Pelin Batu İle Çok Özel

ashli

Bayan Üye
PkFnyWu.jpg


Yumuşacık ses tonu, naif yapısı, hali tavrı edasıyla bambaşka zamanlardan savrulmuş ipek bir tül gibi Pelin Batu… Onunla konuşurken sebepsiz bir huzur dolduruyor içinizi. Onu bağırıp çağırmak, kavga etmek gibi insanlık hallerinin içinde düşünemiyorsunuz nedense. Camdan bir fanusta büyümüş gibi. Bu naif hallerine rağmen her türlü rolün üstesinden hakkıyla gelen bir oyuncu o. Sohbetimiz sırasında detaylarına çok da girmek istemediği yeni filminin çekimleri daha o sabah bitmiş. Batu, sohbet sırasında rol aldığı filmleri sadece galada seyrettiğini daha sonra hiç izlemediğini söylüyor…

Sürekli bir koşturma içindesiniz…
Evet doğru… Günlük bir gazetede yazı yazıyorum, Okan Bayülgen’le Muhallebi Kafa devam ediyor. Bunların haricinde filmimi bu sabah bitirdim. O da benim için çok önemli bir işti. Bir aile projesi gibi… Çok sevdiğim arkadaşım Yelda Reynaud çekti. Arkadaşım, film çıkana kadar bu konuda konuşmamı istemiyor. Bir aşk hikâyesi diyeyim.

Okan Bayülgen’le anlaşabiliyor musunuz? Çok sivri duruyor?
Ben sivri adamlara çok alışığım. Bütün çalıştığım adamlar sivriydi…

Siz çok naif, sessiz sakinsiniz ama…
Öğreniyorum galiba. Daha önce de insanlar bana,“Murat Bardakçı’nın çok haşin bir tarzı var; nasıl idare ediyorsunuz” diye soruyorlardı. Şimdi Okan için aynı soruyu soruyorlar. Ama dediğim gibi ben çok alıştım. Onlar kadar sivri değilim ve hiç hazır cevap olmadım ama duygularımı da bir şekilde yansıttığımı düşünüyorum. İnsanlar naifliğime bakınca ya da böyle kırılgan olduğumu düşündükleri için nasıl dayandığımı düşünüyorlar. Ama bu bir TV programı… Hiçbir şeyi kişisel almıyorum.

Bu hâlinizle onları dengeliyorsunuz belki…
Belki de öyle bir denklem vardır. Programı kurgularken bunu düşünmediler belki ama bir zıtlık olduğu ortada. Çünkü hakikaten ben çok sakinimdir. Parladığım anlar olur ama genel olarak bir sükûnet söz konusu. Onlar zıtların çarpışması olarak da algılamış olabilirler.

‘Hayır’ kelimesi size ne kadar yakın?
Gereksiz yere üzülmemek için ‘Hayır’ demeyi öğrenmem lazım. Çok geç oldu belki ama hâlâ bunun için uğraşıyorum.

Kaç yaşındasınız?
35…

“Bu güne kadar çekmiş olduğum filmlerden hiç memnun değilim” demişsiniz… Neden?
Senaryo, kâğıt üzerinde durduğu gibi durmayabiliyor sinema perdesinde. Bazı senaryolar var okuyunca gerçekten sizi çok etkiliyor ama film olarak izleyince ya didaktik gelebiliyor ya bütün olmuyor. Bazen de ben kendimi çok eleştiriyorum,“Şunu şöyle yapmasaydım, böyle yapmasaydım” diye. Kendini seyretmeyi sevmeyen bir insanım. Kendimi seyredince yabancılaşıyorum. Filmlerimi sadece galalarda izlemişimdir, sonra izlemem.

Neden?
Film çekildikten sonra benim için bitiyor. Bana göre en eğlenceli kısım, birileriyle evcilik oynar gibi birlikte bir şeyler yaratmak. Bu sabah saat 7 buçuktu, terasa çıktık, incecik tişört var üzerimde.Sırtım çıplak, titriyorum, yaprak gibi sallanıyorum. Kendi kendimi sorguladım, “Ya ben ne yapıyorum, sıcacık yatağımda uyuyor olabilirdim” diye. Gece saat üçe kadar Okan’ın programı devam etmiş. Oradan çıkıp sete gitmişim, çalışmışım. En nihayetinde şunu fark ettim, birlikte bir şeyler yaratma duygusu çok güzel. Bir masala inanıyorsunuz, onu birlikte var ediyorsunuz.

Yaşınızı duyunca çok şaşırdım. Nasıl bu kadar genç duruyorsunuz? Özel bir sırrınız var mı?
Hayır. Ne krem kullanırım ne başka bir şey. Acıbadem kullanıyorum sadece. Onun dışında hiçbir özel bakımım yok.

“Evleneyim, anne olayım” demiyor musunuz?
Bende hiç öyle bir dürtü yok.

Tek çocuk musunuz?
Hayır, erkek kardeşim var. En yakın arkadaşımdır. Yaşamımız boyunca birbirimizin en yakını olduk. Hayatımız hep yer değişikliği ve okul değişikliğiyle geçtiği için birbirimize kenetlendik.

Peki, hayran olduğunuz, karakter olarak canlandırmak istediğiniz biri var mı?
İki sene önce Kanadalıları çektiği bir projede Halide Edip’i oynamıştım. Ama daha çok erkek karakterler dikkatimi çekiyor benim. Mesela Cem Sultan… Erkek rolü oynasaydım onu tercih ederdim.

“Hep hastalıklı tipleri bulurum” demişsiniz…
Amerika’dan çok yakın lise arkadaşım bana kalmaya gelmişti. Kütüphanemde hastalıklarla ilgili bölümü gördü. Frengi tarihi, kara vebalar gibi kitaplar…Önce şaşırdı ve bu ilginin nereden kaynaklandığını merak etti. Sonra şu tanıyı koydu: “Sen o kadar dengeli, ve ayakları yere basan birisin ki bunlara meylediyorsun. Çünkü eksantrik geliyor sana.” O ana kadar ben de bu tür şeylere merakım olduğunun farkında değildim. Sanırım doğru… Aşkta da edebi eser seçiminde de kendim gibi olmayan, beni dağıtabilen insanlara meylediyorum. Aksi halde çok sıkıcı olurdu.

Size acı veren karakterleri mi seviyorsunuz?
Tabii ki mazoşist bir insan değilim. Aşk, ilişki hatta arkadaşlık denen şey keyif için yapılır değil mi? Siz birisiyle illa birlikte olayım diye birlikte olmazsınız. Başlarken zor olmakla birlikte, daha cezbedici geliyor.

Sezen Aksu’nun söyledi gibi ‘Ben kimseden gidemem’ durumları yaşar mısınız?
İnsanına ve zamanına göre değişiyor. Bazı zamanlar artık bana mutluluk vermiyorsa “gitmeliyim” diyorum.Bazı zamanlar da benim içimde bitmeden bitmiş oluyor. O zaman bir süre onun acısını ve tortusunu yaşıyorum. Ama sanırım şunu da fark ettim; bir şey bitmiş olsa bile o insan her zaman sizin için bir yerde kalıyor. O yüzden de hiçbir şey, hiçbir zaman bitmiyor. Hayatımızda kaç kere aşk yaşayabiliriz ki? Bir ya da iki…Sonuçta onlara da ehemmiyet vermek lazım.

Aynı anda iki kişiye âşık olunur mu?
Bana hiç olmadı ama aşkta büyük konuşmamak gerek. Birsine çok âşık olursam at gözlüğü takıyorum ve gözüm başkasını görmüyor. Hatta karşımdakini o kadar yükseltiyorum ki bazen ‘Bir insana neden bu kadar takılıyorum’ diye kendime de kızıyorum. Böyle olunca aptal yerine konuyorsunuz çünkü.

Alice harikalar diyarına gittiniz, orada ne var?
Çok güzel, çok büyük çilekler, etrafta koşuşan tavşanlar, kediler ve köpekler, güzel oyuncaklar ve içi dışı bir olan insanlar. Çünkü ben duygularımı yüzüme yansıtan bir insanım. Maske takanlardan haz etmem. Etrafta çok fazla maske takan var. Alice’in harikalar diyarında hayvanların konuşması boşuna değil, onlar çok dürüstler.

Ben gözlerimi kapattığımda Pelin Batu’yu ormanda Pamuk Prenses kıyafetiyle ve güvercinlerle hayal ediyorum…
Biliyor musunuz, kendimi en mutlu hissettiğim yer orman. Senenin 6-7 ayı haftada 3-4 gün ormana giderim. Köpeklerimle birlikte yürüyoruz. Her defasında farklı bir rota çiziyorum ve çoğu kez kayboluyorum. Kaybolmayı da çok seviyorum ama… O benim için dünyadaki en büyük terapi.

Sizin renginiz ne?
Yeşil herhalde…Moru çok severim, kırmızı bana enerji verir ama beni en iyi hissettiren renk yeşil ve yeşilin tonları. Birde hatırlıyorum, New York’ta köpeğimi gezdirirken bir adam bana bakıp ‘Sizin renginiz yeşil’ demişti.

Pelin Batu şu an âşık mı?
Değilim. Hayatımın en zor, en hüzünlü dönemini geçiriyorum.

Babanızın vefatından dolayımı?
Evet, çünkü babam benim hayatımdaki her şeydi. Babamla çok yakındık ve ben tam ‘babasının kızı’ydım. 3 ay oldu onu kaybedeli ve çalışarak kaçıyorum bu acıdan. Sevdiğim işleri yapıyorum ve kendimi çok şanslı hissediyorum ama içimdeki o kocaman boşluk hiçbir zaman dolmayacak.

MEZİN DEDEYİ
mezin.dedeyi[MENTION=55715]Aksam[/MENTION].com.tr

 
takipçi satın al
Uwell Elektronik Sigara
instagram takipçi hilesi
takipçi satın al
tiktok takipçi hilesi
Geri
Üst