Mezbaha Terörü

---> Mezbaha Terörü

Karşımızdaki insanları kırmamak için bizden istenen her talebe olumlu yanıt verdiğimizde, üzerimize gereksiz sorumluluklar da almış oluruz. Herkesi mutlu etmek zorunda değiliz, öncelikle biz mutlu olmalıyız. Ancak her talebe olumlu yanıt verirsek bir süre sonra kaldıramayacağımız bir yükün altına girer ve mutsuz oluruz.

Sadece bizim için gerekli veya zorunlu olan, zaman ve olanaklarımıza uygun taleplere olumlu yanıt vermeliyiz. Bu konuda net ve seçici olmayı kesinlikle prensip edinmeliyiz. Hayır kelimesini duymak karşınızdakinin hoşuna gitmeyecektir belki ama zaman içerisinde bu prensibinize çevrenizdekiler alışacak ve siz de rahat edeceksiniz. Çünkü taleplerin çoğu size gelmeden elenmiş olacaklar.

Bakınız: Hayır demeyi bilmek.
 
---> Mezbaha Terörü

Şimdi sen bir anısın.Tenin herhangi bir yerde sürdürecek yaşamını. Hiçbir sevginin ardından gidemem. Sevgi inandırıcı değildir.Düşüncelerin bulunduğu, düşüncelerin biçimlendirdiği bir durumdur. Düşünüldüğü oranda büyür, derinleşir, büyütülür, derinleştirilir. Ne denli düşünülürse, o denli büyür. O denli dayanılmaz boyutlara ulaşır, ulaştırılır. Gerçekleştirilemez. Soyutlaşır. Ve hiçbir zaman bitmez. Yaşam gibi. Ölüm gibi.

Sevmezsin bilirim, olsun, Tezer'den.
 
---> Mezbaha Terörü

Müfredatta yer alması gereken dersler arasında semantik en "temel" olanıdır. Zira semantik, anlam verme ve anlamı yorumlama metotlarımızla ilgilidir ve öğrenci zekasının en derin seviyelerini etkileme hususunda büyük bir potansiyele sahiptir. Fakat "öze dönüş" önerildiği zaman semantikten nadiren bahsedilir. Neden? Bence bunun nedeni çok derinlerde yatmaktadır. Meseleyi George Orwell'a uyarlayacak olursak, derslerin birçoğu temeldir fakat bazıları daha temeldir. Bu tarz dersler, eleştirel düşünce üretme kapasitesine ve öğrencilerin, meselenin özünü kavratacak sorulara ulaşmalarını sağlama kapasitesine sahiptir. Bu, "öze dönüş"ü savunanların aklında olan şey değildir. "Öze dönüş"ü savunanlar dil teknikleri istemektedir. Dil teknikerleri, direktifleri takip eden, raporları açıkça yazan ve imla kurallarına uyan insanlardır. Semantik çalışmanın öğrencilerin yazma ve okuma becerilerini geliştireceğine dair birçok delil mevcuttur. Fakat aynı zamanda bu becerileri geliştirmekten daha fazlasını yapar. Yazdıkları ve okumaları istenen şeylerin manası ve hakikati üzerine düşünmelerine yardımcı olur. Dilin gerçeği çarpıtabildiği türlü türlü yolları vurgular. Öğrencilerin, Charles Weingartner ve benim adlandırdığımız gibi "saçmalık dedektörü" olmalarında yardımcı olur. Bu nedenle sağlam semantik altyapısı olan öğrencilere genelde okuma testleri zor gelir. Bir okuma testi yazılanların doğru olup olmadığını ya da yazılanlar doğru ise bununla ne yapılması gerektiğini sorgulamamızı beklemez. Semantik bu sorular üzerinde ısrarla durur. Fakat "öze dönüş" savunucuları eğitimin bu öz'e dayanması gerektiğini düşünmezler. Bu yüzden genellikle edebiyat, müzik ve sanat onların gündemlerinde yer almaz. Fakat elbette, insanlığın yükselişini mevzu edinirken zorunlu olarak bu dersleri öne çıkarmalıyız.
 
---> Mezbaha Terörü

Onu, her şeyi terk ederek, her şeyi göze alarak, yaktığım gemilerde ben de yanarak, yıktıklarımın enkazı altında ben de kalarak sevdim.

Hiçbir şeye akıl yetiremeyen çocukların berrak sevinciyle sevdim.

Onu, ömrümün bundan sonrasına dair kuş gözü kadar bir ayrıntıyı dahi merak etmeyecek kadar mutlu olarak sevdim.

Onu, gördüğüm o ile göremediğim o arasındaki uçurumları hesaba katmayarak sevdim.
 
---> Mezbaha Terörü

İnsanlığın yükselişi teması, eğitimin teknik ve ticari olmayan bir tanımını sunmaktadır. Bu, şerefli insanlık geleneğinden çıkarılmış bir tanımdır ve akademik hayatın amaçlarıyla ilgili, teknokratların önyargılarına ters düşen bir kavramı yansıtmaktadır. Eğitimli olmak, bilginin ve bilgi sistemlerinin köklerinden ve gelişimden haberdar olmak; en güzel sözlerin ve düşüncelerin üretilmesini sağlayan zihinsel ve yaratıcı metotlara aşina olmak; Robert Maynard Hutchins'in Büyük Sohbet adını verdiği şeye en azından birer dinleyici olarak katkıda bulunmayı öğrenmek demektir. Bu tarz bir tanımın öğrenci merkezli, öğretim merkezli, beceri merkezli ve de problem merkezli olmadığını fark etmişsinizdir. Bu tanım, düşünce ve tutarlılık merkezlidir. Diğer bir ifadeyle bu tanım, bir dereceye kadar, okulda öğrenilen şeylerin gündelik problemlerle doğrudan alakalı olmadığını varsaymaktadır. Bu; tarihe, bilimsel düşünceye, dilin güzel kullanımına, dinin ve sanatların geniş kapsamlı bilgisine ve insani teşebbüsün devamına vurgu yapan bir eğitimdir.

Öncelikle tarihi ele alalım, zira bir yönüyle tarih en temel disiplindir. Cicero'nun "Siz doğmadan evvel olanlardan bihaber olmak çocuk kalmaktır" sözünü tartışmaya gerek görmüyorum. Tarih, "yüksek düzeyde bilinçlilik" elde etmek için en etkin entelektüel araçtır. Fakat tarihle ve tarih öğretimiyle ilgili olarak vurgulanması gereken birkaç nokta mevcuttur, zira bu noktalar çoğu zaman okullarda ihmal edilmektedir. Öncelikle tarih sadece okuldaki derslerden biri değildir; biyoloji, fizik, matematik, edebiyat, müzik ve sanat dahil her dersin bir tarihi vardır. Bu noktada her öğretmenin bir tarih öğretmeni olması gerektiğini söylüyorum. Örneğin biyoloji hakkındaki mevcut bilgilerimizi, biyoloji hakkında bir zamanlar bildiğimiz veya bildiğimizi düşündüğümüz şeyleri anlatmadan öğretmek, bilgiyi yalnızca bir tüketim ürünü haline getirmektir. Demokritus'u öğretmeden atomu öğretmek, Faraday'ı öğretmeden elektriği öğretmek, Aristoteles'i veya Machiavelli'yi öğretmeden siyaset bilimini öğretmek, Hayd'ı öğretmeden müzik öğretmek öğrencilerin Büyük Sohbet'e katılmalarına engel olmaktadır. Bu öğrencileri bilginin köklerinden yoksun bırakmaktır; ki şimdilerde başka hiçbir sosyal kurum bu konuda endişe duymamaktadır. Zira kendi köklerimizi bilmek sadece dedenizin nereden geldiğini ve başından neler geçtiğini bilmek değildir. Ayrıca düşüncelerinizin nereden geldiğini ve neden bu düşüncelere inandığınızı bilmektir; ahlaki ve estetik duyarlılıklarınızın nereden geldiğini bilmektir. Yalnızca ailenizin değil aynı zamanda sizin dünyanızın nereden geldiğini bilmektir. Cicero'nun fikirlerini sunmayı tamamlamak adına yine Cicero'nun bir düşüncesine yer vereceğiz: "Atalarının hayatlarından kopuk ve tarihsel bir bağlamdan yoksun bir insan hayatı ne değer ifade eder?" Cicero "atalar" derken AN NE Nİ ZİN teyzesini kastetmiyor.


Not: AN NE Nİ ZİN kelimesi birleşik yazıldığında yıldızlanıyor. Berbat.
 
---> Mezbaha Terörü

Yalnızlığın bir şey öğretmediğinden, kayıtsızlığın bir şey öğretmediğinden başka hiçbir şey öğrenmedin. Bu bir aldatmacaydı, gözalıcı ve tuzaklı bir yanılsamaydı.

Yalnızdın, hepsi bu, ve kendini korumak istiyordun; dünyayla senin arandaki köprüler, sonsuza dek atılsın istiyordun. Ama sen bir hiçsin, dünya ise öyle kocaman bir sözcük ki: Büyük bir şehirde başıboş dolaşmaktan, birkaç kilometre uzunluğundaki cepheler, vitrinler, parklar ve rıhtımlar boyunca yürümekten başka bir şey yapmadın hiç.

Evinden çıkman gerekmez. Masandan kalkma ve dinle. Hatta dinleme, yalnızca bekle. Hatta bekleme bile, kesinlikle sessiz ve yalnız ol. Dünya, maskesini düşüresin diye, gelip kendini sunacaktır sana, başka türlü olamaz; kendinden geçmiş bir halde eğilecektir önünde.
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol
Geri
Üst