Ona ruhumun yaralı olduğunu söyleyin...

Darq_FaCe

Kayıtlı Üye
Ona ruhumun yaralı olduğunu söyleyin... Nasıl yaralı olmasın ki. Doğrularından
vazgeçmemiş olması yine kapının önüne konmasını gerektirmişti. Dünya mı
garipti kendisi mi hiç bilemeyecekti. Tıkanıyordu hayat gelip kalbinde. Soldan
soldan vuruyorlardı yine. Anlatamıyordu kimselere ne istediğini. Nasıl
istediğini. Sanırım hiç anlatamayacaktı da. Belki anlatabilirdi de anlayan
çıkmayacaktı…

Ona ruhumun yaralı olduğunu söyleyin... Nispet yapar gibi gidişin bir de
dönüşü vardı elbet. Bulduğu gibi kaybetmek dedikleri şeyi iliklerine kadar
yaşamıştı yine. Acıdı da acıdı yüreği. Bilirdi ihanetin acısını. Bilirdi bilmesine
de her defasında ilk defa gibi acıyordu yüreği işte. Kendisine bile şikayet
etmedi kalbini. Sustu sadece susması gerekenler gibi…

Ona ruhumun yaralı olduğunu söyleyin... Ne de çabuk tüketivermişti aşkı
sevdayı hiç anlayamadı. “Başka türlü mü seviyorum ben” diye geçirdi içinden.
Normalleri de karışır olmuştu her şey gibi son zamanlarda. Gerçi anlam
yüklemeyi bırakmıştı insanların davranışlarına. Kimisi çok garip, kimisi
anlamsız, kimisi de çok çocukça gelirdi ona. Bunu hangi kefeye koyacağını ise
hiç bilemedi…

Ona ruhumun yaralı olduğunu söyleyin... Dar zamanlarda yaşamak denilen
böyle bir şeydi. İnsan sabırsızdı, bir de nankör. Bekleyemiyordu. Kalp
hızında yaşamak istiyordu kalbinden geçenleri. Tik tak seslerinden ritim
tutmaya zamanı yoktu. Melodi duyulmadan gürültüde kayboluyordu tik taklar.
Oysa kendisi aşkın melodisine hasretti, belki cıvıl cıvıl sesine…Bütün bütün
sustu ama kulakları o melodiyi yine de duyamadı…

Ona ruhumun yaralı olduğunu söyleyin... Ama hiç kızmadığımı da. Belki çokça
kırıldığımı da. Gitmesi gerektiği için gittiğine inandırmak zorunda kalışı
kendini daha da yaralıyordu. “Gitmeyebilirdi de” deyiveriyordu içinde
saklanan çocuk. Biz onunla içimizdeki çocuklarla yola çıkmıştık oysa. Sahi
hani atlıkarıncaya binecektik… Söylesene biner miyiz bir gün yine…

Ona ruhumun yaralı olduğunu söyleyin... Bıraktığı gibi burada olduğumu bir
de. Tek damla eksilmediğini geride bıraktıklarından. Sadece gözyaşlarıyla
yeşerttiği umuttan bahsedin biraz da. Sonra sıkı sıkı Rabbimin tuttuğu
kalbimden. Dönüp dönüp kendisine dua ettirişinden. Söz verdiği halde hala o
huzura gidemeyişinden. Onun yerine kendisinin gittiğinden bahsedin bolca.

Ona ruhumun yaralı olduğunu söyleyin... Bir de “her şeyde bir hayrın
olduğunu.” O anlar beni, bilir söylediklerimi en çok da söyleyemediklerimi.
Söyleyin ona ki bazı şeyler ille de yaşanılarak öğrenilir hayatta. Vicdan
derinden bir sızladı mı aklın mutlaka geleceğini başa. O başa gelene kadar
bazen dibe vurmak gerektiğini de söyleyin. Dibe vurduğunda da uzatılan eli
tutması gerektiğini de. Söylenmeden, sızlanmadan, mazeret üretmeden
tutması gerektiğini sıkı sıkı söyleyin ama. O ele değil de elin gerçek sahibini
görmesi gerektiğini de iyice tembih edin olur mu?

Ona ruhumun yaralı olduğunu söyleyin… İsterse açtığı yaraları bir bir
sarabileceğini de hatırlatın ona. O unutur bunları bu aralar aklı bir karış
havada. Yaptığı her şeye rağmen geride kocaman bir yüreğin biraz da yaralı
bir ruhun onu beklediğini de söyleyin emi. Siz söyleyin mutlaka o bilir beni,
niyetimi, özlemimi, sevgimi…Canımdan öte can olduğunu… Siz söyleyin yine de
ona bülbülün kanının aktığı yerden gülün rengini bulduğunu… ve adının da
sadece “aşk” olduğunu…
 
takipçi satın al
instagram takipçi hilesi
takipçi satın al
tiktok takipçi hilesi
vozol
antalya havalimanı transfer
Geri
Üst