Hanımefendi
Bayan Üye
Seviyorum seni
Karartılardan oluşan çiçek tarlasıydı yalnızlık.
Geceleri özlemlerin üzerine çekmiştim peçesini dört duvarın.
Sis ardında kalan dağlar gibi belirsizdi sevdalar.
Açtığım avuçlarımda dilimden dökülen dualarıma
eşlik ederdi gözyaşlarım.
Sessiz çığlıklarım yıldızların
yanıp sönmesi kadar şatafatlı olmasa bile
ıssız köşelerde yakaran sağır ve dilsiz duygularımla güçsüzdüm.
Tek başıma'lık acıtırdı ya canımı
kalabalığın ortasından sıyrılıp.
yastığıma düşünce anlardım.
Kendimi sorgulamalarım başladığında
ne kadar dürüsttüm çözemedim.
Hep duymak istediklerimizi söylesinler diye bekleriz ya karşımızdakinin kendime söylediğim yalanlarımın farkındalığı kırardı güne düşen ışıklarımı.
Gülümsemelerim bile çeşit çeşitti yaşananlar karşısında oysa ki çocuklar gibi gülmeyi özledim.
Bir palyaço seyrederken gülmeyi.
ama hep yanağında ki yaşı görür oldum büyüdükçe.
Ağlamanın ne olduğunu !
Ziyan edilen sevdaların yıktığı güvenimi sıvadıkça asfaltlanıyor duygularım.
Gitgide gömüyorum derinlere.
Sevmeyi unutmuş
Sevgilim demenin ne olduğunu bile hatırlatmayacak kadar uzaktı aşk.
Sadece dostlar vardı ve arkadaşlar.
Yalnızlığımı unutturacak ne kadar çok meşgalem olsada değilmi ki sarılmak istediğimde birine
ellerimi kendime doluyorum
bu yalnızlıktır işte.
Gözümü kapatırken hayalimde olup
uyandığımda duvarları seyrediyorsam
arzularımın sadece 'hayal' olarak kaldığının
ispatıdır kendime.
Çok değil on gün önceydi en son ;
Suya aksi düşüyordu sevdamın.
Titrek yürekten sızılan yalnızlığım çakıllar arasında.
Gönül duvarımın tuğlaları tek tek dökülüyordu
çatısı çoktan çökmüştü aşk dediğim şehvetin.
Derbeder sabahlara gözlerimi açmaktan yoruldum. Omuzumdaki ağırlıklardan da.
Güz kucaklarken serinliğimi
sıcaklık arardım soğuk güneşte.
Yıkadığım yağmurlar düşüyor yanağıma.
Baharın bıraktığı kokusuyla saçlarım
aklım gibi karmakarışık.
Eflatun bir tülle kaplamaya çalışıyordum karabasanları
şehrin arnavut kaldırımlı sokaklarında.
Oysa şimdi.
Verdiğin güç sayesinde yıkılan bir şehir var sabahımda.
Tüketilen yalnızlık sıcak sonbahar
ve papatya tarlasında bir gelincik
'Sen ve Gözlerin'.
Güvenin yıkılmayan dağ olduğunu hatırlatıyor seslenişlerin.
Kucaklıyorsun beni ve tüm dünyamı.
Artık biliyorum yalnız olmadığımı.
Ne kadar siyah kağıtları koysamda önüme
Renklendirdiğin sayfalarla yeni bir kitap okuyorsun bana. Hiç görmediğim kadar dürüstsün
Her sözün daha da çekiyor beni .
İçimden binlerce kuşu saldım diğer yalnızlara.
Bu coşku bu heyecan yeter bana.
Hüsran mürekkebim akmayacak bundan sonra
kalemimle kağıdım buluştuğunda.
Nefesimi tutmadan kelimelerimi yutmadan konuşacağım.
Sadece ilişki değil geleceğe açılan
ve ukte kalmayan bir sevdayı sunduğun için bana.
ne diyebilirim ki ;
'HOŞGELDİN SEVDAMA' ve hep burda kal.
Yüreğine ve seni böyle güzel yapan yüreklere minnettarım.
alıntı
Karartılardan oluşan çiçek tarlasıydı yalnızlık.
Geceleri özlemlerin üzerine çekmiştim peçesini dört duvarın.
Sis ardında kalan dağlar gibi belirsizdi sevdalar.
Açtığım avuçlarımda dilimden dökülen dualarıma
eşlik ederdi gözyaşlarım.
Sessiz çığlıklarım yıldızların
yanıp sönmesi kadar şatafatlı olmasa bile
ıssız köşelerde yakaran sağır ve dilsiz duygularımla güçsüzdüm.
Tek başıma'lık acıtırdı ya canımı
kalabalığın ortasından sıyrılıp.
yastığıma düşünce anlardım.
Kendimi sorgulamalarım başladığında
ne kadar dürüsttüm çözemedim.
Hep duymak istediklerimizi söylesinler diye bekleriz ya karşımızdakinin kendime söylediğim yalanlarımın farkındalığı kırardı güne düşen ışıklarımı.
Gülümsemelerim bile çeşit çeşitti yaşananlar karşısında oysa ki çocuklar gibi gülmeyi özledim.
Bir palyaço seyrederken gülmeyi.
ama hep yanağında ki yaşı görür oldum büyüdükçe.
Ağlamanın ne olduğunu !
Ziyan edilen sevdaların yıktığı güvenimi sıvadıkça asfaltlanıyor duygularım.
Gitgide gömüyorum derinlere.
Sevmeyi unutmuş
Sevgilim demenin ne olduğunu bile hatırlatmayacak kadar uzaktı aşk.
Sadece dostlar vardı ve arkadaşlar.
Yalnızlığımı unutturacak ne kadar çok meşgalem olsada değilmi ki sarılmak istediğimde birine
ellerimi kendime doluyorum
bu yalnızlıktır işte.
Gözümü kapatırken hayalimde olup
uyandığımda duvarları seyrediyorsam
arzularımın sadece 'hayal' olarak kaldığının
ispatıdır kendime.
Çok değil on gün önceydi en son ;
Suya aksi düşüyordu sevdamın.
Titrek yürekten sızılan yalnızlığım çakıllar arasında.
Gönül duvarımın tuğlaları tek tek dökülüyordu
çatısı çoktan çökmüştü aşk dediğim şehvetin.
Derbeder sabahlara gözlerimi açmaktan yoruldum. Omuzumdaki ağırlıklardan da.
Güz kucaklarken serinliğimi
sıcaklık arardım soğuk güneşte.
Yıkadığım yağmurlar düşüyor yanağıma.
Baharın bıraktığı kokusuyla saçlarım
aklım gibi karmakarışık.
Eflatun bir tülle kaplamaya çalışıyordum karabasanları
şehrin arnavut kaldırımlı sokaklarında.
Oysa şimdi.
Verdiğin güç sayesinde yıkılan bir şehir var sabahımda.
Tüketilen yalnızlık sıcak sonbahar
ve papatya tarlasında bir gelincik
'Sen ve Gözlerin'.
Güvenin yıkılmayan dağ olduğunu hatırlatıyor seslenişlerin.
Kucaklıyorsun beni ve tüm dünyamı.
Artık biliyorum yalnız olmadığımı.
Ne kadar siyah kağıtları koysamda önüme
Renklendirdiğin sayfalarla yeni bir kitap okuyorsun bana. Hiç görmediğim kadar dürüstsün
Her sözün daha da çekiyor beni .
İçimden binlerce kuşu saldım diğer yalnızlara.
Bu coşku bu heyecan yeter bana.
Hüsran mürekkebim akmayacak bundan sonra
kalemimle kağıdım buluştuğunda.
Nefesimi tutmadan kelimelerimi yutmadan konuşacağım.
Sadece ilişki değil geleceğe açılan
ve ukte kalmayan bir sevdayı sunduğun için bana.
ne diyebilirim ki ;
'HOŞGELDİN SEVDAMA' ve hep burda kal.
Yüreğine ve seni böyle güzel yapan yüreklere minnettarım.
alıntı