---> Dün gece
Yüzünün balık vuran kıyılarında çocuğum,
ellerinin bitip, caddelerin başladığı yerde,
alışıyorum dünyaya.
Dünya dediğin bir garip şarkı sözleri,
aşk nakaratında iki harf, duruyoruz yan yana.
Gözlerimi kapatınca Spil’in eteklerinde,
öpüştüğümüz caddelere çiçek isimleri veriyorlar.
Tandoğan’dan koşup nefes nefese,
boynuna sarılıyorum Kızılay meydanında.
Papatyalara “aslı gibidir” damgası vuruyorlar,
aşkı anlatıyorlar, doğan çocuklara,
gözlerimi kapatınca, yükseliyor Spil,
ciğerlerime dolan gökyüzü,
evsiz kuşlar uğurluyor dudaklarına.
Şarap rengini alıyorum seni öpünce,
yüzümde büyüyen kadife çiçeği,
ne meşhur silah aşk,
ne çok kurşuna diziyorsun beni..
Her gece beş altın saati yalnızlığın,
heyecan diyorum düşlerken, özlemin çürütüyor,
şaraba rengini veriyorum sen gidince,
derim dökülüyor, kalbim..
Dönmezsen ağlayamam,
ne koynuna saklandığım enstrümanlar,
ne de unuttuğun dudakların, işe yarar.
Gözlerim yok senden başka,
alnımdaki terin yanaklarıma süzülmesi gibi,
sabırla bekliyorum dönmeni.
Biletsiz bindiğim trenlerde saklandığım
bir kompartıman olarak düşlüyorum seni,
kulaklarındaki çınlama ondan,
her gece on altın dakikası yalnızlığın,
dua gibi tekrarlıyorum ismini..
Gündüzün geceye bulaştığı vakit çocuğum,
özlemin bitip, ellerinin başladığı yerde,
sataşıyorum dünyaya.
Uykusuz gözlerin görünüyor öteden,
yüzünde açmaza düşüyor zaman,
bütün çıkışlar aynı kapıya giriyor, öpünce
ayaklarıma yapışan bu kentte,
bir otobüsü daha buruşturup atıyoruz,
şarap rengine şaşıyor seni görünce...