1976, Sayı:4, Sayfa:39
Uzaydan sinyal alma konusu, yeni bir olay değildir. 1899 yılında Thomas Edison'dan sonra zamanının en büyük dahisi sayılan Nikola Tesla, bir gün, J. P. Morgan adlı bir milyoner tarafından kendisi için özel olarak yaptırılmış laboratuarında çalışırken, garip bir elektrik hareketinin farkına vardı. Bu hareketin doğal bir kaynaktan gelemeyeceğini düşündü. «Neden bir gezegenin, başka bir gezegene yolladığı mesajları duyan ilk kişi olmayayım?» dedi kendi kendine. Bir rapor yayınladı ve bu, büyük heyecan yarattı. Ama resmî makamlar, gerekli ilgiyi göstermediler. Bunun sonucu, konu unutuldu, gitti.
21 Mayıs 1902 tarihli Washington Evening Star Gazetesi, Aralık 1901 de Markoni tarafından uzaya V ve S harflerinin yollandığını haber vermişti.
28 Ağustos 1924 tarihli New York Times Gazetesi'nde «Amherst Koleji Astroloji Profesörü Dr. David Todd»un 22-23 Ağustos gecesi uzaydan mors alfabesindeki V ve S harflerini aldığını yazmıştı.
1927 de uzun süren radyo sinyalleri kaydedilmişti. Ay yönünden garip sinyaller geliyordu, Oslo'dan gelen raporlara göre, İngiliz Gezegenlerarası Cemiyet üyesi Duncan Lunan, sinyallerin Boötis Takımyıldızından geldiğini kabul etmişti.
Radyo Teleskopun bulunuşu bir tesadüfe bağlıdır. Amerikalı mühendis Kari C. Jansky, 1931 yılında New Jersey'deki bir çiftliğe rad¬yo yayınlarında görülen çıtırtı, tıslama gibi parazitlerin statik nedenlerini incelemek üzere eski bir Ford otomobilin aksamı üzerine atlıkarıncayı andıran bir telsiz anteni yerleştirmiş ve bununla ilk kez, uzaydan gelen bazı radyo dalgaları kaydedilmişti.
Ilionist'li Grote Reber bu aracı geliştirdi ve bahçesine ilk radyo teleskopu yerleştirdi. Bu araç 900 cm çapında idi ve 2m ye kadar boyu olan radyo dalgalarını alabilecek güçteydi. Böylece radyo sinyallerinin, yıldızların sık olduğu Samanyolu'nda daha güçlü olduğu fark edildi.
II.Dünya savaşı sıralarında Hollandalı Van de Hust, bu radyo sinyallerinin yıldızlararası uzaydaki yoğunluğu az olan hidrojen bulutlarından gelebileceğini önerdi. Bu öneri, 1948 de Bolton ve Stanley (Avusturyalı), Ryle ve Smith (İngiliz) tarafından doğrulandı. Radyo dalgaları, uzayda belirli kaynaklardan geliyordu. Bunlardan bir Cygnus, diğeri Cassiopeia Takımyıldızlarıydı. 1951 yılında, Amerika, Avustralya ve Hollanda'daki astronomlar, Samanyolu'ndaki hidrojen bulutlarından zayıf sinyaller aldılar.
1956 da Amerika'daki Ohio Gözlemevi görevlilerinden Dr. John Krauss, Venüs'te bir radyo istasyonu olduğunu iddia etti. Gerçek payı ne kadar olduğu bilinmemekle birlikte, ak¬si de ispatlanamamıştır.
Uzak bir gezegende hayat fikri, uzun zaman herkesin kafasını kurcalamaya devam etti. 1960 yılında Dr. Frank Drake adlı genç bir radyo astronom, gerçek sinyallerin alınması, amacıyla, dev teleskopların kurulmasını önerdi.
Radyo astronomi, yeni kurulmuş ve pek gelişmemiş bir bilim dalıydı. Radyo teleskopların yapımı son derece pahalı olmasına karşın, 1960'lar, uzay konusunda önemli adımların atıldığı sıralara rastladığından, önerisi kabul edildi. Dr. Drake'nin projesine «Ozma» adı verildi. Bu, hayali bir ülkenin prensesi, «OZ» un adına dayanılarak verilmişti... Bu ülkenin çok güzel ve ulaşılması olanaksız bir yer olduğu düşünülüyordu.
OZMA PROJESİ
DÜNYA DIŞI YAŞAM
UZAYDA YERLEŞME
Projenin uygulanışının ikinci gününde, yani 9 Nisan 1980 günü, Dr. Drake ve arkadaşları teleskoplarını «Epsilon Eridyani» yıldızına çevirdiler. Birdenbire, aygıtları bazı sinyaller almaya başladı. Mikrofon açıldığında, düzenli, saat işlemesini andırır sesler almaya başladılar.
Aynı sinyaller Cambridge Üniversitesi tarafından da kaydedilmişti. Astronomlar, uzayda radyo sinyalleri gönderebilecek, dört nokta saptamışlardı. Bunlar, son derece düzenli aralıklarla, nabız atışına benzer, radyo sinyalleri veriyorlardı. Bu buluş, ilgi uyandırdı, ama yine de şüpheyle karşılandı. Bu dört noktadan, biri, her 1.3,372,795 saniyede bir, bir sinyal gönderiyordu. Diğer ikisi yine aynı düzenle Bip... bip... sesleri çıkarıyordu... Dördüncü nokta, her 1.273.888 saniyede bir verdiği sinyali tekrarlıyordu. Belki bu sinyaller, yabancı bir dünyadan gönderiliyordu.
Cornell Üniversitesi Radyofizik ve Uzay Araştırmaları Bölümü Direktörü Dr. Thomas Gold, bu konuda «Sinyallerin nötron yıldızlarından» (Yani şu anda son derece büyük hızlarla ve ayrı ayrı dönen minik parçalara ayrılmış bulunan, bir zamanların dev yıldızlarından) gelebileceğini ileri sürmüştür.
Fakat, nötron yıldızların da, süper uygarlıklar gibi teoride kalan kavramlar olduğu düşünülürse, gerçeğe varılamadığı görülür.
1980 Ağustos'unda Sidney Üniversitesi Astrofizikçisi Prof. Bernard Mills 500 ışık yılı uzakta olduğu sanılan bir uygarlıktan geldiği tahmin edilen bir takım sinyaller almış ve aynı sinyallerin, Mills Cross'taki dev radyoteleskopla da saptandığı öğrenilmiştir. Dr. Tony Turtle ve Dr.Alec Vaugham da onu doğrulamışlardır.
Uzaydan gelen sinyaller konusunda sade¬ce İngiliz ve Amerikan astronomları değil, diğer ülkelerin bilim adamları da çalışmalarda bulunmuşlardır. 1960 sonbaharında Rus Bilim adamları, bir açıklama yaparak CTA-21 ve CTA-102 adı verilen yıldızlarda radyasyon enerjisinin aniden arttığını beyan etmişlerdir. Bu ise, belirli bir sinyalin verilişi olarak kabul edilmiştir.
Hollandalı astrofizikçi Maatren Schmidkes'in bir ölçümleme sonucu olarak CTA-102 yıldızının dünyadan 10 milyar ışık yılı uzaklıkta olduğunu söylemesi, bir tereddüd doğurmuştur. Çünkü, bu kadar zaman önce, dünyamız yoktu. Uzayda var olduğu sanılan akıllı yaratıklar, niçin var olmayan bir gezegene doğru radyo sinyali göndersinler? Bu soru, akılları kurcalamaya başladı.
Florida Üniversitesi'ne bağlı dört bilim adamı, beş yıl süreyle Jüpiter gezegeninden gelen sinyaller saptamışlardır. T. D. Carr'ın yönetimindeki ekip, her 9 saat 55 dakika 28 saniye'de bir sinyalin tekrarlandığını açıklamışlardır.
Jüpiter Bir Gezegen midir, Bir Yıldız mıdır?
Jüpiter'in Uyduları
1960 dan beri CTA-102, CTA-21,30, 444, 3c ve 455 yıldızlarından 30 cm dalga uzunuğunda sinyaller alındı. 1964 yılından beri, Avusturyalı Prof. G. Bolton, aldığı sinyallerin 1968 de Alfa Cygne, (Alfa Kuğu) yıldızından geldiğini saptadı.
17 .Ocak 1968 de Dr. Drake, Ozma çalışmalarının Tau Çeti, Eridyani ve Epsilon'a yöneltildiğini basına açıkladı.. Sinyaller 117 saykl üzerinden sürekli gelmekteydi ve ilginç yanı, 1924 de Dr. David Todd'un aldığı Mors alfabesinin, V ve S harflerinin sinyalleriydi, ikişer dakika arayla, 20 dakika sürmüştü... Değişik şekilde ve bir saat süreyle, daha sonra da devam etti. Bunu, başka gözlemevleri de saptamışlardı.
Epsilon, Eridyani yıldızları, dünyadan 10.8, Tau Çeti sabit yıldızı ise 11.8 ışık yılı uzaktaydı. Bunlardan yanıt alınması için, radyo dalgalarının 22 yıl uzayda seyahat etmeleri gerekirdi. Acaba 1902 yılında Markoni'nin uzaya gönderdiği V ve S sinyallerini alan uzaylılar bize cevap mı gönderiyorlardı?
Ozma Projesi ile ilgili çalışmalar uzun sü¬re gizli tutulmuş ve tesisler genişletilmiştir. Batı Virginia ovasında Green Bank'ta başka bir dev teleskop, yine Porto Rio adasında 300 m. çaplı yansıtıcısı olan uzay dinleme istasyonu ve gemilerde gezen, bir yığın inceleme aygıtı...
Moskova Tass Ajansı'nın bildirdiğine göre, Sovyet Bilginleri, Volga kıyısındaki Gorki kentinden ve başka kentlerden, sinyaller almışlardır. 30'dan fazla bilgin, konu üzerinde çalışmaktadır. Astrofizikçi Prof. Vesveolod Troitski idaresinde 1971 yılından beri l ve 10 cm boyunda dalgalar üzerinde çalışmalar yapıl¬maktadır. Aynı şekilde, Porto Rico'daki teleskop ile yüzlerce milyar ışık yılı uzaklıktaki yıldızlarla haberleşmek olanağı mümkündür.