Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
Oysa Ölü toprağı varmış üzerimizde
Kendimize gelene kadar hayat gelip geçiyor
Yaşarken ölmek
İçtiğimiz sudan tad alamamak buymuş meğer.
İçimiz karanlık loş kalmış.
Yüreklerimiz çoktan durmuş halbuki.
Kendimizde değilmişiz meğer
oysa yaşamak ister gibiydik hepimiz.
Kabir azabı buymuş meğer
Yanlız kalıp yaşadığımızı düşünmekmiş..
Yaşamın kıyısı bize çok be güzelim.
Ben uyandığımı sanmışım meğer.
Ölüm bizi çoktan seçmiş haberimiz yokmuş meğer.
Bedenimiz sadece aynadaki yansıma gibi.
Yaşıyormuş gibi gösterip
Ölüm Bizi bedenimize hapsediyormuş
meğer....
BİR GENCİN AĞZINDAN
Bu gece yine sabaha kadar oturdum.
Bir elimde sigaram diğer elimde yalnızlığım.
Gecenin sessizliği bana sesleniyordu usulca
Ve bense umutlarımın yeşermesini bekliyordum
Her zamanki dinlediğim şarkı sözlerilar beni anlatıyordu bana
Bıkmadanusanmadan!...
Ve yine o her zamanki hüzün bastı yüreğimi…
Ve beklide eski günlerim özlemiyle yanıyordu yüreğim.
Ve beklide beni yakanunutamadığım o dersimliydi.
Hayallerimiyalnızlığımı benden çalan çaresizliğim
Umutlarımıda peşinden sürüklemişti o karanlığa.
Ne zor şeymiş;çaresizlik ve o masum yalnızlık
Tüm umutlarımı göğe gelin ediyorum…
Ve gün ışırken ben bir sigara daha yakıyorum...
Ve bitmek bilmeyen geceye bir ağır söz daha ediyorum!!!
Uzak durmaya çalışıyorum aslında
Sen yanımda olduğun zamanlarda
Kaçıyorum... İçinde sen olan gerçeklerden.
Bir anlam veremiyorum nedense
Senin başkasının yari olmana.
Şiirler yazmak istiyorum
Birbirinden güzel senin adına.
Sana duyduğum sevgi saklı
Seni anlatan kelimelerin arasında.
Her cümlede bir anlam yüklü
Hepsi seni anlatıyor tek başına.
Bin cümleye bir sevgi sığmaz ama
Bu yüreğime sığar sana duyduğum sevgi.
Ne zaman biticek acaba
Seninle beraber geçen günler
Seninle geçirdiğim seyahatler
Ne zaman biticek sana yazdığım şiirler.
Bakmaya korkuyorum aslında
O dalga dalga saçlarına
Dilim tutuluyor adeta
Seninle her konuşmaya çalıştığımda.
Birde o ışık saçan gözler
Onlarda bir anlam yüklü aslında
Beni sana bağlamaya yeter
Senide bana anlatmaya.
Bugünde gece olmayacak galiba
Seni düşünmekten vazgeçersem eğer.
Uyumam lazım ama...
Senin hayalin bile bana yeter.
Sabahı iple çekiyorum.
Aslında sabırsızlıkla bekliyorum
Seninle aynı yolculukta yol almaya.
Ne olur sevdiğim bugünde otur sen
Arka koltuk da yanı başıma
Gözyaşlarım hıçkırıklı benim
Durduramıyorum gözlerimin su yollarını
Yarını olmayan sevdalarda boğuldum bir çok kez
Derinlere atamiyorum artık kendimi
Çocukluğumu yitirdim sağanak yağmurlarda
Her köşe başında dinlenir oldu sazımız
Bir hicranın göğsünde gemlenir sızımız
Avizeler kopacak baktığın yerden
Geçecek bütün şarkı sözlerilar gözlerinden
Adın unutulacak sen dönmeyeceksin
Şair'in öldüğünü bile görmeyeceksin
Ben yazacağım tarihini ölümün
Kara gözleri kan ağlayacak gülümün
Ayakta tutacak kalbe düşen her yara
Namın ulaşacak bütün soylu turnalara
Sen göğsüne en şanlı karalara bağlayacaksın
Kimse dokunmasa da gülüm ağlayacaksın
Vurur da en bahtiyar balıklar sahile
Değil sahil martılar bile gelir dile
Cinnetin resmi dokunacak duvarlara
Kaybetmeden ağlamayı öğreteceğim dağlara
İsyanı büyük olur yaralı kartalların
Sonu ölüme çıkar bütün yalnızlıkların
Saçına iğrelti bir saltanat takacaksın
İstemesen de yanık bir yüreği mesken tutacaksın
İfadesi olmayacak aşkım hiçbir ayrılığın
Kalbini kıskandıracak kalbimdeki varlığın
Gelip içimde bıraktıklarını toplasana
İhtimali kalmadı kavuşmanın artık anlasana
Ayrılık ölümden önce gelir; bilmelisin
Şairler nasıl ölür gözlerimde görmelisin
Bir azap içinde bir ömür kıvranacaksın
Ressama değil sen bir resme mahkum olacaksın...
Seni seviyorum Cunku Her sabah kalktigimda Yasamak için tek nedensen varsin Fakat seni sevmek için binlerce nedenim var.
Seni seviyorum Cunku Bu siyah beyaz dunyada tek renk sensin Bir ressamin fircasindan cikmis gibi. Ama alalade bir renk degil Gokkusaginin her tonunu gölgede birakan bir renk.
Seni seviyorum Cunku Bu soguk gunde icimi isitan bir esinti gibisin. Hafiften esiyorsun Iliklerimi isleyerek. Sonra da kaybolup gidiyorsun Daha nereden geldigini anlayamadan.
Seni seviyorum Cunku Seni sevmekten baska bir sey gelmiyor icimden. O kadar dogalki bu duygu Ruhumun derinliklerinde Sanki dogdugumdan beri var. Sadece ortaya cikmak icin seni bekliyordu.
Seni seviyorum Cunku Sensiz bir yasami artik dusunemiyorum. Sensiz bu kuru dunyada yasamaktansa Olumun soguk nefesini opmeyi Bir daha hic seni gormemektense Hayata arkami donmeyi tercih ederim.
Seni seviyorum Cunku Ne zaman bir ask siiri duysam Misralardan sen akiyorsun. Ne zaman eski bir sarki gelse kulagima Gitar telleri arasindan suzulen notalar Seni getiriyor bana.
Seni seviyorum Cunku Sen hep benimlesin. Gozumu kapatmam yeterli seni gormem icin. Tatli narin tenini...
Seni seviyorum Cunku Belki de ilk defa bir kadinin kokusu beni cilgina ceviriyor Icimden Odyseus a turku soyleyen deniz kizlari da Onu ayni kokuyla bastan cikarmaya mi calistilar acaba diyorum.
Seni seviyorum Cunku Gozlerinin icindeki binlerce yildiz Gecenin karanligini delip geciyor. Bana bakaraken kendimi yildizlara tepeden bakiyor gibi hissediyorum Seni seviyorum Cunku Benligim sana ait. Sen onu burusturup cope de atabilirsin Kalbine yakin bir yere de koyabilirsin. Tanrim! O kalbine yakin sicak yerde olmak istiyorum.
Seni seviyorum Cunku Sen sensin. Ama sen beni Ben oldugum icin seviyor musun? Onu kim bilir.
Seni seviyorum Cunku Seni sevmeyi seviyorum. Seni koklamayi seviyorum. Sana dokunmayi seviyorum.
Seni seviyorum Cunku Saclarin ellerimin arasindan kayip giderken Dunyadaki cenneti bulmus gibiyim. Bir an elimde tutuyorum o cenneti. Bir an sonra belki de Tamamen ellerimden kayip gitmis olacak.
Seni seviyorum Cunku Ben hic bir kadin icin siir yazmadim Bu hep tuhaf gelmisti. Ama simdi Senin icin siir yazmamak tuhaf geliyor.
Seni seviyorum Cunku Icimde bir umut var. Bu siiri belki basucuna koyarsin. Kimbilir belki yanina da kirmizi bir gul...
Seni seviyorum Cunku Tanri cicekleri yaratirken Seni de onlarla beraber yaratmis Papatyadan guzel Zambaktan asil Manolyadan tatli Gulden daha guzel kokulu.
Seni seviyorum Cunku Guzelligine melekler imreniyorlar. Dunyada ise Olumluler arasinda Galiba bir tek benim gibi bir iki sansli Onu farkedebiliyor.
Seni seviyorum Cunku Olene kadar Yokolana kadar Seninle olsam Bu herhalde bir ceza gibi gelir Daha cok senle olamadigim icin.
Seni seviyorumi Cunku Senin tarafinan sevilme fikri bile Bir insani hayati boyunca mutlu edebilecek kadar guzel ve asil.
Seni seviyorum Cunku Seni anlatmak icin misralar yetmiyor. Dusunuyorum bir kis gecesi bunu yazarken Acaba kac sair onun guzelligini anlatmak icin Binlerce misra yazdi.
Seni seviyorum Cunku Senin gulumsemen gunesin dogusu gib Insana herseyi unutturuyor Sadece seyredip tadina varma hissi uyandiriyor.
Seni seviyorum Cunku Bu kadar nedenden sonra bile Seni ne kadar sevdigimi anlatamadim...
HANİ NERDE
Hani GÜLÜM diyordun ya
Hani benimdin
Hani canındımherşeyindim
Hani nerde
Nerde sevgin
Aşkın yalansevdan duman
Bir anda geldin
Bir anda sorgusuz sualsiz
Yasaklarda sevdim seni...
sevdim sevdim hemde çok sevdim seni
ERKEĞİM diyordum
Gözbebeğim diyordum
Ben senin GÜLÜNdümcanındım hani
Gidişin ağır
Yüreğim kanıyor
Herşeye çare olan
Yürek yangınına yok çare...
Yanıyor yüreğim
Eriyor sevgim
Üşüyor ellerim
Sen yoksun artık
Yüгeğime yüгekleг kataп ilk sevdalımsıп..
SöYLeYeMeDim
Aklımda gözün kaldı
Solumda sızın kaldı
Bir çift sözüm kaldı
Diyemedim
Dilimde adın kaldı
Geride yadın kaldı
Kulakta sedan kaldı
Dinleyemedim
Seni yalnız seni yaşamak isterken kendimce
Bize aşkı haram etmişin bilmeden delice
Ah çekip ağırlığımca seni özlemek hata değil
Ah çekip ağırlığımca seni özledim şaka değil
Sığınıp anılara geçilmiyorki uykulara
Susma çığlık çığlığa dön dayanamıyorum
Sevemedim ayrılığı gel alışamadım
Bak gözlerime bağışla bitmesin
Aşka yenik düştün ayıplandım senin uğruna
Senin için kovdum kalan gururumu sonunda
Ah çekip ağırlığımca seni özlemek hata değil
Ah çekip ağırlığımca seni özledim şaka değil
Karlı bir kış günü dökülsem lapa lapa
Keskin bir ayaz vursa yüzüne
Ve savursa beni sana
Sen gidince bereketi çekildi bu toprağın…
Ve kırıldı kapıları bozguna uğramış şehirlerin…
Bir hain yağmadan artakalan sadece bir gülün yansımasıydı.
Mütevazi bir hüznü emziriyordu fasih heceler.
Bir hançer sesi bir zalimin töresi bir dervişin inleyen
nağmesiydi tufana dönmüş şehrin üstüne yağan…
Zannettiler ki eceli gelmez emeller vardır.
Saatler vardır eceli gelmeyen...
Bunalım geçirmeyen öyküler vardır.
Dünyanın sadece kendi etraflarında döndüğünü sandılar
bir sabah uyandıklarında…
Kendi kendilerine düşler kurdular.
Önce kendileri inandılar kurdukları düşlere…
Her gün baktıkları aynalardan kendi suretleri görünmüyordu.
Aynalar dışlarına dönük içlerinden uzaktı.
Korkuları yansımıyordu yüzlerine…
Onlar korktuklarını belli etmeyecek kadar güçlü görünen
zavallılardı.
Tutsak olunmuş benliklerini gömmeye hazır yürekliler
doğmuştu sabaha karşı…
Tufan sonrası Yağmur arkası
Bulut yarası ne yapsın aşık olana?..
Bir kelam aşkına safa dizilenlere hitap ne yapsın?
Bir doğru uğruna oku yayından çıkarana söz ne yapsın?
Nefesindeki koru üzerine püskürterek lavı söndürene dağ ne yapsın?
Bu zifir gölgeBu zindan gece
Bu dipsiz kuyu
Yusuf olana ne yapsın?
Bölük bölük hicrini söyleyen gökyüzüne şimşek ne yapsın?
Nemrut ne yapsın şimdi ateşi güle çeviren İbrahim’e?
Çilesi çekilmemiş müride mürşid ne yapsın?
Tutkular en güzel acıyı zevk sananların düştüğü tuzaktı.
Ve bu tuzağa medyun olanların çilesi yeni başlamıştı.
Mıhlanıp kaldıkları ayazlardan yüzlerine lodos vurmazdı.
Taktıkları kelepçenin hükmü olmazdı.
Bıçak kemiğe dayanmaz garbın ve şarkı sözlerin bütün cellatları
gelse şemsin peşinde olana ölüm vurmazdı.
Sen gidince herkes gitti.
Sen gidince zaman yitirdi cazibesini…
Sen gidince Zühre yüzünü göstermedi bir daha…
Sen gidince... Sen gidince başladı her şey.
Sen gidince her şey bitti aslında.
Ödünç alınmış hürriyetler bitti önce…
Ahengi bitti en güzel bestelerin…
Çeyrek asırlık bir ömrün heyecanı bitti.
Bedene yük gelen bir gönlün sevdası bitti sonra…
Adaletin hukuka yansımayan hükmü yitti.
Bir talan değdi sabahın soğuk nefesine…
Şehzadelerin güneşe meyli yoktu.
Şehzadelerin üzerine düşen gölgelere öfkesi yoktu.
O yüzden hançerelerini içlerinin ta orta yerine saplıyorlardı.
Kinimiz başkalarının canını acıtmasın diye…
Can acıtanların canı acımasın diye…
Dilleri dua eşiğinde öfkeleri övüncün zaferinde dudakları yüreğin busesindeydi.
Arşınladıkları yolların hep yokuş olmadığını bilecek kadar sabırlı
başlarını hain bir celladın eline teslim etmeyecek kadar mağrurdular.
Şehzade olmak kolay değildi. Şehzade olmak ölmeyi bilmekti.
Şehzade olmak yarın devletin başına geçmekti.
Ödünç gölgeler geçiyordu şehrin üstünden…
Okyanusların kaderi bir ihanetin ardından değişiyordu.
Bu şehir baştan sona yıkılmıştı oysa…
Şehrin firarileri en başından bir hayatı yaşamak için kuruldular köşe başlarına…
Duvarlar sükut içinde güneş gurup ateşinde ay gecenin
mahremindeydi.
Yuvasına dönmeye korkan seyyar kuşlar vardı gökyüzünde.
Tahtını ve tacını çoktan yitirmiş saltanat meraklıları…
Aldanış adanmışlıktan daha kolaydı.
Uğursuzluğuna inanılmayan bir kırık ayna kalmıştı ellerinde
sadece makamlarına düşkün olanların…
Ruhlarının aksini yansıtmayan bir kırık uğursuz ayna…
Tecellisi paslı kalp olan…
Nefesin ve nefsin izdüşümlerinin yok olduğu bir aksiseda
kalmıştı hüzün makamlarından geriye…
Kimsenin bundan böyle dokunamayacağı dokunsa bile
düşüremeyeceği bir tacı başına takanların öyküsü başlıyordu..
Şehir uyanmıştı. Şehrin etrafına surlar örülmüştü çoktan.Arka bahçede ihanetlere yabancı bin yürek mermer
sütunlarında bereket ufuklarında muhayyel mevsimlerin gülizar
kenti vardı artık.
Hayal içre olanların çekimli fiilleri başlıyordu. Altı çizili satır
aralarına yeni kelimeler ekleniyordu.
Bütün karalanmış nüshalar temize çekiliyordu.
Bütün noktalar hacim değiştiriyor virgüller cümleleri
soluklandırmıyordu.
Soru işaretleri derin kuyularda üç noktalar beynin en ücra
kıvrımlarındaydı.
Hükmedilen hükmettiğini sanana ibret dersi verecekti şimdi.
Kelimeler hücum hazırlığında sultan kul olma yolunda şehzade taht makamındadır.
Bahşişini alan yeniçeri susturulmuş şehrin sakinleri yerleşik
düzene geçmiştir.
Al eline bir fırça boya şimdi boyayabilirsen...
Bizim bir rengimiz yok ki!!
Günler geçtikçe cümleler kısalır sandıkça hepsi uzamaya bu aşksa kısalmaya başladı. Kalemim bu defa senin için köreliyor
Bana tarihi anlatma!
Ben çoktan geçtim geçmişin bıraktığı izlerden.
Sahi sen kimdin ve ne zaman gelmiştin?
Ömrüm…
Kara kaplı bir defterin ilk sayfaları
kadar tozlu
ucundan kan damlayan bir bıçağın körelmiş kısmı
kadar işlevsiz…
Her gece damarlarımdan akan kanı durdurabilmek uğruna savaş veriyorum kendimle. Toplu iğne ucunda yaşanmış ‘hayat’ kırıntılarından dizlerimi kanatan aşk yenilgilerinden kaçabilmek uğruna var gücümle çalışıyorum. Kelimeleri birer birer yaslıyorum adının kazındığı kalem uçlarına. Benden çok sana ait olan duygu sarhoşluklarını köreltiyorum uzadıkça cümleler uzadıkça bu aşk.
Ankara’nın daralan genişleyen sonra yeniden daralan sokaklarında adım adım seni kazıyorum düşüncelerime. Elimde yakıldığı zamanı unutulmuş bir sigara sanki her son nefeste bir ilk gibi çekiyorum seni içime.
Durmadan…durmadan…dur(a)madan! !!
Sınırlarımı zorlayarak gelmiştin ve yine sınırlarımı zorlayarak işte gidiyorsun sanal dünyadan.
Öznesini ve yüklemini sıkı sıkı tut bu aşkın demiştin bir defasında hatırlıyor musun? Bu yüzden her cümlemde bu aşkın bir eylemi varlığınınsa bir zamiri oldu.
Günler geçtikçe cümleler kısalır sandıkça hepsi uzamaya bu aşksa kısalmaya başladı. Kalemim bu defa senin için köreliyor.
Her aşk arkasında kiminde ucu kırık kiminde henüz işlenmemiş kimindeyse gittikçe küçülen çürümüş bir odun parçası bıraktı. Şimdi hepsi bir kenarda durmuş yüzüme yazıyorlar kayıp giden bir tarihin bütün cümlelerini. Kendi senaryolarımın şaşkınlığında gerçek ve yalan arasında ayıklamaya zorluyorlar ‘hangisiydi?’ sorusunun cevabını.
Meğer sonradan dönmek ne zormuş aşkın eski kalın ve tozlu kütüğüne. Meğer sonradan düşünmek tüm ayrıntılarıyla bir paylaşımı ne kadar can-a kast bir halmiş! Gece sevişmelerini bedende kor gibi yaşamak omuzlarındaki masajın rahatlığını duyumsamak özlem zincirlerinin ruhta açtığı yarayı yeniden anımsamak meğer ne kadar zormuş!!
Yapay uzantılara hiç layık görmedim ben seni. Doğaldın. Doğal yazılmalıydın. O akşam elime ilk defa dokunup ‘merhaba’ dediğin zamana layık kalmalıydın. Öylesine içten öylesine huzurlu ve öylesine…
Bana ‘beklemek nedir?’ anlatma!
Ben çoktan anladım beklemenin
alfabenin ilk harfinden çok
son harfi olduğunu…
Mercan setlerini bilirsin. Denizlerin ciğeridir. Boyları bir santimetreden fazla değildir; ama yan yana geldiklerinde adaların ve kıta sahillerinin etrafında kilometrelerce bir alanı kaplarlar. Biz seninle hiç yan yana gelemedik. Gelsek de yan yana durmayı beceremedik.
Onlar bitkilere benzeyen hayvanlar ve hayvan gibi davranan bitkiler... Fakat sen de bilirsin ki suyun altında farklılık kimi zaman çok da bir anlam ifade etmiyor. Tıpkı senin varlığının artık yoklukla bir olup bir anlam ifade etmediği gibi!
Üzgünüm... Bu seçim benden çok sana ait. Biliyorum ben mercanlar gibi olamadım. Çünkü onlar bir kaya kadar sertler.
Ancak gün geçtikçe mercan alanları küçülüyor. Çünkü mercan setleri artık renklerini yitiriyor. Bir zamanlar sen de benim rengimdin. Uzun ayrılık günlerinden sonra kısa bir buluşmayla griye dönen ruhumu tek bir bakışla renklendirendin. Oysa şimdi mikroskobik yosunların mercanları terk etmeye başladığı gibi sen de beni terk ediyorsun.
Neden mi?
Nedeni yok nedenleri var.
Belki de ikimiz de mercanların hepsinin eşit olmadığı gibi eşit değiliz ve ikimiz de onlar gibi çevre(!) koşullarından farklı biçimde etkileniyoruz.
Anlayacağın deniz suyu sıcaklığının 20-29 derece olması ve deniz dibinde kayaların bulunması gerekirken; biz de bu koşulları sağlayamadık ve onlar gibi küçülmeye başladık seninle. Ama asıl zorunlu olan ne biliyor musun? Deniz suyunun çok berrak ve temiz olması… bizimki belki de daha en başından bulanık ve kirliydi.
…
Denizim…
Derin bakışlı derinliğim.
Coğrafyamın gökyüzü renkli çocuğu…
Anla diye değil; anlama diye yazıldı
bu ucu körelmiş kalemden
kelimeleri parçalayarak yazılan yazılar!
Çok mu beklenmedik bir anda yakalandım siyah beyaz resimlerin ruhumda açtığı boşluğa bilmiyorum ama; yine beklenmedik bir itirafla çekip gidiyorum kara sularından.
Telaşlı ve ürkek bakışlarınla
titreyen yazılarıma gelip konuk olan bedeninle
yaralarıma yaramaz gözlerle bakan tuza sevdalı yüreğinle
ilk tutulduğum deniz sendin.
Ve şimdi bana
yüz altmış karaktere sığdıramadığım ‘elveda’ sözcüğüyle
aşkından körelmiş deniz kokan bir kalemi doyamadığım tenine mühürleyip çekip gitmek düşüyor hayatından.
Biliyorum ki; o renk senin için tutku; benim içinse ayrılık demek!
Bu sensiz on ikinci gün
Artık seni daha az düşünüyorum
Canımı artık sıkmak istemiyorum
Seni düşününce üzülüyorum zaman yavaşlıyor
ben yine seni sevmemk için ölmeyi bekliyorum
ama oLmuyor ölemiyorum
Bazen yüzümde bir gülümseme beliriyor
Arkasından nemli gözler çıkıyor meydana
Onlarca soru geliyor arkasından
Hep çaresiz hep acı dolu yalnız ben
Acaba aklının bi köşesin demiyim ?
Oda beni arada bir düşünüyor mu ?
Girdiğim her sokak çıkmazlarda ne yapsam olmuyor
Uyumasam onu düşünüyorum uyusam rüyalarımda geziyor
Artık bekliyorum ne zaman o gün gelecek diye hep bekliyorum
Artık satırlar bile tutamıyor beni onlarda benim gibi çaresiz
Belki bir az daha yalnız kalsam istediğime ulaşacak gibiyim
Sesliği bozup karanlığı yıkıp aydınlığa çıkmama az kaldı
Hissediyorum bir gün gelecek oda anlayacak bundan eminim
Belki arkamdan iten olsa hemen giderim ama
Mantığım ağır basıyor zaten sonlardayım
Birde kimsesiz kalırsam ya geri dönüş olmazsa
Ya uzak kalmak aşkımı körüklerse ya biri karşıma çıkmazsa
Bir ömür senin yüzünden ziyan olursa kendini affeder misin acaba ?
Bir gün güzelliğin kaybolup ellerin boş kaldığında keşke diyecek misin ?
Beni başkalarıyla karıştırma ben onlardan değilim ben sadece severim
Hem de ölünceye kadar artık laf ağızdan çıktı bir defa
Şimdi seni sevmemek için ölmeyi bekliyorum
Sanma ki intihar ediyorum aydınlığa çıkıyorum vede sensiz
Anlasana yar duysana
Duyamadıklarını anlayamadıklarını sussana
Sus ve git!
Hayatımın basit kurallarından biriydin sadece
Kuralsız yaşarken hayatıma kural koymayı öğreten
Hangi ayrılık bi parçasını bizde bıraktı da
Bizden kalan ne varsa aldı da gitti
Yolun başında bulduklarımızı da yitirdik yar
Ne yitirdiğimizi bulmaya çalışırken
Oysa kaybettiğimiz kendimizden başka bişey değildi
Kaybettin beni sevgili
Bul beni kendinde kendini bulduğun bende
Bul sevgili
Ne ben sığdım sana ne sen kışı çevirebildin yaza bende
Bütün mevsimler ihanet varlığına
İhanetler tükendi tükenen bizdik
Biz tedirgin düşlerimizle gecede birkaç kendini tekrar eden cümleden ibaret
Cümleler kanayan avuçlarımızdan düşe kalka tırmanmaya çalışan kendi içinde anlaşılmaz hisler
Gece biz mevsimler biz tedirgin biz ihanet bütün benliğiyle sen
Düş düşlerimden sevgili
Kendinden düş bildiğin bütün düşlerden düş düş sevgili
İhanet…
Kendini anlamsız kılan bu kalabalığın arasında kendine anlam verebilen Tek insandın
Varlığıyla bana anlam kazandıran insan
Sus ve git sevgili
Sevdanın hası suskun olanıdır
Sus ve git..
Anlasana yar
Yazdığım her aşkın satır aralarında
Bildiğim bütün kelimelerden bir şiir biriktiriyorum senin için
Anlasana yar
Bildiğim bütün şiirler satır aralarına sığıyor gözlerinin
Ne yazabilecek aşk kalıyor
Ne senin için bir şiir biriktirecek satır araları
Susuyorum öylece
Yaz diyorum kendime sus ve
Nefesimde ellerimde ellerini yazıyorum
Ellerim yanıyor
Sus diyorum kendime bunca konuşan varken sen sus
Ey yar sevdanın hası suskun olanıdır
Sus sevgili!...
Uzak kaldığım gülüşlerine nehirler seviyorum en mavisinden
Hüzünlü bir bulut gelip konuyor saçlarına
Yalnızlıktan gözlerim eriyor gözlerinde
Gözlerimi gözlerine adıyorum
Gözlerin bir nehir gözlerin hüzün mavisi yar
Ne yol biter ne yolcu ölür
Yol değil mi bizi yolcu yapan?
Biz değil miyiz yolu yol yapan?..
Sen değil miydin düşlerime girip her geldiğinde yeni bir düş yaratan?
Ben değil miydim seni düşlerime alıp bir düşten öteye gotürmeyen?
Mavi bir düşten ötesi mi olur mavi bir düş
Her suskunluğun gidişe sebepti yar
Her gidişin yeni bir başlangıca
Ne yeni başlangıç kaldı hayatımızda
Ne yeni başlangıca adım atacak güç
Bulmuşken seni düştüm düşlerimden
İhanet ettin yar anlamsız kıldın kendini
Ben kendim kaldım senin anlamsızlığına rağmen
Sus ve git git sevgili...
Bağışla beni sevgili
Gidişin değil kalışın acıtıyor içimi
Sus ve git yar!
Yine sancısı yaralanmış bir istekle
Kadere sordum
Neden sen orda ben burdayım diye
Kader dedi ki
Kaderine çok güldün sen
Birazda ağla dedi bana..
Şimdi ağlıyorum
Hem kaderime hem sana hem bize...
Bilmiyorum bir çıkar yol
Ağlayarak geçiyorum ince ipin üzerinden...
Bir bir asıyorum dertlerimi bir ağacın dallarında
Ve o ağaca bağlıyorum tül tül dileklerimi...
Suratıma çektiğim yorganı kaldırıyor kader bir an
Ağladığımı görüyor
Anlıyor o da yaşlarımdan okunuyor adın..
Uzaklardan da belli oluyor
Meleklerde soruyor yaşlarımda ki adın ne anlama geldiğini
Söyleyemiyorum kader ayırdı bizi diye..
Kader'de ağlar diye...
Bir gerçek düşlüyorum sonu hayalime dayanan
Hayalim gülüyor
Bu nasıl bir düş diye..
Sonra hayalim kaderime bakıyor
Kaderim ağlıyor bu sefer
Kaderime bakıyorum o da bana aynen bakıyor
Güldür beni diyorum güldüremem ki diyor..
Ağlatmayı başarıyorum kaderimi
Bir an olsun silinmiyor adın
Bir an olsun dinmiyor kaderimde ki o tatlı sancın...
Bu gece anlıyor bana ait olan herşey senin aslında hayal olduğunu..
Sen hep gülüyorsun
Bende kaderimden istiyorum ki
Hep gülesin
Bembeyaz dişlerini gösteresin herkese
O tatlı gözlerini
O hırcın kaşlarını
Ve sana anlam katan yüreğimi de
Ama yüreğim bir adım geri gitti bu gece...
Kahrolası gece..
Bana birşeyler söyle
Hayallerim yıkıldığında
Yada yağmur gibi düşmeden gözlerime yaşlarım
Birşeyler söyle..
Şu kahrolası kadere
Daha fazla canımı acıtmadan
Birşeyler söyle yalvarırım...
Saatler on ikiyi geçmeden
Rüyalarıma girmeden
Birşeyler söyle...
Bu oda'da kıyametler kopmadan birşeyler söyle..
Meleklere sözüm varken
Bu sözler yok olmadan birşeyler söyle..
Çok istiyorum birşeylerin olmasını
O küçücük yüreğinin benim için çarpmasını
Ve adım gibi biliyorum kader'in bana güleceğini
Kaderim ol
Kaderimle yok olmayı bana bırak...
Ölüm korkusuna alışığım ben...
Ne de olsa bir kelebeğin ölüm korkusuydum bir zamanlar...
Hadi güldür yüzümü
Yolda yürürken
"Ben imkansız aşklar için yaratılmışım" şarkı sözlerisını söylet bana..
Söylet ki tatmadığım mutlulukları patlat yüreğimde...
Bir silah gibi..
Kanamalı bir yara..
Gözlerimdekiler yansımalı..
Susuyor sevda..
Kendini sen yerine koyan yosma gecelerle birlik olmuş..
Haykırıyor yokluğunu içime saplayarak...
Sen benim gizli yaramsın..
Kanayan bi yara olarak kalıcaksın Sen kanadıkça Bende yarım kalıcam.
"Acıtıyorsa sahte bi gülüş dudaklardakurtulma zamanıdır buğulanmış yaşamdan." diyen bendim değişmişim_!Acıtsada sahte tebessümler yüreğimi yırtık dursada dudağımın kenarında kurtulmaya niyetim yok buğulanmış sevginin yaşamımda_!
Acıyı Şikayetsiz Kabullendim ben erdem bilip..
Şimdi sen de yoksun ya olma_! Acıtmıyor artık yokluğun_!
Çünkü ben sevgini değil Seni sevdim_!
Sevgini hissetmeme yardımcı olacaksa ellerin olmasın_!
Sen bakınca atacaksa yüreğim heyecanla dursun_! atmasın_!
Yanındayken biri her el tutar bir sıcak eli!
Biri başucundayken uyanıyorsan sabahaelbet güler yüreğin yansıdığı gözbebekleri!
NE SEN NE BEN
TaNiYaNıNıZ VaRmı ßu KaLßi..
SIMDI GERI DÖNÜSÜ OLMAYAN BIR YOLDAYIM
ICIM HEP SENDEN YANA OLSADA
ICIM HEP KAN AGLASADA
BIR TARAFIM ASLA DER GIBI
BÖLER BENI IKIYE
AN GELIR HAYKIRMAK ISTERIM SENI DELI GİBİ SEVDİĞIMİ
HALA UNUTAMADIGIMI
AN GELIR YAPTIKLARIN GEÇER GÖZÜMÜN ÖNÜNDEN FILM SERIDI GIBI
SU AN NE YAPTIGINI BILMEM DUYMAM GÖRMEM
SORARIM KENDIME
BEN ONA BIR SEYLER YAZARKEN
ACABA GELIR MIYIM AKLINA
O DA BENIM GIBI ÇARELER ARAR MI
HER TELEFON ÇALISINDA ICI ACIR MI
BENZETIR MI BASKALARINI BANA
BENIM ONU BENZETTIGIM GIBI
ARTIK GERI DÖNÜS YOK BILIRIM
EKSIKLIGINI HISSETSEMDE
ÖZLEMEYI SAYENDE ÇOK IYI BILSEMDE
UNUTMAK YERINE ISTEMEDEN ÇARESIZCE KABULLENSEMDE
BILIRIM ARTIK ÇOK GEÇ
NE SEN DÖNEBILIRSIN GERI NE DE BEN GEL DIYEBILIRIM SANA.........