"Ben daha çok seviyorum" kavgamızı hatırlıyormusun? Sanırım ben yine kazandım.

---> "Ben daha çok seviyorum" kavgamızı hatırlıyormusun? Sanırım ben yine kazandım.

Bugün ilk defa başka bir adamı istedim. Tenine dokunma arzusu kapladı tüm ruhumu. Görmeden bile aşık olabilirdim ona
virgul.gif
sırf kokusu için. Sırf o sevilesi kalbi için bir kez daha verebilirdim benliğimi
virgul.gif
bir başkasına. Anlıyor musun?

Bu çok başka bir şeydi. Ilık
virgul.gif
sessiz bir yağmur damlasının tam da yanağıma düşmesi gibi. Ya da denizin kenarında yeni doğan günün sancılarını izlemek gibi. Belki de odada ışıkları kapatıp güzel bir hayale dalmak gibi. Öyle bir şeylerdi işte
virgul.gif
bulamıyordum. Ama çok güzeldi
virgul.gif
şimdi anlayabiliyor musun?

Tılsım ve peri kelimeleri gibiydi. İçte tatlı bir huzur bırakan cinsten.
Ben bugün ilk kez anladım ki sensiz de olabiliyormuş. Sensiz de derin derin nefesler alınabiliyormuş. Ve hatta unutulabiliyormuşsun. Ben senden sonra başka bir adama aşık olabiliyormuşum. Hem de ellerini ellerimde hissedebilecek
virgul.gif
dudaklarının tadını bilebilecek kadar.

Kim mi?
Ahh.. O şimdi bedenini kaybetmiş sessiz bir ruh.
Eskiden senin bedeninde bana ev sahipliği yapan.
Pardon da
virgul.gif
siz ne sanmıştınız
?
 
---> "Ben daha çok seviyorum" kavgamızı hatırlıyormusun? Sanırım ben yine kazandım.

Unutucam...

Merhaba Sevdiğim.
Bu gece de senin yokluğunda seni anlatıyorum .
Gelişin değilde gidişin çıkmıyor aklımdan .
Sensizliği kaldıramam , bilirsin .
Bilirsinde nerdesin ?
Bu parçamda sana sevgimi değil , nefretimi anlatıcam .
Geçmişteki mutluluğumu anlatıcam .

Annem vardı, ailem vardı, gülüşlerim vardı, sebepsizce kahkahalarım vardı, şekerlerim vardı .
Gün geldi büyüdüm . Tozpembe olan hayatım simsiyah oldu .
Aşkla tanıştık
' Merhaba ben Aşk : Hayatını karartmaya geldim . ' dercesine geldi .

Annemin küçük saf kızı kalamadım .
Babamdan başka adama aşık oluverdim .
Babam gibi korur , kollar , onun gibi sever sandım .
O beni bırakmaz , yapamaz dedim .
Fazla mı abarmışım ?
Evet ben seni fazla abartmışım . Fazla büyütmüşüm gözümde .

Gülüşlerimi çalacak kadar sevmişim .
Her gece ağlayacak kadar sevmişim .
Çok sevmişim .
Annemin küçük tatlı kızı kalamamışım .
Büyümüşüm .
O ne mi yapmış ? O beni terk etmiş .
Uğruna öldüğüm adam beni terk etmiş .
Bir kere değil bin kere öldürmüş .
Masallarda anlatılan mutlu son olmadı .
Sadece son oldu . mutlu olmadı berbat bir son oldu .

Ben çocukluğumu , gülüşlerimi , şekerlerimi , oyuncaklarımı nasıl unuttuysam : senide unutucam .
Şimdi seninle geçmişimi unutucam , adını unutucam , mesajlarını unutucam , numaranı unutucam .
Ben küçüklüğümü , tozpembe hayatımı , kahkahalarımı , şekerlerimi nasıl unuttuysam : Senide öyle unutucam .

Unutucam ki her gece ağlamayım .
unutucam ki canım yanmasın .
unutucam ki . Unutucam işte adam ben seni unutucam .
Gittiğin kadın beni terk ettiğine deydi mi şimdi . ?
Kollarının arasına alıp yağmurda nefesiyle ısıtabiliyor mu seni ..
Benim Gibi ?

Ben sevmiştim seni . Ben .
Kışın yağmurun altında sırılsıklam olacak kadar ,
karşında ağlayacak kadar BEN sevmiştim seni .
Bulursun elbet benden güzelini ya benim gibi sevenini ?

Bakma şimdi bana öyle .
ağlamıyorum .
İnanma Yeşilçam filmlerindeki gibi yalan söylüyorum .
ağlıyorum, her gece yokluğunda ağlıyorum .
Yatağımda yorganı başıma çekerek , nefesimi tutarak , nefessiz kalarak hıçkıra hıçkıra ağlıyorum .
Ağlarken ağzımdan tek kelime çıkıyor .
' Unutucam '
Nasıl unuttuysam gülüşlerimi nasıl kaybettiysem çocukluğumu , saflığımı senide unutacam .

Şimdi Adam ben unutucam .
Sen hatırla .
Ben uyuyacam .
Sen sabahlayıp ağlayacaksın .
Ben gülücem .
Sen mutsuz olacaksın yokluğumda .
Ben seni unutucam adam . Unutucam
 
---> "Ben daha çok seviyorum" kavgamızı hatırlıyormusun? Sanırım ben yine kazandım.

- Özledim mesela
Tüm kötülüklere inat, ağlamayı unutup seninle gülmeyi
Özledim mesela
Tüm yalanlara inat aşkın en gerçek halini seninle yaşamayı
Özledim mesela
...Evinizin altında senin hazırlanıp, süslenmeni beklemeyi. İçimden her ne kadar sövsemde sana geç kaldığın için, olsun özledim
Özledim mesela
El ele yürürken yaşlı teyzelerin bize bakıp aralarında bir şeyler konuştuğunu görüp kikir kikir gülmeyi
Özledim mesela
Seni her akşam eve bıraktığımda tam arkanı dönüp girecekken içeri, dayanamayıp geri dönüp son bi kez sarılıp öpmeni
Özledim mesela
Defterimin her yerine ismini karalamayı
Özledim mesela
Gözlerinden ilham alıp gece sana şiirler yazmayı
Özledim mesela
Herkesin gelip bana 'seni' sormasını.
Özledim mesela
Birlikte sinemaya girip seni film seyrederken seyretmeyi
Özledim mesela
Sana şebeklik yapmayı, romantik erkek taklidi yapmayı
Özledim mesela
2 bebeğimiz olacağının hayalini kurup isim konusunda senle kavga etmeyi
Özledim mesela
Her ne kadar 'ayı' olsamda her bulusmamızda sana kırmızı gül almayı ve senin her defasında onu bir yerlerde unutmanı
Özledim mesela
O kokunu içime çekmeyi
Özledim mesela
Seninle korku filmi izleyip, sıkıca sarılmayı
Kısacası sana ait ne varsa özledim, yaşadığımız yaşama hayali kurduğumuz herşeyi. Şimdi sana son sözüm;

"Bir günüm daha sensiz, bir gecem daha uykusuz geçmesin özledim işte dön. Biraz sevdiysen DÖN"
 
---> "Ben daha çok seviyorum" kavgamızı hatırlıyormusun? Sanırım ben yine kazandım.

Gözbebeği: insanlarda yuvarlak, hayvanların çoğunda ise dikine elips biçiminde olan gözbebeğinin çapı, irise gelen ışığın miktarına göre değişir. Karanlık ve uzaklık büyütür gözbebeğini; aydınlık ve yakınlık küçültür. Yani bu kararsız çember, ışık varsa küçülür, ışık yoksa büyür. Yakına bakarken de küçüldüğüne göre, yakın olan aydınlıktır, aydınlıktadır. Uzağın payına karanlık düşer. Zaten karanlığı kimse yakında görmek istemez.

Âşık olunca da büyür gözbebeği; demek ki âşık olan hep uzaktadır. Aradaki mesafenin verdiği acıyı azaltmak için, maşuka gözbebeğim!diye hitap edilir.
 
---> "Ben daha çok seviyorum" kavgamızı hatırlıyormusun? Sanırım ben yine kazandım.

Göğsüm senin için dünyanın en rahat yeri olabilirdi.
Seni sıkıca sarardım ,kollarımın arasında sana ne olabilir ki?
Kim bir şey yapabilir sana?
Kimse.
Sen kollarımın arasındayken dünyaya karşı durabilecek bir güce sahibim ben.
Sanki dünyanın en güçlü adamı benim, ve sana sahip olmak.,dünyanın en güzel şeyi sanırım bu…Senin bana ait olduğunu bilmek, sadece benim öpebildiğimi, sarılabildiğimi, dokunabildiğimi bilmek.
Bu çok güzel hissettiriyor, sen ya da ben diye kavramları çıkarsak aramızdan, biz desek kısaca, hem daha basit söylemesi…
Biz.
Dünyanın en şanslı insanları olabilirdik. sen bana sahip olurdun, ben de sana, bunu kimseler değiştiremezdi, kimsenin gücü yetmezdi.
Ben sana bir kere sarılsam, bir daha asla bırakmazdım. Ne kimse cesaret edebilirdi seni almaya, ne de sen gitmek isterdin.
Sahi, istemez misin?
Bir sabah uyandığında göğsümde yatmayı, sabahları sana kahvaltı hazırlamamı, tüm günü birlikte geçirmeyi, sana sürekli sarılmamı, ikide bir öpücüğe boğmamı..? İstemez miydin benimle bir hayatı paylaşmak.?
Doğru, isteseydin şu anda yanımda olurdun. Ben ise bu satırları yazmak yerine sana sarılmakla meşgul olurdum. Ya da varlığına yazardım. Seni ne kadar çok sevdiğimi anlatan yazılardan bir tane daha yazardım.
Ama sen yoksun ki.
Ne sana sarılabiliyorum, ne seni öpebiliyorum.
Sen yoksun ve ben hiçbir şey yapamıyorum.
Sen yokken güçlü bile olamıyorum. Sen yokken, ben, “ben” olamıyorum…
 
---> "Ben daha çok seviyorum" kavgamızı hatırlıyormusun? Sanırım ben yine kazandım.

Ne kadar yorgunsun. Kaç yaşındasın ki sen? On dokuz mu gerçekten? Bilmiyorum.
Aslında bıktın sen. Yordu seni bir şeyler. Dayanamıyorsun. Ama hayatta seni hala sevenler, düşünenler var. Aklındalar hep. Onlara kıyamıyorsun. Anlıyorum. Ama yorgunsun. Yüzüne baktığımda gördüğüm sen değilsin artık. Gözlerine çökmüş kendi karanlığın. Nerde o eski yaşam sevincin? Eski mi oldu gerçekten? Pek gülmüyorsun değil mi artık? Yoksa pamuk şekeri de mi sevmiyorsun? Üzüldüm.
Aslında sadece bir kişi var biliyorum. Seni ayakta tutuyor. Kendi karanlık düşüncelerin boğmuyor seni onun yanında. İyi ki var. Anlıyorum seni. Yoksa hep boşverecektin. Sen sadece boşverecektin.
Peki gözlerinin altı niye mosmor? Uykusuz musun sahi? Uyuyamıyor musun nicedir? Düşüncelerin uyutmuyor. Ben söylediğimde kızıyorsun ama kuruntuların uyutmuyor işte. Belki de sen haklısın. Sade bir kahve yapıp uykuya meydan okuyorsun sadece. Düşüncelerinden değil hani. Aslında uyumamalısın. Doğru. Kabusların da bırakmıyor peşini. Anlayabiliyorum. Asıl sebebi bu değil mi?
Özledim seni biliyor musun? O çılgın, rengarenk insanı özledim. Niye yapamıyorsun ha? Anlasana. Sen bu değildin. Bak itiraf zor değil. Sadece onun için yap. Onun için güçlü olsana. Seviyorsun madem neleri ortaya koyduğunu göstersene. Böyle yapamazsın. Bu halde yapamazsın. Biliyorsun işte sen de.
Ah, ne çok dert dinledin sen. Ne kadar zorladın kendini. Nasıl da benimsedin acı olanları. Yapmamalıydın. Sana söylemiştim ben. Dinlemiyorsun değil mi? Dinlemeyeceksin de hiç bir zaman. Başına buyruk olmaya alıştın.
Bak kendini ne hale getirdin. Gör artık. Hadi kalk sadece. Denemeyi seversin sen. Yaparsın da biliyorum. Hadi kalk. Sonra koş. Beyninin gidebildiği yeşilliklere kadar. Özlediğin haline kadar. Koş sadece. Ama arkana bakma. Beni görmen işe yaramayacak. Ben senin en kötü halinim. Ben bir katilim. Senin renkli dünyanın katili. Uçsuz bucaksız düşüncelerinin önündeki engel. Sana git diyorum ben. Ne duruyorsun? Hadi git. Kendine gel. Karşımda seni görmek istiyorum ben, bu ölümü özlemiş, ona susamış suratı değil. Seni, yaşamı görmek istiyorum ben. Git hadi. Hoşça kal.
 
---> "Ben daha çok seviyorum" kavgamızı hatırlıyormusun? Sanırım ben yine kazandım.

Hiç düşündün mü; bir tırtıl kozasından çıkmak istemezse ne olur?

Uyandın; önünde bir kapı. Gidenler var ve gidemeyenler. Şimdi bir karar vakti; kalmalı mısın? Peki ya kalmak, gidemeyenin hapsi mi? Hayır, hiç sanmıyorum. Kalmak, kendini adamış olanın işi; ne benim, ne de senin. Biz gitmeliyiz çocuk. Tutkularımız içinde savrukça kaybolmak için. Bir daha asla “biz” olamayacak kadar çok sevmek için.

İşte, şimdi dışarıdasın. Karşında izler ve hiç çıkılmamış yollar var. Kanacak mısın izlere? Hayır, bunu yapmamalısın. Bir başkasının izinden gidersen, asla kendine ait bir iz bırakamazsın çünkü. Sen hep yaşamalısın, arkanda bıraktıklarınla.

Ellerin boş, ama kalbin umut dolu olduğunda bilmediğin bir yol tek hazinendir. Yoldasın şimdi; iki yerin arasında değil, sonsuzluğun kalbinde duruyorsun; soluksuz ve dolambaçlı. Bitmez görünüyor, belki de bitmesini istemediğin için.

Gidiyorsun. Bazen önündeki sis yolunu kaybettiriyor. Böyle olduğunda içindeki sise tutun. Sakın şüpheye düşme; burası hayatı kaybedenlerin değil, hayali kazananların yeri. Kalbinde sınırları olan biri bu mesafeleri aşamaz.

Bazen birlikte yürüdüklerin olur. Bazen biter. Çünkü sen ayrımları seviyorsun. Bıraktıkların belki artık yanında değil; ama yol asla unutturmaz çocuk. Unuttuğunu sandığında, en fazla uyuşmuşsundur. Belki hayatında yoktur, ama bu kalbinde olmadığı anlamına gelmez. Sen sadece yokluğuna alışmışsındır.

Ve şimdi, ben de gidiyorum. Hayır, ben senin aksine, yürümüyorum. Duraksız ve çıkmaz sokaklarla dolu bir yolda, kendimi geride bırakıp, hatıralarıma tutunmuş, gidiyorum.

Rüzgâr, al beni.
 
---> "Ben daha çok seviyorum" kavgamızı hatırlıyormusun? Sanırım ben yine kazandım.

Her gidişine, cenaze töreni düzenlemek isterdim
ama tek başıma kalıyorum;
törene katılacak kadar insan yok çevremde...



yalnızlığım mutluluk hormonlarını çalıştırmaya başladı,
alıştım sanırım,
sanırım insan her şeye alışıyor bu hayatta...
Baksana,
sana bile alışamamışken daha,
yokluğunu kabullendim çoktan.
Dönmen yetiyor,
sıkılıp diğerlerinden,
pişman olup gelmen dolduruyor tüm boşluklarımı...
Acizim ama aşk diyorlar bunu kalp literarütünde...
Aşığım,
öyleyse gurur yok...
Nefret etmiyorum,
sitem de,
beni terk etmene rağmen,
hala gülümseyebilmeni dileyebiliyorum...

Daha ne söylenir?

-Ne bileyim işte,cennete kadar yolun var...
 
---> "Ben daha çok seviyorum" kavgamızı hatırlıyormusun? Sanırım ben yine kazandım.

Çok şey hissedip,
Hiç bir şey yazamadığım zamanlarda, ağlarım.

Milyonlarca şey vardır aklında,
Hakaretler,
... Beddualar,
Küfürler,
Yalvarışlar,
Dualar..
Sorular,
İsyan.
Hiç birini anlatamazsın ama,
Anlamayacaklarmış gibi gelir.
Ya da,
Düğüm düğümdür boğazın,
Sesiniz kesilmiş gibi hisseder,
Söylenmek istenen her neyse içine hapsedersin.
Öyle işte,
Öyleyim bu gece..
Bir o kadar da yorgun ve hırçın.
Çık diyor bir yanım yerle bir et bu şehri,
Cinayet işle,
Körkütük dolan caddelerde,
Küfür et, bağır.
Kimseyi sevme, saygı duyma, sahiplenme, gülme yüzlerine, destek olmak dertlerine,
Güvenilir olma,
Çünkü canın yanıyor.
Diğer yanım kahkaha atıyor sonra sinsice,
Otur ulan !
Mecbursun der gibi bakıyor suratıma.

Tam da böyle birşey yaşadığım işte.

Önce kabulleniyorsun,
Yalanlarını, ihanetlerini, seni sevemeyişini,
Bile bile kollarında buluyorsun kendini.
Önce umutlanıyorsun,
Yeminlerine inanmak istiyorsun,
Binlerce kaçış planını yok ediyorsun bir saniye göz göze gelince,
Sarınca öyle güzel.
Giderse, öleğini sandığından,
Kalması için susuyorsun.
Sustukça tepiniyor üzerinde,
Acıyor diyemiyorsun,
Yapma diyemiyorsun..
Seviyorum diyebiliyorsun çevrendeki insanların şaşkın bakışları doğruluyor üzerine.
Önce kanatıyor seni, sonra merhem niyetine dokunuyor.
Aynı yeri tekrar tekrar kanatıp, dokunuyor.
Koşaradım uzaklaşıyorsun önce,
Henüz gözden bile kaybolamamışken ölüradım geri dönüyorsun.
Herşeyi unutmuş gibi hemde.
Söylediklerinden çok duymak istediklerini, işitiyorsun..
Yokluğunun seni yarım bırakacağı fikri çeliyor aklını,
Ve hep o suçluymuş hissi.

Sonra aynalara bakamıyorsun,
Gün geçtikçe kendine bile yabancılaştığını farkediyorsun,
Üstelik hala dağ gibi yüreğinde sevda..
Ama kalmanın korkaklık olduğunu kabulleniyorsun içten içe..
İkinizin bir gece sığmadığı gerçeği çarpınca yüzüne,
Söyleyecek sözünüz,
Gülüşecek sebebiniz,
Kavga etmek için bir nedeniniz olmadığında,
Kalmak korkaklık oluveriyor.
Yokluğunda canının canın cayır cayır yanacağını bildiğin için kalmak, acizlik.
Üstelik hayatına yaptığın en büyük *****lik.

Yürekli çocuğumdur ben,
Pes etmem,
Kolay vazgeçmem,
Yansa da dilim gerekiyorsa su içmem.
Aynı yolda koşarken yediğim çelmeleri saymak yerine, doğrulurum düştüğüm yerden...
Acıtıyor diye sevgili,
Aşkı hiç etmem...

Ama gitmek gerekiyor bazen,
Kendini kandırmaktan vazgeçtikten hemen sonra,
Ve kanmaya fırsat vermeden bir daha,
Gözlerine bakmadan yani..
Seni buruşturulmuş bir kağıt gibi fırlatıp, sonra tekrar yazmasına izin vermekten sıyrıldıktan hemen sonra,
Korkularının üzerine yürümek gerekiyor.
Kalmamak yani.

Gitmek gerekiyor bazen..

Gidiyorum sevgilim,
Sevemeyişinle gidiyorum,
Kandırılmışlığımla,
Ve ettiğin yeminlerin imansızlığıyla..
Gidiyorum bu defa..

Sen çünkü, ateşe atlamaksın artık gökyüzünden hemde balıklama.

Son ol istedim ama,
Sonum olsun yokluğun
Nasılsa varlığım kadar dokunmaz umruna.
 
---> "Ben daha çok seviyorum" kavgamızı hatırlıyormusun? Sanırım ben yine kazandım.

Acının dağlandığı anlar vardır…
Aramaya gerek yok, o gelir bulur…
Beraber gidilen bir lokantanın kapanması bile üzüntüdür…
Veyahut lokantanın yerine dükkânı çiçekçinin tutması…
Gözyaşından çorba olmaz ama…
Dilin, damağın yanar tuzdan…
Soğutamazsın…
Zamansız, kırmızı bir toka çıkar nereye saklanmışsa…
Saçı toplasın diyedir küçük canavarın dişleri…
Ve fakat dağıtıp ısırır, acıyan ne varsa…
Yaşananları…
Yaşanmak için sıraya girmiş ihtimalleri…
Yapılmayanları…
Sadece erkek olduğum için koridor tarafına oturmak durumunda kaldığım, yani gam kenarının yine bana düştüğü, bir otobüs yolculuğumuz olmadı hiç uzaklara…
Sen benim omzumda uyuya kalmadın hareket halindeyken…
Biz durduk…
Durdurduk…
Gidebilirdik oysa…
Kimseden gizlenmemiş, sadece bizi gizleyen bir tatile belki…
Bir akraba düğününde dans etmedik meraklı akbaba bakışları altında mesela…
Çok severdim yatakta kahvaltıyı ama, buna uygun bir tepsimiz bile olmadı…
Alabilirdik… Biraz daha bekleseydik…
Zamanın dövdüğü bir hüzün ustasıyım ben…
Kelimelerim tuğla tuğla…
Her satırbaşında turuncu intihar hissi…
Aklım, dilim, cümlelerim hep geçmişte…
Geçmiş geçmiş de…
Ben geçemiyorum ki…
Bazen duruyorum yürüdüğümüz bir yerde…
Ayaklarımız diyorum, bir ara aynı anda tam buradaydı…
Beraber bastık bu toprağa… Beraber üstündeydik.
Sahi var mıdır o günden bugüne kalan bir toprak zerreciği?
Tuhaf tutsaklığımın, her şeyden sen çıkarışımın şahidi kalmış mıdır etrafta?
Bu bardaktan su içmişti…
Bu sandalyede oturmuştu…
Bu bankanın önünde buluşmuştuk ilk kez…
Hiç gözümün önünden gitmiyor, çimlerin üstüne denk gelmiş tavla maçımız…
Elimizde soğumuş kahveler, tadı bizden önce kaçmış kekimiz…
Ve ikimiz de aynı anda mars olduk kıra kıra birbirimizi…
Bir Allah’ın pulu durduramadı bizi…
***
Gidişine türlü anlamlar yükledim…
İstesem kalırdın…
İstesen kalırdın…
Gözyaşımdan düğümler attım açılması zor olsun diye umudun…
Ama sevdim yine de…
Seninle alakalı ne varsa sevmeye devam ettim…
Son buluşmamızı sevdim…
Tam giderken, beni elimden tutup çeken seni sevdim…
Sarılmamızı sevdim…
Arkama dönüp bakamamayı…
Bizim oturduğumuz masada oturan mutlu çifti sevdim nargilecide…
Ne olur hep böyle kalın dedim… Ne olur…
Bir yıldönümü gününde, engel olamadım kendime yoldan döndüm…
Sen olmasan da sana giden yoldaydım, hatta birazdan evinin önünde…
Ağlayarak söndürdüm yeni yasımın mumlarını…
Kutlu olmadı ama!..
***
Biliyorum biz geçtik sevgilim…
Bizden geçti…
Başka hayatların insanlarıyız artık…
Başka umutların…
Başka adam…
Başka kadınların…
Tamam da, silebilir misin yaşadıklarını?
Boyayabilir misin siyahla neşeli günlerimizi?
Çıkarıp yüreğimi, kanımın söndürdüğü ateşlere atabilir misin, yangında ilk kurtarılacakken…
Yıllar sonrasına yatırılmış acılarımız var artık karanlık mahzenlerde…
Beklenmedik bir karşılaşma anında…
Bir havaalanında…
Bir tesadüfler garında…
Bir kafede…
Ya da sinema çıkışında kim bilir..
Birbirine bakan şaşkın gözler…
Belki evlenilmiştir, belki çoluk çocuk duvarı örülmüş, anıların üstüne beton dökülmüştür…
Işık mı en hızlıdır, ses mi kıyasında; açık farkla galip gelir o anda, hiç hesapta yokken acı…
Acı hızlıdır acı…
Yaşananlar bir çırpıda, dirhem dirhem koparır etini…
Ama ne çare; gurur engel olur…
Giyilen sahte mutluluk elbisesinin düğmeleridir tebessüm…
Boğazın düğümlenir…
Soğuk bir merhabadır dildeki…
Ama öpmek, içine çekmek istersin dudaklarından hasretini…
“Devam etseydik, tüketseydik bu kadar güzel olur muydu” gözlerinde birikir…
“Neden yok ettik birbirimizi” ağzına gelir…
Susarsın, öfken hükmen mağlup olur sevdana…
Üşürsün…
Çok üşürsün…
Gidene, kalana, mizahı olmayan haline üşürsün…
Öyle ki…
“Karda donmak üzeresindir…
Uyumak tatlı geliyordur ama…
Sen öldüğünün farkında değilsindir”
 
---> "Ben daha çok seviyorum" kavgamızı hatırlıyormusun? Sanırım ben yine kazandım.

Mesela yanımda olsaydın güzel olurdu. Uçurtma uçururduk belki. Pamuk şeker yerdik ben çok severim şekeri, öğrenirdin. Yanımda olurdun en basitinden. Beni severdin, özlerdin. Gece film izlerdik, korku filmi. Korkup sana sarılabilirdim mesela. “Korkma ben yanındayım, bu sadece bi film.” diyip dalga geçebilirdin benimle gülerdik. Düşünsene beraber gülerdik. Beraber ağlardık hatta. Gözyaşlarımı silerdin sen, ben de senin burnunu öperdim. Yine gülerdik. Her şeyi sana anlatırdım sıkılmadan dinlerdin. İçerdik belki? Sarhoş olurduk. Ne güzel olur ama. Ben sarhoşken sana hiç söyleyemeyeceğim şeyleri söylerdim belki. Sen yine gülerdin. Bildiğim fıkraları anlatırdım sana. Uyuduğun zaman izleyebilirdim seni. Pasta alırdık, pastayı yüzüne bulaştırırdım belki. Su savaşı yapabiliriz mesela. Hatta sulu boya da yapardık seninle. Seninki daha güzel olurdu kıskanırdım. Kokunu içime çekerdim. Öyle güzel kokardın ki boynunda uyumak isterdim.
Gitmezdin yanımdan, bir saniye bile. Hep beraber olurduk. Balık tutardık. Sonra yerdik onları. Ellerimle yedirebilirim sana. Kılçıklarını ayıklardım belki. Şiir okurdun bana. Bilirsin çok severim şiiri. Kirpiklerin uzun ya senin. Onların hareketini izleyip gülümserdim belki. Sen de “Ne oldu yine? Neden gülümsüyorsun?” derdin. Söylemezdim ki. Bilmezdin nasıl güzel göründüğünü. Fotoğraflarımı çekerdin. Beraber çekinirdik belki. Öperdin belki de, durmadan öpebilirdin beni. Utanabilirim yanında, kızma. Sarılırdın belki de. Hep sarıl asla bırakma. Ellerini tutunca kalbimin hızlanmasını açıklayamazdım. Gülerdin yine. Olsun sen hep gül bana. Gül diye elimden gelen tüm şebeklikleri yapabilirim senin için. Gitmeni istemediğimi biliyorsun. O yüzden sen hep gül bana ama gitme..
 
---> "Ben daha çok seviyorum" kavgamızı hatırlıyormusun? Sanırım ben yine kazandım.

İz bırakanlarla senin aranda basit bir fark vardı aslında; onlar ömür boyu gayret ediyorlar, sense ömrün boyunca hayret ediyorsun.
 
---> "Ben daha çok seviyorum" kavgamızı hatırlıyormusun? Sanırım ben yine kazandım.

Biliyorum beni sarhoş sanıyorsunuz!... Saçma! Yani... ben fena halde sarhoşum, ama sorun bu değil; ben içkiden sarhoş değilim. Sizi görünce içki başıma vurdu..

Dostoyevski - Suç ve Ceza
 
---> "Ben daha çok seviyorum" kavgamızı hatırlıyormusun? Sanırım ben yine kazandım.

"Yüreğim seni çok sevdi
O yürek talan
O yürek yangın yeri
O yürek seni istiyor
Bir tek seni.."

Canan Tan - Yüreğim Seni Çok Sevdi
 
---> "Ben daha çok seviyorum" kavgamızı hatırlıyormusun? Sanırım ben yine kazandım.

“…bizler birbirimizi tanıdığımızı sanırız.

halbuki;

ne tam anlatabiliriz başkalarına,

ne de başkaları bizim yarım yamalak anlattığımız kendimizi tam anlayabilirler…

birbirimiz hakkında bir yanılsama içinde yaşar

ve ölürüz hepsi bu….!”




Mustafa Ulusoy / Giderken Bana Birşeyler Söyle
 
---> "Ben daha çok seviyorum" kavgamızı hatırlıyormusun? Sanırım ben yine kazandım.

Bu ülke düşünce insanlarımızı yerden yere çaldı, onları vurdu, vuramadıklarını yaraladı, bilim yuvalarının dışına kovdu; yetmedi, vatan sınırlarının dışına kovdu eğer arada sırada onlar için birazcık iyi bir şey yapmak zorunda kaldıysa, bunda da hep geç kaldı.”


“Parçalanmış değerler karşısında hayatla uyum sağlamak ikiyüzlülüktür. Nükleer çağın değerleri…Doğal ölüm denen şey, gittikçe sayısından eksiltmektedir.Bu noktada, bütün seçilmiş ölümler cinsiyetsizce ele alınmalıdır.Savaşlar daha yaygınlaşmıştır, telefonlar ekranlıdır, yiyecekler daha tehlikelidir, domateslerin büsbütün tadı tuzu kaçmıştır, hayatlar daha sıkı bir denetim altındadır, intelsatlar yukarda dört dönmektedir, yine de günübirlik yeni tadlar tuzlarla yeni özgürlükler aranmaktadır.”

Bence sanat, içinde yaşanabilecek tek dünya. İnsanın özgür olduğu tek yer...”


“Olimpos dağının tepesinde neden hâlâ tanrılar oturtuyoruz? Neden omuzlarımızı hep birlikte o dağların altından çekmiyoruz? Kurumlar…Özerk ve Milli ve…”

“İnsanlar kitle halinde programlanıyor. Salt hayatları değil, bu hayatın sonu gibi başı da programlanıyor”

“Hukuk olmayan yerde yargı, aşk olmayan yerde çocuk, hayat olmayan yerde ölüm.”


“Senin gelişim dediğin, kişiliğin ortadan kaldırılmasıdır. Bütün kapılar, yollar, geçitler çıkar adına senin için seçilmiş, çizgin çizilmiştir. Bir rumuzdan, bir sayıdan ibaretsin artık. Şu, yaygınlaşan dile baksana, bütün kısaltmalara:OECD, IMF, AIT, NATO, CENTO, IBM, FBI…Bizler de birer rumuzuz.”




"İnsan için “bugünün gerçeği parçalanmış bir gerçek”tir artık..."





Hayır / Adalet Ağaoğlu
 
---> "Ben daha çok seviyorum" kavgamızı hatırlıyormusun? Sanırım ben yine kazandım.

Yavaşça ayağa kalktı. Gidiyordu işte. Ardı yapacaktı beni. Sildim göz yaşımı kalktım ayağa. Her soruyu anlama çeviren gözleriyle sustu. Bana acıyarak bakıyordu. Noktası çalınmış cümle sonum gibi durdu öylece. “sana birbirinden güzel yalnızlıklar biriktirdim.” der gibiydi. Dudakları kıpırdadı, inler gibi, “çok çocuk kaldın aşka, kendi gölgesine basmaktan korkan…” diyebildi sadece. İşte gidiyordu. Bir daha hiç dönmeyecekti. Bir daha hiç olmayacaktı. Sadece bir “gitme” çıkabildi dudaklarımdan. Yüzüme baktı ve “artık sözlerin merheme yara olmaya başlamışsa, içimdeki seni sus, içindeki beni duy.” dedi ve sırtındaki ceketimi bankın üzerine bırakarak yürümeye başladı. Son sözleri bunlar olmamalıydı! Arkasından “beni hiç almadığın hayatından böyle ucuz kovamazsın!” diye bağırdım. Geriye döndü ve “davet edilmediğin yerden kovulmazsın.” dedi. Son sözüydü. Gitti…


"Ayrılık Ayrı, Aşk Bitişik Yazılır"... / Kahraman Tazeoğlu
 
---> "Ben daha çok seviyorum" kavgamızı hatırlıyormusun? Sanırım ben yine kazandım.

"Kalp ruha der ki: Ben severim, aşık olurum; ama acısını nedense hep sen çekersin. Ruh da cevap verir: "Sen yeter ki sev." - Şems
 
---> "Ben daha çok seviyorum" kavgamızı hatırlıyormusun? Sanırım ben yine kazandım.

Laf aramızda ben gökyüzüne bakarmış gibi fotoğraf çektirenlere,
televizyonda ağlayan kadınlara inanmıyorum.
Küresel ısınmaya da inanmıyorum, dünya barışına da..
Bütün bunları boşver, bak sırada ki şarkı çalıyor.
Senin kısmetine hep ağır söylenen şarkılar.
Senin yüzün hüznün yüzü. Senin ellerin hüznün elleri.
... Senin oynaman ağır...

Ben de kendime bir umut sakladım afişlerden.
Kesip, cebime attım kimseye farkettirmeden.

Sen beni tutarsan hiç düşmem ben biliyor musun?
Sıkı sıkıya sarsan ellerini göğsüme dolayıp, hiç düşmem ben!

Bizim sokağa da renkli ve gürültülü arabalar geliyor bu günlerde.
Yüksek sesle ve asla tutmayacakları sözler veriyorlar yarınlar için.
Gürültülü şarkılar eşlik ediyor cömertçe savurdukları hayal cümlelerine. Çok küçük bir bedelle umut satıyorlar bizim sokaklarda.
Biliyorum epeydir gelmediğimden şikayet ediyorsun. Sıradaki şarkıyı seç ödeşelim.
Sıradakini ve sonrakini ve daha sonrakini. Söylediğim ve dinlediğim tüm şarkıları sana vereyim ödeşelim olmaz mı? Hem gelmek istedim, istersen arkadaşlara sor.
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers haber
vozol puff
Geri
Üst