Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
Seviyorum seni be Öylesine değil Benzemiyor Duyduğum hiçbir sevgiye Ya da anlatılanlardan Hiçbirine
Kıskanmayı çılgınca Hatırlamayı Seninle ilgili he şeyi sende
Belki bir şarkı Bir çay bahçesi belki Renk ya da Bir kelime bazen Öyleki o anda olmuyor seni düşünmeden
küçük imalarını zayıf yönlerimi yüzüme vuran zerre kırmada sabrını ki halinden bellidir beni anlayan
yapma gayretini mutlu olacağımı bildiklerini hatta o şirin telaşını aşkının ses tonuna yansımasını yanındayken bile bana duyduğun özlemin gözlerinde parlamasını
aynı anda aynı cümleyi söyleyişimizi aynı davranışımızı kimi zaman ince konularda hemfikir oluşumuzu duyduğumuz güvenin sonsuzluğunu!
Aşığım be canım Sana ve Seninle gelen her şeye Seviyorum seni be Yaşanmamış bir sevgiyle!
Dost sohbetlerinde andım seni bugün. Cümlelerim yettiğince çınlattım kulaklarını. İyiyi söylemek varken, kötüyü seçtim bu gece. Ne çok birikmişlik varmış içimde. Sen ve kötü yakışmadınız bir birinize. Sonra düşündüm; Yakışmayan kimdi? Ya da kim neye yakışmıyordu? Sanki sen yakış mıydın bendeki bu aşka? Yakıştıramaz oldum seni kötüyle yan yana… Anlattıkça bitecek sandığım öykülerimiz, konuştukça daha da uzadı ve ben nokta koyamadım hikayeme. Oysa! sen noktalamıştın ömrümü çekip giderken. Yarım kalan hikayemi tamamlayamadım. Hadi söyle bana yar? Kahramanı olmayanı bir hikayede nasıl biter final? Bir kitap yazacak kadar çok cümlelerim vardı sana dair… Şimdi sen öykünün ortasında çekip gidiyorsun ve bitir diyorsun..! Biter bu kitap bu gitmelerle..! Belki sayfaları eksik kalır, belki sonuna üç nokta konur cümlelerin. Ama dedim ya, bu gitmeye sadece bitmek yakışır. Cümleler biter… Öykü biter… Kitap biter… Ben biter…! Ve güneşli bir İstanbul sabahı girdiğin sahaflar çarşısında, cezbedecek bir kitabın rengi seni… Tıpkı bir zamanlar benim seni cezbettiğim gibi. Eline alıp sayfaları karıştırdıkça şaşkınlığa kapılıp, oradan kaçmaya çalışacaksın. Tıpkı arkana bile bakmadan benden kaçtığın gibi. Aklında sadece o sahaflar çarşısındaki seni cezbeden kitabın başlığı kalacak. “Sen gittin, Öykü bitti, Kitap bitti, Ben bittim”
Bir şeylerin intikamını bıraktım ardımda, alamadım.. Ötekinin gölgesiyle sebebim oldun sen.. Öteki ve sen.. Bense lüzumsuz.. Böyle vuslat olmaz! Yanılmış duyguların yalan çocuğu, içimi çeke çeke hergün anımsıyorum aynı gözleri.. Ne çok şeyin özetidir aslında iç çekmek..
Affetmek değil aslında, hasret sadece.. Nerdesin kimlesin bile bile.. Çaresiz.. Yitik.. Ve hatta sitemkar... Pişman ve gururlu, ve biraz dalgın, ve hatta susarak, bağışlanmaz bir öfkeyle..
Ayrılığın kurşun kadar ağır, gülüşün kadar felaket.. Affet, yerine sevmem için erken ama yerime sevmen için çok geç.. Kirli bir sevdanın kara yazısısın üstelik..
Ama yara izinden kan damlar mı? Ne bileyim sızlıyor işte..
Bir zamanlar öyle çocuktu ki… Ruhuna inanırdı. Şimdiyse tanınmazdı. Tanımlanamazdı.
Adeta; Ölmüş gibiydi, Yüreğini bu şehre gömmüş gibiydi… Gözyaşları kırkikindi parçaladı kaldırımları ve yalnızlığı şehre dalga dalga yayıldı… Yılların kararttığı gözlerinde suskunluğun pırıltıları, Örseledi anılarını Kumdan kalelerini hapsetti bir saate ve zamanın avuçlarından kayışını seyretti tane tane. Ellerinde darmadağın kırgınlıkları, Sesinde sessizliğin hüzün tınısı, Ölmüş gibiydi, Yüreğinin sesleri susmuş gibiydi. Ne istediğini bulmak için çok geçti zaman ve geçti yolunu aydınlatan ışıklara bakmadan, Ölmüş gibiydi, yüreğinin ışığı sönmüş gibiydi. Gözlerindeki yıldız tarlasına dokundu bir lahza ve kuruldu Susmuş gezegeninin ona susamış tahtına, Gitmiş gibiydi, Yüreğiyle şehri silmiş gibiydi.
Kimseler görmedi ben gördüm! Ruhuna inanırdı. Şimdiyse anlamsızdı. Anlamlanamazdı
Şimdi sen Bu alev alev bir aşktır, gel, desen İşte kalbim Dinamitler dolusu bir uçurumu andırır Kaybolup giderim uzun çığlıklarla Dudaklarının kıvrımına bakar Olası bir ölüm o anda
Tüm fitilleri ateşle Uzun soluklu bir düşüştür öpüşün
o gece şehrayindi şehrayin bendim ve kuşku vurup kendini kısraklara ve küheylanlara dolularla geldi duvaklara ayal geldi ve bu sevda bir kere daha hayal değildi
iki ben miydim?
beni yağmalayan sen misin gece yazması mahmuz uykularımda yağmur gibi gezinen sen misin hesapsızlığımın yorgunluksuz çocuk avlularında
sevdalara en çok inat mısın inat mısın ha?
üç kuşku muydu?
en çok akan bir kan gözüdür yorgun dehlizlerimde korkunç ve müthiştir en beklenmedik sabahların soluk başlangıçları mahmurluğum demlidir ısıtır uykunun buğuları bırakılmışlığımın ayazını
anlatmalarım bundan bundandır sarhoş dokumalarının çıkrığındaki inilti kuşku en çok silah olduğunu sende öğrendi
dört biz miydik?
ille de onulmaz yalnızlığında ve bir nergis demetinin kahredci sahiciliğinde artık hiç kimse kendisinin değildir bütün duygular düşmana teslim edilmiştir bunu unutma ve unutma ki bazen şiir bir zavallılığın ta kendisidir ve kahrını acının bin yıllık geleneğinde sınamış sevdam seni daha çağlarca korkusuz kollayabilir
Karanlık düşürmüş ayını masmavi denizin üstüne... Her yakamoz... İçimde her geçen büyüyen inançlı sevdamın sevinçli ezgilerinde, sana dökülüyor kelimelerim...
Kalbimin çıkmaz sokaklarına düşen bir ışıksın sen sevgili... Gece tüm karanlığıyla gelirken üstüme üstüme, bir gülüşünle aydınlanıyor siyaha kesmiş odam... Koynuma dolduruyorum seni yıldız yıldız... Bir sözünle duruluyor hırçın dalgalı KARADENİZ'im...
SENİ SEVİYORUM...
Özgürlük rengi gülüşler afişliyorum kentimin duvarlarına... Soysuz vakitlerin darağacına asıp kanlı cam kırıklarıyla dolu geçmişimi, tek hamlede infaz ediyorum ihanete yenik acılarımı..
ŞAH diyorum işte kanayan yerlerime. umudun direnciyle ördüğüm KALE'lerin aşılmaz yüksekliğinde, MAT ediyorum çirkinlik şahı sancılarımı.. başı dumanlı dağların sevdayla emzirdiği cesur (b)akışlı coşkun bir nehir dökülüyor KARADENİZ'ime... Tepeden-tırnağa AŞK kesiliyorum (b)akışının karşılığı...
Seni umudumla,seni direncimle, seni tüm kalbimle seviyorum sevgili... Taşa değmesin diye yola çıkmış düşlerin, her gün mıntıka temizliği yapıyorum yollarına... Düştüğün Uzlet_i sancılara koşturuyorum tüm varlığımı... Seferberlik ilan ediyorum içimde... Gece yarılarında,kulağıma fısıldadığın AŞK kokan sözlerle huzur dolu uykulara uyuyor ruhum...
SENİ SEVİYORUM düşlerimin perisi..
Sabahları besmelelerle açtığım gözlerime günaydın oluyor gülümseyen yüzün... Sularımda dürülen dalgalarım tarıyor kumral saçlarını... AŞK (b)elâ'sıgözlerini bir dem unutmuyorum yalnızlığımın en ağır zamanlarında bile...
Seni yüreğimle,seni düşlerimle, seni dilimdeki türkülerle seviyorum sevgili... İçtiğin sigaranın dumanındaki halkalara asıyorum özlemlerimi... Bir uzun hava gibi soluksuz çekişini izliyorum kendimi... ve altıgen kül tabağında sönüşümü...
Seni canımla,seni kanımla, seni tüm varlığımla seviyorum sevgili... İhanet düşmüş düşlerimizin karanlığında; tedirgin zamanlardan çekip çıkardık bu sevdayı... Sen acılarına ağlıyordun, ben tenimde unutulan yangınlarda yanıyordum... buluştuğumuz kavşakta bakınca gözlerine, yok saydım tüm acılarımı(zı)...
This image has been resized. Click this bar to view the full image. The original image is sized 600x540.
Şimdi bir koluma özgürlüğümü, diğerine seni takıp yürüyoruz sokaklarda... Tanı(ya)madığımız hain yüzleri ardımızda bırakarak...
Seni bedenimle,seni ruhumla, seni (c)esaretimle seviyorum sevgili...
Gözlerim gözlerine sığınan kimsesiz bir ölüm kaşların mezar taşımdı. ...Ve yalnızlık en meçhul yalanlarımdı.!. Bu şehrin bir yerlerinde ağlamaklı bir hüzün vardı loş sokaklarda sevgiye aç yalnız duruşlarım vardı. Damağımda yarım bir Türküydü yalnızlığım… Ve sığınmasızdı savunmasızdı sahipsizliklerim. Ölüm sokaklara sığınan kimsesiz bir kelebekti ve yalanlarım kimsesiz kıyametlerimdi.
ŞİMDİ SEN SÖYLE YAR: YOKLUĞUN KAÇ ASIR?
İlkbahara efeleniyor deli gençliğim yargısız yargılara gebe firari mutsuzluğum. Şimdi suretsizliğime ağlıyorum. Gece miyim gündüz müyüm? İşte böyle çehresizim! Oysa en masum sevdaları işliyorum yüreğime. aaagahlarda şer işleniyor yargılar cürümlere gitmiyor. Sabrımı biliyorum gidişlere… Ben bunları vefasızlığından sayıyorum.
Ah yar! Ben ölümü yitirdim; sen ömrünü yitirdin.İlkbaharlara gurbetim karıştı şimdi adresini yitirmiş sokaklar gibiyiz. Meçhullere de düşer yolumuz iki adım ötede vurulur düşlerimiz. Şimdi göçmen sevdalarda konaklıyorum turnalara eş terk ediyorum baharları. Cümleler mecaz takıntılarını giyiniyor üzerine. Bir lahza olsun düşmüyorsun gözlerimden. Sürgüleri çekilmiş yüreğimin oysa kılıcım çekilmemiş kınından. Zapt edilmeyen kale kalmadı zaten bu şehirde!
Ah yar! İki çıkmaz sokak değil mi adresimiz? İki yokluk Türküsü bam teline değen bir tını değil mi sevdamız? Ellerin de terk ediyor seni yüreğin dışarı da bedenin içerde. Kapattım ben hüzünlere kapımı. Yaralı baharlar sunamam sana çocuk ellerimden de kirli bu dünya…
Yalanlarım kendime günahlarım kendime… çekiyorum ki eza; üstelik bir faniden ibaret bu dünya. Yatıyorum boylu boyunca toprağa ecelim soluklanıyor yanımda. Gece düşüyor içime şubat doluyor ceplerime sığınmalarım çoğalıyor kendime… Tutma artık sen de ellerimi; çocuk ellerimden de kirli bu dünya…
Biliyorum
aslında sen hiç bir zaman gelmedin bana
Duymuyorsun
Gitme diyorum sana gitme
Çığlıklarım boğuluyor gecenin karanlığında
Gece korkunç gece sessiz gece yalnız
Sesim kısılıyor
Gidişin bitişi olacak yüreğimdeki heyecanın
Gidişin sönüşü olacak gözlerimdeki ateşin
Beni yüreğimdeki sevgiyi
Gözlerimdeki bitmek bilmeyen umudu unuttun
Ama ne olur bunu unutma
Gidişin dinderemez bu fırtınayı
Bir fırtınanın uğultusuyla sesleniyorum sana
GITME
Bu gece
Meleğimizi gördüm
Her yerde bizi arıyordu
Birbirini çok seven o iki DELİ YÜREĞi
Yalnızdı
Belli ki o da kaybetmişti eşini
Elimden tuttu ve
“O günden beri CAN’ın yanında”
diye fısıldadı
Sustum sadece sustum
Ve ben sustukça
Gözümde beliren iki damla yaş konuştu
Anladım ki
Melekler biten aşklara ağlarmış
Bir rüyadır gece hiç olmadığı kadar gerçek.
Hem geçmiş vardır içinde, hem de gelecek.
An’dır, geçmişi ve geleceği bir çırpıda silecek...
Sancıdır gece, bilinmeyene gebe. Bıçaktır gece yüreğinizde, istemeseniz de.
Eski bir dostun eskimeyen sesinde saklı kalan hüzündür.Saklı kalan aslında, geceden hep gizlediğin yüzündür.
Savaştır gece, orduları olmayan. Yüzlerce ölü vardır içinizde ve bir o kadar
öldüremediklerimizle... Kendi kavganızdır gece, kendi sevdanızdır da... Ya da ikisinin
ortasında, yoğun bir bilmece.Kimi zaman yıldızdır dostunuz, kimi zaman ay, ama
kırgınsınızdır hep güneşe.
Gül ile bülbülün hikâyesinde, gülün adı, bülbülün kanıdır gece.
Gece, ilham olur aşka düşen bîçâre gence.
Leyl’dir gece, kelimelerin en karanlığıdır.
Leylâ olur gece, sebebi mecnûnluğundandır.
Ne Zaman Bitiverdi Bu Aşk Bilmiyorum
Benim Kendimle Kaldığım Anlarda mı
Yoksa Seni Unuttuğumu Düşündüğün
O Yalnız Zamanlarda mı ?
GideceksenEğer
Anlamsız ]Sözcüklerle Zorlama Kendini
BilirsinAn Gelir SözcüklerYetersizdir
Bu Yeni Doğan Bir Aşk İçin Ne Kadar Doğruysa
Biten BirSevda İçin de Geçerlidir
Bilirim Ne Telafuz Edebilir Ne de Anlatabilirsin
Derim ki Sessizce Git Gideceksen
Hiçbirşeye Hiçbir Lafa Gerek Duymadan
Eşyalarını Toplayıp
O Hep Bakıp Durduğun Çiçeklerini
Sevdiğin O Müzikli Kutuyu Alıp Gitsen Yeter Bana
Sessizce Git ki
Gidişin de Gelişin Gibi Kolay Gelsin Bana...
Seni Durdurmayı Düşünmedim Hiçbir Zaman
Elbet Gelişin Gibi Gidişinin de Bir Nedeni Vardır
Sessizce Git ki Kalan Yanlızca Hüzünlerle Gözyaşları Olsun
Durmadan Bakıp Durduğum Deniz Manzaramla
Üzerine Oturup Yazdığım Koltuğum Kalsın Yanımda
Ne İnsanlar Ne Dostlar Gerekir
Senin Gitmenin Acısını Yaşarken
Sessizce Git] ki Sessizlikte Yıkılı Versin Yüreğim
Kan Ağlasın Acı Çeksin Haykırıp Lanetler Etsin
Dünyayı Hayatı Yaşamı Kötülesin
Öyle Çok Şey Söylesin ki
Hiçbir Şey Söylemeye Gücü Yetemesin...
Bir Zahire Dönüşmesin Kalbim
Lanet Ediyorum Gidişini Bile Görmeye
Dayanamayan Yüreğime
Seni Durdurmaya Çalışmayan
Sımsıkı Tutup Saramayan Bedenime
Lanetler Ediyorum
]Kan Akıyor Bedenimden
İçli Şarkılar Yetmiyor
Sen İnerken Merdivenlerden
Ben Yanlızca Boş Bir Odada
Küfürler Ediyorum Kendime
Gitme Bile Diyemiyorum]
Can nedense ruhuma ağır gelmeye başlamıştı
Yaşam terazim dengesini dibe en dibe vuruyordu
Pencerelerimin önüne mutluluk etiketlerini
Sevda dipnotlarıma senin nefesini sürendim
Mevsimlerim sonbaharda takılı kalmıştı
Bahardan kalan sözlerini yaprak dökümüne yollamışım
Nedense ben kimliğimi unutandım!
Kayıp defterler arasına bıraktığım ideallerim nerede?
Deniz ortasında bir damlaydım, o damla çağlayan olamadı
Suç kimindi?
Tutanak tutulmayan bir hayattan beklenen ne olabilirdi?
Hak var mıydı ki, kayıplar adasında soruşturmalara..
Benim kalemimi sen kırmışken..
Hani o zamanın durduğu lanetli gecede!
Tuz,parça olan gözyaşlarının yüreklere akıtıldığı
Yorgun ve bitkin bir halde dizlerimin büküldüğü
Senle ve sensizce tümcelerin isyanlarında!
Oysa ben; zamana karşı harf zaiyatı eşliğinde
Sana söyleyecek o kadar sözüm vardı ki..
Elimde kalan iki küflenmiş sözüm..
Dudaklarımın arasında eze eze bitirdiğim yaşanmışlıklar..
Felaket yıkımlarımının arasında işaretlerim vardı
Farkedebildin mi zalim?
Bakışlarımda soru işareti, yaptıklarında ünlem
Yaralarımın arasında üç noktaydım..
Virgül araları hiç olmayan kopuk hayatlarda
Konuşmadan eyleme geçecek hırçınlıklarım vardı!
Sus ve dinle!
Eski benden kalan, ıslak hüzünlerle büyütülmüş
Kini ekmek, nefreti aş eden benim şimdi..
Senden kalan pişmanlıklarımla.. ! !
Yüreqimde ki kocaman yer sana aitti
Görmedin..
Göremedin..
Ve Hissedemedin!
Sevilmeye açım dedin de
Sevmeme izin vermedin.
Kördün sana olan aşkımı göremedin.
Acı çekmeyi zevk bilmiştin.
Deqiştirmek istedim
Acına ortak oluyum dedim
Elinin tersiyle beni ittin..
Git dedin bana hayatımdan Çık.
İstediqin qibi yaptım gittim ve hayatından çıktım
Yanıma yalnızlıqınıda aldım
Mutlu musun diye baktım hala acılarınla başbaşaydın.
Özledim seni qel senden başkasını sevemiyorum dedin
Bense yalan olma ihtimali düşünmeden gelmiştim.
Ne kadar yanılmışım senin hakkında.
Sen doqru nedir bilmeyenlerdenmişsin.
Hayatın yalanKişiliqin yalan
Başlı başına koca bir yalandan ibaretsin.
Derler ya; ‘ yalancının mumu yatsıya kadar yanar’
Ne kadar doqru deqil mi fazla sürmedi qerçekler ortaya çıktı.
Senin acı çekişlerinde yalan
Seviyorum demelerin gibi.
Şimdi qeriye dönüp bakıyorum
Senin için akan qözyaşlarıma acıyorum.
Onlar böyle deqersiz bir insan için akmamalıydı
Gözyaşlarım degerini yitirmemeliydi diyorum
Sonra düşünüyorum
Tecrübe edindingözyaşlarının kıymetini bilmeyi ögrendin diyorum kendime
Kolay kolay aqlatmam gözlerimi artık.
Heleki senin gibi bir yüreksiz için..
Gözyaşlarımı Yürekli aşk uğrunda mutluluk adına dökmeliyim!
Ah deli sevdam
Icimde yanan deli bir firtina yoklugun
Gunesli taze bir pinar gibi ak istersen
Mor daglarin ustunden ak durmaksizin
Ciceklen nergislerin tadina
Doku sehvetini kelebeklerin kanadina
Ah bir koy corbasi tadina sin
Yayla cicegi sinmis bugusuna
Bir yudumda bin sevda filizlendir ruhumda
Yansin dilim tadindan
Kavrulsun ruhum durmadan
Ben seni anlatmaya doymadim
Ben sana anlamlar yuklemeye yetmedim
Bir kelebek konmus deli atin yelesine
Ruzgar boynunu egmis renk cumbusunun akisina
Nal sesleri dokur topraga sevdami
Ah bilsen sevdanin yuzu suyu hurmetine acar cicekler
Bin yillik bir agac yapraklarinda sabahin gozyaslari
Sevdanin hatirina isler yapragina bereketi
Iste o acan sevda benim
Iste o akan yesil benim
Yesili icen bahar benim
Bahara secde eden can benim
Yoklugunun huznunden doguyor bunca hasret
Varligin deli bir tayin coskusu
En ateslisi en sehvetlisi
En cocuksu olani
Sarp kayaliklarin avcisiyim ben
Bak ellerimdeki kocaman nasirlar
seni arayislarimin cabasindandir
Arayislarimin bitmeyen kavusulmazisin
Gozlerini ciziyorum karanligima
Sevincli iki isik evrenine dolleniyor bilinmezligim
Koy yollarinin tozlu issizligiysam ben
Serin bir derenin kiyisina oturuyorum
Su cicekleri piril piril
Su cicekleri sevda kokan
Sari isiltili arilara vermis bedenlerini
Sen bu sevdali fotografsin
Ruhumun duvarlarina asili
Issizligimin ortasindaki en guzel ruya
En guzel masalsin
Bak dillenmeyen suskunluguma
Uzak ufuklarin erisilmeyen suskunlugu isem ben
Bin yillik bir turku soyler bak yagmurun elleri
Yagmur dualarinin gerilmis sabirsizligina dusen
Sevinci kara topragin ak meyvesinde anlatan resimsin sen
Nadas dusmus yuregime yoklugunda
Bir senin baharini beklerim......sevdam.
yetim bir çocuk edasıyla yaşama
mapusluk çeken yüreğimle özgürlüğe
kurumuş bir toprak gibi yağmura
kanadı kırılmış güvercin gibi gökyüzüne kırılacağım...
gökyüzü kızıla boyanacak
yüreğim yine siyaha çalacak
desene umutlarımı asmak için urban gerekecek
yine herzaman ki gibi ağlayacağım...
çeşmeler dudaklarına hasret
kaldırım taşları adımlarına dargın
istanbul ağlamaklı yıldızlar yine darmadağın
bir hırşımla sevdayla yazdığım bütün satıları yakacağım...
feragat etmediğin yüreğim gibi
gözlerinin feri ile aydınlanan gözlerim gibi
gamzelerini öpmeye doyamayan dudaklarım gibi
mevsimim gelmeden solacağım...
kapı çalarda belki gelirsin diye yine eve koşacağım
odamdaki resimlerinle herzaman ki gibi yine avunacağım
belki ararsın diye telefona yine saatlerce bakacağım
desene yine seni özleyeceğim...
ardı arkası kesilmeyecek sigaraların
ümüğünü sıkmak gelecek içimden yaşamın
dert üstüne yine dert eklenecek
bihaber gezdiğim yollarda yine sensiz öleceğim...
önce kırılacağım
sonra ağlayacağım
nekadar resmin varsa geride bıraktığın yakacağım
dirhem dirhem acı çekeçeke solacağım
kül olmuş resimlerine bakıp seni herzaman ki gibi özleyeceğim
ve işte ozaman öleceğim...
Her yağış bir başka kalkışmaya gönüllü Ve kim neye erse bu geçişte Bir tomurcuk bir gözyaşı mutluluk işte Her bahar arifesinde korkulu bir kimsesiz gecenin Aklım elim yüreğim kirişte hep biraz korku biraz yalan telefon seslerinde..... Ya yine boş koridor islaklığıysa ve beton efesi Bütün fakir çocukluklarda....
Ama herşey sırasını beklerken Mukaddes bir kuytuda Senden umut kesenin hüzün kesesinde bir yavru Herhangi bir anne kadar kanguru İşte bahar işte sevda işte tomurcuk bir bakıma Ağzım mavi ıslaklığının uçurumunda Rüyayla gerçeğin arasında Hep iyinin aşkın tarafında ve Değmediğim yerin kalmayıncaya Bu bahar sonsuza tomurcuklanmaya Ben sana sen çatlak bir anadoluyu kucaklamaya Bu bahar aşk için hazır Hazır vazgeçmeye adının bile baş harflerinden Kayıtsız bir sarhoşluğun her gün erkenden sabah oluşundan Her şeyi biraz şakalaştıran bakışından Şakadan başka izahı olmayan bu kalp ağrısından ve bahanesi bir yürek bir et bir bedenin içine girmek! Hazır bu bahar Akılsız! bir yeşermenin şahane hasadına Hazır Nur topu bir yaşama sevincini kundaklamaya.... Unutma baharda çiçek olan Meyvedir yaza.... Bu erik tanesi bu şakacı bahar çiçeği Her dem taze kalsa...