---> Kitaplarla İlgili Yorumlarımız
1972 tarihinde darağcına çıkış öyküleri ve idam anları çok patetik bir üslupla anlatılmıştır. Bazı bölümlerinde şiirlere de yer verilen kitapta 30 sayfa Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan'ın fotoğraflarına (siyah-beyaz) ayrılmıştır.
Darağacında Üç Fidan, Mayıs 1976'da yayınlandı. Bu yapıt aynı adla (Darağacında Üç Fidan) belgesel anlatı tarzında on sekiz gün süren bir dizi yazıdan sonra kitaplaştırılmıştı. Dizi, yayını süresince hemen her gün ağır cezalık dava ve toplatma konusu ediliyordu. Kitaplaşan yapıt ağır baskılara uğradı. Sonunda kitap yasaklandı, dağıtılan ilk altı baskıdan raflarda kalanlar toplatıldı. Yedinci basımının kurşun dizgileri baskı makinesinden sökülerek el konuldu. 1980 Darbesi, kitap ağır ceza davaları ise sıkıyönetim mahkemelerine devredildi. Bunun üzerine yazar, 1980 yılında yurtdışına çıkmak zorunda kaldı ve 17 yıl politik sürgün hayatı yaşadı.
Darağacında Üç Fidan, 1988 yılında Yürekleri Şafakta Kıvılcımlar adıyla yeniden yayınlandı. Ama tekrar toplatıldı. Uzun süren hukukî mücadeleler sonrasında kitap için beraat kararı çıktı. Yazar Nihat Behram da 1996 yılında Türkiye'ye geri döndü. Tutuklandı, fakat kitabın beraat kararını kanıtlayarak serbest bırakıldı.
Darağacında Üç Fidan, 1998 yılında şu anki yayınevi tarafından yeniden piyasaya sürüldü. Kitabın yeni baskılarında, 30 sayfalık galerideki resimlerden birinin posteri bulunur.
Gökçe Fırat
Artık Susma Yorgun Demokrat
Bak acı bir şey söyleyeceğim sana, belki işkencede direnmiş satmamıştın davanı ama böyle yaparak satmadın mı sence?
Hani bizim kitabımızda “evde ağlayanların gözyaşlarını” düşünmeden, davaya adanmak vardı.
Bak, sakın içimizden dönek olanları örnek gösterip de, kendi reformculuğuna bahane üretme.
Bizi yıkan içimizden çıkan dönekler değil, sen ve senin gibilerin reformculuğu oldu.
Dönekler hep azınlıktaydı, üç beş kişiydi.
Ama binlerimiz reformculaştı.
Açık konuşalım kendi rahatını düşündün daha çok.
Evet çok bedel ödemiştin ve kendince bunların karşılığını görememiştin.
Ama biz zaten karşılık beklemeden koyulmamış mıydık bu yola?
Aslında davayı bırakmanın hiçbir mazeret yoktur, sen de biliyorsun.
Aslolan devrimci olmak ve devrimci kalmaktır.
Ölürken bile devrim için ölmektir, devrimci olarak ölebilmektir.
Sen, davayı satanları ya da bize gereken desteği vermeyen halkı bir kenara bırak ve kendi hesabını ver?
Verebiliyor musun?
İçindekiler
- “Artık Susma Yorgun Demokrat”
- Evet, En Ağır Travma Bu
- O Bu Dünyanın Gördüğü Tek Yıldızdı
- “Kürtler”in Nâzım’ı Yok mu?
- Kanla Arınırdık Kanla Kirleniyoruz
- Sine-i Millete
Şiirler
- Ahmet Kaya-Artık Susma Yorgun Demokrat.
- Ahmet Telli-Soluk Soluğa
- Arkadaş Z. Özger-Aşkla Sana
- Nâzım Hikmet-Mektup
- Nâzım Hikmet-Kuvâyı Milliye Destanı Beşinci Bap: 920'nin 16 Martı ve Manastırlı Hamdi Efendi ve
Reşadiyeli Veli Oğlu Memet'in Hikâyesi
Deniz Gezmiş Savunma
Türkiye’nin bağımsızlığından başka bir şey istemedim. Ve bu sebeple Amerikan emperyalizmine ve işbirlikçilerine karşı mücadele verdik. Bundan dolayı da ölümden korkmuyoruz. Onu ancak işbirlikçiler düşünsün. Ve ancak onlar kendi canının telaşına düşsün. Ve ben 24 yaşındayken kendimi Türkiye’nin bağımsızlığına armğan etmekten onur duyuyorum. Bu bağımsızlık düşüncesini mezara kadar götüreceğiz.
Sayın Savcı,
1. Amerikan emperyalizmi gayrî millîdir.
2. Ona ortaklık edenler ulusumuza ihanet etmişlerdir.
3. Emperyalizme karşı mücadele suç değildir, silahlı mücadele ise Anayasayı ihlâl değildir.
4. Gayrî millî olan emperyalizm ve ortaklarının sömürüsü, Anayasaya aykırıdır.
Buna göre iki şey var:
1. Eğer belli bir hata sonucu, iddianame ve mütalaayı hazırladınızsa, dikkatli
olunuz; idamını istediğiniz kişiler kasaplık koyun değildir ve siz savcısınız…
2. Yok eğer yaptığınızın bilincinde iseniz; yolunuz açık olsun.
Eroinle Dans, yalnızca bir eroin öyküsü değil. Sigara ve içkiyle başlayıp esrar, kokain, sakinleştirici ya da uyarıcı haplarla süren, uzun, upuzun bir yolun son noktası eroin.
Merak, macera arayışı, çarpık ilişkilerin yaşandığı arkadaş çevreleri, rastlantı sonucu içinde bulunulan topluluğa uyum çabaları, bu konulara en uzak duran kişileri bile nasıl da içine çekebiliyor. Romanın iki kahramanı Eylül ve Dünya’nın başına gelenler de bunlardan farklı değil.
Eylül, ailesinin biricik prensesi el bebek gül bebek büyütülmüş en iyi okullarda okutulmuş pırıl pırıl bir genç kız. Yolundan sapmasını haklı çıkaracak hiçbir dayanağı yok. Ancak, çok güçlü arkadaşlık ve dostluk bağları bazen bataklığa sürükleyebiliyor insanları. Eroinle Dans, hem güçlü bir arkadaşlığı, hem de böylesine güçlü bir arkadaşlığın sonuçlarını anlatıyor.
Okumanızı tavsiye edebileceğim en güzel kitaplar