Türkçeyi (Turkche)leştirmeyelim.

Yeditepe

Banned
Anamız, babamız, eşimiz, kardaşımız, arkadaşımız Türkçe’dir.
Evimiz, obamız, yaylamız, köyümüz, beldemiz, şehrimiz Türkçe’dir.
Milletimiz, vatanımız, bayrağımız Türkçe’dir.
Doğduğumuz yer, Türkçe’nin vatanlaştırdığı yerdir.
Öleceğimiz yer, Türkçe’nin ölümsüzleştirdiği yerdir.
Anamızdan emdiğimiz süt, yediğimiz ekmek, içtiğimiz su Türkçe’dir.
Aldığımız nefes Türkçe’dir.
Konuştuğumuz ilk söz Türkçe’dir.
Günümüzü aydınlatan güneş, gecemizi aydınlatan ay Türkçe’dir.
Çocuğumuzu sevdiren, gencimizi coşturan, büyüğümüzü olgunlaştıran Türkçe’dir.
Yazdığımız şiir, yaptığımız mimarî, çizdiğimiz resim, bestelediğimiz müzik Türkçe’dir.
Sevdamız, sevgilimiz, aşkımız Türkçe’dir.
Söylediğimiz türkü, şarkı Türkçe’dir.


Çaldığımız saz, davul-zurna Türkçe’dir.
Oynadığımız bar, tuttuğumuz halay Türkçe’dir.
Sevincimiz, mutluluğumuz Türkçe’dir.
Acımız, kederimiz Türkçe’dir.
Sorunumuz Türkçe’dir.
Dünümüz Türkçe’nindi.
Bugünümüz Türkçe’nindir.
Yarınımız Türkçe’nin olacak; elbet, Türkçe’nin olacaktır.
Türk’ü insanlaştıran Türkçe’dir.
Türk’ü güzelleştiren Türkçe’dir.
Türk’ü destanlaştıran Türkçe’dir.
Türk’ü Türkleştiren Türkçe’dir.
Türk’ü Müslümanlaştıran Türkçe’dir.

Sözün özü;
Türk’ün her şeyi Türkçe’dir.
Türkçe var oldukça, Türk hep var olacaktır.


Türkçemiz, Turkcheleşmesin...!


trke3ff6.jpg


dfcsd_TchB.jpg


dfcsd_Rfpl.jpg


dfcsd_axXy.jpg

Günlük Hayatımızın akışı içinde TÜRKÇEsi olduğu halde , kullandığımız belli başlı yabancı kelimeler .
TÜRKÇESİ VARKEN ..!



Ambulans: Cankurtaran

Trend: Gidiş, Gidişat

Erozyon: Toprak Aşınması

Kabine: Bakanlar Kurulu

Medya: Yayın-Basın

Dizayn: Tasarım

Fast Food: Tez Yemek

Servis: Hizmet

Filtre: Süzgeç

Mobil: Gezgin

Termik: Isıl

Radikal: Aşırı

Brifing: Bilgilendirme

Miting: Toplantı

Politika: Siyaset

Market: Bakkal, Çarşı, Pazar

Star: Yıldız

Süper: Üstün, Koca

Şanslı: Bahtlı, Bahtı Açık

Sosyal: Toplumsal

Sprey: Püskürteç

Fuel Oil: Yakıt Yağ

Petrol: Neft

Shopping Center: Alışveriş Merkezi

Stant: Tezgâh, Sergi

Bariyer: Engebe

Operatör Dr: Cerrah

Dekor: Süs

Üniversite: Evrenkent

Kampus: Yerleşke

Sponsor: Destekçi

Antik: Eski

Aktif: Etkin, Faal

Pasif: Edilgen

Galeri: Sergi

Spesiyal: Özel

Terör: Tedhiş

Terörist: Tedhişçi

Transfer: Aktarma

Defans: Savunma

Korner: Köşe

Enternasyonal: Uluslar Arası

Detay: Ayrıntı

Pozisyon: Durum, Konum

Reyting: Sıralama

Air Lines: Hava Yolu

Final: Son, Son Sınav

Vize: Ara Sınav

Lider: Önder

Alternatif: Seçenek

Legal: Yasal

Organize: Düzenlemek

Organizasyon: Örgüt, Topluluk

Deklarasyon: Beyanname

Ekonomi: İktisat

Prestij: İtibar

Doküman: Belge

Komisyon: Encümen

Komisyoncu: Aracı

Ambargo: Yaptırım

Sektör: Kesim

İzolasyon: Yalıtım

Agresif: Saldırgan

Operasyon: İşlem, Ameliye

Format: Biçim

Kompozisyon: Hitabet, Tahrir

Egzersiz: Alıştırma

Favori: As

Alarm: Uyarı

Sinema: Beyazperde


Türkçe'nin Genel Özellikleri

TÜRK DİLİNİN AİT OLDUĞU DİL AİLESİ, GENEL ÖZELLİKLERİ


Türkçe, diğer Türk dilleriyle birlikte Altay dil ailesinin bir kolunu oluşturur. Bu ailenin diğer üyeleri Moğolca, Mançu-Tunguzca ve Korecedir. Japoncanın Altay dil ailesinin bir üyesi olup olmadığı konusu tartışılmaktadır.

Türkçe, diğer Altay dilleri gibi eklemeli, yani sözcüklerin eklerle yapıldığı ve çekildiği, sondan eklemeli bir dildir.

Türkçe sözcüklerde, Arapça, Almanca vb. dillerde görülen erillik, dişillik (yani cinsiyet ayrımı) özelliği yoktur.

Türkçede sayı sıfatlarından sonra gelen adlar çoğul eki almazlar. Yani üç ağaçlar değil üç ağaç.

Önlük-artlık (kalınlık-incelik) ve düzlük-yuvarlaklık uyumları vardır. İlk uyuma göre bir sözcükteki ünlüler ya hep art veya ön, ikinci uyuma göre de ya hep düz veya yuvarlak olurlar.

f, j ve h ünsüzleri Türkçe kökenli sözcüklerde bulunmazlar. (Bir kaç Türkçe sözcükte başka seslerden değişmiş olarak f görülebilir: öfke < öpke, ufak < ubak vb.)

Türkçe sözcüklerde söz başında bulunabilen ünsüz sayısı sınırlıdır: b, ç, d, g, k, s, t, v, y.

c ünsüzü, söz başında başka ünsüzlerden değişmiş olarak bir kaç sözcükte bulunur: cibinlik < çıpın vb.

n ünsüzü Türkçe kökenli sözcükler içinde yalnız ne ve türevlerinde bulunur: ne, neden, niçin, nasıl vb.

p ünsüzü de söz başında, bir kaç Türkçe sözcükte b'den değişmiş olarak bulunur: piş- < biş-, parmak < barmak vb.


Türkçe’mizin şeyine şey etmeyelim!
Yılmaz ÇETİNER
Geçenlerde bir işyerine telefon etmem gerekti, dostum olan sahibini aradım. Bülbül gibi şakıyan sesiyle sekreter hanım telefonun öbür ucunda sordu: - Kim diyeyim efendim? Adımı verdim. - Sizi şimdi bağlıyorum efendim, dedi, işveli sesiyle... veya bana öyle geldi! Allah Allah! Ben ne yaptım ki beni "bağlıyor" bu kızcağız diye huysuzlandım! Bir an kafamdan geçti; "Acaba beni Michael Douglas mı zannetti, demir karyolaya mı bağlayacak? Yoksa bu işveli sesli hanım kız Sharen Stone mu?" Yoksa koyun mu zannetti? Şırrak karşıma dostum çıkınca bir anlık hayallerim söndü gitti! O anda söylemedim ama bir başka gün dostuma: - Yahu, dedim, senin sekreter hanım beni "bağlamaya" kalktı! Güldü, geniş yürekli, hoşgörülü dostum: - Napiim, o hep öyle konuşur ama, dedi, yeni kuşak gençler birtakım kelimeler üretiyorlar ki, düzeltene kadar bir yenisi geliyor yerlerine! İyi ki "Size geçiriyorum" dememiş!" - Ama çok çirkin, ikaz etsen de öğrenseler! - Kardeşim sizin gazeteleriniz, dergileriniz, muhabirleri, yazarları bile bu uydurma dili konuşuyor, yazıyor çoğu zaman. Sizlerin yol göstermesi daha isabetli olmaz mı? Bak şu laflara: Adam eşiyle mutlu bir hayat sürdürüyor, gazetede ondan bahsedilirken "Eşiyle oldukça mutluydu" diye çıkıyor! Bir başkası: Annesi ölmüş, kızcağız iki gözü iki çeşme ağlıyor, gazetede haber :"Genç kadın oldukça müteessir görünüyordu!" Çok mutlu yerine, eh, biraz mutlu, çok üzüntülü yerine, oldukça (az) üzüntülü hayli garip ve hayli ayıp kaçmıyor mu?

"Kendine iyi bak"! Yeni moda bir laf veya emir de "Kendine iyi bak." Adam sevgilisinden ayrılırken genç kıza, "Kendine iyi bak" diyor ama maşallah iki genç de sağlıklı. Belki akşam, belki yarın buluşacaklar! O arada kendine iyi bak! Olur şey değil! Geçenlerde eski sekreterim ziyaretime gelmişti, ayrılırken: - Kendinize iyi bakın, demesin mi! Bir an alındım, hiç böyle söylemezdi diye düşündüm, yoksa şimdi kötü mü görüyordu sağlığımı? (Gidicisiniz gibi!) Belki bir hastayı ziyaretten sonra ayrılırken "Aman kendine iyi bak" denilebilir ama her dakika bu laf kullanılır mı?

Eski İstanbul valisi doğru Türk Dil Kurumu Başkanı Prof. Şükrü Haluk Akalın'la Devrim Sevimay Vatan'da bir röportaj yapmış. "Kendine iyi bak" lafına başkan da takmış, "Kendime iyi bakarım, sizin söylemenize gerek yok ki. Dilimizde 'Sağlıcakla kal', 'Allahaısmarladık', gibi sözler varken" diyor. "Bir de 'Size döneceğim' var; aslında atlatma dili bu!" "Ne zaman birlikteydik, ne zaman ayrıldık da bana döneceksiniz, demek geliyor içimden." - Peki hala tartışılıyor eski İstanbul valisi mi, İstanbul eski valisi mi? - Tartışmaya gerek yok. Tamlayan kelime başa gelir. Hiç "Telefon eski kulübesi" diyor musunuz? Eski telefon kulübesi diyoruz. Doğrusu eski İstanbul valisi...

Euronun Türkçesi avro... Gelelim euroya. TV'de, borsada her yerde değişik telaffuz ediliyor, doğrusu nedir? Akalın cevaplıyor: - AB para birimini Almanlar oyro, Fransızlar öro, İngilizler yuro diye seslendiriyor. Bunun formülü şöyledir. Kendi dilinizde Avrupa'yı nasıl okuyorsanız, ilk hecesinin sonuna o harfini getirirsiniz. Türkçesi, doğrusu avro'dur. Geçen hafta Azerbaycan'daydım ve onların bile avro dediklerini duydum. - Şey için ne diyorsunuz? - Eşya kelimesinin tekilidir. Şey önemli kelimedir ama kullandığınız yere bağlı. "Şeyin şeyini şey ettim" derseniz, olmaz. Hangi anlamı katarak söylediğinize bakmak gerekir. Ben de haddim olmayarak gazetecilerden, yazarlardan, öğretmenlerden "Ne olur Türkçede beraberce şeyin şeyine şey etmeyelim" diye rica ediyorum.
 
Son düzenleme:
---> Türkçeyi (Turkche)leştirmeyelim.

Hepimiz az veya çok yukarıdaki yabancı kelimeleri kullanıyoruz.

Türkçe, düşüncelerimizi konuşmalara aktarabilmemiz için fazlasıyla yeterli bir dil.
Cümlelerin içine yabancı kelimeler karıştırmaya gerek yok.
Fakat, bizlere yanlış kelimeleri tek tek ezberletmişler.

Yazarlarımız, habercilerimiz ne kadar doğru Türkçe kullanıyor.
Ben daha televizyon da Cankurtaran diyeni görmedim, hep Ambulans diyorlar.
Bunun gibi bir sürü örnek var.

Daha dikkatli olmalıyız.

Teşekkürler ' Yeditepe ' .
 
---> Türkçeyi (Turkche)leştirmeyelim.

evet, en cokta sinir oldugum sey, pastaya tart denilmesi, ciaza aparat denilmesi.
kardesim turkce karsiligi belli iste pasta ve ciaz ne diye tart yada aparat dersin ki.

Cok guzel turkce konusmuyorum (kullanmiyorum) ama dikkat ediyorum.

Onemli bir konu.
Turkce konusmasini cok sevdigimden Hollandacayi ogrenemedim zaten :(

Birde su var, dogru bildigimiz yanlislar. Bazi kelimeleri turkce oldugunu dusunerek kullaniyoruz(m). (turkce zannederek kullandigim kelimeler varmis yukardaki listeye bakinca gordum).

tsk yeditepe konu icin. Gercektende cok onemli. Turkce bozulursa nasil anlasacagizki insanlarla, git gide dilimiz yabancilasacak yada yeni bir dil tureyecek herhalde yakinda.
 
Son düzenleme:
---> Türkçeyi (Turkche)leştirmeyelim.

Üniversite: Evrenkent

bulmaca cozmeye calisirken universite karsiligi soruyorlardi, bende diyorum icimden universite universitedir ALLAH ALLAH :) megersem evrenkent mi?
baska sasirdigim ise teror (terorist) ilginc gercektende turkce oldugunu zannettigim bir cok kelime varmis.
 
---> Türkçeyi (Turkche)leştirmeyelim.

Otobüs: Oturgaçlı götürgeç

Ama ne yazıkki bazı yabancı kelimeler oturmuş artık, değiştiremeyiz bu saatten sonra. Teşekkürler konu için. +
 
---> Türkçeyi (Turkche)leştirmeyelim.

Oturgacli goturec :) komikmis ama :) (komik turkce degil mi? )
 
---> Türkçeyi (Turkche)leştirmeyelim.

Kıssadan Hisse ;

Sakin ve Sakın kelimeleri yazılış itibariyle birbirine yakın olupta , anlam bakımından çok farklı olan kelimelerdir .

Sakin ; durgun, dingin: sakin bir deniz ; huysuzluğu, rahatsızlığı azalmış ya da geçmiş.
sessiz; bir yerde oturan.
kimseyi rahatsız etmeyen, kızgınlık göstermeyen; (bir yerde) oturan kimse
anlamına gelirken ;

Sakın ; (1)yapmaktan çekin, çekinin, zinhar.
(2)korkulacak bir durum olmasın.
Anlamına gelmektedir .

Biri Sessizliği belirtirken diğeri Korkmayı belirtiyor .

Türkçe Turkcheleşirse eğer kaybolan sadece kelimeler değil , anlamlarda olacaktır .
 
---> Türkçeyi (Turkche)leştirmeyelim.

Oturgacli goturec :) komikmis ama :) (komik turkce degil mi? )

TDK nın getirdiği bir kelime bu. Otobüsün Türkçedeki karşılığı ''oturgaçlı götürgeç'' imiş. Bana göre komik + saçma ve kimsenin kullanmayacağı bir tabir. Türkçe' yi örnek dil göstermek istiyorsak TDK nın biraz daha manalı ve ''dalga geçer gibi'' yabancı kelimelere saçma bir Türkçe karşılık getirmemesi gerek kanımca.
 
---> Türkçeyi (Turkche)leştirmeyelim.

Dogru diyorsun. Bencede. oturakli goturgec :) birdaha asla unutmam.
Turkiye'ye gittigimde sorarim artik herkese otobusun turkcesi ne diye.
Klavyem hollandaca oldugundan harf SIKINTISI cekiyorum maalesef.

benim en cok terettut ettigim emin olamadigim kelimeler bunlar.

yanliz mi? / yalniz mi?
herkes mi? / herkez mi?
sanidim mi? / zannettim mi?
yanlis mi? / yalnis mi?

bu tarz kelimelerde terettut ediyorum. Hangileri dogru simdi? :)
 
---> Türkçeyi (Turkche)leştirmeyelim.

Dogru diyorsun. Bencede. oturakli goturgec :) birdaha asla unutmam.
Turkiye'ye gittigimde sorarim artik herkese otobusun turkcesi ne diye.
Klavyem hollandaca oldugundan harf SIKINTISI cekiyorum maalesef.

benim en cok terettut ettigim emin olamadigim kelimeler bunlar.

yanliz mi? / yalniz mi?
herkes mi? / herkez mi?
sanidim mi? / zannettim mi?
yanlis mi? / yalnis mi?

bu tarz kelimelerde terettut ediyorum. Hangileri dogru simdi? :)

Çoğu insan bu kelimelerde " Yazım Hatası " yapıyor . İlkokulda Türkçe hocamız şöyle ifade etmişti .

Yalınlıktan aklınıza gelsin , doğru yazımı " YALNIZ "
Yanılmaktan aklınıza gelsin , doğru yazımı " YANLIŞ "
Doğrusu " HERKES " .
" SANMAK ve ZANNETMEK " kelimeleri zaten aynı anlamda kullanılıyor .
 
---> Türkçeyi (Turkche)leştirmeyelim.

guzel bir yontemmis artik unutmam herhalde (insaALLAH)

tesekkurler katin icin.
 
---> Türkçeyi (Turkche)leştirmeyelim.

Türkçe'nin bozulmasına ben de karşıyım ama dikkatimi çekti
Yukarıda İngilizce'nin dünyada geçerli bir olduğunu söleyip bizi kandırıyorlar gibi bir cümle gördüm.
Buna bir anlam veremedim tabiki İngilizce dünyada en geçerli dildir..
Nereye gidersen git birbir dillerini bilmeyen insanlar İngilizce konuşarak anlaşmaya çalışırlar.
Siz hiç Türkçe öğrenen Türkçe konuşan bir yabancı gördünüz mü ?
Başka diller de değil konuşulan tek evrensel dil İngilizce'dir..
Bir yabancı kendi dilinde eğitim verebilir ama herkes İngilizce'yi öğrenir oralarda da :)
 
---> Türkçeyi (Turkche)leştirmeyelim.

Benim şahsi görüşüm, bunda bir sakınca olmadığıdır. Sonuçta dilimize Arapça, Farsça, Latince v.s gibi dillerden bir çok kelime mevcuttur. Gelişen teknolojiyle birlikte bir çok yeni kelimeler de türüyor. Siz bunu Türkçe'yi kaybetmek olarak görüyor olabilirsiniz ama ben tam tersine, Türkçe'nin zengin bir dil oluşunu bundan kaynaklı görüyorum. Bir kelimeyi birden çok değişik şekilde ifade edebiliyorsun veya bir çok anlam çıkartabiliyorsun. Sonuçta o kelimler dilimize geçerken kalıp halinde değilde, Türkçeleştirilerek geçiyor.
 
---> Türkçeyi (Turkche)leştirmeyelim.

images


images


"Türkçe senin ana dilin!
İlk öğrendiğin dil!
Daha iyi ifade edemezsin kendini yabancı sözcüklerle!
Boşuna inkar etme, en iyi Türkçe'yi biliyorsun!
Başka bir dile özenmek yerine; sahip çık kendi diline!
Yerini tutar mı okuduğun güzel
Şiirlerin, annenin sana söylediği ninnilerin,
Ilk aşkından duyduğun “seni seviyorum”un?

"Enternasyonal" demeyiver bu seferlik, "uluslararası"nı dene!
Kendin için dene!
Faydası olacak sana ve senden sonrakilere! İnan buna! Kalpten inan!
Yüzyıllar boyunca konuşulagelmiş, çok ayrıntılı ve kusursuz bir
dilbilgisine sahip olan bu dile saygı duy!

Yabancılaşma kendine, kendi insanlarına...
Konuşamadığında kendi halkınla, farkedeceksin içler acısı durumunu!
Öyle bir dil yaratmışsın ki kendine İngilizce - Fransızca - Arapça...
Ne sen anlarsın kendi insanını, ne o anlar seni...
Ve kimse kimseyi anlamadığında, millet de kalmaz ortada, vatan da...
Bu hayatının sonudur, kabul etmek istemesen de...

Son bir şansımız daha var Türkçemiz için, insanlarımız için, Türkiye
için…
Baştan "hoşçakal" diyerek başlayalım "bye bye" yerine..."
 
---> Türkçeyi (Turkche)leştirmeyelim.

Önceleri cep telefonlarının yaygınlaşmasıyla ortaya çıkan kelime kısaltma alışkanlığına tanık olduk hep birlikte:
“Slm”, “nbr”, “iiyim”, “nslsn”…
Kelimenin tam yazımı için zaman oldukça kısıtlıydı ama dakikalarca mesaj yazma işinden vazgeçilmedi. Bazı çevrelere göre zamansızlığın getirdiği bu mecburiyet neticede özünde Türkçe’ydi; “Dalları olmasa bile ağaç yine ağaçtır(?)” tarzı yaklaşımlarda bulunuldu… Ve kırpıldı kelimeler…
Sonra bu kelime kısaltma alışkanlığı, internet yazışmalarıyla birlikte yerini yabancı kelime kullanma alışkınlığına bıraktı. Yarı Türkçe yarı İngilizce kültür balı cümleler damladı bazı kişilerin ağızlarından ve parmaklarından, öyle ki sinek bellendi aksini savunan diller…
“Evet” kelimesi uzun geldi onun yerine yes yazıldı
“Hayır” kelimesi uzun geldi onun yerine “no” yazıldı
“Tamam” kelimesi uzun geldi onun yerine “ok” yazıldı
“Hoşça kal kelimesi uzun geldi onun yerine byyy” yazıldı…
Yazıldı… Yazıldı…
Son olarak da q "k" nin, w “v” nin , x “ks” nin yerini alıp “yaw”, “sewiyor”, “chilek”, “dish”, “kalems” tarzı kelimeler türetildi. Duygu, düşünce ve birikimlerin paylaşımı için kullanılan Türk Alfabesi, ilkokuldan öğrenilen 29 harf yetmez olmuştu artık zengin kimliklere…
Hepsinden acısı ve vurucusu süregelen bu tutumun “umursamazlık” la bütünleşmesiydi.
Evet Sevgili “Biri”leri!
Büyük Türk Milleti’nin Türkçe’sidir pervasızca yozlaştırılan…
Geçmişin birikimleriyle zenginleşen Türk Kültürü’nün yarınlara eksilişidir bütün bu söylediklerim…
Herkes “Sivrisinek saz”dan “davul zurna az”a payına düşeni kabul eder umarım…
Ötesi iğneli ve çuvaldızlı sorumluluk zaten…


images
 
Son düzenleme:
Turkcheleşmeye Dur Denmeli

Geri Sayım Çoktan Başlamış

Giderek nüfusu artan internet dünyası artık hayatımızın bir parçası oldu.Ne tamamen onunla ne tamamen onsuz yaşayabiliyoruz.Öye bir yerleşti ki iki farkı dünyanın içinde aynı anda yaşıyoruz.Klavyenin başına gelmek ya da klavyenin başından kalkmak bu iki dünya arasında bir geçiş Bu inkar edilemez gerçek çağdaş hayata ayak uydurmanın önemli bir şartı olup çıktı artık.(Bknz : " Boyutlar Arası Geçiş Hayal Değil") Fakat dikkat edilmesi gereken bir nokta var.İnternet öyle güçlü bir silah ki;Doğru kullanırsanız son derece faydalı işler yapar,yanlış kullanırsanız da nükleerden daha kuvvetli,tehlikeli hale dönüşen bu şeyi etkinleştirirsiniz,felaketiniz olur.

Gördüğüm üzere internet milli geleceğimizin,ülkemizin yarınlarının selametini yerle bir etme yolunda faal hale getirilmeye hazırlanan güçlü bir bombaya dönüştürülmüş.Geri sayım çoktan başlamış

Dilimiz Tehdit Altında

Son iki yıldır ciddi bir hızla büyüyen bu tehlikeye,Bu gidişe dur diyemezsek varlığımızın temeli ve devamlılığımızın en büyük diki taşı,desteği yok olacak.Nasıl ki ay yıldızlı kızıl bayrağımız göklerimizde özgürce salınamadığında bu bir esaret işaretiyse, sonun görünüşüyse,söz bayrağımızın da kendi içimizde özgürce salınamaması bir sonun işaretidir.En sarsıntılısı,en sinsisidir. Yazık ki bizler sonumuzu kendi ellerimizle hazırlıyoruz

Bugün hangi paylaşım platformunu,hangi sohbet sitesini,sohbet kanalını açarsanız açın,Türkçe'yi doğru kullanan ya da kullanmaya çalışan çok az insan görürsünüz.(Bir elin parmakları kadar ya vardır ya yoktur.)Harfler ve yazılar değiştirilerek dilin özünde , vurgusunda değişiklilik yapılıyor.Alman ve İngiliz vurguları, terimleri,kelimeleri(Türkçe karşılıkları olduğu halde) hızla dilimize sokuluyor, Franklaştırılmaya çalışılıyor.Bu yollarla bizleri özümüzden koparmayı hedefliyorlar.Öyle bir politika uygulanılıyor,öyle bir özendirme yoluna gidiliyor ki (Acı bir gerçek) Özellikle biz,yeni nesil buna bilerek ve isteyerek,gözlerimizi görmemiz gerekenlere yumarak alet oluyoruz.

Dilde Ciddi Bir Yozlaşma Almış Başını Gidiyor

Gerçek hayattaki günlük konuşmalarımızda o kadar etkin olmasa da internette kullanılan konuşma dilinde ve diğer tüm yazılı iletişimlerimizde (resmi evraklar hariç) bu facia boyutuna varan bozulma apaçık ortada.Eskilerin de dediği gibi,Dolunay parmakla gösterilmiyor.

Geçtiğimiz günlerin gündemine oturan fakat inadına göz yumulan,kişilerce ellerinin tersiyle itilip görülmek ve duyulmak istenmeyen,sadece belli bir kesime mensup duyarlı kardeşlerimizin,içleri sızlayarak belleklerine kazıdıkları ve bütün olup biteni kısaca özetleyen iki kelimelik bir cümle var.Eminim hepiniz duymuşsunuzdur.TÜRKÇE TURKCHELEŞİYOR! Yazık ki buna dur diyenlerin sayısının azlığı ve bu sürecin giderek hızlandığı,hızı arttıranların çoğaldığı acı bir gerçek.İşte Umutçular Edebiyat Topluluğu'nun birinci varoluş sebebi budur.Turkcheleşmeyi geri saramasak da ilerlemesine " Dur!demek ve daha kötü bir hale gelmemek için şimdiden gereken önlemi almaya çalışmak,hiç yoktan " Türkçe Sevdalıları"nın sayısını arttırmak.

22 Mayıs 2007

Umutcular Edebiyat Topluluğu
 
---> Türkçeyi (Turkche)leştirmeyelim.

turkce.jpg


Sözcüklerle Nasıl Oynadık

Ziya Gökalp: "Türkçeleşmiş Türkçe" demiş, vermiş özleştirmecilerin ağzının payını. Bize de boynumuzu eğmek düşermiş. Örneğin "istiklal" sözcüğü. Bütün yurtta bilini yormuş. Yıllarca "İstiklal Harbi" diye öğretmişiz çocuklarımıza. "İstiklal Marşı" var, derken bir kutsallık gelmiş o söze. Şimdi bunu bırakıp "bağımsızlık" demenin ne yeri varmış, ne de anlamı. Türkçeymiş "İstiklal" sözcüğü, bal gibi Türkçe, öz Türkçe, katıksız Türkçe. Yalnız hepimizce bilindiği için değil. Arapçada yokmuş ki o sözcük, biz yapmışız, biz yaratmışız. Araplar da belki sonra bizden öğrenip "independance" karşılığı kullanmışlarmış. Anlıyorsunuz ya "istiklal" Türkçeye geçmiş Arapça bir söz değil. Arapçaya geçmiş Türkçe bir sözcük onlara göre. "Bağımsızlık" sözünü ise bilen yokmuş, uydurma imiş o söz. Doğrusu utanıyorum böyle diyenleri, düşünenleri duyup okudukça."(l)

Dilde, dilekte, düşüncede ve amaçlanan ereklerde büyük sıkıntıları; neredeyse, "kanlı mı olacak kansız mı olacak" aşamasına varan sapkınlıkları atlatarak geldik bugünlere. Ankara'da "Dil Derneği"nin öncülüğünde kutladığımız 72. dil bayramında yaşanan coşku da gösterdi ki, "Elsine-i meyyite ilmi edilemez" diye yeşil bayrak açarak. "Türk dilinin aslındaki güzelliğini, varsıllığını ortaya çıkarma ve onu dünya dilleri arasında değerine yaraşır yüksekliğe eriştirme..." savaşımı verenlerin önünde duranlarla, Türkçe köklerden Türkçe sözcük türetenleri "vatan hainliği" ile bir tutanlar çoktan geride kalmış.

Günümüzden 106 yıl önce Şemsettin Sami'nin "Bizim eski Türkçe edebiyatımız akvam-ı bedeviyyenin de değil, belki akvam-ı vahşiyyenin kıyafetine müşabihtir." Sözleriyle yerin dibine batırdığı bir yazını, yabancı diller boyunduruğundan kurtarılan öz Türkçe'nin ışığında, dünyanın en ergin sanat dilleriyle boy ölçüşebilir bir asamaya getirmişiz. Ulusal Bağımsızlık Savaşımının zorunlu bir sonucu olan dil devrimini, "Lisan-ı Türkiyi elsine-i Türkiye" dönüştürmek sanan kafa bile bugün şaşıp kalmıştır, anadilimizin ulaştığı yetkinliğe; bilim, sanat dallarında eriştiği anlam boyutlamalarına.

Dil devrimine karşı olanların isteklerine, istemlerine uyarak değil, dilin kurallarıyla, sözcüklerin ekleriyle, kökleriyle, anlam boyutlarıyla çokça oynayarak gelinmiştir bu aşamalara. Biz ne yaptık, örneğin; Arapça "taahhüt"sözcüğünü dilimizdeki "yük" kökünden "yükleni" adını türeterek karşıladık. "Müteahhit" sözcüğüne de aynı kökten bir karşılık türettik ve "yüklenici" dedik. Ama bu kavram kapsamına girmeyen, arsa üzerinde yapı kurup satan kimselere de "yapsatçı" kavramını türettik. "İs" kökünden "memur" için "işyar", "amele" için "isçi", "ameli"karşılığı olarak da "işe vuruk " karşılıklarını türettik Meslek kariyer karşılıkları için "uğrası", "meşgale" için "uğraş" dedik Arapça. 'şehvet ' sözüne, anadilimizde öteden ben varolan "kösnü"yü. şehvetli için "kösnül"ü yeter bulduk. "İntihal" sözüne "aşırtı"yı, "nüans" yerine "ayırtı"yı; "alamet-ı farika" için "ayırtaç,"ı, "istisna ya "ayrınca". "teemmül" yerine "içinme / içdüşünü" karşılıklarını, "erzak' için "yiygi". 'rayiç'' yerine "sürümdeğer", "rivayet" yerme "duyultu". "rüşvet" için "yiyim", rüşvet alan yerine "yeyimci"yi önerdik. "Sarih" sözcüğünü "belirtik", ''vasiyet"i "sonbuyruk", "maneviyat"ı "içgüdü", "batıni"yi "içrek", karşıtını "dışrak" "bati"yi "yavaşık". "mülahham"ı "etleç". "'bahane"yi "nedenleme". "hisbaniye"yi "kuşkuculuk", "iftikariye / 'idealizm" kavramlarını "ülkü" ve "ülkücülük", "enniye solipsizm " kavramlarını "tekbencilik" terimleriyle karşıladık.

Bu konuda yapılanlar kitaplar dolusu yazılıp çiziliyor. Ben yalnızca örnek vermeye çalışıyorum. 27 Mayıs'tan sonra Cumhurbaşkanı adayı olan bir sosyoloğumuz (toplumbilimci demeye dilim varmıyor), kendi bildiği sözcüklerin Türkçe karşılıklarına sinirlenmiş, "interdepance" karşılığı "mütetabiat-ı mütekabile" sözü varken bu "bağımlaşma" sözü de nerden çıktı diye bağırıp çağırmıştı.(-') O gibiler "skandal"diyorlardı biz "utanca"dedik "Slogan"dediler "savsöz", "sürpriz" dediler "şaşırtı", "sibernetik" dediler "güdümbilim". "gurma / degüstatör" dediler "tadımcı" karşılıklarını verdik. "Logar"ı "suçeker". "vidanjör"ü "soğurac", "kurye"yi "özelulak". "strateji" terimini "orgüdüm", "parola"yı "imsöz", "tim" sözcüğünü ""görevgücü". "efor'"u edimgücü". "üniter"i "bütünbirimsel", "ünite"yi "bütünbirim". "üniter devlet"i "bütünbirimsel devlet" sözleriyle karşıladık "Vizyon" sözcüğünü "uzgörü", "organ" sözcüğü yabancı olduğu için. "aza"yerine "örgen"demenin daha Türkçe olduğunu anımsattık. İnsanların örtünmeleri gereken yerleri için "utveri", "galip" için "yengin", "muzaffer" için "utkun"sözcüklerini yeğledik "Ütopya" yerine "kurdüşün", "montaj" sözüne "kurtak". "portatif sözünü "söktak"sözleriyle karşıladık, "Tünel" için "yergeçit", otobüs ve tramvaylarda bilet basıp binilen kutuyu "hasbin", Ankaray ve metrolarda bilet basılıp geçilen (validatör) kutu için "hasgec", aynı yerlerdeki çıkış turnikeleri için "çevirgeç" sözcüklerini salık verdik. Bilimsel toplantıları yöneten kimseler için son günlerde İngilizce "moderator" diye bir sözcük dilimize bulaştırılmaya çalışılıyor, biz bunun için Türkçe "sözbağlancı"ya da "ılımlayıcı'"olabilir dedik. Dillerde çok dolaşan "mezhep" sözcüğü için "inanca", "tarikat" sözü için de bir dilseverin önerdiği gibi. "inanyol" denilmesinin doğru olacağını düşündük.

Geçenlerde bir savunman dostumla konuşurken yahu dedi, şu kahrolası "istihdam" sözüne bir türlü karşılık bulamadınız diye yakınınca, bulduk dedim, senin gözünden kaçmış. Arapça "istihdam"sözcüğünü biz "işlendirmek" sözü ile karşılıyoruz, "amele" için "işçi" dediğimiz gibi, "hizmetli" ve "müstahdem" sözcüklerini de "ışgören" terimleriyle karşılıyoruz. Doğru dedi. insanların yaptıkları işlere uygun kavramlar türetmişsiniz. Ona, dil devriminden yana. Türkçe'nin yabancı sözcük ve dil kurallarından arındırılmasından yana olanların nasıl çalıştıklarını anlattım. Ama hâlâ aramızda kimilerinin "menus saydıkları, Arapça ve Farsça sözcüklerden yana kürek çekmekte olduklarını. Batı dillerinden giren yabancı sözcük ve dil kurallarını "ünisiye'" etmeye çalışanların ise hızla türediğini anımsatmaya çalıştım; din ve devlet gücüyle yüzyıllarca Farsça ve Arapça'nın baskısında kalan Türk dili, bir silkinişte o dillerden gelen sözcükleri nasıl tarihin çöp sepetine attıysa. Batı dillerinin baskısının da en kısa sürede geri püskürtecektir, dedim.
 
Son düzenleme:
Önce dilinizi alırlar çocuklar Önce dilinizi alırlar çocuklar Önce Dilinizi Alırlar Çocuklar

Önce dilinizi alırlar çocuklar
Dilinizi alırlar anadilinizi
Ekmeğinizi, suyunuzu, ninelerinizin masallarını
Türkülerini toprağınızın
Önce dilinizi alırlar çocuklar
Sakın ha sakın ha unutmayın


Önce dilinizi alırlar çocuklar
Çiçeklerini koparmadan önce bahçenizin
Ağacınızın meyvesini toplamadan önce
Yıkmadan evinizi başınıza
Önce dilinizi alırlar çocuklar
Sakın ha sakın ha unutmayın


Önce dilinizi alırlar çocuklar
Restoranlarda, kafeteryalarda,
Sinek barlarda yedirirler sizi
Enformasyon servisleri kurarlar
Önce dilinizi alırlar çocuklar
Sakın ha sakın ha unutmayın


Önce dilinizi alırlar çocuklar
Söndürmeden önce gözlerinizin ışığını
Gözünüzü karaya boyamadan önce
Kul etmeden beyinlerinizi kendi çıkarlarına
Önce dilinizi alırlar çocuklar
Sakın ha sakın ha unutmayın



Önce dilinizi alırlar çocuklar
Gar dolaba soyunur banyo alırsınız
Kâfi gelmediğini söylerler sözcüklerinizin ifadeye
Kırmadan önce kolunuzu kanadınızı
Önce dilinizi alırlar çocuklar
Sakın ha sakın ha unutmayın

Önce dilinizi alırlar çocuklar
Unuttururlar Yunusları, Karacaoğlan'ı, Pir Sultan'ı
Kemirirler küçümserler Türkçenizi
Yok etmeden önce özgürlüğünüzü
Önce dilinizi alırlar çocuklar
Sakın ha sakın ha unutmayın



Prof. Dr. Çağatay GÜLER
 
takipçi satın al
Uwell Elektronik Sigara
instagram takipçi hilesi
takipçi satın al
tiktok takipçi hilesi
Geri
Üst