' Kontes..
Bayan Üye
Sade bir törendi düzenlemeye çalıştığım,
sessiz çığlıklar göğün yedi katmanında yankılanıyordu da
tuhaf bakışlı geçmişinden yaralı kabukları kaşınan birkaç kişi haricinde
duyulmuyordu feryadı kuşların….
Koyu telveli şekersiz kahvemi içtim ağlamaklı gözlerinden
ve bir zehir gibi geldi yerleşti ciğerlerime tümden….
Günden güne çoğalıyor sana el sallarken kesilen bileklerimden sızan kan
ve ben onun tadının bunca acımtırak olduğunu hiç bilmiyordum….
Taze çiçeklerini ıslamıştım cam vazoya
bin bir parça olurken ardından topladığım parçaları
köz olup makineli tüfek gibi gözüme kaçıyordu
nasıl da gülümsedim sana aklında kalanın bir çift gamze olmayacağını bile bile
ve senin de tonlarca ağırlıktan çökmüş omuzlarına dokunan kirpiklerimden
sevdalı bir gözyaşı aktararak gizliden….
hasretle ahbap olunmaz
varsa yoksa umudun kokusunu çekmektir içine
uzlaşmak adına zamanla aramızdaki köprü….
Soluk almanın nasılını düşünüyorum en çok da
nasıldı sahi gözlerinden çekilir kalbinden mi verilirdi….
Mistik M’si olabilseydim avuçlarının
her gün kanatsaydın kasaturanla
Hücre boyutunda da olsa hayali güzel yakın olmanın
ruhunu yıkayan zemzem suyuna….
Etiketlerimi koparıp girdim bir odaya
şimdi tüm renkler kör alabildiğine kör ama
kılıcıyla kan kırmızısına bulayan şairler bile dokunamıyor yarama
varsın ve yoksun yoksun ve varsın
yalnızlık da formunu değiştirdi
bir çoğul yalnızlığı bu cımbızla koparıyor etlerini
dakika başına yövmiyeli
ve severek çalışıyor zaman....
Sen başını çevirip önüne düşürdüğünde Azrail toparladı yakamı
hikayelerde anlatılanın aksine "haydi" demeden
ne sanıyordun yürümeyi unutana da vardır elbet bir melek
iyisinden kötüsünden
kötürüm kal dedi sonra bu daha iyi sana
ve şimdi
boylu boyunca yatıyorum kirişsiz kapının kirişi niyetine bu yerde
ne de olsa camlar iki taraflı açık
ciğer dediğin ne kadar dayanır ki bu sisteme
yine yorulacak kadim dostum
bu sefer bilmem ki ne der….
Belki kal der....
umarım sen(le) kal der….
Umut kalbinin derinliklerinde sırıtan bir iyi niyet elçisi....
Saklasana beni....
sessiz çığlıklar göğün yedi katmanında yankılanıyordu da
tuhaf bakışlı geçmişinden yaralı kabukları kaşınan birkaç kişi haricinde
duyulmuyordu feryadı kuşların….
Koyu telveli şekersiz kahvemi içtim ağlamaklı gözlerinden
ve bir zehir gibi geldi yerleşti ciğerlerime tümden….
Günden güne çoğalıyor sana el sallarken kesilen bileklerimden sızan kan
ve ben onun tadının bunca acımtırak olduğunu hiç bilmiyordum….
Taze çiçeklerini ıslamıştım cam vazoya
bin bir parça olurken ardından topladığım parçaları
köz olup makineli tüfek gibi gözüme kaçıyordu
nasıl da gülümsedim sana aklında kalanın bir çift gamze olmayacağını bile bile
ve senin de tonlarca ağırlıktan çökmüş omuzlarına dokunan kirpiklerimden
sevdalı bir gözyaşı aktararak gizliden….
hasretle ahbap olunmaz
varsa yoksa umudun kokusunu çekmektir içine
uzlaşmak adına zamanla aramızdaki köprü….
Soluk almanın nasılını düşünüyorum en çok da
nasıldı sahi gözlerinden çekilir kalbinden mi verilirdi….
Mistik M’si olabilseydim avuçlarının
her gün kanatsaydın kasaturanla
Hücre boyutunda da olsa hayali güzel yakın olmanın
ruhunu yıkayan zemzem suyuna….
Etiketlerimi koparıp girdim bir odaya
şimdi tüm renkler kör alabildiğine kör ama
kılıcıyla kan kırmızısına bulayan şairler bile dokunamıyor yarama
varsın ve yoksun yoksun ve varsın
yalnızlık da formunu değiştirdi
bir çoğul yalnızlığı bu cımbızla koparıyor etlerini
dakika başına yövmiyeli
ve severek çalışıyor zaman....
Sen başını çevirip önüne düşürdüğünde Azrail toparladı yakamı
hikayelerde anlatılanın aksine "haydi" demeden
ne sanıyordun yürümeyi unutana da vardır elbet bir melek
iyisinden kötüsünden
kötürüm kal dedi sonra bu daha iyi sana
ve şimdi
boylu boyunca yatıyorum kirişsiz kapının kirişi niyetine bu yerde
ne de olsa camlar iki taraflı açık
ciğer dediğin ne kadar dayanır ki bu sisteme
yine yorulacak kadim dostum
bu sefer bilmem ki ne der….
Belki kal der....
umarım sen(le) kal der….
Umut kalbinin derinliklerinde sırıtan bir iyi niyet elçisi....
Saklasana beni....