umit ile saglıklı yaşam

canber

Kayıtlı Üye
Selülit Dosyası: Nedenleri, Belirtileri ve Tedavisi
Selülit, cilt yüzeyinde rahatsız edici bir görünüme neden olan kozmetik, lokalize bir cilt durumudur. “Portakal kabuğu” dokusu, derinin altında biriken genişleyen yağ hücrelerinin ve cilt yüzeyine dik uzanan lifli bantların (septa) sonucu oluşur. Büyümüş yağ hücreleri küçük şişkinlikler yaratırken, sıkı septa sarkmaya neden olur. Tıbbi ortamlarda, selülit, fibrosklerotik pannikülopati, ginoid lipodistrofi veya adiposis edematoza olarak adlandırılabilir.

Selülit bir hastalık değil, özellikle kadınlar arasında çok yaygın olan kozmetik bir cilt hastalığıdır. Soluk cilt sendromu olarak da bilinen selülit, genellikle karın, kalça ve bacak bölgelerini etkiler.

Neredeyse tüm kadınlar vücutlarının herhangi bir yerinde oluşan selülitten şikayetçidirler. Özellikle yaz aylarında plajlarda boy gösterirken cildinizde bulunan selülitler gayet can sıkıcı bir durum oluşturur. Bu da kurtulmak için tedavi yöntemleri aramanız ile sonuçlanır.



Kadınların çoğu, selülitin dışarıda nasıl göründüğünü bilir. Bu durum genellikle bir portakal kabuğuyla karşılaştırılır, çünkü selülit aynı delikli görünüme sahiptir.

Selülit Nedir?
Peki selülit yapısı nasıldır? Selülitin, büyük lastik bantlarla bağlanmış doku katmanlarının arasına sıkışmış, yağ dolu küçük bir balon demeti olarak düşünebilirsiniz.

Cildinizin üst katmanlarının (epidermis ve dermis) altındaki yağ hücreleri aşırı enerji depolar. Küçük bağ dokusu bantları bu yağ hücreleri arasında dikey olarak uzanır ve cildin üst katmanlarını vücudunuzdaki daha derin dokulara bağlar. Bantlar, normal büyüklükteki yağ hücrelerinin yeterli miktarda boş alana sahip olduğu odalar veya mini cepler oluşturur.



Ancak yağ hücreleri genişlediğinde, derinlik artar ve cildinizin şişer. Bununla birlikte, bantlar daha derin dokuya bağlı kalır ve bu da cildin üstünde “vadi” görünümü oluşturur. Derinin üstündeki çıkıntı ve vadilerin kombinasyonu selülit dediğimiz çukurlaşmayı yaratır.

Bazı klinik ortamlarda selülitinizin görünümü derecelendirilebilir. Üç dereceli selülit görünümü vardır.

Selülit Sınıfları
1.Derece Selülit: Yatarken ve ayakta dururken pürüzsüz bir cildiniz vardır.
2. Derece Selülit : Yatarken pürüzsüz bir cildiniz vardır, ancak ayakta dururken bir miktar çukurlaşma belirir.
3. Derece Selülitt: Ayakta dururken ve uzanırken selülitleriniz belirgindir.

Selülitin Nedenleri
Selülit neden olur sorusunun tek bir cevabı yoktur. Selülitin olası nedenleri arasında hormonal değişiklikler, genetik, kilo alma veya ani kilo verme, zayıf beslenme, hareketsiz yaşam tarzı veya sigara sayılabilir. Hatta dar kıyafetler ve sık oturmak da selülite neden olabilir.

Ancak ne kadar aktif ve sağlıklı olsanız da selülit sorunu sizi de bulabilir. Vücudunuzda yağın dağılma şekli sizi selülite yatkınlaştırabilir ve genleriniz de zayıf uyluklara neden olabilir. Pek çok farklı faktör selülite neden olabileceğinden, hemen hemen tüm kadınlar bazı zamanlar bu sorunu yaşarlar.

Selülit Kimlerde Olur?
Tahminlerin çoğuna göre, kadınların% 80-90’ı ergenlikten sonra bir şekilde selülit problemi yaşamaktadır. Yaşlandıkça bu durum daha da yaygınlaşır. Kadınlar yaşlandıkça, cilt incelir ve gevşer, böylece selülit görülmesi daha olasıdır. Selülitin daha açık tenli kadınlarda görülmesi de ihtimali arttırmaktadır.

Selülit Nasıl Geçer?
Aktif bir yaşam tarzı ve sağlıklı beslenme, selülit tedavisi için en önemli unsurdur. Ancak selülit çoğu zaman tamamen önlenemez. Beslenme ve spor alışkanlığı edinmenin dışında, selülitin tedavisi için, sık sık kilo alıp vermemeniz de önemlidir. Bahsi geçenleri hayatınızda uygularsanız selülit şikayetinizi en aza indirgeyebilirsiniz.

Ek olarak, fazla kilonuz varsa, kilo vermek yardımcı olabilir, ancak her zaman değil. Bazı insanlarda kilo kaybı, selülit görünümünü engellemeye veya azaltmaya yardımcı olur. Ancak bazılarında kilo vermek aslında durumun daha belirgin hale gelmesine neden olabilir. Genellikle önemli kilo kaybının ardından ortaya çıkan gevşek cilt, selülit görünümünün daha belirgin hale gelmesine izin verebilir.

Elbette, selülit korkusu, sağlıklı bir kiloya ulaşma kararınızı etkilememelidir. Kilo veren herkes selülit sorunu yaşayacak diye bir kaide yoktur. Ancak, zayıflamadan önce selülitiniz varsa, kilo verdikten sonra selülitlerinizin kaybolacağının da bir garantisi yoktur.

Bununla birlikte, selülitin önlenmesine yardımcı olabilecek birkaç şey vardır. Cildinize iyi bakmanız, selülit görünümünü azaltmanıza yardımcı olur. Ayrıca, sigarayı bırakmanız, sağlıklı beslenmeniz cildiniz için olumlu etki gösterecektir. Özellikle yaz aylarında cildinizi korumak için güneş koruyucu kullanmanız da şiddetle tavsiye edilmektedir.



Selülit Tamamen Geçer mi?
Ne yazık ki, selülit tedavisinde vücudunuzun herhangi bir yerinde bulunan rahatsızlıkların tamamen giderilebileceğini garantisi yoktur. Sadece daha az farkedilir hale getirmenin yolları vardır.

Dokturunuza danışarak başladığınız selülit tedavisi bu görünümü azaltmaya yardımcı olabilir. Tedavi sonucunda elde ettiğiniz görüntü olumlu ise yukarıda bahsettiğimiz tavsiyeleri hayatınızda uygulayarak elde ettiğiniz görüntüyü koruyabilirsiniz.

En İyi Selülit Tedavisi Nedir?
Selülit tedavisinde doğal yollar olarak adlandırılan tedavilerin işe yaradığı görülmemiştir. Ancak selülitlerinizi azaltmak için aşağıdaki yöntemleri deneyebilirsiniz:

Masaj: Selülitli bölgeye doğal yağlar ile yapılan masaj portakal kabuğu görünümünün bir nebze de olsa azalmasına neden olabilir. Bu uygulamayı kendiniz ya da bir başkası sık sık tekrar edecek şekilde yapmalıdır.
Radyofrekans (RF): Selülit tedavisinde en popüler yöntem radyofrekans yöntemidir. Selülit tedavisi yaptıranlar, bu tedaviye ek olarak kızılötesi tedaviyi de tercih etmektedir.
Lazer tedavisi: Minimal-invaziv lazer veya ışık bazlı tedaviler, bazı hastaların cildi sıkılaştırmasına ve selülitten kurtulmasına yardımcı olur.
Şok dalgası tedavisi: Bu non-invaziv tedavide dolaşımı iyileştirmek ve cilt elastikiyetini arttırmak için şok dalgası enerjisi kullanır.
Bahsi geçen tedavi yöntemlerinden herhangi birini tercih etmeden önce tedaviyi gerçekleştirecek kişi hakkında, tedavi yaptıranların yorumlarını okumanızı öneririz. Böylelikle yaptıracağınız tedaviden memnun kalma ihtimaliniz artacaktır.
 
ödem Vücudunuzun Su Tutmasına Çözüm Bulun
Vücudunuzun %60’ı sudan oluşur. Vücudunuzda bulunan bu su, organlarınızın düzgün çalışması ve besinlerin sindirilmesi için hayati önem taşır. Vücudunuzda bulunan suyun bir şekilde atılamaması sonucunda oluşan duruma ise ödem adı verilir.

Vücudun su tutması diğer bir deyişle (ödem) genellikle geçicidir ve kolayca tedavi edilir, ancak bazen ciddi bir tıbbi durumun bir göstergesi olabilir. Bir haftadan daha uzun süren bir su retansiyonu yaşıyorsanız, ödemin nedenini belirlemek ve olası tedavi için doktorunuza danışmanız önemlidir.

Vücudun su tutmasının ciddi bir tıbbi durumun sonucu olmadığı durumlarda ödem rahatsızlığı hızlı ve kolay bir şekilde giderilebilir.



Vücudunuzda su birikmesini azaltmak istiyorsanız sizin de alabileceğiniz bazı önlemler vardır.

Su birikmesi veya ödem, vücudun dokusunda, özellikle de ekstremitelerde, vücudun şişmesine neden olan aşırı su olduğu anlamına gelir. Sıvının tutulmasına genellikle damarlar üzerindeki kan basıncının artması neden olur ve bu da kılcal damarlar üzerindeki basıncı arttırır. Kan damarlarındaki düzensiz değişiklikler genellikle yeme alışkanlıkları ile ilişkilidir.

Vücudunuz Neden Su Tutar: Ödem Belirtileri
Ödem, tipik olarak ilk önce ekstremite şişmesi nedeniyle fark edilir. Vücudun su tutmasının bir göstergesi diyet çabalarına rağmen kilo vermenin zorluğudur. Bununla birlikte, fiziksel işaretler daha belirgindir. Fiziksel su tutma belirtileri arasında şişmiş ayak bilekleri ve kısa bir süre boyunca açıklanamayan kilo artışı olabilir.



Ayrıca, vücudunuzda şişkinlik hissedebilirsiniz.

Ödemi teşhis etmenin en kolay yolu, parmağınızı kullanarak ayağınıza, ayak bileğinize, sabit bir basınç uygulayarak hafifçe bastırmaktır. Ödem varsa, ciltte bir girinti görülecektir. Bununla birlikte, bacak şişmesinin nedenini belirlemeye yönelik profesyonel bir değerlendirme yine de gereklidir.

Çoğu vücuttaki hücreleri çevreleyen akışkan içinde depolanan 5 kilo su ağırlığını muhafaza etmek mümkündür. Aşırı kilolu insanlar daha fazla su tutma eğilimindedir, çünkü daha fazla kalori tüketirler ve sonuç olarak, su tutulmasına büyük ölçüde katkıda bulunan daha fazla miktarda sodyum tüketirler. Bu da tuzun vücutta su tutmasına yol açtığını göstegesidir.

Bazı ödem tipleri aşırı sıvı birikiminin meydana geldiği alanda orta derecede rahatsızlığa neden olabilir. Karpal tünel sendromu ve baş ağrısı şişmeye eşlik edebilir. Su tutma aynı zamanda adet öncesi sendrom ile karıştırılabilir veya mevcut adet öncesi sendromu kötüleştirebilir.

Ödem Türleri Nelerdir?
İki ödem türü vardır. Birincisi, tüm vücudun şişmesi ile karakterize genelleşmiş ödemdir. İkinci tip, belirli vücut kısımlarını etkileyen lokalize ödemdir. Bu durum en çok bacaklarda ve ayaklarda görülür ve yüz, el ve kol alanlarını da etkileyebilir.

Lenfödem adı verilen spesifik bir lokalize ödem, lenfatik sistemde (vücudun ikinci dolaşım sistemi) tıkanıklık nedeniyle bir bacakta veya kolda sıvı birikmesine sebep olabilir.



Bu durum kalıtsal olabilir veya lenfatik damarlardaki bir yaralanmanın bir sonucu olabilir. Bu tip sıvı tutulmasında semptomlar şiddetli yorgunluk, derinin solması, şişmiş uzuv ve etkilenen bölgenin sonunda deformasyonundan oluşur.

Vücudun Su Tutmasının Nedenleri
Bazı insanların organları vücudun su tutma oranını arttırma eğiliminde olan bazı yiyecek türlerine de zayıf tepki gösterir. Ödem aynı zamanda protein eksikliği, anemi, vitamin ve takviye alımı için yüksek gereksinimle bağlantılıdır.

Su tutma ayrıca karaciğer, kalp veya böbrekler gibi organları içeren tıbbi bir durumun bir sonucu olabilir. Vücudunuzun bir bölümü düzgün çalışmıyorsa, vücut vücudun o bölgesinde sıvı tutmaya meyillidir. Belli tıbbi durumlar mevcut olduğunda vücut, sıvının düzgün bir şekilde elimine edilmesine neden olur.

Uzun süre ayakta durmak, sıvıların bacaklarda birikmesine neden olur, böylece ödem artar. Sıcak hava da sıvının tutulmasına neden olabilir, çünkü vücut sıvının vücuttan uzaklaştırılmasında daha az etkilidir. Bazı ilaçlar su tutmaya, özellikle de yüksek tansiyon ve steroid ilaçları ödeme neden olabilir.

Hızlı kilo kaybı nedeniyle vücudunuzdaki su miktarı %75 seviyelerine çıkabilir. Enerji tüketimini aniden kilo vermek için kısıtladığınızda, vücut karbonhidratları depolamak ve kaslardaki proteini parçalamak zorunda kalır.

Hem protein hem de karbonhidratlar hücrelerde su tuttuğu için, bu besin maddelerinin kaybı, hızlı bir kilo verme diyetinde su kaybına neden olur. Hızlı bir şekilde kilo veren insanlar, birkaç hafta içinde sık sık kilo alırlar, çünkü vücut kendini suyla doldurur.

Değişen hormon düzeyleri nedeniyle kadınlar için sıvı tutulumu riski daha yüksektir. Menopoz ve adet öncesi ödem, hormonların sıvı dengesi üzerindeki etkisinden kaynaklanır.

Adet döneminden önce kadınlar için hormonal değişiklikler aynı zamanda retansiyona neden olur ve meme hassasiyeti gibi semptomlarla sonuçlanabilir.

Su Tutması Nasıl Azaltılır?
Vücudun su tutmasını azaltmanın bir yolu, sebze ve meyveler gibi sağlıklı yiyecekleri yiyerek potasyum alımını arttırmaktır. Bu besinler, kan damarlarının doku boşluklarında sıvı sızmasını önlemeye yardımcı olan besin maddeleri içerir. Potasyum takviyesi almak yerine, yüksek miktarda potasyum içeren yiyecekler tüketilmesi önerilir.

Potasyum dışında, B6 Vitamini veya piridoksin alımı da yardımcı olabilir. Abur cubur azaltmak, konserve gıdaları ya da içinde gizli tuz içerikli olabilecek herhangi bir yiyeceği kesmek de gereklidir.

Yüksek sodyumlu yiyeceklerin tüketimini azaltmak önemlidir, çünkü kanda çok fazla sodyum, dokuları su tutmalarına neden olarak etkileyebilir.

Bazı doktorlar ayrıca bitki çayları içmeyi de tavsiye eder, çünkü çay su tutma oranını da düşürür. Son olarak, ayak bileklerine yüksek basınç uygulayan kompresyon çorapları giymek de etkili olabilir.

Su tutma deneyimi olan kadınların fazla kilolu olma olasılığı daha yüksektir.

Sorun düşük kalorili bir diyete başladığında başlar. Düşük kalorili bir diyet sıvı tutulmasını azaltmaya yardımcı olmaz; bunun yerine, bu tür bir diyet sıvı tutulmasını daha kötü hale getirme eğilimindedir. Düşük kalorili bir diyette genellikle yeterli protein yoktur ve protein vücut dokularındaki anormal değişiklikleri önlemede önemli bir besindir.

Yiyecek alımı intoleransı, sindirim yeteneğini büyük ölçüde etkiler. Sindirilmemiş gıda parçacıkları kan sistemine girebilir ve bağışıklık hücrelerini histamin oluşturmak için uyarabilir. Histamin, alerjik reaksiyonlarda önemli bir rol oynayan bir maddedir, çünkü kan damarlarını genişletmektedir.

Su tutmayı (ödemi) azaltmak için tavsiyeler:

Sodyum alımını azaltın
İşlenmiş gıdalardan kaçının
8-12 bardak sıvı için (su, meyve suları, süt)
Daha fazla narenciye ve yeşil yapraklı sebzeler tüketin
Kırmızı et tüketiminden kaçının, balık tüketin.
Kepekli karbonhidratları tüketmeye özen gösterin.
Düzenli aralıklarla küçük öğünler yiyin.
Düzenli olarak hareket edin.
Sonuç olarak, yaşadığınız ödem problemini önlemek ve etkilerini azaltmak sizin elinizde. Gereken önlemleri aldığınız taktirde yaşayacağınız şikayetleri en aza indirebilirsiniz.
 
Lifli Yiyecekler: Sindirim Sisteminizi Koruyun
Yüksek lifli yiyecekler ile beslenmenin sağlığınız ve sindirim sisteminiz için yararlı olduğunu düşünüyorsunuz- haklısınız.

Yüksek lifli besinler, iyi bir beslenme alışkanlığının olmazsa olmazıdır. Lifli gıdalar, sindirim sisteminizi faydalı, kan şekeri seviyenizi düzenleyen ve kalp sağlığınıza iyi gelen gıdalardır.

Her ne kadar lifli yiyecekler ile beslenmek kulağa hoş geliyor gibi görünse de çoğumuz için bu zor olabilmektedir. Günlük diyetinizde lifli besinlerin bulunması kilo vermenizi kolaylaştıracak bir etki yapacaktır fakat çoğu zaman bu şekilde beslenmek zor olabilmektedir.



Peki, her zaman doğru miktarda lifli yiyecekler ile beslenmek için ne yapmalıyız? Lifli yiyecekler hangiledir? Hangi yiyecekler bol liflidir? Aşağıda bahsi geçecek 15 yiyecek sayesinde günlük diyetinize hangisini eklemeniz gerekeceğine daha kolay karar verebileceksiniz. Hem de lezzetli seçenekler ile!

Yüksek Lif İçeren Yiyecekler
1.Enginar
enginar lifli besin

Bahse gireriz, bu bahar sebzesinin ne kadar lif içerdiğini bilmiyorsunuz. Enginar, en fazla lif içeren besinlerin başında gelir, bir enginarda yaklaşık 10 gram lif bulunmaktadır.

2.Bezelye
İşte bol lifli başka bir besin daha! Bir bahar sebzesi olan bezelyenin yaklaşık bir fincan kadarında 9 gram lif bulunur. Taze veya dondurulmuş olarak neredeyse her mevsim erişebileceğiniz bezelye, her türlü yemeğin içerisinde kullanabilirsiniz.



3.Ahududu


ahududu lifli besin

Yaz aylarının vazgeçilmezi tabi ki meyveler. Bu meyveler arasında lifli yapısı ile ön plana ahududu çıkıyor. Bir fincan ahududunda yaklaşık 8 gram lif bulunur. Tatlılarınıza ekstra bir lif takviyesi yapmak isterseniz mutlaka deneyin.

4.Avokado
Geldik internet’in en sevdiği meyveye, lifli yiyecekler hangileri sorusunun cevabı, tabi ki Avakado! Sağlıklı ve yaplı yapısı(özellikle tostta) ile bilinir. Aynı zamanda iyi bir lif kaynağıdır. Bir avakadoda yaklaşık 7 gram lif bulunur. Gün lif ihtiyacınız için yeterli olmasa da yine de sağlığınız için avakado tüketin.

5. Armut
Orta büyüklükte bir armut, 6 gram lifi (bir elmaya göre daha fazla) barındırı, bu da lif tüketiminiz için önerilen günlük değerin yaklaşık yüzde 24’ünü sağlar. İpucu: Armut kabuğu lifin büyük bölümünü içerir, bu nedenle soyulmasına gerek yoktur.

6.Kepekli Makarna
Makarna aslında sağlıklı ve lifli bir yemek olabilir, bir şartla, tam buğday makarna kullanıyorsanız. Sadece bir bardağında 6 gram lif vardır. Enginar ve bezelye gibi doyurucu sebzeler ile sos yaparak günlük lif ihtiyacınızın bir çoğunu karşılıyabilirsiniz.

7.Esmer pirinç
Kepekli makarnayı beyaz makarnaya tercih etmek size mantıklı geldiyse bir de esmer pirinci deneyin. Bir fincan esmer pirinçte 4 gram lif bulunur. Diğer yüksek lifli besinler ile de kullanılabilir.

8.Kuru erik
Kuru eriğin, kabız olduğunuzda tüketmek için en iyi yiyeceklerden biri olarak bilinmesinin bir nedeni var. Kurutulmuş meyvelerde kendilerine müshil etkisi veren şeker alkollerine ek olarak, bardak başına 12 gram lif içerir.

9.Yulaf Ezmesi
yulaf ezmesi lifli besin

Çok sevilen bir kahvaltılık hem de lif deposu. Yüksek lifli yapısının yanısıra aynı zamanda yüksek miktarda protein içerir. Her fincanında 8 gram lif vardır. Tamamen doyurucu bir yemek için kuru meyve ve kuruyemiş ile harmalayabilirsiniz.

10. Taze Soya Fasülyesi
Soya fasulyesinin kabukları içindeki Edamameden yaklaşık bir tüketirseniz 8 gram lif elde edersiniz. Soya fasulyesi, aynı zamanda protein açısından zengin ve düşük kalorili lezzetli bir besindir.

11. Mısır
Hem uygun fiyatlı, hem kolay bulunabilir hem de sağlıklı, daha ne olsun! İster haşlayın, ister közleyin. Fincan başına 12 gram lif cebinizde. Bu arada ekmek seçiminizi mısır unu ekmeğinden yana kullanmanız için size başka bir sebep.

12.Bamya
Bamya’yı pek çoğunuz sevmeyebilir ama hem düşük kalorili hem de lifli bir yiyecektir. Bir porsiyonu bamya sadece 26 kaloridir ve 3 gram lif bulunur.

13. Patates
Patates ünü kötüdür. Bunu da kızartmaya borçu olsa gerek. Potasyum, C ve B-6 vitamini açısından zengin olan patatesden en iyi şekilde yararlanmak için fırında pişirme yönetemini, ya da kavurma yöntemini deneyebilirsiniz. Bir orta boy patatesde 5 gram civarında lif olduğunu unutmayın.

14. Portakal
portakal lifli besin

C vitamini deposu olan protakal, aynı zamanda lifli yiyeceklerdendir. Bir portakalda yaklaşık 3 gram lif bulunur.

15. Kuru Fasulye
Vejeterjanların vazgeçilmezi aynı zamanda protein ve demir kaynağı olan kuru fasulyenin bir fincanında yaklaşık 19 gram lif bulunur.

Görüldüğü üzere günlük hayatta tükettiğimiz bir çok besinde az ya da çok miktarda lif bulunuyor. Önemli olan beslenme alışkanlıklarınız arasına bu gıdaları katmanızdır. Günlük yaklaşık olarak almanız gereken lif miktarı 25 gr’dır. Bu sebeple diyetinizi yaparken bunu göz önünde bulundurun.

Lifli Yiyecekler Zayıflatır mı?
Lifli besinleri tüketmek kilo vermeniz için yardımcıdır. Lifli gıdaların tüketilmesi, sindiriminizi düzenlediği için zayıflamanızı kolaylaştırır. Lifli besinler tüketmek, diyetinizde başka değişiklikler yapmasanız bile kilo vermenize yardımcı olabilir.

Lifli yiyecekler, daha yavaş sindirildiği için iştahınızı kontrol altında tutar. Böylelikle kilo vermeniz için önemli bir etki yaratır.

Sonuç olarak, lifli yiyecekler hem sağılığınız için yararlı hem de zayıflamanıza yardımcı besinlerdir. Siz de günlük beslenme alışkanlıklarınız arasına mutlaka lifli gıdaları dahil edin.

Sağlıkla kalın.
 
Tatiliniz Zehir Olmasın: Huzursuz Bağırsak Sendromu
Seyahat ederken huzursuz bağırsak sendromuna yakalanmamak için uygulayabileceğiz 7 kolay ipucu
Seyahat etmek zihniniz ve bedeniniz için yorucu olabilir. Ancak bazı basit ipuçlarını takip ederek, hareket halindeyken bağırsaklarınızı mutlu ve sağlıklı tutmanıza yardımcı olabilirsiniz.

Tatiliniz esnasında normal ve sağlıklı beslenmeniz mümkün olmayabilir. Daha fazla işlenmiş yiyecekler tüketebilir ve bilmediğiniz yerlerde yediğiniz yiyecekler sindirim sisteminize stres uygulayarak, tatilinizi zehir edebilir.

İster uçakla, ister araba ile ister başka bir araçla seyahat edin, sindirim sisteminize dikkat etmeniz gerek.



Yukarıda bahsedilen faktörlerin tümü seyahat ederken sizi GI [gastrointestinal] sorunlara karşı daha duyarlı hale getirebilir. İshal, kabızlık, mide ekşimesi, bulantı, şişkinlik, [veya] gazla karşılaşabilirsiniz.

Ancak kimse sindirim sorunları ile tatilde uğraşmak istemez. Bu nedenle, bağırsaklarınızı seyahat ederken sağlıklı tutmak için aşağıdaki önerileri dikkate alın.

Huzursuz Bağırsak Sendromu Yaşamamak İçin Yapılması Gerekenler
1. Aşırı Yemek Yemekten Kaçının
Tatil eğlencesinin bir kısmı yeni restoranlarda yeni tatlar keşfetmek denemektir. Ancak, yemeği abartmak mideniz için olumsuz etkilere sebep olabilir.



2. Lifli Beslenmeye Çalışın
Bağırsak hareketlerinizi düzenli tutmak için, normalde evde yediğiniz kadar lifli besinler tüketmek size iyi gelecektir. En iyi lif kaynakları meyveler, sebzeler, kuru yemişler, tohumlar, kepekli tahıllar ve fasulyedir.

Gıda kaynaklı hastalık riskinizi azaltmak için pişmiş sebzelere ve soyulmuş meyveleri tercih edin.

İşlenmiş gıda alımınızı en aza indirin. Yemek için sağlıklı atıştırmalıklar hazırlayın. Dışarıda yemek yiyor olsanız bile, olabildiğince sebze tüketmeye (lif açısından zengin) çalışın.

3. Bol Su Tüketin
Dehidrasyon kabızlığın diğer bir önemli nedenidir, bu nedenle tatil sırasında bol miktarda su içmek şarttır.

Ancak, musluk suyu kullanmamaya dikkat edin. Ambalajlı suları tercih edin.

4. İçecek Tercihinize Dikat Edin
Çok fazla şeker, kafein veya alkol içeren içeceklerin aşırı tüketilmesi, özellikle hassas mideleri olan kişilerde sindirim sistemini tahriş edebilir.

Kahve ve alkol sindirimi hızlandırabilir; bu da bağırsakların suyu emmesini zorlaştırır ve daha fazla su ihtiyacı hissedersiniz.

5. Tuvalet İhtiyacınızı Ertelemeyin
Halka açık bir tuvalette ihtiyacınızı gidermek çok parlak fikir olarak gözükmese de, bağırsaklarınızın iyiliği için bu ihtiyacınızı ötelememelisiniz. Ötelenen tuvalet ihtiyacı kabızlığa sebep olabilir bu durum da tatilinizde keyfinizi kaçıracak bir durumdur.

6. Hijyene Önem Verin
Yemekten önce, mikropların ve hastalıkların yayılmasını önlemek için ellerinizi sabun ve suyla iyice yıkayın.

7. İlaçlarınızı Yanınızda Bulundurun
Antiasitler gibi reçetesiz satılan ilaçlar mide yanmasına yardımcı olabilir. Tatiliniz esnasında midenizde yanma hissederseniz doktor tavsiyesi ile bu ilaçları tercih edebilirsiniz.

Ateş, kanlı ishal veya kanlı kusma, şiddetli karın ağrısı, [veya] inatçı GI semptomları dahil olmak üzere, hafif ile orta şiddette semptomlar yaşıyorsanız mutlaka doktora danışın.
 
(REM) Uyku Davranış Bozukluğu
Hızlı göz hareketi olarak da bilinen (REM) uyku davranış bozukluğu, fiziksel olarak canlı, genellikle hoş olmayan rüyalar ile sesler duyulan ve bazen REM uykusu sırasında ani, genellikle şiddetli kol ve bacak hareketleriyle – bazen de rüya gibi – davranış olarak adlandırılan bir uyku bozukluğudur.

Normalde REM uykusu hareket etmediğiniz, gece boyunca birçok kez meydana gelen normal bir uyku aşamasıdır. Uykunuzun yaklaşık yüzde 20’si, genellikle gecenin ikinci yarısında gerçekleşen, rüya görmenin normal zamanı olan REM uykusunda harcanır.

REM uyku davranış bozukluğunun başlangıcı genellikle kademelidir ve zamanla kötüleşebilir.



REM uyku davranışı bozukluğu, Lewy vücut demansı (Lewy vücutlarıyla demans da denir), Parkinson hastalığı veya çoklu sistem atrofisi gibi diğer nörolojik durumlar ile ilişkili olabilir.

(REM) Uyku Davranış Bozukluğu Belirtileri Nelerdir?
REM uykusu davranış bozukluğu ile, REM uykusu sırasında kollarınızın ve bacaklarınızın (atonia) normal geçici felcini yaşamak yerine, hayallerinizi fiziksel olarak yerine getirirsiniz.

Başlangıcı aşamalı veya ani olabilir ve ataklar bazen veya gece birkaç kez meydana gelebilir. Hastalık sıklıkla zamanla kötüleşir.



REM uyku davranış bozukluğunun belirtileri arasında şunlar olabilir:

Aksiyon dolu ya da şiddetli rüyalara cevaben, tekmelemek, yumruk atmak, silahla sallanmak ya da yataktan atlamak gibi hareketler, kendinizi bir saldırıdan korumak ya da savunmak gibi
Konuşma, gülme, bağırarak, duygusal haykırışlar ve hatta küfretmek gibi sesler
Uyku sırasında uyandıysanız rüyayı hatırlayabilmek
Ne zaman doktora görünmeli?
Yukarıdaki semptomlardan herhangi birine sahipseniz veya başka uyku sorunları yaşıyorsanız, doktorunuzla konuşun.

(REM) Uyku Davranış Bozukluğu Nedenleri
Beyindeki kasların hareket etmesini önleyen sinir yolları, normal REM veya rüya uyku sırasında aktiftir ve vücudunuzun geçici olarak felce neden olur. REM uyku davranış bozukluğunda, bu yollar artık çalışmaz ve uykunuz esnasında rüyalarınızı fiziksel olarak gerçekleştirmenizi mümkün kılar.

(REM) Uyku Davranış Bozukluğu Risk faktörleri
REM uyku davranışı bozukluğunun gelişimi ile ilişkili faktörler şunlardır:

Erkek ve 50 yaş üstü olmakla birlikte, artık daha fazla kadına, özellikle 50 yaşın altındaki hastalık teşhisi konmakta ve genç yetişkinler ve çocuklar, genellikle narkolepsi, antidepresan kullanımı veya beyin tümörleri ile birlikte, bozukluğu geliştirebilmektedir.
Parkinson hastalığı, çoklu sistem atrofisi, inme veya Lewy cisimcikli bunama
Narkolepsiye sahip, zorlayıcı gündüz uyku hali ile karakterize kronik bir uyku bozukluğu
Bazı ilaçların, özellikle de yeni antidepresanların veya ilaç ya da alkolün kullanılması ya da geri alınması
Son kanıtlar, REM uykusu davranış bozukluğu için mesleki pestisit maruziyeti, çiftçilik, sigara içmek veya bir önceki kafa travması dahil olmak üzere bazı spesifik çevresel veya kişisel risk faktörlerinin olabileceğini göstermektedir
 
Rafine Karbonhidrat: Tam Tahıl mı Rafine Tahıl mı?
“Rafine karbonhidrat” ifadesi, genellikle olumsuz bir biçimde algılanan bir ifadedir. Teknik olarak bir şeyi rafine karbonhidrat yapan şey nedir? Rafine karbonhidrat terimi aslında ne anlama gelmektedir? Gelin birlikte bakalım..

Genel anlamı ile rafine karbonhidratlar üretim sürecinde besin değerlerinin büyük bir kısmının kaldırıldığı karbonhidratları tanımlamak için kullanılan bir terimdir.

Daha spesifik olmak gerekirse, rafine karbonhidratlar ve işlenmiş karbonhidratlar genellikle özellikle tahıllara ve tahıl ürünleri ile alakalıdır. Rafine kelimesinin teknik anlamına bakarsanız, çoğu beslenme uzmanının kabul ettiği yiyecekler, rafine tahıllar ve tahıl ürünleridir.



Bütün olarak, doğal formda, tahıl tohumları veya çekirdekleri üç kısımdan oluşur: kepek (sert dış katman), çekirdek (minik, besin yoğun çekirdek) ve endosperm (en büyük, nişastalı kısım).



Kahverengi pirinç gibi tam tahıllarda, tüm çekirdek bozulmadan kalmıştır; Tam buğday unlarından yapılan ürünlerde, tam buğday unu gibi, un bu bozulmamış tanelerden öğütülür, bu nedenle kepek, mikrop ve endospermin içeriğini içerir.

Öte yandan rafine tahıllar, işlem sırasında sadece nişastalı endospermi bırakarak kepek ve çekirdekten arınırlar. Bu işlem daha uzun bir doku ve daha açık renk verir – bu da uzun bir raf ömrüne sahip olan nefis kabarık karbonhidratlarla sonuçlanır.



Tek bir gıda maddesi olarak rafine tahıllara en yaygın örnek, kepek ve tohumun çıkarıldığı kahverengi pirinç olan beyaz pirinçtir. Tüketmekte olduğumuz rafine tahılların çoğu, rafine tahıllardan öğütülmüş un formundadır.

Her yerde en yaygın olan örnek, kepek ve tohumun çıkarıldığı buğdaydan öğütülmüş ve ekmek, kek, kraker, kraker ve çerez gibi paketlenmiş gıdalarda ve bazı unlu mamullerde ana bileşen olarak kullanılan buğday unu.

Bir tahılın rafine edilmesinin besin değerine etkisi
Tam tahıllı bir un tükettiğinizde, sunmaları gereken tüm lifleri, proteinleri, vitaminleri, mineralleri ve besleyici yağları alırsınız. Rafine tahıllarda, kepek ve çekirdek tüm besin değerleriyle birlikte kaybolur.

Besin etiketlerinde tam ve rafine tahıllar nasıl ayırt edilir?
Satın aldığınız ürünün tam tahıl ile mi yoksa rafine tahıl ile mi üretildiğini anlamak aslında oldukça basittir. Tam tahıl içeren ürünleri tüketmek için satın aldığınız ürünlerde “tam tahıl” ibaresine dikkat etmeniz gerekmektedir.

Satın aldığınız üründe “sadece buğday unu” veya “çavdar unu” ibaresi mevcut ise, muhtemelen rafine edilmiş demektir.

İlginizi Çekebilir:Yeme Bozuklukları ve TSSB Nedir ve Nasıl İlişkilidir?

Peki, rafine karbonhidrat zararlı mıdır?
Rafine karbonhidrat bulunan ürünler tükettiğimiz bir çok üründe bulunur. Bir çoğumuz yaptığımız popüler diyetlerde tam tahıllı ürünler tüketmeye dikkat ederiz ve rafine tahıla sahip ürünleri ötekileştiririz. Bu ötekileştirme aslında çok da doğru değildir. Sonuç olarak rafine tahıllar tüketmenin kişilere verdiği hazzı da göz önüne alırsak güne içerisinde aşırıya kaçmamak şartı ile rafine tahıl içeren ürünleri tüketebiliriz.
 
Doğal Anti-İnflamatuar: Kereviz Suyunun Faydaları
Pek popüler olmayan ama bilenler tarafından fazlasıyla tercih edilen kereviz, yüksek oranda besleyici özelliği ile taze meyve suları oluşturmak için yaygın olarak diğer meyve ve sebzeler ile birlikte kullanılır. Ancak saf kereviz suyunun, kendine has yenileyici ve iyileştirici özellikleri olduğunu biliyor muydunuz?

Kim olursanız, nerede yaşıyor ya da hangi diyeti uyguluyor olursanız olun, kereviz suyunun faydaları düşünüldüğünde, kereviz suyu tüketme alışkanlığını edinmek sizin için çok yararlı olacaktır.

Kereviz Suyunun Faydaları
1. Gut Hastalığına İyi Gelir
Kereviz suyu içeriğinde bulunan lifler sağlığınız açısından çok faydalıdır. Bu liflerde bulunan özel besinler, doğal bir müshil olarak hareket ederek ve sağlıksız yaşam tarzı ve yiyecek seçimlerinden zarar görmüş sinirleri gevşeterek, sindirim sisteminin optimum şekilde çalışmasını sağlar.



Kereviz suyu mide bağırsak sistemindeki iltihaplara yardım eden sindirim sistemine karşı rahatlatıcı özelliktedir.

Kereviz, içeriğinde bulunan yüksek sodyum yüzdesi sayesinde, gün boyunca tükettiğiniz yemeği kolaca sindirmenizi yardımcı olur. Kerevizdeki enzimler midedeki hidroklorik asidi yükseltir, böylece yiyecekler kolayca sindirilir ve fermente olmaz.

Kereviz suyu, bağırsakların alkalileştirilmesinde önemli rol oynar. Güçlü sodyum çeşitleri, bağırsaklarınız da dahil olmak üzere vücudunuzun her yerinden toksinlerin atılması, mide zarınızın iyileşmesine ve yenilenmesine yardımcı olmak için birlikte çalışır. Her sabah aç karnına yarım litrelik taze kereviz suyu tüketmek hem sindiriminize hem de sağlığınıza iyi gelecektir.



2. Kemikleri Güçlendirir
Kerevizin aslında bir kemiği andırdığını hiç fark ettiniz mi? İmzalar doktrini, bir bitkinin ortaya çıkma şeklinin, vücudun hangi kısmının özellikle faydalı olduğunu gösterdiğini ifade eder. Kemiklerin% 23 sodyum ve kerevizin de% 23 sodyum olması tesadüf mü? Sanmıyorum!

Kereviz, kalsiyum ve silisyum bakımından çok yüksektir; bu, hasar görmüş kemiklerin yenilenmesine ve güçlendirilmesine yardımcı olur. Kereviz ayrıca kemik metabolizmasında ve osteoporoza karşı korunmada önemli rol oynayan K Vitamini açısından da yüksektir.

Kalsiyum açısından zengin olan kereviz, özellikle kalsiyum içeren yiyeceklerin pişirilmesi sonucunda alamadığımız bileşenleri almamıza olanak tanır. Bu nedenle, taze kereviz suyu tüketmek, kemiklerinizi korumak ve güçlendirmenin en iyi yollarından biridir.

Diyetinizdeki doğal sodyum eksikliği vücudunuzun sodyum ihtiyacını kemiklerinizden gidermesine ve kemiklerinizin zamanla zayıf ve kırılgan olmasına neden olur.

3. Kan Dolaşımınızı Temizler
Kereviz, beyaz kan hücrelerinin aktivitesini destekleyen ve vasküler sisteme yardımcı olan kumarinler adı verilen özel bir bileşik içerir. Bu, kan akışına yardımcı olur, kan basıncını azaltır ve kan dolaşımını temizler.

Sinir ve kan sistemlerinin birçok hastalığı, vücutta ölü işlenmiş ürünler şeklinde alınan inorganik elementler ve tuzlardan kaynaklanmaktadır. Kereviz içindeki sodyum aynı zamanda kanın akışkanlığını korur ve lenflerin aşırı kalınlıklarını önler.



Kereviz A, C vitamini, demir ve magnezyum bakımından zengindir. Bu kombinasyon, kırmızı kan hücrelerini beslemeye ve yeniden inşa etmeye yardımcı olur ve romatizma, yüksek tansiyon, artrit ve anemiye karşı faydalıdır.

kereviz ve detoks

4. Detoks Etkisi Sağlar
Bu büyülü sebze suyu son derece nemlendirici ve alkalindir, bu da vücudun pH seviyesini dengelemek ve vücuttaki asitleri nötralize etmek için etkilidir. Bu da sağlıklı hücrelerin korunmasına ve temel mineral seviyelerinin dengelenmesine, kalp hastalığı riskinin azaltılmasına, kemik yoğunluğunun korunmasına, iltihabın azaltılmasına, bağışıklık sisteminin güçlendirilmesine ve sağlıklı bir kilonun korunmasına yardımcı olur.

Sodyum ve potasyum kombinasyonu onu doğal bir idrar söktürücü yapar. Vücuttaki sıvıyı düzenler ve idrar üretimini arttırır. Böylece toksinleri kolayca vücudunuzdan atabilir ve kilo kaybını hızlandırabilrisiniz.

Kereviz suyunun tek başına içilmesi, diğer maddelerle karıştırılmasına kıyasla, sindirimi ve yok edilmesini kolaylaştırır, vücudun temizlenmesine, detoksifiye edilmesine ve onarılmasına yardımcı olur.



5. Anti-İnflamatuar Özelliğe Sahiptir
Kerevizdeki iki özel bileşik, poliasetilen ve luteolin, kerevizi iltihap önleyici bir özelliğe kavuşmasını sağlar. Bu özelliği ile kereviz anti-İnflamatuar yiyeceklerden birisidir.

Luteolin, serbest radikal hasarına karşı savaşmaya ve iltihaplanma ile ilgili oksidatif DNA hasarını azaltmaya yardımcı olan güçlü bir antioksidandır. Poliasetilen ayrıca vücutta daha düşük iltihaplı doku seviyelerinde çalışan iltihaplanmaya karşı en iyi savunuculardan biri olarak kabul edilir.

Bu nedenle, kereviz suyu içmek, artrit, osteoartrit, kalp hastalığı, kanser, alzheimer, multipl skleroz, gut ve daha fazlası ile ilişkili semptomları azaltabilir.
 
Keten Tohumu Faydaları Nelerdir, Nasıl Tüketilir?
Keten tohumu nasıl kullanılır, faydaları nelerdir, zararları var mıdır ve nasıl tüketilir?
Uzun yıllardan beri bir çok alanda kullanılan keten tohumu, bugünlerde lifli yapısı sebebiyle beslenme amaçlı kullanılmaktadır. Keten tohumu vücudunuza yararlı olan omega-3 yağ asitlerini barındırdığı gibi lifli yapısı sebebiyle de bir çok kişi tarafından tercih edilmektedir.

Bu yazımızda keten tohumu nasıl kullanılır, faydaları nelerdir, zararları var mıdır ve nasıl tüketilir gibi sorularınızın cevabına karşılık bulabileceksiniz.

Keten Tohumu Nedir?
Keten tohumu yaklaşık 2 metre boyunda olan keten bitkisinden (Linum usitatissimum olarak da bilinir) üretilir. İlk olarak Mısır’da ortaya çıkan keten tohumu daha sonrasında dünya geneline yayılmıştır.



Keten bitkisi keten haline getirilebildğinden dolayı ilk olarak giyim sektöründe kullanılmış daha sonrasında yerini pamuğa bırakmıştır.

Giyim sektöründe kullanımının yanı sıra, keten tohumu, uzun yıllardır besin amaçlı da kullanılmaktadır. Özellikle ekmek yapımı ve yağ yapımında kullanılması yaygındır. Son yıllarda popülaritesinin artması ile birlikte, insanlar keten tohumunu bir çok besinle birlikte kullanmaya başladılar. Yaygınlaşması ile birlikte bir çok sağlığa olan faydaları da ortaya çıktı.

Keten Tohumu Besin Değerleri Nelerdir?
2 yemek kaşığı kadar keten tohumu şunları içerir:



80 kalori
3 gram protein
4 g karbonhidrat
6 gr yağ
Keten tohumu, omega-3 yağ asidi alfa-linolenik asidinin (ALA) en iyi kaynaklarından biridir.
4 g fiber
100 miligram fosfor
60 mg magnezyum
120 mg potasyum
Keten Tohumunun Faydaları
Keten tohumunun faydaları diyince akla bir çok konu gelse de en önemli faydaları şunlardır:

1. Sindirim Kolaylaştırır
Yüksek lif içeriği sayesinde kabızlık gibi sindirim sorunlarına iyi gelir.

2. Kolesterolu Düşürür

Düşük yoğunluklu lipoprotein (LDL veya “kötü”) kolesterol düzeylerinin düşürülmesiyle ilişkilidir; bu da kalp hastalığı ve inme gibi diğer sağlık sorunlarının önlenmesine yardımcı olabilir.

3. Kanser ile Savaşırken Destekleyicidir

Keten tohumu, meme kanseri dahil olmak üzere belirli kanser türleri ile başa çıkmanıza yardımcı olabilecek polifenol ve lignan olarak adlandırılan olası antikanser bileşiklerine sahiptir.

4. Zayıflamanıza Yardımcı Olur

Keten tohumunun lifli yapısı, zayıflama konusunda size yardımcı olacaktır. Keten tohumunu aldığınız besinlerle birlikte alarak kilo kaybı için destek alabilirsiniz.

5. İnsülin Direncinizi Arttırır

İnsülin direnci vücudunuzda bulunan glikozu kontrol etmek için yeterri kadar insülin salgılanamaması sonucu oluşur. Bu durum tip 2 diyabetin belirleyici özelliğidir ve bazı araştırmalar keten tohumu yağının tip2 diyabete iyi geldiğini göstermiştir.

Keten Tohumu Zayıflatır Mı?
Tohum lif içeriği nedeniyle kilo verme çabalarınızda yardımcı olabilir. Elyaflı yapısı nedeniyle gün boyunca size tokluk hissi verecek, bu sayede daha az kalori alarak kilo vermenizde etkili olacaktır.

Keten Tohumu Nasıl Yenir
Pek çok insan, tohumun dış gövdesinin sindirimi zor olduğundan, keten tohumu yerine yağını da tercih etmektedir. Keten tohumu yağını besinlerinize ekleyerek omega-3 yağ asitlerini vücudunuza alabilirsiniz. Ufak bir hatırlatma yapmak gerekirse keten tohumu yağında lifli yapıdan mahrum kalacağınız için zayıflama konusunda pek etkili de olmayacaktır.

Keten Tohumu Nasıl Tüketilir?
Öncelikle her gün 1 ila 4 çorba kaşığı keten tohumu yemenizi tavsiye ederiz. Peki nasıl tüketebiliriz?

Keklerin içine ekleyebilirsiniz
Yulaf ezmesi ile karıştırabilirsiniz
Salatanızın sosuna ekleyebilirsiniz
Mayonez ile karıştırabilrisiniz
Yoğurt ile birlikte yiyebilirsiniz
Smoothie ile birlikte tüketebilirsiniz
Keten Tohumunun Yan Etkileri Var Mı?
Genel olarak, keten tohumu ve yağının, birkaç olumsuz yan etkisi vardır.

İlk olarak, ham toksinleri içerebilir. Tohumlar kızartıldığında veya bir pişirildiğinde toksinlerden arınmasına rağmen, halen toksinleri barındırabilmektedir. Bu sebeple günde en fazla 5 yemek kaşığı keton tohumunu geçmeyecek şekilde diyetinizi ayarlamalısınız.

Keten tohumu, lifli yapısı ile sindirim sisteminiz için iyidir – ancak sadece bol su içiyorsanız. Aksi takdirde, geri tepebilir ve kabızlığınız daha da kötüleştirebilir. Ayrıca sindirim sisteminize fayda sağlayarak ishal gibi gastrointestinal sorunlara yol açacaktır.

Keten tohumu ve keten tohumu yağı tüketimini ne zaman sınırlandırmak gerekir:

Hamilelik: Hamilelik sırasında hormonlarınızı olumsuz etkileyebilir.

Ameliyattan önce: Kanınızın pıhtılaşmasını azaltabilir.

İlaç ile birlikte kullanmak: Keten tohumu yüksek tansiyonu düşürmeye yardımcı olabileceğinden, kan basıncını düşüren ilaçlarla birlikte kullanmak, tansiyonunuzun hipotansiyon olarak adlandırılan çok düşük seviyelere düşmesine neden olabilir.

Benzer şekilde, tohum yüksek kan şekeri seviyelerini düşürebileceğinden, ilacı kullanan diyabet hastaları daha dikkatli olmalıdır. Tohumun içeriğinin aldığınız diğer ilaçlarla olumsuz etkileşime girmediğinden emin olmak için doktorunuza danışmanız her zaman iyi bir fikir olacaktır.
 
Papatya Çayı: Faydaları Nelelerdir ve Nasıl Yapılır?
Papatya Çayı Nasıl Yapılır? Papatya Çayının Faydaları Nelerdir? Papatya Çayı Neye İyi Gelir? Papatya Çayı Hakkında Bilinmesi Gerekenler…
Bitki çayları özellikle sağlıklı ve düzenli beslenen insanlar tarafından çok sık tüketilmektedir. Bitki çaylarının insan vücuduna saymakla bitmeyecek kadar çok faydası vardır. Her derde devadır. Örneğin kimisi kan akışını düzenlerken, kimisi kilo kaybını hızlandırır. Bitki çayları insan vücudu için oldukça sağlıklıdır ama bazı ilaçlarla birlikte kullanılması veya kronik bir hastalığı bulunanlar tarafından çok sık tüketilmesi doğru olmayacaktır.
Bitki çayları arasında en sık tüketilenlerden bir tanesi de tabii ki de papatya çayı. Hadi bir göz atalım, papatya çayının insan sağlığına etkilerine…

Papatya Çayı Hakkında Bilinmesi Gerekenler
Faydası oldukça fazla olan bu doğal bitki çayı, bazı hastalara yan etki yapabilmektedir.

• Şeker hastaları doktor izni olmadan kullanmamalıdır.
• Hamile olanlar ve hamile kalmak için uğraşanlar kesinlikle kullanmamalıdır.
• Papatya Çayı asla kaynatılmamalıdır. Demleme usulünce kullanılmalıdır.
• Alerjisi olanlar doktor tavsiyesi olmadan kullanmamalıdır.
• Fazla miktarda kullanılmamalıdır. Midesinde problem olanlar günde 2-3 kez, uykusunu düzenlemek isteyenler de 1-2 kez kullanmalıdır. Fazlası fazla uykuya bağlı kilo alma ve kusma yapabilir.
• Kereviz, kanarya otu ve kadife çiçeği gibi bitkilere alerjisi olanlar veya bu riski taşıyanlar kullanmamalıdır.



Papatya Çayının Faydaları Nelerdir?
Özellikle yoğun regl sancısı çektiğimizde çok sık tavsiye edilen papatya çayı faydaları insan vücudu için çok kıymetlidir. Bilinen hiçbir yan etkisi bulunmayan papatya çayı günde iki kez sabah ve akşam olmak üzere tüketilebilir.

Papatya çayı sindirimi hızlandırarak, yardımcı olur. Gastrit ve reflü gibi mide hastalıklarına sahip olan bireylerin kullanması, yoğun mide ağrılarının son bulması ve gaz sıkıntılarının azalması için önemlidir. Ayrıca halk arasında kabızlık olarak bilinen ama aslında kabızlığın bir sonucu olan Hemoroid ağrılarının geçmesi için de tercih edilmektedir. Düzenli kullanılması sonucu kabızlığa iyi geldiği ve ağrıları zamanla yok ettiği görülmüştür.
Genç kızların genellikle saçlarının tonunu açması için kullandığı papatya çayı, saç içi egzamalara ve saçın yoğun kaşıntılarına iyi gelerek saçı beslemektedir.

Ter attırıcı özelliğe sahip olan bu çay, insanın dinlenmesini sağlayarak sabah uyanamama, gece uyuyamama gibi problemlerini düzenli kullanımda giderir. Daha sakin ve gerçekten kaliteli bir uyku uyumak isteyenlere tavsiye edilir.



İştah açıcı bir çay olduğu için, özellikle zayıf olup yemek yemekten haz etmeyen kişilere önerilmektedir. Tabi çabuk kilo alan insanlar için bu durumun faydalı olup olmadığı tartışmaya açıktır. Ayrıca soğuk algınlığına da iyi gelmektedir. Vücut fonksiyonlarını düzenleyen bu çay ilaç niteliği taşımaktadır. Sinüzite bağlı gelişen ağrıları geçirdiği de bilinmektedir.

Hormonal düzeyi sabit tutan ve insanın sinirini, stresini atarak daha sakin bir gün geçirmesini sağlayan papatya çayı, alerji belirtilerini de azaltmaktadır. Örneğin polene alerjisi olan kişilerin polenle olan sıkıntısını azaltıp, sürekli hapşurmalara engel olmaktadır.

Dişe o kadar faydalıdır ki, diş eti problemlerini düzenli kullanımda kökten çözmektedir. Ayrıca kas ağrısı çekenlerin kaslarını gevşetmekte ve kramplarını azaltmaktadır.



Papatya Çayı Neye İyi Gelir?
Doktorlar ve bu konuda deneyimli insanlar tarafından çok sık tavsiye edilen Papatya Çayı Neye İyi Gelir?

Uyku Problemleri: Uyku problemi yaşayan kişilerin sıkıntılarını çözmektedir. Özellikle kas ağrıları ve vücutlarına giren kramplar dolayısıyla uyku uyuyamayan kişilere birebir çözüm sağlamakta ve onları bu durumdan kurtarmaktadır.
İltihapları geçirmekte ve iltihap tutmasını engellemektedir. Sinirden, stresten ve yorgunluktan uyuyamayan kişilerin sinirine, stresine iyi gelmekte ve yorgunluklarını alarak kaliteli bir uyku çekmesine yardımcı olmaktadır. Uyumadan 1 saat önce içilmesi tavsiye edilir.
Mide Problemleri: Gaz sancısını gidererek, özellikle tanı konulmuş mide hastalıkları dolayısıyla oluşan sancılara ve ağrılara iyi gelmektedir. İshal, şişkinlik, kabız, ülser, gastrit, reflü, mide krampları, gaz problemleri gibi rahatsızlıklara birebirdir. Rahatlatıcı etkisi bulunmaktadır.
Regl Sancısı: Özellikle yoğun regl ağrısı çeken ve sağlıksız olduğu için ilaç kullanmak istemeyen kadınlara çok sık tavsiye edilmektedir. Gerçekten de etkisinin hissedildiği bu durumlarda kullanmak, çok sağlıklı olacaktır.
Göz Problemleri: Göz ağrılarını gideren ve zihin açıcı etkisiyle, göz problemlerine iyi gelen bu çay sayesinde, bulanıklık biraz olsun son bulacaktır. Göz yorgunluğu, göz batması ve göz ağrısına son derece iyi gelen bu çay sayesinde çok fazla ilaç kullanmaya gerek kalmayacaktır.
Kas Ağrıları: Kas ağrıları ve kas kramplarına birebir çözüm sağlayan bu çay düzenli kullanıldığı sürece, sırtta oluşan kulunçları da yok edecektir. Ağrısız, sancısız ve krampsız bir uyku için kullanılmalıdır.
İlginizi Çekebilir: Rezene Çayı Faydaları ve Zararları

Papatya Çayı Nasıl Yapılır?


Papatya Çayı Hazırlanışı oldukça kolaydır. Evde kurutulmuş veya dışarıdan alınmış olan bir tatlı kaşığı kuru papatya kaynamış suya atılır ve üzeri kapalı bir şekilde yaklaşık 5 dakika demlenmesi beklenir. Dileyenler sade, dileyenler de üzerine bir çay kaşığı bal ekleyerek çayı tüketir. Fakat içerisine şeker atılmaması, çayın vücuda katkı sağlaması için gereklidir.

Bunun dışında dışarıdan temin edilmiş hazır papatya çayları da kullanılabilir. Kaynatılmış suya hazır papatya çayı atılır ve demlenmesi için bir kaç kez aşağı yukarı oynatılır. Ardından içilmeye hazırdır.
 
Rezene Çayı Faydaları ve Zararları
Muhtemelen rezene çayını defalarca duymuşsunuzdur. Belki de mutfağınızda bile bulunmasına rağmen bugüne kadar kullanma gereği duymadınız. O zaman gelin size rezene çayının ne işe yaradığından, faydalarından bahsedelim. Ayrıca bu yazı sonundan rezene çayı kullanmak isterseniz rezene çayına ait bir çok tarifi yazının sonunda bulabileceksiniz.

Rezene Çayı Ne İş Yarar?
Bilimsel olarak Foeniculum vulgare olarak bilinen rezene, hem tıbbi olarak hem de evlerimizde günlük olarak kullandığımız aromatik bir bitkidir. Anavatanı Akdeniz ve Yakın Doğu olan rezene çayını günümüzde hemen hemen her markette ya da bitkisel ürünler satan yerlerde bulmak mümkün. Rezene tohumunun anason benzeri bir tadı vardır, bu tohumlar ayrıca yağ ve ilaç yapımı için de kulanılırlar.

Bu kadar geniş alanda kullanımı ile ön plana çıkan rezene çayı sağlığınız için de faydalıdır.



Rezene Çayı Neye İyi Gelir?
Rezene çayı, insan sağlığına olan faydaları ile popüler olmuştur. Bu popülerliğini içeriğinde bulunan çeşitli antioksidanlara borçludur. Rezene çayının sağlığınız için olumlu etkilerinden bazıları, sindirimi ve bağışıklık sistemini kuvvetlendirmesidir.

Faydaları özelliklerine ek olarak, A, B-kompleksi, C ve D vitaminleri, amino asitler ve sayısız diğer besin elementleri ile rezene vitamin açısından da gayet zengindir.

Şimdi, rezene çayının faydalarına daha ayrıntılı bakalım…



Rezene Çayı Faydaları
1. Sindirim Sistemine İyi Gelir
Rezene tohumu kasları gevşeterek sindirim sisteminizdeki ağrıyı azaltan safra akışını uyararak sindirminizi iyileştirebilir. Bu yönü ile rezene sindirimi arttırıcı özelliğe sahiptir. Rezene ayrıca vücudunuzda biriken gazın dışarı atılması yolu ile şişkinliğinizi azaltır ve rahatlamanızı sağlar.

Rezene, çok eski yılllardan beri, şişkinliğin hafifletilmesi için kullanılan bir kaç bitkiden biridir.Geleneksel Fars bilim adamlarına göre rezene, şişkinliği hafifletmeye yardımcı olabilecek birkaç bitkisel bileşenden biridir. Ve çok sayıda tıbbi çalışma, rezenenin gastrointestinal sistem sağlığını iyileştirmek için etkili olduğunu göstermektedir.

2. Zayıflamak için Rezene Çayı Kullanın
En çok merak edilen sorulardan biri, rezene çayı zayıflatır mı? Evet, rezene çayı zayıflamanıza yardımcı olur. Rezenenin sindirim sisteminizi iyileştirerek, tükettiğiniz besinleri daha iyi özümsemenizi sağlayarak, tokluk hissinizi artırır ve yeme isteğiniz azaltır. Böylelikle zayıflamanızın önünü açar.

3. Solunum Hastalıklarının Tedavisi için Kullanılır
Mısırda yapılan bir çalışmada rezenenin, solunum hastalıklarını tedavi etmek için yüzyıllardır kullanıldığı ortaya çıkmıştır. Rezene otu, ayrıca üst solunum yollarında aşırı mukoza birikmesinin önlenmesi için de kullanılmaktadır.

Rezene ayrıca, solunum sisteminde ortaya çıkan spazmları yatıştırmaya yardımcı olur. Solunum yollarını temizleyerek daha rahat nefes almanızı sağlar.



Nutritional Geography web sitesine göre rezene akciğerler için son derece faydalı bir bitkidir.

4. Kalp Sağlığınıza İyi Gelir
Karaciğer ve kalp sağlığı arasında, çoğumuzun farkında olmadığı bir bağlantı var. Karaciğer kolesterolün üretildiği ve parçalandığı yerdir. Sağlıkl
 
Moringa Çayı Nedir ve Faydaları Nelerdir?
Moringa çayı, çok besleyici profili ve diğer birçok sağlık yararları ile güçlü anti-enflamatuar, antioksidan ve doku koruyucu etkisi gösteren bir çay çeşididir. Renk olarak matcha çayı ile benzerlik göstermektedir.

Ayrıca horseradish ağacı, ben ağacı veya baget ağacı olarak bilinen Moringa oleifera, Hindistan, Pakistan ve Nepal’de diyabet, kalp hastalığı, anemi gibi hastalıkların tedavisinde ve önlenmesinde kullanılmaktadır. Ayrıca, artrit, karaciğer hastalığı ve solunum, deri ve sindirim bozukluklarına da iyi gelmektedir.

Birçok hastalık için geleneksel bir çare olarak kullanılan moringa çayının bir çok faydası bulunmaktadır.



Moringa Çayı Faydaları
1. Besin Deposu
Moringa çayı, zengin bir vitamin, mineral ve amino asit kaynağıdır. Önemli miktarda A vitamini, C vitamini ve E vitamini içerir; kalsiyum; potasyum; ve protein açısından da zengindir.

2. Serbest Radikallerle Savaşır
Antioksidanlar, serbest radikaller, oksidatif strese neden olan moleküller, hücre hasarı ve inflamasyonla savaşırlar.

Moringanın yaprakları, flavonoidler, polifenoller ve askorbik asit adı verilen antioksidanlar içerir.



Bir çalışmada moringa ekstraktlarının çiçek ve tohumlara göre daha yüksek antioksidan aktivite, serbest radikal temizleme kapasitesi ve lipid, protein ve DNA oksidasyonunun daha yüksek inhibisyonu olduğu bulunmuştur.

Bu, serbest radikallerin vücutta farklı organlardaki hücrelere verdiği zararı ve bozulmayı önleyerek, bunların sağlıklı ve çalışır durumda kalmasını sağlar.

3. İltihapla Savaşır
Enflamasyon diyabet, solunum problemleri, kardiyovasküler hastalık, artrit ve obezite gibi kronik hastalıklara yol açabilir. Moringa, vücuttaki enflamatuar enzimleri ve proteinleri baskılayarak inflamasyonu azaltır ve moringa yaprak konsantrasyonu, hücrelerdeki inflamasyonu önemli ölçüde azaltabilir.

4. Bazı Diyabet Semptomlarını Azaltır
Moringa çayı, şeker ve glikoz seviyelerini düşürmede ve diyabetik hastalarda oksidatif stresi düzenlemede etkili olmuştur, bu da kan şekerini ve kolesterolü düşürdüğü ve hücre hasarına karşı korumayı geliştirdiği anlamına gelir.

5. Kardiyovasküler Sistemi Korur
Moringa çayı, özellikle kan lipid kontrolünde, arterlerde plak oluşumunun önlenmesinde ve kolesterol seviyelerinin düşürülmesinde kalp sağlığı açısından faydalıdır.

6. Beyin Sağlığını Destekler
Moringa, antioksidan ve nöro-güçlendirici aktiviteleri nedeniyle beyin sağlığını ve bilişsel işlevini destekler. Ayrıca Alzheimer hastalığı için uygun ön sonuçlara sahip bir tedavi olarak test edilmiştir.

E ve C vitaminlerinin yüksek içeriği, nöron dejenerasyonuna yol açan, beyin fonksiyonlarını iyileştiren oksidasyonla mücadele eder. Aynı zamanda beyindeki nörotransmitterler serotonin, dopamin ve noradrenalini normalleştirebilir, bu da bellek, ruh hali, organ fonksiyonu, stres ve haz gibi uyaranlara ve ruhsal sağlında, örneğin depresyon ve psikozda önemli bir rol oynar.

7. Karaciğeri Korur
Moringa çayı, yaprak ve çiçeklerinde oksijeni, toksisite ve hasara karşı karaciğeri koruyan yüksek polifenol konsantrasyonları içerir.

Moringa karaciğerin hasar ve fibrozisini azaltabilir ve karaciğerde oksidasyonu tersine çevirebilir. Moringa yağı ayrıca karaciğer enzimlerini normal seviyelere geri döndürerek oksidatif stresi azaltır ve karaciğerdeki protein içeriğini arttırır.

Karaciğer, kan detoksifikasyonu, safra üretimi, fruktoz metabolizması, yağ metabolizması ve besinlerin işlenmesinden sorumludur ve bu fonksiyonları yalnızca karaciğer enzimleri yardımıyla yerine getirebilir, bu yüzden normal seviyelerde kalmaları hayati önem taşır. Örneğin, daha düşük seviyelerde hepatik enzimler kanı filtreleme yeteneğini bozabilir.

8. Antimikrobiyal ve Antibakteriyel Özellikler İçerir
Moringa’nın enfeksiyonlarla savaşan antibakteriyel ve anti-fungal özellikleri vardır. Kan ve idrar yolu enfeksiyonları ve sindirim problemlerinden sorumlu bakterilerin cilt sorunlarına ve enfeksiyonlara neden olan mantar türlerine karşı etkili olmuştur.

9. Yaraların İyileşmesini Hızlandırır
Moringa yaprakları yaralararda iyileşmeyi sağlayan ve pıhtılaşma süresini azaltabilen kan pıhtılaşma özelliğine sahiptir, bu da yaralanmalarda kanamanın durma süresini yani pıhtılaşmayı hızlandırır.

Moringa Çayı Nasıl Kullanılır?
Moringa tozunu çay olarak kullanabilirsiniz. Moringa çayı kullananlar tadının hafif toprak tadına benzediğini söylerler fakat bu tat kesinlikle rahatsız edici değildir.

Ancak, bağışıklık hücrelerinde toksisite gösterdikleri için tohum ekstresi tüketiminden uzak durmak isteyebilirsiniz.

Moringa çayı büyük miktarlarda laksatif etkilere sahip olabilir, sindirim problemlerinden kaçınmak için günde 1 çay kaşığı kadar tüketmeniz önerilmektedir.
 
Çinden Gelen Mucize: Yeşil Çayın Faydaları ve Zararları
Yeşil çay özellikle Çin ve Hidistan’da sıklıkla tüketilen ve bu ülkelere özgü bir çay çeşidi. Günden güne popülerliği artıran yeşil çayın sağlığınız için bir çok faydası vardır. Günümüzde suyun ardından en çok tüketilen 2. içecek olan yeşil çay son zamanlarda popülaritesini iyice artırdı.

Bitkisel çay hariç her türlü çay, camellia sinensis isimli bitkinin kurutulmuş yapraklarından elde edilir. Yaprakların oksidasyon seviyesi ise çay türünü belirlemektedir.

Yeşil çay, okside edilmemiş yapraklardan yapılır ve daha az işlenmiş çay türlerinden biridir. Bu nedenle antioksidan ve polifenol açısından zengindir.



Yeşil çaydaki antioksidanlar ve diğer maddeler, kalbi ve kan damarlarını korumaya yardımcı olabilir.

Polifenoller inflamasyonu ve şişmeyi önleyebilir, kemikler arasındaki kıkırdağı koruyabilir ve eklem dejenerasyonunu azaltabilir. Ayrıca, insan papilloma virüsü (HPV) enfeksiyonları ile savaşabilir ve servikste (servikal displazi) anormal hücrelerin büyümesini azaltabilir.

Yeşil Çayın Faydaları
Yeşil çay ülkemizde giderek daha popüler hale gelmeye başladı. Bu popülerliğin bir kısmında yeşil çay içmenin keyifli olduğunu düşünenlerin katkısı olsa da çoğunluk yeşil çayın faydaları ve sağlığa olan etkisi sebebiyle bu çayı tüketmeyi tercih ediyor.



Yeşil çayın sağlığınıza olan faydaları yeni bir konu değil aslında! Yıllardır Çin’de ve Hindistan’da kanamayı kontrol etmek, yaraları iyileştirmek, sindirime yardımcı olmak, kalp ve akıl sağlığını geliştirmek ve vücut ısısını düzenlemek için kullanılan bir çay türüdür.

Yakın zamandaki çalışmalar yeşil çayın potansiyel olarak kilo verme, karaciğer rahatsızlıklarına, tip2 diyabet ve alzheimera kadar bir çok konuda olumlu etkileri olduğunu göstermiştir.

Kanser Hastalığına İyi Gelir
Ulusal Kanser Enstitüsü‘ne göre, çaydaki polifenollerin, laboratuar ve hayvan çalışmalarında tümör büyümesini azalttığı ve ultraviyole UVB radyasyonunun neden olduğu hasara karşı olumlu etkiye sahip olduğu gösterilmiştir.

Yeşil çay tüketiminin yüksek olduğu ülkelerde, kanser oranlarının daha düşük olduğu gözlemlenmiş fakat tek başına bu etkinin yeşil çaydan mı kaynaklandığı henüz netleşmemiştir.

Bazı çalışmalar ayrıca yeşil çayın aşağıdaki kanser türlerine olumlu etkileri olduğunu göstermiştir:

Meme Kanseri
Yumurtalık Kanseri
Mesane Kanseri
Bağırsak Kanseri
Gırtlak Kanseri
Akciğer Kanseri
Mide Kanseri
Cilt Kanseri
Yapılan araştırlamalar göre, yeşil çaydaki kanserli hücreleri öldürmeye ve büyümelerini engellemeye yardımcı olan etkenin yüksek polifenol seviyesi olduğuna inanılmaktadır.

Kalp Sağlığınız için Faydalıdır
Amerikan Tabipler Birliği Dergisi’nde yayınlanan 2006 tarihli bir çalışma, yeşil çay tüketiminin, kardiyovasküler hastalıklar da dahil olmak üzere tüm nedenlere bağlı olarak azalan mortalite ile ilişkili olduğu sonucuna varmıştır.

Çalışma, 1994’ten başlayarak, 11 yıl boyunca 40 ila 79 yaşları arasında,günde en az 5 bardak yeşil çay içen, 40.000’in üzerinde Japon katılımcı ile yapılmış ve araştırma sonucunda günde bir fincan çay içenlere göre daha az ölüm riskine (özellikle kardiyovasküler hastalık) sahip oldukları belirlenmiştir.



Yeşil çay, özellikle kardiyovasküler sistem üzerinde çok sayıda koruyucu etki gösterdiği düşünülen kateşinler, polifenolik bileşikler içerir.

İlginizi Çekebilir: Kalbe iyi Gelen Besinler ve Faydaları
Kolesterole İyi Gelir
2011 yılında yayınlanan çalışmalar, yeşil çayın içecek veya hap olarak tüketilmesinin LDL veya “kötü” kolesterolde etkili olduğunu ortaya çıkarmıştır.

Tip 2 Diyabet Gelişimini Azaltır
Yeşil çay ve diyabet arasındaki ilişki ile ilgili çalışmalar çok net olmamakla birlikte, yapılan araştırmalarda sıklıkla yeşil çay tüketenlerin, tükeymeyenlere göre tip 2 diyabet risk seviyesinde azalma olduğu görülmüştür.

Zayıflamaya Yardımcı Olur
Yeşil çay, aşırı kilolu kişilerde az da olsa kilo vermeye yardımcı olabilir. Buna ek olarak hali hazırda bir diyet programı uygulamaktaysanız, diyet listenize yeşil çayı da ekleyerek zayıflamanızı hızlandırabilirsiniz.

Cilt Hastalıklarına Karşı Etkilidir
2007 yılında yapılan bir çalışma, yeşil çayın sedef ve kepek gibi cilt hastalıkları için yeni bir tedavi olarak vaat edilebileceği sonucuna varmıştır. Araştırmacılar, enflamasyon ve cilt hücrelerinin aşırı üretimi nedeniyle sıklıkla kuru, kırmızı olan ciltlerin, yeşil çay ile tedavi edilmesi ile deri hücrelerinin daha yavaş büyümesini ve hücrelerin yaşam döngülerini düzenleyen bir genin oluştuğunu gözlemlemiştir.

Hafızanızı Güçlendirir
Psikofarmakoloji dergisinde yayınlanan araştırmalar, yeşil çayın beynimizin bilişsel işlevlerini, özellikle de hafızayı kuvvetlendirme konusunda etkisi olduğunu kanıtlamıştır.

Ayrıca yeşil çayın demans gibi nöropsikiyatrik bozukluklarla ilişkili bilişsel bozuklukların tedavisinde umut verici olabileceği de belirtilmiştir.

Alzheimerı Riskini Azaltır
2011’de yayınlanan bir çalışmada, araştırmacılar, Alzheimer hastalığında önemli bir proteini nasıl etkilediğini görmek için, sindirildikten sonra kullanılabilir kolon yeşil çay ekstresi bileşeninin etkisini test ettiler. Çalışma sonucunda yeşil çayın alzheimer riskini azaltabilceği gözlemlenmiştir.

Yukarıda saydığımız yeşil çayın faydaları dışında çayın ek faydaları da diş boşluklarını, stres, kronik yorgunluğu, cilt rahatsızlıklarını tedavi etmede ve iltihabı azaltarak artriti önlemede yardımcı olmasıdır.





Yeşil Çayın Zararları Var Mıdır?
Yeşil çay, normal sevilerde tüketilirse herhangi bir yan etki veya zararı yoktur.

Bazı insanlarda yeşil çay mide rahatsızlığına ve kabızlığa neden olabilir. Yeşil çay ekstrelerinin nadir durumlarda karaciğer ve böbrek problemlerine neden olduğu da kullananlar tarafından bildirilmiştir.

Yeşil çayı, uzun süreli veya yüksek dozlarda kullanıyorsanız, içeriğine bulunan kafein yüzünden çeşitli yan etkilere sebep olabilir. Bu yan etkiler hafif ila ciddi arasında değişebilir ve baş ağrısı, sinirlilik, uyku problemleri, kusma, ishal, düzensiz kalp atışı, titreme, mide ekşimesi, baş dönmesi, kulaklarda çınlama, konvülsiyonlar ve kafa karışıklığı olabilir. Yeşil çay ayrıca yüksek dozlarda kullanıldığında karaciğer hasarı ile bağlantılı bir kimyasal içerir.

Yazımızda da görüldüğü gibi normal seviyelerde, aşırıya kaçmadan, yeşil çay tüketilmesinin sağlığa bir çok faydası bulunmaktadır. Siz de yeşil çayı alışkanlıklarınız arasına katarak kendiniz için bir iyilik yapabilirsiniz.

Sağlıkla kalın.
 
Vitamin Nedir: Vitaminler ne işe yarar ve nelerde bulunur?
Vitaminler, yaşamımızı sürdürmek için ihtiyaç duyduğumuz organik bileşiklerdir. Vitamin kaynaklarımızın çoğunu besinler oluşturmakla birlikte vitamin hapları ile de vitamin takviyesi yapılabilir.

Vitamin desteğine ihtiyaç duymamızın sebebi vitaminlerin vücudumuz tarafından üretilememesidir.

Her organizmanın farklı vitamin gereksinimleri vardır. Örneğin, insanların C vitamini veya askorbik asit tüketmesi gerekir, ancak köpeklerin buna ihtiyacı yoktur. Köpekler kendi ihtiyaçları için yeterli C vitamini üretebilir veya sentezleyebilir, ancak insanlar yapamazlar.



D vitamini ihtiyacımız için en önemli kaynak ise güneştir. D vitaminini besinlerden ihtiyacımız olan kadar alamamız sebebiyle güneş ışığı en büyük D vitamini kaynağıdır.

Farklı vitaminlerin farklı rolleri vardır ve bunlar farklı miktarlarda gereklidir.

Bu makale, vitaminlerin ne olduğunu, ne iş yaradıklarını ve hangi besinlerden hangi vitaminleri alabileceğimizi açıklamaktadır. Her tip vitamin hakkında daha fazla bilgi için linkleri takip edebilirsiniz.





Vitaminler Hakkında Genel Bilgiler

İşte vitaminler hakkında bazı önemli noktalar. Daha fazla detay ve destekleyici bilgi ana makaledir.

• Bilinen 13 vitamin çeşidi vardır.
• Vitaminler ya suda çözünür ya da yağda çözünür.
• Yağda çözünen vitaminler vücutta suda çözünenlerden daha kolay saklanır.
• Vitaminler daima karbon içerir, bu yüzden “organik” olarak tanımlanırlar.
• Besinler en iyi vitamin kaynağıdır, ancak vücudunuz için gereken vitamini yeterince alamıyorsanız doktor tavsiyesi ile vitamin takviyesi alabilirsiniz.

Vitamin Nedir?
Meyve ve sebzeler, en iyi vitamin kaynaklarıdır.

Vitamin, besinlerde bulunan bir grup organik maddeden biridir. Vitaminler metabolizmamız için gereklidir. Herhangi bir vitamin eksikliği sağlık sorunları ile karşı karşıya kalmamıza sebep olabilir.

Kaç Çeşit Vitamin Vardır?
Vitamin ailesinde yağda çözülen ve suda çözülen olmak üzere 13 çeşit vitamin bulunmaktadır. Yağda çözünen vitaminler, A, D, E ve K, suda çözünen vitaminler ise B-kompleks grubu ve C vitaminidir.

Yağda Çözünen Vitaminler ve Suda Çözünen Vitaminler



Vitaminler, çözünme tipi açısından ikiye ayılır. Yağda çözünen vitaminler ve suda çözünen vitaminler.

Yağda Çözünen Vitaminler
Yağda çözünen vitaminler, vücudun ve karaciğerin yağ dokularında depolanır. A, D, E ve K vitaminleri yağda çözünürdür. Bunlar suda çözünen vitaminlerden daha kolay depolanır ve vücutta günlerce ve bazen de aylarca saklanabilir.

Yağda çözünen vitaminler, yağların veya lipitlerin yardımıyla bağırsak yoluyla emilir.

Suda çözünen vitaminler
Suda çözünen vitaminler vücutta uzun süre kalmaz. Vücut onları depolayamaz ve çok geçmeden idrarla atılır. Bu nedenle suda çözünen vitaminlerin yağda çözünenlerden daha sık takviye olarak alınması gerekir. C vitamini ve tüm B vitaminleri suda çözünürdür.

Vitamin Çeşitleri ve Özellikleri
A vitamini
A vitamini Türevleri: Retinol ve beta karoten olmak üzere iki çeşittir.
Yağda çözünebilir.
A vitamini eksikliği durumunda gece körlüğü ve keratomalazi oluşabilir, bu durum korneanın kurumasına sebep bir rahatsızlıktır.
A vitamini nelerde bulunur: Karaciğer, havuç, brokoli, tatlı patates, tereyağı, lahana, ıspanak, balkabağı, lahana, bazı peynirler, yumurta, kayısı, kavun karpuz ve süt.


B vitamini
B vitamini Türevi: Tiamin
Suda çözünür.
B vitamini eksikliği, beriberi hastalığına ve Wernicke-Korsakoff sendromuna neden olabilir.
B vitamini nelerde bulunur: maya, tahıllar, ayçiçeği, kahverengi pirinç, tam tahıllı çavdar, kuşkonmaz, lahana, karnabahar, patates, portakal, karaciğer ve yumurta.
Vitamin B2
B2 vitamini türevi: Riboflavin
Suda çözünür
B2 vitamini eksikliği deri hastalıklarına neden olabilir.
B2 vitimini nelerde bulunur: kuşkonmaz, muz, hurma, bamya, süzme peynir, süt, yoğurt, et, yumurta, balık ve
taze fasulye.
B3 vitamini
B3 vitamini türevleri: Niasin, niasinamid.
Suda çözünür.
B3 vitamini eksikliği, diyare, dermatit ve zihinsel rahatsızlıklar ile birlikte pellegra hastalığına neden olabilir.
B3 vitamini nelerde bulunur: Karaciğer, kalp, böbrek, tavuk, kırmızı et, balık (ton balığı, somon), süt, yumurta, avokado, hurma, domates, yapraklı sebzeler, brokoli, havuç, tatlı patates, kuşkonmaz, fındık, kepekli tahıllar, baklagiller , mantarlar.
B5 vitamini
B5 Vitamini Türevi: Pantotenik asit
Suda çözünür.
B5 vitamini eksikliği, paresteziye veya vücutta batmalara neden olabilir.
B5 vitamini nelerde bulunur: etler, tam tahıllar, brokoli, avokado, arı sütü ve balık yumurtası.
B6 Vitamini
B6 vitamini türevleri: Piridoksin, piridoksamin, piridoksal.
Suda çözünür.
B6 vitamini eksikliği anemiye sebep olabileceği gibi sinir sistemi hastalıklarına da yol açabilir.
B6 vitamini nelerde bulunur: et, muz, tam tahıllar, sebzeler ve fındık.


B7 Vitamini
B7 vitamin türevi: biyotin
Suda çözünür.
B7 vitamini eksikliği, dermatite veya enterite veya bağırsak iltihabına neden olabilir.
B7 vitamini nelerde bulunur: yumurta sarısı, karaciğer, bazı sebzeler.
B7 Vitamini, Biotin Nedir ve Nelerde Bulunur?

Vitamin B9
B9 vitamini türevleri: Folik asit, folinik asit
Suda çözünür.
B9 vitaminin eksikliği, hamilelik esnasında doğum kusurlarına neden olabilir. Hamile kadınlar hamile kalmadan önce 1 yıl boyunca doktor tavsiyesi ile folik asit takviyesi takviyesi almalıdır.
B9 vitamini nelerde bulunur: yapraklı sebzeler, baklagiller, karaciğer, ekmek mayası.
Folik Asit Nedir ve Faydaları Nelerdir?

B12 vitamini
B12 vitamini türevleri: Siyanokobalamin, hidroksokobalamin, metilkobalamindir.
Suda çözünür.
B12 vitamini eksikliği, megaloblastik anemiye neden olabilir, bu durum kemik iliğinin olağandışı büyük, anormal, olgunlaşmamış kırmızı kan hücreleri ürettiği bir durumdur.
B12 vitamini nelerde bulunur: balık, kabuklu deniz ürünleri, et, kümes hayvanları, yumurta, süt ve süt ürünleri, bazı güçlendirilmiş tahıllar ve soya.
Vejetaryenlerin B12 takviyeleri almaları tavsiye edilir.

C vitamini
C vitamini türevi: askorbik asit.
Suda çözünür.
C vitamini eksikliği,megaloblastik anemiye neden olabilir.
C vitamini nelerde bulunur: Portakal, greyfurt, mandalina, limon, kivi, kavun, çilek, yaban mersini, maydanoz, yeşil biber, kırmızı biber, kuşburnu, roka, karnabahar, papaya, brokoli, taze fasulye, tatlı patates, bezelye, soğan.


D vitamini
D vitamini türevleri: Ergokalsiferol, kolekalsiferol.
Yağda çözünür.
D vitamini eksikliği, rikets ve osteomalazi veya kemiklerin erimesine neden olabilir.
D vitamini nelerde bulunur: Güneş ışığından veya diğer kaynaklardan ultraviyole B (UVB) maruz kalmak, D vitamininin cilde üretilmesine neden olur. Ayrıca yağlı balıklarda, yumurtalarda, sığır karaciğerinde ve mantarlarda bulunur.
D Vitamini Nedir ve Hormonlar Üzerindeki Etkileri Nelerdir?



E vitamini
E vitamini türevleri: Tokoferoller, tokotrienoller
Yağda çözünür.
E vitamini eksikliği nadir görülmekle birlikte yeni doğan bebeklerde hemolitik anemiye neden olabilir. Bu durum alyuvarların (kırmızı kan hücrelerinin) normal ömürlerini tamamlamadan yıkıma uğrayarak kan dolaşımından uzaklaşması durumudur.
E vitamini nelerde bulunur: Kivi, badem, avokado, yumurta, süt, fındık, yeşil yapraklı sebzeler, bitkisel yağlar, tahıllar.
K vitamini
K vitamini türevleri: K1 vitamini (filokinon) ve K2 vitamini (menakinon), K3 vitamini (menadion).
Yağda çözünür.
K vitamini eksikliği, vücutta kanamalara sebep olabilir.
K vitamini nelerde bulunur: yeşil yapraklı sebzeler, avokado ve maydanoz.
 
Oil Pulling-Ağızda Yağ Çekme Zararları ve Yan Etkileri
Hepimizin bildiği gibi, ağızda yağ çekme yönteminin sağlığa bir çok faydası bulunmaktadır. Oil pulling olarak da bilinen bu yöntem, ağzınızda yağ tutarak, yağda çözünen vücutta bulunan bakterilerden ve toksinlerden kurtulabileceğiniz, böylece ağız ve genel sağlığınıza faydalı olan bir yöntemdir.

Bu yöntemin vücudunuza bir çok faydası varken, Ağızda yağ çekme (Oil Pulling) yönteminin zararları da bulunmaktadır.

(Oil Pulling) Ağızda Yağ Çekme Zararları ve Yan Etkileri
Ağız Kuruluğu
Ağızda yağ çekmek, çoğu zaman boğaz kuruluğunu engellediği gibi bazı zamanlar boğaz kuruluğuna sebep olabilir. Ağız sağlığınız için uyguladığınız bu yöntemi sürekli uygulamak, ağız kuruluğuna sebep olmaktadır. Bunun sebebi ise, ağzınızda bulunan salgının yağ ile karışması sonucu, tükürük yolu ile atılması ve bunun da ağız kuruluğuna sebep olmasıdır.



Lipoid Pnömoni
Yağ çekmenin en önemli yan etkilerinden biri lipoid pnömonidir. Oil pulling uygulamasına yeni başladıysanız en çok dikkat etmeniz konuların başında lipoid pnömoni gelmektedir. Doğru uygulanmayan yöntem, ağzınızda bulunan bakteri ve toksinleri teneffüs etmenizle oluşur. Bu durumu engellemek için oil pulling uygulaması esnasında yağ yutmamaya özen göstermelisiniz.

İshal
Yağ çekme, mide veya ishal rahatsızlıklarına yol açabilir. Yine, uygulama esnasında, yağı yutmanız sebebiyle bakteriler sindirim sisteminize ulaşarak, ishale sebebiyet verebilir.

Balgamlı Öksürük
Yağ çekme yöntemi uygulayanlar tarafından bildirilen şikayetlere göre, 10-15 dakika boyunca uygulanan bu yöntem sonucu, ağzınızda bulunan salgının yoğunlaştığı görülmüştür. yoğunlaşır. Bu yoğunlaşma ise, balgama ve öksürüğe sebebiyet olmaktadır.



Mide bulantısı ve Kusma
Oil pulling aç karnına yapıldığı zamanmide bulantısına sebep olabilir. Yağ çekme yöntemini uygulayan bazı kullancılar bulantıdan şikayet etmişlerdir. Yöntemi uygularken az miktarda mide bulantısı olabilir. Aşırı mide bulantısı yaşıyorsanız, ağızda yağ çekme sizin için uygun olmayabilir.

Akşamdan Kalma Hali
Özellikle hindistan cevizi yağı ile yağ çekme işlemi yapıyorsanız, akşamdan kalma hissiyatı yaşayabilirsiniz. Bunun sebebi, yağda bulunan orta zincirli trigliseritlerdir.

Mide Krampları
Yağ çekerken kullandıkları yağa karşı alerjisi olan bazı insanlar var. Kullanılan en yaygın yağlar, aspir, susam, hindistancevizi, zeytin ve ayçiçeği. Bu yağlardan herhangi birine karşı alerjiniz varsa, yağ çekme işlemi sonrasında mide krampları oluşabilir.

İştah Kaybı
Yağ çekme yönteminin yan etkilerinden biri iştah kaybıdır. Bu yöntemi uygulayanlar, oil pulling işlemini uyguladıktan sonra yemek yemekten çekindikleri için psikolojik bir faktör olarak ortaya çıkar. Buna ek olarak, yağ çekme işlemini uyguladıktan sonra metabolizmik olarak iştay kaybı da olabilmektedir.

Çene Kasılması
Yağ çekmenin yan etkilerinden biri de çene kasılmasıdır. Ağızda yağ çekme işlemi, yağın 10-15 dakika ağzınızda çalkalanması şeklinde uygulandı için bu esnada çenenizde kasılma oluşabilir. Bu durum geçici olmakla birlikte çok fazla ağrı hissetmeniz durumunda işlemi durdurmanız önerilmektedir.

Grip Semptomları
Oil pulling işleminden sonra ani grip benzeri semptomlar yaşayabilirsiniz. Bunun nedeni, yağ çekme işlemi esnasında bakterilerin metabolizmanıza etkilemesidir. Bu bakterilere karşı bağışıklık sisteminizin harekete geçmesi sonucu grip benzeri belitiler hissedebilirsiniz ve bu gayet normaldir. Belirtilerin aşırı olduğunu düşünüyorsanız yöntemi uygulamayı bırakmalı ve doktorunuza danışmalısınız.

Yüz yıllardır insanlar tarafından uygulanan yağ çekme diğer bir adı ile oil pulling yöntemi, vücudumuz için bir çok fayda sağlarken yukarıda bahsettiğimiz gibi yan etkilere de sebep olur. Yöntemi uygulamadan önce veya uygularken ağızda yağ çekmenin zararlarını da dikkate almanızı ve uygulamaya karar vermenizi tavsiye ederiz.
 
Sağlıklı Kilo Vermenin Yolları: 3 Basit Yöntemle Zayıflayın
Çok hızlı kilo vermenin bir çok yolu olmasına rağmen önemli olan sağlıklı kilo vermenin yollarını bilmektir. Piyasada bulunan bir çok diyet planını uygularken ya yeterince beslenemez ya da yaptığınız diyetten tatmin olmazsınız. Özellikle de iradeniz zayıf ise uyguladığınız diyetlerden hemen vazgeçersiniz.

Burada bahsedeceğimiz bir diyet planı değil, genel anlamda nasıl sağlıklı beslenmeniz gerektiğidir. Sağlıklı kilo vermenin yolları diyince akla bir çok yöntem gelmesine rağmen bu yöntemlerden en basit 3’ünü sizler için özetleyeceğiz.

Sağlıklı Kilo Vermenin Yolları
İştahınızı önemli ölçüde azaltın.
Aç kalmadan kilo verin.
Metabolizmanızı geliştirin.
Şeker ve Nişastayı Hayatınızdan Çıkarın
Sağlıklı kilo vermek için, en önemli kısım şeker ve nişasta (karbonhidratlar) üzerinde kesinti yapmaktır. Bunu yaptığınızda, açlık seviyeniz düşer ve daha az kalori tüketirsiniz. Böylelikle vücudunuz karbonhidratı enerji için yakmak yerine, depolanmış yağları yakmaya başlayacaktır.



Karbonhidratı kesmenin bir diğer yararı, böbreklerin vücudunuzdan fazla sodyum ve su atmasına neden olarak insülin seviyesini düşürmesidir. Bu, şişkiliği azaltacaktır.

Bu şekilde yemek yiyerek bir haftada , hem vücutta hem de su ağırlığınızda 5 kilo (bazen daha fazla) kaybetmek mümkündür.

Karbonhidratı eksilterek, beslenme alışkanlığınızı değiştirebilirsiniz. Böylelikle daha az kalori tüketmeye başlayacaksınız. Bu sayede otomatik olarak kilo kaybetmeniz kaçınılmaz olacaktır.



Protein, Sebze ve Yağ ile Beslenin
Yediğiniz besinlerin her biri bir protein kaynağı, bir yağ kaynağı ve düşük karbonhidratlı sebzeleri içermelidir. Diyetinizi bu şekilde oluşturmak, karbonhidrat alımını günde 20 ila 50 gram aralığına otomatik olarak getirecektir.

Protein Kaynakları

Et: Sığır eti, tavuk, kuzu, vb.
Balık ve Deniz Ürünleri: Somon, alabalık, karides vb.
Yumurta
Yüksek proteinli diyetler aynı zamanda yeme istiğiniz ve obsesif düşünceleri % 60 oranında azaltabilir, gece yarısı atıştırma isteğini yarı yarıya azaltabilir ve otomatik olarak günde 441 kalori daha az almanızı sağlar ve sadece diyetinize protein ekleyerek bunu gerçekleştirebilirsiniz.

Kilo vermek söz konusu olduğunda, protein besinlerin kralıdır.

Düşük Karbonhidratlı Sebzeler

Brokoli
Karnıbahar
Ispanak
Domates
Lahana
Brüksel lahanası
Pazı
Marul
Salatalık
Tabağınızı bu düşük karbonhidratlı sebzelerle doldurmaktan çekinmeyin.

Çoğunlukla et ve sebzeye dayalı bir diyet, sağlıklı olmanız için gereken tüm lif, vitamin ve mineralleri içerir.

Yağ Kaynakları

Zeytin yağı
Hindistancevizi yağı
Avokado yağı
Tereyağı
Günde 2-3 öğün yemek yiyin. Öğleden sonra acıkmış hissedersiniz, ara öğün yapabilirsiniz.

Hem düşük karbonhidrat hem de az yağlı beslenirken, yağ tüketmekten korkmayın.
 
Zayıflama Nedenleri: Ani Kilo Kaybı Belirtileri
Genellikle kilo almak kişiler için daha büyük bir sorun olsa da nedensiz yere zayıflamak da çeşitli hastalıkların habercisi olabilir. Zayıflama nedenleri, kişinin metabolizmasına göre farklılık gösterse de kısa sürede aşırı kilo kaybı yaşıyorsanız doktora görünmek sizin için doğru bir tercih olacaktır.

Zayıflama nedenleri için net bir çıkarım yapılamasa da aşağıdaki hastalıklar kilo kaybınızın sebebi olabilir.

Zayıflama Nedenleri
1. Yetersiz Beslenme
Özellikle hastanede yatan hastaların maruz kaldığı yetersiz beslenme durumu, hastalar için aşırı kilo kaybı riski oluşturmaktadır. Yetersiz beslenme uzun sürerse, kişinin sağlığı üzerinde açıklanamayan kilo kaybı da dahil olmak üzere olumsuz etkilere neden olabilir. Yaşlılar ilaç veya doğal iştah kaybı nedeniyle risk altındayken, dengesiz beslenme de zayıflama nedenleri arasındadır. Yetersiz beslenmeyi önlemenin en iyi yolu, protein, yağ ve karbonhidratların doğru karışımı ile iyi dengelenmiş besinler tüketmektir.



2. Kas Kaybı (Sarkopeni)
Araştırmalar, yaşlıların yaklaşık yüzde 45’inin kas kaybına uğradıklarını ve kas sağlığını korumayı ihmal ettiklerini göstermektedir. Açıklanamayan kilo kaybı sonucunda, güç, enerji ve hareket kabiliyetinin azalmasına sarkopeni denir.

Kas kaybını önlemenin ve tedavi etmenin en iyi yollarından biri:

Beslenme alışkanlıklarınız arasına daha fazla protein ve D vitamini içeresen besinler eklemektir. Yeni kas oluşumu için protein olmazsa olmazlardandır, protein ağırlıklı beslenirken aynı zamanda antreman da yapılırsa kas erimesinin de bir nebze de olsa önüne geçilmiş olacaktır.



Kanser
Kanser genel olarak zayıflama nedenleri arasındadır, ancak açıklanamayan kilo kaybına yol açtığı bilinen akciğer, pankreatik, safra ve kolon gibi çeşitli kanser türleri vardır. Anormal derecede yayılan kanserli hücreler kontrolsüzleşir, metabolizmanızı hızlandırır ve kilo kaybına neden olan kaynaklarını kullanarak tüm vücudunuzu yıpratır. Kanser tedavisi de zayıflama nedenleri arasındadır. Radyasyon ve kemoterapi genellikle iştahta azalmaya neden olur ve bulantı, kusma ve yemek yemeyi engelleyen ağız yaraları gibi yan etkilere yol açabilir.

Hipertiroidi
Açıklanamayan kilo kaybı tiroid probleminin işaretlerinden biri olabilir. Graves hastalığı olarak da bilinen hipertiroidizm, tiroid bezinin aşırı miktarda tiroid hormonu üretmesine neden olan bir tür otoimmün hastalıktır, bu da metabolizmanın vücudun tükettiği miktardan daha fazla kalori yakmasına neden olur. Hipertiroidizm nedenleri arasında Hashimoto tiroiditi, radyasyon tedavisi, gebelik ve iyot eksikliği bulunmaktadır.

HIV ve AIDS
AIDS olarak da bilinen edinsel immün yetmezlik sendromu, immün yetmezlik virüsünün (HIV) neden olduğu kronik, potansiyel olarak yaşamı tehdit eden bir hastalıktır. HIV, vücudunuzun besinleri emmesini zorlaştırabilir, bu da yetersiz beslenmeye neden olur ve iştahın azalmasına neden olabilir. HIV veya AİDS için bir çare yokken, hastalığın ilerlemesini önemli ölçüde yavaşlatacak ve sağlıklı bir yaşam sürdürebilmenizi sağlayan ilaçlar da bulunmaktadır.

Peptik Ülser Hastalığı
Peptik ülserler, midenin iç tabakasında ve ince bağırsağın üst kısmında gelişen açık yaralardır. Acıya neden olur ve asit üretimini artırır. Peptik ülser hastalarının yaşadığı mide ağrısı iştah azalmasına sebep olmaktadır. Farklı ilaçlarla kombinasyon halinde yaşam tarzı değişiklikleri, hastalığın ve onunla ilişkili kilo kaybının tedavi edilmesinin en iyi yoludur.

Depresyon
Muhtemelen depresyonun çoğu şeyde kalıcı bir hüzün hissi ve ilginin kaybolmasına neden olan bir duygudurum bozukluğu olduğunu biliyorsunuzdur. Kilo alımının depresyonla ilişkili ortak bir semptom olduğunu da biliyor olabilirsiniz, fakat aynı zamanda kilo kaybına da yol açabilir. Tek bir depresyon nedeni olmamakla birlikte, birçok vaka ilaç ve tedavi ile etkin bir şekilde tedavi edilebilir – bazı antidepresanlar da kilo kaybının önlenmesini sağlayabilir.

Şeker Hastalığı
Genellikle diyabet, kilo alımı veya obezite ilişkilendirilmesine rağmen, kilo kaybına da sebep olabilir. Vücut yeteri kadar insülin üretemediğinde, glikoz enerji olarak kullanılmak üzere kan dolaşımına girmez. İnsülin yetmezliği olduğunda, vücut yağ ve kasları enerji için yakmaya başlayarak genel vücut ağırlığında bir azalmaya neden olabilir. Açıklanamayan kilo kaybının sorumlusunun şeker hastalığı olduğunu düşünüyorsanız, doktorunuza danışmanızı tavsiye ederiz.

Parazitler
Parazitler vücuttaki besinleri emerek çoğalırlar. Azalan iştah ve kilo kaybına sebep olabilirler, ancak vücudunuzda bulunan parazitleri çoğu zaman farketmeyebilirsiniz. Vücudunuzda parazit bulunuyorsa, bulantı, kusma ve ishal oluşumuna sebep verebilirler ve bu belirtilerde kişilerde aşırı kilo kaybına sebep olur.

İlginizi Çekebilir:Yeme Bozuklukları ve Tssb Nedir?

Addison Hastalığı
Bir kişi Addison hastası olduğu zaman, böbreküstü bezleri zarar görür ve stres hormonu kortizolü yeterli miktarlarda üretemez. Eğer stresli olursanız, vücudunuz yeterli kortizol üretemediği için mücadele eder, bulantı, baş dönmesi sebebiyet verebilir. Vücudunuzun verdiği bu yanıt, kilo kaybına sebep olabilecek belirtilerin oluşmasına sebep olacaktır.
 
Simetri Hastalığı(OKB) Belirtileri ve Tedavisi
Simetri hastalığı, obsesif kompulsif bozukluk (OKB) türlerinden biridir. Simetri takıntısı olan kişiler, belirli nesnelerin konumu ve düzeni üzerinde takıntı yapmaya müsait olurlar ve doğru şekilde hizalanmayan ya da bir şekilde eksik olan nesneler ile karşılaşıldığında rahatsızlık hisseder.

OKB hastalığı olan kişiler, yazdıkları kelimeler istenmeyen bir şekilde ortaya çıktığında veya çizgide mükemmel bir uyum görmedikleri zaman bu durumu takıntı haline getirebilirler.

Kişinin simetri hastlığından muzdarip olması, öğeleri yeniden düzenlemeye yönelik güçlü çabalar yaşamasına ve nesneleri mükemmel bir şekilde konumlandırmaya çalışmak için zaman harcamasına sebep olacaktır. Bu tür davranışlar, arkadaşları ve sevdikleri için sinir bozucu ve mantıksız gözükse de, obsesif kompulsif bozukluk yaşayan hastalar için gayet mantıklı bir durumdur.



Simetri Hastalığı ve Obsesif Kompulsif Bozukluk
Simetri olan insanlar genellikle daha erken bir yaşta, OKB’nin diğer alt tiplerini yaşayanlara göre teşhis edilir. OKB’nin bu formuna sahip birçok insan mutsuz ve çaresiz hissetmektedir, çünkü bu durumdan nefret etmelerine rağmen, bu davranışları durdurmaya çalıştıklarında ortaya çıkan yoğun kaygı, durumu kontrol altına almalarını güçsüzleştirir. Diğerleri davranışlarının ve meşguliyetlerinin gerekli, mantıklı ve uygun olduğunu düşünüyor.

Simetri hastalarında meydana gelen bazı yaygın obsesyonlar şunlardır:

• Evde ya da işte bir nesne düzgün değilse bir şeylerin olacağından endişe duymak (kitaplıktaki kitaplar gibi)
• Asimetri sebebiyle yoğun anksiyete
• Denge için aşırı ihtiyaç, her bir ayağa aynı miktarda baskı yapmak gibi.



Simetri Hastalığı ve OKB’nin Ortak Yönleri
OKB’si olmayan insanlar da simetriyi severler ve bunu cazip bulurlar, ancak OKB’si olanlar bu konuda son derece titiz ve saplantılı olurlar. Bu nedenle, simetriden muzdarip bireylerin, obsesif kompulsif bozukluk hastalığınnda muzdarip olması sık sık görülen bir durumdur.

Simetri OKB’sinde meydana gelen bazı yaygın komplikasyonlar şunlardır:

• Sayfadaki her satırdaki kelimelerin tam sayısını yazmak ve kelimeleri doğrudan simetrik tutmak
• El yazısında görünür kusur veya asimetri oluşmayana kadar sözcük ve harflerin yeniden yazılması
• Dolapta elbiselerini veya ayakkabılarını belli bir şekilde düzenlemek
• Simetrik geometrik şekillere sahip alanlardan kaçınmak, böylece kenarlarını gözleriyle izlemeye mecbur hissetmemek

Obsesif Kompülsif Bozuklukların Nedenleri
OKB hastalıklarının kaynağı hakkında net bir şey söylenemese de iki tane olası nedeni vardır:

Biyolojik Faktörler: Beyinde bulunan bazı anormallikler simetri hastalığı (OKB hastalıklarına) sebep oluyor olabilir. Beyin ameliyatı geçiren bazı OKB hastalarının takıntılarından kurtulmaları bu teoriyi destekliyor.

Serotonin Teorisi: Serotonin hormonunun düşük seviyede olmasının OKB hastalığını tetiklediği de düşünülmektedir. Bunun sebebi serotonin hormonunun miktarını artıran ilaçlar tüketen bazı OKB hastalarında belirtilerin azaldığının görülmesidir.

OKB’nin Diğer Nedenleri
Genetik yatkınlık
Doğum sonrası dönem
Çevresel faktörler
Tacize uğramak
Hastalıklar
Çocuk doğurmak
Evde ve yaşam koşullarında değişiklikler yapmak
Simetri Hastalığı Tedavisi
Simetri hastalığı olan kişiler obsesif kompulsif bozukluk tedavisinde uzmanlaşmış bir psikologdan ya da psikiyatrdan destek almalıdır. Aldığınız destek sonucunda doktorunuz durumun psikolojik mi yoksa genetik mi olduğu konusunda teşhisini ortaya koyabilecek ve tedavi yöntemi konusunda kararını verecektir.

OKB tedavisi psikolojik tedavi ile çözülebileceği gibi, ilaç kullanımına da gerek olabilir. OKB’de hastalık belirtilerini giderecek doğru ilaç seçimini yapana kadar birden fazla ilaç kullanmanız gerekebilir. Tedavinizin tahmininizden daha uzun sürmesi olağan bir durumdur.

Tedavi sürecinde hastalığınızın iyiye gittiğini düşünseniz bile doktorunuza danışmadan ilacınızı kesmemenizi tavsiye ederiz. İlacı erken bırakmanız belirtilerinizin tekrarlanmasına sebep olabilir. Dolayısıyla tedaviyi bırakmak, doz aşmak, alım atlamak kopukluk sendromu gibi yan etkiler doğurabilir. Doktorunuz dozajı yavaş yavaş düşürecektir.
 
Sağlıklı Yaşam: Fiziksel ve Ruhsal Sağlığınıza İyi Bakın
Ne kadar sağlıklısın? Sağlıklı bir diyetin var mı? Düzenli olarak egzersiz yapar mısın? Günde en az 8 bardak su içiyor musun? Her gün yeterince uyuyor musun? Sağlıklı yaşam hayatınızda ne kadar yer ediyor?

Vücudumuz bizim en önemli hazinemiz ve onunla ilgilenmemiz gerekiyor. Vücudunuzu hayatınız boyunca yaşayayacağınız bir kabuk gibi düşünün, bu kabuğu ne kadar iyi kullanırsanız ömrünüz o kadar uzun olacaktır.

Bugün, hayati organlarınız sağlıklı olabilir, ancak yarının garantisi yoktur. Gereksiz sağlık sorunları ile kendinizi boğmak istemeyeceğiniz için sağlığınızı iyi bir şekilde yönetmeniz gerekmektedir.



İyi sağlık, sadece sağlıklı beslenme ve egzersiz ile ilgili değildir – aynı zamanda olumlu bir tutum, olumlu imaj ve sağlıklı yaşam tarzı hakkındadır. Bu yazıda daha sağlıklı yaşam sürmek için gereken bir çok ayrıntıya sahip olacaksınız.

Sağlıklı Yaşam Rehberi
1. Sağlığınız için Su tüketin
Çoğumuz her gün yeteri kadar su içmiyoruz. Vücudumuzun sağlık bir şekilde çalışması için su şarttır. Vücudumuzun fonksiyonlarını yerine getirmek, atıkları uzaklaştırmak ve besin ve oksijeni taşımak için suya ihtiyaç vardır. Suyu günlük olarak idrar, bağırsak hareketleri, terleme ve nefes yoluyla kaybettiğimiz için, yeteri miktarda su tüketimimiz gerekir.

Ayrıca, su içmek kilo vermek isteyenlere de yardımcı olmaktadır. Fazla su içerek midenizi doldurabilir böylece daha az acıkmanıza ve daha az yemek yemenize sebep olursunuz. Buna ek olarak güne limonlu su ile başlamak kio vermenize yardımcı olacaktır.



Günlük ihtiyacımız olan su miktarı, nem, fiziksel aktiviteniz ve ağırlığınız gibi çeşitli faktörlere bağlıdır, ancak genellikle günde 3-4 litre suya ihtiyacımız vardır. Besin alımı sıvı alımımızın yaklaşık% 20’sine katkıda bulunduğundan, bunun anlamı yaklaşık 2.0-3 litre su veya yaklaşık 8-10 bardak içmemiz gerektiği anlamına gelir.

Yeterince sıvı alıp almadığınızı anlamak için idrarınızın hafif sarı olup olmadığını kontol edebilirsiniz. Eğer koyu sarı ya da turuncu gibi ise, yeterince su almıyorsunuz demektir. Şimdi bir nefes al ve bir bardak su içerek yazımıza devam edelim.

2. Yeterince Uyuyun


İyi dinlenmediğiniz zaman daha fazla yiyerek – genellikle de abur cubur – sağlıksız beslenmeye yönelirsiniz. Yeterince dinlenin ve atıştırmalardan uzak durun. Ayrıca, uyku eksikliği erken yaşlanmaya neden olan etkenlerden biridir ve sanıyorum ki kimse bunu istemez.

3.Sağlıklı Yaşam için Meditasyon Yapın
Meditasyon zihninizi sakinleştirir ve ruhunuzu sakinleştirir. Nasıl meditasyon yapacağınızı bilmiyorsanız, endişelenmeyin, hemen meditasyon yapmayı öğrenin.

4. Egzersiz Yapın
Hareket hayattır. Araştırmalar, günlük egzersiz uygulamasının, yaşam süresinde bir artış, hastalık riskini azaltma, daha yüksek kemik yoğunluğu ve kilo kaybı da dahil olmak üzere sağlığımıza muazzam faydaları olduğunu göstermiştir. Hayatınızdaki aktiviteyi artırın. Yürüyün, asansör yerine merdivenleri tercih edin ve spor yapın. Evde spor yapmak isterseniz size yardımcı olabilecek çeşitli applikayonlardan yararlanabilirsiniz.

Bir spordan keyif aldığınızda, doğal olarak yapmak istersiniz. Egzersiz, acı çekmek ve kendinize itmek değildir; Aynı zamanda sağlıklı olmak ve eğlenmekle ilgilidir. Egzersizlerinizde varyasyon eklemek onları ilginç tutacaktır.



Vücudunuzun farklı bölümlerini çalıştırınız. Sadece kardiyo yapmayın (koşu gibi). Vücudunuza uygun bir antrenman yapın. En kolay yol, farklı kas gruplarını çalıştırdıkları için spor yapmaktır. Popüler sporlar, basketbol, ​​futbol, ​​yüzme, tenis, squash, birini deneyin.

5. Sağlıklı Yaşam için Meyve ve Sebze Tüketin




Meyvelerin vitamin ve mineral yükü vardır. Portakalların C vitamini haplarından daha fazla sağlığa yararı olduğunu biliyor musunuz?

Bu besleyici meyvelerle damağınızı tatlandırın hem de vitamin alın: Karpuz, Kayısı, Avokado (evet, avokado bir meyvedir!), Elma, Kavun, Greyfurt, Kivi, Guava, Papaya, Çilek.



Sebzeler, birçok önemli vitamin ve mineralin kaynağıdır. Sağlıklı yaşam için de önemlidir. Soğan, pırasa ve sarımsak prebiyotiklerdir – iyi bağırsak bakterileri için gerekli besinlerdir. Ispanak, lahana, pazı ve şalgam yeşillikleri, yüksek mineral içeriğine sahip koyu yeşil yapraklılardır. Bağışıklık sisteminizi geliştiren çok çeşitli iyi bağırsak bakterileri için farklı sebzeler tüketin.

6. Lifli Gıdalar Sağlığınıza Faydalıdır
Yediğimiz zaman, sadece kendimiz için yemiyoruz – bağırsaklarımızdaki bakteriler için de yiyoruz. İyi bakterilerin gelişmesi için, iyi bağırsak bakterileri için fermente olabilen liflere ihtiyacımız var.

İki tip fermente edilebilir lif vardır:

Çözünebilir
Çözünmez
Bütün meyve ve sebzeler, bir çeşit çözünür ve çözünmez lif içerir. Dayanıklı nişasta, kan şekeri düzeylerinin düşürülmesine ve insülin duyarlılığının artmasına yardımcı olan önemli bir çözünmez liftir (olgunlaşmamış muzlarda ve pişirilmiş ve soğutulmuş pirinç / patateslerde bulunur). Meyveler, sebzeler, kabuklu yemişler ve tohumlar gibi doğal olarak meydana gelen lifleri tüketmek önemlidir.

Mevcut bağırsak problemleriniz varsa, sindirim ve kabızlık sorunlarına neden olabileceğinden aşırı miktarda lif tüketmeye dikkat edin. Mevcut bağırsak problemleri olanlar için fazla lif alımı kolonik geçiş süresinin yavaşlamasına neden olabilir, bağırsaklarınızı hareket ettirmeyi daha da zorlaştırır, bu da kabızlığa, kazıklara, anal fissüre yol açar. Mevcut bağırsak problemleriniz varsa gaz ve şişkinliğe neden olabilir.

7. Antioksidan Bakımından Zengin Besinler Tüketin
Parlak renklere sahip meyveler / sebzeler, genellikle antioksidan bakımından zengin besinlerdir. Anti-oksidanlar sağlık için iyidir çünkü hücrelerimize zarar veren serbest radikalleri uzaklaştırırlar. Farklı renklerde meyve / sebze yiyin: Beyaz (Muz), Sarı (Ananas, Mango), Portakal (Turuncu, Papaya), Kırmızı (Elma, Çilek, Domates, Karpuz), Yeşil (Avokado, Marul, Salatalık), Mor / Mavi (Böğürtlen, Kuru erik).

8. Makro Besin İhtiyacınızı Karşılayın
Makro besinler, vücudumuzun geişimini, metabolizmayı ve refahını sağlamak için gerekli besinlerdir. İnsanların ihtiyaç duyduğu 3 makro besin maddesi: karbonhidratlar (şeker), proteinler (amino asitler) ve yağlar (lipitler).

Günümüzde yüksek / düşük karbonhidrattan yüksek / düşük proteinli, yüksek / düşük yağlara kadar pek çok diyet vardır. Sağlıklı bir vücut için karbonhidratlara, proteinlere ve yağlara (makro besin olarak bilinir) ihtiyacımız var. Karbonhidratlar bize anında enerji verir. Proteinler dokuları onarmaya, yaraları iyileştirmeye ve enzimler ve hormonlar oluşturmaya yardımcı olur. Hücre zarlarını oluşturmak için yağ gereklidir; kan pıhtılaşması, kas hareketi için; belirli vitaminler ve mineraller gereklidir.



9. Mikro Besinleri de İhmal Etmeyin
Makro besinler vücudumuzun işleyişini sağlayan enerjiyi sağlarken, bir dizi fizyolojik fonksiyonu düzenlemek için mikro besleyicilere, yani vitaminlere ve minerallere ihtiyaç duyarız. Herhangi bir vitamin veya mineral eksikliği, vücudumuzda korkunç etkilere neden olur. Mikro besin ihtiyaçlarınızı karşıladığınızdan emin olun. Farklı besinler tüketerek, sağlıklı yaşam için önemli olan gut florasına sahip olabilirsiniz.

10. İşlenmiş Gıdalardan Uzak Durun
İşlenmiş gıdalar iyi değildir çünkü bu besinler üretilirken besin değeri kaybolur ayrıca koruyucu maddeler sağlığımız için kötüdür. Birçok işlenmiş gıda, yüksek tansiyona ve hiper tansiyona ve kalp hastalığına neden olur. Günde 50 gram işlenmiş et yemek kolorektal kanser riskini% 18 oranında artırmaktadır. Bu yüzden krmızı et tüketiminizi azaltın ya da tamamen bırakın. Tavuk ve balık gibi beyaz etleri tüketmeyi seçin. Özellikle balık da sağlıklı yağlar, omega-3 yağ asitleri, protein ve D vitamini bulunur.

11. Sağlıklı Yağlardan Tüketin
Yağ bir makro besindir ve sağlıklı bir vücut için gereklidir. Yağ düşman değildir – trans ve doymuş yağlar düşmanımızdır. Tekli doymamış ve çoklu doymamış yağ olan sağlıklı yağlara ihtiyacımız vardır.

Trans yağ (Kötü yağlar): Zararlı LDL kolesterolü artırır ve yararlı HDL kolesterolü azaltır. Katı margarin, ticari çerezler ve hamur işleri, fast-food patates kızartması, gıda bileşenlerinde “kısmen hidrojene yağ” gibi yağlarda trans yağ bulunur.
Doymuş yağlardan kaçının (Kötü yağlar): Doymuş yağlar açısından zengin bir diyet kolesterolünü artırabilir. Kırmızı et, tam yağlı süt ve tam yağlı süt ürünleri, peynir, hindistancevizi yağı, fırınlanmış gıdalarda bulunur.
Tekli doymamış yağlar (İyi yağlar) tüketin: Zeytinyağı, yer fıstığı yağı, kanola yağı, avokado, fındık ve ayçiçeği yağı.
Çoklu doymamış yağlar (İyi yağlar) tüketin: Çoklu doymamış yağlar temel yağlardır. Bunlar normal vücut işlevleri için gereklidir, ancak vücudunuz bunları üretemez, bu yüzden onları yiyeceklerden almalısınız. Bu yağlar LDL ve trigliseritleri düşürür ve kolesterol profilini artırır.
12. Duruşunuza Önem Verin
İyi bir duruş nefes almanızı iyileştirir ve daha sağlıklı ve çekici görünmenizi sağlar. Yoga yaparak hem nefesinizi hem de duruşunuzu geliştirebilirsiniz. Yogaya başlamak sağlıklı yaşam için hayatınızda atacağınız olumlu bir adım olacaktır.

13. Duygusal Yeme Alışkanlığınıza Son Verin
Duygusal yeme, gerçek açlıktan ziyade bir duyguyu doyurmak için yiyor. Stresli, stresli veya sinirli hissettiğiniz zaman yiyor musunuz? Duygusal beslenme sizi asla mutlu etmeyecektir çünkü yiyeceklerle ilgisi olmayan bir boşluğu doldurmaya çalışıyorsunuz. Gıda size sevgi ya da mutluluk vermez; sadece yemektir. Bu gibi yeme bozuklukları için doktora danışmanızı ederiz.

14. Masadan Tam Doymadan Kalkın


Yemek yerken masadan doymadan kalkmanız enerji dağıtımınızı düzenler. Aynı zamanda mideniz için de daha iyidir, çünkü bir seferde çok miktarda yiyecek sindirmek zorunda kalmaz.

Kendinizi dinleyerek, mideniz için yeterli olan yemek miktarını belirleyebilirsiniz. Tabakta yiyecek olması hespini bitirmeniz gerektiği anlamına gelmiyor, yemeği yapan sizseniz porsiyonlarınızı küçük tutmayı deneyebilirsiniz. Midenizin 3/4’ünü dolu hissediyorsanız bu miktar sizin için yeterli olacaktır.

15. Kendinize Bir Amaç Bulun
Sağlıklı yaşam için bir hayat amacınızın olması önemlidir. Pozitif düşünce, hem size hem de çevrenize olumlu etkileyecektir. Kendinize bir amaç bularak hayatınıza anlam katabilirsiniz.

16. Sağlığa Zararlı Kızartmaları Hayatınızdan Çıkarın
Kızartılmış yiyecekler, kansere neden olan potansiyel bir kimyasal olan akrilamid içerir. Yağlı yiyecekler halsiz hissetmemize sebep olurlar, bunlar yerine ızgara, buğulanmış veya çiğ yiyecekler gibi sağlıklı yöntemlerle hazırlanan yiyecekleri tercih edin. Fast food, patates kızartması, çörek, cips ve derin yağda kızartılmış yiyecekleri hayatınızdan çıkarın.

17. Sağlıklı Yaşam için “Şekere Hayır”
Şekerler, hamur işleri, çikolata, kurabiye ve kekler, sadece sağlıksız beslenmenize neden olmaz aynı zamanda iştahınızı açar ve sizi daha fazla yemeniz için tetiklerler. Şekerli gıdalar yerine sağlıklı atıştırmalıkları tercih edebilirsiniz.

18. Alkolden Uzak Durun
Kafein gibi, alkol bir diüretiktir. Vücudumuza zararlı olan alkol, beynimizin, karaciğerin, akciğerlerimizin ve diğer başlıca organlarımızın düzgün işleyişini etkiler. Düzenli olarak alkol kullanıyorsanız belki de azaltmanın ya da bırakmanızın zamanı gelmiştir.

19. Glisemik İndeksinizi Takip Edin
Glisemik indeks, bir karbonhidratlı gıdanın kandaki glikoz seviyesini artırma yeteneğini gösteren bir indeksdir. 100, saf glikozu temsil eder, bu da hızlı sindirim ve glikozun kan dolaşımına emilmesi anlamına gelir. Yüksek GI ile uzun vadede diyabet yol açacaktır. 55 veya daha düşük bir GI düşük olarak kabul edilir. Yüksek GI gıdalar patates püresi (> 80), beyaz ekmek (> 70), beyaz simit (72), beyaz pirinç (65) içerir.

Bununla birlikte, glisemik indeks hikayenin sadece bir parçasıdır – glikemik yüke bakmamız gerekir, bu da bize tüketilen miktarı bağlı olarak gıdayı tüketirken kan şekerinizin ne kadar yükseldiğini gösterir. Glikemik yük, GI’nın tüketilen karbonhidrat miktarı ile 100’e bölünmesiyle hesaplanır. 10 veya daha düşük bir glisemik yük düşük olarak kabul edilir; 20 veya üzeri yüksek kabul edilir.



Bu nedenle, meyveler normal olarak tüketilen miktar için yüksek GI’ye fakat düşük glisemik yüke sahiptir. Örneğin, karpuzun yüksek bir GI değeri 80’dir. Fakat bir karpuz porsiyonunun glisemik yükünün sadece 5 olduğu çok az karbonhidrat (6 gram) vardır. Düşük GI içeren bir yiyeceği yiyerek büyük miktarda aynı şekilde sağlıksızdır. Makarnaların GI değeri 50’dir, ancak her zamanki 180 gramlık porsiyon glisemik bir yüke yol açacaktır. Bir yiyeceğin glisemik yükünü yağ ve protein ile eşleştirerek azaltabilirsiniz.

20. Organik Beslenmeye Önem Verin
Organik gıdalar, pestisitler ve kimyasal gübreler gibi sentetik girdiler olmadan üretilen, genetik olarak değiştirilmiş organizmalar içermeyen ve ışınlama, endüstriyel çözücüler veya kimyasal gıda katkı maddeleri kullanılarak işlenmeyen gıdalardır. Ükemizde olan organik hareket sayesinde organik seçenekler sunan daha süpermarketler ile yavaş yavaş yaygılaşıyor. Organik gıda daha pahalıya mal olmasına rağmen kimyasal katkı maddeleri olmadan beslenmek sağlık yaşam için önemlidir.



21. Hayır Demeyin Öğrenin


Birçok insan için sınırları belirlemek ya da başkalarına hayır demek zor. Bu, özellikle insan-memnuniyeti veya işkolik olarak kendini tanımlayanlar için zorlayıcı olabilir. “Evet’in gücü” hakkında tonlarca makale, kitap ve görüşmeler var. Tabii ki, evet diyince çok güzel şeyler var! Fakat sınırları nasıl belirleyeceğinizi ve nasıl hayır diyeceğinizi öğrenmek, kendiniz ve başkaları ile sağlıklı ilişkiler kurmanın gerçek anahtarıdır.

Her şeye evet diyerek ve insanlarla sınırlar koymadığınız zaman, stresli, bunalmış hissedebilirsiniz. Çoğumuz sevilmek ve başkalarını memnun etmek istiyoruz. Başkalarının bize sunduğu fırsatları veya isteklere “hayır” demek zor olabilir fakat kendimiz için hayır demeyi de seçeneklerimiz arasında tutmalıyız.

22. İhtiyaçlarınızı Doğru Tespit Edin
Aşırı tüketerek aynı zamanda egzersiz yapıyorsanız bu mantıklı bir yöntem olmayabilir. Aşırı kalori alımını, aşırı egzersiz yaparak dengeleyemezsiniz. Bunun yerine tüketiminizi azaltarak, sindirim sisteminize bir iyilik yapmış olursunuz.

23. Sağlıklı Yaşam için Sigarayı Bırakın
Sigara içmek sağlığa zararlıdır, akciğer kanseri, böbrek kanseri, gırtlak kanseri, kalp krizi ve daha fazlasının riskini ciddi şekilde artırır. Sigara içiyorsanız, sadece kendiniz için değil, aileniz ve arkadaşlarınız için bırakmayı deneyin.

Pasif sigara içmekten kaçının. Pasif içicilik, doğrudan sigara içenler ile aynı hastalıklara yakalanma riskinizi artırır.

24. Rutin Doktor Kontrolünden Geçin
Rutin olarak doktor kontrolünden geçin. Bazı hastalıklar çok geç olana kadar semptomlar ortaya çıkmaz. Kan şekeri, vitaminler ve mineraller için yapılan kan testleri, idrar testleri ile birlikte yapabileceğiniz standart testlerdir. Mamogramlar (kadınlar için), kolonoskopi vb. gibi daha ayrıntılı testler, önerilen aralıklarla yapılmalıdır.

25. Diyetinizi Zenginleştirin
Vitamin ve Mineraller
Sağlıklı yediğimizde bile, belirli vitaminler / mineraller açısından eksik olduğumuz zamanlar olacaktır. Yaygın besin eksikliği demir, iyot, B12 vitamini, kalsiyum ve magnezyumdur. En iyisi, gerekli vitaminleri / mineralleri tüm gıdalar aracılığıyla tüketmektir, ancak mümkün değilse, bu boşlukları gidermek için takviye almayı düşünebilirsiniz.

Prebiyotik Gıdalar
Prebiyotikler bağırsak bakterilerinin gelişmesi için önemlidir – bunları vücudumuz için gübre olarak düşünün. Prebiyotik gıdalar arasında çiğ soğan, çiğ pırasa, çiğ sarımsak, patates nişastası ve olgunlaşmamış muzlar bulunur.

Fermente Gıdalar
Prebiyotiklere ek olarak, büyük bir probiyotik kaynağı olan fermente gıdalar lahana turşusu, kefir, turşudur. Marketlerde satılan ürünler yerine doğal yollarla fermente gıdaları tüketmeniz daha sağıklı olacaktır.

26. Bir Hobi Edinin
Dans dersleri, aerobik dersleri, tenis dersleri, tüplü dalış gibi kursları deneyebilirsiniz. Böylelikle yeni insanlarla tanışabilir ve sosyalleşme fırstını elde edersiniz.

27.Güzel Arkadaşlıklar Edinin
Çevrenizde en çok zaman geçirdiğiniz 5 arkadaşınızın ortalaması siz oluyorsunuz, bu yüzden sağlıklı yaşayan insanlarla ne kadar çok zaman harcarsanız o kadar iyidir. Sağlık yaşam bilincine sahip insanlarla vakit geçirin, onlarla antremanlara gidin. Bu bilince sahip arkadaşlarınız sağlıklı yaşamı sizin için daha eğlenceli hale getirecektir
 
Böğürtlenin Faydaları ve Sağlığınıza Yararları
Böğürtlenin faydaları bir değil birden fazladır. Lezzetli olmasının yanısıra sağlığa da faydalı bir yiyecektir. Böğürtlen, C vitamini, K vitamini ve manganez gibi vitamin ve mineraller açısından zengin lifli bir besindir.

Böğürtlenin Faydaları ve Sağlığa Yararları
C vitamini deposudur
Sadece bir fincan çiğ böğürtlende 30.2 miligram C vitamini vardır. Bu, günlük önerilen değerin yarısıdır. C vitamini, kemiklerde, bağ dokularında ve kan damarlarında kolajen oluşumunu sağlayan bileşenlerden birisidir.

C vitamininin sağlığa faydaları:



Yaraların daha kolay iyileşmesi
Cildi yeniler
Vücutta serbest radikallere karşı dirençlidir
Vücudunuzdaki fazla demiri emer
Soğuk algınlığa karşı vücut direncinizi arttırır
Tam netleşmemek ile birlikte, bazı çalışmalar C vitamininin vücutta kansere neden olan maddelerin oluşumunu azaltmaya yardımcı olduğunu ileri sürmektedir. C vitamini, kansere yol açabilecek vücuttaki oksidatif stresi azaltabilen bir antioksidan görevi gördüğü ileri sürülmüştür.

Yüksek Lifli Yapısı
Çoğu insan diyetlerinde yeterince lif alamıyor. Bu bir problem: Düşük lifli bir diyet, şişkinlik, kabızlık ve mide ağrısı gibi sindirim sorunlarına sebep olabilir.

Siz de beslenme alışkanlıklarınız arasına böğürtleni alarak böğürtlenin faydalarından yararlanabilirsiniz.



Kolesterolü düşürür
Düzenli bağırsak hareketlerini teşvik eder
Şeker emilim hızını yavaşlatarak kan şekerini kontrol altına alır
Lifli yapısı sebebiyle daha sağlıklı kilo vermenizi sağlar
Sağlıklı bağırsak bakterilerini besler
K vitamini kaynağı
K vitamini, bir kesik durumunda oluşan kanamanın çabuk pıhtılaşmasına yarayan ve bu pıhtılaşmayı hızlandıran vitamindir. K vitamini ayrıca kemik sağlığınız için de önemlidir. K vitamini eksikliği, kemik erimesi ve sağlıksız kemik oluşumuna yol açabilir.

Sadece bir fincan çiğ böğürtlen, yaklaşık 300 mikrogram – günlük önerilen değerin üçte biri – K vitamini sağlar.

Kan inceltici alırsanız, böğürtlen, yeşil yapraklı sebzeler, soya fasulyesi ve fermente sütlü gıdalar gibi K vitamini içeren yiyeceklerden tüketin.

Yüksek Manganez Miktarı
Manganez hakkında diğer mineraller kadar fazla şey duymuyoruz, ancak sağlıklı kemik gelişimi ve sağlıklı bir bağışıklık sistemi için hayati önem taşıyor. Ayrıca manganez, vücudunuzun karbonhidrat, amino asit ve kolesterolü metabolize etmesine de yardımcı olur.

C vitamini gibi, manganez de kollajen oluşumunda önemli bir rol oynar. Manganez formundaki kollajen ve prolidaza yardımcı olan enzim de yaraların düzgün iyileşmesine yardımcı olur.

Manganez, osteoporozun önlenmesine, kan şekeri seviyelerinin yönetilmesine ve epileptik nöbetlerin azaltılmasına yardımcı olabilir.

Bir fincan çiğ böğürtlen, günlük önerilen değerin neredeyse yarısı olan 0.9 miligram manganez içerir. Çok fazla manganezin zararlı olabilme ihtimaline karşı aşırıya kaçmamaya özen gösterin.

İlginizi Çekebilir: Ketojenik Diyet ile Sağlıklı Zayıflama
Beyin Sağlığı için Faydalıdır
Sık sık böğürtlen tüketen biriyseniz şanslısınız. En son yapılan araştırmalara göre, böğürtlenin beyin sağlığını iyil geldiği ve yaşlanmanın neden olduğu hafıza kayıplarını önlediği tespit edilmiştir. Araştırmalar, böğürtlende bulunan antioksidanların serbest radikallerle savaşmaya ve beyin nöronlarının birbirleri ile olan bağına katkı sağladığı gözlemlenmiştir. Bu durum, yaşlanma ile ilgili bilişsel ve motor sorunlara yol açabilen beyin iltihabının azaltılmasına yardımcı olabilir.

Ağız Sağlığınıza Faydalıdır
Böğürtlenin faydaları arasında ağız sağlığına olumlu katkısı da vardır. Oral hastalığa neden olan bazı bakteri türlerine karşı antibakteriyel ve anti-inflamatuar özellikleri barındıran böğürtlen ayrıca dişeti hastalıkları ve kavitelerini önlemeye ve kontrol etmeye de yardımcıdır.

Sonuç olarak,

Böğürtlen, gıdadan tıbba kadar bir çok alanda kullanılmaktadır. Böğürtlenlere renk veren antosiyaninlerin varlığı nedeniyle bile doğal boya ve gıda boyası olarak da kullanılır.

Böğürtlenlerin, köklerinin, gövdelerinin ve yaprakların terapötik amaçlar ve benzersiz ve ferahlatıcı tatları için geleneksel kullanımı, daha fazla araştırma için tüketicilerden ve tıp araştırmacılarından büyük ilgi görmektedir.

Bu nedenle, pişireceğiniz bir sonraki pastada böğürtleni unutmayın.

Sağlıkla kalın.
 
Biotin Nedir ve Nelerde Bulunur?
Biotin, vücudun proteinleri metabolize etmesine ve glukozu işlemesine yardımcı olan suda çözünebilen bir B kompleksi vitaminidir. B7 vitamini veya vitamin H olarak da bilinir.

Biotin veya B7 vitamininin sağlığa yararları arasında metabolizmayı güçlendirmesi, doku onarımı, sağlıklı bir cilt ve kilo kaybı bulunur. Ayrıca kalp problemleri, saç kıran, parkinson hastalığı, rett sendromu ve vajinal mantar rahatsızlıklarına iyi gelmektedir.

Biotin ayrıca gen regülasyonunda ve hücre sinyalizasyonunda da rol oynar ve sağlıklı saçlar, tırnaklar ve deri ile ilişkilidir. Gebe kadınlarda ve karaciğer sağlığı için gelişmekte olan bebek için önemlidir.



Biotin suda çözünür olduğu için, vücutta depolanmaz. Bununla birlikte, biotin, bağırsaktaki bakteriler tarafından üretilebilir, bir besin takviyesi olarak alınır veya belirli yiyeceklerden elde edilebilir.

Biotin – B7 Vitamini Nedir?
Biotin olarak da bilinen B7 vitamini, insan vücudundaki enerjiyi çıkarmaya yarayan, çeşitli metabolik reaksiyonlar için bir katalizördür. Suda çözünmesi nedeniyle, bu vitamin düzenli olarak vücudumuzda azalır ve vücudun sürekli ihtiyacı vardır. Özellikle diyet yapanlarda, biotin eksikliği görünebilir. Bu durum da size sağlık sorunu olarak dönebilir. Bu sebeple B7 vitamini içeren gıdaları mümkün olduğunca diyetinize dahil etmeniz önerilir.

Biyotin Eksikliği Belirtileri
Biotin eksikliği sonucunda, yorgunluk, depresyon, kaslarda ağrı, saç dökülmesi, depresyon ve anemi gibi bir takım belirtiler görülebilir. Bunların dışında, iştah kaybı, dermatit ve kepek gibi farklı belirtiler de vardır. En ciddi semptomlar, bebeklerde nörolojik bozukluklar ve kısıtlı büyümeyi içerir.



Biotin Nelerde Bulunur?


Çeşitli gıdalar b7 vitamini içermesine rağmen bu gıdaların çoğunda aşırı miktarda b7 vitamini bulunmaz. Günlük biyotin ihtiyacınızı karşılamak ve sağlıklı yaşam için bu besinlerden birden fazlasını diyetinize dahil etmeniz gerekmektedir.

Yüksek miktarda biotin bulunan besinler:

Kepekli ekmek
Karaciğer
Yer fıstığı
Maya
Tam buğday ekmeği
Çedar peyniri
Somon
Avokado
Ahududu
Muz
Mantarlar
Karnıbahar
Yumurta sarısı
Biotinin Sağlığa Faydaları
B7 vitamininin vücudumuza bir çok faydası bulunmaktadır. Bu faydalar aşağıda belirtilmiştir.

Metabolizmayı artırır
Biotin, daha önce bahsedildiği gibi, yağlar, proteinler ve karbonhidratlar gibi önemli besinlerin metabolizmaya enerji sağlayan birtakım metabolik reaksiyonları kontrol etmek için bir katalizör olarak kabul edilir. Bu süreçler, insan vücudunun düzgün bir şekilde çalışabilmesi ve iyi durumda kalması için rutin olarak gerçekleştirilmesi açısından çok önemlidir.

Cilt bakımı
Biotin, cildinizi ve saç sağlığınızı iyi korumak için önemlidir. Tırnaklarınızın sağlıklı görünmesi için de önemlidir. Ayrıca cildinizin renginin canlanmasına ve parlamasına da yardımcı olmaktadır. .

Doku Bakımı
Biotin, herhangi bir hasar durumunda kas dokularının büyümesine ve korunmasına yardımcı olur ve bu dokuları onarır. Aynı zamanda, kemik iliğinin optimal büyümesi ile birlikte sinir sistemi dokularının düzgün çalışmasını sağlar.

Kilo kaybı
Biyotin, insan vücudundan fazla yağın azaltılmasında ve sağlıklı kilo oluşumuna katkı sağlar. Obeziteden muzdarip insanlara genellikle doktorlar tarafından, günlük diyet planlarında, b7 vitamini bakımından zengin olan yiyecekleri eklemeleri tavsiye edilir.

Kalbi korur
B7 vitamini kalbin düzgün çalışmasını sağlamak için yararlıdır. Ateroskleroz, kalp krizi ve felç gibi durumların başlıca nedenleri olan insan vücudundaki kolesterol seviyesini azaltmaya yardımcı olur.

Sağlığa yararlıdır
Biyotin, insan vücudu için en uygun sağlığın korunmasında vazgeçilmez roller oynayan bir dizi hayati bileşen için bir sentezleyici olarak kabul edilir. Örneğin, bu vitamin, uygun miktarda enerji elde etmek için glikozun işlenmesinde yardımcı olur. Ayrıca vücuttaki yağ asitleri ve amino asitlerin sentezine de yardımcı olur.

Kan şekerini kontrol eder
Biyotinin kandaki uygun şeker seviyelerini muhafaza etmede yardımcı olduğu kanıtlanmış bir gerçektir, ki bu diyabet hastası insanlar için kesinlikle iyi bir haberdir. İnsan vücudundaki insülini düzenlenmesine yardımcı olur, bu da sıklıkla şeker hastalığına yol açabilen kan şekeri düzeylerinde dalgalanma riskini azaltır.
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers
vozol puff
antalya havalimanı transfer
Geri
Üst