Narino

---> Narino

"Gelecektir parka yalnızlığı duyan" Edip Cansever

Bir kasım öğleden sonrası, yağmurun ardından parıldayan çıplak ağaç dalları gibi göğe uzanmış kirpikleriyle bana bakıyor. Rengini belki kendisinin bile unuttuğu gözlerini, titreyen ellerinin peşine takıp,*saçımı okşuyor. "Kızıma benziyorsun" Birinin kızına benzemek nasıl bir duygu bilmiyorum. En son ben küçükken bir kadın, torununa benzetmişti beni; sarılıp öpmüştü. "Torunun nerede ki?" diye sormuştum da, "uzakta" demişti. Şimdi ona soramıyorum ama kızının nerede olduğunu. Korkuyorum. Hayat bazı soruları sormanın ne kadar tehlikeli olabileceğini öğretiyor insana çünkü. O yüzden kızına benziyorum o anda. Hatta kim bilir, kızı bile oluyorum belki.
Kalkıp yanına oturuyorum bir zaman sonra. Elim ellerinin arasında ama dilimde söz yok. Yüzümdeyse başka anlamlara gelmemesine dua ettiğim bir gülümseme. "Ben de anneanneme benzetsem mi onu?" diye düşünüyorum. Birini*sevdiğin birine benzetmek güzel de, ya ölmüş bir sevdiğine benzetmek? Oysa anneannem hep güzeldir. Dal gibi incecik,*nasırlı ellerini birbirine sürtüşündeki melodiyi de duymasan hani, gencecik.*Yaramazlık yaptığımda peşimden gülerek koşacak kadar da genç üstelik. Ama*tedirginim işte yine de. Tedirgin olduğum zamanlarda hep yaptığım gibi başka şeylerden konuşuyorum*yine.
"Evli misin?" diye soruyor birden, ben havadan sudan bahsederken. Şu hayatta en hazırlıklı olduğum sorulardan biri bu artık. "Hayır" diyorum gülerek, "değilim" Bir şey anlatacak*belli ki ama vazgeçiyor. Başını sallıyor uzakta oynayan çocuklara bakarak. "Ben artık gideyim" diyorum, bir süre onun bu sallanışını izledikten sonra. "Güle güle kızım" diyor ellerini ellerime sararak. Birkaç gün sonra yine görüyorum onu, aynı bankta. Hava yine üşüdü üşüyecek diye meraklanılacak bir kıvamda. O görmüyor beni. Ellerindeyse yine, hiç varolmayan kızına benzettiği başka bir kadının elleri.
 
---> Narino

Belki bir gün biri beni tüm bu lanet fikirsizliğimle, tüm kararsızlığımla birlikte sever. Belki kendi kararlarının yanında benim yerime karar vermek de hoşuna gider.

Sonra sırf sevdiği için belki, bileğimden öper, sonra avuçlarımdan. Sadece sevgiden.

Belki hak ederim.
 
---> Narino

Akarsam parmaklarından, kokunu yudumlarsam, sesinle uyanırsam
Belki dersin "nasılsın?"
"İyiyim" bilirsin; hatrımı sorarsan yeter..
 
---> Narino

Annemin hastalığını öğrendiğimde 22 yaşındaydım. Şimdi düşününce şu 5 sene o kadar çabuk geçmiş, o kadar çabuk yaşanmış ama acısıyla yaşanmış ki.. O gün büyüdüm. O gün gerçekten acının nasıl bir şey olduğunu anladım. Hayatımda böyle bir şey yaşanmamış olsaydı ya da ben bu hale düşecek kadar kendimi psikolojik olarak salmasaydım her şey farklı olurdu. Sadece kendi adıma konuşmuyorum; ablam, babam, anneannem ama en önemlisi annem yoruldu artık. Bıktık. Öpeyim de geçsin, nane limon kaynatayım da geçsin gibi bir şey değil bu hastalık. Kanser. Başına gelmeyen insanın asla ne denli korkunç bir hastalık olduğunu anlayamayacağı, başına gelenin ise en önce kendi hayatı olmak üzere yakınlarının da hayatını alt üst eden bir canavar. Katil. Benim ve ablamın gençliğinin katili, babamın mutlu günlerinin, anneannemin rahat olması gereken her saniyesinin, annemin hayatının katili! Daha nasıl anlatırım bilmiyorum. İçimden geçen tüm düşünceler dışa vuramadan donup kalıyor. Ağlayamıyorum, defalarca denememe rağmen bu hissi içimden koparıp atamıyorum. Annemin böylesine acı çekmesine
dayanamıyorum artık. O kadar üzgün, o kadar öfkeli ve o kadar bıkkınım ki.. Yine yazamadım, yine istediğim gibi olmadı hiçbir
cümle. Çünkü inan yetmiyor hiçbiri aklımdan geçen bir kelimenin anlatmak istediklerine. Her gün gördüğüm o çirkin yüzlere gülümsemekten, insanlara derdimi anlatmaya çalışmaktan tiksindim. Herkes düşman, herkes düşman bana! Nefret ediyorum, herkesten herkesten her şeyden! Konuşmaktan, dinlemekten, yemek yemekten, giyinmekten, internetten, müziklerden, çevremden, evimden sıkıldım. Bazen içim dışıma çıkana kadar ağlamak, önüme gelen her şeyi yakıp yıkmak istiyorum.
Bu sene her şey tahmin ettiğim gibi ya da tahmin ettiğim için her şey böyle.
Bu sene adeta tatsız tuzsuz bir domates.


15.12.2013

03.01.2014(annemi kaybettim)
 
---> Narino

03.01.2014(annemi kaybettim)


merhaba.

Kayıplar çok korkunç.
Ne olursa olsun,
Telafisi imkansız.

Bizimde bir kaybımız var.
**/**/****. Kardeşim.
Akciğer kanseri.

Ama ;
Bizim sıkıntımız biraz farklı.(belkide aynı)
Yaradan verdiği canı alır.
Bunda sorun yok.

Amma birtakım beyaz önlük giymiş kasaplar,
Can alamaz.
Ama aldılar.

Ve her sahipsiz olanın ,
Bir sahibi olduğunu öğrenecekler.

Beyaz önlük giymekle,
Allah olunamayacağını da öğrenecekler.

Hem başkaları da öğrenecek.
Hem de hukuken.

Hiçbir şeye kızmam.

Sadece benim insanıma,
Kıyana,
Bayrağıma,
Ülkeme dil uzatana,
Hariç.


****************************
Maalesef bunlar duymak dahi istemediğimiz şeyler.
Ama k... devam ediyor.

Sizin yazılarınızı çok içten ve samimi buldum.
Çok beğendim.

Biraz daha kısa prağraflar şeklinde,
Hatta hocanızın dediği gibi değil de,
Özellikle Şiir gibi yazmanızı öneriyorum.

Burada amaç insanların okumasıdır.
İnsanlar okumuyorsa,
Ne kadar edebi olursa olsun,
5 kuruş etmiyor maalesef.

Tek bir insana ,
Bir kelime dahi fayda sağlayacaksa,
Ben bir ömür yazarım.
Siz de yazın.

Yazılarınızın içinin boş olmadığını görüyorum.
Bir hedef belirleyin,
Ve yazın.

Ne olursa olsun,
Hiç korkmadan,
Dosdoğru yazın.

Kimseye kuyruk olmadan,
Kimseye yalvarmadan,
Kimseye secde etmeden,
Sadece doğru yazın.

Sadece;
Yazmanız gerektiği için ,
Yaradan'a bu yeteneğiniz için,
Müteşekkir olduğunuzu göstermek için yazın.

İyi niyetle ,
Rahmani düşüncelerle,
Sadece gerçeği,
Doğruları ve Hakikatı yazın.

Her türde yazabilirsiniz.
Ama bazı türlerde,
Zıplama yaparsınız.

Her konuda yardıma hazırım.
Herkes için olduğu gibi.

Ama ,
Asıl da,
Dilek isminde
Gönlü güzel,
Kendi güzel
Rahmani bir arkadaşımız olduğunuz için çok memnunum.

Güzel işler çıkaracağınızdan adım gibi eminim.

Yaradan,
Sizin gibi güzel gönüllü arkadaşlarımızı çoğaltsın.

Ülkemizin güzel düşünüp,
Güzel yapan insanlara çok ihtiyacı var.

Yaradan gönlünüze göre,
Hayırlısını, değerlisini, güzelini.
Versin.
Amin.

Saygılar.:hi:


 
---> Narino

[MENTION=156636]mavikalem34[/MENTION] öncelikle iyi dilekleriniz icin minnettarim ve teşekkür ederim.yazılarım konusunda dediklerinizi dikkate alacağımdan emin olabilirsiniz ve yardıma ihtiyac duyduğumda ilk müracat edeceğim kızışınız.

Beyaz önlük giyen kisiler icin ise zaten herseyi söylenirsiniz bu dünya sadece burada değil bunu kimse unutmamalı

Sagolun okuyan gözleriniz yazan parmaklarınız dert görmesin.
 
---> Narino

Annemin hastalığını öğrendiğimde 22 yaşındaydım. Şimdi düşününce şu 5 sene o kadar çabuk geçmiş, o kadar çabuk yaşanmış ama acısıyla yaşanmış ki.. O gün büyüdüm. O gün gerçekten acının nasıl bir şey olduğunu anladım. Hayatımda böyle bir şey yaşanmamış olsaydı ya da ben bu hale düşecek kadar kendimi psikolojik olarak salmasaydım her şey farklı olurdu. Sadece kendi adıma konuşmuyorum; ablam, babam, anneannem ama en önemlisi annem yoruldu artık. Bıktık. Öpeyim de geçsin, nane limon kaynatayım da geçsin gibi bir şey değil bu hastalık. Kanser. Başına gelmeyen insanın asla ne denli korkunç bir hastalık olduğunu anlayamayacağı, başına gelenin ise en önce kendi hayatı olmak üzere yakınlarının da hayatını alt üst eden bir canavar. Katil. Benim ve ablamın gençliğinin katili, babamın mutlu günlerinin, anneannemin rahat olması gereken her saniyesinin, annemin hayatının katili! Daha nasıl anlatırım bilmiyorum. İçimden geçen tüm düşünceler dışa vuramadan donup kalıyor. Ağlayamıyorum, defalarca denememe rağmen bu hissi içimden koparıp atamıyorum. Annemin böylesine acı çekmesine
dayanamıyorum artık. O kadar üzgün, o kadar öfkeli ve o kadar bıkkınım ki.. Yine yazamadım, yine istediğim gibi olmadı hiçbir
cümle. Çünkü inan yetmiyor hiçbiri aklımdan geçen bir kelimenin anlatmak istediklerine. Her gün gördüğüm o çirkin yüzlere gülümsemekten, insanlara derdimi anlatmaya çalışmaktan tiksindim. Herkes düşman, herkes düşman bana! Nefret ediyorum, herkesten herkesten her şeyden! Konuşmaktan, dinlemekten, yemek yemekten, giyinmekten, internetten, müziklerden, çevremden, evimden sıkıldım. Bazen içim dışıma çıkana kadar ağlamak, önüme gelen her şeyi yakıp yıkmak istiyorum.
Bu sene her şey tahmin ettiğim gibi ya da tahmin ettiğim için her şey böyle.
Bu sene adeta tatsız tuzsuz bir domates.


15.12.2013

03.01.2014(annemi kaybettim)

[MENTION=166673]Narino[/MENTION] m canım benim sevgili annanin mekanı cennet olsun.. Sen annenin kızısın .. ne dersem diyim asla teselli vermez bilirim. Fakat bilki acısıyla tatlısıyla sayafandayım bir tanem
 
---> Narino

[MENTION=166648]Azra Hane[/MENTION] sagol tatlım acının tarifler olcusude asla olmazmış anladım bunu yanımda sizler gibi dostlar oldukça annem huzurludur
 
---> Narino

"İnsanlar ne istediklerini bildiklerini düşünürler.*Ama ne istemediklerini tecrübe ve deneyim sayesinde anlarlar.
Ayrılık bu nedenle, en esaslı değişimlerin başlangıç noktasıdır."

Ayrılık gariptir;
yüzü ona benzeyen insanlar,
ismini taşıyan tabelalar,
pencerelerden yağmur damlası gibi akan kelimeler görürsünüz.

Artık sorulamayan, anlaşılamayan ve cevaplanamayan cümlelerle başbaşasınızdır.
Ayrılık, en çok bu nedenle sarsar insanı.
Bir şey sıkar boğazınızı,
yutkunamazsınız!

Ayrılık gariptir.
İzlerin bir kısmını silmeye çabalarken onu hatırlatmayacak yeni suratlar,**iyiyim maskeleri edinirsiniz.
Kendisine koyduğu kuralların altında ezilen, her insan gibi bakar gözleriniz.
Gözkapaklarınız düşük,
Bakışlarınız uzak!

Bir yanınız ayrı olsanız bile ona sadık kalmak isterken;*sadakatinde ihanet barındırdığı düşüncelerle;
başka kollarla,
başka yüzlerle,
başka beyinlerle onu arayarak sevişirsiniz.

Ayrılık gariptir...
Çünkü anlarsınız ki, odadaki eşyaların yerini değiştirir gibi farklı kişilerle yer değiştirilemez insanlar.
Geride bir çizik izi mutlaka kalır.
Ve artık siz, hayatınızı birilerine inanma çabasıyla geçireceksinizdir.*

Aslında her ayrılık*3 kelimede gizlidir;
'peki',*
'zaten',*
'neyse'

Ve bir gün gelir,*
duvarda kalmış bir çividen ibaret olduğunu anlayıp,*ayağa kalkar*
ve o çiviyi duvardan söker, atarsınız.
 
---> Narino

"Yeşil yandı, artık geçmeliyim" dedin ve gittin..
...
Gidişinin ertesi günündeyim.. Sehpanın üzerine koyduğun bardağın izi hala duruyor. Silmedim! Bilirsin işte, sonuçta hepimiz birer iz feşistiyiz. Birbirimize baktığımızda izler görüyoruz ve bizde iz bırakabilecek insanları hayatımıza sokmaya değer buluyoruz. Seni özledim! Ne o bardağın, ne de senin bıraktığın izleri silmeye niyetim ve gücüm yok henüz...
...
Üçüncü gün.. Zamanı ifade ederken rakamları kullanmak istemediğimi fark ettim. "Bir, üç, beş" şeklinde hızlı geçmiyorlar. Hatırlasana! Sen varken de saat dahil, vücuduma fazla gelen her şeyi çıkartmak isterdim. Elimden değil, bileğimden tut isterdim. Kalbimi değil, nabzımı hisset isterdim. Değişmedi! (zamanı durdurmaya da yetmiyor ki gücüm)
...
On birinci gün... Gittiğinden beri ilk kez saçlarımı topladım. Oysaki sen, sıkıca topladığımda yüzümde oluşan o gerginliği sevmezdin değil mi? Aksine hala güleryüzlüyüm. Tek farkla; saçlarımın okşanma ihtiyacını şapkamla kapatıyorum artık.
...
Yirmi üçüncü gün.. (İtiraf zamanı) Üzerimde bir ağırlık var. Gittiğinde kalkacağını zannetmiştim. Kalkmadı, aksine daha da bindi ve ben kabullenme savaşı ile yoruldum. Kelimelerin promilleri giderek artıyor! Hepsi seni özlememin yüzünden..
...
Gün otuz beş oldu! Nerdesin?
...
Kırkaltıncı gün...
"6.35" En sevdiğim şarkının 04:45-54. saniyesinde buluyor musun beni hala? Sahi sende özlüyor musun?
...
Çaya kaç şeker attığını, vurgularını ancak sohbetten sıkıldığında kullandığını, diş fırçanı herkesten ayrı bir yere koyduğunu unutamadım. Ama artık tavana baktığımda yüzün görünmüyor. Geçiyor mu dersin?
...
-
...
Günleri saymıyorum. İkiyüzaltmışbeşten sonra bıraktım.
Acı ise, hala kabak tadı veren bir gerçekten öteye gidemedi..​
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol
Geri
Üst