Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
Biraz dikkatli baksaydın gülen gözlerimdeki ağlayan ben'i görebilirdin. Ya da gerçekten sevseydin beni kalbimin çığlıklarını susturabilirdin. Ben senken sen ben olamadın. Izdırabımın sebebi oldu sevgim.
Tükendim
tükettim
hıncımı almak için tekmeler attım sevgiye
kendime
yüreğime ..
Birçok kez hazırladım kalbimi seni unutmak için
ne yaptıysam olmadı
Boyun eğdim varlığınla yaşamaya
Artık özlemiyorum
Dilim söylüyor ama hissetmiyorum. Sevgiyi kandırarak ve gizlenerek yaşıyorum. Daha fazlasını kaldıramayacak kadar yorgunum yada bahaneler buluyorum.
İçim acıyor
Gücüm yetene kadar dayanıyorum. Daha dayanabilirmiyim bilmiyorum. Zaman sığındım kurtuluşum için
yaralanan kalbimi sarmak
biraz olsun hayata bağlanmak
kaybettiğim kendimi bulmak için
Sen benden gittin
ardında bıraktığın beni düşünmeden gittin
Belki yıkıldım
sevgiye güvenimi kaybettim
ama
yürekten sevdim
Şunu bilki terkedenim sen yüreğimi hiç haketmedin...
... Ve şimdi sen ne kadarını
anlayabiliyorsun konuştuğumun? Yüzümü saklıyorum
sesim şaşkın ağır siste. Eğer sana
gelmişsem ben bu ıslak adayı bırakmış ve
sana gelmişsem daha gençken ve
parmaklarımda gücüm varken sana
seni sevdiğimi söylemek için gelmişsem
ve üstelik henüz seni tanıdığımı bile
söyleyemezken. Benim ne kadarımı
anlayabilirsin sen? (Yalnızca renkleri
eylemi ve açık geceleri ya da senin
tanınabilir yönlerini sevdiğimi mi?)
Bizler yalnızca kahramanları severiz. Ve şanlı
ölümleri savaşlarda. İnemeyeceğimiz duvarlara
tırmanmayı ardımızdaki bütün köprüleri
bütün dönüşlerimizi havaya
uçurmayı severiz. Bütün geri çekilişleri. Sanki
bir şeyler sonsuza dek değişmez
kalacaklarmış gibi. Ay sanki her gece
yeniden bizim için doğacakmış da (biz de
onu siperlerimizden seyredebilecekmişiz) gibi.
Sanki sanki kesin ya da tatlı bir şeyler
varmış gibi hayatlarımızda.
Uzun
kederli
nefesi havanın
yüzümü yalamakta şimdi. Yalanlar
güçsüzlük ve kendime nefretim.
Sana nefretim anlayamadığın
için ya da beni yanlış
nedenlerle aşağıladığın için.
Doğru nedenlerin de vardı. Ve işte hastayım.
Oh tanrım ağrılı geceler gibi hastayım. Kararıp sönen
yaşlı kış günleri gibi.
Bir dans
düşünüyorum. Biraz müziğim
olsaydı benim yazabileceğim
bir dans. Ya da sen bana
bir parça yumuşacık müzik
çalabilseydin. Altın rengi
yamaçlarıyla bir Couperin. Saçlarını
kokladığım bir Ravel ya da
parfüm kokuları
arasında bir Debussy.
Neydi beni harekete geçiren? Kendi
sızlanışlarıma kızgın; sakin tadı kederimin.
Rüzgarın dövdüğü yüzüm başka yüzler
istek ve etekleri yerleri süpüren tatlı
kibar çinli hanımefendilerle örülü kederim. (Ve
bu benim anlatmak istediğim değildi işte. Ve
ne de senin için istediğim. Müzik bile
değildi yalnızca alelacele karalanmış bir günün terörü.
Arzular. Sözcükler.
Boşuna. Duyulur bir doyum yok.
Parmaklarımın altı tamamen ışıksız. Oda
duvarlar; sessiz ve ölümcül.
Müzik yok.
Eğer bir dans
olsaydı. Bizim için
bir dans; ellerin
yüzümde yüzün ıslak
gözyaşlarından (ya da sessizlik. Bizi
havanın ağırlığında kuşatabilecek. Sessizliğin
yırtılışı kıpırdayışlarımızın rengiyle
karanlığın yaralanışı! Çıplaklık?
Havaya büyük sıçrayışlar? Geniş ve keskin dönüşler; yaşlı
bir gölün suyunda ayın
bulanık yansıması. İncecik kornet
sesleri ve kahkahalar.
Bunu duyabiliyor musun? Sana
kimin seslendiğini biliyor musun? Beni
tanıyor musun? (Senin
sevgilin bile değilim. Senden apansız
karmaşandan korkan biri. Yüzüksüz
ellerinden. Gizlenmiş
saçlarından. Sesinden
gerçek bile olmayan sesinden. Ya da
güzel.
(Şimdiye dek
nelerimiz olduğunu söyleyebilecek
durumda bile değilim. Bir şeyler
sürekli sarmaktalar senin
sözcüklerini. İsteksizlik
gibi bir şeyler.
Gitgide karanlık
bürüyor çevreni. Ve müzik bile
değil bu sözcükler. Hiç bir hareket
yaratamıyorlar bir dans için. (Pencerede
acemice ayakta ayı
seyrediyorum. Şekilsiz bir duman
gecenin kurşun
rengi zarına
karşı yükseliyor.
Titrek zayıf sözcükler dökülüyor
dudaklarından zorlukla duyuyorum. Yüzün
sözcüklere dönüşüyor. “Sev beni hadi
sev beni.” Pencere geceyi
karşılıyor ve her zaman.
Bizim konuşamadığımız zamanlar.
Camın içinden geçen akıyı ne biçimlendirir?
Yalnızca duvardaki
gölgeler. Parmaklarımın
ardında arduvaz üzerinde
kayan bir cam sesiyle
beni izliyorlar. Sen gecede
haykırıyorsun
ve yalnızca ay
ses veriyor.
Kırmızı binaların
arasında sıkışmış bir ev. Ve
gecenin soğuğunda bir çan vuruyor. Ay
Kuzey ırmağının üzerine
kurulmuş hemen altında
mavi bir köprü. Karanlığın içinden
mavnalar ve yaşlıca adamlar
süzülüyorlar. Gözlere
gereksinimleri yok. Usulca
şafağın uzun kara çizgisinde
yitiyorlar. Ayak sesleri kırılan
kirli dalgalar kıyıda. Karanlıkta
çakan deniz kuşları.
İçerde yalnız oturmaktayım düşüncelerim
yok. Sana seni düşündüğümü de
söyleyemem. Yalan olur. Öylece
oturuyorum ve gitgide yorgun
düşüyorum. Göğün sabahla
aydınlandığını bile seyretmeye gücüm yok.
ve şimdi
Uyuyorum.
Beni uyandırmayı başaramayacaksın.
...:::Bu KimsesizLikten Bıktım:::...
Bir daha karsılaşmayacağım biliyorum...
Yani yüzün olmayacak bir daha...
Hüzün olacak her adimim...
"hoş geldin"leri eksik olacak kapımın...
İlk açışımda küflü bir yalnızlık vuracak yüzüme...
Önce terliklerin her zaman ki yerlerinde olduğunu fark edip gazetelerin okunmamışlığını göreceğim ve yatağın bozulmamışlığını. İşte ilk o zaman gözyaşlarım bozacak geceyi. Çaresizce yatağın kenarına kıvrılıp dizlerimi karnıma çekerek sanki pazardan eve dönüş esnasında annesine yaptığı tüm ısrarlarına rağmen o renkli treni satın aldıramamış çocuğun moral bozukluğunda yani küçük yaşlarımın göz-yaşları gibi saf bir yalnızlığı küskünlükle sulayacağım...
Bir daha karsılaşmayacağım biliyorum...
Sesin olmayacak...
Yattığım yerden bir sabahı cıvıldayan gülümsemenle karşılamayacağım. Gözüm hep bir sessizliğe açılıyor olacak. Duvarlarım artik kulaklarını kapatmayacak yüksek sesli tartışmalarımızda cam çerçeve indirecek kalkanlarını salonu ortasında oradan oraya uçan yapma çiçeklerle dolu vazolar havalarda uçuşmayacak. Japon yapıştırıcısı çabukluğunda yapışmayacak bir daha parmaklarımız birbirine... Bir vazonun kırılan yerlerini birkaç gülümsemeyle tamir etmeye çalıştığımız o barışma anı sonralarında. ...ve kırılan bi aşkı yapıştıracak hiçbir şeyin olmadığını işte bu çaresizlikte bir kez daha anlayacağım...
Ne banyodaki köpüklü senfonilerin ne de mutfaktaki yemek kokulu mırıltıların olacak. Ne yerde dökülmüş saçların. Ne de ıslak ayak izlerin olacak parkelerin üzerinde. Ne buzdolabının en gizemli köselerine sakladığı çikolataların ne de kepekli ekmeğin olacak kahvaltı masamda.. Koca bir ev zayıflayacak gidişinle bir ruh hep aç olacak...
Ya ışıkları kim kapatacak ardımdan gazete arkası şekerlemelerde televizyon karşısı sızmalarda kiminle yapılacak kanal değiştirme kavgaları nasıl yenecek bu yalnızlıktan patlamış mısırlar...
Sırtımı açıkta bıraktığım ruh üşümelerinde kim sıcacık elini yüreğimin üzerine koyacak bu evde... Bir kilo baklava kurnazlığında kiminle yapılacak su savaşları...
Bu kimsesizliğin galibi kim olacak...
Bir daha karsılaşmayacağım...
Biliyorum...
Çıkarken üzerine binlerce kilit vuracağım kapının ardında dondurulmuş anılarım kalacak...
Bugün
Bu evden
Bu şehirden
Ve..
Buu kimsesizlikten taşınıyorum..!
Sustukça sen oldumsen oldukça kendime kaldımseni buldum.
Cezasının ne zaman biteceğini bir hükümlüydüm sende..
Aşkı taşımak tek özgürlüğüm oldu anlamalısın.
Bende kendini üretirken yokluğunu aynı boyuta taşımasaydın keşke..
Sen yoksan olmayacaksan ben hangi kimlikle kalkarım ayağa hiç düşündün mü?
Yığılıp kaldığım her yerde yokluğun çöküyor gözlerime..
Hayalinle kalmak seni yaşamakbundandıryalnızlığı hiç kimse benim kadar sevemez..
Tuhaf bir teslimiyetteyokluğunu yaşıyorum hepsi bu!Yokluğunda seni buldukça yeryüzündeki hiç kimsenin anlayamayacağı bir şölen oluyorsun içimde..
Eridikçe sana karışıyorumseni sevmekyaşama ve belki en çok sana direndikçe anlam kazanıyor..
Sen ve sen..Yalnızlık..Hayır!Sen ve ben.İçimde üretiyorum seni.Birlikte çoğalıyoruzkimseye hesap vermeden.
Susmuyorum..Çünkü seni seviyorum…
Gözlerimi karanlığa sımsıkı yumuyorum.Sen olmak üzere başkalaşıyorum bir kez daha ve sonsuza kadar sen oluyorum..
Aşkyaşamın belirlediği rastlantıların sunduğu yöneliştirsöylemiştim sana.Bu zorlu yürüyüşte kimseye tercih şansı tanınmadı elbette bilirdim bunu.O kadar anlamlıydın ki özeldinki tercih şansı tanınsaydı da bile bile ben yine seçerdim..Ödediğim ve ödeyeceğim bedeller ne kadar ağır olsa da..Sana seni anlatmakta bu kadar yetersiz kalmasaydım keşke..
Seni şu an yaşamaya ne kadar muhtacım..Tek gerçeğim sensin ve hepte öyle kalacaksın..
Yaşamın kırılma noktalarında beni birden bire tek başıma bırakınca sustuysam ve şu an hala susuyorsam onurumdandır..Ben kimi sevdimde sen oldum?Kaç sen vardınson sahnede nasıl bir kimlik taşıyordunsöyle bana?Beni herkesten çok sevdiğini söylerken yüreğine inancımı bir an olsun yitirmedim yemin olsun!Böyle zamanlarımda hep sustuysam doğru yorumla benibeni anlamayışlarının çaresizliğindendir…
Ne yapmalıyım?Kadehler dolusu içerek beynimi uyuştursam unuturmuyum bu acıyı?Ama ben böyle bir iflası onaylayamamk..Unutmaya çalışmak bireyci bi kaçış değilmidir?Ben yokluğundan en çok bunaldığım anlarımda böylesine kaçışlara yenilmeyecek kadar doğru sevdim seni.Yüreğimi çatışmaların tam ortasına sürerken hiçbir ödül beklemiyordumbilesin..
Yoruldum bebeğimsürekli ertelediğim bir finale doğru sürekli aynı startlarla başlamaktan bitirmekten yoruldum..
Yine gece..Yine yoksun..Uğultu ve yalnızlık…
Ben herkesten başkaydım di mi?Herşeyindim senin..Öyleyse neden yoksun balum..Bundaki çelişkiyi hangi sözünle anlatır da ikna edebilirsin beni yokluğuna.?..
İçimde o kadar masumsun ki..seni yaşatmak adına nasıl bir direnişi üstlendiğimi kimse anlamasa da aldırmıyorum artık..
Yaşamak sana sığınmaktırseni sende sevmektir..
Böyle anlarda yokluğun yüzümü kanatan bir ömür çizgisinin adıdır..
Sevdim seni hiçbir ödül beklemeden…Gözlerimi kapatıyorum artık susma vaktidir..
Bir varsın bir yoksun..Çocukluğumda anlatılan masallar gibi..Ama en çok yoksun..Başım dönüyor..Aşkım ey ömrümün varı!Ey VARLIĞIM!
Seni seviyorum…
Her aşk bir yakalanmadır yaşama söyledim sana
Bilinmedik yenilgiler taşıdım sesimde
Aldanmalara yüzüm yoktu sabıkalıydım
En çok sana geldim durduk yerde
Yasaktı yollarım aşk bir gidilmez ülkeydi
En çok kendi tarihimin kahramanı bile değildim sensiz
Ne kadar dirensem o kadar hükümlüydüm sende
VE ben hep sana yürüdüm..yürüdüm..
Adımı unuttuğum her yerde seni bulmalarımdı beni yaşatan..
Zamansızdımkimliksizdimsen yoktun kimsesizdim
Biriktirdiğim anlamlara seni katınca anlam buldum yeniden..
Aldanmalara yüzüm yoktu sabıkalıydım
Hayatımdan çok en çok seni sevdim…
Yokluğunda bile sensin
Çoğalmalar yaşattın bana
Sonunda tanıdık bi finalde tekil kalmalarımdı
Kuşatmalardan çıkıp gelmeyen bakır tenli bir babaydın..
Ne zaman uzansam uzaklıktın
Seni kuşandıkça sen oldum
Böylece sen oldukça varlığıma ilişkin her şeyi unuttum
Ama her şeyden çok en çok seni sevdim…
Herkesin ölümü kendi kıyametidir.Ben gözlerimde yokluğunu taşırken bir gün beklenmedik düşeceğim belki bağışla..Bilirim birgün gelir bütün yıldızlar düşerkavuşma günü gelsin diye mahşeri bekler ölüler..Sen benim MAHŞERİMSİN…
Kırık ezgileri bir aşk senfonisi sandım
Değilmiş
Bildim
Yanılmadım
Yenildim
Bütün hayaller darmadağındır şimdi sustum…
Kimse sen değil
Sen herkes oldunbiraz…
Ben değil...
Gidiyor musun diye sorma bana!
Gönderen sensin...
Ne terk etmeyi istedim seni
Ne de daha yaşamadığımız bu aşkı toprağa gömmeyi...
Senin kadar öfkeliyim ben de... Senin kadar endişeli...
Bir dokunuşunla bin kenti yıkacak güç verirdin bana... Ama inandıramadım seni...
Sen sorgularken beni kafanda
Ben gözlerinin içine bakıyordum kuşkuyla...
Bir tek sözün bağlardı beni sana...
Oysa sen hep susmaların koynunda...
Aşkın içine bir kez girdi mi kuşku
Teslim alır bedenleri de...
Sütten çıkmış ak kaşık değildim
Ama yalanı sokmadım iki kişilik dünyamıza...
O dünya ki bazen minicik bir odada
Bazen kentin ortasında şekillendi...
Nasıl da güzeldi...
Zaten varsın diye her şey güzeldi...
Ama sen buna inanmadın...
Ah bu sorular...
Yaşamak varken sevdayı deliceniye boğarız sorularla? Nasıl ikna edebilirdim seni?
Ben aşk dedikçe sen dur dedin...
Ben seninleyim dedikçe Sen hayır dedin...
Zaten az konuşan sen
Olumsuz ne kadar sözcük varsa bulup çıkardın ortaya...
Bense hiç bir şey diyemedim...
Ne kadar zarar vermişim sana meğer...
Nasıl değiştirmişim seni...
Oysa hiç böyle düşünmemiştim...
Kimseye zarar vermek istemem ben...
Kimseyi olduğundan farklı bir hale getirmek istemem... Ama öyle oldu işte...
Demek ki; gitmelerin zamanı şimdi...
Çocukluğuna sığınır atlatırsın bu acıyı...
Ne sevişmelerimiz kalır aklında
Ne sevda sözlerimiz...
Rahat değilim diyordun ya rahat ol artık...
Gülüşlerini saklaman için bir neden kalmadı...
Tedirginliğinin sebebi de kalktı ortadan...
Biliyor musun bir tanem!
Gidişim yürekten değil zorunluluktan...
Sanma ki bu toy sevdayı başka kimliklere taşırım... Sanma ki benden sakladığın gülüşleri
Yalancı yüzlerde ararım...
Seni de götürürüm yüreğimde...
Her zaman yokluğunu taşırım...
Bulup bulup kaybettim seni bebeğim...
Ne yazık ki toz duman edemedim kuşkularını...
Ne yazık ki kalamadın bana...
Öpücüğümün kokusu kalacak kapının eşiğinde...
Kokladıkça
Bizi bir yanlışa mahkum ettiğini anlayacaksın
Seninle yasamayi çok isteyip�de yasayamadigim hersey�i biriktirdim
�� yarinlarimiz�� için�
Cogu zaman yüregim�den doldu tasti bu biriktirdiklerim
Bazen gösyasi
Bazen çiglik
Ama en çok�da sususlarimday�di biriktirdiklerim
Onlari susturdum ardindan bende sustum
Bi gülücük koydum yüzüme
Kimse bilmesin biriktirdiklerim var diye
Öyle olmasi gerekiyordu çünkü...
Biriktirdiklerimin arasinda herseyin üstünde bir sey var
O�da özlemin dag gibi büyük özlemin
Hergün nasil biriktinasil doldu tasti
Seni öyle özledim�ki...!
Sonra gözlerim ve göreceklerim var biriktirdiklerimde
Her güzellige körüm simdi
Gözlerim görmeyi red ediyor tüm güzellikleri
Ama gözlerimin gözlerine degdigi gün açilacak ve
Kör gözlerim herseyi senle görmeye basliyacak
O gün hayat bize gülecek dimi...?
En çok�da Kokuna hasretligim birikti
Daha koklamaya doyamadan yok olan kokun yokki artik...
Ne bana hediye ettigin oyuncak köpek�te ne mektubun�da kokun kalmis
Dün tekrar tekrar kokladim ama kokmuyordu...!
Bos kalan ellerim
Elimden tutup sokaklarda gezecegimiz günlerin umuduyla birikti
Iki sevgili görünce yüregimin ciz etmeleri birikti
Sôyleyemedigim günaydinlarim Iyi gecelerim birikti
Her sabah otobüste yan koltugumun bos yeri
senle dolma özlemiyle birikti
Yürürken tek basina sokaklarda gölgem
gölgenle bulusmalara birikti
Anla iste diger yanimin sensizlige isyani birikti...!
Şimdi söyleyeceklerimi yuttum
Yüreğim konuşsun harf harf�"
Ey dudaklarına sirayet etmiş son(ları)baharı silemediğim
Sen beni yüreğimin cümlelerini sıvamış dudaklarımı � suskunluğa� teyemmüm etmekle suçlamaktasın ? Yoksa gözlerindeki hayat rengini yüreğimdeki ölümle süslenmekle mi itham etmektesin ? Belki de beni çoktan gitti bilmektesin belki de başka yüreğin terini silmekte görmektesin. Beni nerde kimin huzurunda el pençe divan durmuş düşünsen de ben anı yerdeyim. Suskunum ya içindekileri okur gibiyim..
- � Bir gün bitecekti�Bitti..Aç gelmiştin sevgime doydun ve gittin��
Gitmedim..Bitmedim..Ölmedim ey sevgili�
Ey avuçlarıma düşen tek dua
Ne çabuk unuttun gözlerinden izlediğim denizi ? Ne çabuk bitirdin sana olan sevgimin büyüklüğünü..Ben sana dua genişliğindeki kadınım demişim�Bırakır mıyım seni ölmedim daha..Öl(e)medim. Daha da ölmeyeceğim..Gözlerine bulutların özgürlüğünü bırakmadan koşmak yok babama..Daha da bitmeyeceğim..Ellerine Cennet çiceklerinin kokusunu hediye eylemeden varmak yok Elif/imize�.
Ey gökyüzünü gözlerinden kanatlandığım
Daha kaç nehir kuruyacak yüreğimin sensizliğinde..Her sustuğumda daha kaç kez kıyameti yaşayacaksın yüreğinin debisinde..Şimdi kelimelerin ucunda üşümekteyim..Dokun bana / gözlerinde ölsün ölüm�Sar beni / yüreğinde büyüsün gülüm�
Seni tanıdığımdan beri hiçbir zaman yolumu / yüzümü senden başka bir adrese çevirmedim. Adından başka hiçbir cümleye yataklık etmedim ben. Evet kabul ediyorum suskunluğa meyil etmiş yollarım oldu ama asla senden vazgeçmedim. Bir miktar umut bir dirhem mutluluktu istediğim..Ve mavi bilyelerimi gözlerinden Cennete yuvarlamak bezden bir bebeği senin kollarında görme arzusu�Sonra ıslak saçlarını ellerimi bir tarak misali kabul edip delice taramak�Sonra gözlerinden savrulmuş en sıcak gözyaşlarını gırtlağında yakalayabilmek..Seni � sona � hazırlamak değil yeni bir umuda koşturmak�Cebinde sakladığın kaybedilişleri reddetmek seni bende yaşatarak..Siyah�a olan sevişlerini sana unutturup sana adın genişliğine denk gelen yedi rengi ispat etmek gözlerimde�
Hatırlıyorum da � sana inat gitmeyeceğim � dediğin günleri�Ben de suskunluğumun yamalı haliyle haykırıyorum ki � seni çok seviyorum ��Nerde bilirsen bil beni..Kimin yanında kimin yamasına yüreğimi yama yaptığımı düşünsen de ...
Sığmıyorum nefes aldığım şehre sen yokken
Yaşamayı beceremiyorum ki ben yüreğinden ötelerde...
Öyle zor ki sensizliği öldürmek bu güçsüz hallerimde
Çıkıp da gelsen artık diyorum yokluklardan anlarıma
Hani sevmesen bile artık
Biraz senden dokunsan yaralarıma.
Çekilmiyor böyle anla...
Söz veriyorum
Sonra yine seni özgür bırakacak
Sensizliğin sürgününü yaşayacağım.
Lakin;
Şimdilerde yüreğimde büyüttüğüm gülüşlerim üşüyor.
Avuttum yarınlarımı geleceksin diye
Yarınlarım bugün
Bugünlerim dün olmuşken
İçimde bir sızı ille de "sen" diyor.
Hüzün hüzün yaralar açıldı kanayan ruhumun ince çizgilerinde
İyileşmiyor
İyileşemiyor
Sevmiyorum hallerimi...
İşte diyorum ya
Azıcık gel(sen).
Bir oyunun içine girsek
Arkamı dönsem
Bildiğim tüm mutlulukları sayarken ben
Kaçıp
Kandırsan beni...
Kandırılmalara kanacak kadar özledim seni.
Gitmeden de öğretsen bana!
Bir sevdayı harcamak nasıl kolay insana?
Hani
Unutmanın umursamazlığını istemiyorum da
Yaşamak senin için...
Sensizlik niçin?
"Ölüm bizi ayırana dek" diye başlayan sözlerimizin tükenmişliğinde
Cenaze kimin?
Epey olmuş not etmişim bir yana... Yıllar önceden kalma bir konuşma. Ne kaldıysa aklımda yazmışım.
Diyor ki notlarım: Aslında bir "yalan" avutacaktı onu. Gerçek umurunda değildi. Kalbinin beklediği tek şey biraz avutulmaktı işte. Sevdiği onu sevmiyorsa bile seviyorum desin istiyordu. Adam belli ki hiçbir zaman istediği gibi sevmeyecekti onu. Ansızın çalmayacaktı kapısı mesela. Bir sabah çalıştığı masaya bir buket çiçek bırakılmayacaktı. "Bu şarkı sözleriyı anımsıyor musun?" diye sormayacaktı telefonun diğer ucundan. Birlikte bir yemek pişirilmeyecekti asla ve domatesler doğranırken haberlere birlikte kederlenilmeyecekti. Şefkatle okşanmayacaktı ateşlenmiş alınlar. Aşk için ertelenmeyecekti hiçbir iş...
Ve... Terk edilmeyecekti hiçbir "alışkanlık"... Sıradışı olmayacaktı bu ilişki. Bütün bunları biliyordu ama birisi ona tersini söylesin istiyordu. Biri ona "özel" olduğunu her şeyin düzeleceğini bütün bunların geçici olduğunu söylesin istiyordu.
Sevilmemekten eskimiş kalbi bir yalanla tadilata girsin istiyordu. Razıydı yeter ki biri kandırsaydı onu. İyi bir şey söylesin birileri desin ki mesela "Aslında seviyor seni. Ama gösteremiyor sevgisini. Belli edemiyor işte. Öğrenmemiş nasıl sevilir bir insan? Hepsi böyle biliyorsun. Ama ben anladım çok seviyor seni. Sen görmedin dün arkan dönüktü ama öyle güzel baktı ki sana... Suskunluğu içine kapanıklığından sevgisizliğinden değil inan bana."
Böyle desin istiyor birileri.
Kandırıyorum onu.
Duymak istediklerini söylüyorum.
Bir parça teselli bulsa da o aslında sevdiğinin yalanlarını istiyor...
Eski notlarımı okurken bunu bir yana ayırıyorum. Düşünüyorum da gittikçe büyüyor kandırılma isteğimiz galiba...
Gerçek olduğundan daha ağır geliyor çünkü artık. Daha dayanılmaz daha kaldırılmaz oldu... İç karartan umutsuzluğa alıştıran bezdiren hani olmasa daha iyi olur bir hale geldi. İşte bu yüzden artik kimin umurundaki gerçek?
Kimin umurunda yani dayanılmaz sesli bir adamın bir ses yarışmasında ön sıralara çıkması? Kimin umurunda ciğeri var mı yok mu bilinmez insanların köşe başlarında yol tutması? Kimin umurunda gözümüze baka baka var olanı yok diye gösterenler? Kimin umurunda her akşam yok olanı varmış gibi anlatanlar?
Geçtiğimiz günlerde Pakize Suda "Genç kızlar kandırılmak istiyor" diye yazdı. Nicedir aklımdaydı aşk ve yalan yazmak. Tam da üstüne geldi Pako'nun yazısı.
Üstelik sadece genç kızlar değil kandırılmak isteyenler...
Sıraya girdik hepimiz... "Dertli gönlümüze bir yalan daha söyleyiniz ömrümüz mutlulukla nihayet bulsun" diye beklemekteyiz.
Bal gibi fakındayız oysa. Yazının başında anlatılan sevdalı gibi... Olmayacak bir iş ama birisi "olur" desin diye bekliyoruz... Bir yalanla avunacak kalbimiz... Hepsi bu!
Siyah beyaz sevdim seni
Yaşamım düşüncelerim
Hepsi siyah beyazdı
Bir zorunluluktu beni bağlayan
Beyazın saflığına ve siyahın gizemine
Güzel günler yaşamak isterken
Engellerin adı olmuştur siyah
Beyaz
Güzelliklerin vazgeçilmez tasviri
Hem zıt
Hem de tamamlayıcı olmuştur
Siyah ve beyaz
Ve ben
Siyahı da severim
Beyaz’ı ve seni sevdiğim kadar
Sana sevgilim diyorum.
"Ayrılık da sevdaya dahil çünkü;
ayrılanlar hâlâ sevgili"
dediği gibi erdalın.
Sevgilim sana sevgilim diyorum
bir daha hiç demeyeceğim içindir belki.
"Ayrılmamız neyi değiştirecek
ayrılık yüreğimden silip atabilir mi seni?" derdin.
Kimbilir...
Bu sana son yazışım.
Sözcüklere yüklemeye çalıştığım duygularım
beyaz kağıtların keskin kenarlarıyla
nasıl da parçalanıyor böyle.
İlk kez yazmak böyle zor anlatmak bu kadar olanaksız.
İçimde çağıldayan herşeyin
sana doğru aktığını duyup da bunu anlatamamak.
Ne acı...
Oysa seni her düşündüğümde
sesim zamanın ve mekânın olmadığı
görünmeyen ince ipeksi bir yolda ilerleyip
kulaklarına akmadı mı?
Her düşündüğümde seni yapmam gereken sadece izlemekti.
Ruhumun sana akışı hızlı ama bir o kadar yavaş
delice ama bir o kadar sakin
Şimdi gidiyorsun
Git
Oysa senden tek bir damla istemiştim
Sana kocaman bir deniz sunmak için
Şimdi gidiyorsun
Git
Ne zaman başladı bu hikaye
Anımsamak zor
Gençtim
Hazırda fırtınalarım vardı dört nala sevdalarım
Komazdı öyle üç-beş nöbetleri
Geceler içimi acıtmazdı böyle
Bir insan bu kadar eksilebilir mi
Hatırlarsan sesine uyku kaçmış bir adam vardı
Bu şehrin biryerlerinde
Düşler ormanının gece bekçisi derdin sen ona
Gözlerinde gizledi o seni sen bilmedin
O adam bendim unuttun mu
Bak sevdiğin adam gülmeyi bile unuttu
Seni unutamadı
İşin kolayına kaçmadım
Uğruna ölmedim yani
Uğruna ölünecek sandığım biri için yaşadım hep
Sen bunu da bilmedin
Ben bir bakışına bin anlam yükledim
Sen aşka kestirmeden gittin
Bir hayatın özetini bırakıp avuçlarıma
Şimdi gidiyorsun
Git
Bana karanlığın ne demek olduğunu öğretmeden
Bütün ışıklarımı söndürüyorsun
Bu cehennem cinayetlerini işliyorsun
Sonra bunlara intihar süsü veriyorsun
Yazıklar olsun yazıklar olsun
Susuyorsun susuyorum susayacaklarım bitmiyor
Hani sen sevdiğini
Yarı yolda bırakacak kadar yüreksiz değildin
Düşmemeyi öğretecektin nerdesin nerdesin
Uzun lafın kısası yoktur
Anlatacağım çok şey var
Hoyrat bir rüzgar gibi geldin
Aklımı hayatımı dağıttın
Şimdi gidiyorsun
Git
Daha ayrılığa bile çarpmadan
Aşk bize döndü
Bir yılan gibi soktun koynuma kimsesiz geceleri
Artık ölüm sana dokunamamaktan kötü değil
Ama sana dokunmak da yasak bana
Göz çukurlarımdaki karanlık bunu anlatır
Sen var ya sen
ALLAH kahretsin
Yani şimdi
Gözleri sana benzeyen bir kızım olmayacak mı
Yani şimdi başkaları mı sevecek seni
Ben saçlarını okşadığım zaman
Ellerin öksüz kalırdı
Şimdi gidiyorsun git
Hasretin esartiyle ruhumu meftun bıraksam
Kol kanat germeden mahzunluğumla sevdanın kollarında bizar olsam
Ne kadar anlatsam takatten azat olup sürurla suhuletini ansam
Ağlasam hıçkırsam da aşkın kanatlarında ülfeti yaşasam
Gecenin serencamında yalnızlığın hicranındayım
Ne kadar ah çeksem de aşkın ferahlığında hüznün latifliğini solumaktayım
Bilmem ki niye korkarım edebin sağanağında yalnız sabahlarım
Ne kadar çilem varsa bahtım için ellerimi Rabbime açarım
Ey şad olan aşk kalbimin mümbit toprağındasın
Ruhumun sancaktarlığını yapmaktasın söyle niye hasret yaşatmaktasın
Umutlarım için en ulvi bir cenahsın naifliğinle sinemde arsın
Dile gelmeyen ne kadar kelimeler varsa sen onların lehçesinde saklısın ve harsın
Sükut ettiriyor şimdi bahaneler suskun hevesler
Hakikatin inşirahına ram olmuş gönlünü aşka hasretmiş ey aziz nefesler
Dile getirin hicranımı ve gönlümü bitap bırakan sancının abadını arifler
Umman kalbimde ruhum bilmem ki hangi gönüllerin yadettiği serzenişler selinde
Ömrüm bir hiç gibi geçti esinle kelam yüreklere seslendi
Nefesler mısralarda yer etti gönülden serdedilen hüzün efkarla niye kavilleşti
Artık vakit geldi gözler hasretin temaşasıyla hevesleri aşka teslim etti
Umut her zaman yüreğimde filizlenerek halin ikliminde sevda ile yüzleşti
Son yalvarışları alıp götürüyor rüzgâr
Duyasım yok...inanasım hiç
Ki ben üşür(d)üm bu rüzgârda
Ben üşür(d)üm yokluğunda..
Vazgeçiyorum ben...
Kışlıkları geçirip üstüme yitiyorum senden...
Ve bitti!!!
Sona erdi tüm zamanlar
Düştü son yaprağı ağacın..
Yere eğilip alamıyorum bile...ne acı
Her eğilişinde nefessiz kalır mı insan?
Kalırmış...
Nefessizlik nasıl batar etineciğerine
Nasıl ıszlatırnasıl kanatır içten içe
Bilirim...
İşte bu yüzden
Tüm bu bildiklerim yüzünden..
Son sözleri esirgeyerek senden...
Vazgeçiyorum ben bu eziyetten...
Ben ki alışkın değilim sensiz uyku tutturabildiğim gecelere
Duymadan o güzel sesini uyku girmiyor işte bu yorgun gözlerime.
Sabah gözümü ilk açtığımda elim hemen telefona gidiyor acaba aradı mı? Diye.
Ama her defasında senin dışında onlarca kişi görüyorum telefonuma numaralarını cevapsız diye bırakan.
Öyle özledim ki sesinin sesimdeki yankısını!
Çocuksu gülümsemene neden olan maymunluklarımı...
Beni sevme şeklini öyle özledim ki...
Bu lanet dünyada her geçen gün soğuyor insan hayattan yaşamaktan.
Çünkü hiçbir şey istediğimiz gibi gitmiyor maalesef.
Dünyanın adil olmasını bekliyoruz hani hiç değilse bize zarar vermemesini huzurlu olmayı...
Ama sanırım sabır taşı misali bizi tam ortamızdan çatlatmaya niyetli.
Öyle özledim ki gözlerinin içine bakarken gözlerimden durduk yerde yaş gelmesini...
Neden ağlıyorsun derdin deli misin sen?
Gözlerine bakınca neler gördüğümü bir bilsen
Sen olsaydın benim yerimde
mendil dayanmazdı gözyaşlarını silmene herhalde.
Öyle özledim ki seni aradığımda sesindeki neşeyi...
Kuşum derdin özledin mi beni derdin.
Bende belki tam anlatamam sana olan hasretimi diye
Nasıl özlediğimi seni nasıl sevdiğimi ispatlayayım diye hep yemin ederdim.
Güzel gözlüm öyle özledim ki seni...
Yüreğim bir mecal kaldı şimdi.
Her gece yatağıma geçip çalmasını bekliyorum lanet telefonumun.
Her gece yalvarıyorum Allah ıma bir an önce geçsin bu dertler bu sıkıntılar diye...
Ve her gece uykuyu haram ediyorum gözlerime.
A kadınım öyle özledim ki seni...
Tıraş bile olmuyorum eskisi gibi.
Batıyor sakalların git kes öyle öp beni derdin.
Öptürmezdin gül yanaklarını sinek kaydı olmadan yüzüm.
Ama geri döndüğümde de kokumu içine çekerek öyle bir öperdin ki beni hep öyle kalalım isterdim.
Sevdiğim öyle özledim ki seni...
Sesini nefesini bana doğru kurduğun cümlelerin her bir kelimesini...
Şimdi bekliyorken senden gelecek tek bir seslenişi nasıl zor bir bilsen
Nefes alıp verdiğimde hasret ciğerlerime yakıyor özlem saçlarımdan tutup çekiştiriyor.
Sensin onun dermanı diyor içimdeki ses her gece.
Canımın taaaa içi öyle özledim ki seni...
Her derdini alırdım üstüme sen üzülme sen yorulma sen düşünme isterdim ben bakarım çaresine...
Yeter ki gülsün yüzün derdim ben meydan okurum senin için bu alemin cümlesine...
Kurban olduğum aşkların en güzeli bir tanem gül bakışlım kalbimin birincisi...
Öyle özledim ki seni sesini nefesini...
Haydi geri dön artık ta mutluluktan kes şu nefesimi...
Yerin seni çektiği kadar ağırsın
Kanatların çırpındığı kadar hafif..
Kalbinin attığı kadar canlısın
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç...
Sevdiklerin kadar iyisin
Nefret ettiklerin kadar kötü..
Ne renk olursa olsun kaşın gözün
Karşındakinin gördüğüdür rengin..
Yaşadıklarını kar sayma:
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna; ne kadar yaşarsan yaşa
Sevdiğin kadardır ömrün..
Gülebildiğin kadar mutlusun.
Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin
Sakın bitti sanma her şeyi
Sevdiğin kadar sevileceksin.
Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer
Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın.
Bir gün yalan söyleyeceksen eğer;
Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.
Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret
Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın.
Unutma yagmurun yağdığı kadar ıslaksın
Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak.
Kendini yalnız hissetiğin kadar yalnızsın
Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü.
Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin..
İşte budur hayat!
İşte budur yaşamak
Bunu hatırladığın kadar yaşarsın
Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün
Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun
Çiçek sulandığı kadar güzeldir
Kuşlar ötebildiği kadar sevimli
Bebek ağladığı kadar bebektir.
Ve herşeyi öğrendiğin kadar bilirsin
bunu da öğren
hatam üzüldügümü belli etmemek
gidiyorum kolay degil
yüreginden tasiniyorum
baskalari yerlessin diye
hani sen hep diyordun ya
......sen beni cok üzdün diye
belki baskalari seni mutlu etmeye yeter
ama hic sanmiyorum
sen beni üzdünbende seni üzdüm
ama sen beni üzerken belli etmedim üzüldügümü
galiba belli etmemekle en büyük hatayi yaptim
simdi yolun acik olsun bensizliye
her ne kadar bensizlik ölüm olsa bile...
Git ardına bakmadan git
Unut beni çünkü çözemezsiz sen beni
Ben zaten kendime yetmiyorum ki
İçim daralıyor bedenim ruhumla kavgaya tutuşuyor
...Sonra başlıyor savaş ben buyum işte..
Umutsuz haykırışlarım vardır benim
Durup durup akan gözyaşlarım vardır benim
Mazimin her köşesinde acıyla fışkıran özlemlerim
Unut beni herşeyi bir kenarda bırakarak git
İçinde bana dair hiçbir şey bırakmadan git
Unut beni ardına bakmadan git
Düşünmeden üzülmeden git..
Bana sadakatın olmasın saygında olmasın istemem
Nasıl buldunsa öyle unut beni
Ellerim küt olur tutamam seni
Bakamam eflatun gözlerine bakamam kaybolurum..
Zaten yeterince yaram var
Kaybolan çalınan hayallerim var
Artık bir sonsuzluk yolcusuyum biletsiz
Unut beni daha fazla yormadan
Unut beni tek kelime sormadan
Ben zaten bir uçurum olmuşum
Kara bulutlar gölgesinde ıslanmayı bekleyen
Bir dokunsan solacak umutsuz çiçekler gibi
Kendinden bihaber kendinden rahatsız..
Unut beni ARDINA BAKMADAN GİT
Çünkü tanıyamazsın sen beni
Kıvılcım olurum ateş olurum yanarsın
Sebebini bilmedigim bir ayrılık hüznüyle git
Aglayarak git ama ardına bakmadan git
İçinde beni eriterek git nasıl yaşadımsa sensiz
Yine öyle yaşarım seni sessiz sessiz
Unut beni kara gecelerime kabus olmadan git
Beynimde fazla kalabalık yapmadan git
Kalbime tuzlu-hançeri saplamadan git
Ben şimdiden davetsiz ayrılıgın hazırlıgını yapıyorum
Ona kalbimden bir meze hazırlıyorum
O yüzden fazla kalmadan git ARDINA BAKMADAN GİT
Şiirimi dinlemeden git içimde çogalmadan git
Tutuklu esirin olmadan git..
İçim daha da fazla yansın kahrolsun benliğim
Hasrete yine yelken açsın ama sen ardına bakmadan git
Duygularımı çözmeden beni tanımadan git
Kahreden bir haykırışla git. ama yeter ki git..
Ey kader yine aynı senaryon
Bıkmadın mı hep aynı oyundan
Bıkmadın mı her perde aynı rolden
Ben usandım seyretmekten her defa ayakta izlemekten
Ben usandım senin yönetmenliginden