Gönlüm Düştü Aşk'a

---> Gönlüm Düştü Aşk'a

İlklerde sustu dilim
Korkmuştu kalbim
Sen gerçekmiydin
Yoksa ben hayalleremi dalıyordum dedim
bir hayal rüya olsan bu kadar heyecanlandıra bilirmiydiin beni
Uyanıkken bile seni düşünebilirmiydim...
Hergün bir adım daha yaklaştım sana
Hergün bir bir kelime daha kattım hayatıma
CANTANEM
Hayatım
Bitanem
AŞKIM
işte ozaman anladım
sen Aşktın
Aşk Herzaman gerçek olandı
Sende benim gerçegim oldun
Adını
''AŞK'' koydum
 
---> Gönlüm Düştü Aşk'a

NEREDEN BİLECEKSİN
O eski hülyaların sahile vurduğunu
Yakama bir muamma taktığım gün hatırla
Gurbetin mahşerimde bir sıla bulduğunu
Dağlar gibi eriyip aktığım gün hatırla

Nurullah Genç
Nereden bileceksin şehrin sokaklarında
Kaybolan ışıkların gözlerim olduğunu
Her seher yüreğimde açan karanfillerin
Her akşam ellerimde sararıp solduğunu
Nereden bileceksin

Kim bilir belki bir gün kapıma geleceksin
Siyah tüylü martılar yorgun pencerelerde
Benimle ağlayacak benimle güleceksin
Göğsümde ızdırabı Deniz fenerlerinin
Hayatımdan fışkıran hüzne gömüleceksin

Her şairin bir gülle bahtiyar olduğunu
Bir sana bir göklere baktığım gün hatırla
Gönlümün kahrın ile ihtiyar olduğunu
Sigaramı sessizce yaktığım gün hatırla

Bilemezsin içimde bir denizdir yaşamak
Sen denizin en uzak noktasında şen şakrak
Ben kırgın dalgalarla avunurum derinde
Gemilere yosunlu mendiller bağlayarak

Nereden bileceksin fesleğen köklerinin
Hercai bulutlardan bıkıp usandığını
Ansızın kayıveren yıldızların ardında
Vuslatı bekleyen bir kalbin yandığını
Nereden bileceksin

Yağmura boyun büken susuz topraklar gibi
Kim bilir belki bir gün kapıma geleceksin
Sinesinde bi-vefa bir sırrı saklar gibi
İnfazına yürüyen ölü tutsaklar gibi
Gözlerinin hicranlı yaşını sileceksin

Tatlı bir rayihanın göklere dolduğunu
Irmaklara karışıp aktığım gün hatırla
Gölgelerin ruhumu görüp kaybolduğunu
Mavi bir şimşek gibi çaktığım gün hatırla

Gülümse ve uzaklaş çünkü anlayamazsın
Bu kopan fırtınayı Yusuf'un yüreğinde
Koyu bir çaresizlik ayinidir yalnızlık
Züleyha'nın menekşe büyüyen gözlerinde

Nereden bileceksin kayalara tutunan
Devlerin birer birer vurulup öldüğünü
Rüyaları süsleyen eşsiz mücevherlerin
Bir dervişi görünce yere döküldüğünü
Nereden bileceksin

Kim bilir belki bir gün kapıma geleceksin
Kollarında rüzgarlı bir deprem karanlığı
Kapı aralığında sessizce gireceksin
Işıldayan bu gönül şahikası önünde
El pençe divan durup sen de eğileceksin

Bülbülün lalezardan neden kovulduğunu
Bu hayal zindanını yıktığım gün hatırla
Balığın susuz kalıp suda boğulduğunu
Acılar evreninden çıktığım gün hatırla
 
---> Gönlüm Düştü Aşk'a

SEN VURDUN DA BEN ÖLMEDİM Mİ
Yokluğunda ne ateşleri hasretimle yaktım da
Bir seni yakamadım beni yaktığın gibi
Çölde su mahpusta gün oruçta ekmek gibi bekledim seni
Sense araya korkular koydun.
Yasaklar koydun...
Şimdi nerdesin diye sakın sorma
Sen çağırdın da ben gelmedim mi?

Sen varken darılmazdım çiçeksiz baharlara
Yağmurlu havalara...Bu kasvetli akşamlara
Sen varken
Bakıp içlenmezdim tren istasyonlarına
Otobüs duraklarına...
Sen varken ayrılanlara ağlamazdım...
Yıkılmazdım biten sevdaların ardından
Gidenlere küsmezdim
Kalanlara acımazdım...
Sen varken böyle üşümezdim-titremezdim
Masumdum çocuklar gibi
Böyle delirmezdim-küfretmezdim...
Hele ölmeyi hiç düşünmezdim.
Simdi soruyorum sana
Adı sevdaysa bu cehennemin
Sen yaktın da ben yanmadım mı?

Biliyorsun
Bütün acılarına 'yeşil ışık' yaktım olmadı
Bütün korkularına'arka çıktım'olmadı
Dağlara merdiven dayadım olmadı
Haziranda kar oldum yağdım avuçlarına olmadı
Sevdim olmadı yandım olmadı taptım olmadı
Artık benden aşkın biletini istediğin gibi kes
Nasılsa gidiyorsun
Biliyorum git..ardında
Ağlayan bir çift göz
Paramparça bir yürek
Ve yıkılmış bir dağ görmek istemiyorsan
Çek silahını daya sırtıma
Titrersem namerdim...
Sen vurdun da ben ölmedim mi?

Ahmet Selçuk İlkan
 
---> Gönlüm Düştü Aşk'a

İyi Mi Böyle


Sensin tertip eden bu çilegâhı
Sensin tercih eden aşka nikâhı.
Yanlış mı sevgilim yalan mı söyle?
İyi mi bir tanem iyi mi böyle?...

Hangimiz gafilmiş hangimiz şaşkın?
Hangimiz kanına girdi bu aşkın?
Giden mi günâhkar kalan mı söyle?
İyi mi nur tanem iyi mi böyle?...

Neden bunca hasret neden bu keder?
Sen benden derbeder ben senden beter.
Suçlu kim! Kalbim mi çalan mı söyle?
İyi mi nar tanem iyi mi böyle?...

Zaman aynasında görürsün yarın
Hangimiz helâlin hangimiz yârin.
Seni kaybeden mi bulan mı söyle?
İyi mi kor tanem iyi mi böyle?....
 
---> Gönlüm Düştü Aşk'a

istesem bir kadeh rakıya gomerdım gozlerını
ne senden gecebıldım ne gozlerınden
ıstesem arkama bakmadan gıderdım
ama ne senden gecebıldım ne meyhanelerden
ben senı katıksız sevdım be gulum
rakıya kattıgım gıbı su katmadım sevdama
senın elınden olcaksa olumum
ÖLÜRÜM...
VUR BE ZALİM ACIMA !!!!!!!......
 
---> Gönlüm Düştü Aşk'a

KORKARAK YASIYORSAN


Öyle bir aşk yaşadım ki
Tutkuyu da gördüm pes etmeyi de.
Bazıları seyrederken hayatı en önden
Kendime bir sahne buldum oynadım.
Öyle bir rol vermişler ki;
Okudum okudum anlamadım.
Öyle bir hayat yaşadım ki;
Son yolculukları erken tanıdım
Öyle çok değerliymiş ki zaman
Hep acele etmem bundan anladım.
Kendi kendime konuştum bazen evimde
Hem kızdım hem güldüm halime.
Sonra dedim ki
Söz ver kendine!
Denizleri seviyorsan
Dalgaları da seveceksin.
Sevilmek istiyorsan
Önce sevmeyi bileceksin.
Uçmayı seviyorsan
düşmeyi de bileceksin
Korkarak yaşıyorsan
Yalnızca; hayatı seyredersin...
 
---> Gönlüm Düştü Aşk'a

BİİR AYRILIK GÜNÜNDE


Ne gariptir şu ayrılık günleri
Bir dosttan da düşmandan da ayrılsan
Nedense bir tuhaf oluyor insan.
Derin bir sızı giriyor içeri
Son bir defa bakarken caddelere.
Dükkânlara evlere kahvelere
Hatıra yüklü kervanlar geçiyor
Dolu dolu gözlerinin önünden.
Bu son yadigâr mı bir ayrılık gününden?
Ne unutulmaz zamanlar geçiyor
Ağır ağır biz farkında değilken.
Gökler masmavi yaprak yemyeşilken
Sen istediğin kadar unutulmaz de
Bu son dakika bu vakitsiz yağmur.
Unutulur azizim unutulur...
 
---> Gönlüm Düştü Aşk'a

ÖZLEDİM

Ayrılık yüreğimi karıncalandırıyor nicedir...
Beynimi uyuşturuyor özlemin...
Çok sık birlikte olmasak bile benimle olduğunu bilmenin bunca yıl
içimi nasıl ısıttığını yeni yeni anlıyorum.
Yokluğun hatırlandıkça yüreğime saplanan bir sızı olmaktan çıkıp
sürekli bir boşluğa dönüşüyor.
Sabahlara seni okşayarak başlamaları akşamları her işi bir kenara koyup
seninle baş başa karşılamaları özlüyorum; oynaşmalarımızı
yürüyüşlerimizi sevimli haşarılığını çocuksu küskünlüğünü...
Nasıl da serttin başkalarına karşı beni savunurken; ve ne yumuşak
bir çift kısık gözle kendini ellerimin okşayışına bırakırken...
Ya da kolyeni çözdüğümde kollarıma atlarken...
Hasta olduğunda o korkunç kriz gecelerinde günler
geceler boyu nöbet tuttuk başında... O şen kahkahalarına
yeniden kavuşabilmek için sessiz dualar ederek...
"Atlattı" müjdesini kutlarken yorgun bedenindeki yaraları okşayarak
doktorun böldü sevincimizi: "Yaşayamaz artık bu evde...
Yüksek binalar ve beton duvarların gri kentinde" dedi
"O gitmeli... Ve kendine yeni bir hayat çizmeli..."
Bilsen ne zor gitmen gerektiğini bile bile "Kal" demek sana...
Ne zor senin için ebedi mutluluğun beni unutmandan geçtiğini bilmek...
Gitmeni asla istemediğim halde buna mecbur olduğumuzu görmek
ve sana bunları söyleyemeden "Git artık" demek...
"Beni ne kadar çabuk unutursan o kadar çabuk kavuşacaksın
mutluluğa" demek sana ne zor...
Sesimi kokumu çekip alıvermek beyninden
sesin kokun hala beynimdeyken...
Seni görmemek ve belki yıllar sonra karşılaştığımızda
bana bir yabancı gibi bakmanı istemek senden...
Yeni bir sevdayı yasakladığım kalbime söz geçirmek...
Ve sonra kendi ellerimle bindirip seni yabancı bir arabanın
arka koltuğuna birlikte güneşlendiğimiz onca yazı
yan yana titreştiğimiz onca kışı paylaştığımız bunca acıyı
onca kahkahayı ve bütün o uzak yeşillikleri katıp yorgun bedeninin yanına
arkadan pişmanlık gözyaşları dökmek ne zor...
Ne zor hiç tanımadan seni emanet ettiğim bir şoföre "Hızla
uzaklaş buradan ve gidebileceğin kadar uzağa git" demek...
Yokluğunu beklemek ne zor...
Bunları düşündükçe şu anda uzaklarda bir yerlerde
üşüdüğünü sezinleyerek panikliyorum. Bütün engelleri aşıp
terk edilmiş caddeleri kimsesiz sokakları yalnız bulvarları arşınlayarak
sana ulaşmak sessizce başını okşamak kulağına sevgi sözcükleri fısıldamak
ve yavaşça üzerini örtmek geliyor içimden...
Paylaştığımız bir mazinin yitirdiğimiz bir geleceğe
dönüşmesinden hicran duyuyorum.
Gizli gizli hüzünlendiğim akşamlardan birinde
terk etmişlere özgü bir terk edilme korkusunu da
yüreğimin derinliklerinde duyarak sana koşmak
yaptıklarım ve daha çok da yapamadıklarım için özür dilemek
ve "Dön bebeğim" demek istiyorum:
"Geri dön... Kulüben seni bekliyor..."
 
---> Gönlüm Düştü Aşk'a

Sonraya bıraktım senden intikam almayı…Şimdi bıraktıklarını toplamam lazım.
Verdiğin acılardan arda kalanları.Gözlerimden başlamalıyım.
Orda birikmiş yaşlarım var ve önce yüzümdeki izleri kaldırmalıyım ki
Sen acı çekmediğimi görmelisin.
Yüreğim hep böyle ağrılı kalır biliyorum.Ama ben sancısını dışa vurmayacağım
Sonra bir kalkan olacak kalbim hayata. Onu da taşa çevirdim zamanla
Hiç kimse anlamasın diye gülümseyeceğim ve seni sileceğim gözlerimden
Aslında düşündükçe kopuyorum senden karşına çıkıp ben artık deyiştim deme gereği bile duymuyorum.Zaman sildi senden arda kalanları tekrar sevebilme çabası içindeyim.Ve bu yazıyı yazana dek sevdiğimi zannetmişim



Yok ben ne seni unuttum nede başkasını sevdim.Ben bir çıkmazdayken başkasının kollarına gittim.Ama onun kollarında şimdi kafamı kaldırıcam ve bu bir rüya olucak ve ben seni görücem diye sokulduğum o kollarda sadece pişmanlıklarımla yüzleştim
Sen döndüğünde çok geçti ben çoktan başkasının sevdiği olmuştum .
İnan sana dönmek istedim ama ben senin yaptığını yapamadım onu sevmesem de ona saygı duydum ve aynı acıyı ona yaşatmak istemedim .Geçen seni gördüm çok acı çekiyordun ve pişmandın.
Ben ozaman anladım ki senden kalanları silerken senden intikam almışım.
İnan seni hala seviyorum ama vicdanım var benim seni unutmalıyım ve çıktığım bu yolda ona hayat arkadaşı olmaya kararlıyım.
İhanet edenler bi kez daha düşünün gidişin dönüşü yok olamayacak…………
 
---> Gönlüm Düştü Aşk'a

Gitme

Gitme
figan düşer denizlere sular çekilir
yağmur yağmaz vahalardan kirpiklerime
bir rüzgar hıçkırır tenhada bir dal kırılır
boynunu büker sabah kervanları kelebekler ölür

gitme
bir yıldız küser göğüne içini çeker bir çocuk
şaşırır yönünü rüzgarlar
bütün pınarların suyu çekilir
solar nazlı çiçekleri kalbimin üzülürüm

gitme
öksüz kalır içimdeki imge dağları
saçlarını öpen seher yeli çoban yıldızı
bir daha turnalar geçmez bülbüller ötmez
çiçekler açmaz bahçemde ah be gülüm

Gitme
acılara mahkum olur yüreğim
ardında fırtınalar kalır ayrılıklar anılar yanlızlıklar
boynu bükük aşklar gözü yaşlı şarkılar
alışamam yokluğuna yokluğun ölüm

gitme
içimdeki bütün vagonlar devrilir
bir kar yağar istasyonlara üşürüm

gel gitme sevgilim terketme beni
umutsuz çaresiz bekletme beni

gitme
bütün ormanlar ateşe verilir
kuşlarda gider bu kent de ölürüm

gitme kal
menevşeler açsın dağlarda
sevince dönüşsün gökyüzü
iki çığlık arasında bırakma beni ah gülüm
yokluğuna alışamam yokluğun ölüm
 
---> Gönlüm Düştü Aşk'a

Yedi derde dermandı
Yalın gülüşlerin
Her yönden doğardın
Karanlık içime.
Canlanan bir bahar olurdu
Sonbaharıma gelişlerin.
Başında elvan çiçekleri
Yeni açmış bir hanımeli
Ah elalım ah!..
Koca bir mevsim geçti
Sen gittin gideli.

Karanlık sabahlarımda
Doğan sıcak güneşimdin
Umut umut parlayan.
Kulağıma sevgi fısıldayan
Yıldızımdın karanlık gecemde
Mavimsi bulutların gelirdi
Yağmuru olurdun
Kuraklık yaşayan düşlerimin.
Her düşen damla
Bana seni hatırlatırdı
Sana gönül verdim vereli.
Ah yaralım ah!..
Bu göz sana ağlar
Sen gittin gideli.

Engin bir Okyanus´tu
Mahsun ela bakışların.
Ufka açılmış teknemin
Rüzgarıydın yelkenlerine dolan
Dalga dalga sürüklerdin ruhumu
Derin sularında korsan.
Büyülü ıssız bir Ada´ydın
Koylarında demirlediğim
Bulduğum an kaybettiğim
Mavi denizlerin Güzeli
Ah karalım ah!..
Kaç vurgun yedim
Sen gittin gideli.

Türküler seni anlatırdı
Sana söylenirdi yanık beyitler.
Karacaoğlanın sevda hasreti
Veyselin sadık yari
Gündüzü gecesiydin.
Ruhumun cıvıl cıvıl gülen
Sevda açan bahcesiydin.
Buram buram
Anadolu kokardın ezgilerimde
Sazım seni çalardı
Sana ağlardı her teli
Ah maralım ah!..
Kaç Türkü yaktım
Sen gittin gideli..
 
---> Gönlüm Düştü Aşk'a

Karanlığı senin kadar iyi bilemem ama
Aydınlığı gördüğümden bazen emin değilim
Sessizliği senin kadar iyi bilemem ama
Bakışların neler söyler anlar gibiyim

Belki de söyleneni anlarsın
Seni çok sevdiğimi hissedersin bilirim
Eğer koşmak sarılmak gelirse içinden
Bil ki bende öylesine hasretim ama olsun

Her şeye rağmen her şeye rağmen
Ayakta kalma savaşı bu engellere engellere rağmen
Her şeye rağmen her şeye rağmen
Var olma savaşı bu hayat bu engellere engellere rağmen

Kelimeler pes ederde isyanların yenilirse gerçeğe bir gün
Kendine yitik bir savaşçı gibi hissedersen eğer
Kaç kez yıkılsak ta kaç kez baştan başladık
Yolu yok dalıp dalıp da gitsen de kim bilir nerelere sessizce

Koca dağlar buluşmasa ne fark eder
Durgun sular akmaz ama derindir derin
Sen kim bilir hangi kavşakta bir başına
Yüreğini al git kimseler olmasa da yanında

Her şeye rağmen her şeye rağmen
Ayakta kalma savaşı bu engellere engellere rağmen
Her şeye rağmen her şeye rağmen
Var olma savaşı bu hayat bu engellere engellere rağmen

Yüzünde mutluluk çizgileri görmek isterim endişe yerine
Sen gül gül ki güller açsın benimde yüreğimde
Ah şu engeller engelleri yıkmak geliyor içimden
Boş sözlere gerek yok seni yanımda istiyorum.

Her şeye rağmen her şeye rağmen
Ayakta kalma savaşı bu engellere engellere rağmen
Her şeye rağmen her şeye rağmen
Var olma savaşı bu hayat bu engellere engellere rağmen
 
---> Gönlüm Düştü Aşk'a

BİR İNSANİ UNUTMAK...

Hiç bir insani unutmak bir insandan vazgeçmek bir insani hayatından sonsuza kadar çıkartmak zorunda kaldın mı hiç?


Hani ölmüş gibi hani uzatsan da elini tutamayacağını bilmek gibi her an kapından içeri gülümseyerek gireceğini bekleyip ama aslında hiç gelemeyeceğini de bilmen gibi.

Ne zor şey değil mi ölmediğini bilmek ama ölmüş gibi ulaşılmaz olması artık o insanın sana ne kadar katlanılmaz bir gerçek değil mi sen hala bu kadar sevgili iken?

Özlemek bu kadar özlemek etini kemiğini yakarcasına özlemek. Çok kötü değil mi?

Bu kadar özleyip onu görememek ona dokunamamak onu işitememek artık sonunun “Pi” hali değil mi?

Biliyorsun değil mi? Ne kadar umutsuz bir arayıştır o kalabalık caddede geçen binlerce yüze bakmak belki bir kez daha görebilmek için o yüzü belki biraz önce geçti bu kaldırımdan diye düşünmek belki su an arkamda yürüyen insanların içinde bir yerde demek belki su an üzerimdedir gözleri diye paranoyalar yaşamak ne zordur değil mi?

Ne kadar eritir insanı fark etmeden. Sende biliyorsun değil mi bunları.
Bir sinema koltuğunda sende iki kişi gibi oturdun mu hiç? Hiç iki kişi gibi zevk aldın mı bir konserden yalnız başına. Güzel bir kafe keşfettiğinde güzel bir film seyrettiğinde güzel bir şarkı dinlediğinde güzellikleri oranında eksik kaldıklarını hissettin mi paylaşamadığın için onunla.

Bir barın kalabalığında hiç yarım vücudunla sallandın mı ortada? Hiç iki kişilik beyninle yarım insan olabildin mi?

Baktığında aynana sadece yüzünün bir yarısını gördüğün oldu mu hiç?

Sana hayatındaki en büyük yoksunluğu yaşatandan nefret edemediğin zamanlar oldu mu hiç?

Gözünün içine baka baka kolunu bacağını kesen bir insanın yüzüne sevgi dolu bir gülümseme ile bakabildiğin zamanlar oldu mu hiç?

Hayatta inandığın bütün değerlerini altüst eden birisine aşk şiirleri yazabildin mi?

Onu içinde korumanın seni yok etmek olduğu zamanlara feda oldun mu hiç?

İçinde ağlayan çocuğa umut şarkıları söyleyemediğin özlemini susuzluğunu açlığını gideremediğin zamanlar oldu mu hiç?

Kanayan yarasını gördüğün ama merhem olamadığın zamanlar. Gücünün hani o tanrısal gücünün bir çocuğun ağlamasını susturamayacak kadar olduğunu gördüğün zamanlar oldu mu hiç?

Hiiiiiiiç… Hiiç… Hiç… Bir hiç…
 
---> Gönlüm Düştü Aşk'a

Sen benim gözümde bir hiçsin artık
Nefretim aşkımı aştı bu gece.
Bugün ki sözlerin söz müydü artık
Son sözün sabrımı aştı bu gece.

Kolayca bitsin bu diyemedin de
Salladın savurdun basiretsizce.
Hiç mi ders almadın onca gezdik de
Yağmurun rahmeti aştı bu gece.

Yürümeyen neydi ilişkimiz mi?
Günüm bomboş deyişimiz mi?
Sensiz yaşayamam çelişkimiz mi?
Yalanın doğrunu aştı bu gece.

Evlenmek hayali kapımda idi
Giriş kat evimin boyası yeni.
Mobilyan takımın alınmış idi
Vuslatım tadını aştı bu gece.

Yemedim yedirdim ne varsa sana
Üç kuruşum olsa verirdim daha.
Memurdum yoksuldum hatırlasana
Hafızam haddini aştı bu gece.

Ayakların donmuş üşümüştün de
Gece yatamamış üzülmüştüm de
Bir ay oruç tutup yememiştim de
O çizmen boyunu aştı bu gece.

Yapılan söylenmez gelmezmiş dile
Allah''tan beklenir kul bilmese de.
Kızgınlığım buna sebep ise de
Sabrım miadını aştı bu gece.

Onca gez toz benle seviyorum de
Sonra git nişanlan bir de ona de.
Şerefsizlik değil nedir bu söyle.
Küfrüm edebimi aştı bu gece.

Sana son bir sözüm nasihatim var.
Aldığım ahlakla bir terbiyem var.
Senin doğuran ana deyip geçmek var
Saygım adabımı tuttu bu gece.

Gönlümün romanı bitti bu gece
Hangisine yansam şimdi gün gece
Ömrümden beş yıl gitti bu gece...
 
---> Gönlüm Düştü Aşk'a

Yerin seni çektiği kadar ağırsın
Kanatların çırpındığı kadar hafif..
Kalbinin attığı kadar canlısın
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç...
Sevdiklerin kadar iyisin
Nefret ettiklerin kadar kötü..
Ne renk olursa olsun kaşın gözün
Karşındakinin gördüğüdür rengin..
Yaşadıklarını kar sayma:
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna;

Ne kadar yaşarsan yaşa
Sevdiğin kadardır ömrün..
Gülebildiğin kadar mutlusun
Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin
Sakın bitti sanma her şeyi

Sevdiğin kadar sevileceksin.
Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer
Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın
Bir gün yalan söyleyeceksen eğer
Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.
Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret
Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın
Unutma yagmurun yağdığı kadar ıslaksın
Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak.
Kendini yalnız hissetiğin kadar yalnızsın
Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü.
Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin..

İşte budur hayat!
İşte budur yaşamak bunu hatırladığın kadar yaşarsın
Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün
Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun
Çiçek sulandığı kadar güzeldir
Kuşlar ötebildiği kadar sevimli
Bebek ağladığı kadar bebektir
Ve herşeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren
Sevdiğin kadar sevilirsin...

Can Yucel
 
---> Gönlüm Düştü Aşk'a

Yolunu yitirdiğini şaşırdığını hissettiğin zaman ağaçları düşün onların büyüme biçimini anımsa. Unutma ki yaprağı gür ama kökü zayıf bir ağaç ilk güçlü rüzgârda devrilir oysa kökü güçlü ve az yapraklı ağaçta can suyu binbir güçlükle dolaşır.

Kökler ve yapraklar aynı ölçüde gelişmelidir olayların içinde ve üzerinde olmalısın ancak böyle gölge ve sığınak sunabilir ancak böyle doğru mevsimde çiçekler ve meyvelerle donanabilirsin.

Ve sonra önünde pek çok yol açılıp sen hangisini seçeceğini bilemediğin zaman herhangi birine öylece girme otur ve bekle.

Dünyaya geldiğin gün nasıl güvenli ve derin derin soluk aldıysan öyle soluk al hiçbir şeyin senin dikkatini dağıtmasına izin verme bekle ve gene bekle.
Dur sessizce dur ve yüreğini dinle.

Seninle konuştuğu zaman kalk ve yüreğinin götürdüğü yere git.
 
---> Gönlüm Düştü Aşk'a

Bana kaLbimi geri verme
Son bir hatıra benden sana
Kırık bir kaLp...
Bir parçası bendediğeri sende
Bana kaLbimi geri verme
Baktıkça beni hatırLa
GözyaşLarımı hatırLa sen giderken
Ve öLümü hatırLa beni anarken...
HatırLıyormusun biLmem
iLk tanıştığımız gün
ELinde tuttuğun kırık kaLbimpıt pıt atıyordu
NasıL yanıyordu bir biLsen!
Aşk ateşiydi bu beni büyüLeyen
KaLbimi sarhoş eden.
Sana da oLuyormuydu biLmem
Hiç ayrıLamayacağımızı düşünüyordum...
Kim biLebiLirdiki
Bu heyecanLıaşkLa yanan kaLbin
Birgün parçaLanacağını?
KaLbimi sana verdim çünküsana güvendim
KaLbimi sana verdim çünkü
BiLiyordum düşürüp kırmazsın onu
Ama onu unutacağın hiç akLıma geLmedi
Bir tren rayı üzerineŞimdi parçaLanan kaLbim aL SENİN OLSUN....!
 
---> Gönlüm Düştü Aşk'a

Acı

Zamanla her şey geçer demişti bilge adam
Bitmezler biter olur bir süre sonra...
Artık sabahlara ulaşmaz olur gecelerin
Töre gibi sahiplendiğin aşkın yok olur.
"Yaşarken mi daha çok acı çekiyoruz
Yaşadıktan sonra mı?.." dedi
Ve sustu günlerce konuşmamacasına...

"Yaşadıktan sonra" dedimheyecanla.
Beni duymuyor gibiydi.
Boynunu büktü.
Gözlerini kapadı o her zamanki ağırbaşlılığıyla...

Düşüncelere daldım.
Geçmişe gittim yıllar sonra yeniden...
Bendeki o hiç bitmemişti.
Ama ya ondaki ben?
Silinip gitmişti belki de
Sadece hayatından geçen biriydim.
Sadece bu...

Değişmişti içimde
Bir alışkanlık olmuştu bende
Bunca senede...
Aslında iyi de olmuştu.
İçim rahat
Onu kaybetme korkusundan uzak...
Yanımda taşıdığım maskottan farksızdı artık.

Onsuz ilk günlerim geldi gözümün önüne.
Uykusuz gecelerim
Bir sigara elimde; tek dert ortağım...
Açılmayan telefonlarım...
"Allah’ım neydi günahım?"
Nağmeleri beynimde dolaşan...
Aşkımın ve mantığımın önüne geçen gururum
Ama en önemlisi sensizliğim...

Değiştin artık...
Karanlık odada hayallerimdeki yüzün
Güneşin önündeki siluetin oluverdi.
Elimdeki kadehi "sen sen" diyerek
İçtiğim günler bitti..
Aşkın benden uzaklaştı senin gibi...
Sonsuz aşkının bittiğini anladığım an
Lanet ettim kendime...
Çektiğim tarifsiz acıları
Benden ayrılmayan çaresizliğimi
Düşündükçe defalarca tekrarladım;
"Lanet olsun bana hak ettim bunları" diye...
Senin mutluluğun için çektiğim acıları
İçimden atarcasına...

Tam bu sırada doğruldu bilge adam;
"Buldun mu cevabı?" dedi.
"Yaşarken" dedim sessizce...
Küçük bir tebessüm oluştu
Yaşadığı acıların aynası kırışmış yüzünde...
"Akşam oldu." dedi. Gitmeliyim...
O da herkes gibi yaptı
Arkasına bakmadan çekip gitti...
 
---> Gönlüm Düştü Aşk'a

Gidenin ardından
Bakakalmak düştü kaderime
Öyle sessizderindenyüreğimden...
Nasıl kendimi yenemediysem sana karşı
Gözlerimi de çekemedim ardınsıra
Ve gülüşlerim çok uzaklarda kaldıo serin sabahlarda...
Puslu havakaranlık bulutlarkısacası herşey hüzün kokuyor buram buram
Şimdi söyle;
Ağlamak yetermi böyle vedalara?
Böylesine içten severkenbahara bir adım kalmışkenvazgeçmek için çok erken...sandım
Geri dönersinbir kabustu-bitti- dersin...sandım
Sevdin sandım!
Oysa sevdan beni çoktan terketmiş
Gözleriniellerinigülüşlerini unuttun bende
Birde beni unuttun kendinde...

''Beni benimle bırak giderken


Başka birşey istemem sen ayrılırken


Ama bir tek beni bırak ne olur


Gerisi senin olsunsenin olsun...''
 
---> Gönlüm Düştü Aşk'a

Sen aşka aşık… ben sana…

Aşka aşık bir adam var şimdi çok uzaklarımda…
Aşka aşık bir adam var şimdi nabzımda…
Aşka aşık bir adam var taa en derinimde…

Aşka aşıktı adam… Aşksız olmaz diyordu başka bir şey demiyordu… Yüreği öyle kırılgandı ki dayanamıyordu bu dünyanın adaletsizliğine… O yüzden hiçbir zaman tam olarak iyi hissetmedi kendini… Hep bi şeyler eksikti… Hep idare eden günler izliyordu birbirini… Mutlu olduğu günlerde bile dünyanın bi köşesindeki mutsuz insanları düşünüp üzülüyor mutluluğunu onların umutsuzluklarına gömüyordu… Ama umut kıvılcımları saçıyordu sesi… Ne kadar çaresiz olursa olsun düşüp dizlerini kanatsa da hayatın geçit vermez yolları o her defasında ayağa kalkıp tekrar yola devam edebilecek kadar kocaman bir yüreğe sahipti… Her daim aşk vardı çünkü yüreğinde her şeye karşı sonu gelmez bir aşktı onu kendisi yapan… Aşka aşıktı adam… Hüzün mevsimini seviyordu en çok… Hazan mevsimi Aşka Aşık Adam demekti Aşka Aşık Adam hazan… Yere düşen her yaprağa bir anlam yüklüyordu… Her birine tek tek yitirdiklerini yazıyordu hiç usanmadan… Alıp kitaplarının sayfaları arasında saklıyordu yaprakları artık bir daha dönmey ecek olan her yitirdiğine inat… Aşka aşıktı adam…. Ruhundaki çocuğu yitirmemişti henüz.... Çocuk masumiyeti ilk günkü kadar tazeydi benliğinde… Çocuk kalabilmekti belki de onu bu denli farklı kılan… Etrafında büyümek isteyen onca insanın aksine o biliyordu ancak bir çocuk gibi bakarsa görebileceğini her şeyi olduğu gibi… Aşka aşıktı adam… Her ne kadar sevmediğini söylese de çok seviyordu İstanbul’u… Yüreği daraldıkça Marmara’nın kıyısında buluyordu kendini… Hırçın dalgalara dalıyordu ürkek gözleri… Denize anlatıyordu içindeki dehlizleri… Aşka aşıktı adam… Biliyordu her aşk ayrılıklara gebe… Biliyordu aşk umut etmekti aşk gelmeyeceğini bile bile beklemekti… Biliyordu aşk acı çekmekti…

Bir gün beklediği aşkı buldu sandı ama “İmkansız” diyordu Kristal Kadın ona… “İmkansız bizim aşkımız…” İmkansızdı da gerçekten… Eğer bi parça umut olsaydı bu aşk için koşup gitmez miydi sanıyorsunuz Kristal Kadın… Gidip bir ömrü sıcaklığını hiçbir zaman duyumsayamayacağı göğsünde uyuyarak geçirmek istemez miydi… Gidip hiçbir şey yapmadan ona hiç dokunmadan saatlerce gözlerinin taaa içine bakarak günü akşam etmeyi istemez miydi… Gidip tüm art niyetlerden tüm beklentilerden arınmış aşkını köprüdeki biletçiye Kadıköy’deki simitçiye Beykoz’daki ayakkabı boyacısı çocuğa Sultan Ahmet’teki güvercinlere ve İstanbul’un hiç bilmediği ve hiç bilemeyeceği her köşesine haykırmak istemez miydi… Ama olmuyordu işte… Bu aşkın kaderi yıllar ve yıllar önce yazılmıştı… Silmeye gücü yoktu Kristal Kadının… Keşke olsaydı… Keşkelerle bitirdi ömrünü Kristal Kadın… Son “Keşkesi” ve tek “İyikisi” oldu Aşka Aşık Adam’a olan aşkı…”Keşke sevmeseydim seni” derken keşkesi kendi için değildi.. Aşka Aşık Adama ol an aşkı hayatındaki en güzel en doğru en kendini bulduğu şeydi… Ardında bırakacağı adama üzülüyordu şimdi her şeyden çok… Kristal Kadın zaten sonsuzlukta bulacaktı aradığı huzuru… Ama adam yaşanmamış anıların altında ezilecekti bir ömür… Kristal Kadın’ı kahrediyordu bu son demlerinde… Gözyaşları yarım kalmış her şey adınaydı şimdi… Yarım kalmış ve hiç yaşanamayacak tüm anılar içindi keşkeleri… Ama çok sevdi Kristal Kadın Aşka Aşık Adamı… Hem de hiç olmaması gerekirken hem de tam giderayak hem de hiçbir şeyin bu aşkı imkan dahilinde yapamayacağını bile bile…
Küçük bir oyunla başladı her şey çocuksu bir heyecanla… Benliklerindeki çocuklar elele verip hiç olmayan mekanlarda daha önce hiç oynanmamış oyunlar oynuyordu… Umutlarını uçurtma yapıp uçuruyorlardı sonsuz gökyüzünde… Hayallerini kağıttan bir geminin içinde yüzdürüyorlardı sığ bir su birikintisinde.. Hiç olmayan bir dünya kuruyorlardı sadece ikisinin bildiği ve sadece ikisine ait… O dünyaya sokağımız dediler… O dünyada bir daha benzeri olmayacak duygular beslediler ve büyüttüler o duyguları çocukları gibi… O dünyada kırılganlıklar o dünyada hüsranlar o dünyada yıkımlar o dünyada çıkmazlar da büyüttüler farkında olmadan…. Sonra o oyun düşleri oldu… “Mavi Düş” diyordu Kristal Kadın; “Bu bizim mavi düşümüz…” Önceleri Aşka Aşık Adam daha çok savunuyordu bunun bi düş sadece bi düş olduğunu…. “Uyanacağız bir sabah ve sona erecek bu düş…” diyordu… Kristal Kadın’da öyle olmasını istiyordu aslında… Aşka Aşık Adam uyanarak bitirmeliydi mavi düşü Kristal Kadın sonsuza dek uyuyarak… Hiç u nutulmayacak bir düş tadında yaşanmalı ve Bİ GÜN bitmeliydi her şey… Geçmişe bakılıp küçük bir tebessümle hatırlanacak merak ve umursamazlık duygularının arasında sıkışıp kalacak bir düş olarak kalacaktı yaşananlar ve yaşanamayacak olanlar… Ama olmadı… Düş çizgisini aşıp hiç olmaması gerekirken gerçeğe yol almaya başladı bu aşk… Olmamalıydı düş olarak kalmalıydı… Kalamadı… Gerçeğe yol aldıkça acı kaçınılmazdı… Gerçekler acıyı da getirdi beraberinde… Ve acı tüm duygularını bastırıyor şimdi… Kaçınılmaz bir sona koşullandırmıştı Kristal Kadın kendini… Ve bu yemin her ikisine de çok acı veriyor şimdi… Aşka Aşık Adam çığlık çığlığa zamanı durdurmaya çalışmakla meşgul Kristal Kadın olanların sevdiği adamı daha fazla üzmemesi için zamanı hızlandırmak çabasında… Ama zaman kendi bildiğini okumakta kararlı…”Ben Zamanım… Gücünüz yetmez beni durdurmaya hızlandıramazsınız dakikaları ne kadar istesenizde… Kendi bildiğim yolda akar kendi nehir yatağımda çağlarım… Hem ilacım yaralara hem ızdıra p bekleyişlerinize…”

Ve Kristal Kadın hiç söylememesi gereken şeyleri bir kez daha söyleyerek şöyle diyor son kez:
“Çok sevdim ben seni hiç sevmemem gerekirken… N’olur çok görme bana bu son sevdayı… Bak isminde gizli sonuncu oluşun… Biliyorum aslında hiç tahmin edemediğim kadar üzdüm seni biliyorum faydası yok hiçbir şeyin… Ama zaman ilaç da olduğunu söylüyor yaralara bak… Unutacaksın CANIM… Unutacaksın yaşanmayanları yaşadık dediklerimizi de üstüne ekleyerek… Hiçbir acı sonsuza dek sürmez… Aşka aşıksın sen aşkla devam edeceksin virgül koyduğun hayatına yeniden… Hiç görmediği caddelerinde hiç gezmediği bir şehri özler mi insan? İstanbul’u özlüyorum şimdi tüm özlemlerin üstünde… Ve seni özlüyorum hiç hak etmediğimi bile bile… Ben demiştim anlatmaya çalışmıştım bir zamanlar hatırlasana CANIM…
“Kaybettim uğruna savaş verdiğim her şeyi… Didindikçe yitirdim etrafımdaki tüm güzellikleri… Değer verdikçe değersizleştim umut bekledikçe ertelendim… Bu anlamsız düzen aldı beni benden senden önce… Senden önce de çocuksu bir saflıkla uzattığım ellerime dikenler koydular… Senden önce de sonsuz bir boşluk içindeydim… Senden önce de çok kereler yenildim… Sen geldin değişti sandım tüm renkler değişti de bir süreliğine… Önümde uzanan düz çizgi yön değiştirdi sandım… Kurtuldum bir süreliğine asırlık prangalarımdan nedensiz kaygılarımdan… Çok kısa sürdü pembe düşsellikler… Uyandım…
Sen geçerken uğramıştın hayatıma anladım…Şimdi sen gözümde varolduğun yerden rahatsız orda kalıp kalmamakta kararsız… Şimdi sen bendeki seni çözmeye çalışıyorsun… Gereksiz… Benim çıkmazlarım bana kalsın… Umutsuzluklarımı beslemeye çalışıyorum yıllardır aslında hiç olmayan umutlarla… Süt isteyen bir bebeğe su verip kandırmaya çalışır gibi kandırıyorum benliğimi hiç olmayacak şeyler için… Benim dünyam yalnızca kendimi kandırdığım masum zararsız yalanlarla aldatmacalarla dönüyor… Hayatım bir mutluluk oyunundan ibaret… Ve kimseden avuntu beklemiyor yüreğim… Sen olduğun yerde kal benim için… Ben seni hiç olmayışında düşledim… Barış dedim adına kumral bir kız çocuğunun gözlerindeki ışıltıda gördüm seni aynadaki yansımam yaptım … Bu düş sadece bana ait… Sen bana aldırma...”

Hiç unutmadığını biliyorum aslında buna rağmen niye hatırlatma gereği duyuyorum onu bilmiyorum… Hiçbir şey bilmemek ne acı Aşka Aşık Adam…

Ve sen demiştin ki…
“ölüm kadar gerçek olsaydı varlığın...
sen bir hayaldin sadece
ve bir hayali seveceğim kadar seviyordum seni....
düş(tün) güzelliğinle yüreğimin içerilerine...”

Evet hayaldim… Evet DÜŞ(tüm)…. Düş bitti uyan artık… “N’olur” dedirtme bana… Bir de sen böyle yapma n’olurrrr…. Gitmek üzere olanlar aşık olamazlar mı Aşka Aşık Adam… Hakları yok mu buna söylesene… Yüreğime söz geçiremedim suç benim mi? Sen aşka aşıksın… En çok sen anlarsın… Susma yalvarırım… Yalvarırım bir şeyler söyle… Lanet oku intizar et ya da ne istersen onu söyle yeter ki beni sessizlikle bırakma bir başıma… “

Ve geri kalan tüm cümleleri boğazında düğümlendi Kristal Kadın’ın… Aşka Aşık Adam ondan da önce terk etti o sokağı… Mavi Düş karanlığa gömüldü umutlar sonsuzluğa… Ve bu aşk hiç yaşanmaması gerekenler arasında aldı yerini… Geçmişte tebessümle hatırlanamayacak olan pişmanlıklarla dolu düşken karabasana dönüşen bir çıkmaz sokak bu aşk şimdi… Ne edilecek bir çift söz ne yazılacak iki satır dize var artık… Sadece hüsran bu düşten geriye kalan… Sadece gözyaşı…


DOĞUM GÜNÜN KUTLU OLSUN AŞKA AŞIK ADAM… VE BU HİÇ YOKTAN YAZDIĞIM HİKAYE DE DOĞUM GÜNÜ HEDİYEM OLSUN SANA… DEDİM YA SEN AŞKA AŞIKSIN… TANIŞMAMIZIN DAHA İLK GÜNLERİNDE YAPMIŞTIM BU YORUMU SENİN İÇİN… YANILMAMIŞIM… ÜZGÜNÜM KEŞKE YANILSAYDIM… HAYAT HİÇ UMMADIĞIN DAHA ÖNCE KİMSELERİN TATMADIĞI EN GÜZEL DUYGULARI EN BÜYÜK MUTLULUKLARI GETİRSİN SANA KOYNUNDA… DÜŞLERİN HEP MAVİ KALSIN… BİLİYORUM AYNI ZAMAN DA HAZANSIN SEN… BIRAK HAZAN HÜCRELERİNDE KALBİNİN ORDA BİR YERLERDE HEP KALSIN… KALSIN Kİ HİÇ BİR ZAMAN UNUTULMAYACAĞINI UNUTMAYASIN… KALSIN Kİ ÇOCUK YANIN İNSANLIĞA AĞLASIN…. AMA SESİN HER DAİM GÜLSÜN AŞKA AŞIK ADAM… IŞIK SAÇSIN SESİN UMUT VADETSİN… HİÇ GÖRMEDİĞİM GÖZLERİNDE YAKAMOZLAR HİÇ DOKUNAMADIĞIM SAÇLARINDA YILDIZLAR OLSUN HER DAİM… BEN SENİ SENSİZLİKTE ÇOOOK SEVDİM…
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol
Geri
Üst