Mezbaha Terörü

---> Mezbaha Terörü

Sevmesini bunlar biliyor. Susarak sevmesini. Erkek susar, kadın da. "Beni seviyor musun?"lar yok. "Daha mı az, daha mı çok?"lar yok. Maziden ve istikbalden şüpheler yok. Emniyet yüzde yüz. Fedakârlık bitirmiş. "Ben seninim, sen de benim." O kadar. "Sözlüyüm" diyorlar. Bitti. İki taraf da ölünceye kadar öteki için parçalanmayı göze alıyor. Sessiz. Aşk mektupları, sitemler, tehditler yok. Mutfakta bir tıkırtı İclal, Mustafa'nın çorbasını pişiriyor. Hep onu düşünüyor. Yirmi sene, elli senen hep onu düşünecek. Mustafa eşikte görünüyor. Sessiz. Dil dökmüyor. Dil olmayan yerde yalan olur mu? Onun bir İclali var. Dünya o. Mağrur, susuyor. Vazife saati. İclal daha çorbayı pişiriyor. Ne ciddiyet! Sevmesini bunlar biliyor. Bunlar olmasa dünya ne kadar tenha ve hazin olur.

Bizim aşklarımız tam sevgi olmadığı için, manilere rastladığı için, taşlara çarpan su gibi kabarıyor, sıçrıyor, dağılıyor, gideceği yere rahat gidemiyor. Bütün tereddütlerimiz, şüphelerimiz, korkularımız, itimatsızlıklarımız, küçük görüşlerimiz, kendimize güvenmeyişlerimiz, iç çekişlerimiz, öfkelerimiz, isyanlarımız, hepsi, hepsi, aşkımızın tam olmamasından, yolunu bulamamasından. Bizimkisi aşk değil, aşk hastalığı; onlarınkisi aşk hastalığı değil, aşk.
 
---> Mezbaha Terörü

Mutluluğun, basit ve açık bir şey olup bir bardak şarap, bir kestane, kendi halinde bir mangalcık ve denizin uğultusundan başka bir şey olmadığına aklım yattı. Yalnız, bütün bunların, mutluluk olduğunu insanın anlayabilmesi için basit ve açık bir kalbe sahip olması gerekiyordu.
 
---> Mezbaha Terörü



Geçip gitmiş günler gelin
Rakı için sarhoş olun
Islıkla bir şeyler çalın
Geberiyorum kederden.

İlerdeki güzel günler
Beni görmeyecek onlar
Bari selam yollasınlar
Geberiyorum kederden.

Başladığım bugünkü gün
Yarıda kalabilirsin,
Geceye varmadan yahut
Çok büyük olabilirsin.
 
---> Mezbaha Terörü

Bizim totaliter cinsel kimliklerimizi, rollerimizi, beklentilerimizi en çığırtkan biçimde sömürenler reklamcılardır. Satışa çıkarılan nesne, ister su ya da esans, ister makineli tüfek ya da sabun olsun, "erkek" adamla "dişi" kadın hemen her zaman, o ürünün satılmasına yardım eden bir imaj olarak kullanılır. Sömürücü olduklarını bile bile onların kendi totaliter imajlarımız aracılığıyla ürünlerini satın almaya bizi ikna etmelerine izin veririz. Seks iyi satar. Totaliter seks imajına itaat edilir.
 
---> Mezbaha Terörü

Kendini ağaçlarla karşılaştırmıyor olman iyi bir şey, yoksa çok fazla kıskançlık hissederdin; neden yeşil değilsin? Neden varoluş sana bu kadar kötü davranmış da sana çiçek açabilme yetisi vermemiş? Kendini kuşlarla, nehirlerle, dağlarla karşılaştırmaman iyi bir şey; yoksa çok acı çekerdin. Sen kendini sadece diğer insanlarla karşılaştırıyorsun çünkü kendini sadece insanlarla karşılaştırmaya koşullandırıldın. Kendini tavus kuşları ve papağanlarla karşılaştırmıyorsun. Yoksa kıskançlığın giderek daha da büyürdü; kıskançlıkla o kadar yüklü bir hale gelirdin ki yaşaman da mümkün olmazdı.
 
---> Mezbaha Terörü

Balıkların alışkanlıklarını, yıllar boyunca, rüzgarın her değişmesinde ağını nereye atacağını öğrenecek kadar gözlemleyen bir balıkçıya şanslı diyebilir misiniz? Şans hazır olmadıklarını düşündüğü kişiler için zaman harcamayacak kadar gururlu bir tanrıçadır.
 
---> Mezbaha Terörü

Kişisel çıkarıyla kendini öyle sarmalamıştı ki, genellikle koşullarını da denetleyebiliyordu. Kaderin, bu kadının üzerinde hiçbir ağırlığı yok gibiydi. Kayıtsızlığı parıltılıydı, mutlaktı; küçümseme, imrenme ve duygudan yoksundu; salt kayıtsızlıktı. Hayatını pek fazla kafa yormadan, içgüdüyle yönlendirip yönetmekte öyle maharetliydi ki, şu anda sahip olduğu her şeyi -örneğin güzelliğini, mevkiini- kaybedecek olsa, acı çekmekten aciz olduğu için yine kayıtsız kalmayı başarırdı.
 
---> Mezbaha Terörü

Takvanın en önemli ve temel işlevi insana doğru bir şekilde kendini inceleme ve doğruyu yanlıştan ayırdedebilme kabiliyet ve gücünü vermesidir. Bir şahıs bu şekilde kendi kendisinin röntgenini çekmek (self x-raying ) kudretine erişebildiği ölçüde hatadan/günahtan ve onun "ben"i tahrip eden (self destructive) neticelerinden "korunma" imkanına kavuşur. Fakat, şu da ifade edilmelidir ki, takva kavramıyla ima edilen bu "kendini inceleme (nefis muhasebesi)" hiçbir zaman kendini her şeyden masum görme anlamına gelmez. Tam aksine; takvanın anlamının ayrılmaz bir unsuru şudur: Bir insan davranışlarını düzenlemek için kendini mümkün olduğu kadar nesnel şekilde nefis muhasebesine çekse de, hiçbir zaman doğruyu seçtiği hususunda garanti yoktur. Eğer bu nefis muhasebesi tek başına yeterli olsaydı, hümanizm mükemmelen işler ve böylece "aşkın"a ihtiyaç kalmazdı. Fakat, insanların vicdanlarının ne kadar subjektif olabildiğini biliyoruz. İşte takva bizzat bu aşkınlığa işaret eder; zira onun ima ettiği şey, her ne kadar seçim bizim, çaba/fiil de bizimse de; bizim yapıp etmelerimiz hakkındaki nihai ve gerçekten nesnel değerlendirme bizim değil "Allah'ın yetkisindedir ". Kurana göre insanın en büyük düşmanı, yani en büyük şeytan, onun kendi kendini kandırması ya da kendi nefsini aldatmasıdır (self deception). Heva (çoğulu ahva:insanda derinden kökleşmiş ve teşhisi zor arzular) ve umniye (çoğulu emanin: insanın emniyet içinde olduğu vehmi/kuruntusu) terimleri Kuranda son derece sıklıkla geçer. Muhtelif defalar, Peygambere dahi, vahyin onun arzularını hesaba katamayacağı söylenmektedir.
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol
Geri
Üst