Tiyatro Ustaları

RaPizM^^

Bayan Üye
Bu bölüm tiyatroya yıllarını vermiş, tiyatroda isim bırakmış sanatçılarımızın köşesi olsun. Bizler de onları bu köşede hatırlayıp bir nebze de olsa vefa borçlarımızı ödeyebilelim


İsmail Dümbüllü,

Silahşör Zeynel Abidin Efendi ve Fatma Azize Hanım’ın oğulları olarak, 1897 yılında İstanbul Kanatlarımın Altında Üsküdar’da doğdu.

Üsküdar İttihat-ı Terakki Mektebi’ni bitirdikten sonra askeri ortaokuluna başladı. Tiyatro merakı yüzünden askeri ortaokulunun üçüncü sınıfından ayrıldı.
Önceleri amatör olarak Karagöz Hüseyin’in sahnesinde oynayan Dümbüllü, sonraları, profesyonel olarak, Kel Hasan’ın tiyatrolarında sahneye çıktı.
30 yaşına kadar Kel Hasan’ın yanında çalıştı. Bu dönemde tuluat (önceden hazırlanmadan, sahnede akla geliveren sözlerle oynanan oyun) geleneğini öğrendi.
Kavuklu Hamdi, Naşid, Abdi, Küçük İsmail, Abdürrezak gibi dönemin ünlü ortaoyuncularıyla çalıştı.
Geleneksel kavuğu Kel Hasan’dan aldı. Kendiside, ölmeden bu kavuğuMünir Özkul’a devretti. 1989 yılında da ortaoyuncular kavuğu Ferhan Şensoy’a devroldu.
Dümbüllü, Tevfik İnce ile birlikte kendi topluluğunu kurarak 1928 yılında perdesini Direklerarası’ndaki Hilal Tiyatrosu’nda açtı. 1933’den sonra Anadolu turnelerine çıktı.
Dönemin tiyatro anlayışı ve beğenisi giderek değişmesine rağmen Naşid’in ölümünden sonra geleneksek tiyatronun en ünlü adı oldu ve ortaoyunu geleneğini tek başına sürdürdü.
Bu dönemde Ayşem, Cebe Gitti, Bülbül gibi operetlerde de oynadı.
II.Dünya Savaşı yıllarından sonra özgün ses tonu, saf görünüşü ve sevimli mimikleriyle 1947’de itibaren sinemada da görünmeye başladı. Memiş(1947), Dümbüllü Macera Peşinde(1948) ve Keloğlan (1948) filmlerinde başrol oynadı.
Harman sonu(1950), İncili Çavuş(1952), Ne Sihirdir Ne Keramet(1951), Sihirli define(1951) adlı filmlerde ününü pekiştirdi. Ancak bir çok eleştirmene göre, çok seyirci toplamasına karşın, filmlerdeki Dümbüllü, tiyatrocu Dümbüllü kadar başarılı olamamıştı.
Kel Hasan’dan ortaoyunu konusunda öğrendiklerini kendi kişiliğiyle birleştirerek oluşturduğu “Dümbüllü Tarzı”nı hem sahnede hem de perde de sergilemeyi sürdürdü.
1953’de Kırk Gün Kırk Gece, 1954’de Mihrimah Sultan, 1956’da Dümbüllü Tarzangibi filmlerde oynadı. 1968’de jübile yaparak tiyatroyu bıraktı.Ama sanattan kopmayarak zaman zaman sahneye çıkmayı ve radyo oyunlarında yer almayı sürdürdü.
5 Kasım1973’de İstanbul Kanatlarımın Altında’da öldü. Kabri, Üsküdar’da Karacaahmet Mezarlığı’ndadır. Diğer filmleri: Kılıbıklar (1947), Harman Sonu Dönüşü(1950), Vur Patlasın Çal Oynasın(1952), Yıldızlar Revüsü(1952), Bayram Gecesi(1954), Fındıkçı Gelin(1954), Şeytan Mayası(1959), Gol Kralı Cafer(1962), Ekmek Parası(1962), Temem Bilakis(1963), Soytarı (1965), Nasreddin Hoca(1971).
 
---> tiyatro ustaları

Nejat Uygur,

(D. 10 Ağustos 1927, Kilis). Türk tiyatrocu.

Hayatı

Öğretmen bir annenin ve subay bir babanın üç oğlundan ortancası olan Uygur, eğitimini Anadolu'nun çeşitli bölgelerinde tamamladı. İlkokulu Siirt, Ezine ve İntepe'de okudu ve bu dönemde tiyatroya müsamerelerle başladı. Sarıyer, Çanakkale ve Manisa'da ortaokulu tamamladıktan sonra Güzel Sanatlar Akademisi'nin Heykel Bölümü'ne girdi ama mezun olamadı. Tiyatroya profesyonel olarak 1949 yılında "Nejat Uygur Tiyatrosu" ile adım attı. Nejat Uygur, düşündüğü ilk mesleğin tiyatro olmadığını belirtti:

"Benim düşündüğüm ilk meslek pilotluktu. Çocukluğumda pilot olacağımı düşünürdüm. Hatta hiç unutmam Manisa'da olduğumuz yıllarda, yatak çarşaflarını alıp yüksek bir yerden aşağı atlamayı planlamıştım. Tecrübe pilotu olarak önce ağabeyim atladı ve ayağını kırdı. Ağabeyim Zeki Ayhan Uygur, Amerika'da ünlü bir beyin cerrahı şimdi. Onunla gurur duyuyorum. Ağabeyim burada deniz albayıydı, ordudan ayrıldı sonra." [1]

Gençlik yıllarında Amerika'ya ulaşmak isteğiyle gemici oldu:

"Benim gençliğimde herkeste Amerika'ya gitmek gibi çok yoğun bir istek vardı. Bu yüzden liman cüzdanı çıkarttım ve gemici oldum. Hiç unutmam, bir Panama şilebinde çalıştım. Gemide kimsenin canı sıkılmazdı. Onlara fıkralar anlatır, taklitler yapardım. Herkes çok gülerdi. Sonra askere gittim, orada da arkadaşlarımı çok güldürürdüm. Giderek insanların yüzünü güldürmek bende tutku oldu. Sonra da tiyatro başladı zaten." [2]

1943 yılında Sarıyer Halkevi'nde başladığı boksla beraber spora karşı ilgisi arttı. Atletizm ve su topu yanısıra iyi bir at binicisidir.[3] 1952 yılında Nejla Uygur ile hayatını birleştirdi. 13 yıl süren Anadolu turneleri sürecinde sırasıyla Süheyl, Süha, Ahmet, Kemal ve Behzat adlı beş erkek çocukları dünyaya geldi. Süheyl ve Behzat babalarının deyimiyle "armut ağacının dibine düştüler" ve tiyatrocu oldular.

1998 yılında Kültür Bakanlığı'nca verilen Devlet Sanatçısı unvanını almıştır.[4]

Ödülleri

* 2006 - Kemal Sunal Kültür Sanat Ödülü "En İyi Tiyatrocu"[5]
* 1999 - 22. Avni Dilligil Tiyatro Ödülleri "Belkıs Dilligil Onur Ödülü"[6]

Filmografi

* 2004 - Vizontele Tuuba (Hacı Zübeyir)
* 1974 - Cafer'in Nargilesi
* 1971 - Cafer Bey İyi, Fakir Ve Kibar
* 1970 - Cafer Bey
 
---> tiyatro ustaları

NAMIK KEMAL

“Vatan Şairi”olarak anılır. Sanat yaşamına Divan edebiyatı tarzında yazdı*ğı şiirlerle başlayan sanatçı; Şinasi‘yle tanıştıktan, Avrupa kültür ve uygarlığını tanıdıktan sonra yeni edebiyat ve kültür için savaşım vermiştir. Sanatçı yanından çok, “Siyasal eylem adamı” kimliğiyle dikkati çeker. Namık Kemal, edebiyatın her alanında; şiir, roman, tiyatro, eleştiri, mektup…eserler vermiş; sanatını, düşüncele*rin halka yaymada bir araç olarak kullanmıştır. Divan edebiyatına karşı olmakla birlikte, biçim ve dilce eskiye bağlı kalmış, kaside ve gazellerinde gür sesiyle “vatan, millet hürriyet” konularını işle*miştir.
Tiyatroları daha sade olan Namık Kemal, konuşma di*linden yanadır. Tiyatroyu “yararlı bir eğlence” olarak görmüştür. Aruzu kullanmış ancak, heceyi de denemiştir. “Vatan Yahut Silistre” adlı oyunu seyirciyi çok etkilemesi üzerine. Kıbrıs’ a sürüldü, Magosa zin*danlarında 38 ay kaldı. Namık Kemal, Ziya Paşa‘ya karşı “Tahrib-i Harabat” ve “Takip” adlı eleştirileri yazdı. Romanlarında romantizmin “sanatkârane” üslu*bunu kullandı.
Namık Kemal’in Eserleri:
Zavallı Çocuk, Vatan Yahut Silistre (Sahnelenen ilk tiyatro eseri), Akif Bey, Gülnihal Karabela, Celalettin Harzemşah (tiyatro); İntibah, (ilk edebi roman) Cezmi (ilk tarihi roman ), Tahrib-i Harabat, takip (ilk eleştiri eleştiri kitapları); Tasvir-i Efkar, Hürriyet, ibret ( ga*zete ); Osmanlı tarihiyle ilgili çalışmalar yapılmıştır.
 
---> tiyatro ustaları

Genco Erkal

(d. 28 Mart1938, İstanbul) Robert Kolej'den mezun olduktan sonra İstanbul Üniversitesi'nin Psikoloji bölümünü bitiren Genco Erkal 1959 yılından başlayarak Türkiye'nin önemli özel tiyatro topluluklarında oyuncu ve yönetmen oarak çalıştıktan sonra, 1969 yılında, bugün de sanat yönetmeni olduğu Dostlar Tiyatrosu'nu kurdu. Gorki, Brecht, Sartre, Peter Weiss, Steinbeck, Havel, Tankred Dorst gibi yabancı yazarların yanısıra, Aziz Nesin, Haldun Taner, Nazım Hikmet, Can Yücel, Refik Erduran, Vasıf Öngören, Orhan Asena, Behiç Ak gibi Türk yazarlarının oyunlarını yönetti. Roman, öykü, şiir gibi değişik türlerden tiyatroya uyarlamalar yaptı, oyunlar çevirdi.
Çeşitli ödüller kazandığı ünlü rolleri arasında Aslan Asker Şvayk, Gogol'ün Bir Delinin Hatıra Defteri, Brecht'in Galileo'su, Maxwell Anderson'un Yalınayak Sokrates'i, Nâzım Hikmet'ten Kerem Gibi, Can Yücel'den Can sayılabilir.
Senfonik konserlerde Prokofiev'in Peter ile Kurt, Stravinski'nin Askerin Öyküsü, Fazıl Say'ın Nâzım adlı yapıtlarını anlatıcı olarak seslendirdi.
Önemli uluslararası film festivallerinde gösterilen ve birçok ödül kazanan At, Faize Hücum, Hakkâri'de Bir Mevsim, Camdan Kalp filmlerinin baş rolünde oynadı. TRT Televizyonu için Haldun Taner'in ünlü müzikli oyunu Keşanlı Ali Destanı'nı yönetti ve oynadı.
Değişik yıllarda birçok kez "yılın en iyi erkek oyuncusu", "en iyi tiyatro yönetmeni"seçildi, yaşam boyu başarı ödülleri kazandı. 1982 ve 1983 yıllarında "en iyi sinema oyuncusu" olarak Antalya Film Festivali'nde iki kez Altın Portakal aldı.
1993-1998 yılları arasında, Paris'te ve Avignon Festivali'nde Fransızca da oynamaya başlayan Genco Erkal, üç Fransız yapımında rol aldı: Nâzım Hikmet'ten Sevdalı Bulut, Philippe Minyana'dan Ou vas-tu Jérémie? ve Paulo Coelho'nun ünlü romanından uyarlanan Simyacı. Ayrica 2008 senesinde kendi yazdigi ve yönettigi Sivas`93 isimli dokumentasyon tiyatro oyununu, Türkiye ve Avrupa genelinde tiyatroseverlere sunmustur. Oyun 1993 senesinde Sivas`ta Madimak otelinde yapilan talihsiz katliami konu almistir, bütünüyle gercekleri yansitan cok basarili bir oyundur
 
---> tiyatro ustaları

Münir Özkul,

15 Ağustos 1925 tarihinde İstanbul Kanatlarımın Altında'un Bakırköy semtinde, eski Osmanlı paşalarından birinin torunu olarak dünyaya geldi. Küçük yaşlarda tiyatroya merak salmış olan Özkul, İstanbul Erkek Lisesi'ndeki eğitiminin ardından oyuncu olmaya karar vererek gözünü sahnelere dikti. O zamana kadar yaşamını sürdürdüğü ve aşinası olduğu Bakırköy'de bulunan Halkevi'nde oyunculuğa adım attı. İlk amatör sahne deneyimlerini burada gerçekleştiren Özkul, İstanbul Devlet Tiyatrosu'nda bir süre oynadıktan sonra Ankara Devlet Tiyatrosu'na geçti. Ardından da, İstanbul Şehir Tiyatrosu'nda profesyonel oyunculuk kariyerine devam etmeye başladı ve artık bağımsız çalışabilecek düzeye geldiğine kanaat getirerek, özel sektöre geçiş yaparak Ses Tiyatrosu'nda sergilenen oyunlarda rol almaya başladı. Ancak buradaki çalışması uzun soluklu olamadı ve hemen ardından yien özel bir tiyatro olan Küçük Sahne'ye geçti.

Küçük Sahne, genç oyuncunun kariyerinin yükselişinde bir dönüm noktası oldu. Çünkü, ilk defa önemli bir oyunda rol alma şansı doğdu. Sadri Alışık, Nevin Akkaya, Şükran Güngör ve Cahit Irgat gibi güçlü oyuncularla, yönetmenliğini Muhsin Ertuğrul'un yaptığı ve Steinback'in aynı adlı romanından tiyatroya uyarlanan "Fareler ve İnsanlar"da oynadı. Yeteneği Musin Ertuğrul'un gözünden kaçmayan Özkul, Küçük Sahne'de ayrıca, "Yarış", "Onikinci Gece", "Aşağıdan Yukarı" ve "Karışık İş" gibi başarılı oyunlarda da yer aldı.
Tiyatro sahnelerinden "tesadüfen" film setlerine geçişi 40'lı yılların sonuna denk düşen Özkul, askerliğini yaptığı dönemde, "Vatan ve Namık Kemal" adlı filmde yönetmen asistanlığı yapan arkadaşı Sırrı Gültekin'i ziyaret için Yeşilçam'a gittiği birgün ilk defa bir filmde figüran olarak rol aldı. Üniformalı bir figüran arayışı içinde olan arkadaşının ricasını kırmayarak, biraz da komik bir anı olsun diye kamera karşısına geçti ve rol aldığı 400'ün üzerinde filmle, Türk sinemasına damgasını vuran önemli karakter oyuncuları arasına girmesini sağlayacak sinema serüveni böylece başlamış oldu.
50'li yılların başlarında, ilk olarak beyaz perdenin siyah-beyaz karelerinde küçük rollerle karşımıza çıkan Özkul, ilk defa 1950 yılında, senaryosu İhsan Koza ile Nazım Hikmet tarafından yazılan ve Vedat Ar'ın yönetmenliğinde çekilen "Üçüncü Selim'in Gözdesi" adlı bir İpek Film yapımında yer aldı. Hemen ardından, 1951'de, yine birer İpek Film yapımı olan "Yavuz Sultan Selim ve Yeniçeri Hasan" ile "Lale Devri"nde yardımcı oyuncu olarak kamera karşısına geçen Özkul, aynı yıl, Muhsin Ertuğrul'un yönetmenliğinde çekilen "Evli mi Bekar mı" ve Baha Gelenbevi'nin yönettiği "Barbaros Hayrettin Paşa" adlı filmlerde başrol oynadı.
Yabancı sinemanın tipik karakterlerinden etkilenen Türk sinemasında, Burhan Felek tarafından Lorel-Hardi ikilisinin kendi kültürümüze uyarlanmasıyla dönüştüğü Edi-Büdü ikilisinin 1952 yılında sinemaya aktarılmış versiyonu olan "Edi ile Büdü Tiyatrocu" ve "Edi ile Büdü" filmlerinde Vasfi Rıza Zobu ile birlikte rol alan Özkul, artık sinema çevrelerinde adını duyurmaya, halktan büyük ilgi görmeye başlamıştı. İlk yıllarında genellikle İpek Film yapımlarında yer alan oyuncu, çoğu zaman komedi türü filmlerde rol aldı ve özellikle mimikleriyle, samimi tavırlarıyla halk tarafından kısa sürede benimsendi. Ancak asıl başarısını Arzu Film yapımlarıyla yakaladı.
1953 yılında, Muhsin Ertuğrul'un yönettiği "Halıcı Kız" filminde yer aldıktan sonra kariyerinin önü iyice açıldı. Aynı yıl, fantastik bir komedi olan ve senaryosu yine İhsan İpekçi ile Nazım Hikmet tarafından yazılan "Balıkçı Güzeli/1002. Gece" ve ardından, 1956'da çekilen "Kalbimin Şarkısı" adlı duygusal film ile karakter oyunculuğuna doğru yönelişe geçen Özkul, "Miras Uğrunda" ve Zeki Müren'in başrolünü oynadığı "Altın Kafes" ile oyunculuk gücünü ortaya koyarak; dram, duygusal, komedi gibi farklı türlerde her kalıba girebilen bir oyuncu olduğu kanısını pekiştirmeye başladı.
Sinema çalışmalarının yanı sıra, gönül verdiği tiyatro sahnelerini de bırakmayan Özkul, 1957 yılında Devlet Tiyatroları'nın yönetmenliğine getirildi. Sanat kariyerinde adeta bir atılım olarak değerlendirilebilecek bu gelişmenin ardından, Küçük Sahne'yi terk etmek zorunda kaldı. Bu durum, sanatçının profesyonel oyunculuğa adım attığı Küçük Sahne'nin, ustasını kaybetmesiyle birlikte daha fazla tutunamayarak dağılmasına neden oldu.
1960 ile 1970 yılları arasında kırkın üzerinde filmde rol alan Özkul, daha önce Atlan Karındaş'la birlikte tiyatro sahnesine de aktardığı ve oyunun inanılmaz başarısı sonucunda, 1971 yılında Türk tiyatro ve ortaoyunu üstadı İsmail Dümbüllü'den "ortaoyuncular kavuğu"nu devralmasını sağlayan, Sadık Şendil'in yazdığı "Kanlı Nigar" adlı muhteşem eserin sinema versiyonunda da yer aldı. 1968 yılında, Ülkü Erakalın'ın yönetmenliğinde çekilen filmde, Belgin Doruk ve Selma Güneri'yle birlikte rol aldı. Türk sinemasının en verimli dönemlerinden olan 70'li yıllara gelindiğinde, geniş bir oyuncu kadrosuna sahip, aile filmlerinde rol almaya başlayan Özkul, özellikle Adile Naşit'le iyi bir ikili oluşturdu ve bu ikili halk tarafından da çok sevildi; benimsendi. Yakışıklı olmasa da, hatta çirkince bir yüze, uzun ve ince bir fiziğe sahip olsa da birkaç filmde jön rollerde yer alan ve hiçbir zaman kötü rollere yakıştırılamayan Özkul, özellikle bu yıllarda Türk sinemasının klişe konularında "fakir ama gururlu", iyi kalpli, babacan karakterleri canlandırdı.
Münir Özkul, 1972 yılında, başrollerini Hülya Koçyiğit ile Tarık Akan'ın paylaştığı "Sev Kardeşim" adlı Ertem Eğilmez filmindeki başarılı performansıyla, Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde "En İyi Erkek Oyuncu" ödülüne layık görüldü.
70'li yıllarda, Ertem Eğilmez imzalı filmlerde unutulmaz rollere hayat veren, ağlatan duygusal replikleri o etkileyici sesiyle Türk izleyicisinin hafızasına kazıyan Özkul, "Neşeli Günler", "Mavi Boncuk", "Aile Şerefi", "Gırgıriye" serileri, "Gülen Gözler" ve "Bizim Aile" gibi filmlerle karakter oyunculuğundaki ustalığını ortaya koydu. Sanatçının unutulmaz rolleri arasında zirveyi ele geçirense, "Hababam Sınıfı" seri fimlerinde canlandırdığı, disiplinli, ancak yufka yürekli öğretmen "Kel Mahmut" karakteri oldu. Öyle ki, bu tipleme neredeyse adını aşarak sanatçının lakabı haline geldi ve bu şekilde anılmaya başlandı.
80'li yıllarda duraklama dönemine giren Yeşilçam'da video filmlerine yönelişi izleyen Özkul, bu dönemde kalitesi düşük birtakım sinema ve video filmlerinde rol aldı. Ardından, tek televizyonlu dönemin sonlarına doğru dizi çekimlerinin artış göstermesiyle birlikte, 1987 yılında TRT'de yayınlanmak üzere çekilen "Uzaylı Zekiye" adlı dizi için kamera önüne geçti. Bu dizinin ardından birkaç filmde daha rol alan ünlü oyuncu, içkiye olan düşkünlüğünün de etkisiyle sağlığı ile ilgili sorunlar yaşamaya başladı ve özel projeler dışında herhangi bir çalışma yapmadı. 1995 yılında, Kemal Sunal'la birlikte, "Şaban ile Şirin" adlı filmde yer aldı. 90'lı yılların ikinci yarısında, bilhassa özel televizyon kanallarının sayısı artış gösterdikçe, Yeşilçam'a olan rağbet azalmış; televizyon ekranlarına yönelik çalışmalar; özellikle de dizi yapımları ön plana çıkmıştı. Ancak bu furyadan kendini uzak tutan Özkul, 1996'da, izleyiciden büyük ilgi gören ve senaryosu Kandemir Konduk tarafından yazılan "Ana Kuzusu" adlı dizide Perihan Savaş ve Ayşen Gruda ile birlikte rol aldı. Aynı yıl, İstanbul Atatürk Kültür Merkezi'nde düzenlenen törenle, jübilesini yaparak tiyatro sahnelerine veda etti. Yaşamı boyunca pekçok tiyatro ve sinema yapımında emeği geçmesine rağmen, zaman zaman ciddi maddi zorluklar içine girmiş olan Özkul'a, bu geceden elde edilen gelirle bir ev alındı.
Yine 1996 yılında, Veli Çelik'in yönetmenliğinde çekilen televizyon filmi "Ay Işığında Saklıdır"da, Aydan Şener ve Toprak Sergen'le birlikte yer aldı. Ardından, 1998 yılında, Hamdi Alkan'ın "Reyting Hamdi" adlı televizyon eğlence programında, kısa bir süre için Yarmagül tiplemesinin dedesi rolünü canlandırdı. Usta oyuncunun son kez beyaz perdede göründüğü sinema yapımı ise, 2000 yılında Serdar Akar tarafından çekilen "Dar Alanda Kısa Paslaşmalar" oldu. Sanat yaşamı boyunca 400'e yakın sinema filminde ve sayısını kendisinin bile tam olarak bilmediği sayıda tiyatro oyununda rol alan Münir Özkul adına, 26 Mart 2005 tarihinde İstanbul Beylikdüzü Academia Center içerisinde "Münir Özkul Sahnesi" açılmıştır. İçkiye düşkünlüğüyle bilinen sanatçı, özel hayatında da inişli çıkışlı bir seyir izleyerek dört evlilik gerçekleştirmiştir. İlk evliliğini Şadan Hanım'la yapan Özkul, kısa süren bu birlikteliğin ardından Suna Selen ile hayatını birleştirmiş ve bu evlilikten Güner adında bir kızı olmuştur. Kızları sekiz yaşındayken, çift boşanma kararı almıştır. Sonrasında Özkul, Tophaneli Örümcek Yaşar lakabıyla anılan Yaşar Hanım'la üçüncü evliliğini gerçekleştirmiş; ancak bu da uzun sürmemiştir. Son olarak, halen yaşamını birlikte sürdürdüğü Şadan Hanım ile evlenmiştir. Mankenlik ve CNN Türk'te televizyon programcılığı yapan kızı Güner Özkul'un girişimiyle, 2005 yılında, sanatçıyı birçok yönden ele alan ve yaşamının bir dönemine farklı şekillerde tanıklık etmiş kişilerin kaleme aldığı yazılardan derlenmiş, "Aktör Dediğin Nedir Ki? / Münir Özkul Kitabı" adlı bir kitap yayımlanmıştır. 1998 yılında, T.C. Kültür Bakanlığı, Münir Özkul'a Devlet Sanatçısı ünvanını vermiştir. Özkul, İsmail Dümbüllü'den aldığı ünlü kavuğu, 1989 yılında tiyatro oyuncusu Ferhan Şensoy'a devretmiştir. 1991 yılında ise, en önemli tiyatro ödülleri arasında gösterilen, Dümbüllü Ödülü'ne layık görülmüştür. 8 Nisan 2007 tarihinde, Mizah Üretenler Derneği, Karikatürcüler Derneği ve Bakırköylü Sanatçılar Derneği tarafından ortaklaşa düzenlenen "II. Mizah Ödülleri" töreninde, Münir Özkul Özel Ödülü, ünlü tiyatrocu Nejat Uygur'a verilmiştir.
 
---> tiyatro ustaları

Hadi Çaman

(D. 13 Ocak 1943 Kastamonu - ö. 22 Eylül 2008 İstanbul), Sinema ve tiyatro sanatçısı, yönetmen, yazar.
İlk ve orta öğrenimini Abdurrahman Paşa Lisesi'nde tamamladı. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde eğitim aldı. Sonrasında Belediye Konservatuvarı'nda okudu. Amatörce ilgilendiği tiyatro sanatında 1962 yılında Dormen Tiyatrosu ve ardından Kent Oyuncuları'nın açtığı bir sınavı kazanarak Altın Yumruk adlı oyunda profesyonelliğe adım attı. Daha sonra Gülriz Sururi - Engin Cezzar Tiyatrosu, Nisa Serezli - Tolga Aşkıner Tiyatrosu, Miyatro (Müjdat Gezen), Şan Tiyatrosu gibi tiyatrolarda da onlarca oyunda oynadı. 1982 yılında Yeditepe Oyuncuları'nı kurdu. O zamandan rahatsızlığına değin Nişantaşı'ndaki kendi tiyatrosunda sanat yaşamını sürdürdü. Tiyatro dışında da çeşitli çalışmaları vardır: Çeviriler, uyarlamalar yaptı, oyunlar yazdı, yönetti. Döneminin tiyatro yaşamını konu alan bir kitap yazdı (Can Yayınları). Birçok dalda kişisel ve tiyatrosu Yeditepe Oyuncuları adına sayısız ödüller aldı. Bengi Şen ile olan evliğinden Efe adlı bir oğlu vardır.
15 Aralık 2007 günü, ALS hastalığı teşhisiyle, oğlu Doç. Dr. Mehmet Efe Çaman'ın öğretim üyesi olduğu Kocaeli Üniversitesinde, Tıp Fakültesi Araştırma Hastanesi'nde yoğun bakıma alındı. Hastaneden ayrılarak bir süre bakımevinde kalan sanatçı, 22 Eylül 2008'de kalp ve solunum yetmezliği nedeniyle fenalaştı ve yapılan müdahalelere rağmen kurtarılamayarak yaşamını yitirdi.


40. Sanat yılı nedeniyle yazdığı metin [değiştir]"Yüze yaklaşan oyun. Bir o kadar ustayla, göz göze soluk soluğa geçen muhteşem günler. Dormen Tiyatrosu'nun ailevi ortamında başlayan daha sonra Gülriz Sururi-Engin Cezzar Tiyatrosu, Nisa Serezli-Tolga Aşkıner Tiyatrosu, Şan Tiyatrosu, Venüs Tiyatrosu'nu kapsayan yıllar... Ve yıl 1982. YEDİTEPE OYUNCULARI. Yirmi yıl, aralıksız ışık saçmak için verilen sonsuz savaş. Onlarca genç insana açılan kucak. Yazılan, yönetilen oyunlar, kazanılan sayısız ödül. En önemlisi, ülkemizde bir ilke imza atıp, bir müsamere salonundan, kültür merkezine dönüştürülen koca bir yapı. Kısacası bir ÖMÜR! Seve seve, özveriyle, içtenlikle, gönülden sunulan bir yaşam. O arada yetiştirilen, büyütülen, 30 yaşına erişen bir oğul. Hepsi ülkeme helâl olsun." [1]

Filmografisi [değiştir]Ankara Ekspresi - 2005
Gerçek Hikaye - 2001
Midasın Düşü - 2000
Eşref Saati - 2000
Şen Olasın Nuri Bey - 1993
Yağmurdan Kaçarken - 1992
Portatif Hüseyin - 1991
Aile Pansiyonu - 1987
Kiralık Ev - 1986
Hayroş - 1986
Yaygara 86 - 1986
Ekmek Elden Su Gölden - 1985
Sarışın Tehlike - 1980
Memnu Meyve - 1979
Şaşırtma Beni - 1979
Aşk Penceresi - 1979
Koca Aranıyor - 1979
Tamam mı Canım - 1979
Leyla, Necla, Mücella - 1979
Balıkçının Kızları - 1979
Isıt Beni - 1979
Oh De Yavrum Oh De - 1979
Biz Böyle Severiz - 1979
Dişi Melek - 1979
Kara Kısrak - 1979
Kenarın Kızları - 1979
Rezalet - 1979
Saldırganlar - 1979
Kadınlar Hamamı - 1978
Tatlı Sevgilim Kaymaklı Lokum - 1978
Yalnız Kalp / Uçurum - 1978
Köfte Ekmek Az Piyaz - 1978
Çarli'nin Kelekleri - 1978
Bizim Fıstıklar - 1978
Ne Olacak Şimdi - 1978
Olmadı Baştan - 1978
Ya Bundadır Ya Şunda - 1978
İsmet Bu Ne Kısmet - 1978
Kış Bekarı - 1978
Erkeklik Öldü mü Abiler - 1978
Hızlı Giden Yorulur - 1977
Alman Gelin - 1977
Beceriksizler - 1977
İki Aşk Arasında - 1977
Kuşku - 1977
Güngörmüşler - 1976
Sokak Kadını - 1976
Elmanın Alına Bak - 1976
Çılgın Ama Tatlı - 1976
Fiyakanı Bozarım - 1976
Kartal Pendik Gittik Geldik - 1976
Leş Kargaları - 1976
Lüküs Hayat - 1976
Ne Alırsan İki Buçuk - 1976
Sev Doya Doya - 1975
Anahtarı Bendedir - 1975
Çılgın Gençlik - 1975
Derece 37 (2) - 1975
İş Bilenin - 1975
Derece 37 - 1975
Şipşak Basarım - 1975
Bu Baba Başka Baba - 1975
Anasının Kızı - 1975
Beş Atış Yirmibeş - 1975
Vur Tatlım - 1975
Ye Beni Mahmut - 1975
Yok Devenin Başı - 1975
İntihar - 1975
Topuz - 1975
Adım Kan Soyadım Silah - 1970
 
---> tiyatro ustaları

FERHAN ŞENSOY/1

1951 tarihinde, bir ilkokul öğretmeni olan Müjgan Şensoy ve Çarşamba Belediye Başkanı, tüccar Yusuf Cemil Şensoy’un çocukları olarak Samsun’un Çarşamba ilçesinde dünyaya geldi. İki yaşındayken, kız kardeşi Ragıbe’nin doğumunun ardından, 1956’da da Ahmet Vildan adlı bir erkek kardeşi oldu.

1957’de, Samsun’daki Gazi Osman Paşa İlkokulu’na giden Şensoy, daha sonra 1961’de girdiği Galatasaray Lisesi’nde bir süre öğrenim gördüyse de liseyi, 1970’te Çarşamba’da bitirdi.
Şensoy’un öykü ve şiirleri ilk kez 1969’da Yeni Ufuklar ve Soyut Dergisi’nde yer almasının ardından yazdığı skeçler de ilk olarak Devekuşu Kabare'de, 1970 yılında oynanmaya başladı.
Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Yüksek Mimarlık Bölümü’nde okurken Yeni Ufuklar’da öyküleri yayınlan Şensoy, Je M'en Fous Bilader isimli yarı Fransızca yarı Türkçe bir oyun yazdı ve kurduğu Galatasaray Oyuncuları isimli amatör toplulukla Haldun Taner'in önderliğinde, Devekuşu Kabare Tiyatro'sunun salonunda prova yaptı. Bu oyun Galatasaray’ın Fenerbahçe tesislerinde bir akşam yemeğinde sergilendi.
1971’de, Ayfer Feray Tiyatrosu’nda, Grup Oyuncuları ile beraber profesyonel oyunculuğa adım atan Şenşoy, ilk profesyonel yönetmenlik deneyimini de, Paravana Kabare’nin sergilediği, Güm Güm Güm adlı İsmet Küntay oyununda yaşadı.
1972’de Fransa’ya giden Şensoy, tiyatro öğrenimine Strazburg'da Ecole Superieure d'Art Dramatique adlı okulda başladı.
1973’te, yönetmen Jerome Savary'nin asistanlığını yaptığı, Magic Circus - De Moise A Mao’da oynayan Şensoy, ilk oyun denemesi olan Güle Güle Godot'yu, Fransızca olarak Godot Go Home ismiyle yazdı. Fransızca bir kolaj oyun olan Proche - Orient Lointain!’i, Fransızca'ya çevrilmiş, Nazım Hikmet, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Yunus Emre gibi Türk yazarların metinlerini de kullanarak yazdı.
1974’te Montreal'de, Theatre Patriote'da Fransızca olarak yazdığı Ce Fou De Gogol adlı oyununu sahneye koyan Şensoy, aynı şehirdeki Theatre De Quatre - Sous'da da, yönetmenliğini yaptığı, Harem Qui Rit isimli müzikalde oynadı.
1975’te, Montreal'de, kendisine en iyi yabancı yazar ödülünü getiren ve Radio Canada'da ikinci kez yayınlanan, Ce Fou De Gogol oyununun tek kadın oyuncusu Monique Mercure de en iyi kadın oyuncu ödülünü aldı.
Türkiye'ye dönmesinin ardından, 1976’da Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu'nda, yazarlığını da yaptığı Dur Konuşma Sus Söyleme adlı oyunda rol alan Şensoy, Türk Yazarları Tiyatrosu'nda da oyunculuk ve yönetmenlik yaptı.
Aynı sene ilk televizyon skeçlerini yazmaya başlayan Şensoy, Ali Poyrazoğlu'yla beraber rol aldığı bu skeçlerin birinde, bir garson rolüyle ilk kez televizyona çıktı.
Nisa Serezli - Tolga Aşkiner Tiyatrosu'nda oyunculuk yapan Şensoy yine 1976 senesi içinde, TRT Televizyonu'na ve Devekuşu Kabare Tiyatrosu'nda çeşitli skeçler yazdı.
1977’de, ilk kitabı Kazancı Yokuşu’nun yayınlanmasının ardından, yönetmenliğini Temel Gürsu’nun yaptığı Kızını Dövmeyen Dizini Döver ile ilk kez bi film çalışması yapan Şensoy, 1978’de Mete İnselel ile Anyamanya Kumpanya Tiyatrosu'nu kurdu ve kendi eseri olan, İdi Amin Avantadan Lavanta oyununda rol aldı ve yönetmenlik yaptı. Televizyon için yazdığı Bizim Sınıf dizisinin ikinci bölümden sonra, "öğretmenlerin manevi şahsiyetini teyzif ettiği" gerekçesiyle TRT'de yasaklanmasının ardından, oyuncu olarak da katıldığı Evdekiler ve Giyim Kuşam Dünyası televizyon dizileri de, TRT'de tamamlanamadan yayından kaldırıldı. Daha sonra Bizim Sınıf, Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu'nda sehnelenmeye başladı.
 
---> tiyatro ustaları

FERHAN ŞENSOY/ 2

O sene, Anyamanya Kumpanya'dan ayrılan Şensoy, daha sonra Ayfer Feray Tiyatrosu’na geçti ve oyunculuğa burada devam etti.
1979’da, TRT’de, kendi yazdığı Sizin Dershane dizisinde oyunculuk yapan Şensoy, Ayfer Feray Tiyatrosu'nda da yine kendi yazıp yönettiği ve müziklerini yaptığı Hayrola Karyola oyununda rol aldı.
Stardust Gece Kulübü’nde, yazdığı Dedikodu Şov isimli bir kabare gösterisini, Adile Naşit, Perran Kutman, Pakize Suda, Sevda Karaca ve İstanbul Gelişim Orkestrası'yla sahneleyen Şensoy, aynı kulüpte, Arda Uskan'ın yazıp, Fuat Güner'in müziklerini yaptığı Kukla ve Kuklacı Kabare gösterisinde rol aldı.
14 Mart 1980'de Harbiye'de, Yapı Endüstri Merkezi Salonu’nda ilk kez perdelerini açan ve 50'yi aşkın oyunun oynandığı Ortaoyuncular’ın bünyesinde, Nöbetçi Oyuncular adlı bir gençlik grubu kurarak, yeni tiyatro sanatçılarının yetiştirilmesine katkıda bulundu.
Şahları Da Vururlar oyununda yönetmen ve oyuncu olarak yer alan Şensoy’un, Fuat Güner'le birlikte müziklerini de yaptı oyunu, Avni Dilligil Jüri Özel Ödülü ve Dergi-13’ün, En Başarılı Oyun Ödülü’ne layık görüldü. Kenter Tiyatrosu'nda dört haftalık gösteriden sonra, Ortaoyuncular, Şahları Da Vururlar’ı, 10 Kasım 1990'da taşındıkları Beyoğlu'ndaki Küçük Sahne'de sahnelemeye devam etti.
1981’de, Parasız Yaşamak Pahalı’yı yazan ve Kahraman Bakkal Süpermarkete Karşı oyununu yazan ve yöneten Şensoy, Fuat Güner ve Özkan Uğur'un müziklerini yaptığı oyunda, Zeliha Berksoy'la beraber rol aldı. O sene, Şahları Da Vururlar, oyunun gösterileri sürerken, Ortaoyuncular Yayınları'nın ilk kitabı olarak yayınlandı.
Şensoy, Küçük Sahne'nin 30.yılı dolayısıyla, Suzan Uztan ve Mücap Ofluoğlu, Ortaoyuncular'ın konuğu olarak, Aleksıev Arbuzov'un Eski Moda Komedya'sında oynadı. Ofluoğlu'nun sahneye koyduğu oyunun dekorunu yapan Şensoy’un oyundaki performansı kendisine, Tiyatro-81’in, En İyi Erkek Oyuncu Ödülü’nü getirdi.
1982’de, Afitap'ın Kocası İstanbul kitabının yayınlanmasının ardından, Nöbetçi Tiyatro'da Dürrenmatt'ın Büyük Romülüs oyununu, En Büyük Romülüs Başka Büyük Yok adıyla sahneye koydu. Ayrıca kendi eseri Kiralık Oyun'u yönetti, oyunun müziklerini yaptı ve rol aldı.
1983’de, Harbiye Orduevi'nde askere alınan Şensoy, Çorlu'nun Ulaş köyüne asker olarak gitti.
Brecht'in, 7 şiirinden yola çıkarak yazdığı, Anna'nın Yedi Ana Günahı'nı yöneten Şensoy, Fırıncı Şükrü, Deli Vahap, Nuri Ve Ötekiler gibi oyunarı da yazdı ve yönetti.
1984’te, Nöbetçi Tiyatro'da, Afitap'ın Kocası İstanbul'u sahnelemesinin ardından, İstanbul'u Satıyorum oyununu yazan Şensoy, askerliği bitince Şahları Da Vururlar'la yeniden sahneye çıkmaya başladı. O sene kendi yazdığı Köşedönücü adlı televizyon dizisinde oynuyan Şensoy, yeniden yazıp yönettiği ve müziklerini yaptığı, Hayrola Karyola oyununda sahneyi, Nurhan Damcıoğlu ile paylaştı.
1985’te, Aristofanes’ten Eşek Arıları'nı yeniden yazan Şensoy, oynadığı oyunu yönetirken, Köşedönücü filminin senaryosunu yazdı ve yönettiği filmde oynadı. Daha sonra, Nöbetçi Tiyatro'da bir Çehov kurgusu olan, Çehov'lardan Bir Demet'i sahneye koydu.
1986 yılında yayınlanan Gündeste kitabının ardından, Karl Valentin'in skeçleri ve yaş******* yazdığı ve yönettiği, İçinden Tramvay Geçen Şarkı oyununda, sahneyi Hümeyra ve Grup Gündoğarken ile paylaştı. Aynı sene, yazdığı Şey Bey televizyon dizisinde de oynayan Şensoy, Parasız Yaşamak Pahalı adlı oyununu film senaryosu olarak yeniden yazdı ve yönetmenliğini yaptığı filmi çekti. senaryosunu yazıp oynadığı, Bir Bilen filmini de yöneten Şensoy’un o sene, Ayna Merdiven adlı bir kitabı daha yayınlandı.
7 Şubat 1987 gecesi, Şensoy’un kendi yazıp yönettiği ve gerici kesimin tepkisini çeken, Muzır Müzikal adlı müzikalin, 77. gösterisinden sonra, sahnelendiği Şan Tiyatrosu şüpheli bir biçimde yandı. Grup Lokomotif, Derya Baykal, Bülent Kayabaş, Sevil Üstekin ve Tarık Papuçcuoğlu'nun sehne aldığı oyun yüzünden mahkemeye verilen Şensoy, 21 gün hapis cezasına çarptırıldı.
Muzır Müzikal’in son bulmasının ardından tek kişilik bir gösteri olan Ferhangi Şeyler’de oynayan Şensoy, daha sonra, Varsayalım İsmail adlı yazıp yönettiği televizyon dizisindeki performansıyla, Nokta’nın Doruktakiler Ödülü’nün sahibi oldu.
1988’de, kendisine Ulvi Uraz Ödülü ve Sanat Kurumu Ödülü’nü getiren, İstanbul'u Satıyorum oyununu yeniden yazdı ve müziklerini yaptı. Münir Özkul ve Erol Günaydın'ın katılımıyla Ortaoyuncular'da oynanan oyunu da Şensoy yönetti.
İstanbul Şehir Tiyatrosu'nda, Haldun Taner'in Keşanlı Ali Destanı'nı sahneye koyan Şensoy, o sene, Anca Visdey'in Don Juan İle Madonna oyununu Fransızca’dan çevirdi. Yönettiği oyunda, Derya Baykal'la sahneyi paylaşan Şensoy, daha sonra Baykal’la hayatını birleştirdi. Düşbükü kitabını yayınladı.
1988 yılında yazdığı Soyut Padişah oyununu yazan Şensoy, 1989’da yönetmenliğini yaptığı oyunda rol aldı. İstanbul'u Satıyorum ve Ferhangi Şeyler gösterileri sürerken Şensoy, Avni Dilligil Ödülü, İsmail Dümbüllü Ödülü, Nasrettin Hoca Mizah Ödülü, Kültür Bakanlığı Jüri Özel Ödülü, Heygirl Dergisi Yılın Oskarları Ödülü gibi ödüllerin sahibi oldu.
O sene, Kel Hasan Efendi'den günümüze gelen "Kavuk"u Münir Özkul'dan devralan Şensoy, Tarihi Ses Opereti'ni onardı ve Ses 1885 adıyla açtı. Sahnenin onarılmasının ardından Ortaoyuncular, Soyut Padişah’ı oynadıkları Küçük Sahne'den Ses 1885'e taşındılar.
1990’da, Pierre-Henri Cami'nin yaşamı ve yapıtlarından yola çıkarak yazdığı Yorgun Matador'u yöneten Şensoy, kendisine Doruktakiler ve Altan Erbulak Ödülleri’ni getiren ve yönetmenliğini Yavuz Özkan’ın yaptığı Büyük Yalnızlık filminde Sezen Aksu'yla beraber rol aldı.
1991 senesinde, Ünye'li amatör yazar Cihan Öksüz'ün skeçlerinden oluşturduğu, Aşkımızın Gemisi Fındık Kabuğu oyununda yönetmenlik ve oyunculuk yapan Şensoy’un İstanbul'u Satıyorum adlı eseri, Tomris Uyar tarafından İngilizce’ye çevrildi.
Aynı sene, Güle Güle Godot'yu ve Show-TV için yaptığı, Varsayalım İsmail dizisini yeniden yazan Şensoy, yayınlanan Kahraman Bakkal Süpermarkete Karşı kitabı ile birkez daha Nokta Dergisi’nin Doruktakiler Ödülü’nü kazandı.
1992’de, İngilizce Bilmeden Hepinizi I Love You kitabı yayınlanan ve yazdığı ve yönettiği, Fikret Kızılok'un müziğini yaptığı, Köhne Bizans Operası'nda oynadı. Ferhangi Şeyler, Sydney ve Melbourne'de sergilenirken, Güle Güle Godot gösterileri devam etmekteydi.
1993’te, yeniden yazdığı Parasız Yaşamak Pahalı oyununu sehneye koyan ve Alper Maral ile birlikte müziklerini yapan Şensoy, Şu Gogol Delisi adlı oyununu Türkçe olarak yeniden yazdı. Avni Dilligil En Özgün Oyun Ödülü alan oyun Derya Baykal’a, Avni Dilligil En İyi Kadın Oyuncu Ödülü’nü getirirken, Canan Göknil’e de, Avni Dilligil En İyi Giysi Ödülü’nü getirdi.
Güle Güle Godot ve Denememeler aldı iki kitabı yayınlanan Şensoy’un, Kahraman Bakkal Süpermarkete Karşı oyunu amatör bir Türk tiyatro topluluğu tarafından New York'ta sergilendi.
Devam eden Ferhangi Şeyler gösterileriyle, Altın Objektif Ödülü’ne layık görülen Şensoy bu dönemde, Atv Televizyonu'nda Kaybet-Kazan isimli bir yarışma programının sunuculuğunu yaptı.
1994 senesinde, kiraladığı bir gemiyi yüzen tiyatroya dönüştüren ve İçinden Dalga Geçen Tiyatro adını verdiği bu geminin tiyatro salonunda, yazdığı ve müziklerini yaptığı, Seyircili Seyir Defteri adlı yönetmenliğini kendi yaptığı oyunda oynayan Şensoy, aynı geminin 2. katındaki barda, gece 24:00'den sonra, Kırkambar - Gece Tiyatrosu kabare gösterisini sergiledi. Perdesini Kuruçeşme'de açan, daha sonra demir alarak Fenerbahçe'ye giden bu yüzen tiyatro projesi, Ferhan Şensoy’a İsmail Dümbüllü Ödülü’nü getirdi.
Kanal D Televizyonu'nda, Bağımsız Federe Ferhan Şensoy Televizyonu isimli haftalık bir program yapan Şensoy’un Güle Güle Godot adlı eseri, Paris'te amatör bir tiyatro topluluğu tarafından Fransızca’ya çevirerek, Adieu Godot ismiyle oynanırken, Hayrola Karyola oyunu da, Yugoslavya'da Prizren Kültürevi Türk Tiyatrosu'nda oynandı. Aynı sene Amsterdam'da bir Türk tiyatro topluluğu tarafından oynanan Kahraman Bakkal Süpermarkete Karşı ve Parasız Yaşamak Pahalı oyunları daha sonra da, Amsterdam Deneme Sahnesi Topluluğu tarafından sahneye kondu.
Haneler oyununu yeniden yazan ve Antalya Devlet Tiyatrosu'nda sahneleyen, daha sonra da, Anca Visdey'nin Femme-Sujet isimli oyununu, Fransızca’dan Türkçe’ye, Aptallara Güzel Gelen Televizyon Dizileri adıyla çeviren Şensoy, Altın Frekans Ödülü’nü kazandı.
1995 senesinde, Flash-TV'de Akşam Traşı isimli canlı yayın bir söyleşi programına başlayan ve yazıp yönettiği Üç Kurşunluk Opera'da oynayan Şensoy, yazdığı ve müziklerini yaptığı, Felek Bir Gün *****ken adlı tek kişilik oyununun dünya prömiyerini Çarşamba'da yaparak, bir Anadolu turnesiyle oynamaya başladı. 82 kez Anadolu’da sergilenen ve 1.Uluslararası Maşusa Kültür ve Sanat Festivali'ne katılan oyun, 84. perdesini İstanbul'da açtı.
Kanal-D için Boşgezen ve Kalfası isimli televizyon dizisini yazan Şensoy, yönettiği oyunu, o sene Kültür Bakanlığı’nın En İyi Topluluk Ödülü’nü alan Ortaoyuncular'la birlikte oynadı.
1996’da, Şensoy’un Ferhangi Şeyler adlı oyunu, Stuttgart, Duisburg, Bochum, Berlin, Wuppertal, Köln, Nühnberg, Munich, Frankfurt, Hamburg, Amsterdam ve Zurih'de sergilendi.
Kaplama Alanı Dışında isimli film senaryosunu yazan ve Oteller Kitabı adlı eseri yayınlanan Şensoy’un, yayınlanmamış kitabı, Gecedeste'den Numarasız Sayfalar, Öküz Dergisi’nde yayınlandı.
Daha sonra Cumhuriyet Gazetesi'nin haftalık mizah eki Dinozor'da yazmaya başlayan ve Güle Güle Godot oyunu Huroman Nevruzova'nın çevirisiyle Rusya'da yayınlanan tiyatrocunun 1989’de onardığı Ses 1885, statik sorunlardan ötürü kapandı. Bu ikinci onarım döneminde Ortaoyuncular, yurt içi, yurt dışı ve İstanbul'un değişik semtlerinde turnelere çıktılar.
1997’de, Aptallara Güzel Gelen Televizyon Dizileri'nin Londra'da iki kez sergilenmesinin ardından, Haldun Taner'in, düz yazı, öykü, skeç ve şarkılarından, Haldun Taner Kabare isimli bir oyun kurgulayan ve Derya Baykal'ın sahneye koyduğu oyunda rol alan Şensoy, o sene 11 Aralık'ta, kendisine En Başarılı İletişimciler Ödülü ve En İyi Deneme Yazarı Ödülleri’ni getiren Ferhangi Şeyler gösterisini 1266. kez sahneleyerek, onarımı tamamlanan Ses 1885’i yeniden açtı.
1998’de, Falınızda Rönesans Var adlı bir kitabı yayınlanan Şensoy, yazdığı Çok Tuhaf Soruşturma adlı oyunun sahneye koydu. Amsterdam ve Brüksel'de sergilenen Ferhangi Şeyler, 1230. gösterisine ulaşırken, Münih, Köln, Stuttgart, Essen, Frankfurt, Den Bosch, Sidney ve Melbourne'da sergilenen Felek Bir Gün *****ken de, 400. gösterisine ulaştı.
1999 senesinde, eşi Derya Baykal için, Şu An Mutfaktayım adlı tek kişilik kadın oyununu yazan Şensoy, Haziran 1999'da Ayın İletişimcisi Ödülü’nün sahibi olurken, Ferhangi Şeyler, Londra, Magosa, Washington, New York, Montreal ve Toronto’da sergilenerek 1350. gösterisine ulaştı. CINE-5 için yazıp yönettiği ve müziklerini yaptığı, Ferhan Şensoy T.V. isimli tek kişilik bir televizyon programı hazırlayan Şensoy, Oyun Atölyesi’nde Steven Berkoff’un, Dolu Düşün Boş Konuş isimli oyununu sahneye koydu ve oyunun sahne dekorlarını yaptı.
2000’de, Anton Çehov’un eseri Vişne Bahçesi’ni, çağdaş bir Karadeniz öyküsü şeklinde, Fişne Pahçesu – Çehov Lazdur Laz Kalacaktur adıyla kendi üslubuyla baştan yazan Şensoy, Ortaoyuncular’la sahneye koyduğu oyunun dekorunu da yaptı. O sene, yazdığı, Ferhangi Şeyler 1400. ve Felek Birgün *****ken 450. gösterilerine ulaşan Şensoy, Avni Dilligil En İyi Yönetmen Ödülü’nü aldı.
2001’de, Ortaoyuncular’la sahneye koyduğu ve kızları Müjgan Ferhan Şensoy ve Neriman Derya Şensoy’un profesyonel oyunculuğa ilk adımı attıkları, Sahibinden Satılık Birinci El Ortaoyunu’nu yazan ve yöneten Şensoy, oyunun dekorunu da kendisi tasarlardı. Bu oyunla Avni Dilligil En İyi Yazar Ödülü’ne layık görülen Şensoy, Radio Contact’da Radyostrofobi adlı bir radyo programı yapmaya başladı.
Aynı sene, Terakki Vakfı Onur Ödülü’nün sahibi olan ve özgeçmişini yazdığı romanı, Kalemimin Sapını Gülle Donattım yayınlanan Şensoy, kendi yazdığı ve Ortaoyuncular’la sahneye koyduğu, Kökü Bitti Zıkkım Zulada oyunununun dekor ve kostüm tasarımlarını yaptı. Tek kişilik Ferhangi Şeyler oyunu Londra’da 2. kez sergilenen ve 1447. gösterisine ulaşan ve Unima Geleneksel Türk Tiyatrosu’na Hizmet Ödülü’nü alan Şensoy’un, Güle Güle Godot oyununun bir bölümü Adieu Godot ismiyle, Nicole Gagnon’un çevirisiyle Fransa’da, De L’Adriatique a la Mer Noire isimli bir oyun antolojisinde yayınlandı. Soyut Padişah oyunu da, Konya Devlet Tiyatrosu'nda Nur Subaşı’nın rejisiyle sahnelendi.
2002’de, Ortaoyuncular’la sahneyi paylaştığı, Kahraman Osman isimli oyununu yazan Şensoy, Rum Memet isimli öykü kitabının yayınlandığı 2002 senesinin Kasım ayında, Biri Bizi Dikizliyor adlı oyunu yazdı. Ortaoyuncular’la beraber oynadıği oyunun dekor ve kostümünün tasarımını da yapan Şensoy, o sene Sanat Kurumu En İyi Yazar Ödülü ve Afife Jale - Muhsin Ertuğrul Ödülü’nün Sahibi oldu.
Şensoy’un, İngilizce Bilmeden Hepiniz I Love You adlı kitabı, Nicole Gagnon tarafından Fransızca'ya çevrilerek, Montreal'de Fransizca – Türkçe olarak, Bizim Anadolu Dergisi’nde, parçalar halinde yayınlandı. Ferhangi Şeyler, Amsterdam ve Rotterdam'da da sahnelenerek, 1495. gösterisine ulaşırken, Felek Bir Gün *****ken adlı eseri de, 496. gösterisine ulaştı.
2003’te, Beni Ben mi Delirttim isimli oyunu yazan Şensoy, bu oyunda sahneyi, Ortaoyuncular ekibinden Elif Durdu ve Ali Çatalbaş ile paylaştı. Kabaremajör adıyla bir kabare gösterisi yazan Şensoy, daha sonra yazdığı Dün Gece Ormanda Çok Komik Bi Şey Oldu adlı gösteriyi, Ortaoyuncular'la Maslak Park Orman'da, özgün bir ortamda sahneye koydu.
Kitaplık Dergisi’nde denemeler yazmaya başlayan Şensoy, Ferhantoloji adlı bir kitapta kendisine ait tüm eserlerinden seçtiği çeşitli parçaları topladı.
2004’te, Tayfun Güneyer'in Şans Kapıyı Kırınca adlı filminde rol alan oyuncu, Ortaoyuncular'la sahneye koyduğu, dekor ve kostümünü yaptığı ve oynadığı Uzun Donlu Kişot isimli bir oyun yazdı. Aynı sene, Derya Baykal'dan boşanan Şensoy, yönetmenliğini Mert Baykal’ın yaptığı, senaryosu kendine ait olan, Pardon isimli filmde oynadı. Türsak Onur Ödülü’nün sahibi olan Şensoy, Fevzi Tuna’nın yönettiği, Aktör Eskisi isimli televizyon filminde rol aldı. Viyana, Brüksel, Rotterdam, Arnem ve Almelo’dakiler dahil 1530 kez sahnelenen, Ferhangi Şeyler’in ve 506. kez sahnelenen Felek Birgün *****ken’in yazar yönetmen ve oyuncusu Şensoy, o sene Nokta ve Doruktaliker Ödülleri'nin sahibi oldu.
2005’te, Eşeğin Fikri, Hacı Komünist ve Elveda SSK adlı üç kitap yayınlayan Şensoy, Deneme Sahnesi 35. Yıl Ödülleri’nde, En İyi Erkek Oyuncu Ödülü’nün sahibi oldu. Eski oyunlarından, Kiralık Oyun’u, Ortaoyuncular’ın 25. yılı dolayısıyla tekrar sahneye koyan Şensoy, aynı sene, Nasrettin Hoca Altın Eşek Gülmece Ödülü’nün de sabibi oldu. Beni Ben mi Delirttim adlı oyunu, Insbruck ve Bregenz'dekiler dahil olmak üzere, 203. kez sehnelendi.
2006’da Pardon filmiyle en iyi senaryo ödülüne sahip olan ve kendi yazdığı Aşkımızın Son Durağı isimli oyununu, Ortaoyuncular’la sahne koyan Şensoy’un, Beni Ben mi Delirttim’i, Sydney ve Melbourne'da da gösterilere başladı. 1980 yılında, oyuncu Derya Baykal ile evlenen Şensoy’un, bu evlilikten, 1989 doğumlu Müjgan Ferhan ve 1990 doğumlu Neriman Derya adlı iki kızı oldu. Çiftin evlilikleri, 2004 senesinde sona erdi.
 
---> tiyatro ustaları

Yıldız Kenter

11 Ekim 1928'de İstanbul Kanatlarımın Altında'da dünyaya geldi. Masalları anımsatan bir çocukluk geçiren Kenter'in annesi Olga Cynthia, çocukluk yıllarının kahramanıydı. Olga Cynthia, iki evlilik yapmış, Yıldız Kenter, Naci Bey ile olan evliliğinden dünyaya gelmişti.

Kapısı herkese açık, dost canlısı bir ailede büyüdü. Gönül zenginliğine rağmen, maddi güçlükler içinde yaşadılar. Kenter, bu durumu,
Babam, Lozan Konferansı'nda İsmet İnönü'nün özel kalem müdürlüğünü yapmış, iyi paralar kazanabilecek parlak bir diplomattı. Ancak bir İngilizle evlendiği için dışişlerindeki görevinden ayrılmak zorunda kaldı. Sonra moral çöküntüsü yaşadı ve içkinin dozunu artırdı. Beş çocukla işsiz kalmış bir adamın halini tahmin edersiniz. Benim doğduğum yıllar, yoksulluğumuzun dibe vurduğu yıllarmış. Annem, ‘seni saracak bez bulamazdım, çarşafları yırtıp onlara sarardım' derdi.

şeklinde dile getiriyordu.
Naci bey, Ziraat Bankasında iş bulunca, aile Ankara'ya taşındı. Bütün sorun ve sıkıntılara rağmen çocukluk günleri mutluluk içinde geçti. İlkokula Ankara'da devam ederken, annesi, zengin çocuklarına İngilizce dersler veriyordu. Evdeki yaşamında, insana ait komedi ve trajedileri öğrenen Kenter, Ankara çocuk kulübünde tiyatroya başladı. O dönem, konservatuvarla ilgili yapılan kötü söylencelere rağmen devlet konservatuvarına kayıdını yaptırdı. Ankara konservatuvarını sınıf atlayarak bitirdi. 11 yıl Ankara Devlet Tiyatrosunda çalıştı. Muhsin Ertuğrul, Devlet tiyatrosundan uzaklaştırılınca, O da kurumdan ayrıldı.
Profesyonel tiyatro yaşantısına, 1948 yılında Shakespeare'in "12. Gece" oyunuyla başladı. Önce Devlet tiyatrolarında sonra, Müşfik Kenter ve Eşi Şükran Güngör'le birlikte kurduğu "Kent Oyuncuları"nda sahneye çıktı. Bir röpörtajında, üzerinde derin izleri bulunan çocukluk günlerini;
Annem daima sokakta bulduğu kedi köpekleri, hatta insanları eve getirirdi. Evimizde devamlı bir yabancı kalabalığı vardı. Zerzevat satan dede diye bir adam, İskoçyalı bir Fransız, askerliğini yapan bir genç bir dönem bizimle yaşadı. Bir ara kaçak bir Fransız kaldı evimizde. Sonra bir gün sokakta doğurmuş ve yedi günlük bebeği ile ortada kalmış bir kadını getirdi annem. Çocukluğumuzda bu insanlardan bitlendiğimizi hatırlıyorum.

sözleriyle anımsıyordu.
Sonraki yıllarında ABD'de ve İngiltere'de, "Değişen eğitim metodları", "Oyunculuk metodları" üstüne çalıştı. 1962'de tiyatroda yılın kadını seçildi.ıÜü Sovyetler Birliği, Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere, Almanya, Hollanda, Danimarka, Kanada, Yugoslavya ve Kıbrıs’ta İngilizce ve Türkçe oyunlar sergiledi.
1981'de Devlet Sanatçısı ünvanına layık görüldü. 1984'de Roma kentinde Üüİtalyan Kültür Birliği"nce verilen, "Adalaide Ristori Ödülü"ne sahip oldu.ıÜü 1989'da Korsika-Bastia film festivalinde, "Hanım" filmindeki rolüyle en iyi kadın oyuncu ödülünü aldı. 1991'de sanat hizmetlerinden dolayı, uluslararası Lions Klübünün "Melvin Jones Ödülü"ne layık görüldü. 1994'de "Konken Partisi" oyunundaki fonsla rolüyle, "Olağanüstü Yorum Ödülü"nü kazandı. Finlandiya Kadın Kuruluşu tarafından, "Yüzyılın En Başarılı Yüz Kadınından Biri" olarak ödüllendirildi. 1995'de tiyatro sanatına katkılarından dolayı "Onur" ödülüne layık görüldü. 1996'da Magazin Gazetecileri Derneği tarafından, "En İyi Kadın Oyuncu" ödülünün sahibi oldu. 1998'de ıÜüAnkara Sanat Kurumu, “Yılın Kadın Sanatçısı” ödülünü aldı. ıÜü1998, Muhsin Ertuğrul yaşam boyu tiyatro sanatına katkılarından dolayı onur ödülü, 1998 Cumhurbaşkanlığı Büyük Kültür ve Sanat Ödülü, “Martı” adlı oyunda Madam Arcadina rolüyle 1999, Afife tiyatro ödülleri en iyi kadın oyuncu ödülünü kazandı.
 
---> tiyatro ustaları

Ayten Gökcer


Ayten Gökçer, (1940 - İstanbul) Sinema ve tiyatro oyuncusu.
1953 yılında Ankara Devlet Konservatuarı'nın bale bölümüne girdi. 1958 yılında Devlet Tiyatroları Sanatçı kadrosuna girdi. Sinema'ya 1965'de Taçsız Kral adlı filmle başladı. Ancak daha sonra sinemadan daha çok tiyatroya önem verdi. Yedi Kocalı Hürmüz adlı müzikalde Hürmüz rol ile başrolde oynadı. 1988'de Devlet Sanatçısı olan Ayten Gökçer, pek çok ödül kazandı. 1999 yılında Yılan Hikayesi adlı dizi ile Televizyon Dizilerinde oynamaya başladı. Ayten Gökçer, sanatçı Cüneyt Gökçer ile evlidir.



Ödülleri

1966 - 1967 Sanat Sevenler Derneği Yılın En İyi Kadın Oyuncusu ödülü
1970 - 1971 Sanat Sevenler Derneği Yılın En İyi Kadın Oyuncusu ödülü
1974 Gazeteciler Derneği En İyi Sanatçı ödülü
1975 Gazeteciler Derneği En İyi Kadın Sanatçı ödülü
1976 Tercüman Gazetesi okuyucu oyları ile Yılın Sanatçısı ödülü
1982 Ses Mecmuası Yılın En İyi Kadın sanatçısı ödülü
1989 Türk Basın Birliği'nin Yılın En Başarılı Kadın Sanatçısı ödülü
1990 Türk Basın Birliği'nin Yılın En Başarılı Kadın Sanatçısı ödülü
1992 Kültür Bakanlığı Büyük Ödülü
1997 Türk İş Kadınları derneği En İyi Sanatçı ödülü
1998 CHP Gençlik Kolları En İyi Sanatçı ödülü.
Görev Aldığı Oyunlar

Hafta Başı, Aşk Acısı, Evlat Evlattır, Hortlaklar, Bernarda Alba'nın Evi, Woyzeck, Don Juan, Leonce İle Lena, Klinik Bir Vak'a, Öp Beni Kate, Andorra, Onikinci Gece, Vanya Dayı, Kaktüs Çiçeği, My Fair Lady, IV: Henry, Cadı Kazanı, Lysistrata, Mançalı Don Kişot, Hastalık Hastası, Bağdat Hatun, Tarla Kuşuydu Jıliette, Yedi Kocalı Hürmüz, Kim Korkar Hain Kurttan, Zülfiye Zülfü, Yılın Kadını, Ustalar Sınıfı. Sanatçı ayrıca 1999 sezonunda Balerin adlı oyunu sahneye koydu.
 
---> tiyatro ustaları

Cüneyt Gökçer

Oyuncu - Yönetmen | 1920 - Malatya
1920 Malatya doğumludur. 1942'de Devlet Konservatuvarı Tiyatro Bölümü'nden mezun oldu. Sanat yaşamına öğrencilik yıllarında atıldı. Mediha Gökçer ile evlenip ayrıldıktan sonra tiyatro sanatçısı Ayten Gökçer ile evlendi.

Devlet Tiyatrosu'nda uzun yıllar hem oyuncu, hem de yönetmen olarak görev aldı. 1951 yılında "Vatan ve Namık Kemal" filmiyle sinema oyunculuğuna başladı. 1981'de TV için çekilen "4. Murat" adlı dizide rol aldı. "Kral Oidipus", "Onikinci Gece", "IV Henry", "Damdaki Kemancı", "Bağdat Hatun", "Kral Lear" gibi oyunlarda başrol oynadı. Sinemada rol aldığı filmler arasında "Vatan ve Namık Kemal", "Barbaros Hayreddin", "Lale Devri", "Kara Davut", "Kaldırım Çiçeği", "Nilgün", "Büyük Sır, "Damdaki Kemancı", "Mevlana", "Yedi Evlat İki Damat" vardır.
 
---> tiyatro ustaları

Adile Naşit
1930-1987

Asıl adı Adile Keskiner olan Türk sinemasının ünlü oyuncusu Adile Naşit, 17 Haziran 1930’da İstanbul Kanatlarımın Altında’da doğdu.
Tiyatro oyuncusu Amelya Hanım ile ünlü komedyen Naşit Özcan’ın kızı olan Adile Naşit, babasının ölümü üzerine öğrenimini yarım bırakarak, 1944 yılında İstanbul Şehir Tiyatrosu - Çocuk Tiyatrosu’na girdi.
"Herşeyden Biraz" oyunuyla sahnede olduğu yıl, Halide Pişkin’in grubuyla İstanbul Kanatlarımın Altında’da turneye çıktı. Daha sonra Muammer Karaca’nın tiyatrosuna girdi ve 1948’de komedi oyuncuları Aziz Basmacı ve Vahi Öz’le birlikte kurdukları toplulukta 1951 yılına kadar çalıştı. Yine 1948 yılında "Lüküs Hayat" filmiyle sinema oyunculuğuna başladı.
1950’de, kendisi gibi tiyatrocu olan Ziya Keskiner ile evlendi. 1954’te yeniden Muammer Karaca Tiyatrosuna döndü ve 1960’a dek burada çalıştı.
1961’de, eşi Ziya Keskiner ve abisi Selim Nasit Özcan ile birlikte, Naşit Tiyatrosu’nu kurdular. Bu topluluğun dağılmasından sonra 1963’te girdiği Gazanfer Özcan - Gönül Ülkü tiyatrosunda, 1975’e kadar aralıksız olarak çalıştı.
Adile Naşit, sinemaya ikinci ve asıl girişini 1970’lerde yaptı. 1976’da "İşte Hayat" adlı filmdeki rolüyle, Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde En İyi Kadın Oyuncu ödülünü kazandı. Rıfat Ilgaz’ın eserlerinden sinemaya aktarılan "Hababam Sınıfı" filmlerinin birçoğunda, müstahdem kadın rolüyle yeraldı ve buradaki oyunculuğuyla da büyük beğeni kazandı. 1978’de Uluslararası Sanat Gösterileri’nin tiyatro ve müzikallerinde rol almaya başladı.
1981 yılında TRT televizyonunda "Uykudan Önce" isimli bir çocuk programı yapmaya başladı. Bu programda anlattığı masallar ve öykülerle, çocukların gönlünde taht kurdu. Gerek sinema filmlerinde, gerekse oyunlarda, basit, saf, iyi yürekli kadın tiplemesini başarıyla oynadı ve kendine has bir üslûpla yenileyerek karakteristik hale getirdi. Adile Naşit, 11 Aralık 1987’de İstanbul Kanatlarımın Altında’da öldü.
 
---> tiyatro ustaları

Ayşen Gruda

30 Kasım 1945'te istanbul'da doğdu. Komedi yeteneği, çocuk yaşta Yeşilköy'deki evlerinde Ermeni komşularının taklidini yaparken ailesi tarafından keşfedildi. Kardeşi Ayben Erman ve Ayten Erman da kendisi gibi oyuncu olacaktı. Televizyon için yaptığı skeçlerden birinde canlandırdığı "Domates Güzeli Nahide Şerbet" karakterinden sonra lakabı "Domates Güzeli" olarak kaldı.

Ayşen Gruda, "Mum Söndü", "Deve Kuşu Kabare", "Hababam Sınıfı Müzikali", "Yedi Kocalı Hürmüz" gibi kabare ve müzikallerde yer aldı. Tiyatronun yanıda birçok televizyon programında skeçlerde ve dizilerde oyunculuk yaptı. Sinemada "Tosun Paşa", "Süt Kardeşler", "Şabanoğlu Şaban", "Hababan Sınıfı", "Neşeli Günler" gibi birçok klasikleşmiş Türk sineması örneklerinde oynadı.
1975 yılından beri 40'dan fazla filmde rol alan sanatçının en son rol aldığı sinema yapımı "Dünyayı Kurtaran Adamın Oğlu" adlı yapım oldu.
Ödüllerinden Bazıları
2006: 11.Sadri Alışık Ödülleri - En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu
Ayşen Gruda'nın Zaman gazatesine verdiği röportaj :
Ayşen Gruda, Türk sinemasının sevilen kadın oyuncularından biri. Her zaman bir başrol oyuncusu kadar dikkat çekti. Onun hakkında herkesin merak ettiği tek bir konu var: Yıllarca yan karakterlerde oynayan bir oyuncu olarak ayakta kalmayı nasıl başarmıştı? Ne hokka gibi burnu, ne de yay gibi kaşları vardı; ama ekrana yakışan yüzü ve karizmasıyla oyunculuğunu konuşturuyordu. Bu nedenle, kadın komedyen deyince akla gelen ilk isimlerden oldu… Diğeri isim ise Perran Kutman. Türkiye onlardan sonra neredeyse kadın komedyen yetiştiremedi. Gruda, bunun nedenini kimsenin bilmediğini söylüyor. Şimdilerde Hisseli Harikalar Kumpanyası’nda ve Fesupanallah dizisinde oynayan sanatçı, pek çok insanın zannettiği gibi ‘evde kalmış kız kurusu’ rollerinin kadını değil. Domates güzeli ise hiç değil. Çünkü Gruda, “Ben hayatı, aşkları dolu dolu yaşamış çok mutlu bir kadınım. Erkekler benim için neredeyse cinayet işliyordu.” diyor.
Sizin de rol aldığınız Kemal Sunal’lı, Şener Şen’li filmler, defalarca seyredilmesine rağmen yine de reyting alıyor. Günümüz dizilerİ yıllar sonra izlendiğinde aynı keyfi verir mi?
Eğer günlük değil güncel konuları işliyorlarsa keyif verir. Güncelden kastım politika, trafik, kadın-erkek, doktor-hasta ilişkileri gibi modası geçmeyecek konular… İkisi arasında ince bir ayrıntı vardır. Mesela İkinci Bahar dizisi şimdi tekrarlanıyor. Aynı zevkle izleniyor.
Yan karakterlerde oynayıp da yıllarca ayakta kalan oyuncu sayısı az...
Tabii ki insanın fiziği çok önemli. Ekrana yüzünüzün yakışması gerekiyor. Bu illa hokka burun, pamuk ağız, yay kaş değil. Karizmanız önemli. Birinci neden bu. İkincisi; ben Arzu Film ekolünden geliyorum. Orada başrol, son rol diye bir şey yoktu. Sadece senaryo vardı ve hepimizin o senaryoya hakkıyla hizmet etmesi beklenirdi. Biz çok özgür oyunculardık, ama başı boş değildik. Arzu Film’de çok sıkı bir disiplin vardı. Bunların dışında da ben bir komedyenim. Komedyen her rolü oynar. Yan rol, orta rol, kenar rol yoktur. Bir film seyredersiniz, küçücük bir rol hafızanıza kazınır. Olay budur.
Kemal Sunal filmlerde çok komikti; ama gerçek hayatta çok ciddi olduğu söyleniyordu. Siz de öyle misiniz?
Ben işimi yapıyorum. Gülen güler, gülmeyen gülmez. Bir doktoru otobüste ameliyat yaparken hiç gördünüz mü? Ben bir oyuncuyum. İşimi yaptığım yer set, tiyatro sahnesi. Karşılığında da para alırım. Gerçek hayatta insanları güldürmek gibi özel bir görevim yok.
Karakter olarak eğlenceli biri misiniz diye sormuştum...
Ayşen dürüst, sözü dinlenir, sözüne güvenilir, işinde disiplinli, yüreğini iyi tutmaya çalışan biri.
Türkiye kadın komedyen yetiştirme konusunda başarısız mı?
Kadın komedyenlerin sayısı ülkemizde de, dünyada da azdır. Bunu rahmetli Oğuz Aral, Gani Müjde ve bu işle uğraşan bir yığın insanla konuştuk. Bir türlü işin içinden çıkamadık. Ya kadınlara mahsus senaryo yazılmıyor, erkek egemen senaryolar yazılıyor ya da kadın, estetiğinden endişe duyuyor, kendini bozmak istemiyor. Hicvin babası, koskoca Oğuz Aral bile çıkamadı işin içinden… Bilemiyorum.
Eski filmlerinizde kendinizi izleyince ne hissediyorsunuz?
Hiçbir şey. Benim yaptığım iş laboratuvar işi. Matematik, aritmetik, geometri gerektiriyor. Bir bilim işi olduğu için geriden aldığım derslerle ileri doğru gidiyorum. Ben o filmleri zaten fazla izlemiyorum. Bir filmi 3 kere izleyebilirim, ama 23 kere neden izleyeyim? Bunu anlayamıyorum. Aynı şeyleri izle izle insan delirir. Bu nedenle insanlara sormak istiyorum: Acaba bu lezzette başka şeyler yapılmadığı ve sürekli önünüze getirildiği için mi bunları izliyorsunuz?
Ama herkes severek ve gülerek izliyor…
Çok fazla dayatılıyor izleyiciye. Çünkü başka bir şey yok. Ben televizyonların yerinde olsam diziden ziyade 2-3 gün sürecek televizyon filmleri yaparım. Yani sinemayla televizyonu birlikte yürüten filmler… Çok daha iyi ve başarılı işler olur. Bizim filmlerimiz klasik oldu artık, klasikler eskimez. Kaldırılmasın ama insanlar bıktırılmasın. Biraz nefes aldırsınlar seyirciye, özletsinler.
Oyunculuğun şimdilerde sadece görsellik üzerinden yürümesine ne diyorsunuz?
Sinema farklı, televizyon farklı. Televizyon dizilerinin hangi mantığa dayalı olarak yapıldığını bir yapımcı kadar bilemiyorum. Demek ki böyle bir talep var. İyi olmayanlar eleniyor zaten.
Ayşen Gruda’yı eleştirebilir misiniz?
Çok fazla mükemmelliyetçiyim, ailemle ilişkilerimde de anksiyete bozukluğu var denilecek kadar endişeliyim. Zamanım olmadığı için istediğim kadar kitap okuyamıyorum. Bunların dışında eleştirilecek çok fazla bir şeyim yok.
Oyunculuğunuzla ilgili…
Ne rol verirlerse oynarım, evvelallah. Çağ çok değişti. Modern tiyatro daha farklı. Dünyada nasıl bir tiyatro akımı var bunları birebir takip edemiyoruz. Ama öyle bir tarzı olan tiyatroya da en fazla 10 gün içinde adapte olurum.
Eski oyunculuk tekniklerini mi kullanmaya devam ediyorsunuz?
Oyunculuk teknikleri tabii ki farklılaşıyor. Yazarların hayal güçleri, nasıl bir nefes tekniği kullanılması gerektiği… Bunlar hep araştırılarak yapılacak şeyler. Çağın IQ’sunun yarım adım gerisinde görüyorum kendimi. Bu benim özeleştirim. Ama yaparım. Sizin için hep ‘evde kalmış kız rollerini oynayan kadın, kız kurusu, domates güzeli’ yakıştırması yapılıyor. Bunlar sizi nasıl etkiledi?
Bak ben sana bir şey söyleyeyim: Erkekler benim için neredeyse cinayet işliyorlardı vaktiyle. O rol, onlara inanmayın. O kadın ben değilim. Ben farklıyım, oynadığım roller farklı. Farklı kadınların acılarını dile getiriyorum. Ben hayatı, aşkları dolu dolu yaşamış çok mutlu bir kadınım. Benim için üzülmeyin.
 
---> tiyatro ustaları

Metin Akpınar

(d. 2 Kasım 1942, İstanbul). Tiyatro ve sinema sanatçısı.

İstanbul Aksaray'da doğdu. Pertevniyal Lisesi'nde eğitim gördü. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi ve Edebiyat Fakültesi'nde eğitim gördü.

İlk olarak 1964 yılında Ulvi Uraz tiyatrosunda "Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım" profesyonel oyununa imza atan Akpınar, 1967 yılında ülkemizin ilk kabare tiyatrosu olan Devekuşu Kabare Tiyatrosu'nun kurucuları arasında yer aldı. Kurulduğu andan itibaren kapanana kadar tiyatronun idari müdürlüğünü yaptı.

Birçok filme de imza atan sanatçı, Zeki Alasya ile birlikte oynadığı toplumsal içerikli komedi filmleriyle tanındı.


Filmleri - Oyuncu (43 Film)
Kısık Ateşte 15 Dakika Resul 2006
Amerikalılar Karadeniz'de 2 Muhtar Salih 2006
Eve Giden Yol Reşat Ağa 2006
Döngel Karhanesi Bertan 2005
Çat Kapı Hüsnü 2005
Eğreti Gelin Tavid 2004
Rus Gelin Damat Adayı 2002
Lorkestra 2002
Güler Misin Ağlar Mısın 2000
Baykuşların Saltanatı 2000
Abuzer Kadayıf Abuzer Kadayıf/Ersin Balkan 2000
Propaganda Rahim 1999
Güle Güle Galip 1999
Yerim Seni 1998
Hastane Hastabakıcı Hakkı Baharbahçe 1993
Namus Düşmanı Ali 1986
Patron Duymasın 1985
Yanlış Numara Erol 1985
Davetsiz Misafir Rüstem/Halim 1983
Dönme Dolap 1983
Baş Belası Metin 1982
Şaka Yapma 1981
Köşe Kapmaca Halis 1979
Vah Başımıza Gelenler 1979
Petrol Kralları 1978
Cafer'in Çilesi Refik 1978
Sivri Akıllılar 1977
Aslan Bacanak Halim 1977
Her Gönülde Bir Aslan Yatar Danyal 1976
Hasip İle Nasip 1976
Nereye Bakıyor Bu Adamlar Metin 1976
Beş Milyoncuk Borç Verir Misin 1975
Güler Misin Ağlar Mısın 1975
Nereden Çıktı Bu Velet 1975
Hasret 1974
Mirasyediler 1974
Mavi Boncuk Süleyman 1974
Köyden İndim Şehire Hayret 1974
***** Milyoner Hayret 1974
Yalancı Yarim Mahmut 1973
Canım Kardeşim 1973
Oh Olsun Doktor Metin 1973
Tatlı Dillim Metin 1972
 
---> tiyatro ustaları

Lale ORALOĞLU

Doğum Tarihi - 1924, İzmir
Ölüm Tarihi - 15 Ocak 2007, İstanbul

Oyuncu, Yönetmen.

Dame de Sion, Şişli Terakki, Saint Pulcherie, Nişantaşı Ortaokulu ve Alman Lisesi'nde okuduktan sonra İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, İngiliz Filolojisi'nden mezun oldu.

Oraloğlu, lise yıllarında başarılı sporcu kimliğiyle de öne çıktı. 1950 yılında Galatasaray Kız Kürek Takımı'na giren Oraloğlu, kürek kaptanlığı ve kürek idareciliğini üstlendi. En yakın arkadaşlarından yeni bir kürek takımı oluşturan Oraloğlu, 1951-57 yılları arasında düzenlenen şampiyonalarda, takımıyla birlikte çeşitli dereceler aldı. 400 metre yüzme şampiyonluğu ve Türkiye gülle atma ikinciliği olan sanatçı, 7 yaşından beri piyano çalıyor. Konservatuarın piyano, sonra da şan bölümünde Muhiddin Sadak'ın korosunda 7 sene çalıştı. Yüksek şan talebelerine operaya hazırlanmak maksadıyla kurulan tiyatro kurslarına devam etti. Bu kurslarda Muhsin Ertuğrul'un dikkatini çekti ve 1951 yılında açılan Küçük Sahne'de profesyonel olarak çalışmaya başladı.

Bir süre gazetecilik de yapan ve 1950'li yıllarda Galatasaray Spor Dergisi'ni yayınlayan Oraloğlu, İstanbul Ekspres ve Yeni Sabah gazetelerinde de çalıştı.

1951 yılında sinemaya başladı. İlk yapımcılığı, Cahide Sonku'nun yapımcılığından beş yıl sonraya rastlıyor (1954). Şirketine o yıl doğan kızı Alev'in ismini verdi. 1960 senesine kadar 35 filmde rol aldı. Bu arada 1951-1956 yılına kadar Küçük Sahne'de sergilenen bütün oyunlarda önemli roller üstlendi. Küçük Sahne'nin dışında başka tiyatro sahnelerinde de seyirciyle buluştu.

1963 yılında Nevzat Pesen tarafından yönetilen "Kötü Tohum" isimli filmde Lale Oraloğlu annesi ile birlikte baş rolde oynuyor, ancak Lale Oraloğlu anne, Alev Oraloğlu ise kızını canlandırarak Türk Sinema tarihinde bir ilginçliğe imza atıyorlardı.

1961 yılında kurulan Oraloğlu tiyatrosunda yıllarca tiyatro yaptı ve bir çok tiyatrocunun da yetişmesini sağladı. Tiyatrosunu annesi Alev Oraloğlu, 90 yaşına geldiği ve yanında olması gerektiği için 1987 yılında kapattı. En son 2000 yılında Avni Dilligil Tiyatro Jüri Özel Ödülü'nü alan Oraloğlu'nun çok sayıda tiyatro ödülü var. Ancak içindeki tiyatro ateşini bitiremedi ve 2006 yılında bile Levent Kırca - Oya Başar Tiyatrosunda sahnelenen "Ateşin Düştüğü Yer" isimli oyunda baş rol aldı ve Almanya'nın bir çok şehrine turneye gitti.

Senaryo yazdı ve kendisi de yönetmenlik denemesinde bulundu. Bir çok filmde seslendirme yaptı. Yurt içinde çeşitli film festivallerinde “En İyi Kadın Oyuncu”, “En İyi Senaryo Yazarı” ödülleri de alan Oraloğlu, yanı sıra “Kızım” adlı bir roman da yazdı. Yeşilçam'ın Görünmeyen Kadınları isimli belgesele, Türk sinemasının ilk üç kadın yönetmeniyle birlikte, kendisinin yaşamı da konu oldu.

11 Aralık 2001 tarihinde sanat hayatının 50. yılını, Kültür Bakanlığı tarafından düzenlenen bir geceyle kutlayan Lale ORALOĞLU, 26 Kasım 2006 tarihinde “Candan Öte” adlı dizi filmin seslendirmesinden çıktıktan sonra beyin kanaması geçirerek Özel Umut Hastanesi'ne kaldırılan Oraloğlu, tedavisi sürerken zatürre oldu, ayrıca kalp sorunları da yaşadı ve 15 Ocak 2007 tarihinde tedavi gördüğü hastanenin yoğun bakım ünitesinde saat 14.45'te hayatını kaybetti. 83 yaşında vefat eden Oraloğlu'nun cenazesi, Zincirlikuyu Mezarlığı'nda defnedildi.




OYUNCU FİLMOGRAFİSİ
Yavuz Sultan Selim Ağlıyor 1952
Yıldırım Beyazıt Ve Timurlenk 1952
Kanlı Para 1953
Altı Ölü Var / İpsala Cinayeti 1953 .... Yanola
Nilgün 1954
İki Ateş Arasında 1954
Leylaklar Altında 1954 .... Lale
Sevdiğim Sendin 1955
Kızımla Beraber Ağladık 1955
Meçhul Kadın 1955 .... Necla
Piç / Kahpe Dünya 1956
Uçuruma Giden Kadın 1956
Yavrularımın Katili 1957
Kara Talih 1957 .... Emine
Bir Kadın Tuzağı 1958
Karasu 1958
Peçeli Efe 1959
Onun Süvarisi 1959
Ayşecik 1960
Kırık Çanaklar 1960 .... Sabahat
Utanmaz Adam 1961
Kanun Kanundur 1962
Kötü Tohum 1963
Vur Patlasın Çal Oynasın 1970
Bir Kadın Tuzağı 1971
Ölüm Bebekleri 1972
Bir Avuç Gökyüzü 1987
Menekşe Koyu 1991 .... Kadın
Son 2001 .... Hafize Teyze
Her Şey Aşk İçin 2002
Ah Yaşamak Var Ya! 2002
Sihirli Annem 2003 .... Merzuka
Kısık Ateşte 15 Dakika - 2006 .... Üvey Anne
Candan Öte - 2006 .... Leman Özüm

ÖDÜLLERİ
Türk Filmleri Yarışması, Kırık Çanaklar, En İyi Kadın Oyuncu. 1961
23. Avni Dilligil Ödülleri, Jüri Özel Ödülü Lale Oraloğlu’na verildi. 29 Kasım 2000
 
---> tiyatro ustaları

Engin Cezzar

Mehmet Seha Cezzar ve Fatma Melek Cezzar’ın ilk çocuğu olarak 1935’de İstanbul Kanatlarımın Altında’da dünyaya geldi. Annesinin ısrarıyla küçük yaşta keman dersleri almaya başlayan cezzar, diğer yandan Galatasaray yüzme takımına seçildi. İlkokuldan sonra Robert Kolej’e devam eden Cezzar, tiyatroya ilgi duymaya başladı. Üçüncü sınıftayken Jül Sezar oyununda 'Antonius' rolünde oynadı ve bu rolle olduğu kadar, William Sheakspeare ingilizcesini iyi kullanmasıyla da dikkatleri üzerine çekti. Oyunlarda yer almaya devam eden cezzar, son sınıftayken oynadığı Othello’nun ardından tiyatrocu olmaya karar verdi.

Robert Kolej’den mezun olmasının ardından Yale Üniversitesi’ne kabul edildi. Henüz 20 yaşındaydı ve ilk yılında küçük çaplı oyunlarda oynadı. Bir sonraki yıl İsveçli yazar August Strindberg’e ait 12. Charles’da 'Charles rolünü' canlandırmaya başladı. Al Pacino, Marlon Brando, Robert De Niro gibi oyunculara da eğitim veren, metot oyunculuğun kalesi Actors Studio’nun öğrencisi olma şansını yakaladı ve Yale Drama School’u bırakarak, eğitimine burada devam etti.
Yaz tatili sırasında Muhsin Ertuğrul’dan gelen teklifle Ertuğrul’un sahneye koyduğu, Hamlet’de başrol oynamak için Ellia Kazan’la (yönetmen ve Actors Studio’nun kurucularından) olan kontratına rağmen Türkiye’de kalmaya karar verdi. İstanbul Şehir Tiyatrolarında 180 kez sergilenen oyunda Cezzar, 24 yaşındayken oynadığı bu rolle dünyanın en genç Hamlet’i oldu. Cezzar bu rolle ilgili şöyle konuşmuştu:
Oynarken her akşam ezildim. Hamlet rolünü hazırlamak kolay, oynamak zor gelmişti.

Cezzar daha sonra Dormen Tiyatrosu, Devekuşu Kabare ve Antalya Devlet Tiyatrosunda roller aldı; oyunlar sahneledi. Bir dönem Trt’de Turnuva adlı programın sunuculuğunu yaptı. Televizyon için çekilen 'Bay Alkolü Takdimimdir', Genco Erkal’ın yönettiği 'Keşanlı Ali Destanı' ve yönetmenliğini kendisinin üstlendiği 'Kaldırım Serçesi’nde rol aldı. Aynı zamanda 'Price of the Ticket' ve 'Timeline' adlı yabancı ortaklı yapımlarda oynadı. 2002 yılında Ziya Öztan’ın yönettiği 'Abdülhamit Düşerken' adlı geniş oyuncu kadrosuna sahip filmde, 'Sait Paşa' rolünü oynadı. Engin Cezzar, 28 Eylül 1968’de evlendiği tiyatro oyuncusu Gülriz Sururi ile birlikte, Engin Cezzar-Gülriz Sururi Tiyatrosu’nu kurdu. Tütün Yolu, Çikolata Sevgilim, Aklın Oyunu, Othello ve aralarında en çok ses getireni olan Keşanlı Ali Destanı oyunlarında iki sanatçı birlikte oynadı. Cezzar son olarak Gülriz Sururi'nin yeniden kaleme aldığı Ayşe Opereti’ni yönetti ve 2006 yılından beri Sağır Oda adlı dizide 'Afşar Kırımlı' karakterini canlandırıyor.
 
---> tiyatro ustaları

GÜLRİZ SURURİ

Annesi: İlk Türk primadonnası Suzan Lûtfullah Sururi…
Babası: İlk operet kurucularımızdan Lûtfullah Sururi…
Amcaları: Yusuf, Celal, Ali Sururi. İlk operet tiyatrosu oyuncu ve yazarları…

Önce annesinin karnında sahneye çıktı, sonra Muhsin Ertuğrul’un isteğiyle 12 yaşında Çocuk Tiyatrosu’nda…
Muhsin Ertuğrul, onu yetenekli bulup konservatuara seçti. Orada dönemin önemli hocalarından tiyatro, şan, bale dersleri aldı. Bu arada Şehir Tiyatrosu’nda ufak tefek roller oynamaya başladı.

Küçük yaşta hayatını kazanmak zorunda kaldı. Konservatuarı bitiremeden bazı özel topluluklarda kendini başroller oynarken buldu.

Büyük ustaların yanında çıraklık etti. Kendisi bu döneme çok değer veriyor, “Tiyatroyu Muhsin Ertuğrul’dan öğrendim, sahne rahatlığını Muammer Karaca’dan, şöhreti Haldun Dormen’de buldum, Engin Cezzar çok yönlü oyunculuğumu ortaya çıkardı, Haldun Taner ve Güngör Dilmen’in seçkin bir oyuncu olmamda rolleri büyük” diyor.

Tiyatroda olduğu kadar, yazdığı kitaplarla da ünlendi. “Kıldan İnce Kılıçtan Keskince” (Anı), “Bir An Gelir” (Anı), “Seni Seviyorum (Roman), “Girmediğim Sokaklarda” (Öykü), “Biz Kadınlar” (Gazete yazıları)adlı kitaplarının yanı sıra, üç sahnelenmiş oyunu ve üç yemek kitabı var.
Televizyonda beş yıl süren, ilk yemekli sohbet programı “A La Luna”yı gerçekleştirdi. Buna, füzyon mutfağının ülkemizdeki ilk tanıtımı diyebiliriz.

Yemek yapmaktan, dostlarıyla güzel sofralarda içki içmekten hoşlanıyor. Sigar içmiyor, içenlerle de beraber olamıyor. Kendini “sinemakolik” olarak tanımlıyor.
Son yıllarda kızı Miraç Zeynep ile geçirdiği saatlerde mutluluğu ve huzuru yakaladığını söylüyor.
Şu sıralar Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde oyunculuk dersi veriyor, titiz elemeler sonucu seçtiği gençlere birikimlerini aktarmaktan, onları yazıp yönettiği müzikal oyuna hazırlamaktan çok memnun
 
---> tiyatro ustaları

İstemi Betil


Mesleği: Dizi Oyuncusu & Tiyatro Oyuncusu & Sinema Sanatçısı
Doğum Yeri: İstanbul
Doğum Tarihi: 21 Aralık 1943


Türkiyenin sayılı tecrübeleri arasında gösterebileceğimiz İstemi Betil türkiyenin her perşembe ekrana kilitlendiği Kurtlar Vadisinde Laz ziya roluyle gönllere taht kurmasını ve başarılı oyunculuğuyla herkesin takdirini kazanmasını bildi. Hepimizin ilgisini çeken değişik ses tonlarıyla dikkatlerimizi üstüne çekmeyi başardı.

Laz Ziya


Kurtlar Vadisi'nin Laz Ziya'sı canlı yayında kızıyla konuşurken milyonları nasıl ağlattı? Laz Ziya` karakteri ile ününe ün katan oyuncu İstemi Betil, şu sıralar kötü bir dönem geçiriyor. Babasının hayatına giren insanlardan rahatsız olduğunu ve bunu babasına defalarca söylediğini vurgulayan İrem Betil, “Babam beni hiç dinlemedi.” diye konuştu.
`Laz Ziya` karakteri ile ününe ün katan oyuncu İstemi Betil, şu sıralar kötü bir dönem geçiriyor. Bu sabah, `Sabahın Körü` adlı programa konuk olan başarılı oyuncu, hayatına giren bazı kişiler tarafından sömürüldüğünü açıkladı. Yaşadıklarını bir bir anlatan Betil, bir ara kızı İrem ile telefonla konuştu. Babasının hayatına giren insanlardan rahatsız olduğunu ve bunu babasına defalarca söylediğini vurgulayan İrem Betil, "Babam beni hiç dinlemedi." diye konuştu. "Babam hipnoz olmuş gibiydi. Kardeşim ve ben babamı o insanlardan uzak tutmayı denedik. Hatta bir ara babamızla konuşmayarak tepkimizi gösterdik. Ancak sonuç ortada... Babam bizim dediğimize geldi" diyen İrem, babasını o insanlarla görüşmemesi için son bir kez daha uyardı. "Tamam kızım. Göreceksiniz" diyen İstemi Betil'in ağlamaktan kıpkırmızı olan gözleri dikkat çekti. Alkol sorunları da yaşayan başarılı oyuncunun sabah ki yayında da alkollü olduğu konuşuluyor. Kızı konuşurken verdiği tepkiler pek anlaşılamayan İstemi Betil'e bir fincan kahve giren Seray, durumun daha kötü bir hal almaması için temkinli davrandı.
2008 - İpucu Kriminal
2007 - Mahşer
2006 - Meçhule Gidenler : Suat
2006 - Dilan Gelin : Şerif
2003 - Kurtlar Vadisi : Laz Ziya
2001 - Hırsız : Sarı Necmi
1988 - Dönemeç
 
---> tiyatro ustaları

Muhsin Ertuğrul
(1892 - 1979)


Hem tiyatro hem de sinema alanında Türkiye'de ilk önemli katkıları gerçekleştiren, sinema ve tiyatro yönetmeni Muhsin Ertuğrul 1892'de İstanbul'da doğdu. İlköğrenimini Tefeyyüz Mektebi'nde ve Darüledep'te yaptı. Daha sonra soğuk çeşme ve Toptaşı Rüştiyelerinde okudu. Oradan Mercan İdadisi'ne geçti. 1909 yazında Erenköy'de Burhanettin Kumpanyasının bir temsilinde ilk olarak sahneye çıktı. Daha sonra Reşat Rıdvan ve Burhanettin Beylerin Odeon tiyatrosunda çalıştı. Hamlet'te Laerdes rolüne çıktı.

Arkadaşı Vahram Papazyan'ın öğütlerine uyarak gittiği Paris'te (1911), uzun yıllar etkisinden kurtulamadığı Mounet - Sully'yi seyretti. 1913'de tekrar Paris'e gitti. 1914'de Türkiye'ye döndüğü zaman Reşat Rıdvan Bey, Darülbedayi Osmaninin hazırlık çalışmalarına girişmişti. Edebi tiyatro heyeti adındaki, Fransa'dan çağrılan Antoine'ında katıldığı juri önünde Hamletten bir bölümü oynayan Muhsin Ertuğrul, tiyatronun sanatçı kafilesine alındı. Strintberg'den Baba, Kistemaeckers'den kasırga adlı oyunları Türkçe ye çevirdi. Viyana'da Otello çalışmalarını izledi.
1922'de Kemal film adına, İstanbul'da Bir Facia, Aşk ve Boğaziçi Esrarı filmlerini çevirdi. Leblebici Horhor, Kız Kulesi'nde Bir Facia, Ateşten Gömlek, Sözde Kızlar filmlerini çevirdi. Repertuardaki oyunlar arasında İhtilal (L. Andreyev), Baba (Stringberg), Bir Halk Düşmanı (İpsen), Prof. Kienow (K. Branson), Kreuteser Sonatı (L. Tolstoy) Humma ( C. Mere ) Otello ( Shakespare) Sırat Köprüsü (Birabeau - doley), Kamelyalı Kadın ( A. Dumas Fils ) gibi yabancı oyunların yanı sıra, Ahmet Vefik Paşa'nın Moliere uygulamaları, Azerya ve Yorga'daki Dandini ile Vedat Örfi (Bengü), Vedat Nedim (Tör), Sermet Muhtar, Mahmut Yesari, Osman Cemal, İbrahim Necmi gibi Türk yazarlarının yapıtlarını da sahneledi ve oynadı. Devlet tiyatro ve operası kanunu çıkınca, bu kurumun başına genel müdür olarak getirildi. Çalışmaları sırasında Türk yazarlarının oyunlarına büyük ölçüde önem verişi de dikkatten kaçmıyordu. Ancak bu çabalar 1951 yılında kesintiye uğradı. İstifa ederek ayrıldı. Bir bankanın desteği ile İstanbul'da Küçük Sahne'yi kurdu ve çalıştırmaya başladı. Bu arada da ilk renkli Türk filmi, Halıcı Kız'ı ( 1954 ) çevirdi.
Çeşitli aralıklarla Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü ve İstanbul Şehir Tiyatroları Başrejisörlüğü görevini sürdürdü. Türk Tiyatrosunun batılı anlamda kurucusu olarak kabul edilen Muhsin Ertuğrul 1979'da İzmir'de vefat etti.
 
---> tiyatro ustaları

UĞUR POLAT


1961 istanbul doğumlu, 1978'de ankara sanat tiyatrosuna katıldı. 1981'de istanbul devlet konservatuarı tiyatro bölümünde eğitim gördü. 1996'da ismet küntay tiyatro ödülünü aldı. salkım hanımın taneleri ile antalya altın portakal film festivalinde en iyi erkek oyuncu, bütün kapılar kapalıydı filmindeki rolü ile 3. ankara film festivalinde umut veren erkek oyuncu ödülünü kazandı.


Filmleri - Oyuncu (30 Film)Cenneti Beklerken2005Seher VaktiAli20052 Süper Film BirdenAbdullah2005İstanbul ŞahidimdirSina Öz2004Sultan MakamıArif2003Güz Sancısı2002KarşılaşmaSinan2002O da Beni Seviyorİbrahim2001Yeditepe İstanbulAli2001Yıldız Tepe2000Beni Unutma2000Ayna2000Çilekli PastaOnur2000Dar Alanda Kısa PaslaşmalarCem2000Filler ve ÇimenOtek Sahibinin Arkadaşı2000Salkım Hanımın TaneleriLevon1999Kimsecikler1999Sıcak SaatlerKaptan1998Nice Yıllardan Sonra1997Kördüğüm1997Bir Erkeğin AnatomisiTaner1996KurtuluşVeli Bey1996Bir Kadının AnatomisiMetin1995Sahte Dünyalar1995Cazibe Hanımın Gündüz DüşleriKürşat1992Suyun Öte Yanı1991Yıldızlar Gece Büyür1991Bütün Kapılar KapalıydıAteş1990Cahide1989SisErol1988Ödülleri3.An kara Film Şenliği, 1990 Umut Veren Yeni Erkek OyuncuBütün Kapılar Kapalıydı36.Antalya Film Şenliği, 1999 En İyi Erkek OyuncuSalkım Hanımın Taneleri14.Orhan Arıburnu Ödülleri, 2003 En İyi Erkek OyuncuKarşılaşmaUğur Polat
Televizyon Frankenştayn oldu
Gerçek bir hikâyeden yola çıkan 'Seher Vakti'nin Ali'si Uğur Polat, televizyonun sinemaya ipotek koyduğunu, son dönemde çekilen bazı filmlerin de televizyon formatında olduğunu söylüyor
 
takipçi satın al
instagram takipçi hilesi
takipçi satın al
tiktok takipçi hilesi
vozol
antalya havalimanı transfer
Geri
Üst