---> uA besteler, tezahuratlar
ultrAslan yazı dizisi
YA ultrAslan YA Gala's
BAZEN Kapalı Tribün çok kritik maçlarda birdenbire eski ruhuna bürünürdü. Baygın baygın maç seyrederken, bir düdük ya da bir sertlik karşısında tribünler, sanki yüz yıllık uykusundan aniden uyanmışçasına patlar, Avrupalıların "Cehennem" dediği atmosferi yeniden yaşatırdı. Ama artık o "Cehennem" belli anlara sıkışmıştı. Örneğin 3-2'lik Milan maçının son 20 dakikası gibi. Işıklar yandı ve herkes sırayla konuşmaya başladı. Takımın başarısına ters oranlı giden tribünlerden bahsettiler bazı arkadaşlarımız... Tribünlere gelen insanların birbirlerinden kopuk olduklarını anlattılar. Bu toplantı bu sorunları tartışmak ve çözüm yolları geliştirmek için düzenlenmişti. Toplantıya katılanların her biri Kapalı'da yer alan değişik arkadaş gruplarının önde gelen isimlerinden seçilmişti... Çünkü birlik ancak böyle sağlanırdı. Neticede ortak payda tekti: "Galatasaray..." Günümüzde tribün yükünü çeken kalabalık taraftar gruplarının organizasyonu artık bir zorunluluktu. Bu taraftar grupları, her şeyden önce dünyanın her yerinde kendilerini bir isimle anıyorlardı. "Brigade", "Irriducibili" ya da "Ultras" örneklerinde olduğu gibi. Ocak ayında düzenlenen toplantının bu yolda atılmış önemli bir adım olduğu daha sonraki gelişmelerle ortaya çıktı. O gün akş**ın geç saatlerine kadar konuşulan konular arasında "isim" de vardı. Toplantıda hatalar ortaya kondu açıkça. Bu kadar verimli ve hatta "acımasız" bir özeleştirinin yapılabildiği ve daha da önemlisi, sonunda "ortak" bir "devam" kararının çıkabildiği bir toplantı herkese kısmet olmaz... Ama Galatasaraylılık duygusu her türlü olumsuzluğun üstesinden gelme gücünü vermişti bir kere. İlk toplantıdaki gündem maddeleri şunlardı :
* Misyon: Neden yeni oluşum?
* Hedef
* İlkeler
* Oluşumun içindeki kurullar
* Strateji
* Finansman ve kaynak modelleri
* Oluşumun isminin belirlenmesi
* Görüş ve dilekler
* Sonraki toplantı tarihinin belirlenmesi ve kapanış... İlk toplantıdaki gündem maddelerinin hepsi görüşüldü... İkinci toplantı ise yine aynı yerde, aynı saatte 3 Şubat 2001 tarihinde yapılacaktı. Birinci toplantıdan yenilenmiş bir heyecanla çıkanlar ikinci toplantıya kadar geçen kısa sürede "Yeni Oluşum" adını çevrelerine duyurmuşlardı bile... Kulaktan kulağa dolaşan "yeni grup kuruluyor" sözleri, tribün müdavimlerinde olumlu bir hava yaratmıştı. İlk toplantının resmi gündeminin dışında alınan ve oybirliğiyle kabul edilen önemli kararlardan biri şuydu: "Galatasaray tribünlerinde yeni bir sayfa açıyoruz. Kimse bu oluşumu, geçmişle kıyaslamasın ve karıştırmasın." Ama en önemli karar ise şuydu: "Bu oluşumun başlıca hedefi, tribündeki arkadaş gruplarının birbirlerini yakından tanımasını, tanışmasını ve Galatasaray'ımız için birlikte hareket etmesini sağlamaktır." Evet, bu en önemli hedefti... Yeni Oluşum, bu vizyonun gerçekleşmesi için gerekli kafa gücünü, yaratıcı gücü, maddi gücü ve kas gücünü bir araya getirecekti. İkinci toplantıya bu coşku içerisinde aşağı yukarı yine aynı isimler ilk toplantının devamını getirmek ve Galatasaray tarihindeki en önemli başlangıç olan son noktayı koymak için toplandı. İkinci toplantının gündemi işe şunlardı :
* Açılış ve geçen iki haftanın değerlendirilmesi
* Yönetim kurulu ve alt kurulların değerlendirilmesi
* Oluşum için isim önerileri ve oylaması
* Finansman ve bütçe
* İletişim
* Maç ve organizasyon takvimi ve icraatlar... Tüm bu gündem maddeleri görüşüldü ama en önemlisi elbetteki isimdi. The King, Ultras, Mania, Since 1905, Galatasaray Forever, Grup Sarı Kırmızı, Red Lions, Aslanlar, ultrAslan, Gala's, Platform, Kapalı, ASY gibi bir çok isim önerisi geldi. Bunların bazıları ön elemede çeşitli sebeplerden saf dışı edildi. Son turda isim önerileri arasında en radikal olanı yani "ultrAslan" kabul edildi.
Gazeteci gözüyle
ultrAslan'la gelen....
İstanbul Bahçelievler Engelliler Spor Salonu'nda Galatasaray ile Cadbury İstanbul Engelli Yıldızlar Tekerlekli Sandalye Basketbol Takımları Süper Lig'in ilk maçına çıkıyorlar. Tribünlerde yaklaşık 150 ultrAslan... Bu gençler, çoğunlukla Yıldız Teknik Üniversitesi ve Bahçeşehir Üniversitesi öğrencileri ve onların arkadaşları... 1,5 saat süreyle tek bir kötü tezahürat yapmadan, susmamacasına takımlarını destekliyorlar. Salondaki atmosfer harika. Maçtan önce tahrike dayalı küçük bir olay da hemen önleniyor ve maç sonrası olaya karışanlar birbirleriyle sarılarak öpüşüyorlar. Maç sonrası iki takım sporcuları tribünlere gidiyorlar, ultrAslanlar kendi takımlarına tezahürat yaparlarken bir anda Cadbury takımına da "Engelli Yıldızlar" diye tezahürat yapıp, salonu inletiyorlar. Spor sahalarında pek göremediğimiz bir tablo. Teşekkürler genç ultrAslanlar. Daha sonra internet sitelerine maçtan sonra gönderdiğiniz mesajlar bizleri daha da duygulandırmıştır. Bundan sonra daha büyük kitlelerle önümüzdeki maçlarda buluşmak üzere.
Yavuz KOCAÖMER
Bir ultrAslan'ın anısı
Otobüste değilsin ki.
İstanbul'dan 7 otobüs gitmiştik İzmir'deki cezalı maçımıza. Sebahattin Reis ve Yılmaz Başkan otomobille hareket etmişler; Alpaslan ağabey de, makarası daha bol diye, otobüsle gelmişti. Aynı otobüsteydik. Gidiş yolculuğu esnasında herşey çok güzeldi, maç da çok güzel geçmişti. Galibiyetimizi almış keyifli keyifli dönüyorduk İstanbul'a. Gece maçıydı. Susurluk civarına vardığımızda artık saat gece yarısını geçmişti. Karnımızı doyurmak için 7 otobüs ve bir otomobil halinde konaklama yerinde durduk. Buraya gelene kadar Alpaslan ağabey yine ilk otobüsteydi. Neyse, yemekler yendi otobüsler hareket etti. Ama ilk otobüste yoktu Alpaslan ağabey. Sonradan öğrendik ki, tüm otobüslerin hareket etmesini beklemiş ve son otobüse binmiş. Susurluktan yaklaşık 10-12 km. ayrıldıktan sonra Sabahattin Reis Alpaslan ağabeye telefon açıp "Yılmaz çok yorgun, sen otobüsten in de arabaya gel, sohbet ede ede gidelim yoksa Yılmaz uyuklayacak" demiş ve eklemiş; "Senin otobüsün tam arkasındayız." Alpaslan ağabey de "Tamam Reis, uygun bir yerde iner arabaya geçerim" demiş. Ve otobüsten inmiş... Ama bir bakmış ne gelen var, ne giden! Otobüsler uzaklaşmış, araba yok, zifir karanlık ve en yakın yerleşim birimi 10 km. geride kalmış... Telefonunun şarjı da bitmek üzere.. Alpaslan abi Reis'i arıyor cep çekmiyor. Başlamış Susurluk tarafına doğru yürümeye. O sırada Reis aramış "Sen bu otobüste değilmişsin ki! Biz seni ilk otobüste sanıyorduk" demiş. Ve 50 km. ileriden geri dönüp Alpaslan ağabeyi yolun ortasından almışlar. Tabi bu hikayeyi onlardan dinlemek çok daha keyifli olacaktır, çünkü feribot beklerken hepimiz gülmekten kırılmıştık.
ultrAslan fırtınası
Bir tribünün en önemli unsuru taraftar tezahüratı olduğu kadar, açılan pankartlardır..
***
Pankartların dili
Bir tribünün en önemli unsuru taraftar tezahüratı olduğu kadar, açılan pankartlardır.. İşte ultrAslan'ın kuruluşunun hemen başlarında Şampiyonlar Ligi'nde Deportivo ile oynanan maç için hazırladığı pankart da bunlardan biri. Çünkü o günün büyük önemi var. 14 Şubat 2001'de yani "Sevgililer günü"nde açılan "Only you (Sadece sen)" yazılı pankart, ultrAslan'ın evrensel kimliğini yansıtması kadar verilen emeği de ortaya koyuyor.
ultrAslan, ismini aldıktan sonra tribüne çok hızlı bir giriş yaptı. 14 Şubat Sevgililer Günü'nün Galatasaray'ın Şampiyonlar Ligi'nde kendi evinde oynayacağı Deportivo La Coruna maçına denk gelmesi, ultrAslan'ın ilk tribün organizasyonunu gerçekleştirmesine ilham kaynağı oldu. Kapalı'da açılan "Dev Kalp" tasarımlı bayrak, hem Sevgililer Günü'nde taraftarın takımına mesajını veriyor hem de tribünlerde ortaklaşa dayanışmayla, öncesi ve sonrasıyla muhteşem bir organizasyon gerçekleştiriliyordu. Aynı maçta, organizasyon ve ultrAslan hakkında hazırlanan broşürler tribünlere dağıtıldı. Galatasaray camiası ultrAslan ismiyle ilk kez orada tanıştı. (Maçı da Galatasaray 1-0 kazandı.) ultrAslan'ın ikinci büyük "Tribün Şov" etkinliği Galatasaray'ın Şampiyonlar Ligi'ndeki kritik Milan maçı için düşünülen dev bayrak oldu. Milan'ı 2-0 yendiğimiz bu maçtaki devasa bayrak, ülkemizin bu ölçekteki ilk bayrağı olarak tarihe geçti. Açık tribünün tümünü kapsayan bu bayrak, 4.850 m2. boyutlarında ve yaklaşık 2 ton ağırlığındaydı. Gerek yapılışı ve stada taşınması, gerekse bazılarının sık sık yaptığı gibi "papyon" olmadan açılması, önceden iyi planlanmış bir organizasyon ve geniş katılımlı işbirliği gerektiriyordu. Tüm ultrAslan'lar, 10 yaşından 60 yaşına kadar herkes bu organizasyonda elbirliğiyle, yağmur altında yılmadan çalıştı ve sonuç tüm dünya basınının ertesi gün övgüyle bahsettiği büyük "Tribün Şov" oldu... Milan maçı için yapılan hazırlıklar sadece büyük bayrakla sınırlı değildi. İtalyan tribünlerini anımsatan sopalı pankart çalışması da yapıldı. Ülkemizde ilk kez bu sayıda (yaklaşık 850 adet) sopalı pankart hazırlanmıştı. Her biri özgün birer "art-grafiti" olan pankartlar, taraftarın takımına olan sevgisini ve günceli yansıtıyordu.Gerçek yaratıcılığı yansıtan sopalı pankartlar, her zaman olduğu gibi Türk basınının ilgisini çekmedi. Ama Şampiyonlar Ligi maçlarına gelen yabancı gazeteciler, ertesi günkü ve sonraki baskılarında Ali Sami Yen Cehennemi'ni yansıtan fotoğraflarında ultrAslan'ın sopalı pankart resimlerini kullanıyordu. ultrAslan'ın bu organizasyonu, bu etkinliğin en yaygın uygulandığı yer olan İtalya'da bile yankı buldu ve İtalyan taraftar siteleri, Galatasaray tribünlerindeki etkinlikleri kendi aralarında uygulama konusunu tartışmaya başladılar.
Meriç Tunca
Takvim Gazetesi
Gazeteci gözüyle
Ahmet ÇAKIR : ultrAslan'la gelen...
ultrAslan'ın öncelikle adından dolayı yadırgandığını biliyorum. Ama tribüne getirdiği kalite çabuk fark edildi ve taklitleri ortaya çıkmaya başladı. Bugün gerek Internet ortamında, gerekse tribünlerde görünen bazı hareketlerde ultrAslan'ın öncülüğünü yadsımak kolay olmaz. Taraftarlığı günümüz gerçeklerine uydurma yolunda atılmış en önemli adımdı ultrAslan hareketi... Bazılarınca kasıtlı olarak görmezden gelinen, hatta tamamen tersine çevrilen temel ilkeleri de çok önemliydi: Asla kulüpten ve yönetimlerden birşey istememek. Tam tersine, her zaman kendileri bir şeyler verebilmek için çaba göstermek. ultrAslan hareketi Sarı Kırmızılı tribünlere önce görsel bir güzellik getirdi ama ultrAslan'ın yaptığı işler arasında en heyecan verici olanlardan biri, Sarı Kırmızılı takımın 2001 yılında oynayacağı Real Madrid maçı öncesindeki Beşiktaş maçının ertelenmesiyle ilgili çalışmaydı. Orada yayınlanan bilgileri futbol yorumcularının yüzde 90'ı ilk kez görüyorlardı. Galatasaray, sadece kendisi için değil, daha çok ülkesi için büyük bir misyon üstlenmişti. Bunun anlamı da Şampiyonlar Ligi'ne 3, UEFA'ya da 4 takımla katılma kapısının açılmasıydı. Bildiğiniz gibi, maç ertelenmedi. Galatasaray önce Beşiktaş'ı 2-0, ardından Real Madrid'i 3-2 yendi. Ama ne yazık ki asıl hedefe ulaşılamadı. Türkiye şu anda bile hala aynı noktada ve ultrAslan'ın o dönemde yaptığı çalışma geçerliliğini hala koruyor... Daha pek çok işin yapıldığını biliyorum. Ama bu çalışma, Dünyada bu konuda bizden çok çok önde olan bazı ülkelerin taraftar hareketlerine bile örnek olabilecek kadar büyük önem taşıyor.
Cehenneme hoşgeldin Fenerbahçe
6 Mayıs 2001
Kadıköy'de oynanacak olan Fenerbahçe-Galatasaray maçı için Maraton Tribünü'nün bir bölümü Galatasaray taraftarına ayrılmıştı ama daha önce Kaç bin bilet istiyorsanız verelim" diyen Fenerbahçeli yöneticiler yoğun talep karşısında şaşırmış ve 1900 biletle işi kurtarmaya çalışmıştı. Aslında Kadıköy'de yıllarca yaşanan cinnet ortamı futbolun spor olmaktan çıkmasını, normal futbol izleyicisinin değil bir çok gazetecinin bile Kadıköy'e gitmek isteğinİ engelliyordu.. Ama Galatasaray taraftarını üç ay önce yani 7 Şubat 2001 tarihinde yine Kadıköy'de oynanan ve 4-4 biten Türkiye Kupası maçında hiçbir şey engelleyememişti. Zira adını 3 Şubat'ta almış olan ultrAslan henüz 4 günlük olan ismiyle birilerini sıkıntıya sokmuştu. Çünkü ultrAslan statta kendine ayrılan yer için daha fazla bilet talebinde bulunuyordu. Bu biletler verilmeyince de yan tribünden bilet alan Galatasaray taraftarları kendilerine ayrılan bölüme geçip sımsıkı bir birlik oluşturuyorlardı. İşte 6 Mayıs'taki maçta da bu tehlikeyi sezen Fenerbahçe yönetimi "Alın size fazla yer ve fazla bilet" diyemiyordu. ultrAslan kimliğine bürünmüş Galatasaray taraftarını engellemek kimsenin haddine değildi ancak yine de tüm fazladan bilet bulma uğraşları pek fazla işe yaramamıştı, Fenerbahçeliler biletleri adeta gömmüşlerdi. Ali Sami Yen'de toplanıp otobüslerle Kadıköy'e geçen 1900 ultrAslan stada geldiğinde saçma sapan şeylerle karşılaştı. Örneğin ultrAslanların tribüne giriş bölümü yarım metre lağım suyuyla kaplıydı. 1900 kişi yaklaşık iki saat o suların içerisinde bekletilip tribüne bin bir güçlükle girerken, içerideki durum daha da rezaletti. Çünkü, tüm koltukların üzeri organize bir çalışma ile yumurta, çim, dışkı, çamur karışımı abukluklarla süslenmişti! İçeride su ve yiyecek satılmıyordu, tuvaletlerin kapıları ise kilitlenmişti. Sağ ve sol tribünlerde bulunan rakip taraftarların yukarıdan rahatlıkla attıkları sidik dolu torbalar, taşlar, şişeler ise durumu daha da şenlendiriyordu (!) Bir üzücü yan ise o zamanki bir Fenerbahçe yöneticisinin kulübü yöneteceğine bu tip ottan işleri bizzat yönetmesiydi! Tabii ultrAslan grubu o şahsa gereken cevabı bir sonraki lig maçında hazırlattığı 20 bin el ilanı ile verdi. Neticede yağan yağmur altında sesinin son perdesine kadar 90 dakika takımını destekleyen ultrAslanlar 2-1'lik mağlubiyetin verdiği üzüntüyü bir kenara bırakmış bir sonraki rövanş maçı için intikam planları hazırlamaya başlamıştı. Tezahürat bile hazırdı. Nitekim rövanş maçı geldiğinde stat içi ve stat çevresinde bir çok etkinlik (!) hazırlamak için girişimler yapılıyordu. Bu etkinliklerin iğrenç ve sağlığa uygun olmayanlarına tribün ağabeyleri engel olmaya çalışıyordu hatta kulüp yönetimi ise stat içinde rakip seyirci için hazırlanan tuzaklara rakip yöneticiler gibi çanak tutmuyor, bunları engelliyordu. O günlerde bu organizasyonları engelleyenlere ve daha çok kulüp yöneticilerine kırgınlık olmuştu ancak sonradan herkes bu tip saçmalıkların ancak Kadıköy'de yapılabileceği konusunda hem fikir olmuştu. Yine de ASY'ye gelen Fenerbahçe takımı, dışarıda binlerce ultrAslan'ın arasından geçerken bu Cehennem'in eskisinden daha farklı olduğunu anlıyordu. Stattaki atmosfer ise Fenerbahçeli futbolcuları adeta kilitlemiş, takımımız ise sahadan 2-0 galip çıkmıştı. Ve ultrAslan'ın bunda payı büyüktü.
Kerem Usluer
uA Karşı
Çarşı Grubu ultrAslan için ne düşünüyor?
ultrAslan'dan birçok arkadaşım var
Tribün mücadelesi kapsamında, kapalı tribünün bağıran gruplar arasında ilk sırada yer alması gerekirken, ultrAslan bunu geçen sezon başaramamıştı. Fakat geriye dönüş yaptılar ve protestolarıyla kapalı tribünde yer almayı başardılar. Sonuçta onlar da bizim gibi tribün mücadelesi veriyorlar. Birbirimize rakip gruplar olduğumuz doğru. Ancak benim de ultrAslan'dan birçok arkadaşım var. Kendilerini yakından takip ediyorum ve mücadelelerinde başarılar diliyorum.
ALEN MARKARYAN Çarşı Grubu liderlerinden...
Tribün şovunda biz daha iyiyiz!
Genç Fenerbahçeliler ultrAslan için ne düşünüyor?.
ultrAslanlar ile her türlü dostluğumuz var. Onlar da bizim arkadaşımız. Ama tribün konusunda bize asla rakip olamazlar. Çünkü Genç Fenerbahçeliler'in tribün şovunu herkes biliyor. Bu bakımdan bizimle başedemezler tribün konusunda. Ancak onun dışında olaya baktığımız zaman, hepimiz aynı amaç için varız.
SEFA Genç Fenerbahçeliler Derneği Lideri
53 kisiyle atılan tarihi adım
04 Aralık 2000 tarihinde, Ali Sami Yen Stadı'nda oynanan Galatasaray-Fenerbahçe (0-0) maçında yaklaşık üç bin adet meşale yakılmıştı. Stat rakip için cehenneme çevrilmiş ancak sahaya atılan meşaleler (ki tribündeki bir çok insan bu meşalelerin görevli polislerce panik içinde sahaya atıldığını söylüyorlardı) daha sonra Galatasaray taraftarının başına büyük dertler açmıştı. Bu meşalelerin alınmasında, stada sokulmasında kimlerin sorumluluğu varsa emniyet tarafından toplanmak istenmişti. Ancak suçlu, suçsuz birçok Galatasaraylı gözaltına alınmış ve maalesef kulüp de bu taraftarlara sahip çıkmamıştı. Bizler arkadaşlarımız için uğraşıyorduk ama çok fazla da yapacak bir şeyimiz yoktu. Neticede arkadaşlarımız mahkemeye sevk edilmişlerdi. Arkadaşlarımızı yargılayacak olan Hakim daha ilk mahkemede, "Böyle saçma sapan bir olayın mahkemeye intikal ettirilmesine" çok kızmıştı. Ama mahkeme o kadar sene geçmesine rağmen hala sonuçlanmadı! Bu olaya çok içerlemiştik. Kulübün taraftara sahip çıkmaması üzerine artık Galatasaray taraftarına sahip çıkacak bir derneğin açılması gerektiğinde hem fikir olmuştuk. Bunun üzerine 2000 yılının Aralık ayı sonlarına doğru Galatasaray tribünlerinin eski adamlarına ve ileri gelenlerine bir çağrıda bulunuldu... Acil olarak bir toplantı yapılmalı, fikirler alınmalıydı. 20 Ocak 2001 günü Taksim'deki Ceylan Otel'e doğru yola çıkan 53 Galatasaraylı, bu toplantı sonucunda G.Saray Spor Kulübü'nün yaklaşık 100 yıllık tarihinde muazzam bir süreci başlatacaklarını elbetteki bilmiyorlardı. İyi giyimli, orta yaş kuşağı Galatasaraylılar bir yandan açık büfede bir şeyler atıştırarak sohbet ediyor, bir yandan da önceden hazırlanmış olan bazı grafik çalışmalarını gözden geçiriyorlardı. Dört sene üst üste kazanılan şampiyonluklar, yurtiçindeki tüm kupalar ve yenilgisiz UEFA Kupası Şampiyonluğu ve hemen ardından gelen Süper Kupa "başarı yorgunluğu"nun olumsuz etkilerini tribünlere yansıtıyordu. Açıkçası bu da, ortalama 25 yılını tribüne vermiş olan insanları rahatsız ediyordu. Çünkü oradakilerin çoğu 13 sezon şampiyonluk görememiş bir nesilde yetişmişti ve hiçbir başarı bizi Galatasaray'ımıza doyuramazdı. Birçok Galatasaraylı nasıl doymuş olabilirdi ki?.. Bunu çok garipsiyorduk. İşte ilk toplantıda bunlar vurgulandı. İlk önce bir video gösterisi yapıldı. Işıklar söndü ve salondaki 53 kişi Galatasaray'ımızın son 15 yıllık tarihini izlemeye başladı... Eskinin salkım saçak kapalısı izlendi, ruhları titreten tezahüratlar dinlendi. O videoda gösterilen tribünlerde yer alan insanlar da bizlerdik! O tezahüratı biz yapmıştık! O pankartları biz asmıştık! O delice heyecanı ve coşkuyu biz duymuştuk! Peki ama şimdi o coşkuya ne olmuştu? Oysa ki 80'li yıllarda Galatasaray da diğer Türk takımları gibi, bugünleri hayal bile edemeyeceğimiz kadar sportif olarak gerideydi. Şimdi ise çok başarılıydık ama insanlar başarıyla daha da coşacağına, kendilerini adeta salmışlardı. Maç seçmeye başlamış, taraftar gibi değil de artık birer "seyirci" gibi maçları izlemeye başlamışlardı.
ultrAslan'ın alt grupları
ultrAslan BH
Tribünde daha çok liseli gençleri içinde barındıran ve eski açıkta teşkilatlanırlar.
ultrAslan SULTANS
uA-Karşı gibi yıllardır Kapalıda bulunan ve koreografi gibi tribün organizasyonlarında başı çekerler. Grafiti tarzı esprili pankartlar onların eseridir
ultrAslan TAYFA
Tribünün olmazsa olmazlarıdır. Kar kış yağmur çamur demeden deplasman deplasman dolaşırlar Galatasaray'ın peşinde. Kapalı Tribün'de ve Yeni Açık'ta bulunurlar.
ultrAslan KARŞI
Kapalı tribünün orta yaşlı arkadaş grubu. Orta yaşlı ama büyük koreografi çalışmaları onların eseridir. Özellikli pankartlar da hep onlardan çıkar...
ultrAslan UNI
T cetveli 'Out', sopalı pankart 'İn' diyen üniversitelilerin teşkilatlandığı grubumuz. Eski açık tribününün müdavimleri...
Meriç Tunca
Takvim Gazetesi
Cenazeyi kaldırmak (!)
21 Aralık 2003.. Annem vefat etmiş.. Eyüp Sultan Camii'nde taziyeleri kabul ediyorum. Yılmaz Özdil, İskender Baydar, Kadir Kılıçparlar ve diğer yakın dostlarım da yanımdalar.. Birazdan cenaze namazı kılınacak, daha sonra da annemi defnedeceğiz. Bir süre sonra avluya bir kaç kişi giriyor ve direkt olarak bana doğru yürümeye başıyorlar.. Bunlardan bir tanesi ultrAslan Genel Koordinatörü Alpaslan Dikmen.. Yanımdakiler ''Hah. Adamlar sonunda seni camide kıstırdı. Buradan kurtuluşun yok'' diyorlar.. Alpaslan geliyor ve ''Abi başın sağolsun'' dedikten sonra ekliyor: ''Yolda buraya gelirken yanımda Çiço Mustafa lakaplı olanı dedi ki; 'Ya abi dünya ne entresan.. Biz yıllarca bu adamın anasına küfür ettik. Kadere bak ki şimdi annesinin cenazesini kaldırmaya geliyoruz..' Bizi alıyor mu bir gülme.. Yılmaz abi, İskender, Kadir, Alpaslan ve diğerleri başlıyoruz katılmaya.. Tabii biz tam da cenazenin önünde gülerken sağdan soldan da ''Ne oldu ulan bunlara. Kafayı yediler herhalde.. Adamların cenazeye bile saygısı yok'' sesleri yükseliyor.. Baktık olacak gibi değil, soluğu hep beraber cami avlusunun dışında alıyoruz.. Bu benim için ilginç bir anı oluyor.. Ve beynimin bir yerine kazınıyor.. Ne zaman annemi ziyarete gitsem hep aklıma geliyor.. Geliyoruz bugünlere.. Öncelikle şunu hemen belirmeliyim ki ben Fenerbahçeli'yim.. Bunu zaten beni tanıyan herkes bilir. Zaman zaman Galatasaray'ı, hatta Beşiktaş'ı ti'ye alan yazılar yazarım. Bu da çeşitli övgülere ya da tepkilere neden olur.. Yazdığım yazılara kızanlara, küfür edenlere, mail atanlara gülüp geçerim. Ama Fenerbahçeli olmam, işimde profesyonel olmamı engellemez.. Yönettiğim sayfalarda Fenerbahçe'ye de, Galatasaray'a da, Beşiktaş'a da, Trabzon'a da ve diğer kulüplere de eşit davranırım.. Kaldı ki ben gazetecilik yaşantım boyunca 7 kez Galatasaray dizileri yapmış, zamanının bir bölümünü Florya'da geçirmiş biriyim. Yaşayanlar bilir. Bir Fenerbahçeli olarak en acı olay ve ona verilecek en büyük ceza, ezeli rakibiniz olan birinin şampiyonluk dizisini yazmaktır.. Hele de bu takım Galatasaray'sa... Allah bana bu cezayı (!) bir kaç kez verdi.. Evet geldik bugüne.. Şimdi sırada ultrAslan yazı dizisi var.. Bu diziyi de arkadaşlarım Mustafa Akada ve Onur Özkan ile birlikte ben hazırlayacağım.. Şimdi yine ''Yahu adam hasta Fenerbahçeli, ama gitmiş Galatasaray'ın taraftar grubunun dizisini yazıyor'' diyenleriniz, hatta buna ''Tabii herifi bir yerde kıstırdılar. O da korktu onlara yazı dizisi hazırlıyor'' şeklinde yorumlayanlarınız da olabilir.. Diyen desin. Çünkü işin aslı bu değil.. Başta da yazdım. Ben ve bu gazetenin üst yönetimi olaya tamamen profesyonel gözle bakıyor.. Doğrudur, ultrAslan oluşumunun yöneticileri hariç, büyük bir bölümü beni hiç sevmez.. Hatta yolda görse bir kaşık suda boğmak için (!) fırsat kollar.. Doğrudur.. Bundan 3 yıl önce ultrAslan'ın internet sitesi, üzerinde çarpı işareti olan ve altında ''Bu adamı gördüğünüz yerde haklayın'' diye yazan, benim dünya yakışıklısı (!) resmimle açılıyordu.. Doğrudur.. G.Saray taraftarı benim her yazdığım yazıyı ''İyi günler, nasılsınız?'' diye de başlasam kendilerine ''Ulan bu adam bize iyi günler diyorsa mutlaka hakaret ediyordur'' düşüncesi içerisinde okur.. Ama işin aslı böyle değil.. ultrAslan bugün dünyanın en büyük taraftar oluşumlarından biri. Beşiktaş'ın Çarşı'sı, Fenerbahçe'nin Genç Fenerbahçeliler'i kendi camiaları için ne ifade ediyorsa, ultrAslan da Galatasaray camiası için büyük şey ifade ediyor.. Kaldı ki sıra daha sonra Çarşı ve Genç Fenerbahçeliler yazı dizilerine de gelecek.. Bu yazı dizisini taraftarlık duyguları içinde size aktaracağım.. Ben bu müthiş ve bugüne kadar hiç kimse tarafından yapılmamış böylesine önemli bir yazı dizisi için değerli katkılarından dolayı ultrAslan tribün liderleri Sebahattin Şirin, Yılmaz Tutuş ve Alpaslan Dikmen'e şimdiden teşekkür ederim.. Onların bana cami avlusunda öğrettiği hayat felsefesi, belki de bu yazı dizisini benim yazmamda pay sahibi oldu.. Dünya çok küçük olduğu kadar, çok da garip.. Kimin annesine ya da bir yakınına küfür ederseniz edin, bir gün onun cenazesini kaldırmak zorunda kalabilirsiniz.. Öyleyse... Öyleyse gazamız mübarek ola.. Haydi Bismillah..
Meriç Tunca
Takvim Gazetesi
53 kişilik destan
2000'de Ali Sami Yen'de meşaleler yandı... Taraftar mahkemelik oldu. Yönetim sessiz kalınca, 53 Cimbom'lu Türkiye'nin en büyük taraftar grubu ultrAslanı kurdu...
***
Bir FotoMurat vardı
Kendisi Trabzonlu ama babası Ürdün'lüydü.. Ve o tam bir Galatasaray aşığıydı.. Kuruluşunda büyük emeği geçtiği ultrAslan'ın bütün tribün fotoğraflarını o çekerdi.. Kanser denilen illet, "Hayatımın en mutlu 4 senesini ultrAslan'la yaşadım" diyen Murat Elsaleh'i 24 yaşında çok sevdiği Galatasaray'dan koparırken, geride de anıları kaldı.. Yakın arkadaşı Kayhan Berberoğlu "Foto Murat"ı işte bu duygularla anlattı:
1980 yılının bir sonbahar gününde, yeşilin bin tonunu koynunda barındıran Trabzon'da doğar Murat. Soyadına bakıp "Senin neren Karadenizli?" diye soranlara "Ne o, Arap şeyhliğini yakıştıramadın mı?" derdi. Evet, Murat baba tarafından Ürdün'lüydü ama "Ben Trabzonluyum daa" diye de eklerdi. İlkokul, ortaokul ve liseyi Trabzon'da okumuştu Murat. Sonra İstanbul'da Yıldız Teknik Üniversitesi'ni kazanmıştı aynı benim gibi. O, Gemi İnşaatı Mühendisi olacaktı ben de bildiğiniz İnşaat Mühendisi.. Galatasaray'a, futbola, fotoğrafa, sinemaya, Türk filmlerine, Türkan Şoray'a, Orhan Gencebay'a, Sadri Alışık'a, eski 45 liklere, eski arabalara aşıktı. Galatasaray'a olan aşkımızdan başka ortak özelliğimiz pek yoktu... ultrAslan içindeki çalışmalarımızda samimiyetimiz arttı, sonra da ev arkadaşı olduk zaten. Benim Rizeli, O'nun Trabzonlu olması iki inatçı Karadenizliyi sürekli didişmeye ***ürse de birbirimizi bir o kadar da seviyorduk. Çünkü biz Galatasaraylıydık! ultrAslan-Uni'nin kurulumunda Murat'ın da emeği çoktu. Zaten deplasmandı, amatör sporlardı demeden her yere beraber giderdik.. Bütün tribün fotoğraflarını O çekerdi. Alpaslan ağabey O'na "Foto Murat" lakabını takmıştı. Sonradan o eski model fotoğraf makinesiyle işkence çekmesine dayanamayıp yeni bir makine almıştık. Çocuklar gibi sevinmişti. Kaldığımız ev dernek gibi kullanıldığı sırada evde yaptığımız sopalı pankartların en güzelleri O'nun tarafından çizilirdi. Murat meğer çok önceden yakalanmış lanet kanser hastalığına. Önce o upuzun saçları dökülüverdi. Tedavi gördü, iyileşti sandık. Sonra KTU Tıp Fakültesi Onkoloji bölümünde yattı uzun süre. En bitkin anında bile söylediği tek şey vardı; Hayatının en mutlu 4 senesini bizlerle yani ultrAslan ile tanıştıktan sonra yaş**ıştı. 6 Nisan 2004'te kaybettik kardeşimizi. Ama o bizim için ölmedi. Ruhu hala bizlerle birlikte ve bizler tribünlerde olduğumuz sürece de o ruhu yaşatacağız. Diğer vefat eden kardeşlerimizi yaşattığımız gibi.
* * *
ultrAslan'ın şehitleri sadece "Foto Murat" la sınırlı değil.. Beykent Üniversitesi öğrencisi Salih Kayıkçı 5 yıl çektiği akciğer rahatsızlığının kansere dönüşmesi sonucu 16 Haziran 2006'da vefat ederken, Celal Bayar Üniversitesi öğrencisi Gürkan Ersoy ise 18 Ekim 2006'da PSV maçına gelirken Susurluk yakınlarında geçirdiği trafik kazasında hayata gözlerini yummuş..
Meriç Tunca
Takvim Gazetesi