Fıkra Arşivi ! . . .

Supermarkete bir eleman aranmaktadır. Elemanın süper tezgahtarlık bilgisine sahip olması on koşuldan biridir. Bunun için her gelen adaya bir de uygulama yaptırılarak performansına bakılmaktadır. Bir gün içeri bir aday daha girer ve işe talip olduğunu söyler. Bunun üzerine oradaki deneyimli tezgahtarlardan biri gelerek sınamak için,
- "Evlat şimdi beni iyi izle" der. İlk gelen müsteri "Bir paket çim tohumu istiyorum" der. Bunun üzerine tezgahtar yeşil, sarı, uzun, kısa, çabukbüyüyen, kalın, ince bir sürü çesit çim tohumunu ballandıra ballandır anlatır ve adam sonunda "Bana yeşil ve ince olanından bir paket lütfen" der ve tam parayı ödeyip çikacak bizim kurt tezgahtar,
- "Beyefendi bir dakika. Size bir de çim biçme makinesi verelim" diyerek söze girer ve onlarca çesit çim biçme makinesini avantajlarını, ödeme kolaylıklarını, bir daha böyle bir fırsat bulamayacağını adama gene ballandıra ballandıra anlatır ve sonunda adam çim biçme makinesini de alarak mağazadan ayrılır. Bizim kurt "Hadi evlat bi de seni görelim" der ve evlat tezgaha geçer.
Yeni gelen bay müşteri bizim adaydan orkid ister. Bunun uzerine eleman bayağı ateşli bir şekilde orkid çesitlerini, renklerini, kalınlıklarını vs. vs. bizim kurt tezgahtardan hiçte aşağı kalmayacak biçimde anlatır. Müşteri en sonunda bilmemne renkte orkidden bir düzine kadar alır. Parayı ödeyip çikacakken bizim aday,
- "Beyefendi size bir de çim biçme makinesi satalım" der. Adam,
- "Hoppalaaa, niye ki?" diye sorunca bizimki,
- "Beyefendi hafta sonu bi iş yapamiyacaksiniz, bari çimleri biçin !"
 
Laz bir inek çiftliği satın alır ve inekleriyle birlikte bir fotoğraf çektirerek ailesine yollar. Aile heyecanla zarfı açarlar ve fotoğrafı görürler. Fotoğrafın altında ise şu yazmaktadır :
- Okla işaretli olan benim.
 
Laz gazetedeki iş ilanı üzerine gelmiş ve sırası gelince görüşmeye girmiş. İş ilanında üniversite mezunu, iyi fransızca konuşan, pazarlama konusunda tecrübeli bir yönetici arandığı yazıyormuş.
- Hoşgeldiniz, hemen başlayalım. Hangi üniversite mezunusunuz?
- Üniversite mezunu değilim.
- Öyle mi? O zaman yabancı dilinize güveniyor olmalısınız.
- Yabancı dil bilmem.
- Demek bilmiyorsunuz. O zaman tecrübenize güvenerek geldiniz.
- Pazarlama konusundan anlamam.
- O zaman niye geldiniz canım kardeşim ?
- Bu işte bana güvenmeyin. Onu demeye geldim.
 
Laz sahilde yürürken bir şişe bulur. Merak edip mantarını çıkarınca birden içinden bir cin çıkar ve :
- Beni kurtardın. Üç dilek hakkın var.
- Cebimde param hiç bitmesin.
Cin parmağını şıklatır. Laz elini cebine atar, para doludur. Bütün parayı çıkarıp tekrar sokar, yine para doludur. Laz ikinci isteğini düşünür :
- Bir şişe rakım olsun ama hiç bitmesin
Cin parmağını şıklatır ve Laz'ın önünde bir şişe rakı belirir. Laz şişeyi açar ve yere döker ama şişeyi doğrultur doğrultmaz yine dolmuştur. Bir daha döker ve şişe yine dolar. Bunun üzerine:
- Bu şişeyi çok sevdim. Bir tane daha istiyorum.
 
Belediyeye soför alinacakmis, hiç karadenizli almamislar. Sebebi sorulunca: Bizim otobüsler kalabalik olur , "sıkışın" diye bagirmak gerekir. Dogru
söyleyebilen bir karadenizli bulamadik.
 
Laz her balık dönüşünde paçaları ıslak vaziyette kayıktan iniyormuş. Bir gün arkadaşları sormuş paçalarını, o da:
- Valla oltayı atıp balığı beklerken sıkılıyorum ve bir sigara yakıyorum. Sigaram bitince de sigarayı denize atıyorum, ondan sonrada ayağımla söndürüyorum.
 
Balığa çıkacak olan Lazlar konuşuyorlarmış :
- Dün balık avladığımız yeri işaretledin mi?
- Evet kayığa işaret koydum
- Aptal! Ya bugün başka kayıkla balığa çıkarsak?!
 
Genç adam heyecanla eve gelmiş annesinin yanına giderek;
"Anneciğim, evlenmeye karar verdim ve hayalimdeki kadını buldum. Ancak senin de aynı fikirde olup olmayacağını merak ediyorum. Eğlence olsun diye yarın sana üç tane hanım arkadaşımı getireceğim. Bakalım hangisi ile evleneceğimi bulabilecek misin?"
Anne merakla kabul etmiş, getir bakalım, demiş.
Ertesi gün, genç adam yanında üç tane güzel hanımla eve gelmiş. Hep beraber oturmuşlar, sohbet etmeye baslamışlar.
Bu arada anne çay, pasta servisi yaparken, sorular soruyormuş.
Akşam olunca hanımlar izin isteyip, kalkmışlar.
Genç, annesine dönerek; "Tahmin et bakalım. Hangisiyle evleneceğim?"
Anne, büyük bir kararlılıkla; "Kızıl saçlı olanla evleneceksin"
Genç çok şaşırmış; "Nasıl olur, nasıl tahmin ettin? Tam isabet"
"İçlerinden bir tek onu sevmedim"
 
Mecidiyekoy-I.U Avcilar kampusu otobusune ara duraklarda yasli bir Teyze bindi. Yasli teyze:
-Evladim biletim yok bir sonraki durakta inip bilet alabilirmiyim.
Sofor:
-Tamam ama once iceriye bir sorun.
Teyze arkasini doner ve arkaya dogru yuksek sesle:
-Pardon acaba bundan sonraki durakta inip bilet alabilirmiyim
 
Temel'e sormuslar, "bir homoseksuelin aklini nasil karistirirsin?"
Temel uzun sure dusundukten sonra "58 rakami ile" demis.
"O da ne demek hicbirsey anlamadik" denildigi zaman
"Bak nasil akliniz karisti sizi homolar sizi"
 
--------------------------------------------------------------------------------

Adamin biri is ariyormus. Calismak istedigi firma ile gorusmeye girmis. Sorular... sinavlar... adam berbat,hic bir iste calismasi mumkun degil. Ama torpili yuzunden bir oneri getirmeleri de sart!!!
"Marketing dusunur musunuz?" diye sormuslar.
"Nee?!!" demis adam, "daha iyi birsey yok mu?!"
"Peki, satis sorumlusu olur musunuz?"
"Olmaz" demis, "daha nitelikli birsey isterim."
"Finans isleriyle ilgilenseniz?"
"Yok daha neler, hayatta yapmam; daha iyi birsey, daha iyi birsey!!!" diye sizlanmis bu sefer.
"Peki o zaman" demisler. "size icinde hem seyahat hem seks olan bir sey onerelim."
"Hah!"diye bagirmis adam "aynen boyle birsey ariyorum. Nedir o?"
"Si**ir git."
 
Adamin biri cok lüks bir restorana girmiş.... yemegini ismarlamiş gelmesini beklerken bi bakmiş yan masada sarişin, iri goguslu uzun bacakli bi fistik......
Bir sure agzi 5 kariş acik vaziyette baktiktan sonra dayanamamiş garsonu cagirmiş:
"Yan masadaki şu nefis yaratigi goruyo musun..... ona en pahali şarabinizdan ismarlamak istiyorum"
Boylece garson restorandaki en pahali şaraptan 1 şişeyi bizim fistiga goturmuş.... kadin bi şişeye bakmiş bi adama bakmiş ve cantasindan bi kagit cikarip bişiler yazmiş, adama goturmesi icin garsona vermiş....
Garson kagidi adama vermiş adam bi bakmiş ki şoyle yaziyor:
"Bayim, eger garajinizda son model bir BMW, banka hesabinizda 10 milyon ve bacaklarinizin arasinda da 20 cm.lik bişeyiniz varsa gonderdiginiz şişeyi zevkle kabul ederim....."
Adam bunlari okuduktan sonra bi an durmuş, o da bi kagit cikarip bişiler karalamiş ve garsona vermiş "bayana gotur bunu" demiş...... garson notu goturmuş sarişin afet kagidi acmiş ve aynen şoyle yaziyor:
"Sadece bilmeni istedim benim garajimda bir Ferrari Testarosa, bir BMW 850iL ve bir de Mercedes 560SEL var, banka hesabimda ise tam 30 milyon dolar......... ama senin gibi muhteşem bi kadin icin bile 3 cm. kestirmeye hic niyetim yok onun icin ŞİŞEYİ GERİ GÖNDER...."
 
İki adam Akmerkez'de karılarını kaybetmiş hararetle arıyorlarmış.
Ortada koşuşturup dururken birbirlerine çarpmışlar. Ne oluyor birader demeye kalmamış,birisi: Kardeş kusura bakma karımı kaybettim de onu arıyorum demiş.
Diğeri sende kusura bakma ama bende karımı arıyorum demiş.
Adamlardan birinin aklına bir fikir gelmiş ve demiş ki: Arkadaşım madem ikimizde karılarımızı arıyoruz, karılarımızın tipini birbirimize tarif edelim ve ayrı ayrı yerlerde aramaya başlayalım. Eğer rastlarsak saat 12 'de Mac Donalds 'ın önüne gitmesini söyleriz demiş. Diğeri tamam demiş ve başlamış karısını tarif etmeye:
- Benim karım sarışın, mavi gözlü, 21 yaşında, 1.75 boyunda, 60 kg, topuklu beyaz ayakkabı ve kırmızı mini etekli tek parça elbise giyiyor demiş.
Ve diğer adama "Senin karın nasıl biri ?" diye sormuş. Diğer adam:
- S....et benimkini seninkini arıyalım...
 
Köyden Kayseri’ye gelen köylü sabah kahvaltısı için bir lokantaya girmiş. Sabahın erken saatleri olduğu için oldukça kalabalık olan lokantada yer bulamayan köylü kasiyerin yanındaki küçük masaya oturmuş. Garson gelince mercimek çorbası söylemiş, fakat bizim köylünün karnı çok acıkmıştır ve çorba gelene kadar ekmek sepetindeki bütün ekmekleri yemiş.. Çorba gelince onu da içmiş. Giderken kasada oturan Hacı Ağa’ya borcunu sorduğunda Hacı Ağa: “Ekmeğin parasını ver de çorba bizden olsun” demiş.
 
--------------------------------------------------------------------------------

Kayserili, çocuğunu okutmuş, mühendis etmiş. Lakin o devirde zabıtalar “çarşı ağası” olarak anılıyorlar ve oldukça itibarlılar. Kayseri halkı da esnaflık yaptığı için, bütün işleri çarşı ağalarından bitiyor. Kayserili, mühendis oğluna kız istemeye gittiğinde oğlunun mühendis olduğunu söylemiş. Kız tarafı da: -Keşke mühendis olacağına biraz daha okusa da çarşı ağası (zabıta) olsaydı, diyormuş
 
--------------------------------------------------------------------------------

Kayseri meşhur belediye başkanlarından Osman Kavuncu, ufak tefek bir adamdır. Onun şöhretini duyan bir kadın, derdimi çözse çözse Kavuncu çözer diyerek başkanın makamına gelir ve başkanı beklemeye başlar. Kavuncu gelince kadını da içeri alırlar ama kadın bu ufak tefek adamı başkanlığa hiç yakıştıramamış olacak ki: “Ben Kavuncu’yu görmeye geldim, nerede?” diye sorar. Kavuncu da: -Sen derdini bana söyle teyze, gelince ben kendisine iletirim diyerek hem tevazu göstermiş, hem de kadının derdine deva olmuş.
 
Radyonun yeni çıktığı yıllarda Kayserili bir hanım radyo dinliyormuş. Radyoda bir türkü duymuş. Rahmetli Kavuncu’nun “Asmalar da kol uzatmış dallere” isimli türküsüymüş bu. Kadın radyoyu kapatmış hemen: -Vooo bizim herif bu türküyü çok sever, ağşam herif gelince açak da o da dinlesin
 
Çanakkale Muharebesinde Kayserili bir nefer topunun başına nöbete gelmiş. Muharebenin şiddetli bir zamanı değilmiş, şurada bir abdest tazeleyim demiş. Tüfeğini de topun üzerine bırakmış. -Topum, tüfeğimin emaneti sana, diyerek ilerideki çukura gitmiş. Bu sırada komutan gelmiş, bakmış ki topun başında kimse yok, bir de nefer tüfeğini topun namlusuna asmış. Çok hiddetlenmiş, şu tüfeğini alayım da hesabını versin bakalım diye kızıp köpürmüş ama tüfeği de topun namlusundan bir türlü sökemiyormuş. Komutan: -Ulan uyanık Kayserili bu tüfeğe ne yaptı da sökülmüyor böyle diye düşünürken Kayserili de çıkagelmiş. Komutan açmış ağzını yummuş gözünü, demediğini bırakmamış. -Şu tüfeği de nasıl yapıştırdıysan sök yerinden demiş. Nefer: -Yapıştırmadım komutanım demiş. Topa yaklaşmış: -Topum tüfeğimi geri ver demiş ve komutanın şaşkın bakışları arasında tüfeği almış. Komutanın gözleri yaşarmış, askeri kucaklamış ve onunla helalleşip yanından ayrılmış.
 
Padişah bir gün atıyla kır gezintisi yaparken seyislerine demiş ki: -Bu atı çok sevdiğimi bilirsiniz. Bu atın ölüm haberini bana getiren seyisin kellesini vururum, atıma çok iyi bakacaksınız. Aradan birkaç yıl geçmiş, seyisler bakmışlar ki padişahın atı ahırda ölmüş. Seyislerden biri padişahın sözünü hatırlamış, telaşlanmışlar, ne yapacaklarını bilememişler. Birinin aklına İncili Çavuş gelmiş, bu işi ona danışalım demişler. İncili’ye varmışlar, durumu anlatmışlar. İncili demiş ki ben bu işi çözerim, siz işinize gücünüze bakın. İncili, padişahın huzuruna varmış. -Padişahım, senin bir küheylan vardı ya... -Evet... -Ahırda gördüm. Yanına yaklaştım. Su verdim içmedi, yem verdim yemedi, nalları da havaya dikmiş öylece duruyor. -Yahu sen şuna öldü desene! -Padişahım ben demedim, sen söyledin öldüğünü. Bir ceza vereceksen kendine ver
 
--------------------------------------------------------------------------------

Bir yabancı elçiyi padişah kabul edecekti. Bu elçi, ülkesinin çok varlıklı olduğunu göstermek İçin, .ne kadar altın, inci, elmas gibi süs eşyası varsa, bunları üstüne başına takıp takıştırıp huzura çıkmak istedi. Saray görevlileri bu adamın yaptığı garipliğin önüne geçmek istiyorlardı ama ne yapacaklarını bilmiyorlardı. Hemen akıllarına İncili çavuş geldi : -Aman çavuş, şu adamı sen yola getirirsin Ne yapacaksan yap şu haline engel ol . İncili, ''Çaresini buluruz'' dedi. Bir süre düşündü. Sonra atın- inci karışımı sedef kakmalı bir çift takunyayı onun gireceği tuvalete koydu. Adam tuvalete girip bunları görünce şaşırdı. Çıkınca İncili Çavuş 'a sormadan edemedi: -Altın, inci, sedef kakmalı nalın tuvalete konulur mu? Yazık değil mi?'' İncili, taşı gediğine koyacağı zamanı bulmuştu. Hemen cevabını yapıştırdı : - Bizim padişahımız böyle süs eşyasına değer vermez.Elçi, verilen cevabı duyunca, üzerine bakındı, sonra sessizce bunları çıkarıp, huzura girdi...
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol
Geri
Üst