Osmanlı Devleti Tarihi Resim Arşivi

Heulwen

Kayıtlı Üye
Osmanlı Devleti Tarihi Resim Arşivi

1185401_624102760955382_74133493_n.jpg


Osmanlı Devleti'ne Destek İçin Hindistan'dan Gönüllü Olarak İstanbul'a Gelen 25 Kişilik Hintli Müslüman Tıbbi Ekip, Hilal-ı Ahmer Cemiyeti, İstanbul
 
---> Osmanlı Devleti Tarihi Resim Arşivi

1233477_623342074364784_885352260_n.jpg


Yeni Türkiye Cumhuriyeti “Hilâfet makamına vicdani bağlılığı ile övünen bir milletin tutsak olamayacağı inancıyla” Ankara’da İlan Edildi, 23 Nisan 1920
 
---> Osmanlı Devleti Tarihi Resim Arşivi

1185642_621833937848931_445074661_n.jpg



Eyüp Camiinde Osmanlı Kadınları, İstanbul
 
---> Osmanlı Devleti Tarihi Resim Arşivi

1235932_621830877849237_956344348_n.jpg


Osmanlı Elazığ'ı, Mezre'de Müslüman ve Hristiyanlar, 1908
 
---> Osmanlı Devleti Tarihi Resim Arşivi

1240662_621612424537749_519375011_n.jpg


ESKİ İSTANBUL'DA BİR OSMANLI TALEBESİ
 
---> Osmanlı Devleti Tarihi Resim Arşivi

1003799_621602634538728_1027450146_n.jpg


OTTOMAN SOLDIERS

"Orduda düzen tek kelimeyle fevkalâdedir. Fikrimce bu nizam, içki yasağı ile sağlanmaktadır. İçki yasağı, Türk askerini itaatkâr, uyanık ve kanaatkâr yapmıştır. Ordugâhta en küçük bir gürültü ve münakaşa duymak mümkün değildir. Halk, ordularının geçişi sırasında en ufak bir endişe hissetmez. Ordu, geçtiği yerde her şeyi peşin para ile satın alır; hanlarda geceleyen asker, parasını öder. Türk ordugâhına, kızlarına tecavüz edildiği için şikâyete gelen anneler görmek mümkün değildir. Malının asker tarafından yağma edildiğini, hoş olmayan herhangi bir muameleye muhatap olduğunu söyleyerek şikâyete gelen de yoktur. Zîrâ böyle şeyler olmaz. Bu anlayış, Türk ordusunu muzaffer kılmış ve devletini muntazam şekilde büyütmüştür. Biz Hristiyanların ordularında ise şarap, Türk ordusunda görülenlerin tamamen aksini husule getirir. Türkler bunu çok iyi bilmekte ve değerlendirmektedir.

(II. Murad ve Fatih Sultan Mehmed zamanında 22 yıl Türkler arasında esir yaşayan ve sonradan Almanya'ya dönerek hatıralarını bastıran Georg von Mühlenbach)
 
---> Osmanlı Devleti Tarihi Resim Arşivi

1235511_621575007874824_1553334263_n.jpg


1. Sünya Savaşı, Doğu Cephesinde 134. Alaya İhsan Buyrulan Sancağın Teslimine Müteakip Müslüman ve Hristiyanlar Birlikte Dua Ederlerken
 
---> Osmanlı Devleti Tarihi Resim Arşivi

1098476_620500584648933_1029125583_n.jpg


Osmanlı İstanbulu, Topkapı Sarayında Bayram Kutlaması
 
---> Osmanlı Devleti Tarihi Resim Arşivi

1233553_620494031316255_1349246334_n.jpg


İŞTE OSMANLI’NIN WIKILEAKS RAPORLARI !

Sefaretnamelerde Osmanlı elçilerinin neredeyse ortak özelliği, hiçbirinin hiçbir şekilde temsil ettikleri Osmanlı ve İslam’a halel getirecek bir tutum ve davranış sergilememeleri, gerektiğinde çar, şah veya krala karşı da kendi kural ve kaidelerini dikte ettirmeleridir. Buna dair de pek çok hadise kaydedilmiş sefaretnamelerde:

Fransa’ya gönderilen Yirmisekiz Mehmed Çelebi Fransa’ya dair gözlemlerini, büyük salgın hastalık ve bunun sebebi olan temizliğin olmayışını, kadınların her daim sokaklarda oluşunu, Osmanlılara karşı duyulan aşırı merakı not etmiş; kilim ve ayna fabrikalarından bahsetmiş, Fransızların, ülkedeki bütün kalelerin maketlerini yaparak sergilemelerini de enteresan bulmuş.

Bundan yaklaşık 85 sene sonra 1806’da Fransa’ya daimî Osmanlı elçisi olarak gönderilen Seyyid Abdurrahim Muhib Efendi’nin notları da Fransa’daki yeniliklere dair ipuçları içeriyordu. Polis teşkilatı, giyotin ve kapıcılık ile kötü yola sürüklenmiş kadınların sayısının çokluğundan bilgiler not almıştı.

İç karışıklıkların hüküm sürdüğü Acemistan, yani İran’a orta elçi sıfatıyla gönderilen Ahmet Dürri Efendi’nin amacı İran’ın iç durumu hakkında kapsamlı bir araştırma yapmaktı. Nitekim görevi tamamlayıp geri döndükten bir yıl sonra, 1722’de üç yıl sürecek bir sefer açılmıştı İran’a. İran Şahı onu meclisine çağırmış, Osmanlı hükümdarına dair bazı sualler sormuştu kendisine. Avlanıp avlanmadığını da merak etmişti. Bunun üzerine elçi, ‘Padişah’ın, halkın kalplerini avlamayı, bütün avlardan daha lezzetli ve latif olduğunu’ düşündüğünü aktarmıştı kendisine. İran’da, Nevruz Bayramı’nın ramazan ve kurban bayramlarından daha üstün tutulup ‘en büyük bayram’ olarak anıldığını ve Şah’ın ayrıca Osmanlı padişahından dua istediğini de notlarına eklemişti.

1722’de Rusya'ya gönderilen Nişli Mehmed Ağa, sefaretnamesinde, kendisine verilen Rus tercüman için ‘veled-i zina’ yazmaktan geri kalmamıştı. Tercümanın sık sık olmadık isteklerde bulunması, istenen vakitte gelmeyip heyeti bekletmesi, gidecekleri yerlere dolaştırarak götürmesi gibi davranışlar elçiyi çileden çıkarmıştı. Nişli Mehmed Ağa, kendilerine diplomatik oyun kuran Ruslara da gerekli cevapları verdiğini naklediyordu. Padişahın mektubunu Çar’a takdim etme aşamasında da bütün ikaz ve engellemelere rağmen Osmanlı elçisi, adap ve erkâna da riayet ederek padişahın name-i hümayununu çara vermek üzere salonda bulunan yüksek settin üzerine çıkmış ve oradan nameyi vermişti.

Rusya’ya gönderilen bir başka elçi olan ve 1740–42 yılları arasında görev yapan Mehmed Emni Paşa ise sefaretnamesinde Rusları sert dille eleştiren notlara yer vermişti. Paşa, yaşadıklarının etkisiyle olacak, Ruslar hakkında “yalancı ve hilekârdırlar” demekten de geri kalmaz. Paşa, geri dönmek için İstanbul’dan emir beklediği süre zarfında da vaktini günde beş vakit yüksek sesle ezan okuyarak ve cemaatle namaz kılarak geçirdiğini anlatır.

Kırım Serdarlığı payesiyle harbe memur kılınan Silahtar İbrahim Paşa’nın Defteremini Vekili olan Defterhane-i Amire kâtiplerinden Necati Efendi, Osmanlı-Rus Harbi boyunca Kırım’da kalmış ve Osmanlı’nın Kırım’ı kaybetmesinin sebebi olarak Kırım ve Nogay ahalisinin Osmanlı Devleti’ne karşı itaatten uzaklaşmasını göstermektedir. Tarih-i Kırım adlı çalışmasında Rusları ‘barışı bozan’ olarak nitelendirmiş, onlar ‘pislik yaratılışı gereği’ gibi ifadeler kullanmıştır. Rus sarayında maskeli baloya da katılan Necati Efendi, bunu yaygaracılık, komiklik ve Osmanlı’daki ifadesiyle ‘masharalık’ olarak ifadelendirmiştir.

1757’de Rusya’ya elçi gönderilen, görünürdeki vazifesi Sultan III. Mustafa’nın tahta çıkışını bildirmek, gizli vazifesi ise Osmanlı esirlerini bulmak olan Şehdi Osman Efendi de Ruslara karşı ‘dinime aykırı protokolü kabul etmem’ diyerek çıkıştığını ve kendilerine sığınan Müslüman esirlerin Ruslara iadesi karşılığında para teklif edilmesi üzerine de "dinimi dinara değişmem" sözünü kayıtlara geçirir. Şehdi Osman Efendi, bir keresinde de sarayda verilen davette namaz vakti çıkmak üzere iken namazı eda etmek için erken ayrılmak ister. Ancak namazlarını sarayda kılabilecekleri söylenir. Bunun üzerine namazlarını cemaatle eda ederken, aynen Yirmisekiz Mehmet Çelebi’ye Fransa sarayında yaptıkları gibi bütün herkes onları kapılardan ve pencerelerden seyre dalar.
 
---> Osmanlı Devleti Tarihi Resim Arşivi

1186261_620227451342913_896874117_n.jpg


Devlet-i Âliyye-i Osmaniye "Hassa-ı Ertuğrul Süvari Alayı"
 
---> Osmanlı Devleti Tarihi Resim Arşivi

1236557_620097948022530_1094987405_n.jpg


Bir Osmanlı Posta Kartı
"Mısır Halkının Hilafete Bağlılığı ve Duası"
 
---> Osmanlı Devleti Tarihi Resim Arşivi

1170782_620091721356486_302296441_n.jpg


Osmanlı Çanakkale'sinde Bir Mevlevi Tekkesi
 
takipçi satın al
Uwell Elektronik Sigara
instagram takipçi hilesi
takipçi satın al
tiktok takipçi hilesi
Geri
Üst