karalamalarım

---> karalamalarım

Lanet Olsun !!!
Hani şehir dışına kaçıyorum ya sık sık kaçtığım yerde kalasım geliyo hep.
Ama hiç mi değişmez bu his, değişmiyor ! Beni iyi tanıyanlar,
ailemi ve yaşamımızı bilenler bu iş stresine bunca zamandır nasıl ve neden
katlandığıma anlam veremiyorlar.
Benim çalışmakla ilgili sıkıntım yok. Beni abuk sabuk işleyişler delirtiyor.
Para için dahi yapılmaz ama yapıyoruz işte. Tek bir işle uğraşmadığımızdan
hepsini takip etmek şart.
Benim şahsi tercihim sadece çalıştığımız insanlarla iletişim olmalı ve
işlerini halletmeliyim. Ama öyle olmuyor.
Sabahın kötü filanca ödemeyi ne zaman yapacak diye soruluyor
öğlen aynı filancanın ödemesi tekrar hatırlatılıyor
aralarda fırsat buldukça laf aynı filancaya geliyor
akşam yine aynı filanca ile bitiyor.
Ve bu filancalardan sistemde kayıtlı onlarca var !
Adamları aramaktan, aynı meseleyi hatırlatmaktan tiksindim !
Ben muhasebeci değilim üstelik !
İkili ilişkilerimi acayip derecede zedeleyen bu durum ve hiç hoşuma gitmiyor.
Kendi paramı birine borç versem ne zaman ödersin diye dahi sormam.
Ya giden para olarak bakacaksın ya da çok güvendiğin birine
vereceksin. Olayım budur ! Ama başkasının parasının peşine düşmek
kadar iğrendiğim durum yoktur.
Hani artık ne iş olsa yaparım abi pozisyonuna kaymış gibiyiz.
Çalıştığımız insanlarla ikili ilişkilerini iyi tutarak iş yap, peşinden abuk subuk
şekillerde ödemelerini iste ! Ben karşı taraf olsam asla ama asla çalışmam böyle
bi sistemle !!!!
Ama gel de anlat. Ben ayrılmak istiyorum dediğimde her şeyi güllük gülistanlık
görenler banka hesaplarıma, arabama, ofisteki konumuma, kılık kıyafetime bakıp
"bence devam etmelisin" havasına girdikleri an deliriyorum.
Para her yerden kazanılır, daha fazlasını da kazanırım bunca deneyimden
ve isimden sonra. Derdim bu değil ki !
Derdim huzurlu çalışmak. Sabahları kalktığımda ufff gene mi iş var,
ofiste gene kimbilir nelerle uğraşıcam, gene filancayı mı aramam gerekecek
diye düşünerek ömür geçer mi? Ben bariz işimden nefret ediyor hale
geldim. Ulan neciyim artık ben de bilmiyorum !
Ama kesin kararlıyım bu yıl böyle gitmeyecek. Bi kaç görüşme yaptım bile.
Yıllarca verdiğimiz emeği sömüren bu sistemin de allah belasını versin,
sistemi kuranın da, sistemden hoşnut olanın da.
Sabah sabah hiç motivasyonum kalmadı, hiç bişi yapasım da yok
zorunlu olarak yapacağım her iş beni daha da gerecek, akşam olduğunda
ohh nihayet bitti bu lanet gün dicem. Eee ömür bana böyle geçmez, geçmemeli.
Aklımı peynir ekmekle de yemedim, üç kuruşluk işler içinde kendimi yemeye
hiç niyetim yok.
Günün özeti belli oldu tüm sosyal paylaşımları gezineyim, lay lay lom yani.
Bu mudur olay ?
Tek bi cümlem var; lanet olsun....
 
---> karalamalarım

İnsan hiçbir zaman yeterince hazır olmuyor ama yıkılmıyor yine de.

Ama tüm bu sözcükler dürüstlükten başka bir işe yaramıyor
.





Kendine işkence etmek için kullandığın bazı sözcükler vardır.
Ya da kendini bulmak için altını çizdiğin satırlar her kitapta.
Bilirsin, ne ağırdır o sözcükler...
Dinlediğin şarkılar, izlediğin filmler...
Gözlerinden akan yaşla uyutulup, büyütüldüğün masallar...
Başka başka insanların durup dururken, paylaştığın acıları...
Umut etmekten vazgeçip pes etmenin kolaylığına kapıldığın zamanlar...
Göz kamaştırıcı başarıların ışığından koşarak uzaklaştığın anlar...
Acı çekmek kolaydır bir adam yüzünden, okunup biten bir mektup yüzünden belki;
yüzünde soluk bir tebessümün olur,
kendini acı içinde bulabilirsin ve acı belirsizlik yaratır hep.


Ne kadar zaman geçerse geçsin hiç bir şeyin değişmediğini anlatan tecrübelerin vardır.
Bilirsin tecrübeler sabit kalır çünkü hep.
Alışmaktan korktuğun için dokunmaktan vazgeçtiğin insanlar vardır.

Etrafında ki herkesi kendinden uzak tutmayı öğrenirsin, sana bir daha asla dokunamayacakları kadar uzak...
Elleri ellerine değerse bir yabacının; o kokuşmuş elleri hani, yakar kelimelerini, yanık kokarsın bir kez daha, bir kez daha...
Çok erken yorulduğunu sanmalarından söz etmiyorum.
Çok istediğin şeyler için bile sahiden savaşmayacak kadar yorulursun geceleri.
Gecelerin masallarla hiç bir ilgisi yoktur bu yüzden.
Bilirsin, geceye sırt çevirişini, boğazında yükselen yumrunun, onun yüreğinden çıktığını ama bilmez görünürsün.


Yağmurlu bir günde umudu anlatan şarkılar çalınır kulağına.
Herkesten gizlediğin ayrıntılarına gömülürsün o anlarda ve ayrıntıların içinde gizlenen insanlara...
Başından anlarsın bazı öykülerin kötü biteceğini.
Bitecek diye korkarsın; bu yüzden herşeyi durdurup durdurup başa sarmaya çalışırsın.
Hayatta ne olursa olsun gülünebilecek bir şeyler bulabilenlere imrenirsin; ağlamak için yanında kendinden başka kimsenin olmadığı zamanlarda...
Tutamazsın ne zamanı ne de sevdiklerini yanında.
En iyisi dersin...Bırakayım en iyisi kendi yoluna gitsin.
Sevmeden bağlanışların, seni bıraktığında kırılmayışın olur.
Sustuğunda konuşmadın diye pişman olursun, konuştuğunda ise susmadığın için kahrolursun.

Yatağına uzanıp tavana bakarken gidilecek bir yer olsa dersin.
Çok uzakta bilmem kaç yüzyıl hiç konuşmadan...
Biri seni çok severken neden birşeyler yapmadığını açıklayamadığın susuşların olur.
Hiç tanımadığın birinin sesini, sözcüklerini özlemek gibi
Bilirsin nerede bulacağını yine de; unuttuğun bir şehirde, başka kimselerde,tanımadığın kendinde...


Tıpkı çalan şarkı da ki gibi hayatın seni küçücük bıraktığı zamanlar vardır.
Dümdüz olduğun, dehşetle yok olduğun, yutulduğun...
Dokunduğun her şeyi bozduğun...
Hal böyleyken bile,
amaçsızlık üzerine düşünürken yani; birinin yalnızca birinin hayatında ki bütün görüntülerini silip onların yerini tüm görüntülerin ile alıverme planları yaparsın bencilce.
Yalnız olmaktan çok daha kötü şeyler vardır hep yalnız bırakılmak mesela.
Şansızlık dersin. Şansızlığınla ve imkansızlıklarla yüzleştiğin sabahlar çoğalınca büyümeye başlarsın.
Ne çok şeyi unutursun, ne çok şeyden vazgeçersin.
Ne çok azalır anlam sandığın sanrıların...
Duyduğun her söze ne çok inanırsın...
Kendine yanlış yollar çizmekte ne kadar da ustalaşırsın.
Hayal kırıklıkları çoğalır ve inanmaktan çok sorgulayışların...


İnsan olmanın çok rezil bir şey olduğunu anlamaların vardır.
Etrafında bir şeyler olup biter habire
Bize öğretilen gibi değildir zaten gerçek;
değilmiş yani...
İnsan doğduğu için değil, yaşamış olduğu için, yaşlandığı için ölmüyor.
Bir şeylerden ölüyormuş hep.


Bilmek İster misin?
Ben olsam bilmek istemezdim bütün bunları.
Her şeye rağmen bir şeylere katlanmak için sebep arardım ben olsam.
Bir gün herşey biriverecek nasılsa...
Birbirimize sarılmak için yalnızca bu bile yeterli bir sebeptir...
Bunu bilmek birbirimizi daha çok sevmemiz için yeterli bir neden olmalı...
Önce kendini...Sonra beni...Önce kendimi...Sonra seni...


Bilmek "anımsamaktır" biraz da, anımsayamıyorsan "elinden gelmektir" anlamı.
Yap elinden geleni sen...
Ben elimden geleni yaptım.
Benim için "anlamak" değil "varsaymaktır" bilmek bundan böyle...
Varsayım ki hala inanmıyoruz bir şeylere...
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers haber
vozol puff
Geri
Üst