyla, kan şekerim düşüyor, ağzım düşüyor, ellerim.. en çok da ellerim düşüyor! . Sakın ha üstüne alınma,

Bir nedeni yok. Yalnızca öptüm.

Ben seni kırmak için yaratılmadım. Uzun zamandır seni planlıyorum haksızca; cezalandırılacak kadar mı yabancı, tanınmaz ve suç yüklüydüm? ! Belki; seni çok yıprattığımın, bıraktığımın elbette farkına vardım, ama herşey mi benim aleyhte varoluşumla açıklanabilir? ! Beni, başta sana olmak üzere kimliklere karşı saldırganlaştıran koşulları tek başıma ben mi oluşturdum? Seni kaybettim. Bunu biliyorum. Seni kaybettiğimi sen çekip gitmeden önce de biliyordum. Ortadaydı. Bedel ve kefalet ortadaydı.. senin hakkında bir satır yazmamaya çalışmamın nedenini hiç düşündün mü? ! Sana ait olanları içten içe koruma uğraşı mıydı sanki bu: kuşkusuz. Hala da saygıyla ağlıyorum. Büyük bir tesadüfe yenildim, büyük bir eksen kaymasıyla, sihirbazın şapkasında sıkışıp kalan tavşan gibi,

Bir nedeni yok. Yalnızca öptüm.

Elbette kızıyorsun bana; belki en çok da bu zayıflığıma kızıyorsun: Tedirginliğime, seni kaybetme endişeme, telaşıma, şaşkınlığıma, titreyişime, ürpermem, anlamlarını anlamamış kelimelerle yetinmeme, müzakerelerde bulunmama, buhranların yorduğu bir gençlik yaşamama, bilincimi sana yönlendirmeme, sürekli sürekli içmeme, kelimlerin kifayetsiz olma durumuna, vesaireye vesaireye.. İnadıma öfkeleniyorsun. Seni bırakmama, seni özgürlüğüne salmama hiddetleniyorsun. Bu da aşk işte! Bu da entrika! Bu da soysuzlaşmanın, aşkın getirdiği dalaveralarla kendine kilitlenmenin başka bir çeşidi! Peki anahtar nerede sevgilim? ! peki anahtarın üzerindeki yivler kimin eseri? ! Dur, dur, bağırma,

Bir nedeni yok. Yalnızca öptüm.

Bunlar da geçecek şüphesiz. Seni unutmama kaç yüzyıl kaldı ki.. bir küsme, bir burulma biçimiyle gidişinin ardından şehrin gri cephelerine fevkalade ağır bir el bombası gibi düşen bunaltının bıraktığı korkunç acının unutulmasına kaç yüzyıl kaldı ki.. Yaralandım. Bütün noktalarımdaki nöbetçiler de yaralandı. Çığrından çıkmış bir ayaklanma gibi ağlamakta yalnızlığım. Bir gerçek aramıyorum felakete. Bir bahne göremiyorum arkadaşlarımın beni teselli etmek için söyledikleri kelimelerin hanesinde. Ama yokluğunu doldurmuyor sevda siyasetinin hançerleri. Ama bilemiyorum yağmurun ardından artık hangimiz suçlanacak.. Eğer hissediyorsan,

Bir nedeni yok. Yalnızca öptüm.

Ben sende ardı arkası kesilmeyen bir korku sevdim. Ben bir cüce çocuk sevdim sende sıska. Şiddetli ve hayret uyandıran manevralarla kendi kanına olan saplantılı aşkını sevdim. O rutubet kokan loş yüzündeki kanalizasyonları, az kelimeyle kurduğun cümlelerdeki gizli soru işaretlerini, barlardan çatlak bardak gibi atılmayı beklemeni, serserice patlamalarını, yuttuğun toplu iğneleri ve bir film hilesi hissi uyandıran utangaç hasret pozlarını sevdim. Dokunamadım sana. Parmakuçlarım neşterdi çünkü. Kırılan bir kemiğin sesiyle veda ederken,

Bir nedeni yok. Yalnızca öptüm.

Küçük İskender
 
---> Kücük İskender Şiirleri, Kücük İskender'in Tüm Şiirleri


Bir Organ Nakli Gibi Sevmiştim Seni


Bir organ nakli gibi sevmiştim seni;
Çürük gözlerine bağışlanan ellerim,
Yırtık dudaklarına bağışlanan şiirlerim..
Darmadağın kadınların,darmadağın ettiği erkekler gibi
Sevmiştim seni...
Çok eskitilmiş bir aşkın hatırlanması,
Sevgilinin resmi karşısında çocuksu bir iç kanaması
Aslında işin açıkçası;
Rüzgarın fırtınaya dönüşmesi gibi
Hayatına yönelik bombalı bir saldırı gibi
Geriye çekilirken herkesi öldürmek gibi

Sevmiştim seni...
Ruhum kan kaybederken nasıl tutarım seni şimdi deniz gibi,
Neticesi olmayan herhangi bir sebep gibi
Ortalık yerde durup dururken
Sevmiştim seni...
Atlara kalırsa çoktan kaybettik savaşı,
Mızraklar kırıldı,kalkanlar delindi,ganimetler paylaşıldı.
Kasaba meydanında birbirini dövmekten
Yorulan iki kovboy gibi,
Bir tabancanın namlusuyla tetiğiyle,
Kendisinden farklı,
Kendisinden ayrı,
Bir silahın şarjöründe tanışan iki soğuk mermi gibi,
Aynı bedene sıkılan iki el kurşun gibi,
Katille kurban arasında o birkaç saniyelik telaşla
Sevmiştim Seni...

Küçük İskender
 
---> Kücük İskender Şiirleri, Kücük İskender'in Tüm Şiirleri


Bir Yeryüzü Öznesi


1. gece gelen gece

yetmiyor münzevi kelimelerin kuytularına
pıhtılaşan çöl: yakıp yıkmak için bir kente
gittiğim günden beri biraz felç istemiştim
yeryüzünden, ve biraz öğütülmüştüm terle - -
bir ritmin bütün acizliğiyle çizildiğim
resim kağıtlarında beni bitiren kadın, o
sahte atölyenin eskimiş bir organı gibi
esrarlı bir dokuyla örtülmüştü portrem!

tabutumu dört siyah adam dışarı çıkarttı
dört siyah atın çektiği arabadaydı ruhum
dört gözlü doğanın prensesine giden yolda
devrildi tabut, şimdi tüm boşlukları doldururum,
der demez: tılsım gizlemiştim, bana sunulan
alkol harfleriyle oldu adım, çekilen silah
fırlatılan bir bıçak gibiydim o kadınla, bilirsin
katil bir kadın saklar bir parça içinde
her çocuk; ve yine bilirsin ki kimi aşklar
kediden firar etmiş keyifli bir öğle uykusudur

2. heves eden seda

içindeki heykele negatif bir kan aranıyor
kentin

bir yabancıyı idrak ediyorum

ki ilkokulu ne zor bitirdi yeryüzü
karnesinde tek kırık kalbim

derisini yitirmiş hayvan gibi gece
senden likör yapılmıyor ölüm

3. mr. pickwick'in son serüveni

s e v i y o r s u n b e n i, anladım:
güneş tutulması gibi gülümsemen çünkü;

ö z l ü y o r s u n b e n i, anladım:
öpmesen, hemen baban ölecek çünkü;

g i z l i y o r s u n b e n i, anladım:
ne vakit seni düşünsem,
yeryüzü evinden kaçıyor çünkü;

4. misafir cinayet

gülle tartışıyor karanfil çocukta
geri verilmeyecektir hüzün hülya; az daha;

ne *****grafi suresi ne de
atlıkarıncası dışa dönük kabe,
YERYÜZÜ!
çağırma vücudumu, artık orada değil!
sessiz film
oyunu kurallarıyla anlat bakışımı
sessiz film
gibi kalsın gururum anlaşılmadan
talanında;
dokunulmazlığılotuslarınınkuyularındauykuların,
bir sesli harf
gibi yalnızlığım
bir sessiz harf
gibi dudağımdayım

ürk! o çemberler içre yazılı rakamlar
çoktan yuttu seksek oynayan çocukları,
ve o seksek taşı
ve o seksek taşı
kim bilir hangi gezegenin
uydusu şimdi, sona eren baygın uzayda;

ya içeri dolarken artarsa eğer bir parça rüzgar
bana da ölüm ayırın, çok az vaktim var. velakin
bu kanayan gözü göbekdeliğimin
üstüne yerleştiren mecbur mecmua
bilinçaltım bir müze, hatıralara;
ey karanfil, tartışma gülle çocukta
komünist maestro bu gece sahne almayacak artık!

gidiyormuş:
ağırlaşır yağmurun iade etmediği karanlık
bırak gitsin:
hiçbir caddeye çıkmayacak o sokak artık

Küçük İskender
 
---> Kücük İskender Şiirleri, Kücük İskender'in Tüm Şiirleri

Birbirimizi Öldüreceğimizi Kimseye Söylemeyeceğim! ..

seni seviyordum ve
çocuk bahçelerinde intiharı düşünmek de artık yasaktı! ..

burnu kanayan bir lise öğrencisi taşıyordum kucağımda; galiba yaz da yeni başlamıştı; sıcaktı; sıcak, çırılçıplaktı! Rıhtımda Göksel Arsoy'un artizini dövüyorlardı; yönetmen, sigarasını suya bıraktı
-avuçlarımdaydın, avuçlarım çisildiyordu- ötedeki kahvede Alice, üç iskambiladam arkadaşıyla oynuyordu. Seni kalkan üsküdar vapurunun ardından denize fırlattım. Hüznümü karanlığa kotlayacağım. Düğün salonunun kapısından elinde
kanlı bir baltayla damat kıyafetli bir delikanlı çıktı, koştu koştu, kollarını çırpıyordu-sonra havalandı, uçtu gitti. Korkulu gözleriyle son karısını imzaladı.. Beşiktaş, baktı!

şiirlerimi yakmaktan vazgeçtim
senden sözetmeyi özlüyorum yalnızca
birbirimizi öldürmek için verdiğimiz söz, karşılıklı yemin
kimseye söylemedim
kimseye de söylemeyeceğim!
hep bir bukalemunu
ölümle yer değiştirmek için yaşadım ben...
gün oldu sarıdan tiksindim, ottan ürktüm
zamanı geldi içimde
burnu kanayan bir lise öğrencisi yarattım
ne kadar hırpalarsan hırpala bedenini
bir canı kendinden silkip atamazsın
insanı adaletle
aşkı herhangi bir çocukla değiştirmek için yaşadım..
uyruğum oldu sarı (saçların) , ota (gözlerine) taptım
küfrettim sana, lanet ettim, unuttuğunu sandım çoğu kez
ama ihanet etmedim verilen söze, edilen yemine
birbirimizi tanıdığımızı kimseye söylemedim
söylemeyeceğim de kimseye!

çocuk bahçelerinde intiharı düşünmek de artık yasaktı
seni seviyordum ve


9.mayıs.1988

Küçük İskender
 
---> Kücük İskender Şiirleri, Kücük İskender'in Tüm Şiirleri

Birinci İblis

yüksek kirlenmelerin özet tanrıları
iniş hızını arttırarak aşklarda,
uzaklaştırılmış kent ışıkları içinde
kendi ifadeleri üzerine uzanarak
rüya sondajlarının son huzursuz uleması
geciktirmişlerdir kimi yolların karanlığını;

unutmaktır ilk dinsel yorumu akşamın,
kesilmesi gibi elektriğin her vücutta
biçimlendirerek cam yüzlü feshi istenen
adamı
bir içki daha almaktır bardan, öncesizlik.

o halde, yazılan mektuplar neyin tümlecidir;
neyin içerlenmesidir başlangıç antları;
indirilen tek balta darbesiyle devrilmek
değil midir sözle aldatılan;

Küçük İskender
 
---> Kücük İskender Şiirleri, Kücük İskender'in Tüm Şiirleri

Birinci Uluma

büyük ağrı kaplayacak rıhtımını; kaç kalibre
bilmiyorum ruhum
at geliyor kişniyor
büyük ağrı kaplıyor
ve deniz üstüne birşeyler giyip gidiyor
ve deniz üstüne birşeyler
ve deniz susamış ona su ver
oyuğuma bi türlü yerleşmiyor aşk
aşk
taşıyorum yeryüzünden sana ne benim yüzümden
artık,
tenin ne olabilir ölüm varken
gel bıçağınla
taklit et kalbimi
sen saplamazsan eğer
bıçak küsecek
bıçak üstüne birşeyler giyip gidecek
büyük ağrı kaplayacak rıhtımını ve tekne yanarak
yan yatacak çocukluğumuza doğru paslanacak su

saçları taralı delikanlıları korkutmaz çünkü
kibar rüzgarlar

Küçük İskender
 
---> Kücük İskender Şiirleri, Kücük İskender'in Tüm Şiirleri

Birr Hhissim

bbu yyıl nne kkadar ççok ssevdim kkaçtım: : ttehdit aaltındayım
aaşk ççırağıyım, , bbiliyorum, , ööldürülürüm: : iişgal aaltındayım
iinan ddoğrudur bbazı hhayvanların rruhlarının oolduğu
yyazmayı ööğrenip ookumayı ssökememiş bbir yyavru ttanrı
ggibi
ddağlarındayımmm
aalkol, , uuyuşturucu vve sseks vve ssosyalizm vve aanarşizm vve
iiçimde ssağ kkalmış bbir yyaradılış
iiçimde ssağ kkoyulmayacak bbir hhis
ggünü ggecenin ssırtında ggeçeceksek eğer
eellerimi ttemizle
ggözlerimi ttemizle yyalvarırım ddayanamam
kkırk hhasretlik öömrüm vvar bbir hhissim
vvar zzindanlarında ssaklanan ggöndermeli ttutkular oo
hher yyere aalışkanlıklarıyla ggiden bbirileri ggibi, ,
nneredeysen ooraya ggömsünler kkoparttığım aağzımı
ddudaksızım aahlaksızım ssensizim bbiraz aanla ssev
kkabul kkabul
kkabul kkabuk
bbağlayarak aatan kkalbimin eefendisisin
bbir hhissim
vvar eefkarlarında ssaklanan göndermeli aavuntular oo
hher yyere kkendi bbalıklarıyla ggiden ookyanuslar ggibi, ,

228.ttemmuz.11992

Küçük İskender
 
---> Kücük İskender Şiirleri, Kücük İskender'in Tüm Şiirleri

Bis

Gelmeyeceksin..
beklemiyorum da..
telefon etme sakın..

Baskalarını oku..
beni degil..
artık siir yazmıyorum..

Kapıma dayanan postacıları, öldürerek geciriyorum vaktimi

Küçük İskender
 
---> Kücük İskender Şiirleri, Kücük İskender'in Tüm Şiirleri

Bodrum

Kim nereye kadar yabancıdır ki
elinde
tek sıkımlık tabancasıyla

Ve bir kent hayvanı edasıyla
kim nereye kadar yaşar ki
kendi ipliklerine inmişken mutant çocuklar

iki bahar arasında tutulmuş bir dilektir yaz

Küçük İskender
 
---> Kücük İskender Şiirleri, Kücük İskender'in Tüm Şiirleri

Bugünsüzlük

çizgi film dudaklarımızda bir süre rumi sürgün
bir sürü coşkusuz, bir sürü bugünsüz, bir sürü tanıdık

hüzün vardı

herkes herkesin dul annesi
herkes herkesin şefkatli adres defteri, makyaj çantası
herkes herkesin üvey sevgilisiydi ortalıkta
herkes herkesin ironisi, istanbul hatırası!
telaştan olacak ağızsız bir kadınla öpüşürken korkmak
gibi bir geceydi, gündüzdü, öğleydi, vakitsizlikti ya da
o kadardı.

hüzün var mıydı?
sonra bir acı
bir tutku veya
bir mavi gençlikli iliklere değin evliya /yağmur!
katlanarak büyüyordu tümörlü çocukluklarımız.
ardından
bir hırs
kıpkırmızı oluveriyordu içimizde
hissederdidiz, belki hissizlik derdiniz
içimiz dışımız öncelikle altyazısız!

sığacak mıyız bu sahte tiyatro salonlarına
bu kremasız sinemalara-galerilere hepimiz
hepimiz binebilecek miyiz bir anda
bizi bekleyen örme asansörlere!
kaçımızı alacak bu kabartma otobüsler, trenler eskaza
ve yine kaçımız sıkış sıkış yatabiliriz ki
bizler için açmış bahar çiçeği mezarlarda!
kırk buçuk santigrad derece gözlerimizde
küçücük su damlacıkları koşuşuyor sağa sola
evet! hüzün vardı. anımsadım.
sürç-ü insan ettikse affola!

Küçük İskender
 
---> Kücük İskender Şiirleri, Kücük İskender'in Tüm Şiirleri

Bundaslade

bir atlıkarınca yangını sonrası
isli, sıcak kemikleri çocukların.
-- çok tanrılı yalızlıkların
son akşam yemeği sofrası -- Toy siyah!

evcil kinler evcil hırslar besle bedeninde
ve körpe dakikalarda zor cinayetlerinin
ağzını kanla sil ağzını mor yakamozla yıka!

gözlerinde ve özlemlerinde bir yabacılaşma,
(oyuncak dudaklarımız plastik anılarımız var bizim
öyle hatırlıyorum)
kör paslı testereyle budadığım yüzün
dökülüyor avuçlarıma prizmatik
dökülüyor lunaparklarıyla senden. Neden
billur bir cinayetin heryerinde seksek oynardık?
yıldırım intiharlara paratoner ayyaşlıklarımız
kiremit dil parçaları kaydırırdık tükürüklerde
ve neden ipek tülbentlere örtülürdük sebepsizce?
kimdi o karakalem resmini yapan belleklerimizin
bastırılmış kağıttan yelkenlilere?

Küçük İskender
 
---> Kücük İskender Şiirleri, Kücük İskender'in Tüm Şiirleri

Burç

Yorucu böceklerin yaşlanışlarında
gizli durur mu acaba
bir sineğin gidip gelip cama çarpışı

Ve aslında insandan sonra hayat var mı
diye sorar mı bir çocuk
tanıştığı ilk manolyaya

yelelerine güneş takar mı çapkın atlar

Küçük İskender
 
---> Kücük İskender Şiirleri, Kücük İskender'in Tüm Şiirleri

Cam Makas

temmuz yırtılıyor yazın ortasında
küçük padişah ölmüş. ağlıyor alkolik lalası.
bach dinliyor benim karanfilim
dürbünlü tüfeğimin kabzasında verlaine'in
parmakizleri.
düşürüp kırıyorum cam makasımı.
hüzünlü bir şeyler çalıyor akordeonla eski mevsim.
polisiye bir aşk bizimkisi
polisiye bir caz dinlediğimiz
erken yaşlanır terkedenler
erken ölür ellerini ellerden alıp da gidenler
yakışmaz ayrılık
yakışmaz ihanet
sarıl bana
sarıl bana
beni sana davet et!

temmuz yırtılıyor yazın ortasında
gümüş çocukların birbirlerini seyretmekten
utandıkları bir yerlerde. sen! bana artık
rimbaud deme! büyük bir buz kalıbı içinde
sonsuz uykusunda köpek yüreğim!
arkama bakmadan öleceğim.

bir melek tıraş edecek saçlarımı
bir cin yıkayacak beni özsuyuyla
tertemiz entarilerimi giydirecekler sonra
gitmeme izin verme!
vals bitiyor
çiftler öpüşüyorlar usulca
usulca pelerinini açıyor sis
usulca dönüyor baş
zehirli içkimi uzatıyorum karşımdaki
satranç ustasına.
bir tarot destesinde buluyorum vesikalık resmimi
hangi kaderle çıkıyorsun karşıma
-karşım: nedir ki ellerim-
nasıl bir mutluluk mutluluğun
nedir senin sevdalarının kılavuzu
ödüllü bir hanımefendi gibi giriyorsun düşüme
talan ediyorsun
yakıyorsun
rüyalarım yanıyor
o zaman
ben de düşürüp kırıyorum cam makasımı

yalızlar bahçesinde
çiçeğiburnunda çiçeği topluyorum
peradaki bütün ampuller kırmızı
tramvaya binmiyor sokak sokak kendi
çocukluğumun troleybüslerini arıyorum

bir satyr'le sevişmemle başlıyor
çağımın gerisinde kalan hatıralarım
o zaman
bach dinliyor benim karanfilim

temmuz yırtılıyor yazın ortasında
başkalarının aşk mektuplarında buluşuyoruz.
yoruluyorum seni sevmekten
düşürüp kırıyorum cam makasımı.

28.ocak.1991
İstanbul,

Küçük İskender
 
---> Kücük İskender Şiirleri, Kücük İskender'in Tüm Şiirleri

Canitous

junkie can'a

Kelimelerden kurtulur ölen
mesafeler kendi tasarrufunca kısalır
çünkü can, biz gittiğimiz yerin hayvanıyız

Ne etin heybetindeki yüksek ateş tanrısı
ne de şuursuzca akraba çıkmak karşılar artık
hayat içersinde seninle benim yapışık kafataslarımızı

çünkü can, biz aynı ölüyü kemiren kurdun, olmayan ayaklarıyız

Küçük İskender
 
takipçi satın al
instagram takipçi hilesi
takipçi satın al
tiktok takipçi hilesi
vozol
antalya havalimanı transfer
Geri
Üst