Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
Güneşi, buzdan bir kentte soğumaya bırakılmış gözlerime Öyle derin bakma yar, kanarım. Gecelerini kan tutar sonra Ve ben bir tek sözüne kanarım; ‘’ Ya bir gün yorulursak ? ’’
... ... ...
Rahatına düşkün sevdalar için değil yer yatağı yüreğim. Gülü dikeniyle, Dikeni gülü olmadan da sevebilenlere sözüm… Kabuk tutan yaralarda hep taze bir kan bekler acıyı, Bilirim. Ve kan tutmadan hiçbir aşkı Kabuk tutamaz ayrılık… Kaç kez vurgun yedi sol yanım bilmiyorum, Tek bildiğim seni sevdiğim… kim bilir kaç gecenin ayaz sohbetlerini sineye çekti bir nehir, Ve biz bir nehir gibi akıp giden zamana kestik Biletini ömrümüzün… Bir çocuğun kanayan dizlerine Sürülen tentürdiyottu belki, Aşka inanmayan yüreğinin ağlayışlarına Çizdiğim bütün gülen yüzler … Şimdi hangi ünlemi yerleştirsem yıkılır yüzüm, Gülemediğim her gün için soruyor musun kendine ‘’Ben gülmeyi ne kadar hak ediyorum?’’ diye ? Söylesene, Gözyaşlarımın düştüğü bir sayfada Gülümseten neydi gözlerini ? Anladım, Yazmak ağır bir yenilgi olmalı suskudan sızan, Onarmak için değil yaralamak için en çok … Ya içimdeki şairi öldürmeliyim Ya da dışımdaki beni, Şair yaşarsa hep ölü kentler büyütecek nefretinde Ve dışımdaki ben yaşarsa şaire meydan okuyup; Hiçbir acı yakışmayacak artık kağıda…
Ne fırtınalar atlattı bu yurek..Ne yangınlar söndürdü içinde... Kül oldu umutları ,hayallerii.. Hep acının ıçinde buldu kendını sebepsiz... ''Yoruldum,bıttım,tukendım'' derken..SEN cıktın karsıma! Kanayan yarama merhem oldu o gözlerın..Kendımı hapsettıım o karanlık dunyamdan cıkarıp,masmavı hayellerle bulusturdun benı... O kadar masum,okadar içtendiki yuregın..Benı kendıne hapsettı.. Hayellerımın yerınıı; acı,huzun,gozyası alalıı ılk kez hayat bana güldü..Senı cıkardı karsıma hıc beklemedıgım bı anda... İyikide cıkardı! İyıkı bendesın.. Iyıkı sende yuregım.. O kadar cok ıyıkı varkı sana daıir sayabılecegım..Sözcukler kıfayedsız kalıo bı yerde ıcımdekılerı anlatmaya.. Suan okadar cok mutluyum kıı..Ve bır o kadarda korkuorum.. Bu ruyadan uyanmaktan korkuorum..Senı kaybetmekten, tekrar acı cekmekten korkuyorum..Bi an gelıp kayıp gıdecekmıssın gıbı gelıyo ellerımden.. Aglıyorum..acı cekıyorum ıcten ıce..Ask bu olsa gerek..Acıyla iç içe.. Sende bılıyosun aslında... ''Aşk'' yakar.. Sen O'na uyma emi guzel gözlum... Benı ''senden'' Senı ''benden'' Askı ''yuregımızden'' Alma! Bırak açmaya devam etsın kalbımızde askın cıceklerı, Koparma! Askı sen varsın dıye sevdım..Benı aska küstürme.. Ne olursa olsunn gıtme.. Bitme!
Ey dudaklarına sirayet etmiş son(ları)baharı silemediğim Sen beni yüreğimin cümlelerini sıvamış dudaklarımı “ suskunluğa” teyemmüm etmekle suçlamaktasın ? Yoksa gözlerindeki hayat rengini yüreğimdeki ölümle süslenmekle mi itham etmektesin ? Belki de beni çoktan gitti bilmektesin belki de başka yüreğin terini silmekte görmektesin. Beni nerde kimin huzurunda el pençe divan durmuş düşünsen de ben anı yerdeyim. Suskunum ya içindekileri okur gibiyim..
- “ Bir gün bitecekti…Bitti..Aç gelmiştin sevgime doydun ve gittin…” Gitmedim..Bitmedim..Ölmedim ey sevgili… Ey avuçlarıma düşen tek dua Ne çabuk unuttun gözlerinden izlediğim denizi ? Ne çabuk bitirdin sana olan sevgimin büyüklüğünü..Ben sana dua genişliğindeki kadınım demişim…Bırakır mıyım seni ölmedim daha..Öl(e)medim. Daha da ölmeyeceğim..Gözlerine bulutların özgürlüğünü bırakmadan koşmak yok babama..Daha da bitmeyeceğim..Ellerine Cennet çiceklerinin kokusunu hediye eylemeden varmak yok Elif/imize…. Ey gökyüzünü gözlerinden kanatlandığım Daha kaç nehir kuruyacak yüreğimin sensizliğinde..Her sustuğumda daha kaç kez kıyameti yaşayacaksın yüreğinin debisinde..Şimdi kelimelerin ucunda üşümekteyim..
Dokun bana / gözlerinde ölsün ölüm…Sar beni / yüreğinde büyüsün gülüm… Seni tanıdığımdan beri hiçbir zaman yolumu / yüzümü senden başka bir adrese çevirmedim. Adından başka hiçbir cümleye yataklık etmedim ben. Evet kabul ediyorum suskunluğa meyil etmiş yollarım oldu ama asla senden vazgeçmedim. Bir miktar umut bir dirhem mutluluktu istediğim..Ve mavi bilyelerimi gözlerinden Cennete yuvarlamak bezden bir bebeği senin kollarında görme arzusu…Sonra ıslak saçlarını ellerimi bir tarak misali kabul edip delice taramak…Sonra gözlerinden savrulmuş en sıcak gözyaşlarını gırtlağında yakalayabilmek..Seni “ sona “ hazırlamak değil yeni bir umuda koşturmak…Cebinde sakladığın kaybedilişleri reddetmek seni bende yaşatarak..Siyah’a olan sevişlerini sana unutturup sana adın genişliğine denk gelen yedi rengi ispat etmek gözlerimde…
Hatırlıyorum da “ sana inat gitmeyeceğim “ dediğin günleri…Ben de suskunluğumun yamalı haliyle haykırıyorum ki “ seni çok seviyorum “…Nerde bilirsen bil beni..Kimin yanında kimin yamasına yüreğimi yama yaptığımı düşünsen de ... Ben bir sana verdiğim bir dua’nın kavgasındayım…. Bilsen de bilmesen de….
------------- Kapattım tüm kilitleri üzerime… Tek sen varsın tutunduğum.. Tek sen mevcutsun bu yürekte… İster beni suskunluğun safında son görevimi yapmakta bil.. İster dua’ya durmuş yüreğimi Elif/imize kavuşmaya gittiğimi düşün… Bilsen de bilmesen de… Ben seninim dudaklarımdaki en büyük duam…
...K O L K O L A A D I M L A R I N Y A L N I Z L I Ğ A İ N C E B İ R Ç E N T İ K A T T I Ğ I B E K L E N T İ L E R İ N K A L B E Z A R A R O L D U Ğ U D O N U K D A K İ K A L A R.../
Küçük ve masum sessizliklerin, gittikçe kırbaç etkisi yaratan çemberi daralıyor…
Sayısız darbelerin arasından sıyırabileceğim gün doğumu, zifiri karanlıkla ortak çalışıyor;
ve ben hangi sayfanın yırtılıp bir tarafa atılan parçasıyım, çözemiyorum… Kemik uçlarıma yerleşen dermansızlığın yazgısı, tek cümlede atılmış meğer! Artık bir imza yok!!
İki şarkı arası bocalıyorum…
Uzuvlarımdan bana kalan durgunluğun çözüleceği zamana direnmek nafile..
Belki de baharı beklerken kışı unuttuğumuzdan oldu tüm bunlar…
Şeridin bomboş olduğunu düşünürken, tali yolllardan vurgun yedik…
Ki vurgunu kâğıda çizmek bu kadar zorken…
...
Yine de sargısı boldur düşlerimin, düşüşlerin geçirgen olduğu bir atlasta...
Henüz yolun başındayken dudaklarımın kenarına bıraktığın kokunla, karı delen bir güneşin bakışlarıma düştüğü yerden, sana dokunuyorum...
Şehir ayrılıkları sürtse de bedenimi, birgüne dair inadına bekliyorum geleceğimizi...
"Kıskaçlarını açmış zamanın törpülediği yüreğimden akıp gitti sensizlik...
Bir tutam ayrılık da olsa aşkı perçinleyen, içimdeki sana emanet ediyorum ben’imi...."
Islak sokaklar mevsimindeyiz artık… Bu kalabalık şehre hüzün yağar bu zamanlar… Yalnızlık yağar caddelerine… Darmadağın saçlar
ıslanmış yüzler hep yere bakar… Kahveleri bile dert yüklenir… Çayları daha bir demli… Unutulan sevgililer hatırlanır veya sevgililer unutulmaya çalışılır… Bu mevsimde vitrinleri az sulu rakı gibidir bu şehrin… Her adımın yalnızlığa uzanır…. Yine de hızlı adımlar atılır
koşulur bu sokaklarda… Herkes kendi türküsünü söyler yüzünü buruşturarak
Herkes kendi hikayesini en acıklı sanır…
Kendisi koca bir yalanken gerçeği arar bu şehir… Sokakları gibi evleri de acı doludur
gözyaşları taşar pencerelerinden… Geceleri gerçeklerini saklar da
her gün başka bir maske takar insanları… Hayatları vardır anlatıkları
bir de tek başına kalınca yaşadıkları… Aşkları bir damla gözyaşında boğulur bu şehrin… Onun için geceleri yeni hayatlar yazılır kimsenin bilmediği zamanlara… Onun için kimse üzülmez gidenlere
ve acır geride kalanlara…
Herken kendi türküsünü söyler bu şehirde
sadece kendi acısına ağlar… Herkesin tiyatrosudur bu şehir
herkesin en yalandan sahnesi… Ve onun için bulunmayı bekler bu şehrin denizlerinde incilerin en sahtesi… Yine de yalan olduğunu bile bile hergün aynı oyunu oynar bu şehrin insanları… Herkes kendi hikayenini en acıklı sansa da her geceyi pembeye boyar gündüzün yalanları…
Bu şehir en çok sevenini aldatır. En çok sevenini üzer hiç acımadan… Sokaklarında gezmek de bir savaştır
burada hayatta kalmak da… Ve çok zordur buna rağmen ayrı kalmakta… Nefret etmek çok kolaydır bu şehirden.. Küfür etmek çok kolay… Yine de ayrılamaz aldattıklar
ayrı kalamaz… Her gidişinde dönüşü özler
onsuz kalamaz…
Bu şehrin sokakları hüzün doludur
acı doludur her zaman… Her bir köşesinde bir hikaye gizlenir… Boş sokaklarında gece yarısı masallar anlatır bu şehir… Bir kez göreni 100 kez aldatır… Onun için adımlar hep hızlı atılır
koşulur bu şehrin sokaklarında… Çektirdiği onca acıya rağmen her zaman bir başkadır… Her zaman ilktiri tektir ve sondur bu şehir… Ve en kalabalık caddesi görünmeyen acılardan bir nehir…
Yine de hızlı adımlar atılır
koşulur bu sokaklarda… Herkes kendi türküsünü söyler kimseyi umursamadan Herkes hergün insanlığından bin defa utanır
Daha az seviyorum seni.. Giderek daha az.. Unutur gibi seviyorum.. Azala azala.. Aramızdaki uzaklığın karanlığında..
Geceler kısalıp..gündüzler uzuyor öyle olunca.. Daha az seviyorum seni.. Kendini iyileştiren bir yara gibi.. Daha az.. Ve zamanla..
Sen geceyi tutuyorsun..ben nöbetini.. Uzak dağ kışlalarında.. Görmüyoruz birbirimizi.. Usul usul sis iniyor.. Kopmuş yollara.. Işığı hafif..uykusu ağır koğuşlarda üzerini örtüyorum senin.. Bir çığ gibi büyüyorsun rüyalarımda.. Sevgilim sevgilim Yıldızları daha büyüktür bazı gecelerin Nöbet kadar yalnızken öğreneceksin bunu da..
Artık daha az seviyorum seni.. Unutur gibi..ölür gibi daha az.. Yeniden ödetiyorum kendime Onca aşkın öğretemediğini.. Kolay değildi.. Yalnızca sevgilimi değil..evladımı da kaybettim ben.. Kaç acı birden imtihan etti beni.. Bir tek gece vardır insanın hayatında.. Ömür boyu sürer nöbeti.. Bu da öyleydi..
İyi ol.. Sağ ol.. Uzak ol.. Ama bir daha görme beni..