Diyet ve dengeli beslenme Bilgiler

---> Diyet ve dengeli beslenme Bilgiler

GÜNEŞLENME


Tatillerde bilinçsiz güneşlenme nedeniyle olaşan birinci derece güneş yanıklarının cilt kanseri riskini artırdığı, bu nedenle tatilin ilk birkaç günü güneşlenilmemesi gerektiği bildirildi.


İnsan vücudunda savunmasız tek organ olan cildin korunması, sağlıklı yaşam için çok önemlidir. Çeşitli nedenlerle ciltte oluşan yanıklar içinde, en az dikkat edilen ve tedavisine gerekli özen gösterilmeyen tek yanık türü güneş yanıklarıdır , tatillerde yapılan en büyük yanlışın bilinçsiz güneşlenmedir.Ozon tabakasındaki incelme nedeniyle güneşin zararlı ultraviyole ışınlarının yeterince süzülmeden gelir ve cilt sağlığı için ciddi tehlikeler oluşturur, “ Hiçbir koruyucu önlem almadan güneşlenmek cildimizi ve kendimizi bile bile yakmak anlamına gelir”

Tıpta, derin güneş yanıklarının birinci derecede yanık olarak kabul edilmektedir, “ Güneş kremi ve yağı kullanmadan güneşlenmek, özellikle açık renkli ciltlerde kanser riskini önemli ölçüde artırmaktadır. Çünkü bu kişilerde, derinin alt hücrelerini güneş ışınlarından koruyacak renk (pigment) hücreleri azdır” . Deride oluşacak güneş yanıklarının, özellikle ten rengi açık olan kişileri ciddi bir sağlık riskiyle karşı karşıya bırakmaktadır, “ Güneşten gelen zararlı ışıklar sadece derinin yüzeyini yakmakla kalmaz, alt bölümlerdeki hücrelere de kalıcı zararlar verebilir. Genetik olarak cilt kanseri görülme ihtimali yüksek olan kişilerin derilerinde oluşacak güneş yanıklarının, ultraviyole ışınlarına bağlı cilt kanserinin oluşmasını kolaylaştırdığı gözardı edilmemelidir”

“ BRONZLAŞMAK İÇİN BİRKAÇ GÜN SABREDİN”


Güneş yanığının yüzeysel tedavisinin diğer yanıklara göre daha kısa zaman aldığını ancak, kanser riskini artırması nedeniyle çok daha tehlikelidir : “ Tatillerde en çok yapılan hatalardan biri, plaja gelir gelmez giyilen tişörtlerin çıkarılmasıdır. Cildi yavaş yavaş güneşe alıştırmak yerine, plaja kavuşmanın psikolojik etkisiyle hemen güneşlenmeye başlamak çok zararlıdır. Cildi güneşin tehlikelerinden korumak için yapılacak en doğru davranış, tatilde ilk birkaç gün hiç güneşlenmemektir. Plaj ve kumun ilk heyecanı yatıştıktan sonra, gerekli pomatları cilde sürerek yavaş yavaş güneşlenmek gerekir.”


Ayrıca, güneş yağı ve kremler gün boyu koruyucu etki yapmamakta, üzerinde yazan 10-20-30 gibi faktörlerin bu pomatların etkili olduğu zaman dilimini anlatmaktadır.
 
---> Diyet ve dengeli beslenme Bilgiler

HER GÜN DUŞ ALIN


Yaz aylarında hastalıklara karşı vücut temizliğine daha fazla özen gösterilmesi gerekiyor. Mikroorganizmaların gıdalar dışında en fazla üredikleri ve tehlikeli oldukları yerlerin insan vücudu olduğu dikakte alınarak, “ Günde en az bir kez duş alın. Sigara dumanının çok olduğu kahvehane gibi kapalı ortamlardan uzak durun. Ortak kullanılan para ve cihazlarla temas eden kişiler, yemekten önce ellerini mutlaka yıkamalı.”


Soğuk olan kış aylarına göre, yazın mikroorganizma faaliyetlerinde büyük oranda artış yaşanmakta, bu da birçok sağlık sorununu beraberinde getirmektedir. 20 ile 37 dereceye kadar olan sıcaklıkların hastalık yapıcı özellik taşıyan mikroorganizmaların üremesi için ideal ortamlardır, “ Özellikle yiyecek ve içeceklerde etkin duruma gelerek vücuda giren mikroplar, mide-bağırsak enfeksiyonları başta olmak üzere tifo, dizanteri ve kolera gibi hastalıklara yol açmaktadır” .


VÜCUT TEMİZLİĞİNE ÖZEN GÖSTERİN
Mikroorganizmaların gıdalar dışında en fazla üredikleri ve tehlikeli oldukları yerlerin uygun sıcaklık ortamında olan insan vücududur, hastalıklara karşı vücut temizliğine yaz aylarında daha fazla özen gösterilmesi gerekir.


Yaz aylarında koltuk altı ve bacak aralarının daha fazla terlemesi nedeniyle hastalık yapıcı bakterilerin üremesi için uygun ortamlar oluşur: “ Yaz sıcaklarında daha fazla üreyen mikroorganizmadan korunmak için günde en az bir kez duş almak gerekir. Temiz olan vücutlarda mikrooganizmaların faaliyetleri yavaşlayacağından, kişinin hasta olma riski de en aza indirgenmiş olacaktır.”


Yiyeceklerin sıcak nedeniyle daha kolay bozulabilecekleri düşünülerek gıda zehirlenmelerine karşı yazın daha fazla özen gösterilmesi gerekir“ Birçok mikrobun el temizliğine özen gösterilmemesi nedeniyle ve gün içinde ayaküstü atıştırılan yiyeceklerden bulaştığı tespit edilmiştir”


SİGARA DUMANI


Yaz aylarında, özellikle çocuklarda görülen ishallerin en büyük nedeninin el ve yüzün sık sık yıkanmamasından kaynaklanır : “ Sigara dumanı, onu üfleyen kişinin vücudundaki mikropları da içermektedir. Mikroorganizma üremesinin arttığı yaz aylarında özellikle sigara dumanının çok olduğu kahvehane gibi kapalı ortamlardan uzak durulmalıdır. Ayrıca, sürekli paraya dokunan, toplu taşıma araçlarında yolculuk eden ve ankesörlü telefonlar gibi herkesin ortak kullandığı cihazlarla temas eden kişiler, yemekten önce ellerini güzelce sabunla yıkamalıdır. Eller yıkandıktan sonra uzun süre temizliğini koruyabilmesi için ise mutlaka kurulanmalıdır.”
 
---> Diyet ve dengeli beslenme Bilgiler

HOS KOKU IYI GELIYOR


Hoş kokular, özellikle kadınlarda acıyı gideriyor. Kanada`daki Quebec Üniversitesi`nden Dr. Serge Marchand ve Dr. Pierre Arsenault, kadınlarla erkeklerin güzel kokular aldıklarında kendilerini daha iyi hissederken, kötü kokulara maruz kalınca ruhsal durumlarının bozulduğunu saptadılar.

20 kadın ve 20 erkekle yapılan araştırma, kadınların güzel koku aldıklarında kendini iyi hissetmesinin yanı sıra hoş kokuların, acılarını azalttığını da ortaya koydu. Araştırmada, ellerini çok sıcak suya sokan kadınlar hoş koku alırken acıyı daha az hissettiklerini, kötü kokuda ise ağrılarının arttığını belirttiler. Ancak bilim adamları, kokunun erkeklerin acısını etkilemediğini saptadı.
 
---> Diyet ve dengeli beslenme Bilgiler

KARBONMONOKSİT ZEHİRLENMESİNE DİKKAT


Her yıl, kış aylarında sobalarda kömürün bilinçsizce yakılması sebebiyle çıkan karbonmonoksit gazı ile zehirlenme olaylarının yaşandığını belirten uzmanlar, zehirlenmelerin en aza indirilmesi için sobaların doğru yakılması ve kaliteli kömür kullanılması gerektiğini söylüyor.


Uzmanlar, soba zehirlenmelerinin çoğunluğunun sobayı yanlış yakmak ve standart dışı sobaların kullanılması sonucu meydana geldiğine dikkat çekerek, zehirlenme olaylarının yaşanmaması için kaliteli kömür kullanılması, sobanın üstten yakılması ve sobanın hava alan bölümlerinin kapanmaması gerektiğini vurguluyor. Soba kurulurken veya şofben takılırken bilinçli bir yöntemin izlenmesi, dar alanda şofben kullanılacaksa havalandırmanın mutlaka yapılması, bacaların temizlenmesi ve lodosta kesinlikle soba yakılmaması gerekiyor. Doğalgaz ve fueloil kullanılan evlerin bacalarının da yılda bir kez mutlaka temizlenmesi gerektiğinin altını çizen uzmanlar, vatandaşın baca temizleme konusunda mahalli itfaiyeden yardım isteyebileceklerini belirtiyor.


Hayati tavsiyeler


Uzmanlar, zehirlenme olaylarının önüne geçmek için; teknik olarak uygun olmayan, standart dışı şofben ve sobaların kullanılmaması, baca temizliklerinin yapılması, lodosta soba yakılmaması, sobaya kömür atıldıktan sonra ve kömür tamamen yanmadan yatılmaması, sobanın üstten tutuşturulmasını, boruların yatay olmaması, yatay boruların en fazla iki metreyi geçmemesi, boruların sağlam şekilde izole edilmesi, kömürlü sobalarda yılda en az iki defa bacaların temizlenmesi, şofben ve kombilerin bacalarının da belirli aralıklarla temizlenmesi, şofben borusunun izole edilmesi ve uyumadan veya banyodan önce kapının aralanması gerektiğine dikkat çekiyorlar.


Soba nasıl kullanılmalı?


* Asgari yüzde 20 daha az kömürle hem ısınmak, hem de o oranda temiz bir çevrede yaşamak için mutlaka üstten yakmalı soba kullanılmalı ve sobanın büyüklüğü ısıtılacak yerin hacmine göre seçilmeli.


* Verimli yanma sağlamak için sobanın en fazla 3’te 2’si kömürle doldurulmalı.


* Tutuşma sırasında sobanın alt kapağı kapalı, üst kapağı ise açık olmalı.


* Soba söndükten ve külü boşaltıldıktan sonra yeniden kömür doldurularak üstten tutuşturulmalı.


* Yatmadan önce sobanın tamamen söndüğünden emin olunmalı.


* Sobalar hergün bacalar ise yılda en az iki defa temizlenmeli.
 
---> Diyet ve dengeli beslenme Bilgiler

KULAK TEMİZLEME


Hani çoğumuz banyodan çıkar çıkmaz kulak temizleme çubuklarına (Q-tips-kütips) saldırırız ya! Bunların nasıl icat edildiğini biliyor musunuz ?


Q-tips, Polonya asıllı bir Amerikalı olan Leo Gerstenzang tarafından 1920 de icat edilmiş. Leo nun güzel ve titiz karısı her banyodan sonra bebeğinin kulaklarını kürdana sardığı ufak bir pamuk parçasıyla temizlermiş, fakat en büyük problem kürdanın kırılıp veya pamuğun çıkıp kulak içinde kalmasıymış.


Hele hele bir gün annenin yanlış bir hareketi sonucu bebeğin kulağında zedelenme ve kanama olunca, Leo daha az riskli bir temizleyici yaratmayı aklına koymuş. Derken bildiğimiz pamuklu çubuğu bulmuş. icat ettiği bu nesneye de ingilizce deki Quality (Kalite) kelimesinin baş harfini koyarak "Q-tips" (Kaliteli Uçlar) adını vermiş. Gel gelelim, Leo Bey böyle bir icatla iyi mi yapmış, kötü mü, biraz bunu tartışalım. önce halk arasında kulak kiri olarak bilinen salgının ne olduğundan bahsetmek gerekir. Kulak üç kısımdan oluşur: Deriyle kaplı olan ve yağ bezleri içeren dış kulak yolu, işitmemizde önemli bir basamağı oluşturan çekiç, örs, üzengi kemikçiklerini içeren orta kulak ve sesin algılanıp beyne elektrik sinyalleri olarak iletilmesini sağlayan salyangozun yer aldığı iç kulak. Dış kulak yolundaki yağ bezleri tarafından üretilen ve deri döküntülerini de içeren kulak kiri, dış kulak yolu derisini sudan ve iltihaptan koruyan, dış ortamdan gelen tozun ve diğer partiküllerin kulağın daha iç kısımlarına gitmesini önleyen bir tabaka oluşturan faydalı bir salgıdır; asla çocuğumuzun sandığı gibi utanılacak, pis, iğrenç bir materyal değildir. Seümen veya wax (mum) da denilen kulak kirinin içeriği ve miktarı kişiden kişiye değişir.


Genellikle iki tip kulak kiri vardır: Islak ve kuru. Kuru tip genellikle Asya kıtasında yaşayanlarda görülmekteyken, ıslak (yani yağ oranı fazla) tip ise özellikle Batı Avrupa dakilere özgüdür. Kulak kirinin az üretilmesi enfeksiyon riskini artırır, fazla üretilmesi de tıkaç oluşumu ve buna bağlı işitme kaybı, tıkaç arkasında biriken materyalin enfekte olması gibi riskler taşır. Normalde kulak kiri, dış kulak yolu derisinde yer alan kıllar tarafından içeriden dışarıya doğru taşınarak vücut dışına atılır. Ancak dış kulak yolu doğuştan dar olan veya geçirilen herhangi bir kaza veya ameliyat sonrasında daralmış olan kişilerde bu işlem yavaşlar.


Q-tips vb. cisimlerle kulak temizleme alışkanlığı olanlarda ise bu mekanizma bozulup kiri dışarı yönlendiremez ve tıkaç oluşumuna yol açar. Tıkaç oluştuğunda işitme kaybı, kulakta ağrı, anormal ses veya çınlama,yabancı cisim hissi ve bizlere en sık başvurma nedeni olan yüzme veya banyo sonrası kulakta tıkanıklık şikayetleri ortaya çıkar. KBB doktorlarının hastalarına söyledikleri ünlü bir söz vardır: "Kulağınıza dirseğinizden daha küçük bir şeyi asla sokmayınız!"


Her gün poliklinik ve muayenehanelerimizde Q-tips, saç tokası, örgü şişi,tığ, araba anahtarı veya kendi icat ettikleri herhangi bir cisimle (bir keresinde izmir de çalıştığım üniversite hastanesi polikliniğinde mıh denebilecek büyüklükte bir çivinin başını biraz değiştirerek ederek bu amaçla kullanan bir hastayla karşılaşmıştım) kulak kirlerini temizlediklerini ifade eden fazla titiz (!) hastalarla karşılaşmaktayız.


Bizler de bu kişilerin kiri içeri itip biriktirerek tıkaç oluşumuna yol açtıklarını, dış kulak yolu derisini yırtıp kanattıklarını görmekte; bu yırtık bölgesinden giren bakteri ve mantarların yarattığı,çok şiddetli ağrıyla giden dış kulak yolu enfeksiyonlarını, temizleme işlemi sırasında fazla çaba veya kazayla birisinin çarpmasına bağlı oluşan kulak zarı yırtıklarını ve bunun yol açtığı kronik orta kulak enfeksiyonlarını tedavi etmekteyiz. Bilimsel makalelerde kuru kulak kiri tipine sahip Japon halkının, bizimkinden farklı olan pamuksuz ve ucu ufak bir kaşık gibi olan çubuklarla kulak kirlerini temizlemeye çalışırken çok sık olarak kulak zarını yırtmakla kalmayıp, çekiç- örs-üzengi kemikçiklerini de kırıp dışarı çıkardıklarını (!) okumaktayız.


Nasıl temizlenmeli?


Peki öyleyse kulağımızı nasıl temizleyeceğiz diye sorabilirsiniz. Kulak kiri, kulağı korumakla görevli normal bir salgı olarak kabul edilmeli ve temizlik işi kulağa bırakılmalıdır. Tozlu ortamlarda çalışanlar kulak tıpaları kullanarak, dış kulak yoluna toz kaçmasını önleyip kulağın işini hafifletebilirler. öoezerine deri döküntüleri, toz ve partiküller yapışmış olan kir, zamanla dışarı atılacak, siz de dış kulak yolu girişine gelen bu materyali havlu kenarı veya işaret parmağınızla doladığınız bir parça pamukla oradan alabileceksiniz. Eğer kulak zarınızın yırtık veya delik olmadığından eminseniz, haftada bir kez banyo öncesi birkaç damla gliserin veya bebe yağını kulağınıza damlatmak da uygulanabilecek metotlardan biridir. Sonrasında o kulak üstte olacak şekilde bir süre yan yatıp,ardından altına havlu koyarak diğer tarafa yatarsanız, yumuşayan kulak kirinizin kendiliğinden dışarı aktığını göreceksiniz


Diğer yöntem:


Başka bir metot ise 6 ay-l yıllık aralarla düzenli olarak bir Kulak-Burun-Boğaz doktoruna başvurarak kulaklarınızı temizletmektir. Halk arasındaki yanlış bir inanışa göre "Kulak bir kez temizlendi mi,alışkanlık yapar, devamlı temizlenmesi gerekir".


Sık kulak temizletenlere sorulsa, mutlaka hepsi Q-tips vb. kullanan ve tıkaç oluşumuna kendileri yol açan kişilerdir. Yani kulak temizletmek bir alışkanlığa yol açmaz, tam tersi yanlış bir alışkanlık sık kulak temizletme ihtiyacını doğurur!


Ancak yukarıda belirtilen şikayetler ortaya çıktıysa, bir kulak tıkacınız var demektir. Q-tips vb. Cisimleri kullanarak bunu çıkarmaya asla çalışmamalı, temiz (!) olacağım diye kulağınıza hasar verebileceğinizi unutmamalı ve en kısa sürede bir bilene başvurmalısınız. Evet, şimdi tekrar düşünürsek, sizce Leo Bey iyi bir şey mi icat etmiş, yoksa kötü bir şey mi?
 
---> Diyet ve dengeli beslenme Bilgiler

SPORUN YARARLARI


1. Hareket sistemi;
Sporun sağlığa yararlı olduğu tartışılmaz bir gerçektir, fakat sportif bir aktiviteye başlamak için gerekli olan temel bilgiler genelde yetersizdir. Yani, yaşınıza ve fizik kondisyon düzeyinize uygun spor türünü seçmek önemlidir. Hareket sistemi üzerine sportif aktivitenin çok büyük yararları açıktır. Kas düzeyinde, çalışan kasların tonusunda ve kuvvetinde artış görülür.

-Sportif aktivite eklemlerin doğal genişlik derecesinin korunmasına ve gelişmesine olanak sağlar, ankiloza (eklemlerin katılaşması) karşı mücadele eder.

-beslenmeyi ve kıkırdakların devinme yeteneklerini kolaylaştırarak eklemlerin en iyi şekilde korunmasını ve bakımını sağlar,

-kemik düzeyinde; kalsiyum tutulmasını kolaylaştırır, yaşlı insanlarda sıklıkla görülen osteoporose hastalığına karşı mükemmel bir korunma aracıdır.

-kas tonusunun iyileşmesi sayesinde; sportif aktivite kalça, dizler ve özellikle omurga düzeyindeki ağrıların önüne geçilmesine olanak sağlar,

-bel ağrılarına karşı en iyi ilaçtır fakat, şayet omurganızın durumuna salık verilmeyen sporları ya da kötü jimnastik hareketleri yaparsanız, zararlı da olabilir,

2. Kalp-damar sistemi; salık verilmeyenler hariç, düzenli antrenmanlar kalp-damar sisteminin işlevi üzerine yararlı etkilere sahiptir; kas yapıda olan kalp, kasılma kapasitesini yükseltir ve büyük bir etkinlik gücüne ulaşır, böylece kan organizmanın dokularına en iyi bir şekilde dağılım gösterir. Diğer taraftan fizik aktivite iki önemli kalp-damar hastalıkları risk faktörüne karşı etkili biçimde mücadele eder; arteriyel hipertansiyonu düşürür, aterosikleroza karşı en iyi ilaçtır; dolaşımı iyileştirir ve sporcunun beslenmesine dikkatini zorunlu kılar; böylece, damar sistemi üzerine zararlı etkileri çok iyi bilinen, alkol ve sigara gibi toksik etkileri olan maddelerden uzak durulur.

Özetle;

-kalbin çalışma sistemini düzenler, efektif ve ekonomik çalıştırır,

-periferik damar direnci azalacağından kalp üzerindeki yük kalkar,

-hipertansiyon düzelir,

-dolaşım hızlanır, bundan dolayı metabolik artıkların atılımı kalaylaşır,

-pulmoner oksijenasyon yeteneği artar

3. Dış görünüm; spor bedeni geliştirir ve belli bir görünüş sağlar, fakat zayıflatmaz. Terleme ile kilo kaybı düşünülmemelidir, ter ile kaybedilen su daha sonra geri alınır. Fizik aktivite sellülite karşı etkili mücadele yöntemidir, kasları uyumlu hale getirir, aşırı kilo alımına yol açmaz (eğer body-building ile uğraşmıyorsanız).

4. Psikolojik yararlar; bu etkiler uygulanan spor türüne bağlıdır ki bunlar en az fizik etkiler kadar önemlidir. Spor;

-kendine güveni uyandırır, hırsı artırır,

-heyecanı ve stresi azaltır,

-bedenin bilincine varılır, seksüel yaşamın düzenine katkı sağlar,

-beynin daha iyi oksijenlenmesi sayesinde, zekasal etkinliği yükseltir,

-gurup düşüncesi, bireyler arasında ilişkiler, karşılıklı olarak saygı kavramı gelişir,

-zevk alma duyusu gelişir; bu beyinden salgılanan hormonlar ile olur; endorfinler; aile ve mesleki kaygılardan kurtulmaya olanak sağlar.
 
---> Diyet ve dengeli beslenme Bilgiler

SPORUN ZARARLARI


Sıklıkla, sporun sağlığı bozan bir çok faktörün kaynağı olduğu unutulur. Sporun yararlarını bir tarafa koyarak, "hasta olmak istiyorsanız spor yapın" da diyebiliriz.

Yılda milyona yakın ölümün spordan kaynaklandığı tahmin edilir. Ölümler yalnızca, otomobil yarışçıları ya da alpinistler gibi üst düzey sporcuların şaşırtıcı kazalarından kaynaklanmaz. Ölümlerin çoğu yetersiz hazırlanma yanlışlıklarından da kaynaklanır; güneş altında tenis oynamak, çok yoğun bir koşu sonrası ya da yüzerek gereğinden fazla kuvvetine güvenerek plajdan çok uzaklara açılma sonrası kramp girmesi nedeniyle boğulmaların görülmesi

Spora başlarken mutlaka çok dikkatli olunmalı ve hekimin öğütleri göz önüne alınmalıdır. Kırk yaşından sonra, sağlıklı olsanız bile, özellikle kardiyak yıkımlardan sakınmak için düzenli olarak hekim kontrolünden geçmek gerekir. Spora bağlı kazalar ve sonuçlarını 4 guruba ayırabiliriz; kalp-damar bozuklukları, travmatik sorunlar, hareket sisteminde aşırı işlevsel sorunlar ve dopinge bağlı sorunlar.

1. Hareket sistemi üzerine: Hareket sisteminde görülen rahatsızlıklar çok fazladır fakat ağır bir sorun değildirler. Önem derecesine göre sıralayacak olursak;

Kas tutuklukları; bu sonunlar, aşırı bir çalışma sonrası kaslarda biriken aşırı toksinlerin, özellikle laktik asitin birikmesinden kaynaklanır. Bu olay çalışmadan 24 saat sonra başlar ve 2-3 gün kadar sürebilir. Bu durum da çok su içmeli ve kaslara yumuşatıcı pomadlar sürülmelidir. Sauna ya da sıcak bir banyo iyi bir etki sağlayabilir.

Kasılma; istemsiz kas kasılmalarıdır, refleks bir reaksiyondan, aşırı uzamadan ya da eklem travmasından kaynaklanırlar. Olayın durumuna göre kas üzerine buz ya da tersine, sıcak banyo ve masaj uygulanır.

Uzama; kas liflerinin gerilmesine neden olan, kasın elastikiyet sınırının aşılmasıdır. Bu durumda zorunlu olarak tüm masajlardan kaçınmak ve liflerin toparlanması için 10 gün beklemek gerekir.

Lif kopması; belirli sayıda kas liflerinin yırtılmasından kaynaklanır ve beraberinde kas düzeyinde bir iç kanama görülür. Masaj sakıncalıdır, iyileşme en az bir ay sürer.

Kas Yırtılması; kasın yırtılması çok ağır bir tablo oluşturur. Cerrahi bir girişim gerektirir.

Tendinit; sporcularda sıklıkla görülür. Genellikle aşil tendonunda, pubisde, diz kapağında, uyluk addüktörlerinde ve dirsekte odaklanırlar (tenisçi dirseği). Tendinitler bazen tüm sportif aktivitelerin bir süre kesilmesini zorunlu kılar.

2. Kalp-damar sistemi üzerine; kalbin, saygı gösterilmesi gereken sınırlarının bilinmesi gerekir. Bu tür riskler özellikle; uzun süreden beri spor yapmayan, hiçbir ön hazırlığı olmayan, akşam karar verip sabah başlayan, kırk yaş üzeri yetişkinlerde ortaya çıkmaktadır.

Çok anlamlı bir örnek squaç tır ve görünmediği kadar çok şiddetli bir spordur. Tenis ve koşu da, özellikle güneş altında uygulandıkları zaman, bazen tehlikeli sporlar olarak ortaya çıkarlar.

Sigara içmek ya da önemli bir fizik aktiviteden sonra saunaya girmek gibi yanlışlardan da kaçınmak gerekir.

3.Doping; Yıllardan beri doping sorunu kaygı verici boyutlara ulaşmıştır, 1988 de Seul Olimpiyatlarında Ben Johnson un altın madalyasının geri aalındığı hatıralardadır. Doping olarak kullanılan ürünlerin listesi hayli kabarıktır, özellikle yapay olarak performansta iyileşme sağlayan anabolizanlar ön sırayı almaktadır. Bunlar çoğunlukla vitaminler gibi psikolojik etkiye sahiptirler. Üstelik, düşüncesizce bu riski göze alan sporcuların yaşam ve sağlıkları için gerçek bir tehlike oluştururlar.

Anabolizanlar; bunlar hormonlardır, erkek testosteronu olarak takdim edilirler. Yoğun bir antrenmanı uygulamak koşuluyla önemli ölçüde kas kitlesini artırırlar. Kaslarda kitle artışı görülse bile tendonların üzerine hiçbir etkileri yoktur, kasın kasılma kuvveti tarafından kopmalar olabilir.

Anabolizanlar bazen tehlikeli tendon kopuklarına yol açmaktadırlar. Bunun yanında, kadınlarda geri dönüşümü olmayan erkekleşme, seksüel yaşam bozuklukları, bazen kanser (özellikle prostat kanseri) gibi çok ağır tabloların kökenini oluştururlar.

Amfetaminler; en çok bilinen ürünlerdir, uyarıcı ilaçlardır. Açlık duygusunu, özellikle yorgunluk hissini yatıştırırlar. Yarışma esnasında öfori sağlarlar ve sporcu kendisini yenilmez hisseder. Fakat, uzun sürede önemli psikolojik bozukluklara yol açarlar, özellikle kişi sürekli olarak hallisünasyonlar ile karşı karşıya kalır.

Kortikoidler; strese karşı mücadeleye ve çabuk toparlanmaya olanak sağlarlar. Fakat, hormonal sistemi tamamen bozarlar, kas ve tendon düzeyinde ağır yaralanmalara yol açarlar, bazen diyabete neden olurlar ya da kullanımlarından uzun yılar sonra osteoporoza yol açarlar.

Kardiyak uyarıcılar; uzun zamandır, yarışma öncesi eritrosit enjeksiyonu, özellikle dayanıklılık sporlarında destekleyici rol oynadığı sanıldı. Oysa, bu doping tamamen etkisizdir ve günümüzde terk edilmiştir. Kardiyak tonik olarak bilinen ünlü efedrin bir çok öksürük şurubu ve burun damlası gibi ilaçlarda bulunur. Kafeinin aşırı tüketimi yasaktır, fakat yinede kontrole yakalanmamak için 6-8 fincan içilebilir.

Medikal kontrol; sportif bir aktiviteye başlamadan önce medikal bir kontrolün yapılması kaçınılmazdır. Bu kontrol özel bir merkezde yapılmalıdır. Bu kontrolün amacı, genel olarak bir sporu yapmaya ya da belli bir spor için olası yasaklı durumların varlığını saptamayı amaçlar. Bu durum EKG, kardiyak enzimler, röntgen ve hastanın muayenesi ile araştırılır.

Kesin yasaklı durumlar;

-yeni geçirilmiş miyokard infarktüsü

-tipik göğüs ağrısı

-konjenital kardiyopati (doğuştan kalp hastalığı)

-kardiyomiyopati (kalp kasının kasılma özelliğinin azalması)

-akut perikardit (kalp zarının iltihabi hastalığı), miyokardit (kalp kasının iltihabi hastalığı),

-kalp ritim ve iletim bozuklukları

Göreceli yasaklı durumlar;

-miyokard infarktüsü; yeterli bir aradan sonra (en az 6 ay) ılımlı egzersizi engellemez, fakat yarışma yasaktır,

-kalp ritim bozuklukları (hastanın takibi gerekir),

-göğüs ağrısı (EKG ve kardiyak enzimler normal, atipik göğüs ağrısı olursa spor yapılabilir),

-orta derece arteriyel hipertansiyon (yüksek hipertansiyon yasak) ,

-tansiyonu düşük olanlar ya da efor testinde tansiyonu yükselmeyenler

Bu incelemelerden sonra, hekim size yapabileceğiniz sporu önerecektir. Mesela, kulak ağrınız var ise suya dalmanız yasaklayacaktır.
 
---> Diyet ve dengeli beslenme Bilgiler

VİTAMİNLER HAKKINDA SIK SORULAN SORULAR


Soru: Vitaminler şişmanlatır mı?


Cevap: Hayır; kalori değerleri yoktur. Fakat, vitamin preparatları ince bir şeker tabakasıyla kaplandıklarından, birkaç kalori içermektedir. Bu miktar, ihmal edilebilir düzeydedir.


Soru: Vitamin preparatları iştah açar mı?


Cevap: Başta A, B1 ve C olmak üzere yeterince vitamin alınmadığında iştahta azalma meydana gelir ve vitamin alınmaya başlanmasıyla birlikte iştah artışı olur. Vitamin dengenizde bozukluk yoksa, ekstra vitamin almanızın iştahınıza hiçbir etkisi olmaz.


Soru: Vücut, gereksinimi olan vitamini kendisi üretebilir mi?


Cevap: Hayır; az miktarda D vitamini ve niasin dışında vücutta vitamin yapımı söz konusu değildir. Bu nedenle vitaminleri besinlerle dışarıdan almak dumundayız.


Soru: Taze sebze ve meyvelerin vitamin içerikleri değişken midir?


Cevap: Evet; hem de çok. İklim ve toprak, ürünün olgun olup olmayışı, ürünü toplama yöntemleri, taşınması ve depolanması gibi pek çok etmen, vitamin içeriğini etkiler.


Soru: Kilolu kişilerde de vitamin eksikliği olabilir mi?


Cevap: Evet; kalori yönünden zengin besinler, vitamin içeriği yönünden fakir olabildiğinden, kilolu kişilerde de vitamin eksikliği söz konusu olabilir. Karbonhidrat ya da yağ oranı yüksek bir diyet, vücutta kilo artışına yol açarken, vitamin gereksinimini de artırır.


Soru: Vitamin alımının özellikle önemli olduğu dönemler ya da vitamin gereksinimini artıran alışkanlıklar var mıdır?


Cevap: Evet. Ergenlik çağındakiler, yaşlılar, rejim yapanlar ve alkolikler genellikle iyi beslenemediklerinden yeterli düzeyde vitamin alamazlar. Gebe ve emzikli kadınlar, sigara içenler ve doğum kontrol hapı kullananların vitamin gereksinimleri fazladır. Bu nedenle doktorlar, latent vitamin eksikliğini önlemek üzere bu kişilere vitamin ve mineral içeren preparatlar kullanmalarını tavsiye ederler.


Soru: Kilo vermek amacıyla rejim uygularken, yeterince vitamin alabiliyor muyuz?


Cevap: Kilo vermek amacıyla bilinçli bir rejim uygulamak, sanıldığı kadar kolay değildir. Diyetisyenler, günlük 67000kj (1600 kalori) ya da bunun da altında kalori içeren günlük diyetle, vitamin ihtiyacımızı karşılayamayacağımız görüşündeler. Ayrıca, zayıflama rejimlerinin pek çoğu tek yönlü beslenmeye yönelik olduğundan, rejim yapan bir kişinin gereksinim duyduğu vitamin miktarını besinlerle karşılayabilmesi mümkün olmamaktadır. Bu nedenle, özellikle uzun süreli bir rejim programı uygulayanlara vitamin preparatları önerilir.


Soru: Vitamin eksikliğine yaşlılarda neden sık rastlanır?


Cevap: Yaşlılar genellikle pek iştahlı değildirler ve az yerler. Bunun dışında, dişlerle ilgili sorunlar, parasızlık ve yalnızlık nedeniyle beslenmeye yeterince özen göstermeme gibi nedenler de yaşlıların yeterince vitamin alamayışında etkendir. İleri yaşlarda, barsaklardan vitamin emilimi de bozulduğundan, vitamin içeriği artırılmış besinler ya da vitamin preparatları kullanılmalıdır.


Soru: Doğum kontrol haplarının vitamin gereksinimini artırdığı doğru mudur?


Cevap: Doğun kontrol haplarındaki östrojenin, başta B6 olmak üzere vitamin dengesini bozduğu bilinmektedir. Östrojen içeriği yüksek doğum kontrol hapları kullanıyorsanız, B6 ve folik asit içeren preparatlar kullanmanız gerekebilir. Vitamin kullanımına başlamadan önce doktorunuza danışın.


Soru: Sigara içenlerin C vitamini gereksinimi normalden fazla madır?


Cevap: Evet. Sigara içenler, daha fazla C vitamini yakarlar. Araştırma sonuçları, sigara tiryakilerinin (günde en az 20 sigara içenler) içmeyenlere oranla % 40 daha fazla C vitaminine gereksinim duyduğunu göstermiştir.


Soru: Alkollü içkiler, almamız gereken vitamin miktarını etkiler mi?


Cevap: Sürekli ve fazla miktarda alkol tüketimi, başta C, B1, B6 ve folik asit olmak üzere vitamin emilim ve kullanımını bozar. Bundan başka, fazla miktarda alkolle alınan yüksek kalori, iştahta azalmaya yol açarak, yiyecek tüketimi, dolayısıyla da vitamin alımında azalmaya neden olur. Bu gibi durumlarda vücudun vitamin açığını kapatmak için vitamin preparatları alınması gerekir. Bununla birlikte vitaminler, alkolizmin yarattığı diğer sorunların ortadan kaldırılmasında hiçbir etkisi yoktur.


Soru: Doğal ve yapay vitaminler arasında fark var mıdır?


Cevap: Hayır. Sentetik vitaminler, besinlerdeki vitaminlerle aynı kimyasal yapıya sahiptirler. Vücudunuz için vitaminin ne şekilde yapılmış olduğu önemli değildir.


Soru: Bir B vitamini kompleksi ya da multivitamin kullanırken niçin insanın idrarı parlak ve sarı bir renk alır?


Cevap: Bundan endişelenecek hiçbir şey yoktur. Eğer vücudunuzun kullanabileceğinden daha fazla miktarda vitamin almaktaysanız, artan miktar direkt olarak idrara çıkacaktır. Bu renkle, özellikle yüksek miktarda B2 vitamini (riboflavin) alındığında karşılaşılır.


Soru: Vitaminleri neden sık olarak kozmetiklerin içinde görmekteyiz?


Cevap: A, E vitaminlerive pantenol sağlıklı bir cilt için çok önemlidir. Örneğin A vitamini deri hücrelerinin rejenerasyonunu artırır; E vitamini ultraviyole ışığının negatif etkilerine karşı koruma sağlar ve derideki nemi tutar; pantenol de derinin kurumasını önler ve antienflamatuvar etki gösterir.


Soru: Bir atlet, vitamin hapları aldığı zaman doping yapmış olur mu?


Cevap: Hayır. Vitaminler kişiyi formda tutmaya yarayabilir, fakat performansı normal fiziksel sınırların ötesine taşıyamaz.


Soru: Vitaminlerin, vücuttaki tehlikeli “serbest radikaller” ile savaştığı konusunda her


geçen gün daha fazla şey duyuyoruz. Bunan anlamı nedir?


Cevap: Serbest radikaller, hava kirliliği, sigara ve diğer birçok başka faktörle oluşan reaktif ve saldırgan maddelerdir. Bazı koşullarda tehhikeli olabilmektedirler, çünkü fazla miktarda yapıldıklarında vücut doku ve hücrelerine saldırarak oksidasyona neden olabilirler. Son araştırmalar, C ve E vitaminleri ve beta-karotenin, birçok vücut dokusunu serbest radikallere karşı koruduğunu ortaya koymuştur.


Soru: Vücudumuz için gerekli olan vitaminlerin tümünü besinlerle alabilir miyiz?


Cevap: Evet; eğer yeterli ve dengeli besleniyorsanız gereken tüm vitamini besinlerle almanız mümkündür. Günde 4 porsiyon sebze ve meyve, 4 porsiyon hububat, 2 porsiyon süt veya süt ürünleri, 2 porsiyon et ve yumurta gibi protein içeriği zengin besinler alındığında, gerekli tüm vitaminler alınmış olur. Diyetiniz bu dört besin grubundan herhangi birini içermiyorsa, ya da her birinden çok az miktarda yiyorsanız, gereksiniminiz olan vitaminlerin tümünü besinlerden almanız mümkün olmaz.


Soru: Gizli vitamin eksikliği nedir?


Cevap: Gizli vitamin eksikliği kendini huzursuzluk, iştahsızlık ve yorgunluk gibi spesifik olmayan semptomlarla belli eder. Kısa ya da orta dönemde genel durumun bozulmasına neden olur, uzun dönemde kronik hastalık gelişimine yol açar.


Soru: Vitamin eksikliğine yol açan nedenler nelerdir?


Cevap:


· Yoksulluk ya da sıkı rejim nedeniyle yetersiz beslenme.


· Bilgisizlik, beslenmeyle ilgili tabu ya da alışkanlıklar, dişlerle ilgili sorunlar yada apati nedeniyle dengesiz beslenme.


· Büyüme çağındaki çocuklarda, sigara içenlerde, doğum kontrol hapı kullananlarda, hamilelikve laktasyonda, ciddi enfeksiyonlarda veya uzun süreli ilaç tedavisi sırasında vitamin gereksinimin artması.


· Yaşlılar, alkolikler ve uzun süre ilaç tedavisi altında olanlarda meydana gelen sindirimve emilim bozuklukları nedeniyle vitamin eksikliği ortaaya çıkabilir.


Soru: İlaç kullanımı vitamin gereksinimini etkiler mi?


Cevap: Evet. Bazı ilaçların düzenli olarak kullanımı, vitaminlerin emilim, kullanım, depolanım ve atılımını etkileyebileceğinden, vücudun vitamin dengesini bozabilir. Bu ilaçlar arasında antibiyotikler (B2 ve C vitamini gereksinimini etkiler), oral kontraseptifler (B6 ve folikasit), trankilizanlar (B2), ağrı kesiciler (folik asıt, C vitamini) ve diüretikler (folik asit) sayılabilir.


Soru: Kadınlar, erkeklere oranla beslenme bozukluklarına daha mı duyarlıdırlar?


Cevap: Kadınlar, genel olarak risk faktörlerine erkeklerden daha çok maruz kaldıklarından, beslenme bozukluklarına da erkeklerden daha duyarlı oldukları söylenebilir. Öncelikle, kadınların çoğunun kalori gereksinimi ve aldıkları kalori miktarı erkeklerden azdır. Bu nedenle, yeterli vitamin ve mineral alımını sağlayabilmek için, besinsel içeriği yoğun bir diyet uygulamaları gerekir. Kadınların kalsiyum ve demir gereksinimi erkeklerden fazladır. Gebelik, laktasyon ve oral kontraseptif kullanımı vücudun vitamin dengesini bozar; vitamin eksikliği, bazı kadınların yakındığı premenstrüel şikayetlere de neden olabilir.


Soru: B6 vitamini premenstrüelsendrom semptomlarını giderebilir mi?


Cevap: Memelerde hassasiyet, baş ağrısı, tansiyon, huzursuzluk ve gaz oluşumu gibi premenstrüel semptomları geçici hormonal dengesizliğe bağlıdır ve daha fazla B6 vitaminlerine erek duyulur. B6 tedavisi çoğu zaman başarılı sonuç vermektedir.


Soru: Güneş altında yeterli süre kalındığında vücudun D vitamin gereksinimi karşılanmış olur mu?


Cevap: Normal bir yetişkinin D vitamini gereksinimi, yeterli süre güneş ışığı alınmasıyla karşılanabilir. D vitamini, iskelet yapısının oluşumu ve gelişiminde çok önemli role sahip olduğundan, bebeklerin, çocukların, hamile ve emzikli kadınların D vitamini ihtiyaçları daha fazladır. Son zamanlarda yapılan araştırmalar, derinin zamanla D vitamini sentezleme yetisini kaybettiğini gösterdiğinden, yaşlıların da D vitamini takviyesine gereksinimi olduğu anlaşılmıştır.
 
---> Diyet ve dengeli beslenme Bilgiler

YÜRÜYÜN !


Yürüyüşün egzersizler arasında hiçbir özel alete ihtiyaç duyulmadan yapılan en sağlıklı ve kolay spor olduğunu belirten spor hekimleri, yürüyüşün faydalarını en üst seviyeye çekmek için her gün günde 30 dakikalık yürüyüş yapılmasını tavsiye ettiler.


Kilo vermek isteyen kişilerin günde en az 1 saat; kalp, ciğer ve dolaşım sisteminin sağlıklı bir şekilde işleyebilmesi için ise günde en az 30 dakika yürüyüş yapılması gerektiğine dikkat çeken spor hekimleri, yürüyüş esnasında kolların ve ellerin serbest kalmasını tavsiye ediyor.


Spor hekimleri evde, işte ve dışarıda yürüyüşle ilgili yapılabilecek işler konusunda şu önerilerde bulundu:


"- Evde: Kahvaltı ve akşam yemeği sonrasında yürüyün. Kısa mesafelerde arabaya binmek yerine yürüyün. TV izlemeye ayıracağınız zamanı yürüyüşe ayırın, komşularınızı ziyaret edin, köpeğinizi gezdirin.


- İşte: Asansör yerine merdiveni kullanın ya da birkaç kat önce inerek gideceğiniz kata yürüyün. Ofisinizde telefon kullanmak yerine görüşmek istediğiniz kişinin yanına gidin. Öğle tatilinde iş yeri binanızın etrafında bir tur atın.


- Dışarıda: Birkaç durak önce inerek gideceğiniz yere yürüyün. Park yerinin en uzağını tercih ederek yürüyüş mesafesini uzatın. Birini beklerken volta atın. Şehir yürüyüşü yaparak yeni mekanları keşfedin. Sahilde uzanarak güneşlenmek yerine, yürüyerek dalgaları izleyin."
 
---> Diyet ve dengeli beslenme Bilgiler

ZINDE BIR GUN ICIN


Sabah uyandığımızda uyku düzenimizin olmayışından dolayı yataktan çıkmak istemeyiz. En önemli öğünlerden kahvaltı için zaman bulamayıp apar topar işe yetişmek için stresli bir yolculuğa başlarız. Bu olumsuz şartların sonucunda da verimsiz bir iş hayatı oluşmaktadır.

Sabahları işe gitmeden 1 saat önce kalkmanız daha mutlu ve zinde olabilmeniz için yeterli olacaktır. Uyanır uyanmaz, vücudumuzdaki kasların 20 saniyelik tek setler halinde gerdikten sonra (stretching) 30 dakikalık kardiovasküler çalışmalar (yürüyüş, bisiklet, kürek vb.) yapılmalı. Daha sonra günde bir kas grubunu çalıştıracak şekilde 5 dakikalık bir ağırlık programı uygulanmalı. 1 set maksimum karın çalışması yapılarak 40 dakikanın sonuna gelinmiş geriye duş alma ve kahvaltı için 20 dakika kalmıştır. Duştan ve kahvaltıdan sonra güne daha enerjik başlayabilirsiniz. Eğer evinizin yanında veya işe giderken yolunuzun üzerinde olan bir sağlık merkezi varsa bu merkeze gitmeniz size daha faydalı olacaktır. Çünkü egzersiz merkezlerinde bulunan eğitmenler sizlere uygun programlar çıkaracak, böylece daha verimli bir egzersiz çalışması yapmış olacaksınız. Hafta sonları ise egzersiz programlarınızı biraz daha uzatarak 1.5 saat yapabilirsiniz.

Sabah kahvaltılarında önemle üzerinde durulması gereken noktaları şöyledir:

• Uyandıktan en geç 1 saat sonra kahvaltı yapılmalı.

• Uyanır uyanmaz 1 bardak ılık su içilmeli.

• Karbonhidratlar diğer öğünlere oranla yüksek tutulmalı.

• 1 er gün atlayarak sadece meyve ile kahvaltı yapılabilir.

• Diğer gıda maddelerinden mısır gevreği, müsli, yulaf ve meyve karışımını yoğurt ve sütle karıştırarak da dengeli bir kahvaltı sağlanabilir.

• Sabahları yemeklerinizde meyveyi eksik etmemelisiniz,

• Eğer içebilirseniz sabahları sebze çorbaları da içilebilir,

• Kahvaltılarda salam, sosis gibi şarküteri ürünlerinin sınırlı tutulmasında fayda vardır,

• Sabahları gıda maddelerinizin içinden C vitamini alamıyorsanız, tablet olarak vitamininizi alabilirsiniz.
 
Cevap: ---> Diyet ve dengeli beslenme Bilgiler

Lakin bu diyet çok doğru değil. 3 gün 3 kg yani günde bir kg vermek metabolizma dengesini bozar. Ortalama kilo kaybı ayda 5 kg'mı geçmemeli.
 
takipçi satın al
Uwell Elektronik Sigara
instagram takipçi hilesi
takipçi satın al
tiktok takipçi hilesi
Geri
Üst