Genç bir kızın televizyonlara çıkıp minibüste yaşadığı şöyle bir utanç verici hadiseyi anlattığını düşünün:
" ...Saldırgan arkamdan elini topuzuma yapıştırdı. Ben de o sırada birisi inerken çantasının takıldığını düşündüm. Elimi arkaya attım. Arkada bir el olduğunu farkedince döner dönmez başıma bir tülbent koymaya çalıştı. Hakaretler, küfürler yağdırmaya başladı. O sırada ileri doğru eğildim ve elindeki tülbenti almaya çalıştım. Saldırgan bana tekme atmaya başladı. Birkaç tekmeden kaçsam da sonrakiler denk geldi midemin boşluğuna. Ben olayın şokunu yaşarken arkadaşlar tepki gösterdi. Kadın bu sırada küfürlerini sürdürdü. Okumam için kafamın kapalı olması gerektiğini bağıra bağıra söyledi. "
Hadisenin öğrenilmesinin ardından neler olurdu, tahmin edersiniz... Ortalık birbirine girer; memleketin dört bir yanında lâiklik sloganları atılır, sivil toplum kuruluşları ile kadın örgütleri ayaklanır, feministler Kadın hakları, cinsel ayırımcılık, erkek baskısı diye kıyametleri kopartırlar ve bu utanç verici saldırı rejim meselesi olup çıkardı!
NEDEN SES ÇIKARTMADILAR?
Ama bunun tam tersi yaşandı...
Bu haftanın gündeminde ön sıralarda yeralan haberi görmüş- sünüzdür: Kadının biri Maltepede minibüste seyahat eden genç kızın başındaki türbanı çıkartmaya çalıştı...
Yazının girişinde, olanları tersine çevirerek, yani genç kızın başındaki türbanın çekiştirilmesini kızın başını zorla örtmeye çalışmak olarak gösterdim... Şimdi de saldırıya uğrayan kızın sözlerinin aslını nakledeyim:
" ...Saldırgan arkamdan elini topuzuma yapıştırdı. Ben de o sırada birisi inerken çantasının takıldığını düşündüm. Elimi arkaya attım. Arkada bir el olduğunu farkedince döner dönmez tülbentimi tutup çekti. Hakaretler, küfürler yağdırmaya başladı. O sırada ileri doğru eğildim ve elindeki tülbenti almaya çalıştım. Saldırgan bana tekme atmaya başladı. Birkaç tekmeden kaçsam da sonrakiler denk geldi midemin boşluğuna. Ben olayın şokunu yaşarken arkadaşlar tepki gösterdi. Kadın bu sırada küfürlerini sürdürdü. Okumam için kafamın açık olması gerektiğini bağıra bağıra söyledi. "
Olay basında geniş yer buldu, saldırgan kadın tutuklandı, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu gayet doğru bir iş yapıp kızcağızı evinde ziyaret etti, tamam...
Ama birşeylerin noksan olduğunu, geçmişte yaşanan bu gibi olaylarda ortalığı birbirine katanların, özellikle de sivil toplum kuruluşları ile kadın örgütlerinin seslerini pek çıkartmadıklarını bilmem farkettiniz mi?
HANİ AYIRIMA KARŞIYDINIZ?
Bir müddet önce şortlu bir genç kadının otobüste saldırıya uğraması üzerine yeri-göğü inletenlerden tıs yok! Kınaması gerekenler saldırıyı kınadılar, bir-iki hanım yazar söylenmesi gerekeni söylediler ama kadın örgütlerinin, demokrasi ve özgürlük şampiyonlarının sesleri öyle pek çıkmadı. Hattâ büyük gazetelerden biri bu rezilliği " Minibüste türban çekme tutuklaması " diye sıradan olay gibi geçiştirdi.
Geçen hafta buna benzeyen bir başka hadise daha yaşandı. Sultan Abdülhamid in soyundan gelen Nilhan Vatanseverin söyledikleri ve üç sene önceki konuşması bir TV programında gündeme geldi, katılımcılar genç kadın hakkında denmemesi gereken sözler ettiler ama kadın örgütlerinden, vesaireden gelen yine koskoca bir tısss!
Bir hanımın düşüncesini kabul etmeyebilir, hatâ tamamına karşı olabilirsiniz ama meseleyi " kadın " boyutuna getirmek neyin nesi?
Tutulduğumuz çifte standart illetinin devâsa boyutu bu son iki hadise ile mükemmel şekilde ortaya çıkmıştır. Açık yahut örtülü kadın farklıdır, fizikî saldırıya uğrayan kadın başı açık ise mazlumdur, ortada " kadına şiddet " , " vandallık " ve " erkek egemenliği " mevcuttur, üstelik böyle bir hadise rejime yönelik bir tehdittir ama saldırıya uğrayan kadın türbanlı ise, olay vaka-i âdiyeden ibarettir.
Anlı-şanlı femoşlarımız, neden sesiniz çıkmıyor, nerelerdesiniz?
" ...Saldırgan arkamdan elini topuzuma yapıştırdı. Ben de o sırada birisi inerken çantasının takıldığını düşündüm. Elimi arkaya attım. Arkada bir el olduğunu farkedince döner dönmez başıma bir tülbent koymaya çalıştı. Hakaretler, küfürler yağdırmaya başladı. O sırada ileri doğru eğildim ve elindeki tülbenti almaya çalıştım. Saldırgan bana tekme atmaya başladı. Birkaç tekmeden kaçsam da sonrakiler denk geldi midemin boşluğuna. Ben olayın şokunu yaşarken arkadaşlar tepki gösterdi. Kadın bu sırada küfürlerini sürdürdü. Okumam için kafamın kapalı olması gerektiğini bağıra bağıra söyledi. "
Hadisenin öğrenilmesinin ardından neler olurdu, tahmin edersiniz... Ortalık birbirine girer; memleketin dört bir yanında lâiklik sloganları atılır, sivil toplum kuruluşları ile kadın örgütleri ayaklanır, feministler Kadın hakları, cinsel ayırımcılık, erkek baskısı diye kıyametleri kopartırlar ve bu utanç verici saldırı rejim meselesi olup çıkardı!
NEDEN SES ÇIKARTMADILAR?
Ama bunun tam tersi yaşandı...
Bu haftanın gündeminde ön sıralarda yeralan haberi görmüş- sünüzdür: Kadının biri Maltepede minibüste seyahat eden genç kızın başındaki türbanı çıkartmaya çalıştı...
Yazının girişinde, olanları tersine çevirerek, yani genç kızın başındaki türbanın çekiştirilmesini kızın başını zorla örtmeye çalışmak olarak gösterdim... Şimdi de saldırıya uğrayan kızın sözlerinin aslını nakledeyim:
" ...Saldırgan arkamdan elini topuzuma yapıştırdı. Ben de o sırada birisi inerken çantasının takıldığını düşündüm. Elimi arkaya attım. Arkada bir el olduğunu farkedince döner dönmez tülbentimi tutup çekti. Hakaretler, küfürler yağdırmaya başladı. O sırada ileri doğru eğildim ve elindeki tülbenti almaya çalıştım. Saldırgan bana tekme atmaya başladı. Birkaç tekmeden kaçsam da sonrakiler denk geldi midemin boşluğuna. Ben olayın şokunu yaşarken arkadaşlar tepki gösterdi. Kadın bu sırada küfürlerini sürdürdü. Okumam için kafamın açık olması gerektiğini bağıra bağıra söyledi. "
Olay basında geniş yer buldu, saldırgan kadın tutuklandı, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu gayet doğru bir iş yapıp kızcağızı evinde ziyaret etti, tamam...
Ama birşeylerin noksan olduğunu, geçmişte yaşanan bu gibi olaylarda ortalığı birbirine katanların, özellikle de sivil toplum kuruluşları ile kadın örgütlerinin seslerini pek çıkartmadıklarını bilmem farkettiniz mi?
HANİ AYIRIMA KARŞIYDINIZ?
Bir müddet önce şortlu bir genç kadının otobüste saldırıya uğraması üzerine yeri-göğü inletenlerden tıs yok! Kınaması gerekenler saldırıyı kınadılar, bir-iki hanım yazar söylenmesi gerekeni söylediler ama kadın örgütlerinin, demokrasi ve özgürlük şampiyonlarının sesleri öyle pek çıkmadı. Hattâ büyük gazetelerden biri bu rezilliği " Minibüste türban çekme tutuklaması " diye sıradan olay gibi geçiştirdi.
Geçen hafta buna benzeyen bir başka hadise daha yaşandı. Sultan Abdülhamid in soyundan gelen Nilhan Vatanseverin söyledikleri ve üç sene önceki konuşması bir TV programında gündeme geldi, katılımcılar genç kadın hakkında denmemesi gereken sözler ettiler ama kadın örgütlerinden, vesaireden gelen yine koskoca bir tısss!
Bir hanımın düşüncesini kabul etmeyebilir, hatâ tamamına karşı olabilirsiniz ama meseleyi " kadın " boyutuna getirmek neyin nesi?
Tutulduğumuz çifte standart illetinin devâsa boyutu bu son iki hadise ile mükemmel şekilde ortaya çıkmıştır. Açık yahut örtülü kadın farklıdır, fizikî saldırıya uğrayan kadın başı açık ise mazlumdur, ortada " kadına şiddet " , " vandallık " ve " erkek egemenliği " mevcuttur, üstelik böyle bir hadise rejime yönelik bir tehdittir ama saldırıya uğrayan kadın türbanlı ise, olay vaka-i âdiyeden ibarettir.
Anlı-şanlı femoşlarımız, neden sesiniz çıkmıyor, nerelerdesiniz?
Son düzenleme: