Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
Kendini başıboş zannetme. Zira şu misafirhane-i dünyada nazar-ı hikmetle baksan; hiçbir şeyi gayesiz, nizamsız göremezsin. Nasıl sen nizamsız, gayesiz olabilirsin.
İnsan ebed için yaratılmıştır. Onun hakiki lezzetleri, ancak marifetullah, muhabbetullah, ilim gibi umur-u edebiyedir
Gözlerinden sularını köpürterek akan ırmak
Ruhuma bir resim çizer elleri kanatlanarak
Yeryüzündeki bütün renklerin köklerinden koparak
Bana bir anlam gösterir özünden derin bir şiiri sunarak
Senin gözlerin eşsiz biliyorsun
Bir sunak belki bir tapınak
O gözlerle uzun yolculuklara çıkıyorsun
Bazen gülüyor bazen ağlıyorsun
Bazen de tüm dertlerini unutup bana geliyorsun
Yürüyerek ya da koşarak
Sonbaharıdır ömrümün gözlerinin olmadığı an
Ölüyorum o zaman y
a
p
r
a
k
y
a
p
r
a
k
Ellerin ellerime değdiği zaman
Musa’nın çölleri dize gelir
İçimde bir ıssız yer yeşerir
Neron Roma’yı ne için yaktı sanırsın
Elbet onu da delirten bir sen vardır
Ekmek gibi su gibi muhtacım sana
Mavi dünya sensiz kapkara
İnsanlar gelip geçiyor üstünden ama
Nasıl sensiz yaşıyorlar şaşıyorum buna
Elbet ben gibi bakmıyorlar sana
En güzeli anların yörüngende olduğum an
Meğer Yusuf olmuşum sensiz kaybolmuşum
İçindeyim sonsuz bir zındanın gözlerinden uzak
Ne diyarlar gezmişim ayak izine muhtaç
Elbet bir yol sunarsın bana inandığın zaman
Oysa kalbim işte şuracıkta çarpıyordu
Şurda senin gözlerindeki bakımsız mavi, güzel laflı İstanbullar
Şurda da etin çoğalıyordu dokundukça lafların dünyaların
Öyle düzeltici öyle yerine getiriciydi sevmek
Ki Karaköy köprüsüne yağmur yağarken
Bıraksalar gökyüzü kendini ikiye bölecekti
Çünkü iki kişiydik