bir arşivde benden inanılmaz fıkralar

Bir kiz yurdunda söyle bir sorun yasanmaktadir: Kizlar, sabah
dudaklarina ruj sürdükten sonra aynayi öperek dudak izi
birakmaktadirlar, bunlarin temizlenmesi sorun olmaktadir. Yurdun müdürü birgün
yurtta kalan kizlari ve tuvaletleri temizleyen
hademeyi tuvalete toplar. Kizlara yönelik söyle bir konusma yapar:
"Bazilariniz dudaklarina ruj sürdükten sonra aynalari
öperek dudak izi birakiyorlar. Hadememiz bunlari temizlerken çok
zorlaniyor. Simdi ne kadar zorlandigini hep beraber
izleyelim." Der. Bir isareti ile hademe firçasini klozetlerden birine daldirip aynayi
temizlemeye baslar. O günden sonra
aynalarda bir daha dudak izine rastlanmaz.
 
Ingiltere'nin saygin kiz kolejlerinden birinde biyoloji ogretmeni ogrencilerden Miss
Perkins'a "Soyle bakalim, insan vucudunda uyarildiginda normal buyuklugunun alti katina
ulasan organ hangisidir?"
Ogrenci yuzu kizararak "bana bu soruyu sordugunuzdan ailemi haberi olacak" demis. Ogretmen
baska bir ogrenciye donmus ve "Sen soyle Miss Sarah" demis. Sarah "los isikta gozbebegi"
yanitini vermis. Ogretmen aferin dedikten sonra Miss Perkins'a donmus ve sana uc sey
soyleyecegim demis:
1- dersine hic calismamissin bundan ailenin haberi olacak
2-aklin fikrin surekli kotu seylerde.
3- ilerde cok buyuk hayal kirikligina ugrayacaksin...
 
bashekim birgun deliler hastanesinde hastalari ziyarete cikar ve bir kosede delilerin
kendi aralarinda bir rakam soyledikten sonra gulduklerini gorur ve dayanamaz sorar:neden
soylediginiz her rakamdan sonra guluyorsunuz diye?Delinin biri cevap verir biz der butun
bildigimiz fikralara numara verdik 5 dedigimiz zaman 5 numarali fikra aklimiza geliyor
guluyoruz 8 deyince 8 numarali fikra aklimiza geliyor guluyoruz demis.Bashekim birde ben
soyleyeyim ozaman demis 5 demis cit yxok, 7 demis cit yok.b akmis cit yok ve sormus ben
soyleyince neden gülmüyorsunuz?delinin biri cevap vermis:bashekimim anlatmadan anlatmaya
fark var
 
Temel Dursun'a üniversite çagindaki kizini matematik dersi çalistirmasi için emanet eder.
Aradan 9 ay geçer.
Kizi karni burnunda eve döner.
Temel sinirle Dursun'un evine gider. Ve Dursun'a bagirir:
"Ne yaptun kizuma?!" Dursun cevap verir:
"Ne yapayum daa?!
Ders çalismiyordu. Koskoca kiz, dövsen dövülmez......"
 
İki aile varmış ve her iki ailenin de birer kız çocuğu varmış. Birgün misafirlikte sohbete baslamışlar;
-Eee sizin kızdan ne haber?..
-Valla işte ne olsun biliyorsunuz işe girdi geçen sene. Başını kaşıyacak vakti yok. İlk başlarda geceleri fazla mesai yapıyordu. Sonra hafta sonları da çalışmaya başladı. Patronu çok sevmiş her işi ona veriyormus. Derken Ankara seyahatleri başladı. Bizimki çanta sekreter gibi patron nereye o oraya. Sonra Paris seyahatleri filan en sonundabu iş böyle olmayacak dediler, patronu ev tuttu. Deli gibi çalışıyor evladım. Ee, peki sizinki ne alemde?
-Valla bizimki ****** oldu, ben sizin kadar güzel anlatamıyorum...
 
Bir devrin tüm en klas futbolcuları cennette toplanmışlar. Cennetin baş meleğide futbola çok meraklıymış. Şeytanı çağırtmış ve :
-Cennetle cehennem arasında bir maç düzenleyelim ne dersin?
-Bosuna oynamayalım, biz kazanırız, demiş şeytan.
-Olur mu en iyi futbolcular bizde. Ne kadar da kötü futbolcu varsa sizde. Şeytan şeytanca gülümsemis ve :
-Ama bütün hakemler de bizde.
 
Salamon be! Benim hanım çok müsrif, para yetişmiyor. İnanamazsın, Pazar günü benden 200 frank istedi, Pazartesi 300, Salı 400, Çarşamba 500, Perşembe 800, dün de 1000 frank!..
- Acıdım sana be Mison. Nereye harcıyor bu kadar parayı?
- Ne bileyim ben, verdiğim yok ki...
 
Adam otele gelip resepsiyona kaydını yaptırırken görevli sordu :
- Sabah sizi kaçta uyandırmamızı istersiniz? Adam başını salladı :
- Hiç gereği yok. Ben her sabah saat beşte kendim uyanırım. Resepsiyonda ki görevlinin yüzü güldü :
- Aman ne iyi. Lütfen uyandığınız zaman bizi de uyandırır mısınız?..
 
Bir gün şeytan büyük bahçeli koskoca bir malikaneye girmiş. Merdivenleri çıkmış. Bir kuzu görmüş. Kuzunun boynunda bir ip varmış. Şeytan ipi çıkarmadan sadece biraz gevşetmiş. Kuzu malikenenin önünde bulunan aynayı görmüş. Şaşırınca bir hamle yapıp aynayı kırmış. Çıkan gürültüye evin hizmetçisi gelmiş. Sen naaptın? ben şimdi burayı nasıl temizliycem. Evin beyi bunu duyunca kesin beni kovar demiş ve kuzuya bir tekme atmış. Kuzu merdivenlerden düşünce ip yetmemiş ve kuzunun boynunu kesip onu öldürmüş. Bu sırada evin uşağı gelmiş. Neler olduğunu sormuş. Kadın anlatınca bunu nasıl yaparsın. Bey şimdi ikimizi de kovucak. O kuzu onun için çok değerliydi demiş. Ve hafifçe kadını itmiş. Kadın dengesini kaybetmiş ve merdivenlerden düşüp boynunu kırmış. Sesi duyunca evin hanımı gelmiş. Olanları öğrenince sinirlenmiş. Tam uşağı dövmek için uşağa yaklaşırken uşak lütfen beni bağışlayın ve beni kovmayın diyerek diz çökmüş. Uşağın üstüne hızla gelen kadın ise ona çarpıp merdivenlerden yuvarlanmış ve ölmüş. Evin beyi gelip de olanları dinleyince belinden silah çekip uşağı vurmuş. Sonra kendi kendine eyvah ben ne yaptım? bir kuzu, aynanın kırılması ve sevmediğim karım için elimi kana bulamaya, katil olmaya değermiydi? demiş ve silahı çekip bir kurşunda kendine sıkmış. Bütün bu olanları bir kenardan izleyen şeytansa sırıtarak "Ben hiç bişey yapmadım ki. Sadece acıyarak kuzunun boynundaki ipi gevşettim, o kadar..." demiş...
 
Eski İstanbul'da bir yaptığı veresiye alış verişlerde pek borcunu ödemeyen bir memur varmış. Bir gün bir alışverişteyken çarşıyı denetleyen belediye başkanı adı Mehmet olan bu adama da hal hatır sormuş:
- Ooo Mehmet Efendi nasılsın?
- İyi alış veriş yapıyorum. Bu cevap üzerine ağzı Mehmet Efendi'den yanan dükkan sahibi hemen atılmış:
-Vallahi efendim şu ana kadar yalnızca aldı. Çok şükür daha bir şey verdiğini pek görmedik.
 
Nasreddin Hoca, bir gün eşeğiyle odun getirir. Hava da cok sıcak olduğundan hem kendisi hem eseği kan ter içinde kalırlar. Hoca odunları indirir, yerleştirir. Karısına:
- Hatun, eşek cok yoruldu, onu bir yemleyiver, diye seslenir.
Karısıda o gün yorgun olduğundan:
- Efendi, benim işim var, sen yemleyiver, der.
Hoca sıcaktan iyice bunalmış vaziyette kendini minderin üzerine atar.
- Olmaz! Hiç halim yok, veremem, sen ver der.
Eşeğin yemini sen vereceksin ben vereceğim derken iş kızışır. Epeyce tartışırlar. En sonunda Hoca:
- Pekala! Öyleyse aramızda bahse tutuşalım. Kim önce konuşursa eşeğe o yem versin. Anlaştık mı? der.
Karısı teklifi kabul eder. İkisi de birer köşeye çekilirler. Az sonra kadın, el işini alarak komşuya gider. Hoca birşey diyemez. Aradan biraz zaman geçer. Eve bir hırsız girer. Hoca'yı görünce kaçacak olur. Ama Hoca'dan hiç ses ve tepki gelmediğini anlayınca kaçmaktan vazgeçer. Ortalıkta ne var ne yoksa koca bir çuvala doldurur. Hoca'nın gözleri önünde çuvalı yüklenerek evden çıkar. Karısı epey zaman sonra eve girip evin halini görür. Eşyaların yerinde yeller esmektedir. Telaşla:
- Bu ne hal? Efendi! diye çiğlik atar.
Hoca yattığı yerden doğrularak:
- Haydi bakalım Hatun, bahsi kaybettin. Eşeğin yemini sen vereceksin! der.
 
İki g*y birlikte yaşamaktadır. Her şey çok iyi gitmekte oldukça iyi geçinmektedirler. Sonunda evlenmeye karar verirler. Evlilikleride oldukça mutludur ancak tek bir dertleri vardır oda çocuk sahibi olamamak. Bu onları yiyip bitirmektedir. Birgün akıllarına bir fikir gelir kiralık bir anne bulacaklar spermlerini birleştirerek mikroenjeksiyon yöntemi ile hamile bırakacaklardır. Operasyon gerçekleşir ve bebeklerinin doğumunu beklemeye başlarlar. Doğum günü gelmiştir ve her ikiside heyecanla hastane koridorunda beklemektedir. Sonunda hemşire gelir ve
-"müjde nur topu gibi bir oğlunuz oldu" diyerek mutlu haberi verir. Çok heyecanlanan gey ler bir an önce bebeklerini görmek isterler ve yeni doğan bebeklerin olduğu bölüme hemşire ile birlikte giderler. Fakat bütün bebekler feryat figan ağlamakta ancak bir bebek mutluluktan uçarcasına gülücükler atmaktadır. Heyecanla hemşireye bebeklerinin hangisi olduğunu sorduklarında hemşire
- "gülen bebek sizinki" der. Şaşıran geyler "nasıl olur bütün bebekler ağlarken bizim bebeğimiz gülüyor" hemşire
- "kıçındaki dereceyi çekeyim siz ozaman görün ağlamak nasıl oluyor."
 
Genç deve annesine sormuş
-"Anne niye bizim ayaklarımız bu kadar büyük?"
Anne cevap vermiş:
-"Çölde kuma batmamak için."
Genç deve tekrar sormuş:
-"Peki kipiklerimiz niye bu kadar gür.
Anne tekrar cevap vermiş:
-"Çölde kum fırtınalarında kum kaçmasın diye."
Merakı yatışmamış olan genç deve bir soru daha sormuş:
-"Bizim niye hörgüçlerimiz var."
Anne deve sabırla yanıtlamış :
-"Çölde çok uzun süre susuz idare edebilmek için suyu hörgüçlerimizde depolarız."
Sonunda dayanamayan genç deve sormuş :
-"Peki bizim bu hayvanat bahçesinde ne işimiz var?"
 
Cok soguk bir kis gunu padisah, tebdil'i kiyafet gezmeye karar vermis.Yanina basvezirini alip yola cikmis. Bir dere kenarinda calisan yasli bir adam gormusler.. Adam elindeki derileri suya sokup, doverek tabakliyormus. Padisah, ihtiyari selamlamis.
" Selamunaleykum ey pir'i fani..."
" Aleykumselam ey serdar'i cihan..." Padisah sormus.
" Altilarda ne yaptin ?"
" Altiya alti katmayinca, otuz ikiye yetmiyor..." Padisah gene sormus.
" Geceleri kalkmadin mi ?"
" Kalktik...Lakin, ellere yaradi..." Padisah gulmus.
" Bir kaz gondersem yolar misin ?"
" Hem de ciyaklatmadan..." Padisahla basvezir adamin yanindan ayrilip yola koyulmuslar. Padisah basvezire donmus.
" Ne konustugumuzu anladin mi ?"
" Hayir padisahim..." Padisah sinirlenmis.
" Bu aksama kadar ne konustugumuzu anlamazsan kelle ni alirim." Korkuya kapilan basvezir, padisahi saraya biraktiktan sonra telasla dere kenarina donmus. Bakmis adam hala orada calisiyor..
" Ne konustunuz siz padisahla..." Adam, basveziri soyle bir suzmus.
" Kusura bakma. Bedava soyleyemem. Ver bir yuz altin soyleyeyim.." Basvezir, yuz altin vermis.
" Sen padisahi, serdar'i cihan, diye selamladin. Nereden anladin padisah oldugunu.."
" Ben dericiyim. Onun sirtindaki kurku padisahtan baskasi giyemezdi.." Vezir kafasini kasimis.
" Peki, altilara alti katmayinca, otuz ikiye yetmiyor ne demek..." Adam, bu soruya cevap vermek icin de bir yuz altin daha almis.
" Padisah, alti aylik yaz doneminde calismadin mi ki, kis gunu calisiyorsun, diye sordu. Ben de, yalnizca alti ay yaz degil, alti ay da kis calismazsak, yemek bulamiyoruz dedim." Vezir bir soru daha sormus...
" Geceleri kalkmadin mi ne demek ?" Adam bir yuz altin daha almis. " Cocuklarin yok mu diye sordu..Var, ama hepsi kiz. Evlendiler, baskasina yaradilar, dedim..." Vezir gene kafasini sallamis.
" Bir de kaz gonderirsem dedi, o ne demek..." Adam gulmus.
" Onu da sen bul..."
 
Köylünün biri eşşeğini satmaya karar vermiş.50 milyon fiyat biçmiş. Herkes itiraz etmiş bu yüksek fiyata. Derken başka bir köylü razı olmuş ve satın almış. Satan köylünün akşam gözüne uyku girmemiş, demek ki var bir hikmeti de eşşeği satın aldı demiş. Ertesi sabah sattığı kişiye gidip 75 milyon teklif etmiş. Tekrar satın aldığı eşşek bu sefer diğer köylüyü rahatsız etmiş. Sabahı sabah edip ilk sahibine 125 milyon verip tekrar almış. Bu böyle devam etmiş.
-Birgün meydanda müthiş bir kalabalık bağıra bağıra bir eşşeğin etrafında toplanmışlar. Bir yabancının dikkatini çekmiş ve eşşeğin fiyatını sormuş; 995 milyon cevabını alınca: Olur mu be! En fazla 20 milyon eder demiş. Bir Köylü hemen itiraz etmiş:
-Abi sen ne diyorsun!Var ya bu eşşek 1 Milyar direncini geçti mi 1.5 Milyara kadar yolu var...
 
Atlas Okyanusu'nda giden geminin kaptanı gemide olan bütün herkesi güverteye çağırmış. Herkes gelince
-Size bir iyi bir kötü haberim var.
Önce hangisini söyliyeyim.
Herkes: "İyi" demiş.
-13 dalda oscar kazanacağız.
 
Bir Astsubay'la bir gözü takma Yüzbaşı aynı bekar lojmanında birlikte kalıyorlardı. Yüzbaşı her gece yatmadan takma gözünü çıkartır su dolu bir bardağa koyar sabah tekrar yerine takardı. Sıcak bir Yaz akşamı gece yarısı Astsubay susadı,el yordamıyla sehpadaki bardağı kaptı bir dikişte yuvarladı oda ne..suyla birlikte gözüde yutmuştu.Astsubay farkına vardı ama artık iş işten geçmişti. Ertasi gün sabah sporundan sonra Astsubay tuvalete gitme ihtiyacı duydu .Koşar adımla tuvate gitti pantolonunu sıyırdı başladı ıkınmaya fakat mümkün değildi bir türlü rahatlayamıyordu.Onun ıkınma sesini duyan tuvalet nöbetcisi er telaşlandı nazikçe kapıyı tıklattı..
-Komutanım yardımcı olayım.. Astsubay can havliyle kapıyı açtı,
-Bak oğlum şurada ne var bir türlü s...çamıyorum deyip er'e doğru döndü. Er eğilip bakar bakmaz hazırola geçti ve selam durdu.Bunu gören Astsubay sinirlendi,
- Ne selam durdun evladım diye bağırdı..
Asker yanıtladı; -Nasıl selam durmayım Komutanım içeriden Yüzbaşım bakıyor......
 
Bir grup İngiliz, Amerikan ve Türk gemiyle yolculuk ediyorlarmış. Birden şiddetli bir fırtına kopmuş. Geminin batacağını anlayan kaptan hemen yolculara koşup gemiyi boşaltmalarını istemiş. Fakat kimse buna inanmayarak kendini denize atmayı kabul etmemiş. Bir süre sonra bütün yolcuların ölüm tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu gören kaptan hemen bir tayfasını çağırmış. "Git bir de sen dene onları gemiden atlamaya ikna etmeyi" demiş. Tayfa gitmiş ve kısa bir süre sonra geri dönmüş. Kaptan merakla sormuş:
-Eee, noldu?
-Hepsi atladılar efendim.
Kaptan çok şaşırmış:
-Nasıl olur, daha demin kıllarını bile kıpırdatmamışlardı. Ne dedin onlara?
-Çok kolay. İngilizlere "Sizin gibi soylu insanlar batmak üzere olan bir gemide olmamalılar" dedim.
Amerikalılara deniz suyunun insan vücudu için çok faydalı olduğunu söyledim.
-Peki ya Türklere ne dedin?
-Onlara da "Denize girmek yasak! " dedim.
 
Adamın biri ormanda bir geziye çıkıyor ve kayboluyor. İki gün geçiyor. Adam düzlük bir yere geliyor. Bir bakıyor büyük bir ev. Hemen koşup kapıyı çalıor. Kapıyı yaşlı bir çinli açıyor.
-Amca ben tanrı misafiriyim. Ormanda kayboldum. İki gündür durumum şudur budur anlatıyor. Çinli de:
-Seni evime alırım ama bir şartla kızıma sarkmıyacaksın yoksa sana üç çin işkencesi uygularım diyor. Zaten açlık ve susuzluktan kadın düşünecek hali olmayan adam hemen kabul ediyor. Eve giriyor dinleniyor akşam yemekte kızı görüyor. Afet bir hatun. Gece herkes yattıktan sonra gizlice kızın odasına giriyor. İşini bitirdikten sonra odasına dünüp uyuyor. Sabah karnında bi acıyla uyanıyor bir bakıyor karnında dev bir kaya. Üzerinde de bi kağıt:
- 1.çin işkencesi. Adam zar zor taşı kaldırıyo. Camdan dışari atıyor. Kaya aşağı düşerken adam kayaya bağlı bir ipinde kayayla beraber aşağı gittiğini göruyor. Bi bakıyor ipin üzerinde bir kağıt:
- 2.çin işkencesi. Lan gene noluyor diye bakınırken ipin diğer ucunun sağ testisine bağlı olduğunu farkediyor. Camdan asagi bakiyo. Cok yuksek. Simdi burdan asagi atlasak kolumuz bacagimiz kirilir ama tasagi kurtaririz diyo atliyo. Adam duserken, havada ucusan bi kagit goruyo. Adam yakaliyo kagidi, uzerinde bi yazi: - 3.çin işkencesi (NOT: Obur tasaginida yatagin bacagina bagladim)
 
Yaşlı bir amca parkta bir banka çökmüş etrafi seyrediyormuş....Derken yanina bir delikanlı gelmiş ki saçları yeşil, kırmızı, turuncu, mavi, sarı renk boyalı...
Adam çocuğa bakakalmış....çocuk da küstah bir sesle:
- "ne var moruk, sen hayatında hiç çılgınca birşey yapmadın mı" demiş.. Adam gülümsemiş: "Yaptım.. bir seferinde çok sarhoştum ve bir papağanı becermiştim.. şimdi de yoksa bu çocuk benim oğlummu diye merak ediyorum..."
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol
Geri
Üst