Neyzen Tevfik Kimdir ?

HaDeS

Kayıtlı Üye
Tevfik Kolaylı (24 Mart 1879- Bodrum, Muğla - 28 Ocak 1953; İstanbul), ya da yaygın bilinen adıyla Neyzen Tevfik, taşlamalarıyla tanınan Türk neyzen ve şairdir. Taşlama kitaplarının yanı sıra, çeşitli taksimler ve saz semailerinin bestecisi olarak da bilinir.

Osmanlı döneminde, istibdata karşı, Cumhuriyet yıllarında ise devrimlere karşı gelenlere karşı hicvini kullanmış; haksızlığa, yolsuzluğa ve yozlaşmışlığa karşı şiirler yazmıştır. Birçok defa tutuklanmış, ama kısa sürelerde serbest bırakılmıştır.




Hangisini içer

Yesilayci bir profesör, "içkinin zararlari" konulu bir konferans veriyormus.Konusmasinin bir yerinde dinleyicilere sormus:
" iki kovadan birine raki digerine su doldurup bunlari bir esegin önüne koysak, esek hangisinden içer acaba " Dinleyiciler hep bir agizdan " Suyu " demisler. " Neden suyu içer" demis profesör, Neyzen hemen atilmis " Esekliginden "

raki, sarap iciyorsam sana ne
yoksa sana bir zararim, icerim
ikimiz de gelsek kildan kopruye,
ben durustsem sarhosken de gecerim
 
Son düzenleme:
fikret-mualla-neyzen-tevfik12-170x300.jpg

Ondokuzundayken, 1898′de, babası medrese öğrenimi için, İstanbul’a gönderir onu. Fethiye Medresesi’ne yerleştirir. Ama Neyzen Tevfik, zamanını daha çok Galata ve Yenikapı mevlevihanelerinde geçirir. Bu arada Mehmet Akif Ersoy’la tanışır. Akif, dönemin seçkin müzisyen ve edebiyatçıları ile tanışmasını sağlar. 1901 yılında, medrese giyimi olan cüppe ve şalvar yerine Akif’in verdiği setre pantolonu giymesi, akşamları medrese dışında kalması ileri-geri konuşmalara yol açınca, Fethiye Medresesi’nden ayrılır. Önce Fatih’teki Şekerci Hanı’na, sonra da Çukurçeşme’deki Ali Bey Hanı’na yerleşir. Bu arada babasını tanıyan ve daha sonra Şeyhülislam da olan Musa Kazım Efendi onu kendi derslerine kabul eder.
Onun sayesinde Neyzen Tevfik, Ahmet Mithat Efendi, Muallim Naci, Şair Şeyh Vasfi gibi edebiyatçılarla tanışır. Mehmet Akif’le dostluğu sürmektedir. Neyzen, Akif’e ney öğretir; Akif ise Neyzen’e Arapça, Farsça ve Fransızca.
Dost çevresi içinde artık İbnülemin Mahmut Kemal, Tevfik Fikret, Uşakizade Halit Ziya, Ahmet Rasim, Tanburi Cemil, hacı Arif Bey, Yunus Nadi de vardır.
Yapıtlar (başlıca):
Şiir Kitabı: Hiç, 191;
Azab-ı Mukaddes, 1949.
Beste: Nihavent Saz Semaisi;
Şehnazbuselik Saz Semaisi;
Taksimler, taş plak

Nihavend Saz Semaisi
nihavend-neyzen_tevfik1-217x300.gif


neyzen-foto-22.jpg


Neyzen-Foto-11.jpg

neyzen-foto61.jpg


TRT NEYZEN SES KAYDI


Kime sordumsa seni, doğru cevap vermediler;
Kimi hırsız, kimi alçak, kimi deyyus! dediler…
Künyeni almak için, partiye ettim telefon,
“Bizdeki kayda göre, şimdi o meb’us!” dediler…

Neyzen Teyfik Fıkralar:


İkinci Meşrutiyet döneminde nazırlığa getirilen bir zat,çok geçmeden yeğeninin vali olarak atanmasını sağlar. Karsılaştıklarında, Neyzen:
— Maşallah, kardeşinizin oğlu tıpkı fasulyeye benziyor.
— Genç yasta vali oldu, neden fasulyeye benzesin?
— İşte bende onun için benzetiyorum ya. Fasulye de sırığa sarılarak büyür.

Şiirleri:

KOŞMA
Hicrân kucağında tuttuğun sırdaş,
Çağlamış, bulanmış, durulmuş olsun,
Sözüne, sazına güven de yanaş,
Kulağı ezelden burulmuş olsun.
Boş kafa gezdiren seyyahlar gibi
Keşkülünün delik çıkmasın dibi,
Ârifden anlasın seçsin garibi,
Hakiykat yolunda yorulmuş olsun.
Taban tepmiş olan hak kervânında,
Dostunu konutlar tatlı canında,
Koçlar gibi duran pir meydanında,
Aslanlar yurdunda kurulmuş olsun.
Gel dese de bakmanakas aşına,
Bir fırsat arar da kakar başına,
Dostun namerd dehrin mihek taşına,
Felâket pazarında vurulmuş olsun.
Duysun aşkın elindeki rebâbı,
Okunsun, alnında çille kitabı,
Neyzen gibi günahının hesabı,
Mezara girmeden sorulmuş olsun.
Çemberlitaş, 1908
**********************

EŞŞOLU
Ne için boş durursun
Çalış eşşolu, eşşolu
Yiyecek yok mu dedin ha
Alış eşşolu, eşşolu
Anırıp durma çemende
Ara bul ilim ile fende
Olma bir …. sen de
Karış eşşolu, eşşolu
Uyuyan menzili bulmaz
O balın gülleri solmaz
Topal eşşekle olmaz
Yarış eşşolu, eşşolu
Bırakıp kîl ile kâli
Unutup ol emr-i muhali
Sana dargın ise vali
Barış eşşolu, eşşolu.
******************

NEYZEN’İN ŞARKILARINDAN
Derdinle gönül derdime dert katarak her gün
Neşe ile avundum da gönül gülmedi bir gün
Çılgın geçecek sandığım hep günlerim ölgün
Yadınla harap, dert ile ortak gönül her gün
Deli gönlümü sana verdiğim akşam
Kanmadan zevkine geçti de akşam
Şimdi viran kalan o bahçelerde
Derdi verir gönlüme, derdin her akşam
Gitti gelmez gönül virane kaldı
Ne sabr u mecal var, ne takat kaldı
Yadınla teselli bahane kaldı
Gitti gelmez, gönül virane kaldı.

*******************************

NOKTA
Şu yola kırk senedir attım adım,
Daha hâlâ beni ben anlamadım.
Aklımın erdiği bir şey varsa,
Fikrim eb’ad-ı hayâli yarsa
Cezr-ü medlerle, ebedle ezele
Varmış olsam o reh-i lem-yezele.
Bana rehber olacak şû’le, adem,
Ademin şû’lesi hiçî der isem
Bunca varlık ki benim meşhûdum
Nur-ı aşkınla bütün mescûdum.
Ve ademden edişim acze rücû,
Saçıyor pîşîme milyarla tulû.
Her tulû’un şeb-i bîdârından,
Şu fezâüâ-yı hafâ-bârından.
Yağıyor bunca serâir güneşi.
Yakıyor aczimi hayret ateşi.
Aczimin de buna âciz kalışı,
Der demez meselenin geldi başı;
Halleder noktayı aklen, hissen,
Bunu tekrar okuyup dikkat eden.
Tıp Fakültesi Hastahanesi-Haydarpaşa,1337
************************************

HAYATIMDA
Ne başım var, ne kıçım var, be felek
Tıpkı …. çevirdin beni!
Kurtulamadım gitti anha minhâdan,
Şu son siyâsete çevirdin beni.
Sağlıkta minhetle hasr-ü neşroldum,
Ölen umudlara teneşir oldum,
Mezar taşları ile dertleşir oldum,
Âyân’ da hey’ete çevirdin beni!
Mezhebimde haham, papaz, hocalar,
Orsa pupa, yalpalayıp bocalar,
Her gören bir âletimi kurcalar,
Pirsiz bir san’ata çevirdin beni!
Aşkın perisine attım sazdan ok,
Ta kalbime düştü, yalvardı pek çok,
Benden başka yarasını saran yok.
Sevdâlı gurbete çevirdin beni.
Şahikâ mı hiç bir bulut yürümez?
Kalemim de her nükteyi sürümez,
Hürmet eder herkes, lâkin el sürmez,
Kâ’be’den sirkate çevirdin beni!
Kimim, neyim? Yok sırrımı bir bilen,
İster yaşa, ister öl, ister dilen.
Avrat pazarında yanlış işliyen.
Akrepsiz saate çevirdin beni!
Züğürtlükten her tarafım kanadı,
İflâs etti …. im, dibe kaynadı.
Başım başka kıçım başka oynadı,
Ta.aksız şehvete çevirdin beni.
Ne tutan var, ne çatan, ne kaışan,
O meyhâne bu kerhâne Pötişan,
Erenlerin kapısında dolaşan,
Neyzen adlı ite çevirdin beni!
Tıp Fakültesi Hastahanesi 1337

********************************

GEÇERİM
Geçen gençlik günlerine yanmıyan
Yok gibidir, bense bakar geçerim.
Yoku vara, varı hiçe gömerek
Her solukta bir gam yakar geçerim.
Durulmadı gitti belirsiz başım,
Kardaşımdan başka herkes kardaşım.
Kader, zaman, kader, hicrân yoldaşım,
Dertli ırmak oldum, akar geçerim.
Devrin siyâseti pek saçma sapan,
Pişirdiği pazarlıklar çok yavan,
Matbu’atın ocağında kaynayan
Kazanlara bir kulp takar geçerim.
Araştırdım hakiykat notlarında,
Yok bir ma’na dehrin vur tutlarında,
Şi’rimdeki duygu bulutlarında
Bir şimşeğim, hicrân çakar geçerim.
Göz kapamam hiç bir Tûr’un nûruna,
Perde açtım İsrâfil’in sûruna,
Kalbimdeki yanan aşkın uğruna
Cehennemi yakar yıkar geçerim.
Anladın mı beni yakan o piri ?
Neyle meyle bak ne yaptı fakîri
Ebedleri kucaklıyan esiri
Ma’na gibi deler, çıkar geçerim.
Bulamazsın cevherimi bir kânda,
Gömülüyüm bir mukaddes nihânda,
Gönlümdeki ışığımla bir anda
Yüz bin Leylâ sever bıkar geçerim.
Neyzen gibi serserinin fakîyr’in
Mihrâbıyım içindeki zamîrin,
Men-Rabbüke diyen Münkir, Nekir’in
Defterini dürer, tıkar geçerim.
Tıp Fakültesi Hastahanesi 1337
********************************

YOBAZ
Bir güneş görmesi kaabil değil erbâb-ı dile,
Kaplamış sis gibi etrafı gürûh-ı hazele;
…. ümmet denilen şu haşere
…. dır bence huzûr-i beşere.
Cennet’i fasl-ı taharet iledir isbatı,
Sanki yutmuş gibidir mebhas-ı kazuratı,
Yakışır şekline timsâl-i fezayih dense,
Bir yıkık eski kenef künküne benzer ense.
Koku aldıkça koşar hırs ile mevtâ peşine,
Benzemiştir yüzü sırtlan derisinden meşine.
Sû-i hazım olsa gerek bilmediği varsa onun,
Midesi iskele sanki odun oğlu odunun !
Ankara 1923

***********************************

GÖNLÜMÜN MEYHÂNESİNDEN HİTAP !
Dinleyen her zerreye bin bir hitâbım var benim,
Kâinât isminde hiçden bir kitâbım var benim!
Ya hitâbımdan okursun, yâ kitabımdan beni,
Yazdığım efsânede on altı bâbım var benim!
Hey’etimde müttefik mağrıbla maşrık, veçhe yok;
Gayr-i mer’î zerrede bin âftâbım var benim!
Hüsn-i mutlak bir yudumda kendini gayb eyledi,
Gönlümün humhanesinde böyle nâbım var benim!
Varlığımdan intihâsızlık terennüm eyliyen
Bezm-i hiçide adem adlı rebâbım var benim!
Neşvemiz bî-ibtidadır işvemiz bî-intihâ,
Böyle bir sâkiye candan intisâbım var benim!
Meyve-i memnua’dan çekmiş bizim pîr-i mugân,
Neyzen’im, gönlümde bin bir küp şarâbım var benim!
1944 İstanbul

******************************************

BİLİR
Hakikat çıkması şu ***** dünya,
Bu çok kısa yoldan dönenler bilir;
Bu yolun sırrıdır fırsatlar, sevda,
Tutuşup parlayıp sönenler bilir.
Aldana aldana gevredi dinim;
Kalmadı düşmana, feleğe kinim;
Doğruyu söylersem çarpar yeminim;
Bu cengi, pusuya sinenler bilir.
Durma sor halini, hastanın, sağın;
Tabii solacak gülleri bağın;
Hayatın içini, kara toprağın
Üstünden altına inenler bilir.
Geniştir, ölçülmez hayalin çölü;
Karşımda her diri söylenen ölü;
Çok güçtür geçmesi bu sakar gölü;
Dümensiz gemiye binenler bilir.


Neyzen Tevfik - Geçer (Kendi Sesi İle)



Neyzen Tevfik Ferahnak Taksim



Neyzen Tevfik - Suzinak Taksim

 
Moderatör tarafında düzenlendi:
---> Neyzen Tevfik Hakkında Her Şey Kimdir Şiirleri Sözleri

Baba adamdır, bazı kesim hiç sevmez ama. .
Teşekkürler.
 
---> Neyzen Tevfik

Neyzen Tevfik siirleri harikadır :) gercekleri carpıtmadan yansıtabilen biriymiş
 
---> Neyzen Tevfik Hakkında Her Şey Kimdir Şiirleri Sözleri

Çok Şükür

Deli gönül, neyi özler durursun?

Acınacak dostun, cananın mı var?

Dünya yansa yorganım yok içinde,

Harap olmuş evin, dükkanın mı var?



Hatır, gönül bulamazsın birinde.

Dama dedi dişisinde erinde,

Vatan dedikleri yangın yerinde,

İnsanlığa hala imanın mı var?



Nene yetmez senin şu kuru kaval

Pir aşkına sıkıldıkça durma, çal.

Malta'daki kurnazlardan ibret al

Paran mı var, bağın, bostanın mı var?



Sana giren, çıkan nedir be dürzü?

Be Allah'ın numunelik ****ü

Ben mi yuttum on dört bin okka düzü,

Bekri Mustafa'dan fermanın mı var?



Ne uymazsın zamaneye be domuz?

Kırk senedir ne verdin omuz.

Nazır olmuş desem sana istakoz,

Reddedecek kılıç, kalkanın mı var?



Çünkü neden? Dalyanın yok, ağın yok,

Bir tek hamsi kızartacak yağın yok.

Ocağın yok, dalın yok, buğdayın yok,

Yoksa Gökalp gibi Turan'ın mı var?



Uyanmadın gitti, dalgın uykudan,

Sana ne be alemdeki kaygudan?

Dem vurursun siyasetten duygudan,

Beynelmilel bir imtihanın mı var?



Feylesof'um dedi herif, pap çıktı,

Nazır oldu, saman sattı sap çıktı.

Reçete şurup yazdı, hap çıktı,

Yutmayacak yoksa, ayanın mı var?



İspermeçet zade*, Kirpi*, Pehlivan*

Yanaşması, o bayraklı Kahraman

Sadrazamlar içinde en düztaban*

İmzacılar* başı Mervan'ın* mı var?



Çal nayını, ferahnakte ver karar

,...n nazır .....ların müsteşar.

Kumda oyna çöp batmasın aşikar

Düşünecek senin zamanın mı var?



Kendi cihanında bak sen keyfine,

Kulak asma halkın hayfa-hayfine.

Tamburuna, kemanına, define

Sen de katıl, neyde noksanın mı var?



Şu kırk yıldır senin daran alındı.

Suratına yüz bin kara çalındı.

Nasıl olsa şu bokluğa dalındı

Neyzen'den de büyük isyanın mı var?



Neyzen TEVFİK – Tıp Fakültesi Hastanesi, Haydarpaşa, 9 Ocak 1921
 
---> Neyzen Tevfik Hakkında Her Şey Kimdir Şiirleri Sözleri

Geçer

Izdırabın sonu yok sanma, bu alem de geçer,
Ömr-i fani gibidir; gün de geçer, dem de geçer,
Ram karar eyliyemez hande-i hurrem de geçer,
Devr-i şadi de geçer, gussa-i matem de geçer,
Gece gündüz yok olur an-ı dem adem de geçer.

Bu tecelli-i hayat aşk ile büktü belimi,
Çağlıyan göz yaşı mı, yoksa ki hicran seli mi?
İnleyen saz-ı kazanın acaba bam teli mi ?
Çevrilir dest-i kaderle bu şu'unun filimi,
Ney susar, mey dökülür, gulgule-i Cem de geçer.

İbret aldın okudunsa şu yaman dünyadan,
Nefsini kurtara gör masyad-ı mafihadan,
Niyyet-i hilkatı bu aşk-ı cihan aradan,
Önü yokdan, sonu yokdan bu kuru da'vadadan,
Utanır gayret-i gufranla cehennem de geçer.

Ne şeriat, ne tariykat, ne hakiykat, ne türe,
Süremez hükmünü bunlar yaşadıkça bu küre,
Cahilin korku kokan defterini Tanrı düre!
Ma'rifet mahkemesinde verilen hükme göre,
Cennet iflas eder, efsane-i Adem de geçer.

Serseri Neyzen'in aşkınla kulak ver sözüne,
Girmemiştir bu avalim, bu bedyi' gözüne.
Cehlinin kudreti baktırmadı kendi özüne .
Pir olur sakiy-i gül çehre bakılmaz yüzüne,
Hak olur pir-i mungan, sohbet-i hemdem de geçer


Sözlük :
Ram : Boyun eğen,itaat eden
Hande-i hurrem : Şen gülüşler
Devr-i şadi : Memnunluk, sevinçlilik devri
Gussa-i matem : Matemin kederi
An-ı dem adem : İnsanın soluk alma anı
Tecelli-i hayat : Hayatın talihi ( veya cilvesi)
Saz-ı kaza : Mealen : kaderin sazı
Dest-i kader : Kaderin eliyle (yardımıyla)
Şu'un : Olaylar ( "olup biten " )
Gulgule-i Cem : "Cem" özel isim olarak yazıldığından Hz. Sülayman'ın lakabı olarak alınır (Aynı zamanda Büyük İskender'in de lakabıdır) ve çeviri "Hz. Süleyman'ın sesi" olarak yapılabilir.
Niyyet-i hilkat : Yaradılışın amacı
Aşk-ı cihan : Dünya aşkı
Ara : Mıntıka bölge
Gayret-i gufran : Affetme, merhamet etme niyeti
Türe : Hak hukuk adalet
Efsane-i Adem : Hz. Adem efsanesi
Avalim : Dünyalar
Bedyi' :Güzellikler
Cehlinin : Cehaletinin
Pir olmak : Yaşlanmak,ihtiyar olmak
Sakiy-i gül çehre : Gül sunan çehre(yüz).
Hak : Toprak
Pir-i mugan : Meyhaneci
Sohbet-i hemdem : Canciğer arkadaş sohbeti(Muhabbeti)

İstanbul - 1943
Neyzen Tevfik
 
---> Neyzen Tevfik

...kimi dertten icer,
kimi neseden,
ben siseden icerim siseden....

(neyzen)
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol
Geri
Üst