Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
Kaçıncı unutuşum bu seni.. Ne kadar yığılmış, üst üste yalnızlığım, taşlaşmış sanki.. Kış günü, yazdan kalan, soğuk bir güneş gibi, Son can çekişmeleri kalbimin.. Eriyişini düşün mumun Nasıl canını yakar, düşen damlalar.. Çünkü sıcaktır, içinden gelir ateşin Gözyaşlarım da aynı eritiyor kalbimi Her parçası yakarak düşüyor Çünkü sıcak ve içinden geliyor ateşin Yüreğimden çıkıp, yüreğimi yakıyor yeniden.. Nasıl da kendi kendini bitiren bir süreklilik değil mi? İşte beni attığın çaresizlik. Çözüm ne bilmiyorum, Belki de durması kalbimin.. Tabi ya, yanmasını durdurmak için, kendinin durması.. Ama bilmem yeniden yapabilir misin, Söndürsen de mumu, Eriyen parçalarından yenisini. Ben çoktan vazgeçtim toparlanmaktan, Sen büsbütün devam edebilirsin yoluna..
Küçüğüm daha çok küçüğüm
Bu yüzden bütün hatalarım
Öğünmem bu yüzden
Bu yüzden kendimi
Özel önemli zannetmem
Küçüğüm daha çok küçüğüm
Bu yüzden bütün saçmalamam
Yenilmem bu yüzden
Bu yüzden kendime hala güvensizliğim
Ne kadar az yol almışım
Ne kadar az
Yolun başındaymışım meğer
Elimde yalandan kocaman rengarenk
Geçici oyuncak zaferler
Küçüğüm daha çok küçüğüm
Küçüğüm daha çok küçüğüm
Bu yüzden bütün korkularım
Gururum bu yüzden
Bu yüzden çocuk gibi korunmasızlığım
Küçüğüm daha çok küçüğüm
Bu yüzden sonsuz endişem
Savunmam bu yüzden
Bu yüzden bir küçük iz bırakmak için didinmem
Bir aleme indim yalnız
Yerde toprak gökte yıldız
Bir yan susuz bir yan deniz
İki el bir baş verdiler
Bir çift göz ağlar da güler
Dört bir yanda benim gibiler
Doğru söz içinmiş diller
İşte kalbin sev dediler
Bana yalan söylediler
Bana yalan söylediler
Kaderden bahsetmediler
Varsın böyle geçsin ömrüm
Neşeyle dolsun bari her günüm
Hani benim sevdiklerim
Hani gönül verdiklerim
Hasret gider ben giderim
Islak sokaklar mevsimindeyiz artık…
Bu kalabalık şehre hüzün yağar bu zamanlar…
Yalnızlık yağar caddelerine…
Darmadağın saçlar ıslanmış yüzler hep yere bakar…
Kahveleri bile dert yüklenir…
Çayları daha bir demli…
Unutulan sevgililer hatırlanır veya sevgililer unutulmaya çalışılır…
Bu mevsimde vitrinleri az sulu rakı gibidir bu şehrin…
Her adımın yalnızlığa uzanır….
Yine de hızlı adımlar atılır koşulur bu sokaklarda…
Herkes kendi türküsünü söyler yüzünü buruşturarak
Herkes kendi hikayesini en acıklı sanır…
Kendisi koca bir yalanken gerçeği arar bu şehir…
Sokakları gibi evleri de acı doludur gözyaşları taşar pencerelerinden…
Geceleri gerçeklerini saklar da her gün başka bir maske takar insanları…
Hayatları vardır anlatıkları bir de tek başına kalınca yaşadıkları…
Aşkları bir damla gözyaşında boğulur bu şehrin…
Onun için geceleri yeni hayatlar yazılır kimsenin bilmediği zamanlara…
Onun için kimse üzülmez gidenlere ve acır geride kalanlara…
Herken kendi türküsünü söyler bu şehirde sadece kendi acısına ağlar…
Herkesin tiyatrosudur bu şehir herkesin en yalandan sahnesi…
Ve onun için bulunmayı bekler bu şehrin denizlerinde incilerin en sahtesi…
Yine de yalan olduğunu bile bile hergün aynı oyunu oynar bu şehrin insanları…
Herkes kendi hikayenini en acıklı sansa da her geceyi pembeye boyar gündüzün yalanları…
Bu şehir en çok sevenini aldatır.
En çok sevenini üzer hiç acımadan…
Sokaklarında gezmek de bir savaştır burada hayatta kalmak da…
Ve çok zordur buna rağmen ayrı kalmakta…
Nefret etmek çok kolaydır bu şehirden..
Küfür etmek çok kolay…
Yine de ayrılamaz aldattıklar ayrı kalamaz…
Her gidişinde dönüşü özler onsuz kalamaz…
Bu şehrin sokakları hüzün doludur acı doludur her zaman…
Her bir köşesinde bir hikaye gizlenir…
Boş sokaklarında gece yarısı masallar anlatır bu şehir…
Bir kez göreni 100 kez aldatır…
Onun için adımlar hep hızlı atılır koşulur bu şehrin sokaklarında…
Çektirdiği onca acıya rağmen her zaman bir başkadır…
Her zaman ilktiri tektir ve sondur bu şehir…
Ve en kalabalık caddesi görünmeyen acılardan bir nehir…
Yine de hızlı adımlar atılır koşulur bu sokaklarda…
Herkes kendi türküsünü söyler kimseyi umursamadan
Herkes hergün insanlığından bin defa utanır
Canım yalnızca sevmek istiyor seni... Unutup, tekrar hatırladığım çok sevdiğim bir şarkıyı hiç bıkmadan defalarca ara vermeden içten içe mırıldanıp zamandan koparıp alır gibi..
Canım yalnızca sevmek istiyor seni... Saçlarını yüzünden ayırıp, gözlerini kirpiklerinden, ellerini bileklerinden, ismini bedeninden ayırıp ayrı ayrı bir evin odalarını gezer gibi, keşfeder gibi, ilk kez ve merakla ve hayranlıkla, bir kırmızının detayında dakikalarca takılıp bakar gibi canım yalnızca sevmek istiyor seni..
Canım yalnızca sevmek istiyor seni... Nereye varacağını bilmediğim bir kaçamak yolculuğa, sırf aklıma esti diye, sevdiğim hiçbir eşyayı almadan yanıma çıkar gibi.. Süregelen bir sevgiyle değil, öğretilmemiş bilmediğimiz biçimlerde, kuşların kanatlarını açıp özgürlüğe süzülmesine yarayan içgüdüleriyle, içimden geldiği gibi.
Canım yalnızca sevmek istiyor seni... Tarifsiz bir hisle sevmek istiyorum seni.
Tatlı, ekşi ya da tuzlu değil, bilmediğim bir tatla, bir duyguyla. Öyle, bir meyvenin tadını alır, bir kitabın adını okur gibi değil; bir yaz günü tenine vuran sıcaklığı gibi güneşin, serin bir akşamın denizden esen rüzgarıyla içine işlediği yosun kokuları gibi anlatamadığın ama bırakmak istemediğin, bitmesini istemediğin bir hisle..
Sen benim gözümde bir hiçsin artık, Nefretim aşkımı aştı bu gece Bugün ki sözlerin söz müydü artık Son sözün sabrımı aştı bu gece
Kolayca bitsin bu diyemedin de Salladın savurdun basiretsizce Hiç mi ders almadın onca gezdik de Yağmurun rahmeti aştı bu gece
Yürümeyen neydi,ilişkimiz mi? Günüm sensiz bomboş deyişimiz mi? Sensiz yaşayamam çelişkimiz mi? Yalanın doğrunu aştı bu gece
Evlenmek hayali kapımda idi Giriş kat evimin boyası yeni Mobilyan,takımın, alınmış idi Vuslatım tadını aştı bu gece
Yemedim yedirdim ne varsa sana Üç kuruşum olsa verirdim daha Memurdum yoksuldum hatırlasana Hafızam haddini aştı bu gece
Ayakların donmuş,üşümüştün de Gece yatamamış üzülmüştüm de Bir ay oruç tutup yememiştim de O çizmen boyunu aştı bu gece
Yapılan söylenmez, gelmezmiş dile Allahtan beklenir kul bilmese de Kızgınlığım buna, sebep ise de Sabrım miadını aştı bu gece
Onca gez toz benle,seviyorum de Sonra git nişanlan bir de ona de Şerefsizlik değil, nedir bu söyle Küfrüm edebimi aştı bu gece
Sana son bir sözüm, nasihatım var Aldığım ahlakla bir terbiyem var Seni doğurana ana deyip geçmek var Saygım adabımı tuttu bu gece Gönlümün romanı bitti bu gece Hangisine yansam şimdi gün gece Ömrümden beş yıl gitti bu gece