Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
¨ Aşk.Aşk.Aşk.Aşk.Aşk.Aşk.Aşk.. ` Seni Çok Seviyorum. Öyle Seviyorum ki Seni . . ~ Öyle büyüksün ki içimde! Küçücük kalbim seninle büyüdü sanki. Geçmediğin damarım ulaşmadığın hücrem kalmadı. seninle doluyum ben ve öyle mutluyum ki! Bu beden de seni taşımak gurur veriyor bana. Benimlesin! Her bakışımda aynaya; gözlerimde seni görüyorum. Aldığım her nefeste baktığım her yerde yaptığım her iştesin. Şimdi geleceğim tek düşündüğüm ve gördüğüm kişi sensin! Her lafımın başında ortasında ve sonundasın. Ben her gece her sabah heran seninleyim. ` Yağmurdan sonraki toprak kokusunu içine çekmek gibi seviyorum sen! Denize bakarken insanın içini rahatlaması gibi seni sevmek. İnsana huzur veren. Bir çocuğun oyuncağına bağlılığı onu sevmesi paylaşamaması gibi seni sevmek! Bir bebeğin annesine muhtaç olması gibi muhtacım sana. Su gibi ekmek gibi. Sen yoksan eğer bende olmam ÖLÜRÜM ! .~
`Sensiz olmaz çünkü sensizlik ölüm gibi bir şey. Beni bu hayatta varlığın tutuyor. Nefes almamı hergüne umutla uyanmamı ve her gece huzurla uykuya dalmamı sadece senin varlığın sağlıyor. Sen olmazsan uykular haram sabahlar günah bana . .
Kimdin sen…bilemedim hiçbir zaman Belki sahilde geçim derdinde bir simitçi Belki de emrinde yüzlerce askeriyle bir komutan…
Ama bunun ne önemi vardı ki Sendin işte karşımda durup korkularıma korkusuzca meydan okuyan Beni kurtarmak için uzak diyarlardan gelen kraldın
Laf aramızda ben de sadece seninleyken Kendimi özel hisseder Gerçekten bir masal perisi olduğumu sanırdım…
Bir oyunla başladı her şey Sen… uzak diyarlardan gelen bir kral Ben de bir masal perisi…
Hiç tanımadık birbirimizi tanıyamadık Ne kadar yabancıysak bir o kadar da aşinaydık…
Ben senin pembe rüyaların oldum Sen de benim korkusuz yanım… Seninle güç buldum ve gülümsedim hayata Sen de mutlu oldun belki de hiç ummadığın bir anda…
Bitiyor zaman. Tüm saatler kum saatinin içinde birbiri üstüne yığılıyor. Sahte mutluluklar giyiniyor sözcükler. Sen-ben savaşında imtiyazsız yarınlara bugünden açıyorum gözlerimi. Savaşacak kadar bile yakın olmayışımızı bilirim. Bilirim
acı verişindir bu kadar sözcük dizdiren. Ömrümü ömrünün ardında sürüyen...
Aynaları kırıldı mutluluğumun. Söz dinlemeyen yanımı artık çok iyi tanıyorum. Ayağım takılıyor bir acıya ve yokluğunun üstüne düşüyorum.
Hala üşüyorum...
İğne deliğinden geçiriyorum sevdayı. Sen oluyor nakışımın adı. Bir an sen oluyorum anlayışsız
vurdumduymaz... Sonra bana dönüyorum. Bak hala ağlıyorum... Harf harf işlerken kelimelerimi
şimdiden yerleştiriyorum acılarımı parmaklarımın ucuna. Son düşen cemreyi de ayırıyorum payıma.
Kapatıyorum gözlerimi. Hadi git yâr
geldiğin gibi. Acıttığın yerden tüm acılarımı da topla git hadi.
Anlamadım yâr
Sen mi yâr olmadın yoksa ben mi yarenlikten uzaktım? Hangi kıyıya vurmuştu aramızdaki eksik o taş? Hangi şarkıda yarım kalmıştı notamız? Hangi satır içine sığdırabilmişti de seni; sen bulunmazım olmuştun?
Ah yâr sana bağlamazsam sözcüklerimi
hep anlamsızlık oluyor yüreğimin dili. Sana bağlandığında da gözyaşına paralel oluyor. Yok
mu önümde senden gayri gidecek bir yol?
İçim yine aynı mısra´ları tekrarlıyor
Yamaçlarımda senli güzel düşerim var
Ama düşlerime damlayan zehir de sensin yâr
Bulamadım yâr. Seni bu kadar ararken kendime bir mutluluğu da bulamadım. Zamandan bir bir çalıp saatleri sızlayan yanlarıma kattım. Ben acıyı aşka yama yaptım. Hafife almadım duyuları. Kuytu köşelerde ölümüne besledim sevdayı. Acıydı bildiğim aşkın ön adı.
Hiçbir şehre sığmadı yüreğim. İstanbul sen de yüreğimi ayaklarına doladın. Ve sen düştün ben kanadım. Ezildim
yarama yine koskoca bir kenti bastım.
Büyük bir uykudan ibaret sandım satırlarda yaşamayı. Kelimeleri vurdum kumsallara. Canımı ağrıttım ardında. Ve bir taş daha attım içimin karanlık dehlizine. Hüzün meskenine kilitli aşk hangi makamı kabul ediyordu ki sözlerine? Hangi yaram düşlerimi sana vurduğumda acı damlatmıyordu?
Gerçeğimde olmayan yâr gönlümden git!
Hadi git!
Ben sarsılan bir şehrin enkazı olmaya razıyım.
Ben
yine kâbuslar saklarım yatak başlarımda.
Ve sana şiirler biriktirmekten vazgeçerim.
Sessizliğimin sesini dinlerim bir sonbahar sabahında...