Türkche'Lesen Türkçe'miz

Türk-ilizce
Mustafa ÖZER

Türkçe'nin güzel yazılıp konuşulması sadece kelimelerin, bugün standart kabul edilen İstanbul Türkçe’si ile söylenmesi demek değildir. Sözcüklerin kullanıldığı yerler ve buna göre kendilerine yüklenen anlamlar ifade kabiliyetini sergilemektedir. Düşünce ise güzel ifade il kuvvet kazanmakta istikamet belirlemektedir. Bilime yön veren iki ana unsurdan birincisi akıl+zeka ise, ikincisi bilim insanının düşünce ve akıl yürütmelerini şekillendiren ifade etme kabiliyetidir

Yabancı dil öğrenmek bir gereklilik, ve hatta mecburiyettir günümüzde. Fakat yabancı dil öğreniminin uzun yıllara yayılmış olması ve öğrenimin Devlet okullarında 4., özel okullarda ise 2. sınıftan başlaması yani, çocuklara henüz kendi dillerinde, ana dillerinde yeterli beceriyi kazanmadan yabancı dil öğrenimi verilmeye başlanması; ki yeterli ve faydalı düzeyde yapılamamaktadır, dilin kullanıcıları tarafından doğru algılanamamasına ve bir takım diller arası geçişlerin-etkileşimlerin, yozlaşma boyutlarında yaşanmasına neden olmaktadır. Bu elbetteki öğrenilmeye çabalanan yabancı dili değil, ana unsur olan ve aklın düzenini sağlayan ana dili yani Türkiye’de Türkçe’yi tehdit etmekte ve de yıpratmaktadır.

Bu geçişler ve etkileşimler daha ileride bireyin konuşmalarında arada bir İngilizce kelimeleri kullanması suretiyle Türkçe’nin zayıflamasına neden olmaktadır. Çünkü dil ancak kullanılırsa sağlam ve üretken kalabilecektir ve dili de teker teker kelimeler oluşturur. Eğer kelimeleri ithal edilmiş yakın anlamlıları (bir dildeki bir ifadenin hiçbir zaman tam bir karşılığı diğer ir dilde ulunamayabilir) ile değiştirirseniz bu zamanla bir iki kelimeden, yüzlerce binlerce ve dahi yüz binlerce kelimenin dile girmesine yani dilin yok olmasına neden olmaktadır. Bu bakımdan bireyin konuşmasında kullandığı kelimeler son derece önemlidir.

Yabancı dil ile eğitim Türkçe’ye neden zarar verir, bunu nasıl yapar?

Birey eğitimi esnasında üzerinde yoğunlaştığı alanı nasıl tanır kavrar ve öğrenirse yada benimserse bunu öyle kullanacak ve aktaracaktır.

Bilimsel bilgiyi edinirken, öğrenen bireyin maruz kaldığı dil yükü kavramları ve bilgiyi o dilin öğeleri ile edinmesine neden olacaktır. Ve ana dili Türkçe olan bu birey zihinsel süreçleri içerisinde yorumlarken düşünürken ve dış dünyada konuşurken ve üretirken bu yabancı kaynaklı kavramları Türkçe ile birleştirerek kullanacak ve ortaya tarifi ancak, ülkemiz şartlarında “Türk-ilizce” olarak tanımlanabilecek bir özürlü, yada yeni bir dilimsi oluşmasına neden olacaktır.

Bir bilgisayar uzmanından alıntı:

“dutyleri check ettikten sonra main task’a geçeceğim…”

Bu sayısal alanlarda sadece terimsel boyutta kalabilmekle birlikte daha yaygın kullanımları da olabilmekte.

Fakat sosyal bilimler alanında yapılan bu tür eğitimler dil açısından daha tehlike olmaktadır. Bilim ayda eğitim alanından bağımsız içeriğe sahip günlük konuşmalar da dahi yabancı sözcükler popüler kültür bombardımanının da etkileriyle dili tamamen tanınmaz ve anlaşılmaz bir hale sokmakta güney Afrika halkalarının yaşadığı liman dilleri benzeri bir di oluşmaktadır. Bu liman diller batı kolonilerinin tüccarlarının ticari ilişkiler içinde bulundukları yerli halkla konuşurken ne tüccarın ne de halkı diline benzemeyen, yeni bir iç disipline sahip özerk dillerdir.

Öğretmen yetiştiren eğitim fakültelerinin İngilizce bölümünden birkaç alıntı ile noktalayalım:

“bir term paper istiyorum sizden, due time on ocak…”

“room mate’nizle birlikte yapabilirsiniz…”

“class’ta variety için four skills activityler gerekli”

“assignment’ınız için due time 25th december şimdiden herkese good luck…”

bu böyle devam eder gider…

Acil tepkiler ile bunu durdurmalıyız
 
SANAL TÜRKÇE

"Hallo" "Asl" "U" "pls" "bye"
Az kaldı.. BİTİYOR Türkçe
"Slm" "kib" "ok" ve "hoi"
Az kaldı..YİTİYOR Türkçe


"Hacker" "Admin" "surf"ve "login"
Nerde kaldı Türkçe bugün
Yemin olsun göze her gün
Az kaldı..BATIYOR Türkçe


Ne "lakap"ı "nick"in varken
Kalkarsın aksamdan erken
"Net" "chat" falan filan derken
Az kaldı..YATIYOR Türkçe


Sitelerde geze,geze
"Ban" olursun batma göze
Ne demeli dogru söze (!)
Az kaldı..TUTUYOR Türkçe


A..zade "connection" ol da
Sen de yorul gel bu yolda
"Link" atanlar sagda,solda
Az kaldı..YUTUYOR Türkçe
 
-B-


badigart: koruma,görevli > badigartlık: koruma görevi
badminton: tüylü top
balans: denge
balya: dengi
banal: sıradan
bandrol: denetim pulu
banliyö: palanga
banner: reklam bandı,hareketli
bar: içkilik,kapı,bölüm,konu
barbar: ilkel
barikat: engel
bariyer: engel
barkod: çizgi im
base: taban
baskül: tartı
bateri: davul
baz: temel,taban
best of: en iyi
beton: karmaç
beyzbol: sopatopu
bibliyografi: kaynakça
bilboard: ilan tahtası,duyuru tahtası
bios: temel giriş-çıkış sistemi
blender: karıştırıcı
blokaj: tutmak,durdurmak
bloke para: tutulmuş para
bobin: sarımlık
boot: ön yükleme
botanik: bitki bilim
branç: kuşluk yemeği
branş: dal,şube,kol
brifing: bilgilendirme
bronz: tunç
browser: açar
budizm: burhanilik
bukalemun: bürüngen
buldozer: yoldüzler
bungee-jumping: zıpzıp atlama
burjuva: kent soylu
buton: düğme
bye bye: güle güle!,hoşçakal!
by-pass: devredışı bırakmak (siyasette),damar aktarma (tıpta)
 
3us1.jpg


4dk2.jpg


destek100x100kw9.jpg


destek468x601vz8.jpg


dilimdilim18bw6.jpg
 
Vatandaş Türkçe konuş

Atatürk 1931 yılında Türkçe ile ilgili özlemlerini şöyle dile getirmiş, "Öyle istiyorum ki, Türk dili bilim yöntemleriyle kurallarını ortaya koysun ve her dalda yazı yazanlar bütün terimleriyle çoğunluğun anlayabileceği güzel, ahenkli dilimizi kullansınlar". Türkçenin medyada ve bilişimde kullanılışına bakıyorum da, Atatürk'ün bu özlemine acı acı gülmekten başka birşey yapamıyorum.

Türkçeyi katleden sektörlerden ikincisi medyaysa, birincisi bilişim... Al birini vur ötekine. Her ikisinin de özlenen düzeye gelememesinin baş nedeni de Türkçeye karşı gösterdikleri özensizlik. Halkın kullandığı dilden uzaklaştıkça, halka da ulaşamıyorlar. Bu yüzden de bir türlü arzulanan satış rakamlarına ulaşamıyorlar.

Gazeteler halkın dilinden konuşmuyor. Bilişim sektörü de. Her iki sektörde de bir ukalalıktır gidiyor. Her iki sektörün mensupları da yabancı terimleri kullanmakta ustalaşmışlar. Ne kadar çok yabancı kelime kullanırlarsa o kadar bilgili olduklarını göstereceklerini sanıyorlar. Ve dikkat ederseniz, yabancı kelimeleri en yoğun biçimde kullananlar yabancı dil bilgisi en az olanlar arasından çıkıyor.

Dil Bayramı kapsamında yapılan yedi oturumdan birine konuşmacı olarak davetliydim. Bilim Dili Olarak Türkçe başlıklı oturumun başkanlığını Prof. Talât Sait Halman yaptı. Diğer konuşmacılar ise Prof. Dr. Engin Bermek, Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu, Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu ve Prof. Dr. Mustafa Özkan'dı.

Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu, Son Osmanlı Dönemi Tıp Dilinin Türkçeleşmesi Meselesi başlıklı konuşmasında geçen birkaç yüzyıl boyunca yazılan bilimsel eserlerin konularına ve yüzyıllara göre karşılaştırmasını yaptı. Bu karşılaştırmada bir nokta dikkatimi çekti. 20. yüzyıla gelinceye kadar Türkiye'de yazılan astronomi eserlerinin sayısı matematik eserlerine fark atıyormuş. Ancak bu eğilim 20 yüzyılda tersine dönmüş ve astronomi eserlerinin sayısı hızla düşerken, matematik eserlerinin sayısı hızla artmış ve astronomi eserlerini açık ara sollamış.


Nedenini düşünürken, artık pek gökyüzüne, ufka bakmaz bir toplum olduğumuzun farkına vardım. Başı önüne eğik bir toplum olduk çıktık. Kimse ne göğe, ne ufka bakıyor. Aynı şekilde geleceğe bakanların sayısı da azaldı. Herkes gününü yaşıyor, geçmişini anıyor. Geleceğe bakanların sayısı çok az.

Bu geleceğe önem vermeme alışkanlığının Türkçeye özen göstermememizin nedenlerinden biri olduğunu düşünüyorum. Çok hızlı bir şekilde ve genellikle sınırlarımız dışında ilerleyen teknoloji kendi sözcüklerini, kendi terimlerini de yaratıyor. Bu yeni sözcük ve terimler dilimizi sürekli bombalıyor. Yeni teknolojileri halka anlatan medya ve bu teknolojileri halka pazarlayan bilişim sektörü yabancı dilden gelen bu yeni sözcük ve terimleri Türkçeleştirmeye çalışmadan aynen kullanma kolaycılığına kaçıyorlar. Böyle yapıyorlar çünkü umurlarında olan tek şey günü kurtarmak. Gelecek umurlarında değil.

Türkiye Bilişim Vakfı bünyesinde kurulan Bilişimde Özenli Türkçe isimli bir çalışma grubu var. Kurucu üyeleri arasında ben de varım. Grubun kurucu başkanı Tuncer Ören, "Kendi kültürlerine saygı duymayanlar başkalarından saygı beklemek haklarını yitirmiş olurlar. Dilimize özen, benliğimize duyduğumuz saygının bir göstergesidir. 21. yüzyılın ilk çeyreğinde bilişim dilimizin zengin bir Türkçe olmasını istiyorsak, şimdiden özenli bir Türkçe kullanmaya başlamalıyız. Bilişimci olabilecek kadar yetenekli olan kişilerin bu özeni gösterebileceklerine inanıyorum." diyor.

TBV Bilişimde Özenli Türkçe çalışma grubu önümzdeki günlerde özenle hazırlanmış bir İnternet sitesiyle kamuoyunun önüne çıkmaya hazırlanıyor. Adresi buraya yazmıyorum isteyene ulaştırabilirim.

Öte yandan Türk Dil Kurumu da son başkanı Prof. Dr. Şükrü Halûk Akalın'ın kişisel ilgisi sayesinde bilişim Türkçesine büyük önem veriyor. Bu bilişim sektörü için büyük bir şans. TDK'nın İnternet sitesinde Türkçe Sözlük'ün anında erişimli, sayısal sürümü yayınlanıyor. Yazım Kılavuzu ise sırada. Hepsinden önemlisi sitede yeni terimlere Türkçe karşılıkların önerildiği ve tartışıldığı bir zemin de sunulmuş. Şimdilik kör topal işliyor ama çok daha etkin bir elektronik forum ortamı sağlanması için çalışmalar sürüyor. Bilişimde özenli Türkçe kullanımına bu sitedeki tartışmalara katılarak da katkıda bulunabilirsiniz.

Ama yapabileceğimiz en büyük katkı yabancı terimler yerine Türkçe karşılıklarını kullanmaya, Türkçe karşılık yoksa uydurup, kullanarak önermiş olmaya özen göstermemizden geçiyor. Düşünsenize önerdiğiniz bir kelime, halk dilinde kabul görüp, Türkçeye girse, bundan büyük mutluluk mu olur?
 
Sözcüklerle Nasıl Oynadık




Ali Dündar



Ziya Gökalp: "Türkçeleşmiş Türkçe" demiş, vermiş özleştirmecilerin ağzının payını. Bize de boynumuzu eğmek düşermiş. Örneğin "istiklal" sözcüğü. Bütün yurtta bilini yormuş. Yıllarca "İstiklal Harbi" diye öğretmişiz çocuklarımıza. "İstiklal Marşı" var, derken bir kutsallık gelmiş o söze. Şimdi bunu bırakıp "bağımsızlık" demenin ne yeri varmış, ne de anlamı. Türkçeymiş "İstiklal" sözcüğü, bal gibi Türkçe, öz Türkçe, katıksız Türkçe. Yalnız hepimizce bilindiği için değil. Arapçada yokmuş ki o sözcük, biz yapmışız, biz yaratmışız. Araplar da belki sonra bizden öğrenip "independance" karşılığı kullanmışlarmış. Anlıyorsunuz ya "istiklal" Türkçeye geçmiş Arapça bir söz değil. Arapçaya geçmiş Türkçe bir sözcük onlara göre. "Bağımsızlık" sözünü ise bilen yokmuş, uydurma imiş o söz. Doğrusu utanıyorum böyle diyenleri, düşünenleri duyup okudukça."(l)

Dilde, dilekte, düşüncede ve amaçlanan ereklerde büyük sıkıntıları; neredeyse, "kanlı mı olacak kansız mı olacak" aşamasına varan sapkınlıkları atlatarak geldik bugünlere. Ankara'da "Dil Derneği"nin öncülüğünde kutladığımız 72. dil bayramında yaşanan coşku da gösterdi ki, "Elsine-i meyyite ilmi edilemez" diye yeşil bayrak açarak. "Türk dilinin aslındaki güzelliğini, varsıllığını ortaya çıkarma ve onu dünya dilleri arasında değerine yaraşır yüksekliğe eriştirme..." savaşımı verenlerin önünde duranlarla, Türkçe köklerden Türkçe sözcük türetenleri "vatan hainliği" ile bir tutanlar çoktan geride kalmış.

Günümüzden 106 yıl önce Şemsettin Sami'nin "Bizim eski Türkçe edebiyatımız akvam-ı bedeviyyenin de değil, belki akvam-ı vahşiyyenin kıyafetine müşabihtir." Sözleriyle yerin dibine batırdığı bir yazını, yabancı diller boyunduruğundan kurtarılan öz Türkçe'nin ışığında, dünyanın en ergin sanat dilleriyle boy ölçüşebilir bir asamaya getirmişiz. Ulusal Bağımsızlık Savaşımının zorunlu bir sonucu olan dil devrimini, "Lisan-ı Türkiyi elsine-i Türkiye" dönüştürmek sanan kafa bile bugün şaşıp kalmıştır, anadilimizin ulaştığı yetkinliğe; bilim, sanat dallarında eriştiği anlam boyutlamalarına.

Dil devrimine karşı olanların isteklerine, istemlerine u¤¤¤¤¤ değil, dilin kurallarıyla, sözcüklerin ekleriyle, kökleriyle, anlam boyutlarıyla çokça oyna¤¤¤¤¤ gelinmiştir bu aşamalara. Biz ne yaptık, örneğin; Arapça "taahhüt"sözcüğünü dilimizdeki "yük" kökünden "yükleni" adını türeterek karşıladık. "Müteahhit" sözcüğüne de aynı kökten bir karşılık türettik ve "yüklenici" dedik. Ama bu kavram kapsamına girmeyen, arsa üzerinde yapı kurup satan kimselere de "yapsatçı" kavramını türettik. "İs" kökünden "memur" için "işyar", "amele" için "isçi", "ameli"karşılığı olarak da "işe vuruk " karşılıklarını türettik Meslek kariyer karşılıkları için "uğrası", "meşgale" için "uğraş" dedik Arapça. 'şehvet ' sözüne, anadilimizde öteden ben varolan "kösnü"yü. şehvetli için "kösnül"ü yeter bulduk. "İntihal" sözüne "aşırtı"yı, "nüans" yerine "ayırtı"yı; "alamet-ı farika" için "ayırtaç,"ı, "istisna ya "ayrınca". "teemmül" yerine "içinme / içdüşünü" karşılıklarını, "erzak' için "yiygi". 'rayiç'' yerine "sürümdeğer", "rivayet" yerme "duyultu". "rüşvet" için "yiyim", rüşvet alan yerine "yeyimci"yi önerdik. "Sarih" sözcüğünü "belirtik", ''vasiyet"i "sonbuyruk", "maneviyat"ı "içgüdü", "batıni"yi "içrek", karşıtını "dışrak" "bati"yi "yavaşık". "mülahham"ı "etleç". "'bahane"yi "nedenleme". "hisbaniye"yi "kuşkuculuk", "iftikariye / 'idealizm" kavramlarını "ülkü" ve "ülkücülük", "enniye solipsizm " kavramlarını "tekbencilik" terimleriyle karşıladık.

Bu konuda yapılanlar kitaplar dolusu yazılıp çiziliyor. Ben yalnızca örnek vermeye çalışıyorum. 27 Mayıs'tan sonra Cumhurbaşkanı adayı olan bir sosyoloğumuz (toplumbilimci demeye dilim varmıyor), kendi bildiği sözcüklerin Türkçe karşılıklarına sinirlenmiş, "interdepance" karşılığı "mütetabiat-ı mütekabile" sözü varken bu "bağımlaşma" sözü de nerden çıktı diye bağırıp çağırmıştı.(-') O gibiler "skandal"diyorlardı biz "utanca"dedik "Slogan"dediler "savsöz", "sürpriz" dediler "şaşırtı", "sibernetik" dediler "güdümbilim". "gurma / degüstatör" dediler "tadımcı" karşılıklarını verdik. "Logar"ı "suçeker". "vidanjör"ü "soğurac", "kurye"yi "özelulak". "strateji" terimini "orgüdüm", "parola"yı "imsöz", "tim" sözcüğünü ""görevgücü". "efor'"u edimgücü". "üniter"i "bütünbirimsel", "ünite"yi "bütünbirim". "üniter devlet"i "bütünbirimsel devlet" sözleriyle karşıladık "Vizyon" sözcüğünü "uzgörü", "organ" sözcüğü yabancı olduğu için. "aza"yerine "örgen"demenin daha Türkçe olduğunu anımsattık. İnsanların örtünmeleri gereken yerleri için "utveri", "galip" için "yengin", "muzaffer" için "utkun"sözcüklerini yeğledik "Ütopya" yerine "kurdüşün", "montaj" sözüne "kurtak". "portatif sözünü "söktak"sözleriyle karşıladık, "Tünel" için "yergeçit", otobüs ve tramvaylarda bilet basıp binilen kutuyu "hasbin", Ankaray ve metrolarda bilet basılıp geçilen (validatör) kutu için "hasgec", aynı yerlerdeki çıkış turnikeleri için "çevirgeç" sözcüklerini salık verdik. Bilimsel toplantıları yöneten kimseler için son günlerde İngilizce "moderator" diye bir sözcük dilimize bulaştırılmaya çalışılıyor, biz bunun için Türkçe "sözbağlancı"ya da "ılımlayıcı'"olabilir dedik. Dillerde çok dolaşan "mezhep" sözcüğü için "inanca", "tarikat" sözü için de bir dilseverin önerdiği gibi. "inanyol" denilmesinin doğru olacağını düşündük.

Geçenlerde bir savunman dostumla konuşurken yahu dedi, şu kahrolası "istihdam" sözüne bir türlü karşılık bulamadınız diye yakınınca, bulduk dedim, senin gözünden kaçmış. Arapça "istihdam"sözcüğünü biz "işlendirmek" sözü ile karşılıyoruz, "amele" için "işçi" dediğimiz gibi, "hizmetli" ve "müstahdem" sözcüklerini de "ışgören" terimleriyle karşılıyoruz. Doğru dedi. insanların yaptıkları işlere uygun kavramlar türetmişsiniz. Ona, dil devriminden yana. Türkçe'nin yabancı sözcük ve dil kurallarından arındırılmasından yana olanların nasıl çalıştıklarını anlattım. Ama hâlâ aramızda kimilerinin "menus saydıkları, Arapça ve Farsça sözcüklerden yana kürek çekmekte olduklarını. Batı dillerinden giren yabancı sözcük ve dil kurallarını "ünisiye'" etmeye çalışanların ise hızla türediğini anımsatmaya çalıştım; din ve devlet gücüyle yüzyıllarca Farsça ve Arapça'nın baskısında kalan Türk dili, bir silkinişte o dillerden gelen sözcükleri nasıl tarihin çöp sepetine attıysa. Batı dillerinin baskısının da en kısa sürede geri püskürtecektir, dedim.
 
SON ZAMANLARDA AKLIMI EN ÇOK KURCALAYAN KONUYU SİZE AÇMAK İSTEDİM..

turkce01.jpg


DiL ve KüLTüR!…

Dil ve kültür kavramları yapışık ikizler gibidir.
Siz onları birbirinden ayırmak isteseniz de onlar ayrılmamakta direnirler.
Hepimizin yakinen bildiği gibi insanlar,topluluklar halinde hayatlarını idame ettirirler.
Beraber yaşayan insanlar, dil sayesinde birbirleriyle iletişim kurarlar.
İletişim sadece bugünle sınırlı bir kavram değildir.
Geçmişi bilmek ve geçmişteki tecrübeleri günümüze taşımak da iletişimin önemli bir parçasıdır.
Milletlerin sözlü ve yazılı birikimleri kültürü oluşturur.
Dil,din,sanat,gelenek ve görenekler,mimarî eserler,giyim-kuşam,yiyecek ve içecekler,her türlü eşya;kültürü oluşturan unsurlardır.
Söz konusu bu öğeler,dille beraber geçmişten geleceğe aktarılır.
Bu nedenle büyük Türk sosyologu ve düşünürü Ziya Gökalp,dili kültürün temel unsuru ve taşıyıcısı olarak kabul ediyor.
Gökalp,bu fikrinde yerden göğe kadar haklıdır.
Dilin taşıyıcılık fonksiyonu olmasaydı bizler altı yüz yıllık Osmanlı kültüründen ve medeniyetinden nasıl haberdar olacaktık?
Kütüphanelerimizdeki on binlerce ciltlik yazma eserler tarihin canlı belgeleridir.
Altı yüz senelik kültür hazineleri,dil kalıbına konularak adeta dondurulmuştur.
Böyle sihirli bir güç olmasaydı tarihimizden,kültür ve medeniyetimizden haberdar olabilir miydik?
Bu soruya verilebilecek cevap koca bir “HAYIR” dan başka bir şey olamaz elbette.
Dilin yazı ve söz olmak üzere birbirinden farklı iki ayrı yönü vardır.
Sözün hükmü geçicidir.
Oysa yazı ilelebet kalıcıdır.
Büyük mutasavvıf şâir Yunus Emre,bu hakikati “Söz uçar,yazı kalır” çarpıcı vecizesiyle ifade etmiştir.
Bunu bilmek için âlim olmaya gerek yok.
İnsanın hafızası unutmaya meyillidir. “Hafıza-ı beşer nisyan ile malûldür” sözü de bunu tüm çıplaklığıyla ortaya koymuyor mu?
Milletleri birbirinden ayıran unsurların başında,onların sahip oldukları dil,kültür ve medeniyet gelmektedir.Onun için bu üç unsur millîdir.Bu üç unsura sahip olmayan topluluklara millet denilemez.
Onun için milletlerin büyüklüğü bu unsurlarla ölçülür.
Türk Milleti,tarihinin en kritik ve zor dönemlerinde bu millî değerlerine sahip çıkarak aydınlığa erişmiştir.
Günümüzde Türk dili üzerinde sinsi oyunlar oynanıyor.
Yüzyıllardır dilimizi süsleyen ve millet olarak kenetlenmemizi sağlayan kelimelere savaş açılmıştır.
Onların yerine ne idüğü belirsiz uydurukça kelimeler sokulmaya çalışılıyor.
Bu, bilmeyerek yapılıyorsa gaflettir.
Şayet bilerek,planlı yapılıyorsa hıyanettir.
Buna bu millet müsaade etmez.
Dil,milletin fertlerini birbirine bağlayan çimentodur.
Hiç kimse bu çimentonun göz göre göre sökülmesine izin vermez.
Bugün dilimizde bir kısım yabancı unsurun varlığı,herkes tarafından bilinen bir gerçektir. Mehmet Kaplan’ın dediği gibi: “Her millet dilini ve kültürünü yüzyıllar boyunca yoğurur.Bu esnada o,akan bir nehir gibi,içinden geçtiği her topraktan bazı unsurları alır.Her medenî milletin konuşma ve yazı dili,karşılaştığı medeniyetlerden alınma kelime ve deyimlerle doludur.Bu bakımdan her milletin dili,o milletin çağlar boyunca yaşadığı tarihin adeta özetidir.
Kaplan’ın sözleri aslında hadisenin görünmeyen yüzünü de sunuyor bize.Yeter ki kasıtlı ve planlı olarak dilimizi yozlaştırmayalım.
Ötekisi devede kulak kalır.
Bu böyle biline!…


M.Nihat Malkoç

turkce2.JPG


Günlük hayatta kullandığımız,dilimize yerleşmiş fakat başka dilden dilimize karışmış sözcükler için diyoruz ki:Türkçesi varken!…
 
ataturk.jpg



DİLİMİZE BİRAZDAHA DİKKAT LUTFEN ARKADASLAR... "Z" YE "S" DIYENLERDEN,
"C" YE "J" DIYEN OZENTILERDEN OLMAYIN LÜTFEN...




1166382822yenilogo.jpg

DIYENLER O ZAMAN BURADA BU TOPRAKLAR UZERINIZDE YERINIZ YOK YA ADAM GIBI KONUSUN YADA SUSUN..!!!



dilimiz6vy0kx8.jpg



dilimiz1te0xi6.jpg

dilimiz2mn4eq3.jpg

dilimiz3jq9sf3.jpg

dilimiz4vd9ur0.jpg

dilimiz5st4dt3.jpg

dilimiz6vy0kx8.jpg
 
Gerçi arkadaşımız gitmiş ama gerçekten tebrik ediyorum güzel emek harcamış kimsenin yorum yazmamış olmasıda ayrıca manidar bir durum.ben kendi şahsıma dilime sahip çıktıgım için üzerime alınmıyorum.

---------------------

Dilini kaybeden ülkesini de kaybeder!
Afrika ülkelerine baktığımız zaman içler acısı bir durum ile karşılaşıyoruz. Ne acayiptir ki büyük bir çoğunluğu ya İngilizce konuşur, ya da Fransızca... Cezayir`in resmi dili nedense Fransızcadır mesela... Arapça da konuşuluyormuş bazen(unutmadan söyleyelim). Ne kötü bir durum değil mi? Fransa`nın milli futbol takımına baktığımızda futbolcuların neredeyse tamamı afrika kökenli... Futbolu bırakan Zinedine Zidane, Cezayirli idi...
Sömürülen ülkeler önce dillerini kaybederler... Sonra da milli benliklerini...
Dilimizde o kadar çok yabancı kökenli sözcük var ki... Size sadece bir örnek vereceğim: Şarküteri... Fransızca kökenlidir ve domuz eti satılan yer anlamına gelir. Biz bu kelimeyi neden kullanıyoruz?
Cevap basit... Özenti...
Avrupadaki bilim ve teknolojinin ülkeme gelmesi beni sevindirir. Ama avrupayı tamamen ülkeme getirmek, ülkemin sömürülmesine neden olur. Ben avrupanın dilini istemiyorum ülkemde...
İstediğimiz zaman güzel kelimeler yaratmıyor değiliz... "Computer" yerine "bilgisayar" kelimesini yaratmışız. Ya da "kampüs" yerine "yerleşke" kelimesi... Böyle güzel örnekleri çoğaltmamız gerekirken, bir de var olan Türkçe kelimelerin yabancı karşılıklarını kullanmak neden?
Türkçemize sahip çıkalım

turkcemiz.gif


nedenturkcekonusmuyorsugh2.jpg


turkceuk2.gif
 
---> Türkche'Lesen Türkçe'miz

Benden de + rep harika bir konu olmuş
O tür konuşmalar gözü bozuyor,kulağı tırmalıyor
Zaten ne dediklerini anlamıyorum..

En komik de ne biliyor musunuz?Bu sitede (isim vermek istemiyorum,isteyen üzerine alınabilir) bir kaç kişi var mesela "ben" diyecekler "phen" diyorlar."ch" ç sesi çıkarır ya, "ph" de ingilizce de "f" sesi çıkarır.Hadi Türkçe konuşmuyorsunuz bari ingilizceyi doğru anlayın hahaha

destek468x601vz8.jpg
 
Son düzenleme:
---> Türkche'Lesen Türkçe'miz

Süper
Emeğine Sağlık...!
Süper Bir Konu olmuş
Ne mutlu sana (=
Herkes biraz dikat etse keşke (=
 
---> Türkche'Lesen Türkçe'miz

çok önemli bir noktaya parmak basmışsın gerçekten giderek türkçemiz kötüleşiyor türkçe olmaktan çıkıyor


paylaşım için teşekkür ederim:)
 
Son düzenleme:
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers haber
vozol puff
Geri
Üst