Şiir Makinası

Ben Hüzün Denizinin Ortasında Bir Ada



Yalnızlığı bilirim anlatmana gerek yok
Toplasan da çıkarsan da sonunda tek kalırsın
Gece soğuk, gece sessiz, şafağa saatler kala
Ben hüzün denizinin ortasında bir ada.

Hasret nedir bilirim tarifine gerek yok
Paylaşmayı tattığım saatler yetmez bana
Yaşanmış geçmişimi taşıyorken yarınlara
Ben hüzün denizinin ortasında bir ada.

Sevgi nedir bilirim yaşamama gerek yok
Aşk taşar gözlerimden karışır yağmurlara
Umudumu haykırırken yüksek uçan kuşlara
Ben hüzün denizinin ortasında bir ada
 
SENSİZ


Yağmurun tadı yok sensiz
Ne kış ne bahar
Mehtap bile inek gibi bakar
Mavi bir boşluk deniz.
Tadı kalmadı şarkıların
İçki kadehi soğuk
Dün , bugün , yarın
Manasız donuk
Sen olsaydın eğer
Seninle gelseydi yağmur
Kar , tipi , çamur
Koymazdı bu kadar .
Mehtap göz kırpardı tatlı tatlı
Zeki ve çapkın
Ses ve ışık dolardı deniz
Dalgalar cana yakın .
Varsın bağırsın sarhoşlar , satıcılar
Kar kış kıyamet kopsun
Bahar canı isterse olsun
Akşam da olmayaydı sabahta
Beraberdik sevapta , beraberdik günahta
Yağmurun tadı yok sensiz
Ne kış ne bahar
Mehtap bile inek gibi bakar ,
Mavi bir boşluk deniz ...
 
ÇOK UZAKLARDAN SANA

Gün gelecek tek kalacaksın...
Birkaç mısra doldururken...
Birden gözlerin dolacak amansız...
Aynanın karşısındaki yüz utanacak senden.
Işte o zaman,
Hayata en büyük mücadeleni vereceksin.
Her çırpınışta yavaş yavaş dibe doğru ineceksin.
Göreceksin,
Vicdanın yureğini saracak, inleyeceksin.
Içtiğim her sigara,
Duman duman haykıracak beni sana.
Sana verdiğim kara gül mutlaka anlatacaktır beni sana
Ve vakit geçtikçe gözlerin iflaz edecek.
Birden bir huzur dolacak içine
Süzülürcesine yükseldiğini hissedeceksin.
Minik bir tebessüm gülü açacak yüzünde.
Sevineceksin.
Aniden gözünü açıp göreceksin
Yanımdasın, cennettesin.
 
Aşk Çiçeği

Bir gün tutar bir caneriği çiçeğini sunar bahara. Bür tutam serinlik, bir yürekte buğulanan sıcaklık . Ve konar gözlere bir öpücük gibi kuşların bahar sevinci. Okşar bir annenin parmakları gibi usulca saçlarımızı seher yeli. Bir tutam gün ışığı dolar içimize, bir tutam sevinç çığlığı.

Ne zaman bahar gelse sevinci yaşar kırlar, dağlar, ovalar, denizler, dağlı çocuklar umudu kucaklar bir yanımızda; bir yanımız da kuşlar, ağaçlar, çiçekler, kelebekler, cerenler sevinci yaşar. Aydınlık gelir dört bir tarafa, gürül gürül akar dereler. Bir dağ pınarı gibi hayat kaynar kanımızda, yüreğimizde tomurcuk tomurcuk aşk fışkırır. Alıp götürür duygularımızı dağların ötesine serin serin esen rüzgarlar...

Bu dağların sevda türküsüsün sen, denizlerin mavisi, bulutların beyazı. Ne zaman bahar gelse, yağmur yağmur çiçek açar sesin gökyüzünde. Ben sonbaharın yorgun, yanık türküsüyüm oysa, sarıya çalar rengim, rüzgarlar estikçe savurur yapraklarımı uzak diyarlara. Sen gülüşünde baharın ilk sevincini, gözlerinde göğün uçuk mavisini taşıyorsun. Yaşamak bir su gibi berrak yüzünün aydınlığında, bir köy türküsü gibi hilesiz ve içli.

Ben seni ozanca sevdim türkübakışlım, sular gibi temiz, bir rüzgar gülü gibi hilesiz. Mehtabın güzelliği, yıldızların ışıltısısın sen karlı dağlarda, rüzğarların soluğu, güneşin dostluğusun. Umut, aşk ve alın terisin akalınlarda. Toprağa ekilen tohum, bahara söylenen türküdür dilin. Ceylan gözlerin sevinci, dudakların ıslığısın türkülü ırmaklarda.

Acılar içinde de olsa yaşamı çılgınca sevdim. Çılgınca sevdim dağları, denizleri, kuşları, ormanları, umudu, sevinci, güneşi, çocukları. En çok da seni sevdim aşkçiçeğim.

Kar türküleri kederlidir gülüm, kar türküleri acılı. Gidersen kar yağar istasyonlara Bir gülü büyütmek kadar zor ve güzel, seni düşlemek dağların ötesinde. Seni dağlı bir çiçek gibi göğsümüm üstünde, namusumun akında taşıdım hep.
Bu sevdayı alıp gitme benden, alıp gitme buralardan, gözleri türkülü kuşum . İçimdeki baharı öldürüp gitme. Kimsiz, kimsesiz kalır yüreğim. Körpe bir dal gibi koparma sevinçlerimi yüreğimden.
Gitme
figan düşer denizlere sular çekilir
yağmur yağmaz vahalardan kirpiklerime
bir rüzgar hıçkırır tenhada, bir dal kırılır
boynunu büker sabah kervanları kelebekler ölür

gitme
bir yıldız küser göğüne, içini çeker bir çocuk
şaşırır yönünü rüzgarlar
bütün pınarların suyu çekilir
solar nazlı çiçekleri kalbimin, üzülürüm

gitme
öksüz kalır içimdeki imge dağları
saçlarını öpen seher yeli, çoban yıldızı
bir daha turnalar geçmez, bülbüller ötmez
çiçekler açmaz bahçemde ah be gülüm

gitme
içimdeki bütün vagonlar devrilir
bir kar yağar istasyonlara, üşürüm

gitme
bütün ormanlar ateşe verilir
kuşlarda gider bu kent de, ölürüm

gitme kal
menevşeler açsın dağlarda
sevince dönüşsün gökyüzü
iki çığlık arasında bırakma beni ah gülüm
yokluğuna alışamam yokluğun ölüm
 
Hüzünlü Geceler


İsmini andım hüzünlü gecelerde
Senden uzak gözlerim ıslak hüzünlü
Dudaklarımda binlerce seranat
Sinemde yalvarış dillerimde yakarış
Ayaklarımda pranga ellerimde kelepçe
Kalemlerimde sana yazılmış dilekçe

İsmini andım hüzünlü gecelerde
Nağmeye bürünmüş hasretinden
Bir mehtap gecesinin şevkinde dururken
Küllenen acılar savruldu yeniden
İsmini andım hüzünlü gecelerde

Tatlı bir yorgunluk sarar yeniden
Tatlı bir hüzün sarar yeniden
Acı gülümsemeler dudaklarda yeniden
Bir meltem bir esinti bir fısıltı derinden
İsmini andım hüzünlü gecelerde

İsmini andım hüzünlü gecelerde
hüzzam bir ayrılık şarkısı mırıldanırken
Yalnızlık acı elem keder geriye kalan
Sadece sadece bir elveda kısacık
İsmini andım hüzünlü gecelerde

Çaresiz umutsuz gözyaşları
Söyler misin gözbebeğim
Söyler misin birtanem
Ayrılık acısı ve hüzün
Neden arkanda bırakılmış
İsmini andım hüzünlü gecelerde

Senden ayrı saatler gün günler yıl
Yıllar mevsim mevsimler asır
Hasretinden şiirler mısra mısra
Dokusu gözyaşı ilmeği hüzün
Kafiyesi ızdırap hecesi hüzün-efza
İsmini andım hüzünlü gecelerde

İsmini andım hüzünlü gecelerde
Senden uzak gözlerim ıslak hüzünlü
Dudaklarımda binlerce seranat
Sinemde yalvarış dillerimde yakarış
Ayaklarımda pranga ellerimde kelepçe
Kalemlerimde sana yazılmış dilekçe

İsmini andım hüzünlü gecelerde
Nağmeye bürünmüş hasretinden
Bir mehtap gecesinin şevkinde dururken
Küllenen acılar savruldu yeniden
İsmini andım hüzünlü gecelerde

Tatlı bir yorgunluk sarar yeniden
Tatlı bir hüzün sarar yeniden
Acı gülümsemeler dudaklarda yeniden
Bir meltem bir esinti bir fısıltı derinden
İsmini andım hüzünlü gecelerde

İsmini andım hüzünlü gecelerde
hüzzam bir ayrılık şarkısı mırıldanırken
Yalnızlık acı elem keder geriye kalan
Sadece sadece bir elveda kısacık
İsmini andım hüzünlü gecelerde

Çaresiz umutsuz gözyaşları
Söyler misin gözbebeğim
Söyler misin birtanem
Ayrılık acısı ve hüzün
Neden arkanda bırakılmış
İsmini andım hüzünlü gecelerde

Senden ayrı saatler gün günler yıl
Yıllar mevsim mevsimler asır
Hasretinden şiirler mısra mısra
Dokusu gözyaşı ilmeği hüzün
Kafiyesi ızdırap hecesi hüzün-efza
İsmini andım hüzünlü gecelerde
 
Yüzlerce mektup yazdım sana sevgili. Binlerce satır döktüm ayaklarının altına. Her bir sözcüğünde derdim sana olan sevgimi; her bir satırında kümeledim sana hasretimi... Yüreğimin en kuytusunda sakladım her birini, hatıraların kollarında. Bilmedin, duymadın, görmedin.

Ay karanlık bu gece. Soluğu kesilmiş yıldızların, nefesi yok bulutların. Tüm dünya durmuş, zaman durmuş. Tüm ağaçlar kulak vermiş sevgime. Sokaklar beni dinliyor sessizlikte... Sensizlikte...
Mısralarım daldı yine hayallere, bir mektup düştü yüreğime.
'Özledim' dedi kalemim, yazdı ellerim.

'Özledim, sevgili,
Kumral perçemlerini özledim...
Saçlarının alnımı usulca öpüşünü
Derin çizgilerin altında çakan gözlerini
Bakışlarındaki ela gölgeleri özledim;
Hüzünlü ve yorgun...'

İlkyaz güneşleri savruldu belleğimde. Ada vapurlarının saatleri karıştı sözlerimde. Son anda yakaladım baharı ela gözlerinde. Tuttum ellerinden sevginin, sımsıkı tuttum. Bırakmadım, kapsın martılar düşlerimizi. Bırakmadım, aynalar yok etsin yüzlerimizi.
'Hala dudaklarımın kenarında bir gülümseme yapışıp kalmış bugünden yadigar' dedi sesin.
'Özledim' dedi kalemim, çırpındı kirpiklerim.

'Özledim, sigara kokan sesini;
Gönlümü sevgiyle sarmalayan ılık nefesini
Nisan yağmuru gülümsemeni özledim...
Sonbaharda yaşattığın ilkyaz güneşini
Kavuşmalarımızı özledim;
Gecenin sabahla buluşması gibi
Doyumsuz ve dingin...'

Hasretin yaktı Ada'yı, yaz günlerinde. Bekledi bakışlarım bir nefesini, bir sesini. Merak etti; neredesin, kiminlesin? Hatırlar mısın seni anan dizeleri? Hatırlar mısın ellerimin yumuşaklığını, gözlerimin sıcaklığını, saçlarımın Ada rüzgarında dalgalanışını? Sana bakışımı hatırlar mısın? Unuttun mu yeminlerimizi? Benliğimizi kül eden o ateşi unuttun mu?
'Özledim' dedi kalemim, kavruldu yüreğim.

'Özledim, şimşekler yakan temasını
Delidolu sağanaklarda ıslanan arzularını
Aşkını haykırmanı özledim...
Ellerinin yüzümde iç çekişini özledim...
Sevgiye aç ve çılgın... '

Gün hazana uçtu göçmen kuşun kanadında. Kızardı yapraklar, uçuştu sarı meltemlerin ardı sıra. Dövdü poyrazlar Ada yamaçlarını. Koptu tufanlar, sarsıldı kıyılar kızgın dalgalarla. Kestaneler yuvarlandı ayaklar altında; sıkıldı sokak lambaları derin yalnızlıkla. Duyamadım soluğunu yanaklarımda. Kırıldım sırça misali, darıldım sana... Yokluğuna... Suskunluğuna.
Hüzünlü perçemlerin geldi aklıma, düştü yüreğime bir mektup daha.
'Özledim' dedi kalemim, eğildi gözlerim.

'Özledim, avuçlarımdaki yüreğini;
Hazan yaprakları misali boynu bükük...
Anıların kuytusuna saklanan vaatlerini
Gerçekleşmeyecek hayallerini
Hüzün dolu vedalarımızı özledim;
Çaresiz ve dalgın...'

Sonuncuyu yazdım az önce, kış kapıyı çalınca. Bavullarımı toplar gibi topladım senli anılarımı kucağımda. Her birini özenle katlayıp sakladım gönül bohçamda. Bir daha aklıma düşecekleri güne kadar yatırdım hislerimi uykuya... Anıların kollarında...
'Bitti' dedi kalemim, sustu dillerim...

'Alıp da gittiğin bir yudum sevgiyi,
Varlığını özledim...'
 
Özlem



Bir gece,
Gecede bir uyku..
Uykunun içinde ben...
Uyuyorum,
Uykudayım,
Yanımda sen.

Uykunun içinde bir rüya,
Rüyamda bir gece,
Gecede ben...
Bir yere gidiyorum,
Delice...
aklımda sen.

Ben seni seviyorum,
Gizlice...
El-pençe duruyorum,
Yüzüne bakıyorum,
Söylemeden,
Tek hece.

Seni yitiriyorum
Çok karanlık bir anda...
Birden uyanıyorum,
Bakıyorum aydınlık;
Uyuyorsun yanımda...
Güzelce.​
 
Bir deli özlem bu..

Özlüyorum seni,
Yalansız bir özlem bu
Dolansız, saf bir özlem.
Yeni doğan bir çoçuğun
Minicik elleri gibi
Yumuşak ve mazlum
bir özlem bu...

Gökyüzü kadar büyük
Senin kadar yüce
bir özlem bu...

Hasretten ağlayanan sevdalıların
Yıllarca kavuşamayanların
İki gün bile dayanılamayan
bir özlem bu...

Ne yapacağini bilmeyen
Telefonlar bekleyen
Ağlayan, isyan eden
Kendisini harap eden
bir özlem bu...

Yolda yürürken
Otobüslere dört gözle bakan
Belki, onu görürüm diye
Kıpır kıpır yerinde duramayan
***** *****, bos bos gezinen
Seni arayan bir özlem bu.

Bulutlara baktığında bile
Sanki seni göreceğini sanan
Orda olmadiğını bilen
Ama yinede şansını deneyen
bir deli özlem bu...

Yani güzelim,
Bir kalpsizi bile,
Ağlatabilecek,
bir deli özlem bu...
 
Martı Çığlıklarına Kurdum Saatimi



Kaç yağmur yağdı sen gittiğinden beri
Kaç gecelerde ateş böcekleri cayır cayır yandı
Haberin var mı kaç insan kırıldı sayende
Kaç düşmanım oldu
Kaç kaçabildiğin kadar kaç kere kaçtım kaçmaktan
Kaç kere bıktım rüyamda seninle olmaktan
Kaç kere kaç kere öldürdüm seni düşlerimde
Ama sen yaşıyorsun ve ben binlerce kez ölüyorum her gülüşünde

Yeter diyorum artık canıma tak etti
Unuttum diyorum artık sildim onu bitti
Tıpkı sen gibi bu hayaller de gitti

Sabahları martı çığlıklarına kurdum saatimi
Sekizi otuz geçe uyandırıyorlar beni
hani belki uyanamam diye
tam sekiz kırkbeşe ayarladım gemileri
ama biliyorum
bir sabah
ne martılar uyandırabilecek beni
ne de gemi düdükleri...

işte o zaman kız kulesini görmek için
Üsküdar’a gitmeme gerek kalmayacak
Ve de tutmak için ellerini
Gerek kalmayacak ellerimi uzatmama

Sırf seni görmek için rüyamda
Resminle uyumaya gerek kalmayacak

Sırf senin zalimliğinden
Şu yumruk kadar yüreğim alev alev yanmayacak...

Gözlerine bakmak için
Gerek kalmayacak denizlere bakmaya

Sözlerinin kulaklarımda yankılanmasını istediğimde
Gitmeyeceğim vadilere çıkmayacağım dağlara
Tıkmayacağım kendimi boş odalara

Bulutları getireceğim yanına
Tutuklu kalmayacaksın semaya bakakalmaya

Hiçbir zaman yalnız kalmak için kendimi kovmayacağım içimden
Hiçbir zaman pişman olmayacağım bu zor seçimden...

Sabahları martı çığlıklarına kurdum saatimi
Sekizi otuz geçe uyandırıyorlar beni
hani belki uyanamam diye
tam sekiz kırkbeşe ayarladım gemileri
ama biliyorum
bir sabah
ne martılar uyandırabilecek beni
ne de gemi düdükleri...
ne de yanıma gelen peri geri verecek son nefesimi...

İşte o anı bekliyorum ve çok yakın biliyorum
Usul usul geliyor ben de ona gidiyorum
Ancak ne o bana yaklaşıyor
Ne de ben ona yetişebiliyorum
Şimdi anlıyorum tüm bunların nedenini
Aç kulaklarını iyi dinle beni
Sanırım seviyorum seni...
 
Hayat Seninle Olmalı


Hayat ya seninle olmalı; ya da hiç olmamalı,
Akan damlalar sürekli olmalı
Damlalar ask denizi olup tasmalı
Aşk denizinde seninle yüzebilmeli
Uçan martılar şarkımızı söylemeli
Gökyüzü ikimize imrenmeli
Hayatı seninle yönlendirebilmeli
Hayat ya seninle olmalı ya da hiç olmamalı
Baharda açan çiçekler sen kokmalı
Seni yudum yudum koklayabilmeli
Sen bir gül olmalı
Suyun dürüstlük olmalı
Gübren aşk olmalı
Güneşin ben olmalı
Seni benden başka kimse koklamamalı
Hayat ya seninle olmalı ya da hiç olmamalı
Gecenin ayazlarında rüzgar sen kokmalı
Yanan sigaram sen olmalı
Ciğerlerim seninle dolmalı
Nefesim seni arzulamalı
Gözlerim dumanından damlamalı
Ayaklarım ayazda seninle adımlamalı
Hayat ya seninle olmalı ya da hiç olmamalı
Saçlarım seninle parlamalı
Gülüşün içimi ısıtmalı
Kalbim her an seninle heyacanlanmalı
Elllerim karanlıkta ellerini bulmalı
Dudaklarım alacakaranlıkta seni sormalı
Dillerim dillerini okşamalı
her gecemiz aşk olmalı
Hayat ya seninle olmalı ya da hiç olmamalı
Her yağmurda gökkuşağı olmalı
Gökkuşağına seninle bakmalı
Renklerini seninle saymalı
Her sayışımızda sayı tam olmalı
Eksik olursa kafaya takmamalı
Her an hayatı seninle yudumlamalı
Kırlarda seninle el ele çılgınca koşmalı
Gelincikler laleler kulaklarında olmalı
Onları senden kıskanmalı
Kelebekler beraber kanatlanıp uçmalı
Güldüğün zaman yüreğimde güller açmalı
Hayat ya seninle olmalı ya da hiç olmamalı
Sana olan bu sözlerim daima olmalı
Bizim sevgimiz sonsuzluk olmalı
Konuşmalarımız aşk kokmalı
Şiirlerimde sen olmalı
Gönlüm seninle dolup taşmalı
Ölüm sensiz olmamalı
Hayat ya seninle olmalı ya da hiç olmamalı
 
Özlediğin Gidip Göremediğindir

Özlediğin, gidip göremediğindir;
ama, gidip görmek istediğin

Özlem, gidip görememendir; ama
gidip görmek istemen

Özlediğin, gidip görmek istediğin-
ama gidip göremediğin

Özlem, gidip görmek istemen-
ama, gidememen, görememen;
gene de, istemen
Özlediğin, gidip göremediğindir;
ama, gidip görmek istediğin

Özlem, gidip görememendir; ama
 
..ÖzLedim Seni..


özledim seni...
ayrılık yüreğimi uyuşturuyor karıncalandırıyor nicedir.
beynimi uyuşturuyor özlemin...
çok sık birlikte olmasak bile
benimle olduğunu bilmenin
bunca zamandır içimi ısıttığını
yeni yeni anlıyorum
Yokluğun,
Hatırladıkça yüreğime saplanan bir sizi olmaktan çıkıp
mütemadiyen bir boşluğa
Sabahları seni okşayarak başlamaları
aksamları her isi bir kenara koyup
seninle baş başa konuşmaları özlüyorum;
oynaşmalarımızı,
yürüyüşlerimizi,
sevimli haşarılığını,
çocuksu küskünlüğünü...
Nasılda serttin başkalarına karşı
beni savunurken;
ve ne kadar yumuşak
bir çift kısık gözle kendini
ellerimin okşayışına bırakırken
Gitmeni asla istemediğim halde
buna mecbur olduğunu görmek
ve sana bunları söylemeden
'git artık' demek
'beni ne kadar çabuk unutursan, o kadar çabuk
kavuşacaksın mutluluğa'
demek sana nede zor
seni görmemek ve belki yıllar sonra
karsılaştığımızda
bana bir yabancı gibi bakmanı istemek senden...
yeni bir sevdayı yasakladığım kalbime söz geçirmek....
 
yasamaksa

An gelecek şöyle bir dönüp
Geriye bakmak isteyeceksin
Hatıralardan geriye kalanları toplayıp
O anı yeniden yaşamak isteyeceksin.

Elinde solmuş resimlerle dolu bir albüm
Önünde her sayfası ayrı hatıralarla dolu defter
Radyoda yalnızlığın şarkısı
Ve “Yalnızlık Yaşamaksa” diye söyleneceksin
Her şey gözlerinde slayt yüreğinde hançer olacak...
Seni sevdiğimi elbet bileceksin...
 
Unutamamak
Sen bilemezsin, paslı hançerdir yalnızlık
Gelir, en can alacak yerimden vurur
Sen bilemezsin, gecenin en uzak bir saatinde
Bir böcek nasıl girer beynime, kımıldar durur?


Sen bilemezsin, çaresizlik nasıl boğar insanı?
Yaşamak bir yerde nasıl çekilmez olur?
Tutunacak bir dal aramaktan, koşmaktan, özlemekten
El yorulur, ayak yorulur, yürek yorulur.


Sen bilemezsin bu türlüsünü ölümün
Bilemezsin, bir tek kibritin cılız aleviyle
Benzine bulanmış bir insan nasıl tutuşur?


Bu belki sevmektir bir yerde, belki unutamamak
Bu, kişinin kendi içinde eriyip, yok olmasıdır
Bilmesen de anlamağa çalış biraz, ne olur.
 
Senden ayrılalı kaç yıl oldu, kaç asır geçti,
kaç yaz, kaç kış, kaç gün, kaç ay..? Saymadım..
Sen giderken ardında bir dağbaşı yalnızlığı bıraktın bana.
Bir çöl ıssızlığı, yokluğun kimsesizliğim oldu, yokluğun kederim,
söyle şimdi ben nerelere giderim…
Yağmurlar bu şehre kızgın artık, yağmıyor sokaklara…
Şimdi kar içinde bedenim, buza döndü dünya...

Sen gittin kar yağıyor bu şehire!
Ve ben üşüyorum, gökyüzü yere dökülüyor sanki,
bembeyaz bir gülücükle, nazla...
Gözlerimin içinde bir eski hikaye geziniyor sokakları...
İnsanlar farkında değil, bilmiyorlar bu hikâyeyi…

Hani hayallerimiz vardı geleceğe dair, mutluluk dolu.
Rüzgarlar savurdu, ulaşamayacağımız yüksek dağlara yağdı.
Öyle de olsa koynumda hala mavi mavi hayaller taşıyorum sana dair...
Sen gideli yüreğim yangın, gözlerim buğuludur benim...
Kar yağıyor bu şehire ve sen yoksun, üşüyorum! .. Yoksun! ..
Kar yağıyor, gözlerime, dudaklarıma, yüreğime! ..

Giderken ardından son bir çığlığımı ekleyebilmiştim sadece...
Giderken 'beni de al' diye bağırabilmiştim sadece...
Ama nafile duymamıştın...

Yıllarca hayalinle yaşadım bu kahrolası yerde,
hayalinle avundum senden uzaklarda da olsa,
bir tatlı sözüne, bir tebessümüne hasret kaldım….
Sen bir serap gibi yıllardır içimin çöllerinde;
yaklaştıkça uzaklaştın benden, uzaklaştıkça yaklaştın...
Bilki hayalin bile serinliktir kavrulan ruhuma,
üşüyen yüreğime sıcaklıktır…

Gel ey sevgi meleğim, cangülüm,
bir bahar sabahı toprağıma can olmak için gel! ..
Damarlarıma kan olmak için gel! ..
Hasretlik boyu uzayan raylarda, gönlünün sıcaklığına muhtacım.

Bilki, kaynağı sendedir mutluluğumun, çaresi sendedir yüreğimin.
Uzaklığın çekilmiyor, uzaklığın işkence…
Ne zaman seni düşünsem şiirler dökülüyor kar gibi kaldırımlara,
şarkılar ağlıyor yokluğuna..

Uzak dağbaşlarının serin seherlerinde,
gökyüzünü süsleyen gözlerini aradım kaç kez.
Seni ararken ırmaklara döktüm derdimi, rüzgârlara döktüm.
Bin 'âh'la iniledi dağlar, bin 'âh'la aktı pınarlar,
'âh'ımdan kan damladı gül yapraklarından, yaralı bülbüller figan etti…

Özlemin bir bulut gibi sardı beni, bir yağmur gibi üstüme yağdı her gece.
Damlalar yüreğime vurdukça,
seni sevmek her gün biraz daha büyüdü içimde.

Gel ey gül-i rana; gel ey cangülüm, ayakların kanasa da dikenlerden,
binbir pusu kurulsa da yollara, prangalar vurulsa da ayaklarına,
kırıp zincirleri gel… Gelmezsen yok olurum, tükenirim.
Gelmezsen bil ki, ölüme savurur beni hayat…

Geceler boyu hayalinin peşinden koşarken şaşırdım yolumu...
Bir uçuruma düştüm, canım yandı, kanadı her yerim...

Gel ki, uzak dağyollarında küçük bir su olup,
sevda pınarı gönlüne akayım…
Ürkek ceylanlar gibi sokulayım yanına.
Gel koru beni zamanın zulmünden, merhametinin gölgesine al…
Kucakla beni şefkatinle, yüreğime bıraktığın o kutsal ışık için, a
şk için kucakla…

Her gece ismini anarım gecenin en ıssız saatlerinde.
Korkuyorum senden uzaklarda sensiz,
yüreğim sensiz dağbaşı ıssızlığı, yüreğim sensiz en karanlık gece...
Sana doğru kayıyor gönlümün bütün yıldızları,
sana doğru akıyor gönlümün ırmakları…

Uykusuzum her gece böyle, yorgunum sensiz.
Hani diyorum bir gece hasretini yüklenerek çıkıp gelsen,
ısınsa üşüyen duygularım.
Sonra başımı koysam dizlerine kapansa kirpiklerim;
uyusam, bird daha hiç uyanmasam…

Ey öksüzlere yüreğinden merhamet pınarları akıtan sevgili!
Gel tut ellerimi, beni sensiz bırakma.
Özlemimi yükleyip rüzgarlara her gece sevgimi yolladım sana.
Yalnızlığımda nice dilek ipleri bağladım ulu ağaçlara, ikimiz için.
Belki dönersin ve yeşerir tüm hayallerimiz yeniden, diye...
Gel, adını ‘’Can Gülü’’ koyduğum can’ımın gülü...
Gel, zamansız da olsa, kimseciklere görünmeden,
bir gölge gibi, sır gibi, rüya gibi, rüzgar gibi, meltem gibi...
Gel...
Gitme bir daha…
 
Hasreti soluyorum akşamın nefesinde
Ağır ağır çöken karanlıkta
Yanlızlığımı artırmaya gelen yıldızlarda
Seni arıyorum

Süzülüyor gözyaşlarım satırlarımda
Seni yazıyorum engin denizlerde
Yüzünü saklayan gecelerde
Seni yaşıyorum.

Yüreğimin içinde, derinlerde
Işık veren güneşin parlaklığında
Güzel şekillerin biçimsiz karmaşasında
Seni saklıyorum.

Dünyanın her bir köşesinde
Yaşanmış geçmişte, sır olan gelecekte
En üzüntülü anımda, yanımda
Seni istiyorum.
 
Ayışığı olup sen üşüme diye üzerini örterim geceleri
Süzülürüm koynuna haberin olmaz
Sevdamı bilmediğin gibi

Çekip gittin bir akşam
Güneş battı gidişinle yüreğimde
Her saniye yeniden
Tek bir laf etmedim
Bakışlarımdaki kıyamet buluşmaya kıyamadı gözlerinle

Bu sabah beni bulamayacaksın kollarında
Uyandığında seni öpen ben olmayacağım dudağının kıyısından
Sen uyurken seyre dalan ben olmayacağım güzelliğini
Uçmayacak martılar adalara doğru
Vurmayacak kıyılarıma hasret dalgaları
Parçalanan dalgalarda gizli hasretim değil
Yüreğin olacak
Dudaklarının nemi donacak gözyaşlarının ateşinde
Başka bir bedenin sıcaklığı üşütecek seni

Ve ben sürüklenirken çaresizliklerin doruklarına
Dibine kadar battığım sensizlik girdabında
Dolanırken soluksuzluk boğazıma
Sarmalanırken yalnızlık kırbaçlarıyla

Haykıramayacağım
Susacağım
İçime süzülecek gözyaşlarım
Kimse bilmeyecek

Ve ayışığı olup sen üşüme diye üzerini örteceğim geceleri
Süzüleceğim koynuna haberin olmayacak
Sevdamı bilmediğin gibi
 
Seni özlemenin
Ne demek olduğunu sor bana,
Yetmiş iki dilde anlatabilirim
Kitabını yazabilirim sayfalarca.
Yalnızlığın rezilliğini
Kokuşmuşluğunu
Ve çıplaklığını da.
Ama hiç kimse
Kavuşmanın güzelliğini
Sormasın bana / anlatamam.
Ben sana hiç kavuşmadım ki!

Bilmiyorum
Dudakların nasıldır.
Sıcak mı ateş topu kadar,
Yoksa soğuk mu
Buza kesmiş bir bardak su gibi?
Kıvrımlarına,
Kırmızı karanfiller mi tutunmuş,
Küle gizlenmiş kor mu var?
Tenime değdiğinde dudakların
Cemre mi düşer bedenime,
Mızrap değen bir saz teli gibi
Titrer mi yüreğim bilmiyorum.
Ben hiç dudaklarına dokunmadım ki!

Bir kadını sardığında kolların,
Ürkek ceylânlar
Nasıl kurtulur tuzağından?
Dolu yemiş yaprak gibi
Nasıl titrer bir yürek?
Ellerin nasıl okşar bir bedeni,
Goncalar
Nasıl güle döner sıcaklığınla / bilmiyorum.
Hiç sana sarılıp yatmadım ki!

Kısacası:
Tatmadım kavuşmayı / anlatamam.
Ama,
Seni özlemenin kitabını yazabilirim.
Anlatabilirim daldaki kuşa / topraktaki solucana.
Yokluğunda yıllardır
Özlemine dayanmayı öğrendim
Yokluğuna katlanmayı
Aşağılık avunmayı öğrendim nasılsa
Ustası oldum beklemenin
Tükenmek pahasına.

Ama hiç kimse / kavuşmayı,
İki derenin birbirine karışıp
Sarmaş dolaş aktığı yatağın yorgunluğunu
Sormasın bana ,anlatamam.
Çünkü seninle ben,
Ayrı kaynaktan doğmuş
Sularında hasretleri taşıyan
Başka denizlere koşan iki ırmağız.
Birbirimize uzak topraklarda tüketirken yılları
Aynamızda ayrı gökleri yansıtırız.
İşte onun için
İki dere nasıl karışır birbirine
Nasıl sığar iki nehir bir yatağa /bilmiyorum.
Seninle
Hiç aynı yatakta coşmadım ki!

Sen bana /yalnızca
Ve sadece
***** sensizliği sor
Rezil beklemeyi , özlemeyi sor.
Tanrı şahidimdir
Kurda kuşa
Dağa taşa bile anlatabilirim.
Demem o ki uzaktaki yakınım:
Vuslatlara yabancıyım,
Ama,
Seni özlemenin kitabını yazabilirim
 
Bir rüzgar eser sokakta
Bir aşk acısı sızlar içimde
Sen varsın gönlümde,gözümde
Sen varsın ahh sen varsın

Özlem seviyorum seni
Özlem seviyorum seni
Özlem duyuyorum sana

Ben sana aşığım
Ben sana tutkunum
Ben sana sevdalı
Ben sana mecburum
Özlem özlem özlemim
Canım canım tek aşkım
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
bypuff
Geri
Üst