karalamalarım

---> karalamalarım

Hayatı bazen çekilmez buluyorum. Sanırım o da beni çekilmez buluyor. Sonra ben de kendimi çekilmez buluyorum. Bu böyle sürüp gidiyor. Bazen içime koala kaçıyor. Hani şu süper tembel hayvan var ya o. Bazen de **** kaçıyor. Yiyorum yiyorum sonra duruyorum tekrar yiyorum. Bazen alıp başımı gidesim geliyor ama babam izin vermiyor. Bazen benimde -dizilerdeki gibi-, kafam çok bozulunca hep gittiğim bi'yer olsun, beni arayanlarda bulup "Seni burda bulucağımı biliyodum." desinler istiyorum. Tabi bu hala sadece dizilerde oluyor. Çok çabuk aşık oluyorum. Biraz safım,evet! Eski sevgilinin eski sevgilisinden de yeni sevgilisinden nefret ediyorum. Yeni sevgilimin eski sevgililerinden de tabi. Kuul takılmak için kendimi yırttığım zamanlar oluyor. Ama bakma kuul takıldığıma sevdim mi kuulluktan çıkıp kulluğa geçiş yapıyorum
 
---> karalamalarım

selam dostum,nasılsın uzun zaman geçti sana bu şekilde yazmayalı gene yazmazdım da neyse.sakin bir gündü bugün oturdum.düşündüm,karaladım,paketlerce sigara bitirdim.kızıyorsun içmeme ama o ve sen tek dostumsunuz başkada yok malum kış temizliğine hayatımdan başladım.şimdi tek sen kaldın neyse sabah yazarım yeniden ha bugün mutluyum ama ayrıntılar sonra
 
---> karalamalarım

Şaşılacak derecede saçmalayabilirim ,saçmalayan insanları sevmem.Çelişkili hiç bir işi sevmem , hayatım çelişkilerle dolu.Söylediğim her şeyin tam tersini yapmak gibi bir saplantıya sahibim.Çok gülen insanları sevmem ,ama çok gülerim bu yüzden kendimi de sevmem.Her daim kafası çok güzel arkadaşlara sahibim ,insanları sevmem.Ne zaman çok yağmur yağsa hüzünlü şarkılar dinler dertlenirim , derdi olanları dinlemem.Ne zaman topuklu ayakkabı giysem kendimi ünlü zannederim, hiç topuklu ayakkabı giymem.Çiçekleri sevmem, menekşeler candır.Hafızam kuvvetlidir , dün ne yediğimi hatırlamam. Hiç bir fotoğrafımda güzel çıkmam , fotoğraf çektirmeyi sevmem Süt içmeyi severim ,kedilerden nefret ederim . Hiç bir şeyden korkmam , şimşek gürlediğinde yorganı kafama çekerim.Saçları mı hep uzatmak isterim ,her hafta saç kestiririm.Hep isyan ederim , akşam dua etmeden uyumam.Bence çay Dünyanın en güzel şeyi , kahve içmeyi severim.Hüzünlü bir yapıya sahibim ağladığımda haddinden fazla çirkin olurum ,çirkinleşen hiç bir şeyi sevmem.Her gün sigarayı bırakmak istiyorum,sigara içmeyi çok seviyorum.Ne zaman canım sıkılsa bira içmek isterim ,ve fakat biradan nefret ederim.Her gün buradan gitmek için uyanıyorum, hiç bir yere gidemiyorum.Uyumayı severim ,uyuyan güzel masalına inanmam.Başka insanların hikayelerine şaşıra bilirim , hikaye anlatanları sevmem.Kitap okuyan insanlar sıkıcıdır , ben de onlardan biriyim.Bu listeyi istesem çok daha uzatabilirim , her şeyden çabuk sıkılırım ve en çok sıkıldığım şeyleri yaparım.En büyük hayalim 75 katlı bir gökdelenin tepesine çıkıp çekirdek çitlemek.Bence yükseklik korkusu olan birinin her hangi bir gökdelenin tepesine çıkıp çekirdek çitlemeyi planlaması nereden baksan ahmaklıktır ve ölümcül etkileri yaratır.Aslında her intihar kendini insanın ruh haline göre şekillendirir. Zaten ölmek yaşamaktan ayrı bir şey değildir.
 
---> karalamalarım

selam dostu,
yine kötü bir dün geçirdim nefret ettiğim hastaneye gittim yine.bir sorundan kurtulmadan diğeriyle uğraşıyorum alacaksa alsın canımıda kurtulalım ama değil mi.
neyse bu sefer sol kolumdaki uyuşmayla gittim acile ve tek yaptıkları bir kas gevşetici iğne nörolojiye sevk.ee malum hafta sonu geldi hastaneler yok pazartesiye kaldım.bakalım gideceğim pazartesi ne gösterecek bana.neyse sıkkınım anlayacağın diğer tedavi içinde yine gün aldık bakalım cuma bursa yolları beni bekliyo.hem tedavi hemde kuzucuğumu göreceğim.bundan dolayı sevinçliyim.
seni ihmal etmem yanımdasın ayrıntıyla anlatırım sonuçları.

görüşürüz dostum ben seni bırakıp sigaramı alayım.
 
---> karalamalarım

topla kelimelerini,topla anılarını gidiyoruz dostum.acıyı,kederi,dostluğu bırakıp arkamızda gidiyoruz.kızıyorsun bana neyi yarım bırakıp kaçtın ki şimdi kaçıyorsun diyorsun ama bu sefer böyle mücadele edecek gücüm desteğim yok yanlızım ve yoruldum artık yanlız savaşmaktan.evet kaybediyorum belki arkamdan konuşan galip geldiğini düşünecek o mutlulugu bırakıyorum onlara öyle sansın herkes ama ben yokum bundan sonra topladım kelimelerimi valizime yollara düştüm arkamda bırakıp özleyeceklerim her daim aklımda yüreğimdesiniz umarım bende sizlerde bi lz bırakmışımdır gülerek hatırlarsınız
 
---> karalamalarım

Hastanenin psikiyatri servisinin önünde ki koltuklara oturuyorum. Kapı açılıyor birileri çıkıyor dışarı, kapı tekrar açılıyor birileri giriyor içeri. İzliyorum hepsini. Bir yanım gitmek isterken diğer bir yanım beni kalmaya zorluyor. Bu görüşmenin olabilmesi için yakın dostlarım çok uğraşmış. Hem beni ikna etmek için hem de doktordan randevu alabilmek için.

Kalkıyorum ayağa. Ağır adımlarla ilerliyorum. Bir başımayım. Sağ elimle ittiriyorum kapıyı ve geçiyorum içeriye. Doktorun kapısının önünde duruyorum. Sağ yanımdaki kadın "randevunuz var mı?" diye soruyor. "Evet." diyorum sadece. "Kaçıncı kişisiniz?" diye soruyor. "Bilmiyorum." diyorum. İnanmamış gözlerle bana bakıyor. "Bilmiyorum." diyerek yineliyorum. Gerçekten bilmiyorum. Ne doktoru arayan benim ne de randevuyu alan.

Doktor sağ yanımdaki kadının elindeki belgelerle ilgilenip hemen beni içeri davet ediyor. "Aslında bekletmeyi sevmem. Çay, kahve ne istersin. Kendimi sana affettireyim." diyor kapıyı kapatırken. "Affedilecek bir şey yok." diyorum. "Beklettim seni hadi söyle ne içersin." diyor. Ses tonunda samimiyet var. "Kahve" diyorum sakince.

Oturuyor karşıma. Klasik soruları sormaya başlıyor bana. Nasıl olduğumu, neler yaptığımı gibi. Kısaca sorularına cevap verip "Bunları geçelim hemen konuya gireyim ben..." diyerek başlıyorum anlatmaya. Sanki o an yapamazsam başka hiç bir zaman yapamayacağım gibi. Dikkat kesiliyor bir anda.

Bakıyor bana; ellerime, yüzüme. Sadece bakmak için bakmıyor, beni görmeye çalışıyor. Gözlerim doluyor sohbetin bir esnasında. Yutkunuyorum. Gözbebeklerime tutunuyor tüm yaşlar düşmemek için.

"Sizi benim daha öncede aradılar fakat ben gelmedim. Son aradıklarından sonrada salladım biraz. "İhmal ediyorsun." dediklerinde "Etmiyorum. İş güç." diyordum fakat yalan söyledim. Buraya gelmeyi ihmal ediyordum." diyorum.

"Bunun için suçluluk duyma. İnsan ancak hazır olduğunda gelebilir." diyor. Sonrasında iki elini omuzlarına götürerek cümlelerine devam ediyor; " Bu senin taşıyabileceğin yükten fazlası buraya gelmen iyi olmuş. Ağır bir travma geçiriyorsun." diyor. İlaç tedavisini kabul edip etmeyeceğimi soruyor. "Uyumak istemiyorum ben!" diyorum. Üstelemiyor.

"2012 yılından ne bekliyorsun?" diye bir soru soruyor. Cevapsız kalıyorum. "Yeni yılda kendinden çok fazla şey bekleme, yani büyük beklentilere girme." diyor. O an uzun bir sürecin başında hissediyorum kendimi. Bunu hissetmiş olsa gerek; "yinede iyi durumdasın." diyor.

"Ben en dibe vurdum. Ya yukarı çıkacaktım yada orada kalacaktım. Ben de yukarı çıkmayı seçtim." diyorum. Bundan hoşnut olmuş gibi bir yüz ifadesi var fakat o hoşnut olsun diye söylemiyorum bunu. Durum gerçekten böyle olduğu için söylüyorum.

"Ocağın ikinci haftası yorulmuş olacaksın. Yorulduğunda arayın beni sana randevu ayarlayalım. Yarın yorulursan yarında gel." diyor.

"Tamam." diyorum. Vedalaşıp çıkıyorum odadan. Koridorda derin bir nefes alıp, yine sağ elimle ittiriyorum kapıyı ve çıkıyorum oradan. Kendimi bitkin hissediyorum. Sanki tüm enerjimi bu konuşmada harcamış gibiyim fakat içimde çok zor gelen bir matematik denklemini çözmüşçesine rahatlık var.

Bir sigara yakıyorum. Olanı biteni konuşulanları dinlediklerimi düşünüyorum. O odaya girerken bir başımaydım çıktığımda ise sevdiğim her bir kalbin yanımda attığını fark ediyorum...

Sonra yola koyuluyorum; daha güçlü adımlarla...
 
---> karalamalarım

Yapılması gereken şeyler var.
Bunları yaparken etkilenebilecek insanlar var.
İnsanları en az etkileyecek şekilde yapılması gerekenlerin yapılması gerek.
Çünkü gereklilik var ortada.
...
Mesela birden çok sevememek gerek.
Kalbinin kapılarını ardına kadar açmaman gerek.
Duvarlarını asla yıkmaman gerek.
İnsanlara sonsuz bir bağla güvenmemek gerek.
...
İlla ki biri gelecek, birden çok sevdiğin o kişi olacak, sonra kalbinin açtığın o kapılarından girecek, yıktığın duvarların üstüne basarak güveninin içine edip gidecek.
Ve bu asla bir kere olmayacak.
...
Ya da o kişi gelecek, birden çok sevdiğin kişi olmayacak ama sen etkileneceksin, kalbinin açtığın kapılarından içeri giriyormuş gibi yapacak ama birden aniden gidecek, yıkılmış duvarlar olmasa da, güveninin yine içine edilmiş olacak.
...
Son bir alternatif daha var ki, o kişi hiç gelmeyecek, güvenecek insan olmayacak, güven yıkılmayacak, sonsuz yalnızlık hep senin olacak.
...
Her koşulda yapılması gerekenler yapılmış olacak.
Çünkü gereklilik varsa, yapılması gereklidir her koşulda...
 
---> karalamalarım

Bir akşam üzeri Nehir'in sularına ayaklarımı değdiriyorum... Sıcak... Adımlıyorum usul usul. Huzurluyum. Tam karşı kıyıya geçmek üzereyken o'na dönüp;

"Şimdi gitmem gerek." diyorum.

"Gitme!" diyor.

Susuyorum.

"Gitmeliyim." diyorum. Ses tonum Nehir'i kırmamak için kendini kıracak adeta.

"Gitme. Bizimle yaşa. Benim abim var fakat ablam yok.Ablam ol benim." diyor. Öylesine masumane bir istek ki bu istemsiz tebessüm ediyorum.

Çömelip ellerimi daldırıyorum Nehir'in sularına....

"Ya annem?" diye soruyorum.

"Başka çocuk doğurur." diyor.

"Özlemez mi beni?" diye soruyorum bu defa.

"Arada mektup atarsın." diye cevaplıyor.

"Olur mu öyle?" diye bir soru takıyorumm cümlesinin peşine. Anlıyor ne demek istediğimi fakat hemen pes etmeyecek kadar mücadeleci.

"Bizimle yaşa gitme, bizimle kalırsan ben mutlu olurum, sende mutlu olursun. annen de başka çocuk doğurur o da öyle mutlu olur. Gitme!.." diyor bir hışımla

"Şimdi gitmeliyim fakat tekrar geleceğim yanına. Söz." diyorum.

Elimi yüzümü yıkıyorum onun sularında ve avuçlarıma doldurup içiyorum onu. Yavaş yavaş ayağa kalkıyorum. Kalkarken dökülüyor dirseklerimden su taneleri. Geçiyorum karşı kıyıya; yüzümde tatlı bir tebessümle...
 
---> karalamalarım

‎"Hayatımı yeniden yaşayabilseydim eğer;
Hastayken yatağa girer dinlenirdim. Ben olmadığım zaman her şey kötüye gidecek diye düşünmezdim..
Gül şeklindeki pembe mumu saklamaz yakardım..
Daha az konuşur, ama daha çok dinlerdim..
Yerler kirlense, masa örtüm lekelense bile daha çok arkadaşımı akşam yemeğine davet ederdim..

Oturma odasında TV seyrederken, patlamış mısır yer, şömineyi yakmak isteyen birisi olduğunda ona engel olmazdım.. Yerler leke olacak diye korkmazdım.. Bana gençliğini anlatmaya çalışan dedeme daha çok vakit ayırırdım.. Kocamın sorumluluklarını daha çok paylaşırdım..

Saçım bozulmasın diye, arabanın camının açılmasını önlemezdim..
Eteğimin lekelenmesine aldırmadan çimlere otururdum..
TV seyrederken daha az, hayata bakarken daha çok ağlar ve gülerdim.. Ömür boyu garantilidir denilen hiçbir şeyi satın almazdım..

Hamileliğimin bir an önce sona erip, doğum yapmayı dilemek yerine, hamile olduğum her anın tadını çıkarır ve içimde bir canlı yaratmanın ne kadar harika olduğunu fark ederdim.. Bu o kadar nadir bir olay ki.. Mucize gibi bir şey..

Çocuklarım beni öpmek istediklerinde, asla "Önce git ellerini yüzünü yıka" demezdim.. Onlara daha çok "seni seviyorum", ondan da daha çok "özür dilerim" derdim..
Ama başka bir hayat verilseydi en çok yapacağım şey; her dakikasını değerlendirmek olurdu..

Dikkatle bak.. Gerçekten gör.. Yaşa.. Vazgeçme..
Küçük şeyler için şikayet etmekten vazgeç..
Bana benzemeyenler, benden daha çok şeye sahip olanlar ve kimin ne yaptığı beni ilgilendirmezdi..
Bunun yerine, ilişkilerimi güçlendirmeye çalışırdım..
Sahip olduğunuz ruhsal, fiziksel ve duygusal her şey için Allah'a
şükredin.. Tek bir hayatınız var ve bir gün sona eriyor.. Umarım her
gününüzü değerlendirirsiniz.."
 
---> karalamalarım

Kendimi temeli sağlam fakat duvarları çatlak bir bina gibi hissediyorum.
Açıkçası enkaz sayılmam ama tadilata ihtiyacım olduğu da bi gerçek...
Beni toparlamak için bir iki zımpara, boya badana yeterli olacak gibi...
Sonrasında gözyaşlarımdan kabarmış parkeler için biraz cila, açık kalan kalbimin penceresinden içeri giren soğuk için de biraz dış cephe için kaplamayla toparlanmayacak gibi değil aslında.
Kalbimin odaları ise darmadağın, açıkçası toplamaya nereden başlayacağımı pek de bilemiyorum.
Pişmanlıklar korkular tedirginlikler önyargılar hüzünler hepsini bir odaya kapatıp orayı da ardiye olarak kullanmayı düşünüyorum.
Diyeceğim o ki beni korkutmuyor restorasyon çalışması. ( Buna da restorasyon mu deniyordu bilemedim ama, her neyse artık)
Şimdilik söyleyeceklerim bu kadar.
Teşekkürler.
 
---> karalamalarım

Ne kadar da kaLabaLık burası...



Niye herkes ağLıyor?



O tabutta neyin nesi?



Ölen kim?



AnLamıyoruM..?



HaLbuki iLkkez bu kadar huzurLuyum bugün ama kimse farkında biLe değiL.



Benim resmim değiL mi sarıLdıkLarı?



Evet benim !



Öldüm mü sonunda bittimi acım?



Daha fazLa üzemeyecekLer mi beni?



Keşke sesimi duyurabiLsem onLara



Ben öLeLi çok oLuyor zaten ama siz anLamadınız.



Ne çok sevenim varmış haLbuki nasıLda yalnız hissediyordum kendimi.



AğLamak istediğimde yasLanacağım bi omuz buLamazken şimdi herkes benim için üzüLüyor



Ne tuhaf...!!



İnsanLar neden hep sevdikLerini değerini kaybettikten sonra anLar ki?



Bu pişmanLığı iyi biLirim asLında...



Çok Kaybım Oldu Şu Hayatta



BU KEZ KAYBEDEN DEĞİL KAYBEDİLENİM



"Bazen gitmek gerekir "



İçimde Onun SevgisiyLe



10.05.2011



.
 
---> karalamalarım

Bazen ruhun yapmak istediklerin ve istemediklerin arasında sıkışıp kalır. Kalp bir şeyler söylerken, beyin kalbin söylediklerinden çok daha farklı şeyleri sıralar durur. Sen iki kuvvetli iç sesin arasında gidip gelirken ve bu gidip gelişlerde iç seslerin seni hoyratça öteye beriye çarparken kelimeler çoğalır ağzında, büyür. Konuşmaya mecealin kalmaz; bir 'of!' çeker, üzerine ağlarsın...
 
---> karalamalarım

Bazen ruhun yapmak istediklerin ve istemediklerin arasında sıkışıp kalır. Kalp bir şeyler söylerken, beyin kalbin söylediklerinden çok daha farklı şeyleri sıralar durur. Sen iki kuvvetli iç sesin arasında gidip gelirken ve bu gidip gelişlerde iç seslerin seni hoyratça öteye beriye çarparken kelimeler çoğalır ağzında, büyür. Konuşmaya mecealin kalmaz; bir 'of!' çeker, üzerine ağlarsın...

Kalemin kuvvetli, duygularını çok güzel kelimelere döküyorsun, beğenerek takip ediyorum,
Teşekkürler
 
---> karalamalarım

hayatımın en güzel pazarı...en güzel günü...bundan sonraki günlerimin başlangıcı...imkansızımın gerçekleştlği mutluluğumun başladığı gün....çok mutluyum dostum çok bil
 
---> karalamalarım

hayatımın en güzel pazarı...en güzel günü...bundan sonraki günlerimin başlangıcı...imkansızımın gerçekleştlği mutluluğumun başladığı gün....çok mutluyum dostum çok bil

Mutlu olmana sevindim, diğer günlerinde hep mutlu geçer İnşAllah, herşey gönlünce olsun
 
---> karalamalarım

Bir şeyin olacağı varsa oluyor. Buna hep inanmışımdır.
Ha bu olacaksa da engellemenin hiç ama hiç faydası yok. Yazı denilen şey
sadece burada ağzımızdan dökülen bir kaç satır değil.
Bambaşka bakıyorum artık hayatıma ve de hayatımdakilere
neyin hesabını kime vericem ki diye düşünmekteyim sık sık
kendimi bilmekten şaşmayıp ama.
Yorucu, yağmurlu ama dolu bi haftasonu geçirdim. Zihnimi arındırmak
ve de dinlenebilmek ne güzel bişi. balıkesir, seni seviyorum !
Bugün bolca uykusuzluk, zihnimde perde, halsizlik hissediyorum.
Dövülmüş kadarım ! Ama yine de "iyi ki" diyorum...
Ev tarafında güneş var, ofis tarafında yağmur böyle bi dengesiz
şehrin içinde kendimce denge yaratıyorum.
Sabah giyinirken kadın milletinin ne kadar baht ile bahtsızlık arasında
kaldığını düşündüm :))
Kadınlık kuralı 1 : Dolabınızda mutlaka önden yırtmaçlı etek bulundurun
siyah olursa daha makbul olur. Ama ama ama önden yırtmaçlı eteği
ya giymeyeceksin ya da giydiysen elin dizinde oturmayı göze alacaksın !
Deneyenler bilir :))
Kadınlık kuralı 2: Tek bacaktan yırtmaçlı etek manyak güzel bişidir.
Kıskanç eşiniz sevgiliniz varsa denemeyiniz :p
Bu modelin 2 bacaktan yırtmaçlı olanları da vardır ki tavsiye edilmez
bacaklarınızı ne yana koyacağınızı bilemeyebilirsiniz :D
Ve bu iki kuralın olmazsa olmazı arabanız yoksa bu eteklerle bittiğinizin
resmidir! Toplu taşımada bunlarla oturmak mümkün diildir !
Tecrübe ile sabittir. Çantanızla, atkınızla, defter kitabınızla elinizde
her ne varsa kapatmak zorunda kalırsınız o da varsa, yoksa zaten
sıçtığınızın resmidir. Kadın olmak zor iş yahu,
çilesi bitmiyo yeminle.O yırtmaç en olmaz şekilde açılır da açılır.
Dikkat çekmezse zaten sizin kapama uğraşlarınız dikkat çeker
bittiğiniz an o andır esasında.
Toplulukta oturmak da ayrı bi iştir, benim sabah toplantıda yaptığım gibi
kucağınıza gazete alırsınız ! Bi de gazetenin iğrenç baskısından dolayı
boyanır her yanınız ohhh katmerli katmerli gezersiniz :p
Bunca laf kalabalığını sırf sol bacak yırtmaçlı elbise giydiğimi
size söylemek için yaptım. Farkettiniz mi ?
Oh be rahatladım :p
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers haber
vozol puff
Geri
Üst