megiddo nedir armegeddon neresidir armegeddon yaşanıyormu

destan01

Kayıtlı Üye
KUTSAL KİTAPLARIN MEHDİSİ
Armageddon'da savaşacak olanlar gökten (Tanrıdan) gelen “Atanmış Kral” ile onu izleyen emrindeki meleklerden oluşan göksel ordulardır. Karşılarında olanlar ise, İsrail adını kullanarak dünya için savaşan "bütün dünya kralları"dır. Ayrıca Armageddon için Tanrı'nın Savaşı olarak da söz edildiğinden anlamı daha geniştir. Tanrı bir taraftan demokrasiyi, barışı yayarken mazlum toplumlara sahip çıkmaya başlar. Ve tanrı afetlerle yeryüzünü dolaşmaya başlar. Aynen anlatılanlar 2012 tarihiyle başlayan dönemi anlatmaktadır. Dünya'nın üzerindeki eski düzenin taraftarları olan insanlar kaybedecekler. Ve dünyanın sonu değil eski düzenin sonu gelmiş olacaktır. Vahiy kitabına göre ortadan kalkacak olan "önceki düzen"dir.
Birinci dünya savaşının tam tersi olarak yaşanan (3.dünya savaşı) Armageddon savaşı olarak yaşanmaktadır. Her kıtada her şehirde iyilerle kötülerin mücadelesi yaşanmaya başlamıştır. Kötüler güç sahibi olduklarından yeryüzündeki egemenliklerini bırakmak istemeyecek ve silah ve savaş ile mazlum halkları bastıracaktır. Ancak Tanrıda halkına sahip çıkıp ordularıyla kötülere savaş açmaktadır.
"Yedi başlı, on boynuzlu kırmızı canavar" ifadesi Birleşmiş Milletler veya NATO gibi bir gurubu nitelemektedir.
Armageddon savaşından önce, Babil Kulesi'nin yapılışıyla ortaya çıkıp, Babil'den göçle bütün dünyaya yayılarak gelişip çeşitlenen tüm Babil kökenli dinler yok edilecektir. Bu olayın başlaması için gerçekleşecek işaret ulusların belirgin bir şekilde yapacakları "barış ve güvenlik" ilanı olacaktır. Uluslar bu ilanı yaparak dünyanın sorunlarını çözme yolunda başarılı olduklarını iddia etmiş olacaklar. Bu barış ve güvenlik ilanı ise, hiçbir şekilde ulusların Dünya'nın sorunlarını gerçekten çözdükleri anlamına gelmeyecektir. Nitekim birleşmiş milletler ve Amerika hiçbir şekilde barışa hizmet eden olmadı. Hep söylediklerinin tersini yaptılar. Bu "Büyük Sıkıntı" adı verilen bir dönemin başlangıcı olmuştur. Bu dönem 1908 ile başlamıştır. Ta ki 2008’e kadar yüz yıl sürmüştür. Bu yüz yıl içinde sürekli savaşlar yaşanmış ve 11 eylül 2001 ile doruk noktasına ulaşmıştır. Canavar deccalin 7 yıllık serüveninde ortadoğuya ve insanlığa savaş açılır. Deccal sahtekarlık krallığına 2001-2008 arasında en parlak dönemini yaşatır. Büyük Sıkıntı'nın zirvesi sonucunda Armageddon savaşı başlar. Gerçekler fark edilir ve bir uyanış başlar ve insanlar bilinç değişimi yaşar. Arap baharıyla başlayan uyanış yavaş yavaş küreselleşir. Çoğu bölgelerde yerel de olsa bu savaş başlamış ve yaşanmaktadır. Tanrı afetlerle yeryüzüne müdahale etmektedir. Yeryüzünde bilinç ve anlayış değişirken afetlerle fiziksel değişim de yaşanmaktadır. Bu savaş yalnızca Canavar'ı ve Canavar'ın düzenini yeğleyen insanları yok etmekle kalmayacak, aynı zamanda Şeytaniyyeti de yıkacaktır. Armageddon Savaşı bir nevi küresel savaş olacak, ama ülke ülkeyle bir cephe savaşı olmayacak, her kıta, her ülke, her şehir, her belde kendi içinde savaşacak.2010 yılında Arap baharıyla başlamış olan bu savaş dönemi 7 yıl sonunda sona ermiş olacaktır.
Nebukadnessar'ın gördüğü başı göklere erişen devasa bir ağaçla ilgili rüyasında zamanlar da söz konusudur. Burada verilen zaman simgesel 7 vakit olarak verilmiştir. Buradaki ağaç ve bu ağaçla temsil edilen Nebukadnessar, asıl olarak Tanrı'nın Egemenliği'ni temsil etmektedir. Nebukadnessar'ın yedi vaktin sonunda krallığını geri aldığı gibi Tanrısal Krallık da insanların elinden geri alınacaktır. Bu rüya ile eski İsrail'in sürgüne gittiği tarihten itibaren geçecek bir yedi vaktin olacağı ve bu vaktin sonunda ise, ağacın yeniden filiz(Krallık Filizi) vereceği anlatılır.
Canavar'ın süresinin bitimine yakın zamanlarda İsa'nın Atanmış Kral olarak yetkilendirileceği anlatılır. Bu dönem İsa'nın Atanmış Kral olduğu "son günler"dir. Son günlere ilişkin olarak ise, öğrencilerinin İsa'dan kendilerine söylemesini istedikleri belirtiler(alametler) bu dönemin nasıl olacağı bilgisini verir. İsa Atanmış Kral olarak yetki aldığı dönemin başlıca işaretlerinin savaşlar, kıtlıklar, depremler ve salgın hastalıklar olacağını söyler. Ayrıca kötü bir insan soyunun bu dönemin tümünü yaşayıp göreceğini ve bu nesil ölüp tükenmeden Armageddon'un bu neslin başına geleceğini bildirir. Atanmış Kral Armagedon öncesinde bütün insanlarla ilgili olarak bir yargıda bulunacak ve buna göre insanlar ölüm ya da yaşam için işaretlenecekler.
Yeryüzünde Amerikanın kurduğu kötü düzen ve kötülüğün egemenliği yıkılmaya başlamıştır. Atanmış kral olarak Tayyip Erdoğan yeni düzen için çalışmaktadır. Yeryüzüne adalet barış eşitlik ve esenlik getirirken Tanrının ordularıyla gerçekleşen küresel ısınma ve iklim değişiklikleri sonucunda doğal afetler tavan yapmaktadır.
Vahiy 17:14'te ifade edilen "Kuzu'ya karşı savaşacaklar, ama Kuzu onları yenecek. Çünkü Kuzu, rablerin Rabbi, kralların Kralı'dır." Burada kuzu olarak kastedilen kötü yönetimler altında ezilmiş olan halklar ve Atanmış Kral (Mesih)'dir. Kuzular inanan zararsız halklardır. Türkiye silah bakımından zayıf bir ülkedir ve siyasetinde sürekli mazlumların tarafındadır. Sömürgeci ve inançsız yönetimler altındaki ezilmiş halklar başkaldırmaktadır. Tam bu dönemde Armageddon savaşı başlar. (bu savaş Arap baharıyla başlamıştır. Ortadoğu karışıktır. Her yerde savaş ve çatışma vardır. Eski düzenin sahipleriyle özürlük ve eşitlik için yeni bir düzen isteyen mazlum toplumlar vardır. Arap baharı sırasıyla Afrika’ya, Avrupa’ya sıçramıştır bile; Amerika ve Asya’ya da ilerleyecektir. Günümüz tarihi, anlatılanlara tamamen uymaktadır.(Mesih: Atanmış Kral). Atanmış Kralın diğer adı yeryüzüne gelecek olan İsa'dır. Büyük armageddon başlamıştır. Ancak insanlar bunun farkında değildir. Doğa olaylarını düzenleyen melek Mikael kendisine verilen görevi yerine getirmek amacıyla Afetlerle Armageddon savaşında iyilere destek vermektedir.
Kitab-ı mukaddese göre Armageddon eski düzenin sonu ve yeni düzenin başlangıcını oluşturan bir dönüm noktası olacak, Atanmış Kral yani Mesih yani Tayyip Erdoğan’ın etkisiyle Armageddon'dan sonra yeryüzünde tanrının dini olan evrensel din1000 yıl sürecek ve buna bağlı esenlik krallığı 1000 yıl yaşayacaktır. Kitabı Mukaddes'e göre Armageddon'da hayatta kalacak insanlar, Atanmış Kral'ın akabinde Yeryüzünü cennete çevirecekler ve eski dünyanın bütün dertlerinden uzak sonsuz bir yaşama kavuşmuş olacaklar. Armageddon savaşı eski düzenin insanlığa zarar verdiğini ve Tanrının yasalarının tekrar ve gerçekten sahiplenilmesi gerektiği gerçeğini gösterecektir. Dünya üzerindeki düzeni ve yaşamı insanlar için yaşanabilir kılmak amacıyla tamamen yenilenmek için yapılan son savaştır.
Gökteki güçler, iblise uymuş halkları cezalandıracak( Çünkü İblis’in soyu insanoğlunu yoldan çıkarmış ve yeryüzü karanlık bir dönem yaşamıştır. Artık Allah meleklerine emreder ve yeryüzüne müdahale eder.)Haksızlığı yol edinmiş insanlar cezalandırılacaklardır. Bu halklar savaş ve sömürge üzerinden beslenmeyi yol edinmiş olanlardır. Daha çok batı, ABD, İngiltere Fransa ve onlara boyun egen ve onlara uyan maddeci halklardır. Haksız kazancı yol edinmiş ve dünya için yaşayan insanlar kaybedecekler.
Magog ve Gog önderliğinde Şeytan'ın ulusları Tanrı'ya karşı kışkırtması yol açacak.( Gog ve Magog bozgunculuk yapan dünya için çabalayan inançsız iki millettir. Tamamen şeytana uyan bu milletler yeryüzüne yayılınca uluslara zarar verir. Ve ulusları tanrıya karşı kışkırtır. Dini ve ahlakı hiçe saydırır. Yönetimlere inançsızlar yerleşir, yasalar değiştirilir. Adil düzen ve adalet yıkılır. Böylece yeryüzü günahlarla dolar. Ve bu durum 2012’ye kadar sürer.
Armageddon'da doğa güçleri de kullanılacak. (Tanrı kafirlere karşı afetlerle savaşacak. Ve meleklerden ordular gönderecek. Şehirler beldeler harap olacak. kasırgalar, tayfunlar, depremler, fırtınalar, volkanik hareketler yaşanacak. Zaten yeryüzünde iklim değişikliği küresel ısınma ile beraber Afetlerin tavan yapması bu gerçeği doğrulamaktadır.
Kurtulanlar olacak. (Çünkü içlerinde inananlar olacak. Veya zarar vermemiş olanlar olacak.)
Armageddon'un başlayacağı zamanın işaretleri Kitabı Mukaddes'te verilmiştir. Ancak bu işaretler çoğunlukla olaylar olarak verilmiştir. Belirli bir zaman yok zaten tarih bildirilemez.Kıyamet alametleri gibi alametler tamamen ve eksiksiz belirmiştir.
İsa'nın Atanmış Kral olarak hazır bulunuşu: İsa'nın Daniel kitabına göre Atanmış Kral olarak tahtına geçişi ile son günlerin belirtilerinin (alametlerin) görüldüğü bir dönemin oluşması. Belirtilerin tümü birden aynı dönemde meydana gelecek ve hepsi tek bir alameti oluşturacaktır. Benzer şekilde geçmişte de olmuş savaşlar, kıtlıklar, depremler, salgın hastalıklar, yozlaşmış bir insan toplumu, yeryüzünün kirletilmesi şeklindeki belirtiler, tümü birden aynı dönemi oluşturması çok güçtür. Döneme ait yedi yıllık zaman aralıkları dikkat çekmektedir. Canavarın döneminin bitişi, İsa Mehdi’nin mücadelesi ve esenlik krallığına geçiş olarak ayırır isek 7+7+7=21 çıkar. 2001-2008 george Bush ile Amerika’nın zirve dönemi yaşanır. 2008-2015 Mesih’in yeryüzünü düzeltme mücadelesi yaşanır. Bu arada canavarın krallığı küresel krizle gerileme dönemine girer. 14 yıl içinde çok olay yaşanır. 2015-2022 Mazlumlara baskı artar ve öldürülürler. Bu arada canavarın krallığı çöküş dönemi yaşar. Yeryüzü afetlerle çalkalanır. Sayısız afetler şiddetli olaylar ve toplu ölümler gözlenir. 2023 kurtuluş yılıdır. 21 yılda isa’nın yeryüzündeki dönemi tamamlanır. Ancak bu tarihler İsa’nın (Erdoğan’ın) tüm hayatı değil yöneticilik dönemidir.
Atanmış Kral'ın Krallığı hakkında duyuru yapılması:
Dönemin bazı bilginleri onun beklenen Mesih olduğunu ilan eder. İslam kaynakları buna münadi, İncil kaynakları Yahya olarak niteler. Atanmış Kral'ın dünya yönetimini ve yeryüzü üzerinde yapacağı değişiklikleri başlatır. ‘
-Tayyip Erdoğan bu özelliklere tamamen uymaktadır. Tayyip Erdoğan’ın yönetime gelişi bile sancılı olmuş ama halkın gücünden çekinen bozguncular onu yönetime gelişini engelleyememiştir. Engellenmesine rağmen Tanrı tarafından Atanmış bir başbakan olarak yönetime gelmiştir. Gerçekten de dünya yönetimini değiştirmeye başlamış, BM ve NATO’yu eleştirmiş yapısından şikayetlenmiştir. İsrail’e dur diyen, Amerikaya yol gösteren Rusya’nın zorbalığına Suriye de engel olmak isteyen ülke olmuştur. Dünyada pek çok küresel kurumun durumunu eleştiren ve olumlu yön vermeye çalışan bir Erdoğan görüyoruz.’
Ulusların "barış ve güvenlik" ilanı yapmaları: Ulusların dünya sorunlarını halletme yönünde önemli ilerlemeler sağladıklarını iddia etmeleri. Bu iddialar yalnızca sözde kalacak ve gerçek bir "esenlik ve güvenlik" sözkonusu olmayacak. ‘-Gerçekten 2001 öncesi dünyada barış adını kullanarak savaş arayan ve yapan ülkeler vardı. 1990 öncesi ve 11 Eylül sonrasında da ortadoğuya savaş açılmıştı. Barış ve güvenlik ilanı yapanlar gerçekte savaş açan taraf olmuştu. Yeryüzünde esenlik ve güvenlik yoktu.
Tayyip Erdoğan Esenlik ve güvenliğin yeryüzüne yerleşmesi için çalışmaktadır. Kendi ülkesindeki ırkçı bozguncular da dahil yeryüzünde her türlü ayrımcılarla mücadele etmiştir.(Filstin için İsrail ve Amerikayla, Afrika kıtası ve Somali için Avrupayla, Libya çad Tunus Cezayir için Fransayla, Suriyede Rusya ile, gibi)
Armageddon'da ilk saldırıyı uluslar başlatacak:
Aynen öyle oldu uluslardaki halklar eski düzene karşı ayaklandı. Libya, Suriye, Mısır, gibi ülkelerle başlayan Arap baharı buna örnek oldu.
Armageddon'un başlaması: Tanrı'nın kendi mazlum halklarını korumak için derhal harekete geçerek bütün bu ulusların yönetimleriyle ve arkasındaki güçlerle savaşarak yok etmeye başlayacak. Tanrı bunları yaparken Atanmış Kral İsa'yı (Mikail) ve melek ordularını kullanacak. Armageddon savaşı bütün Yeryüzü'nü kapsayacak ve şiddetli olacak; ancak Armagedon'un şiddeti Yeryüzü'nü bir daha yaşanmaz hale getirecek derecede olmayacak. Armageddon'da Şeytan ve cinleri yakalanıp 1000 yıl için "uçurum"a atılacaklar. Yani Tanrının egemenliği en az bin yıl sürecek.
Atanmış Kral'ın 1000 yıllık yönetiminin başlaması: Armageddon'da yalnızca Atanmış Kral'ın tarafındaki insanlar sağ kalacaklar, diğerleri ise yok edilmiş olacaklar. Eski dünya düzeni ve destekleyicilerinin olmadığı yeni dönem, İsa'nın Yeryüzü'nü iyiler için cennet haline getireceği göksel bir yönetim dönemi olacak. Atanmış Kral'ın yanında
İsrail soyundan gelenlerin hepsi İsrail halkını oluşturmaz. Beş kardeşin beşi bir olmadığı gibi hepsi farklı anlayışa sahiptir. Peygamber dönemlerinde bile aile içinden inanmayanlar çıkmıştır. İbrahim'in soyundan olsalar bile, İbrahimin soyu tanrının halkını oluşturmaz. Ama, “Senin soyun İshak'la sürecek” derken İnsanoğlunu koruyacak ve doğru yola iletecek soyun devam edeceğini ve onlara uyan milletlerin Tanrının halkı olduğunu göstermektedir. Esenlik vaat edilen Tanrının İsrail halkı aslında İbrahimin yoluna uyan milletlerdir.
Nuh’un soyundan Gog ve Magog isyanlarında devam etmiş ve uluslardan kendilerine uyan ları saptırmıştır. İşte bu halklar da Şeytanın halkı olmuştur.

1700lü yıllarda İngiltere, Fransa ve Rusya etkisiyle yeryüzündeki düzen ve anlayış değişmişti. Fransız ihtilali, coğrafi keşifler, sanayi inkılabı insanların inançsız bir döneme ve dinsiz yönetimlere geçişini sağladı. Allah yeryüzünde baskı gören mazlumların gözlerinden bütün yaşları silecek. Artık savaşlarla dolu dünya olmayacak, ölüm olmayacak. Artık ne yas, ne ağlayış, ne de ıstırap olacak.
^ Vahiy 17
1 Yedi tası alan yedi melekten biri gelip benimle konuştu: “Gel!” dedi. “Sana engin suların kenarında oturan büyük fahişenin çarptırılacağı cezayı göstereyim. 2 Dünya kralları onunla fuhuş yaptılar. Yeryüzünde yaşayanlar onun fuhşunun şarabıyla sarhoş oldular.”
3 Bundan sonra melek beni Ruh'un yönetiminde çöle götürdü. Orada yedi başlı, on boynuzlu, üzeri küfür niteliğinde adlarla kaplı kırmızı bir canavarın üstüne oturmuş bir kadın gördüm. 4 Kadın, mor ve kırmızı giysilere bürünmüş, altınlar, değerli taşlar, incilerle süslenmişti. Elinde iğrenç şeylerle, fuhşunun çirkeflikleriyle dolu altın bir kâse vardı. 5 Alnına şu gizemli ad yazılmıştı:
BÜYÜK BABİL, DÜNYA FAHİŞELERİNİN VE İĞRENÇLİKLERİNİN ANASI
6 Kadının, kutsalların ve İsa'ya tanıklık etmiş olanların kanıyla sarhoş olduğunu gördüm. Onu görünce büyük bir şaşkınlığa düştüm. 7 Melek bana, “Neden şaştın?” diye sordu. “Kadının ve onu taşıyan yedi başlı, on boynuzlu canavarın sırrını ben sana açıklayayım. 8 Gördüğün canavar bir zamanlar vardı, ama şimdi yok. Biraz sonra dipsiz derinliklerden çıkacak ve yıkıma gidecek. Yeryüzünde yaşayan ve dünya kurulalı beri adları yaşam kitabına yazılmamış olanlar canavarı görünce şaşacaklar. Çünkü o bir zamanlar vardı, şimdi yok, ama yine gelecek.
9 “Bunu anlamak için bilgelik gerek. Yedi baş, kadının üzerinde oturduğu yedi tepedir; aynı zamanda yedi kraldır. 10 Bunların beşi düştü, biri duruyor, ötekiyse henüz gelmedi. Gelince kısa süre kalması gerek. 11 Yaşamış, ama şimdi yok olan canavarın kendisi sekizinci kraldır. O da yedilerden biridir ve yıkıma gitmektedir. 12 Gördüğün on boynuz henüz egemenlik sürmemiş on kraldır; canavarla birlikte bir saat egemenlik sürmek üzere yetki alacaklar. 13 Düşünce birliği içinde olan bu krallar güçlerini ve yetkilerini canavara verecekler. 14 Kuzu'ya karşı savaşacaklar, ama Kuzu onları yenecek. Çünkü Kuzu, rablerin Rabbi, kralların Kralı'dır. O'nunla birlikte olanlar, çağrılmış, seçilmiş ve O'na sadık kalmış olanlardır.”
15 Bundan sonra melek bana, “Şu gördüğün sular –fahişenin kenarında oturduğu sular– halklar, toplumlar, uluslar ve dillerdir” dedi. 16 “Gördüğün canavarla on boynuz fahişeden nefret edecek, onu perişan edip çıplak bırakacaklar. Etini yiyip kendisini ateşte yakacaklar. 17 Çünkü Tanrı, amacını gerçekleştirme isteğini onların yüreğine koymuştur. Öyle ki, Tanrı'nın sözleri yerine gelinceye dek krallıklarını canavara devretmekte sözbirliği edecekler. 18 Gördüğün kadın dünya kralları üzerinde egemenlik süren büyük kenttir.”
17-18 Bundan sonra güneşte duran bir melek gördüm. Göğün ortasında uçan bütün kuşları yüksek sesle çağırdı: “Kralların, komutanların, güçlü adamların, atlarla binicilerinin, özgür köle, küçük büyük, hepsinin etini yemek için toplanın, Tanrı'nın büyük şölenine gelin!”
19 Sonra canavarı, dünya krallarını ve onların ordularını, ata binmiş Olan'la O'nun ordusuna karşı savaşmak üzere toplanmış gördüm. 20 Canavarla onun önünde doğaüstü belirtiler gerçekleştiren sahte peygamber yakalandı. Sahte peygamber, canavarın işaretini alıp heykeline tapanları bu belirtilerle saptırmıştı. Her ikisi de kükürtle yanan ateş gölüne diri diri atıldı. 21 Geriye kalanlar, ata binmiş Olan'ın ağzından uzanan kılıçla öldürüldü. Bütün kuşlar bunların etiyle doydu.
^ 37. Mezmur
1 Kötülük edenlere kızıp üzülme,
Suç işleyenlere özenme!
2 Çünkü onlar ot gibi hemen solacak,
Yeşil bitki gibi kuruyup gidecek.
3 Sen RAB'be güven, iyilik yap,
Yeryüzünde otur, sadakatle çalış.
4 RAB'den zevk al,
O senin yüreğinin dileklerini yerine getirecektir.
5 Her şeyi RAB'be bırak,
O'na güven, O gerekeni yapar.
6 O senin doğruluğunu ışık gibi,
Hakkını öğle güneşi gibi
Aydınlığa çıkarır.
7 RAB'bin önünde sakin dur, sabırla bekle;
Kızıp üzülme işi yolunda olanlara,
Kötü amaçlarına kavuşanlara.
8 Kızmaktan kaçın, bırak öfkeyi,
Üzülme, yalnız kötülüğe sürükler bu seni.
9 Çünkü kötülerin kökü kazınacak,
Ama RAB'be umut bağlayanlar yeryüzünü miras alacak.
10 Yakında kötünün sonu gelecek,
Yerini arasan da bulunmayacak.
11 Ama alçakgönüllüler yeryüzünü miras alacak,
Derin bir huzurun zevkini tadacak.
12 Kötü insan doğru insana düzen kurar,
Diş gıcırdatır.
13 Ama Rab kötüye güler,
Çünkü bilir onun sonunun geldiğini.
^ Vahiy 18
Ve yeryüzünü mahvedenleri mahvetmek zamanı da geldi."
Vahiy 21:4-5
Onların gözlerinden bütün yaşları silecek. Artık ölüm olmayacak. Artık ne yas, ne ağlayış, ne de ıstırap olacak. Çünkü önceki düzen ortadan kalktı.” Tahtta oturan, “İşte her şeyi yeniliyorum” dedi. Sonra, “Yaz!” diye ekledi, “Çünkü bu sözler güvenilir ve gerçektir.”
Yeşaya 65:17
"Çünkü bakın, yeni bir yeryüzü(toplum), Yeni bir gök(yönetim) yaratmak üzereyim; Geçmiştekiler anılmayacak, akla bile gelmeyecek.
^ Yeşaya 24
1 İşte RAB yeryüzünü harap edip viraneye çevirecek,
Yeryüzünü altüst edecek,
Üzerinde yaşayanları darmadağın edecek.
2 Ayrım yapılmayacak;
Ne halkla kâhin arasında,
Ne köleyle efendi arasında,
Ne hizmetçiyle hanım arasında,
Ne alıcıyla satıcı arasında,
Ne ödünç alanla ödünç veren arasında,
Ne faizciyle borç alan arasında.
3 Dünya tümüyle yağmalanıp viraneye çevrilecek.
RAB böyle söyledi.
...
13 Çünkü zeytinler dökülsün diye dövülen ağaç nasılsa,
Bağbozumundan artakalan üzümler nasılsa,
Dünyadaki bütün uluslar da öyle olacak.
14 Sağ kalanlar seslerini yükseltip
Sevinç çığlıkları atacak,
Batıda yaşayanlar RAB'bin büyüklüğü karşısında
Hayranlıkla bağıracak.
15 Onun için, doğuda yaşayanlar RAB'bi yüceltin,
Deniz kıyısındakiler,
İsrail'in Tanrısı RAB'bin adını yüceltin.
16 Dünyanın en uzak köşelerinden ezgiler işitiyoruz:
“Doğru Olan'a övgüler olsun!”
Ama ben, “Bittim, bittim! Vay halime!” dedim,
“Hainler hainliklerini sürdürüyor.
Evet, hainler sürekli hainlik ediyorlar.”
17 Ey dünyada yaşayanlar,
Önünüzde dehşet, çukur ve tuzak var.
18 Dehşet haberinden kaçan çukura düşecek,
Çukurdan çıkan tuzağa yakalanacak.
Göklerin kapakları açılacak,
Dünyanın temelleri sarsılacak.
19 Yeryüzü büsbütün çatlayıp yarılacak,
Sarsıldıkça sarsılacak.
20 Dünya sarhoş gibi yalpalayacak,
Bir kulübe gibi sallanacak,
İsyanlarının ağırlığı altında çökecek
Ve bir daha kalkamayacak.
21 O gün RAB yukarıda, gökteki güçleri
Ve aşağıda, yeryüzündeki kralları cezalandıracak.
22 Zindana tıkılan tutsaklar gibi
Cezaevine kapatılacak
Ve uzun süre sonra cezalandırılacaklar.
^ Yeşaya 34
1 Ey uluslar, işitmek için yaklaşın!
Ey halklar, kulak verin!
Dünya ve üzerindeki herkes,
Yeryüzü ve ondan türeyenlerin hepsi işitsin!
2 RAB bütün uluslara öfkelendi,
Onların ordularına karşı gazaba geldi.
Onları tümüyle mahvolmaya,
Boğazlanmaya teslim edecek.
3 Ölüleri dışarı atılacak,
Pis kokacak cesetleri;
Dağlar kanlarıyla sulanacak.
^ Yeşaya 15
Bakın, RAB ateşle geliyor,
Savaş arabaları kasırga gibi.
Şiddetli öfkesini,
Azarını alev alev dökmek üzere.
16 Çünkü O bütün insanlığı ateş ve kılıçla yargılayacak,
Pek çok kişiyi öldürecek.
^ Hezekiel 38
1 RAB bana şöyle seslendi: 2 “İnsanoğlu, yüzünü Magog ülkesinden Roş'un, Meşek'in, Tuval'ın önderi[a] Gog'a çevir, ona karşı peygamberlik et. 3 De ki, ‘Egemen RAB şöyle diyor: Ey Roş'un, Meşek'in, Tuval'ın önderi Gog, sana karşıyım. 4 Seni geldiğin yoldan geri çevirecek, çenelerine çengel takacağım. Seni ve bütün ordunu, atları, tam donanmış atlıları, küçük büyük kalkanlı, hepsi kılıç kullanan büyük kalabalığı dışarıya sürükleyeceğim. 5 Onlarla birlikte hepsi kalkanlı, miğferli Persliler'i, Kûşlular'ı, Pûtlular'ı, 6 Gomer'in bütün ordusunu, uzak kuzeydeki Beyttogarma'nın bütün ordusunu ve yanındaki birçok ulusu da sürükleyeceğim.
7 “ ‘Hazır ol! Çevrende toplanmış büyük kalabalıkla birlikte hazırlan. Onları sen gözeteceksin. 8 Uzun zaman sonra savaşa çağrılacaksın. Gelecek yıllarda, halkı birçok ulustan uzun zamandır ıssız kalmış İsrail dağlarında toplanmış, savaştan rahata kavuşmuş bir ülkeye saldıracaksın. Uluslar arasından çıkarılmış olan bu halk, şimdi güvenlik içinde yaşıyor. 9 Sen, bütün askerlerin ve seninle olan birçok ulus çıkıp kasırga gibi geleceksiniz; ülkeyi kaplayan bulut gibi olacaksınız.
10 “ ‘Egemen RAB şöyle diyor: O gün aklına bazı düşünceler gelecek, kötü düzenler tasarlayacaksın. 11 Diyeceksin ki: Sursuz köyleri olan bir ülkeye saldıracak, esenlik ve güvenlik içinde yaşayan insanların üzerine yürüyeceğim. Bu köylerin tümü sursuz; kapıları da kapı sürgüleri de yok. 12 Viran olmuş kentlerde yaşayan halkı soyup malını yağma edeceğim. Sürüsü, malı olan, dünyanın ortasında yaşayan bu ulusların arasından toplanmış halka karşı elimi uzatacağım. 13 Saba, Dedan, Tarşiş tüccarları ve köyleri sana, Yağmalamak için mi geldin? Çapul malı toplamak, altın, gümüş taşımak, hayvan, mal götürmek, bol ganimet elde etmek için mi bu kalabalığı topladın? diyecek.’
14 “Bu yüzden, ey insanoğlu, peygamberlik et ve Gog'a de ki, ‘Egemen RAB şöyle diyor: O gün halkım İsrail güvenlik içinde yaşarken bunu farketmeyecek misin? 15 Sen ve seninle birlikte birçok ulustan oluşan tümü ata binmiş büyük bir kalabalık, güçlü bir ordu uzak kuzeyden geleceksiniz. 16 Ülkeyi kaplayan bir bulut gibi halkım İsrail'in üzerine yürüyeceksiniz. Son günlerde, ey Gog, seni ülkeme saldırtacağım. Öyle ki, ulusların gözü önünde kutsallığımı senin aracılığınla gösterdiğim zaman beni tanıyabilsinler.
17 “ ‘Egemen RAB şöyle diyor: Eski günlerde kullarım İsrail peygamberleri aracılığıyla hakkında konuştuğum kişi değil misin sen? O dönemde seni onlara saldırtacağıma ilişkin yıllarca peygamberlik ettiler.
18 “ ‘Gog İsrail ülkesine saldırdığı gün öfkem alevlenecek. Egemen RAB böyle diyor. 19 Kıskançlığımla ve öfkemin şiddetiyle diyorum ki, o gün İsrail ülkesinde büyük bir yer sarsıntısı olacak. 20 Denizdeki balıklar, gökteki kuşlar, kırdaki hayvanlar, yerde sürünen bütün yaratıklar ve dünyadaki bütün insanlar önümde titreyecekler. Dağlar yerle bir edilecek, kayalıklar ufalanacak, her duvar çökecek. 21 Bütün dağlarımda Gog'a karşı kılıcı çağıracağım. Egemen RAB böyle diyor. Herkes birbirine kılıç çekecek. 22 Onu salgın hastalıkla, kanla cezalandıracağım; onun, ordusunun, ondan yana olan birçok ulusun üzerine sağanak yağmur, dolu, ateşli kükürt yağdıracağım. 23 Böylece büyüklüğümü, kutsallığımı gösterecek, birçok ulusun gözünde kendimi tanıtacağım. O zaman benim RAB olduğumu anlayacaklar.’ ”
^ Hezekiel 39
1 “İnsanoğlu, Gog'a karşı peygamberlik et ve ona de ki, ‘Egemen RAB şöyle diyor: Ey Roş'un, Meşek'in, Tuval'ın önderi[a] Gog, sana karşıyım. 2 Seni geri çevirip sürükleyeceğim. Seni uzak kuzeyden çıkarıp İsrail'in dağlarına getireceğim. 3 Sol elindeki yayını vuracak, sağ elindeki oklarını düşüreceğim. 4 Sen de askerlerinle senden yana olan uluslar da İsrail dağlarına serileceksiniz. Sizi yem olarak her çeşit yırtıcı kuşa, yabanıl hayvana vereceğim. 5 Açık kırlarda düşüp öleceksiniz. Çünkü bunu ben söyledim. Egemen RAB böyle diyor. 6 Magog'un ve kıyıda güvenlik içinde yaşayanların üzerine ateş yağdıracağım. O zaman benim RAB olduğumu anlayacaklar.
7 “ ‘Halkım İsrail arasında kutsal adımı tanıtacağım. Bundan böyle kutsal adımın aşağılanmasına izin vermeyeceğim. Uluslar benim İsrail'de kutsal olan RAB olduğumu anlayacaklar. 8 O gün yaklaştı! Söylediklerim olacak. Egemen RAB böyle diyor. Budur sözünü ettiğim gün!
^ 2. Yeşaya 29:6
Her Şeye Egemen RAB gök gürlemesiyle, Depremle, büyük gümbürtü, kasırga ve fırtınayla, Her şeyi yiyip bitiren ateş aleviyle seni cezalandıracak.
^ Malaki 4
1 Her Şeye Egemen RAB diyor ki, “İşte o gün geliyor, fırın gibi yanıyor. Kendini beğenmişlerle kötülük yapanlar samandan farksız olacak; o gün hepsini yakacak. Onlarda ne kök, ne dal bırakılacak. 2 Ama siz, adıma saygı gösterenler için ışınlarıyla şifa getiren doğruluk güneşi doğacak. Ve çıkıp ahırdan salınmış buzağılar gibi sıçrayacaksınız. 3 Kötüleri ezeceksiniz. Çünkü bunları yaptığım gün, ayağınızın altında kül olacaklar.” Böyle diyor Her Şeye Egemen RAB.
^ Yeşaya 24
13 Çünkü zeytinler dökülsün diye dövülen ağaç nasılsa,
Bağbozumundan artakalan üzümler nasılsa,
Dünyadaki bütün uluslar da öyle olacak.
14 Sağ kalanlar seslerini yükseltip
Sevinç çığlıkları atacak,
Batıda yaşayanlar RAB'bin büyüklüğü karşısında
Hayranlıkla bağıracak.
15 Onun için, doğuda yaşayanlar RAB'bi yüceltin,
Deniz kıyısındakiler,
İsrail'in Tanrısı RAB'bin adını yüceltin.
16 Dünyanın en uzak köşelerinden ezgiler işitiyoruz:
“Doğru Olan'a övgüler olsun!”
^ Daniel 12
1 “O zaman senin halkını koruyan büyük önder(Atanmış Kral olarak önder) Mikail görünecek. (Küresel ısınma ve afetler tavan yapacak.)Ulusun oluşumundan beri hiç görülmemiş bir sıkıntı dönemi olacak. Bu dönemde halkın –adı kitapta yazılı olanlar– kurtulacak.
^ Matta 24
3 İsa, Zeytin Dağı'nda otururken öğrencileri yalnız olarak yanına geldiler. “Söyle bize” dediler, “Bu dediklerin ne zaman olacak, senin gelişini ve çağın bitimini gösteren belirti ne olacak?”
4 İsa onlara şu karşılığı verdi: “Sakın kimse sizi saptırmasın! 5 Birçokları, ‘Mesih benim’ diyerek benim adımla gelip birçok kişiyi aldatacaklar. (Aynı George Bush’a işte Mesih dedikleri gibi ve ardından 11 eylül olayı ve ortadoğuya savaş açtılar.Daha önce Amerikada bazı başkanlar için de aynı şeyleri söylediler.) 6 Savaş gürültüleri, savaş haberleri duyacaksınız. Sakın korkmayın! Bunların olması gerek, ama bu daha son demek değildir. 7 Ulus ulusa, devlet devlete savaş açacak; yer yer kıtlıklar, depremler olacak. 8 Bütün bunlar, doğum sancılarının başlangıcıdır.
^ Markos 13
3-4 İsa, Zeytin Dağı'nda, tapınağın karşısında otururken Petrus, Yakup, Yuhanna ve Andreas özel olarak kendisine şunu sordular: “Söyle bize, bu dediklerin ne zaman olacak, bütün bunların gerçekleşmek üzere olduğunu gösteren belirti ne olacak?”
5 İsa onlara anlatmaya başladı: “Sakın kimse sizi saptırmasın” dedi. 6 “Birçokları, ‘Ben O'yum’ diyerek benim adımla gelip birçok kişiyi saptıracaklar. 7 Savaş gürültüleri, savaş haberleri duyunca korkmayın. Bunların olması gerek, ama bu daha son demek değildir. 8 Ulus ulusa, devlet devlete savaş açacak; yer yer depremler, kıtlıklar olacak. Bunlar, doğum sancılarının başlangıcıdır.
^ Luka 21
7 Onlar da, “Peki, öğretmenimiz, bu dediklerin ne zaman olacak? Bunların gerçekleşmek üzere olduğunu gösteren belirti ne olacak?” diye sordular.
8 İsa, “Sakın sizi saptırmasınlar” dedi. “Birçokları, ‘Ben O'yum’ ve ‘Zaman yaklaştı’ diyerek benim adımla gelecekler. Onların ardından gitmeyin. 9 Savaş ve isyan haberleri duyunca telaşlanmayın. Önce bunların olması gerek, ama son hemen gelmeyecek.”
10 Sonra onlara şöyle dedi: “Ulus ulusa, devlet devlete savaş açacak. 11 Şiddetli depremler, yer yer kıtlıklar ve salgın hastalıklar, korkunç olaylar ve gökte olağanüstü belirtiler olacak. (Arap baharıyla başlayan süreç giderek şiddetlenecektir.)
^ 2. Timoteos 3
1 Şunu bil ki, son günlerde çetin anlar olacaktır. 2-3 İnsanlar kendilerini seven, para düşkünü, övüngen, kibirli, küfürbaz, anne baba sözü dinlemez, nankör, kutsallıktan ve sevgiden yoksun, uzlaşmaz, iftiracı, özünü denetleyemeyen, azgın, iyilik düşmanı olacaklar. 4-5 Hain, dikbaşlı, kendini beğenmiş, Tanrı'dan çok eğlenceyi seven, Tanrı yolundaymış gibi görünüp bu yolun gücünü inkâr edenler olacaklar. Böylelerinden uzak dur.
13 Ama kötüler ve sahtekârlar, aldatarak ve aldanarak gittikçe daha beter olacaklar
^ Matta 24
34 Size doğrusunu söyleyeyim, bütün bunlar olmadan bu kuşak[soy] ortadan kalkmayacak (tüm bunlar 21 yıl gibi kısa sürede olacak. Ve pek çok insan döneme şahit olacak. Yani tüm bu olaylar 2-3 nesilde gerçekleşmeyecek. Bu nedenle kutsal kitaplar bu döneme saat demişlerdir.)
^ Luka 21
29 İsa onlara şu benzetmeyi anlattı: “İncir ağacına ya da herhangi bir ağaca bakın. 30 Bunların yapraklandığını gördüğünüz zaman yaz mevsiminin yakın olduğunu kendiliğinizden anlarsınız. 31 Aynı şekilde, bu olayların gerçekleştiğini gördüğünüzde bilin ki, Tanrı'nın Egemenliği yakındır. 32 Size doğrusunu söyleyeyim, bütün bunlar olmadan, bu kuşak[soy] ortadan kalkmayacak. 33 Yer ve gök ortadan kalkacak, ama benim sözlerim asla ortadan kalkmayacaktır.
^ Matta 25
31 “İnsanoğlu kendi görkemi içinde bütün melekleriyle birlikte gelince, görkemli tahtına oturacak. 32 Ulusların hepsi O'nun önünde toplanacak, O da koyunları keçilerden ayıran bir çoban gibi, insanları birbirinden ayıracak. 33 Koyunları sağına, keçileri soluna alacak.
34 “O zaman Kral, sağındaki kişilere, ‘Sizler, Babam'ın kutsadıkları, gelin!’ diyecek. ‘Dünya kurulduğundan beri sizin için hazırlanmış olan egemenliği miras alın! 35 Çünkü acıkmıştım, bana yiyecek verdiniz; susamıştım, bana içecek verdiniz; yabancıydım, beni içeri aldınız. 36 Çıplaktım, beni giydirdiniz; hastaydım, benimle ilgilendiniz; zindandaydım, yanıma geldiniz.’
37 “O vakit doğru kişiler O'na şu karşılığı verecek: ‘Ya Rab, seni ne zaman aç görüp doyurduk, susuz görüp su verdik? 38 Ne zaman seni yabancı görüp içeri aldık, ya da çıplak görüp giydirdik? 39 Seni ne zaman hasta ya da zindanda görüp yanına geldik?’
40 “Kral da onları şöyle yanıtlayacak: ‘Size doğrusunu söyleyeyim, bu en basit kardeşlerimden biri için yaptığınızı, benim için yapmış oldunuz.’
41 “Sonra solundakilere şöyle diyecek: ‘Ey lanetliler, çekilin önümden! İblis'le melekleri için hazırlanmış sönmez ateşe gidin! 42-43 Çünkü acıkmıştım, bana yiyecek vermediniz; susamıştım, bana içecek vermediniz; yabancıydım, beni içeri almadınız; çıplaktım, beni giydirmediniz; hastaydım, zindandaydım, benimle ilgilenmediniz.’
44 “O vakit onlar da şöyle karşılık verecekler: ‘Ya Rab, seni ne zaman aç, susuz, yabancı, çıplak, hasta ya da zindanda gördük de yardım etmedik?’
45 “Kral da onlara şu yanıtı verecek: ‘Size doğrusunu söyleyeyim, mademki bu en basit kardeşlerimden biri için bunu yapmadınız, benim için de yapmamış oldunuz.’
46 “Bunlar sonsuz ölüme, doğrular ise sonsuz yaşama gidecekler.”
^ Matta 24
14 Göksel egemenliğin bu Müjdesi bütün uluslara tanıklık olmak üzere dünyanın her yerinde duyurulacak. İşte o zaman son gelecektir.

Kitab-ı Mukaddes’in Vahiy bölümünde geçen Armagedon sözcüğü Museviler’den daha çok Hıristiyanlar için önem taşır. Museviler İsa’yı Atanmış Kral (Mesih) olarak kabul etmezler ve başka bir Mesih beklerler. Bu nedenle Armageddon’la ilgili kavramlar Kitab-ı Mukaddes’in tümü için geçerli olsa da, Vahiy kitabındaki anlatımlar Museviler için geçerli olmaz.
 
---> megiddo nedir armegeddon neresidir armegeddon yaşanıyormu

DÜNYA TARİHİNİN SONU
• Yeryüzünde insanlık her geçen yüzyılda daha kötüye gitti. Din ayrımcılığını, mezhep ayrımcılığı takip etti. Sonra da köken, ırk ayrımcılığı ile insanlık en kötü hale geldi. Tüm bu ayrımcılıkların temelinde ötekileştirerek sahiplenme, hırs ve dünyayı kazanma çabası vardı. Her bölgede sahiplenen ayrımcılar kendi vesayetlerini kurdular.
• Avrupa Kıtası'ndaki gen yapısına ilişkin en kapsamlı araştırma ilginç veriler ortaya koydu. Uluslararası bir grup tarafından yapılan gen çalışması, Avrupa’nın gen yapısında 4 bin yıl önce gizemli bir kırılma olduğunu gösteriyor. Avrupa’daki ilk çiftçiler de gen haritasına göre Anadolu kökenli. Yani Eski dönemde Anadolu’da yaşayan gog ve magog adındaki halklardır. Nature Dergisi’nde yayınlanan bir makalede Avrupa’nın genetik yapısının 4 bin ya da 5 bin yıl önce ani bir değişim yaşadığı ve Avrupa DNA’sının değiştiğine ilişkin bilimsel veriler paylaşıldı. Avustralya’da Adelaide Üniversitesi’nde bulunan Eski DNA Merkezi’nde çalışmayı yürüten Alan Cooper, “İlginç olan bu ilk alt-Avrupa kültürünün 4 bin 500 yıl önce yer değiştirmesi ve bunun çok açık ve başarılı bir şekilde yapılmış olması. Büyük bir şey meydana gelmiş ve bunun arkasındaki şey ne biz onun peşindeyiz” dedi. Aslında bilim adamları o dönemde Zulkarney’nin Gog ve Magogu kovduğu gerçeğini ortaya çıkarmıştır.
• Zulkarneyn peygamberden binlerce yıl sonra gog ve magog milletleri kazanma ve yayılmacı anlayışlarıyla tekrar eski topraklarına geldiler. Bozgunculuk üzerinden kazanma çabaları ve yayılmacılığı sürekli devam etti. Hatta Gog’un torunlarında Ram’ın soyu yani Rum kolu Anadoluya gelip yerleştiler. Bu arada büyük peygamberler geldi geçti. Yeni dinler yaşandı en son bölgesel de olsa İslam egemenliği yaşandı ama din ayrımcılığı yeryüzünde çok etkindi. Müslüman halklar her bölgeden göç etmek zorunda kalmışlardı. Çünkü inananlar yeryüzünde sürekli baskı gördüler. Müslümanlar rahat bırakılmadılar, Kafir ve münafıkları saymazsanız Nasaranın, budacıların, Zerdüştlerin baskı ve saldırılarından yılmışlardı. Yerleşecek toprak bulamamışlardı. Peygamber dönemi olan 600’lü yıllardan sonra 900 ve 1000’li yıllarda inananlara bu baskı iyice arttı. Bu halk Tevrat tabiriyle Tanrının İsrail halkıydı. Bu halklar Türklerin öncülüğünde 1071’den sonra 12 kol olarak Anadoluya girdiler ve yerleşmeye başladılar. Bahsettiğimiz gibi o dönemde Nuh’un isyancı torunları olan Gog ve magog’un nesli Anadoludaydı. O dönem güçsüzlerdi ama sayıca çoklardı ve Türklerin gelişleriyle kuzeye ve batıya giderek yerleştiler. Bugünün Avrupasını ve Rusya’sını oluşturdular.
• Batıda yükselen antisemitizme verdiği bir tepki şeklinde başlayan Siyonizm, inandığını sanan ve dünyayı isteyerek menfi birlikteliği olan bir topluluktur. Osmanlı anlayışı insanlığa zarar vermeyen iyi niyetin ve adaletin temsiliydi. Bu anlayış şeytanın egemenlik anlayışı olan Siyonizm’e tepki göstermişti. Buna da antisemitizm dediler. Avrupa’da Siyonizme destek veren halklar, Hristiyanlığı savaşla yayma anlayışını ibadet sanarak dünyaya hükmetme, ele geçirme yarışı başladı. Yahudi anlayışını kullanarak başladılar. Ancak hakkın karşısında yani Yahudi anlayışının karşısında olarak batıl cephede yer aldılar.. Dünya’da ve Avrupa’da inanan halklar bu Siyonizm dalgasıyla mücadele etmişlerdi. Zamanla Siyonizm güçlenerek hakim güç halini almıştır. Ve 11 Eylül ile en parlak dönemini yaşamıştır.
• Siyon, Tevrat'ta Tanrı tarafından Yahudilere vaat edilmiş bir ülkedir. Ama bu Yahudiler günümüz dinsiz Yahudileri değildir. Tanrı yasalarına bağlı kalan ve dünya için mücadele etmeyen mazlumlardır. Günümüzde arap baharıyla başlayan özgürlük uyanışı demokrasiye ve barışa sahip çıkmakla kemale erecektir. Bu öncülüğü yapan bölge siyon yani şam yani İstanbuldur. Kötü yönetimler altında ezilmiş mazlum halklar frangalarından kurtuluyor. O dönemde ki Siyon, barışa ve adalete sahip çıkan doğrulukla mücadele eden inançlı bir bölgeydi. Siyon’u Yahudiler konum ve yer olarak algılamıştır. Halbuki öyle değildir. Müslümanlar da Mehdi’nin Medine’den çıkacak beklentisinde ve bu bölge ile dünyaya hükmedileceği söylenmektedir. Aslında Medine halkı mazlumlara kucak açan, inançlı özelliğine sahiptir. Türkiye halkı bu şehirlerle tamamen benzerlik göstermektedir. Bu günümüzün Türkiye’si tanrının vaat ettiği Siyon’dur. Ve Müslümanların Medine’sidir. Çağlar öncesinden yerler misaller bulunduğu konum amacıyla değil özellikleriyle anlatılırdı.
• Tarih boyunca peygamberleri öldüren vesayet kendini Tanrı yolunda sanırdı. Günümüz Yahudiliği, tanrı karşıtı ve şeytan taraftarlarından oluşmuştur. Tanrının dinini yeryüzüne yerleştirmeyi hedefleyen bu anlayış; doğruluk çizgisinden ayrılmış dünya egemenliği için çalışan ve zulmeden bir anlayış haline gelmiştir. Kutsal kitaplara göre Yahudiler Dünya için çalışmazlar hatta Ahiret için çalışırken baskı görürler ve tanrı onları kurtarır ve yeryüzünü onlara varis bırakır. İşte Günümüz Yahudiciliği yeryüzüne sahip olma çabası ve bununla zulmetme yetkisi bulmuş zalimlerdir. Ne büyük tezatlıktır ki bu çarpıklığı anlayamamışlardır. Ahir zaman Yahudiliği olan günümüz Yahudiliği yani siyonizm, Tanrı ve Ahiret için çalışmak yerine dünyavi amaç için çalışan şeytani güçtür. Günümüz yahudiciliği ötekileştiren, ayrımcılık yapan bozgunculuktan kazanan anlayıştır. Tanrıdan çok inançsız egemenlere hizmet eden ahiret hedefinden çok dünya hedefi kuran hukuksuzlardan oluşmaktadır.
• İnançsızların Yahudilik çatısında buluşarak dünya egemenliği için mücadelesi uzun zamana dayanmaktadır. Son dönemlerde Osmanlı’nın gerilemesiyle Osmanlı ve din karşıtlığı iyice ortaya çıkmış, İslam’ın doğduğu dönemin rövanşı alınmak istenmiştir. 600’lü yıllarda dünyaya egemen güçler dini bahane ederek yönetimlere sahipti. Halkı sömürüyor, dini kullanıyor ve insanlığa zarar veriyorlardı. Tanrı Arap yarımadasına elçisi Muhammedi, dinini ilan etmesi için göndermişti. Dönemin vesayetçileri aynı zamanda dini liderleri sırf kıskançlıklarından ve saltanatlarından dolayı ona karşı çıkmışlardı. Halbuki Muhammet onları doğru bir yola, barışa ve adalete çağırıyordu. Üstelik onların dinlerini doğruluyor ve destekliyordu. Ancak hakka uymadıklarını söylüyordu. Dönemin dinsel baronları ve sistemlerin sahipleri ona karşı mücadele etmişlerdi. Böylece tanrının dinini karşılarına almışlar dünya kazancı karşılığında ahretlerini ve ardındaki büyük kitleleri yoldan saptırmışlardı.
• Siyonizm'in başlangıcı kabul edilen 1897 yılından önce bile kendilerini Yahudi olduğunu ilan edenlerin Filistin topraklarına göç ettiği görülmüştür. Filistin'e ciddi Yahudi göçü 1882 yılında başlamıştır. 1890'lı yıllarda, Theodor Herzl Siyonizme yeni bir ideoloji ve fiili aciliyet katarak, Dünya Siyonist Örgütü'nün (WZO) oluşturulduğu 1897 yılında İsviçre'nin Basel şehrinde düzenlenen ilk kongrenin toplanmasını sağladı. Herzl'in amacı, Yahudi devleti hedefinin elde edilmesi için gerekli hazırlık niteliğindeki adımları başlatmaktı. Herzl'in Filistin'i hakimiyeti altında tutan Osmanlı yöneticileri ile bir siyasi anlaşma yapma teşebbüslerinin başarısızlıkla sonuçlanması üzerine başka hükümetlerin desteği arandı. Filistin'de küçük ölçekli yerleşimlere destek veren WZO, Yahudilik duygusu ve bilincini güçlendirmeye ve dünya çapında bir federasyon kurmaya odaklandı. Abdülhamid ve yakın çevresi ile Siyonizm'in en önemli ismi olan Herzl arasında 1896'dan başlayarak altı sene boyunca yoğun temaslar yaşandığı kanıtlanmıştır. Osmanlı Arşivleri'nden 19 Nisan 1900 tarihli bir belge de Abdülhamit Yahudi göçüne izin verilmiyor. Siyonizm öncesinde, Yahudilerin Kutsal Topraklara dönüşü fikrinin Hıristiyanlar tarafından desteklenişi uzun bir tarihe sahiptir. Siyonizme destek veren ilk ünlü isimler arasında, Britanya Başbakanları David Lloyd George ve Arthur Balfour, ABD Başkanı Woodrow Wilson ve Siyonizme destek vermeye yönelik faaliyetleri yüzünden Britanya Ordusu tarafından Filistin'de görev yapması süresiz olarak yasaklanan Orde Wingate de bulunmaktadır. Carleton Üniversitesi'nden Charles Merkley'e göre, Hıristiyan Siyonizmi 1967'deki Altı Gün Savaşı'nın ardından kayda değer ölçüde güç kazanmıştır ve başta Amerika Birleşik Devletleri'ndekiler olmak üzere, birçok dönemselci Hıristiyan, bugün Siyonizme güçlü destek vermektedir. Görüldüğü gibi Dünyacı anlayışın kademe kademe güç kazandığını tespit edilmiştir. Ardından patlak veren birinci dünya savaşının arefesidir 1800lü yıllarda yaşananlar. Tanrı tarafında olduğunu iddia edip tanrının israel krallığını kurmak için çalışanlar insanlığa ve adem’in soyuna zarar vermekteydi. Halbuki tanrı bu krallığı kendisi kuracaktı. Tarih hep böyle örneklerle doludur.
• Coğrafi keşifler adıyla hırsızlık ve gasp meşrulaştırıldı. Çetelere ve korsanlara, ticaret yapan koloni dediler. Delikli demirle öldürmeyi kolay bulanlar öldürerek ve gasbederek sahip olmaya başladı. Avrupa ve kuzeyi ülkelerden gemiye binerek uzak kıtaları yağmalayanlar sürekli ganimetlerini ülkelerine taşıdılar. İnsan köle, elmas, altın ticareti yaptılar. Bir dönem bu sürdü sonra petrolü keşfettiler. Ve kazanma yarışı gittikçe daha kötü hale geldi.
• 1.dünya savaşında üçlü itilaf devletleri olan İngiltere-Fransa-Rusya dünyada karanlık bir dönem başlattı. Ve ardından dünya için hırslanan yağmacıların kurduğu Amerika devleti dünyayı kötü bir hale getirmiştir.
• Barışın en büyük düşmanı Fransız ihtilali olmuştur. Ulus devlet anlayışı çok yanlıştı ve saçmalıktı. Fransız ihtilalinin ortaya çıkardığı milliyetçilik iflas etmiştir. Sürekli ayrışma ve her egemen kendi saltanatını kursun anlayışı eksik ve hatalıydı. Irkçılık ve ayrımcılık savaşları ve ölümleri getirdi. Halbuki hepsi Adem’in evlatlarıydı.
• Sanayi inkılabı silahlanma yarışını getirdi. Sosyal alandaki gelişmeler silah alanından çok sonra gelişti. Bu işğal aynı zamanda halkın örf adet ve kurallarına da bir işğaldi. Yani evrensel değerler çiğnenme şamasına gelmişti. Yeni yönetimler halk karşıtı, kanunsuz devlet statüsündeydi. Silah üstünlüğünü ele geçirenler evrensel anlayışla değil de batıl bir çabayla işgal etmeye başladılar. Her yerde halka karşı işgal vardı. Napolyon’un Mısır’ı işgal etmesiyle ilk kırılma gerçekleşmişti. Anadolu’yu cumhuriyet döneminde işgal etmeye kalkmışlardı. Birinci dünya savaşı sonrası bir işğaller zinciri yaşayan dünyanın yönetimleri zorbaların ve inançsızların egemenliğine geçmişti.
• İnsanlık tarihine baktığınızda yeryüzünde benzer ve sayısız dünya savaşları gözlenmiştir. Bu savaşlar aslında iyilerle kötüler arasında yaşanmıştır. İyilerin egemenliğine peygamberler öncülük etmiştir.
• Osmanlı-Rus savaşları inananların bozguncu rus halkıyla savaşıydı. Rusya silah üstünlüğüyle ve hırsıyla Ortadoğu’ya ve dünyaya çok zulmetti. Silah üretti ve sattı. İpleri hep elinde tuttu. Bölgeye egemen oldu. Rusya balkanlarda, Kafkaslarda, Ortadoğu’nun bir kısmında etkili bir ülkeydi. Suriye, İran, Kıbrıs, Yunanistan Rusya’nın etkisindeydi. Ruslar inançlı Anadolu halkının son kalıntılarını da 1910’lu yıllarda ortadan kaldırmak istemişti.
• Kudüs'ün İngilizler tarafından 1917 yılında alınmasından sonra İngiltere'nin Fransa ile birlikteliği çıkarlar doğrultusunda sürmeye devam etmiştir. Bu birliktelik 2017 yılında son bulacaktır.
• İngilizlerin kurtuluş savaşında Osmanlı halkını yok etmek için dünyanın her yerinden topladıkları askerleri harekata hazırladılar. Halkları ve askerleri aldattılar. Hint,Avustralya, Anzak hatta Müslüman birliklerinin getirilişi Osmanlıyı yıkmak için şeytani bir tasarıydı. Osmanlı’nın 1918 Eylül ayında büyük Megiddo Savaşı Osmanlının yenilgisi ile sonuçlanmıştır. İnananlar kurtuluş savaşında yenik düştüler. Kalanları da aldatarak halka karşı 1923’de kendi cumhuriyetlerini zorbalıkla ilan ettiler.
• Dünya savaşında İngilizler Fransızlar ve Ruslar çok büyük oyunlar oynadılar. Ulusları birbirine kışkırttılar. Ortadoğuyu ve Arap yarımadasını karıştırırken Yunanlılarla Türkleri oyaladılar. Yunanlılar hayalperetti ve hırslıydılar. İngilizler, Anadolu halkının başına Yunanlıları sardılar ve onlara çok yalan vaat ettiler. İngilizler Arapları aldattı. Taraftarlarına silah temin ettiler. Yeni yönetimleriyle ticaret ve koloni anlaşmaları yaptılar. Böylece inanan mazlumlar muhalif konumuna düştü. Böylece her ulusta inananların anlayışı yıkıldı. İnançsızların devlet üzerinden hakimiyeti başladı. Yasalar değiştirildi ve manevi değerleri yıprattılar. Zamanla bölgeye ve yeryüzüne düşmanlığı yaydılar. Osmanlı İmparatorluğunun dağılış sürecindeki savaşlar sonucunda inançsız yönetimler yeryüzüne hakim olmaya başlamıştır. İnanan yönetimlerin mücadelesi olsa da inançsızlar ve yönetimleri zafer kazanmaya devam etmişlerdir. Arap baharıyla tam tersi süreç başlamıştır. Diktatör yönetimler ve saltanat sürenler bir bir yıkılmaktadır.
• Osmanlının yıkılışıyla yeryüzünde kardeşlik, barış ve adalet anlayışı da yıkılmıştır. 1789 Fransız ihtilaliyle kardeşliğe bir savaş açıldı. Ve sülalecilik, köktencilik üzerine kurulu ulus devlet anlayışı ortaya çıktı. Yeryüzünde düzeni sağlayacak merkezi bir otorite olmayınca beylikler dönemine benzer ülkeler dönemi başladı. Güçlünün zayıfı ezdiği, savaşların, çatışmaların ve mücadelelerin yaşandığı bir dünya haline geldi. İnsanlığa sahip çıkacak, adaleti ve huzuru sağlayacak bir küresel devlet kurulana dek bu mücadeleler sürdü. Bir ara ABD bunu sağlıyor sandık gördük ki küresel terörün nedeni ABD’nin yönetim anlayışıydı. Silah, petrol ve savaş siyaseti üzerinden ayakta duran bir ülkeydi. ABD’nin ulusal çıkarları için yeryüzünün kaosta olması gerekiyordu. Barış ve adalet adını kullanarak savaş ve silah siyasetiyle ayakta kalmaya çalışan bir imparatorluktu.
• Osmanlıyı kötülemenin her yolunu kullandılar. Padişahlar arasında kardeş katli vaciptir gibi saçmalığı tarih kitaplarına koydurdular. Padişahları haremli uçkuruna düşkün gösterdiler. Gerçekte böyle bir şey yokken harem zırvalığını uydurdular.Kelle vurduran padişahlar, gönül eğlendiren ve zevklerine düşkünmüş gibi gösterdiler. Osmanlıyı kötüleme anlayışı Avrupa’da Amerika’da olduğu gibi ülkemizde de aynı anlayışı taşıyan zihniyet vardı. Bu zihniyet doğruluğu ve dini emirleri reddeden inançsızların anlayışıdır. Barbar Türkler anlayışıyla muhteşem Süleyman dizisinin anlayışı aynıydı. Savaşmayı seven Osmanlı, savaş isteyen Türkler gibi gösterilmesi bilinçli provakasyondu.
• Osmanlı devleti aynı zamanda İslam dünyasının da önderiydi. Osmanlı sultanları halifeydi. 1919 yılında Osmanlı çökerken insanlar kendi aralarında para toplayıp, ekonomik yardımda bulunmak istediler. Sonra insanlık karanlığın içine gömüldü.
• Osmanlı’nın dini liderliğini korumak için Hilafet hareketi ortaya çıkmıştı. Hindistan’daki bu hareket Güney Afrika’daki Müslümanlar’ı da etkiledi. Osmanlı’nın dini liderliği yüzyıllar sürdü, sadece 1919’dan sonra yıllardır Osmanlı’nın bu liderliği yoktu. Bu liderlik Türkiye ile bugünlerde yeniden doğdu. Ama bu liderlik sadece islamı kollamıyordu. Tüm insanlığı ve tüm dinleri kapsıyordu.
• Avrupa Yahudilerinin (Avrupalı inançsızların) kıtanın dört bir yanında inananların adaletine ve barışçı tavrına yani Osmanlı anlayışına yükselen tepkilerin artması siyonizmi doğurmuştur. Gerçek inananların ve mazlumların antisemitizmle kendilerini inananlar olarak niteleyen hukuksuzlara(Siyonistlere) bir tepki olarak doğmuştu. laik inançsızların temeli din düşmanlığı yapmaktı. Dini ayırırken dinsiz ve kuralsız devlet anlayışlarını yönetimlere yerleştirmişti. Siyonizm, din karşıtlığıyla çıkılan amaçta modern milliyetçilik görüngüsünün bir koludur. Çünkü din milliyetçiliği yapılmaktadır.
• T.Erdoğan'ın farklı kültürleri anlamak gibi bir toplantıda Siyonizm ile anti-Semitizm arasında kurmuş olduğu bağlantı karşısında dehşete düştük" diyenler yıllarca kendi zulümlerini anlayamayacak kadar kör idiler. Onlara silah gücüyle zulmederek yönetme gücünü kim verdi. Tanrı mı hayır tanrı böyle bir yetki vermez, onlar şeytana uydular. ABD kongresinden bazı üyeler Başbakan Erdoğan'a bir mektup yazmış ve bu sözlerini geri almasını istemişlerdi. Basbakan doğru söylemiştir. Hatta daha ilerisine gidip Siyonizm ile terör aynı şeydir demeliydi. Küresel bozguncular bu gerçekle mutlaka yüzleşecekler.
• Hristiyanlığın içinde şeytanın yoluna uyan Protestanlar bir dönem sonra aşırılığa giderek zamanla evangalizmin yolunu tutmuş ve Savaş tanrısı şeytanın ardına düşmüşlerdir. Hak yolda olduğunu söyleyen bu yağmacılar Tanrıya ve dinine düşmanlık etmekteydiler.
• Antizemitizm (Yahudi karşıtlığı) Osmanlı’nın gerileme ve dağılma döneminde haksızlığı ve silahı yol edinmiş gog ve magog anlayışındaki insanların ortaya çıkışında Avrupa halkının verdiği tepkidir. Yahudi düşmanlığı Osmanlı yıkılırken iyice etkinleşti. Ama onlar gerçek Yahudi değildiler. Kendilerini Yahudi ilan eden Tanrı karşıtlarıydılar. Gerçek hayatta müthiş bir tezatlık vardı. Tanrının dinini savunanlar dinsizliği yol edinmiş halklar olarak karşımıza çıktı. Dini uygulamayan ama dini çıkarlarına alet etmiş yahudilik anlayışını gördük. İnsanlığa sahip çıkıyormuş gibi görünüp insanlara sıkıntılı bir düzen ve insanlık karşıtı bir dönem gördük. İşte inananların inançsızlara tepkisine antisemitizm yani Yahudi düşmanlığı denildi.
• Antisemitizm, insanlığa sahip çıkan Tanrı taraftarıdır. İnananların ‘Dünya için Yahudilik ‘anlayışına verdiği bir tepkidir. İyi bir düzene karşı çıkan ve İsrailoğulları olduğunu iddia edenlerin azgınlığına karşı doğmuştur antisemitizm. Doğru yolu terk etmiş anlayışın karşısındadır antisemitizm. Yahudilik dünya için mücadele eden, yönetimi zorbalıkla yürüten, hedeflerine ulaşmak için insana ve insanlığa zarar veren hukuksuzluğu yol edinmiş egemenlerin vesayet ve saltanat kavgasıdır. Siyonizm dünyayı savaş alanına çevirmiş, baskıcı yönetimler getirmiş, petrol ve yeryüzü hazineleri için mücadele etmiştir.
• Gog ve Magog Anadoludan kuzeye göç etmiş iki kavim. Bunlar İngiltere ve Rusya’dır. Bozgunculukta öncülük eden bu iki kavime yeryüzündeki tüm inansızlar her ulustan destek verdiler. Böylece küresel egemenlikleri gerçekleşti.
• İblisin temel felsefesini uygulayan İsrail anlayışı. : İblis dünyayı tercih etmiş bir insana sen tanrı için mücadele ediyorsun diyor ve Yahudi olduğuna inandırıyor. Sonra da öğüt veriyor."Evlat bir bahçeye sahip olacaksın. O bahçeyi öyle büyüteceksin ki, orası senin ve kardeşlerinin vatanı olacak. Sen o vatanın kralı olacaksın. Başka vatanların kralları kraliçeleri senin emrinde olacak. Dünyadaki herkesi o bahçede yetişenlerle besleyeceksin. Bahçende yetiştirdiklerini istediğine vereceksin. İstemezsen vermeyeceksin. Dilersen, aç kalıp ölecekler. Ekmek isteyene tohumu sen vereceksin. İstemezsen vermeyeceksin. Almak için ayaklarına kapanacak, yalvaracaklar. Verdiğin tohumun meyvesi lezzetli zehir olacak. Bir tarlaya bir kez düşecek. Hasadı tek olacak. Yine kapına gelecekler, yine yalvaracaklar. Sen istersen vereceksin. Kendin ve kardeşlerin onlara verdiklerinden yemeyeceksin. Kendin ve kardeşlerin için tohumu kendinden çıkan ürünler yetiştireceksin.""Bütün insanlığı hasta edeceksin, sonra onlar kapına gelip derman dilenecekler. İlacı sende olacak. Dilediğine vereceksin, istemezsen vermeyeceksin. Dilersen yaşayacaklar, dilemezsen ölecekler.""Sen bütün dünyadan çok olacaksın. Az olsan da çok olacaksın. Sen herkes olacaksın, ama hiç kimse sen olmayacak. Sen acıtacaksın, ama o bağırmayacak. Acıtan da bağıran da sen olacaksın. Onları azaltacaksın, ama sen savaşmayacaksın. Sen yeryüzüne savaş tohumları ekeceksin. Başkalarına biçtireceksin."
• İslam dünyası kendi meselelerine kendisi kafa yoracak ve kendi enstrümanlarını kendisi geliştirecek bir noktaya gelmezse sıkıntılar yaşanmaya devam edecek. Her bölgede halk insani odaklı yönetimleri kurmak zorundadır.
• Hangi millet ve toplum ne olursa olsun barışa adım atıyorsa tanrının rahmetine mazhar olacaktır. Savaş isteyenlerle barış isteyenler inananlarla inanmayanların temelini oluşturmaktadır. Kötülüğü, kargaşayı ve insanların arasının bozulmasını isteyenler şeytanın yolunu tutmuştur. İyiliği, esenliği ve kardeşliği inşa edenler Tanrının yolunu tutmuştur.
• Irk ve inanç ayrımcılığı yapanlar hep insanoğluna zarar verdi. Geçmişin hesabı hukukla sorulacak. Aralarında husumet olanların Silahları bıraktırılacak ve barışta buluşacaklar.
• Değişim için kılını kıpırdatmayan zihniyet değişimi yapmaya çalışanları tehdit olarak görmektedir. Kazançlarının ellerinden gideceğinden korkan baskıcılar değişime direnmektedir. Değişimin önünü tıkayanlar hiç yorulmadan kolayca gelirleri kendine akıtarak halkın üzerinden kazanıyordu. Mazlum halkın üzerinden kazananlar baskıcı ve kapalı rejimi sürdürüyorlardı. Dünya son yüzyılda bu anlayışla yönetildi.
• Eski sistem yozlaşmış ve köhnemiştir. Yeryüzünün kaynaklarına sahip olmak için her yere kendi adamlarını atayan ve sömürgecilik anlayışıyla dünyayı yöneten sistem artık çökmüştür. Gerçekten insanlığa hizmet etmek isteyen seçimle gelen ve çalışma aşkında olanlar yeni sistemin sahipleri olacaktır. İnsanlar için sorunlara eğilen, problemleri çözen hiçbir kirli hesap derdinde olmayan bir anlayış yeni düzenin mimarı olacaktır.
• Dünyada kapalı, köhnemiş bir rejim var. Kötü sistem azınlığı zengin ederken çoğunluğu esir almış. İnsanlar her alanda sıkıntı çekiyorlar. Bu kötü düzenin sahipleri tanrıya inanmıyor. İnsanlara haksızlık ve ölümler üzerinden kazanmayı yol edinmiş. Dünyada insana sahip çıkan merkezi bir güç ve halk desteği olmayınca meydanı boş bulan güçlüler dilediklerini yapmışlar. İnansızların egemenliği böyle başladı. Ve insanlara zulmettiler. Ne vicdan ne de hesap sorulma düşüncesi vardı. Hesap sorulamamazlık ve sorumluluk olmayınca yeryüzüne kötülük yayıldı.
• Bir tarafta yiyecek bir dilim ekmek bulamayan yığınlar, diğer tarafta tıka basa doyan, yiyemediğini de çöpe atan bir kitle var. Bu sürdürülebilir, adil bir tablo değildir. Kalkınma ya da refah da değildir. Bu hırstır, tamahtır, açgözlülüktür. Dünya malına sahip olmak için zulmü seçenler bu tabloyu oluşturmuştur. Gelir uçurumu geçmiş 200 yılın sonucudur. Zengin daha zengin fakirin daha fakir olduğu dönemler geçmişte kalacaktır.
• İnsanlık kardeşliği böyle mi yaşayacaktı. Elbette tanrı kimilerine fazla kimilerine az verecektir. Kimileri işveren kimileri işçi olacaktı. Kimileri zengin kimileri fakir olacaktı. İnsanlar paylaşmasını ve kardeşliği başaramadılar. İnsan türü kendi kardeşlerine dünya malları için mi zulmetti. Bunca ölümler suçlar dünyaya sahip olmak için miydi. Tanrı dilerse evrende milyonlarca dünya var edebilirdi. Dünyanın sinek kanadı kadar değeri yoktu. İnsanın aldandığı şey ne idi. Allah her durumda insanı sınar. Paylaşmak kardeşliğin temelidir.
• Terör diye adlandırılan halk hareketlerinin gerçekte doğru bir hak arayışı olduğunu göreceksiniz. Tarlalarına Topraklarına kaynaklarına el konulan ve sefalete ve iç savaşa bırakılan halklar özgürlük mücadelesi vermektedirler. Tanrı Osmanlının tekrar doğmasına izin verdi. Yeryüzü karanlık ve kötü bir dönem yaşadı. İnsanlar gerçekleri daha iyi anladı. Bir aydınlanma çağı yaşanmaktadır. Yeryüzünün gizlilikleri ortaya çıkıyor.
• Yeryüzündeki milletler üzerine planlanan oyunlar ve zulümler bir türlü sona ermiyor. Bu durumun en önemli sebebi asırdan asıra farklılık gösteren sömürgeci anlayışın hâlâ devam ediyor olmasıdır. Sömürgecilik ve Ortadoğu üzerine Batı'nın sömürgeleştirme proğramı uygulandı.
• Sömürgecilik dünyanın son 250 yılına damgasını vurmuştur. Tarih boyunca birçok tarifi yapılmıştır. Kimileri kullanma, kimileri aldatma, demiştir. Bir Afrikalı "Beyaz adam bizim topraklarımıza geldiğinde onun ellerinde İncil, bizim elimizde topraklarımız ve inciler vardı. Şimdi bizim elimizde İncil var. Beyaz Adam'ın ellerindeyse bizim topraklarımız.’’
• Dünya tarihinde inançlı yani insani yönetimlerin en sonuncusu MS 7 ve 15. asırdır. Batı bu dönemi genellikle bir kalemle geçilen, karanlık çağlar olarak adlandır. Halbuki bu dönem tam da dünya tarihinde inancın kardeşliğin ve insani değerlerin korunduğu adalet, kardeşlik dönemidir. İslam ve Türkler halifelik sancağını taşımıştır. MS. 7. asırda o günün dünyasının iki hâkim medeniyetinin -Sasani ve Bizans- burçlarının dibinde bir din doğuyor ve o din, doğduğu andan itibaren bulunduğu coğrafyaya yayılarak yükselişe geçiyor. Bu bir kırılma noktası. İlk otuz sene içerisinde bütün Hicaz Yarımadası ve ilk yüz sene içerisinde de İspanya'dan Çin'e kadar olan muazzam bir coğrafyada hem ruhuyla, hem fizikiyle var oluyor. Buna İslam Medeniyeti diyoruz. İslam Medeniyeti kendi dinamikleri içinde Sasani ve Bizans'a rağmen yükselen bir medeniyet olmuştu.
• Amerika kıtası Osmanlının güvenliğinde bir adalet ve barış dönemi yaşayan ilkel toplumlarla doluydu. Ancak bu toplumlar inançlı dürüst ve asillerdi. Kabile halinde yaşasalar da insani değerleri bilirler tanrıya yönelirlerdi. Kimse birbirini tehdit olarak görmez ve zarar vermezdi. Bu günkü Amerika henüz yok ve kadim dünyanın hâkimiyeti Müslümanlar ve Türklerin elinde idi.
• Kalan Avrupa Viyana'yla Fransa arasına sıkışmış durumda. Ada devletteyse Anglosaksonlar bulunuyor. Bu devletler bir taraftan kendi kökleri itibariyle Yunan, Roma, Latin geleneğine, bir taraftan Hıristiyanlığa dayalı bir kimlik arayışı içerisindedir. Bir taraftan Müslümanların fetih hareketleri var, diğer taraftan içeride din ve mezhep savaşları, tabii afetler ve salgın hastalıklarla boğuşuyorlar. Feodalite nedeniyle o küçücük Avrupa kıtasında yüzlerce derebeyi kendi içlerinde belirsiz bir çekişmenin içerisinde. İşte bu sırada çare olarak, kurtuluş olarak dünyaya açılıyorlar. Çünkü yapabilecek pek bir şeyleri kalmamış. İşte bu dünyaya açılma süreci tarihteki bir başka büyük kırılmaya sebep oluyor. Dünyaya sahip olma rüzgarı ve sömürgeciliğin ilk adımları başlıyor.
• Karanlık çağdan çıkarken bulunduğumuz konumu ve zamanı anlayabilmek için dünyanın son iki dönemini incelemeliyiz. Birbiriyle çok bağlantılı nedensellikler sunmaktadır. Çağlar da birbirini etkiler dünya binlerce on binlerce yılda değişimlerle bir noktaya doğru gider. İnsanlar, insanların inançları, algıları yaşam şekilleri etkilenir ve değişir.
• İslam medeniyeti, Osmanlılarla zirvesine ulaştığı bir zamanda hiçbir şey yokken Batı medeniyetinin yükselişi gerçekleşiyor. Tarih içerisinde bu tür kırılmalar hep oldu. Dünya tarihini anlamak isteyenler bütün tarihî kırılmaları ve kendi var oluş mecralarını nedenleriyle anlayabilirler. Tüm insanlığın hizmetkarlığını ve birliğine yönelik çalışmaları kaybeden her toplum ve yönetim yıkılışa geçmiştir.
• Avrupalı denizcilerin bir kısmı Batı'ya gitmişti. Ama sömürgecilik çağlarının başlaması Ümit Burnu ve Afrika kıyılarından geçerek Doğu'ya giden denizcilerle başladı. Doğu'ya gidenler Afrika kıyıları, Hicaz Yarımadası ve oradan da Hindistan'a, Çin'e, Endonezya kıyılarına uzanmışlardı. Sömürgeciliğin başlangıcı ve kırılma noktası böyle başlamıştı. Bu tamamen siyasi ve ekonomik ihtiyaçlarla şekillenmiş bir yolculuk neticesinde karşımıza çıkan bir şey. Avrupa'da var olabilmek için ihtiyaç duydukları her şeyle karşılaşmışlardı o topraklarda; yiyecek, içecek, altın ve diğer kıymetli madenler. Doğu'ya gittiklerinde buna ilaveten bir de ipek ve baharat gibi zamanın kıymetli emtiaları var. Aslında bu ticaret yıllardır vardı. Ama ne değişmişti. İşte değişen hırs, inaçsızlık ve küfre düşmeydi. Sapıtacak ve zulmedecek toplumlar bir boşluk arıyordu sanki bir kırılma bekliyorlardı. Zamanla oluşan yeni ortamda insanlığa sahip çıkacak merkezi otoritenin boşluğuydu. İşte bu hısızlara zemin hazırladı.
• Batı'nın yükselişi denizlere açılmayla başlıyor. Aslında denizlere açıldıkları zaman amaçları uzak kıtalardan ticaret yapmaktı. Osmanlının egemenliği ve korumacılığı azaldıkça ilkel ve çaresiz halklara karşı niyetlerini bozdular. Kötülerin kolonileri haksızlık ve zulümle hızla güçlendi. Bunlar bir çeşit korsanlık ve yağmacılık yapmaya başladı. Zamanla iyice abartarak uzak kıtalardaki halklara saldırmaya hatta insan ticaretine kadar gitti. Afrikanın ve Amerika kıtalarının zenginliklerini sömürüyor ve halklarını köle yapıyorlardı. Afrika halkı daha çok köle edilirken Amerika yerlileri öldürülüyordu.
• Başlangıçtaki katliamlar sonraki yüzyıllarda yaşananların yanında çok fazla anlam ifade etmiyor. Doğu'ya giden Avrupalılar burada kendilerinden daha gelişmiş bir medeniyet seviyesiyle, Batı'daysa daha ilkel bir seviyeyle karşılaşmışlardı. Doğu'da ilk yaptıkları şey yerli hâkimlerden izin alarak ticaret yapmak olmuştu. O dönemin mesela, Hindistan'daki hâkimleri Babürlüler hem teknolojik, hem ekonomik olarak Avrupa'dan çok yüksekte idi. Avrupalı tüccarlar kıyı bölgelerinde kurdukları küçük kolonilerle işe başlıyorlar. Bu koloniler, tarihe mâl olacak olan kolonyalizmin türemesine sebep oluyor. Yani sömürgecilik bu eşikten filizlenmeye başlamıştı.
• Yeryüzü tarihine baktığımız zaman hâkimiyet mücadelesinde din adamları, tüccarlar ve askerler önemli rol oynuyorlar. Dini kullandılar, tüccarlarla finanse ettiler, askerlerle ele geçirdiler.
• İnsan kaynağını da kullanarak ve her türlü kaynağı haksız yere ve zorla el koymak sömürünün en açık tarifi idi. Güçsüzü rehin alıp, satmak ve köleleştirmek nasıl kural olabiliyordu.
• Başkalarına ait her türlü kaynağa zorla sahip olacak ama bir taraftan da kendinizi meşru göstermek kaygısı taşıyacaksınız, bu benim hakkım diyeceksiniz. İşte bunu diyebilmek için altyapı oluşturuldu. Ticaret faslı geçiyor el koyma dönemine başlıyorsunuz. Bunu da kendi vicdanınızda, bulunduğunuz toplumda ve bölgesel medeniyette haklı göstermek zorundasınız.
• Tam bu sırada yavaş yavaş yükselmekte olan natüralizm, pozitivizm gibi inançlar ve reformun bize bıraktığı tortular imdada yetişiyor. Bu sürecin sonu da tahmin ettiğiniz gibi ırkçılığa kadar uzanan ve 19. yüzyılda da Darwin'den beslenen ancak güçlü olanın yaşamaya hakkı olduğu, ancak güçlü olanın yaşayabileceği bir zihnî arka plana doğru giden yolculuk başlıyor.
• Misyonerlik, başlangıcında olduğu gibi sadece Hıristiyanlığı insanlığa yaymak için kullanılan bir tabir değil. Misyonerlik, sömürge alanlarını genişletmek için kullanılan bir araç oldu. Dönemin yerli halklarının güvenini kazanmak için bir yol buldular. Genellikle insani yardımlarla; eğitim, sağlık, ziraî teknolojiler ve buna benzer faaliyetlerle yerli halkı aldatarak ve kullanarak dünyaya yayıldılar. Misyonerlerin faaliyetlerini şirketler finanse ettiler. Bugün de geçmişte de sömürgeciliğin başladığı dönemlerde de misyonerleri götürenler, para kazanmak için ticaret yapan firmalardır.
• Eğer kendi hayat tarzınızı başka bir topluma ihraç edebiliyorsanız, yani kendi kültürünüzü başka bir topluma tanıtıp, kabul ettirebiliyorsanız, o zaman kendi kültürünüzün ürünlerini de tanıtıp kabul ettirirsiniz ve ona talebi yükseltirsiniz. Başlangıçta bunun en yaygın yöntemi misyonerlikti. Ama Misyonerlik günümüzde milyonların hedef ini ve zihnini saptırmak için bambaşka bir şey.
• Komplocular aslında dinî değil sosyo-kültürel bir değişimin peşindedirler. Müslümanları Hıristiyan yapmak gibi amaçları yoktur. Öncelikli olarak yapmak istediği şey kitlelerin kültürünü ve kimliğini değiştirmektir. Yaşam felsefelerini dünyaya empoze etmektir. Zamanla haksızlığı ve zulmü doğru yol kabul ederler. İnsanları yoldan çıkarırlar. Böylece hem onları kullanırlar hem de yönetirler.
• Felsefi açıdan sömürgeciliğin askerî ve siyasî ve psikolojik üç boyutu var. Hemen her insanda olan bencillik, egoizm ve psikolojik unsurun içinde ırkçılık da var. "Benim temsil ettiğim ırk, kültür ya da medeniyet üstündür!" anlayışı. Sömürgeciliğin varlık nedenlerinden en önemlisidir. Sömürgeciler dünyanın herhangi bir yerine uzandıkları zaman oradaki öncelikli hedef ekonomik sömürüdür. Buna dinî boyutu da ilave edebilirsiniz. Ama asıl amaç dünya ticaretine hâkim olup yönetmektir.
• Osmanlı egemenliğini kaybedince insani değerlere sahip çıkan otorite yıkılmıştı. Batı’da güçlüler kıtalardaki ilkel halklara baskı kurdular. Delikli demire ve gelişmiş silahlara sahip olanlar mazlum halklara üstünlüğün etkisiyle kolayca hükmedildiğini gördüler. Aldatarak, uyutarak halklara hükmetmeye başladılar. Zamanla baskılarını ve yandaşlarıyla ticaretlerini artırdılar.
• İyilerin egemenliği yıkılıp, kötüler dünyaya egemen olmaya başladığında birtakım iyi niyet ve insani değerleri de kullandılar. Kendi yandaşları adına kullanılan insani değerler diğer insanlar için zulüm oluşturuyordu. Zamanla yayılıp genişlemeye başladılar. Kötüler dünyaya egemen oldukça insanlar parçalandılar. Düşmanlık ve savaş yeryüzüne yayıldı.
• Misyonerler, sanki insani gayelerle dini görev için hareket ediyorlardı. Belki kendileri de ekonomik güce sahip baronların yönlendirmelerinden haberleri yoktu. Dini amaçları kullanarak kendi içlerinde kandırılanlar oldu. Gerçek amaç dışarıya açılma, kazanma, dünyaya sahip olma idi. Avrupalı din adamları, askerler ve baronlar insanlığa hizmet için değil onlara hükmetmek için harekete geçmişlerdi.
• Bir taraftan ticaret yaparak batı'nın kültürünü ihraç etmek üzere farklı kıtalara yöneldiler. Kıtalarda yerli halk arasında yaşayarak zamanla yeni bir düzen kuruldu. İnananların, iyilerin karşısında olanlar ve Osmanlı düzenini istemeyenler uluslar içinde daima vardı. Kötüler, iyilerin egemenliğinde de olsa varlıklarını sürdürürler ve iktidar olacak bir ortam yakalayamamışlardı. Küresel bir hareket ile iyilerin çöküşe geçtiği dönemde her ulus içinde kötülerin hareketi ortaya çıktı. Her ulusta yandaş hükümetler kuruldu. İnançlı halklar zamanla bastırıldılar. Kitlesel sömürü hareketleri kendiliğinden oluşmaya başladı. Çünkü inanmayanlarda bir dünya yarışı başlamıştı. Doğu'da, Afrika ve Ortadoğu’da Batı'nın ürünlerine talep yükselmeye başladı ve böylece batı'nın ürünleri satın alınmaya başladı. Yeni dönemin dünya haritasına şöyle bir bakacak olursak; gemiler Avrupa'dan Batı'nın ürünleriyle Doğu'ya gidiyor, Doğulular bunları satın alıyorlar, sonra o paralarla Batılılar Doğuluların emtialarını alıyorlar. Böylece rövanş gerçekleşmiş oluyor ve gittikçe genişleyen sömürü düzeni de bu şekilde başlamış oluyor. Kolonilerin sınırları genişledikçe nüfus artıyor, kurumlar yapılanmaya başlıyor. Artık Çin'de, Hindistan'da, Endonezya'da Batılı şehirler kuruluyor. Günümüzde inşaları sona ermiş olan bu şehirlerin tamamı Batılı dinamiklerle oluşturulan, Batılı hayat tarzına göre tasarlanan şehirlerdir. Mimari doku öyledir, günlük hayat öyledir, kültür öyledir. İnsanların kılık kıyafetinden tutunuz, yiyecek içeceklerine ve tabiatıyla bir müddet sonra da eğitimlerine kadar her nokta, Batı'nın hayat tarzı ve kültür anlayışına göre şekillendi.
• Sömürge mekanizması sürekli kendini yenileyen ve geleceğini bütün ayrıntılarıyla önceden tasarlayan bir yeteneğe sahip olmuştu. Sömürgeci kolonilerin aynı amaç uğrunda birleşerek birleşik devletleri kurmasıyla artık dünyadaki düzene yön verecek bir yönetim masasına sahip olmuşlardı.
• Sömürgecilik ve emperyalizmin insanlarla ilişkisi çok net görünmektedir. 40 ar senelik dilimler halinde programlar ve modeller değişime uğramıştır. Egemen güçler 40-50 yıllık dönem içerisinde bir sonraki dönemin programları üzerinde sürekli çalıştılar. Ayakta kalabilmek için modellerin eskimesine karşı uygulanacak başka bir model, başka bir politika geliştirdiler. İyi gösterdikleri şeylerle kötüledikleri şeyler arasında varlıklarını güçlendirdiler. İnsanların gözünde meşruluklarını ispat ederken insanlığı da yönlendirdiler.
• Amerika kıtasındaki bilindik yeni dünya Avrupalılar tarafından sömürgeleştirilince iblis yeryüzünde kudrete erişti.
• Dünya kaynaklarının kabaca % 80'ini dünya nüfusunun % 20'si kullandı. Bu süreç sömürgeci şirketlerle başladı. Sonra şirketleri devletleştirdiler. Devletler şirketlerin emrini yürütür oldu. Sömürge modeli yorulunca bu defa yerli işbirlikçilere taşeronluk verdiler. Yerli işbirlikçiler modeli de eskiyince bu defa tekrar şirketleşme modeline döndüler. Sürekli dönüşen modelin bu günümüzdeki adına küreselleşme deniyor. Dünya ölçeğinde bir hukuki zemin oluşturuldu.Bu zemin, bazen Birleşmiş Milletler'le, bazen benzeri başka uluslararası kuruluşlarla oluyor. Bu hukuki zemin aynı zamanda süreci yöneten devletlere dilediği yere müdahale yetkisini de veriyor. Müdahale yetkisini meşru kılabilmek için de hiç kimsenin itiraz edemeyeceği birtakım değerler kullanılıyor. Birleşmiş Milletler'in son 10 yıl içerisinde Afganistan, Irak ve Libya'ya müdahale yetkisi veren kararları, bir takım gizli gerçekleri gözler önüne seriyor. İnsan hakları, can ve mal emniyeti gibi hiç kimsenin itiraz edemeyeceği değerler kullanılarak Haçlı Seferleri gerçekleştiriliyor. Ortadoğu ve Afrika’da yabancıların en az 20 katı Avrupalı bulunuyor. İlk haçlı seferlerinde kılıçlar, süngüler ve toplarla geldikleri bu topraklar şimdilerde insanlığın itiraz edemeyeceği (!) değerleri kullanarak gelen Avrupalılar var. İnsan haklarını, demokrasiyi, can ve mal güvenliğini kullanarak dünya genelinde insanların itiraz edebilirliği kaldırılıyor. Bu değerlerde samimi olmayanların gerçek niyetin ne olduğu aslında anlaşılıyor. İnsanlar aldatılarak kullanılarak neler yapılmıştır ve dünya zamanla ne hale gelmiştir. Birbirlerini öldüren insanlar, kötü bir düzen ve karanlık bir çağ.
• 16. asırdan itibaren Avrupalılar yeni dünyalar keşfetme adı altında bilindik topraklara göz diktiler. Eşkiyalık yapan korsanlar kazanç için deniz aşırı yollara çıktılar. Başka kıtalar bereketliydi. İlkel yaşayan halk bereketi kullanamıyordu. Daha doğrusu dünyaya sahip olma hırs ve açgözlülük yoktu. Güven içinde yaşarlar ve doymayı afiyet sayarlardı. Gemilerle yola çıkanlar uçsuz bucaksız arazilerde ihtiyaç duydukları üretimi gerçekleştirebilmek için insanları vatanlarından kopartıp, köle olarak kullanmışlardı. Daha sonra Sanayi Devrimi gerçekleşip bu kölelere ihtiyaçları kalmayınca alladılar, pulladılar ve 19. asrın başında insan haklarını gerekçe göstererek köleliği yasakladılar. Bir de Afrika'da Liberya diye bir ülke kurdular özgür insanların ülkesi adında ve kendi topraklarındaki köleleri de oraya sepetlediler. Amaç insan hakları ya da o kölelerin de insan olduğu vurgusu değildi. Amaç Sanayi Devrimi'yle birlikte artık üretim kölelerine ihtiyaç kalmadığı için o insanlardan kurtulmaktı, ama bir çelişki yaşandı bu süreçte. Üretim köleliğine ihtiyaç kalmadı, sanayi icat oldu, makineler sınırsız üretimi yapmaya başlayınca bu defa tüketim kölelerine ihtiyaç vardı. İşte o tüketim köleliği de 19. asrın ikinci yarısından itibaren tüketme potansiyeli olan coğrafyaların kültür ve hayat tarzlarını değiştirerek onlara yeni bir modern, yeni bir ideal toplum anlayışı zerk ederek aranızda en değerliniz en çok tüketendir denilebilecek bir prensibi bize kabul ettirdiler. Sömürgeciliğin son haddi tüketim köleliğiydi. Hatta öyle bir hale geldi ki içinde yaşadığımız toplumun değer yargıları bize bunu dayatıyor, bizi lüks yaşama mahkûm ediyordu.
• İslam toplumlarında Avrupai tarzda yetişen maddeci ve çıkarcı yeni entelektüel kesim, sömürgeciliği desteklerken mazlum halkları ezmiştir. Her ulusta fırsatı bekleyen inançsızlar şeytanın egemenliğine hemen icabet ediyorlardı. Dünyaya sahip olma kazanma ve yönetme arzusuyla hareket edenler mazlum ve inanan halkları sindirmiştir.
• Muhammet ve Türkler islamı savaşla yaymamıştır. Ancak insanlığa ve dine düşman olanlar saldırılarıyla Müslümanları buna mecbur kılmışlardır.
• 1300-1700 arasında yecüc ve mecüc zaman zaman osmanlı ile savaştı. Şeytanla işbirliği yapanların dönemsel savaşları oldu.
• 1800’lü yıllardan sonra bütün güç İngiltere’deydi ve onlar kıtalara kendi kültürünü empoze ediyorlardı. Bir İngiliz ve Hıristiyan, Müslüman gördüğünde onu Hıristiyan yapmak isterdi. O’na kültürü empoze ederdi ve kültürel emperyalizm yaşandı. Özgürce kabul edilmeyen fikirleri kültürlerine(yeme, içme, giyim,davranış) empoze ettiler.
• 18.yy da aydınlanma çağında bilimsel yaşam ve modernizm başgösterdi. Dinleri ve tüm inanışları reddeden bu anlayış sınırsız özgürlük ve tanrı yasalarına karşıtlık olarak doğdu. Maddi veriler bilimsel gerçekler haricindekileri reddetme politikasıyla manevi inançların hepsini ve ahlaki değerleri yıkmaya çalıştılar. Zamanla artık modern dünyada yaşıyoruz diyerek tanrının ve şeytanın varlığı sorgulanır oldu.
• Dünya Savaşında ulusların tamamının toprakları işgal edildi. Emperyalizme karşı direnişler fayda vermedi. Her beldede işbirlikçi muhalifler vardı. Ardından etnik, dini ve çeşitli parçalanmalar yaşandı. Kardeşliğe açılan savaşta kötülük iyiliği şiddetle bastırmıştı. Kötülük gücünü arttırdıkça insanlar daha zor sosyal şartlarda yaşamaya başladılar. Suç kolay yapılıyor ve kimse sakınmıyordu. İnsanlarda tanrı inancı zayıflamış güçlü olmak için zarar veriyor ve haksızlık ediyorlardı. Güçlü zayıfı ezer, kimsenin hakkı gözetilmezdi. Çünkü insanlığı koruyacak halk destekli otorite yıkılmıştı.
• 1875’den sonra dünyada parçalanma hızla yayılıyor. Kötülük değer bulduğundan kötülerin dönemi başlıyor. Her kıtaya ve ulusa kötüler hakim oluyor. Hırsla dünya için mücadele ederlerken mazlum halkları kınayarak ve öldürerek egemenliklerini sürdürüyorlar. Kötülük yapma, kışkırtma ve savaş siyaseti güdenlerin karanlık rüzgarı yeryüzüne egemen oluyor. İnançsızlar bu rüzgara hemen icabet ediyorlar. Yeryüzü bir dönem bu karanlık düzenin etkisi altında kalıyor. İnsanlar bu düzenden büyük sıkıntılar çekiyor. Ölenler, öldürülenler, savaşlar insanlara büyük zarar veriyor. Birlik olmanın, paylaşmanın, sevginin ve iyiliğin karşısındaki olumsuz tüm güçler insanlığa düşmanmış gibi hareket ediyordu. İnsanlar birlik olmayı ve sorunları beraber çözebilmeyi hiç akıl edemediler. Önderler ve küresel güçler, insan sevgisiyle merhamet kanadını açarak uluslara yaklaşmadılar. İnsanlığın sorunlarını çözecek olumlu adımlarda bulunmadılar. Varlıklarını sürdürmek ve dünya hakimiyetini devam ettirmek için insanları birbirine kışkırtıp bozgunculuk yaptılar. Yeryüzü zaman içinde kötü bir hal aldı.
• Dünyada sömürgeciliğin diğer deyişle inançsızlık kültürünün etkisi altında yaşayan toplumlar kendi hayatını, kendi kültürünü kendi inancını yaşayamadılar. Kendi topraklarında insan gibi yaşayamaz oldular.
• Tefeciliğin, yani para satarak para kazanmanın mucidi inançsızlardır. ABD’de olmayan para üzerinden, borç vererek aldatma siyasetiyle para sistemlerini ve ekonomilerini kurdular. Elbette bu uzun sürmezdi.
• Tüm dinlerde tanrı, akıllı olmayı, yenilikçi olmayı gelişmeyi demokrasiyi ve barışı emrettiği bir gerçektir. Ancak Emperyalistler Tanrı karşıtlığıyla hareket ettiler. Çağdaşlığa ve ilme farklı anlamlar yüklediler. Çağdaşlığı bedeni açmak olarak gösterdiler. Dinlerin emrettiği görgü kurallarını sahiplendiler. Ve inananları görgüsüz vahşi olarak nitelediler. Kendi uyguladıkları zulüm ve baskılardan sonra inananların yaşam mücadelesini zulüm ve diktatörlük olarak nitelediler. Kendi halklarına desteklerinden dolayı kendilerini iyilerden sandılar. Halbuki onlar yeryüzünde daha kudretli olmak için yandaşlarına destek vermişlerdi. Onlar ne evrensel değerleri ne de insan haklarını korudular. Kendi menfaatlerini koruyanlar evrensel değerleri kullandı. İlmi ve teknolojiyi de silah üretiminde kullandılar. Sömürge ile hükmetmek için güçlü olma yarışındalardı. Ne insanlığa ne de ilme katkıları oldu. Gerçekleri bile saptırdılar. Pek çok gerçeğin de üzerini örttüler. İnsanların kafasını karıştırıp toplum mühendisliği yaptılar.
• İnananlar, insanları halk olarak görmüştür. Demokrasiyi, adaleti, eşitliği tüm insanlar için ister. İnsanlığı korurken insanlığı tehdit edecek her türlü olumsuzlukları yasalarla engeller. İnanmayanlar sürekli tanrının emirleri dışına çıkar ve insanlara zarar verir. İnanmayanlar sadece inanmayanları halk olarak görmüştür. İnanları tehdit olarak görmüşlerdir. Tanrının yasalarını değiştirirler, insanları aldatırlar, kirli planlarla bozgunculuk ederler. Demokrasiyi de, Adaleti de kendileri adına kullanırlar. Tüm insanlığa zarar verirler.
• İnançsızlığın çizgisi güçlü olmak ve sahip olmak için her yol kullanılır anlayışıdır. Kötülerin kültür ve medeniyeti yaşam felsefesi yıkılıyor.
• İnananlar, dünyaya dikte ettirilen kültür ve medeniyetin gölgesinde yaşamak istemeyecekler. Hangi değerlerle süslerlerse süslesinler, nasıl takdim ederlerse etsinler artık yozlaşmış eski düzen devam edemeyecektir.
• Kötü düzene başkaldırı da birlik olmak ve tanrıya güvenmek yegane şarttır. İnananlar kendilerini artık tehdit olarak görmemelidir. Eğer amaç dünya değil Tanrı rızasıysa dünya hırsı kalkmalıdır. Zaten ancak birlik olunursa eski kötü düzen yıkılacaktır. Yoksa birkaç ülkenin mücadelesiyle bu başarılamaz. Aynı amaç uğrunda birleşenler güçlü olma ve egemen olma niyetinden vazgeçerek yeni düzeni insanlık adına kurmalıdır. Ancak o zaman başarılı olunacaktır.
• Bilinen tarihten öncekini ortadan kaldıran inançsızlar 1600’lü yıllar öncesini değiştirdiler ve sildiler. İnsanların gerçeklerle bağlantısı kesildi. O dönemin inancını kültür ve medeniyetini yok ettiler. O dönemleri yanlış ve uydurma tarihlerle karanlık çağ olarak nitelediler. Halbuki tanrının yasalarına uyulduğu barış ve kardeşlik dönemi adalet vardı. İnançsızların egemenliğinde yeni bir kültür yaratıldı.
• Dünyanın bilinen tarihinden bugüne kadar fizikî ve zihnî topyekûn sömürgeleştirilemeyen tek kültür inananların hayat felsefesidir. Her ulusta yaşayan doğrucular barışçılar ve iyilikseverler bu halkı oluştururlar. İnanan halkları bu baskılarla yok etmeyi başaramayacaklarını hala anlayamadılar.
• Avrupa bir zamanlar Roma'nın sömürgesiydi. Onlar da bu mazlumiyeti tattılar. Sömürgenin efendiye karşı ne hissettiğini biliyorlar. Tanrı mazlumu ve zalimi hakkı ve batılı onlara göstermesine rağmen yanlış yolu seçtiler. Elbette hepsi değil. Sömürgeci düzene muhalif halklar da vardı. Avrupa’da kıyılar haricinde iç kısımlardakiler halklar temiz yolu seçmişlerdi. Yoğunlukta olan kıyı kentleri batıl yola sapmışlardı.
• İnsanlar bu değişimin sorumluluğunu hissederlerse, küresel mücadelenin bir Türkiye mücadelesi olmadığını anlayacaklar. Türkiye’nin güçlü olmak için basit bir siyasi çabada olmadığını, bunun aslında bir insanlık mücadelesi olduğunu fark edecekler. İnsanlar hakkı fark edince ona sarılır. Din için yani insanlık için mücadele ederler.
• Emperyalist sömürgeciliğin yeryüzünde kirli planları hep oldu. Ama artık peygamberlerin köklerinden beslenen bir hayat tarzı yeniden filizlenecektir.
• Fransa 1800’ün sonların köleliği kaldırıyoruz. İnsani değerlere önem veriyoruz gibi söylemlerle sadece insanları aldatmıştır. Batı sömürgeciliği form değiştirdi. Ülkeleri kaosta bırakarak karın tokluğu kadar düşük ücretle çalıştırıp modern köleliği kullandılar. Mali'de Fransız emperyalizminin en güncel oyunu sergileniyor. Ama halklara galip gelemeyecekler. Çünkü tanrı aydınlanmayı, uyanışı başlattı.
• Dünyaya son yüzyılda sosyal Darwinizm etkili oldu. Yani ‘Güçlü olanın paraya, refaha, lükse ve yaşamaya hakkı vardır.’ Anlayışı hakim oldu. Ötekini yok sayan, küçümseyen ve köleleştiren. Konfor ve fizyolojik tatmini öne çıkaran bir bencillik ideolojisi hakim olmuştu. Hakkın hâkim olduğu bir hukuk değil, güçlünün haklı olduğu bir hukuk düzeni içinde yaşadık. Güçlüyseniz bir şekilde haklı olursunuz. İdeal olan hakkın haklı olduğu bir hukuk düzeni içinde yaşamaktır. Bunu gerçekleştirebilecek yeni bir soluk gökten yani Tanrıdan geldi. Tüm insanlar onu görüyor. Ama kim olduğunu fark edemiyor. O’nun yönettiği ülke Türkiye’dir. Sonrasında dünyadır. Türkiye sömürgecilik girdabından muzdarip halkların son umudu olmuştur. İnancın köklerinden beslenen bir hayat tarzı inşaa ediliyor.
• Bilim ve teknolojiden mahrum kültür ve medeniyet âcizdir ve hiçbir işe yaramaz. Kültür ve medeniyetten mahrum bilim ve teknoloji de zalimdir şu anda olduğu gibi. Yeni medeniyet ve esenlik krallığı bu ikisini beraber götürmek zorundadır. İnsanlar sömürgecilik girdabına yüz yıldır dayanabiliyorsa insanlığın kurtuluşu için büyük bir umut ve güçlü bir potansiyel var demektir.
• Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra Türkiye Cumhuriyeti'ne dayatılan şartlardan birisi İslam dünyasındaki bütün hak ve iddialarından vazgeçirilmesiydi. Birinci Dünya Savaşı sonrası Ortadoğu yapılanmasında casuslukla gizlilikle değil, müzakerelerde açıkça konuştular. Ve dediler ki "Tarihimize karabasan gibi çöken bir devleti, bir milleti yok etmek için ilk defa elimize fırsat geçti! O zaman hem tarihin hesabını soralım, hem de geleceğin teminatını oluşturalım." Dediler. Onlara göre yeni dünya düzeninde Osmanlı benzeri bir hasmın yeniden ortaya çıkmaması ve Ortadoğu halklarının gönüllü olarak bir daha bir araya gelmelerini önleyecek işlere koyuldular. Halkların, insanların bir araya gelmesini önleyecek tüm faktörler kullanıldı. Bozgunculuğun her türlüsü yapıldı. Etnik bölünme, mezhep bölünmesi, aşiret bölünmesi yaşandı.
• Zalimler sonsuza kadar hüküm süremezlerdi. Tanrı mutlaka bir gün müdahale edecek ve insanları kurtaracaktı. Halifeliğin sonlandırıldığı islam dünyasının doğal lideri olan Anadolu halkının bu coğrafyada tekrar bu itibara ulaşmasını engelleyecek planlar yaptılar. Bu oyunlarını nereye kadar sürdüreceklerdi. İnançsızlar egemenliği kaybetmenin telaşını yaşıyorlar.
• 1940'larda İngiltere'nin Türkiye sefaretinin Londra'ya geçtiği raporlarda şöyle bir hayıflanma var; "Aradan yirmi sene geçtiği halde ve Türkiye sekülerizmde bu kadar mesafe aldığı halde ve Ortadoğu halkıyla bütün bağlarını koparmak için yoğun bir şekilde çalıştığımız halde Ankara'da bulunan bütün Müslüman ülke sefirleri hâlâ Türkiye'yi kendi doğal liderleri gibi görmek istiyorlar."
• Mazlumların ve hakkın üzerine aşırı derecede gidip taşkınlıkda ileri giden siyonizm kendi yıkılışını hazırlamıştır. Siyonizmin kırılma noktası mavi marmara olmuştur. Antisemitizm hak için tekrar gelebilir. siyonizmin yıktığı dünyada antisemitizm tekrar doğmaktadır.
• Dünyada emperyalizme, sömürgeciliğe ve Yahudiliğe tepkiler artmaktadır. Macaristan Başbakanı Viktor Orban, Budapeşte’de toplanan Dünya Yahudi Kongresi’nde (WJC) ülkede artan Yahudi düşmanlığına göz yumulmayacağını ifade etti. Yüzlerce din adamının yanı sıra Almanya ve Rusya Dışişleri Bakanları ile İsrail Enerji Bakanı’nın da katıldığı kongrenin ilk gününde konuşma yapan Orban: “Hayal kırıklığı, öfke ve nefret giderek yükseliyor. Herkes şunu bilsin ki, Yahudi düşmanlığı kabul edilemez ve asla görmezden gelinemez.” dedi. Ancak Başbakan’ın özellikle Yahudi düşmanlığı ile dikkat çeken aşırı sağcı Jobbik Partisi’nin söylemlerine yönelik net bir tavır almaması kongreye katılanların tepkisini çekti. Macaristan’ın 3. büyük partisi aşırı sağcı Jobbik, kongreden bir gün önce Budapeşte’de siyonizm karşıtı büyük bir gösteri düzenlemişti. Ekonomik krizle boğuşan Macaristan’da aşırı milliyetçi oylara da ihtiyaç duyduğu iddia edilen başbakanın, antisemitizme karşı herhangi bir yasal düzenlemeden söz etmemesi ülkede yaşayan yaklaşık 100 bin kişilik Yahudi toplumunu endişelendiriyor.
• Türkiye ya bu doğal liderlik rolünü benimseyerek tehditlere ve tehlikelere aldırmayıp hakkın ve mazlumun savunuculuğunu yapacak ya da eski vesayete boyun eğerek bundan önceki seyrinden daha kötü duruma düşecek. İnananların cihan hakimiyeti ve tüm insanlara özgürlük ve adalet beklentisi çok eski tarihlerden beri vardı. İşte yaşanan en son gelişmelerle anlıyoruz ki; Ortadoğu halkları adeta kromozomlarına işlemiş gibi Türkiye’yi kendi dünyalarının tabii lideri olarak görmek istiyorlar.
• Yönetimlere, devletlere sahiplenenler ülke bizimdir diyerek zulmü makul gördüler. Tanrı savaşı isteyenlere ceza verecektir.
• Örneğin Türkiye’de Cumhuriyet dönemindeki milli mücadele emperyalizme karşı bir direnişti. Ardından batı etkisindeki parçalayıcı milliyetçilik akımı ortaya çıktı. İdeolojik yapılanmaların mahiyeti etkin güçlerin etkisiyle ortaya çıktı. Türkçülük, zamanla Kürtçülük, mezhepçilik, aşırılıklar vb Hepsi de kardeşliğe ve birliğe zarar veren öğelerdi.
• Kıyamet benzeri olayları bizzat kendileri yaratıp daha sonra bunları ‘olağanüstü’ yorumlama yoluna gittiler. Kıyamet benzeri olayları kendileri yaratarak hem kendi halklarını inandıracaklar hem de vahşetlerine kitle desteği aldılar. 11 Eylülü gerçekleştirerek Gog magog geldi gibi iddialarla mazlum halklara saldıran anlayış dünyaya ve kaynaklarına sahip olma düşüncesinden başka değildi.
• İnananları kötü gösterecek bombalı ve terör eylemleri düzenlenerek olayların provoke edilmesi, ve halkın nazarında İslam düşmanlığının oluşturulması sağlandı.
• Bin kadar 11 eylül kurbanının kimliği hala saptanamadı. Gerçekte de bu kadar ölen yoktur. ABD yalan üzerinden siyaset yaptı. Ne uçaklar hakkında yeterli bilgi, ne de enkaza ait yeterli deliller vardı. Stüdyoda kurgulanmış bir yalan yeryüzüne organize bir şekilde yutturuldu.
• Dünyanın her yerinde Osmanlı adaleti ve yardımseverliği özlenmektedir. Çaresiz ve kıtlıkta kalanlara yardım eden Osmanlı doğrulukla hükmetmiş. Bazı ülkelerin ve kabilelerin bayraklarında ay yıldız vardır. Ali Osmani devletinin yaşadığını ve hasretle bekleyenlerin olduğunu unutmamak gerekir.
• Kürt olan Selahattin Eyyübi Kudüs’e hükmetti. Türk olan Fatih Sultan Mehmet İstanbul’a hükmetti. Kürt ve Türk kardeşliği ilahi bir kardeşliktir. İbrahim’in öz oğulları gerçekten birinci dereceden kardeştir. Bu kardeşliğe düşmanlık besleyen gog ve magog dur. Şeytanın kışkırtmasıyla bu kardeşliği yıkmaya çalışmaktadırlar. Aralarına fitne soksalar da bu kardeş halklar Tanrı çizgisinde olduğundan ırkçılık saçmalığına düşmeyecekler. 1798 Fransız ihtilaliyle kardeşliğe açılan savaşta Irkçılık son bulacaktır.
• Haritalarda bile Afrika'ya karşı sömürge zihniyetinin bir yansıması olan psikolojik bir savaş vardır, bu kıta ile ilgili kirli bir medya yönlendirmesi ile insanlar aldatılmaktadır.
• Tabi 'dünyanın en fakir ülkesi' diye lanse edilse de altın, uranyum, fosfat gibi madenlere sahip, hiçbir kuyu açılmasına izin verilmese de petrol ve gaz zengini ama insan kaynağı olarak ama tam 50 yıldır hafıza donukluğuna uğratılmış bir ülke. Fakir değil fakir bırakılmış. Yer altı zenginliği yüzünden Fransa'nın acımasızca üzerine çöktüğü, her türlü kirli oyunu oynadığı Mali'de bir türlü huzur sağlanamıyor. Fransız desteğindeki mali hükümeti mali halkına zulmetmekte ve kaynakları sömürmektedirler. Fransa’nın korumasındaki vesayet elbette yıkılmaya yüz tutmuştur. Ancak Afrika’da şeytanın egemenliği baskı ve zorbalıkla nasıl sancılı sürdüyse yine yönetimleri halka bırakmayacak olan terör devletleri mücadele edecekler ve değişim yine sancılı sürecektir.
GÜNÜMÜZ
• Mısır, Türkiye’yi adım adım takip ediyor. Referandumlar, anayasa değişiklikleri, kalkınma ve sistem tartışmaları görülüyor. Tüm Ortadoğu ve dünyada bunlar yaşanacaktır.
• Liderler gidiyor. Yönetimler değişiyor. Çin’de ve Japonya’da hükümet liderleri değişti. ABD dışişleri bakanı Hilari Clinton beyin sarsıntısı geçirdi. Yeni dış işleri bakanı atanacak ve nasıl bir rol oynayacağı merak konusudur. İtalya başbakanı Maria Monti istifa ettirildi. Irak cumhurbaşkanı Talabani beyin felci geçirdi. Pek çok liderin gittiği ve yönetimlerin değiştiği dönemdeyiz.
• Çağlar boyunca zarar görenlerin halk nazarında korunduğu ve değer gördüğü doğrudur. Zara veren değil zarar gören haklı bir zemine oturmuştur. 11 Eylülde de ABD haklı bir duruma geldi. Ve küresel ortamda destek gördü. Ama ne var ki bu küresel bozguncuların bir komplosuydu. Bunu insanlar bilmiyordu. Mavi Marmara yardım gemisine saldırı, Türk uçağının Suriye Esad rejimi tarafından düşürülmesi gibi olaylar sonucunda Türkiye küresel ortamda destek bulmuştur. Türkiye’nin 21 Aralık 2012 süreciyle ivme kazanmıştır.. Ardından oluşan siyasi havayla RTE ile altın çağa giriş yapılacaktır.
• Amerika derin devleti kenedy’i öldürdü. Küresel Ergenekoncuların kirli çamaşırları bir bir ortaya çıkartılsa dünyayı nasıl kötü hale getirdiklerini anlarsınız. Son dönemlerde dinleme skandalları, wikileaks bozgunculuğu, istihbarat kayıtlarının ortaya çıkartılması nasıl bir siyaset anlayışı yürütüldüğünü göstermiştir. Kötülük ve bozgunculuk üzerinde yönetme anlayışı ortaya çıkacak ve değer bulmayacaktır.
• Afrika'da Portekizliler, İspanyollar sonrasında Fransızlar, İngilizler ve Ruslar sömürgenin merkezinde yer alan ülkeler. Osmanlı, bırakın sömürmeyi tam 400 yıl Afrika'yı bu acımasız emperyalist güçlerden koruyan devlettir. Afrika işgalleri 1500'lü yıllardan başlar. Afrika'nın kuzey bölgesini İspanyollar, Kızıldeniz, Hint Okyanusu'nu Portekiz işgallerine karşı Osmanlı imdadına yetişti.1517 Mısır idaresi Memlük’lülerden devralındı. Somali'nin başkenti Mogadişu'da Osmanlı Padişahları adına para bastırılacak kadar Osmanlı bölgede seviliyordu. 16. Yüzyıl boyunca Mısır, Cezayir, Habeş, Trablusgarp, Tunus eyaletleri kuruldu. Ne var ki 20. yüzyılın başı Osmanlı'nın Afrika'dan çekiliş tarihidir.
• Fransız siyasetinin para kaynaklarının ön önemli ayak Afrika ülkelerinde ki idarecilerin verdiği paralardır. Gabon bu konuda çok maharetli Afrika ülkesidir. Bununla ilgili belgeler de ortaya çıkmıştır. Fransa, Afrika'ya muhtaçtır. Bugün Tuareg bölgesinde zengin uranyum, petrol ve diğer madenler vardır. Bütün plan bu madenlerin güvenli bir şekilde çıkarılıp, Atlas Okyanusu'na indirilip, dünya pazarlarına sunulmasıdır.
• Yeryüzü tanır inananların egemenliğini, yeryüzünde asırlarca hak ve batıl kavgası sürmüş değişik zamanlarda egemenlikleri yaşanmıştır. Elbette bu çekişmenin insanlık için bir mutlu sonu olacaktı Ve elbette bu mehdi dönemi olacaktı.
• Son zamanlarda Balkanlar'da ve Avrupa'da evrensel değerler, barış ve adalet aranmaktadır. Dini ve ahlaki değerler aranılmaktadır. Değişen dünyada gelişen Türkiye ile insanlarda bir umut yeşerdi. Osmanlı hakimiyeti dünyada bir beklentidir. Aslında beklentilerinin çok daha üzerinde bir şeyle karşılaşacaklar. Osmanlıdan daha üstün ve daha güçlü tam tanrı destekli bir esenlik dönemi yaşanacaktır.
• Dünyada bir kırılma yaşanıyor. Eski düzenin yıkılışı yeni düzeni inşa etmektedir.
• Amerika'daki en etkili Yahudi lobisi olan Amerikan İsrail Kamu İşleri Komitesi (American Israel Public Affairs Committee, AIPAC) özellikle Amerika-İsrail-islam ilişkilerinde belirleyici bir role sahipti. İsrail'e yapılan milyarlarca dolarlık hibelerin de BM tarafından İsrail aleyhine alınan kararların ABD tarafından veto edilmesinin de arka planında bu lobi var. lobi ABD’nin yönetiminde tam güce sahiptir. Halkı da dünya kamuoyunu da aldatarak yönlendirmektedir. Hukuksuzluğu yol edinmiş bu bozguncu anlayış kendi kurguladıkları şeytani bir dini rahmani sanarak doğru yoldan ayrılanların birlikteliğini sunmaktadır. Tanrının egemenliği tanrıdan gelecektir. Kirli planlarla tanrının dinini kendilerine uyarlayıp kendileri getirmeye çalışanlar şeytanın adımlarına tamamen uyanlardı. Amerika'da islam karşıtı ve İsrail yanlısı lobi grupları ABD dış politikasını etkilemek için büyük bir çaba sarfetmiştir. İsrail yanlısı lobiler kamuoyu oluşturma ve halkı aldatma hususunda çok yetenekliler. Amerika'daki en etkili İsrail lobisi: ‘Amerika hükümeti ile İsrail hükümeti arasında hiçbir görüş ayrılığı olmamalı, iki ülke her konuda birbirini desteklemeli’ gibi anlayışa sahiptir. Amerika’da güçlü zenginler ülkede çok büyük etkiye sahiptir.
• Arap baharı kötülüğe açılan savaştı. İslam dünyasının sömürgeciliğe karşı direnişinde yeni açılımlar yaparken devrimler ve direnişler gerçekleşti. Direniş, Batı'ya ve işbirlikçi yönetimlerine karşı öfkeyle başladı. Aslında devrimler kötülüğe ve kötü düzene bir tepki olarak çıktı. İnsani değerlerin korunmasıyla yükselecek olan bu başkaldırı daha da hız kazanacaktır.
• Demokrasinin adaletin ve kardeşliğin ekonomik büyük getirileri olacak. İnsanlık insani değerler açısından büyük sıçrayışlar gösterecek. Gelecekte bazı yüzyıllarda çok büyük sıçrayışlar gözlenecektir.
• Barış, çöküş getirecek diyenler çözümün ve büyümenin karşısında olanlardır. Barış ayrılık getirir deyip te barışın karşısında olanlar Tanrı’nın karşısındadır. Ve barışa engel olanlardır.
• Dünyada sistem öyle iyi bir hale gelecek ki kimse haksızlık etmeyecek. Hukuksuzluğa bulaşmayacaklar. Dünya istenmediğinden dürüst olacaklar. Herkes bu hayatta üzerine düşen görevi yerine getirecek. Temiz kazanacaklar. Camlayacaklar ve aldatmayacaklar. İnsanlar birbirinin hukukunu gözetecek.
• Dünyaya sahip olma ve kazanma hırsı yeryüzünden kalktığında insanlara barış ve sevgi havası hakim olacak. Helal kazancın bereketi fark edilecek. Paylaşmanın kazandırdıkları sürekli artacak. Büyük bir şahlanış küresel bir bolluk görülecek.
• İnsanların ve insanlığın sorunlarını çözmek için hiçbir çaba sarf etmeyenler küresel egemenler Türkiye’nin çabasına kötü gözle bakıyor. Türkiye, sorunların çözülmesi için çaba sarfedince de tehdit olarak görüyorlar. İnsani değerlere sahip çıkan Türkiye onları telaşlandırıyor. Barışı isteyen ve sorunları ortadan kaldırmak isteyen Türkiye dünyanın jandarması olanları korkutuyor. Egemenliği kaybedeceğiz telaşında olanlar Türkiye’ye karşı sert tavırlar sergiliyorlar.
• Dünyada inananlarla inanmayanlar hep iç içe karışık haldedirler. Sokakta çevrenizde bile kötülüğün savunucuları vardır.
• Irkçılık hastalığından kurtulamayanlar kazanç kaygısındandır. Eski kazançlarını kaybedeceğini düşünenler insanoğlunun baskılamasından ve öldürülmesinden kazandıkları düzeninin yıkılmasını istememektedirler.
• Değişimler uzun zaman süreçlerinde gerçekleşmektedir.1400 yılından 1910-2010 yılına kadar uzun zaman süreçlerinde belli dönüm noktalarıyla dünya daha kötü hale gelmiş ve yeryüzü karanlık bir döneme girmiştir. Savaşların parçalanmanın husumetlerin en doruk döneminde tanrı yeryüzüne bir kralını gönderir. Ve düzeltmeye çalışır.
• İyiler(inananlar) mecburen son yüzyıllarda kötülerin egemenliğinde yaşadılar. Bozuk düzenin döneminde yaşarken çok zorluklar çektiler ve onlara mecburen boyun eğmek zorunda kaldılar. İyiler kötülerin egemenliği altında yönetime egemen olacak bir güce sahip olamadılar. Mecburen kötülerin düzeninde bir süre barındılar ta ki kötülüğe tepkilerini gösterecek güce erişene kadar.
• İnanan iyiler kötü düzenin baskısı altında hem ezildiler hem de yönetildiler. Rabbin kralı da kötülerin egemenliği ve düzeni altında yönetme selahiyetine erişememişti.
• Doğruluğun, Adaletin, demokrasinin, barışın savunucusu tüm yöneticiler kötülerin düzeninde baskılandılar. Dışlandılar. Kötülüğe çağrıldılar. Ve kötü yola itildiler. Horlandılar. Ayakları kaydırıldı. İnsanlara iyi niyet dürüst olmak hiç hoşa gitmezdi.
• Değişim bütün olarak gerçekleşecektir. İnsanlarda kurumlarda ailede iş yerlerinde toplumdaki her alanda değişimler ve dönüşümler gerçekleşiyor. Doğruluğun ve iyiliğin düzenine geçilirken yönetimler ve hakimiyet el değiştirirken sıkıntılı süreçlerin yaşanması da kaçınılmazdır.
• Birleşmiş Milletlerin 5 daimi üyesi vardır. Dünya siyasetine ve geleceğine yön veren bu beşli birlik sadece çıkar birlikteliği yapmıştır. İnananlara baskı kuran bu birliktelikte müslümanları temsil eden bir ülke yoktur. Dünyanın kaderini tüm ülkelerin oyları belirlemesi gerekirken güçlüler dilediklerini yapmıştır. Türkiye dünya siyasetine yön verirken inananları temsilen söz sahibi olacaktır.
• İngiliz gizli servisinin ve çarlık Rusya’sının Osmanlı’yı yıkmak için verdikleri mücadele öyle çok yönlü oldu ki uydurma tarih kitapları bile yazdılar.
• Avrupa’da ırkçı yaklaşım yönetimlere egemen oldu. Avrupa gizli diktatörlükle yönetiliyor. Seçilenlerin değil atanmışların yönettiği bir düzen var. seçim yapılıyor diye insanlar aldatılıyor. Seçimle gelen her başkan devlete sahiplenmiş ayrımcı bir zihniyetin isteklerini uyguluyor. Bu yönetim merkezleri seçimlerde dahi halkı yönlendirici ve aldatıcı rol oynuyor. İnsanları belli bir düşünce tarzına sokuyor. Böylece büyük bir kitleyi kullanmayı başarıyorlar. Aslında mücadele ettikleri temel şey insani bir düzenin engellenmesi. Çünkü iyi bir düzen onların tahtını sarsacaktır. Sırf saltanatlarını kaybetmemek için hak ile mücadele ederler. Bu mücadelelerinde doğrucu olanları tehlike, tehdit ve terör olarak nitelerler.
• Küresel arenada Osmanlı ve Türkiye’ye karşı yapılan kara propağanda ile varlıklarını sürdürmeye çalışanlar doğru bir çizgide olduklarını asla iddia edemeyeceklerdir. Halifeliğin son varisçisi Türkiye’yi karalayarak aslında islamı karalamaktadırlar. Türkiye adaletin, barışın ve doğruluğun savunuculuğunu tekrar yapar diye korkanlar kirli planlarla kazandıkları mevcut kaos düzeninin elden gitmesinden korkmaktadırlar. Çünkü dünyada insani değerlerin korunmadığı ve egemenliğin hukuksuzlarda olduğu bir dönemde her suç işlendi ve uluslara girildi. Kötüler dilediklerine ulaştılar. Haksızlık ettiler. Bu kaos ve hukuksuz ortam onların tam aradıkları ortamdı.
• Türkiye’yi karalayarak haklılık mücadelesine girenler geçmişteki suçlarından kurtulamayacaklar.Sürekli Türkiye’yi kötüleyen ve şamar oğlanı yapan haçlı zihniyeti artık hakkın galibiyeti altında ezilecektir. Haçlı zihniyeti şeytanın sancağını taşıyan taraf olmuştur.
• Türkiye dış politikada yön verilecek bir ülke değil yön veren bir ülkedir.
• Boston saldırısı Çeçen kardeşler üzerine atılmıştır. Amaç ABD ve rusya yakınlaşmasının sağlanması olabilir. ABD'de girdiği silahlı çatışma sonucu ölü olarak ele geçirilen Boston bombalamalarının şüphelisi Tamerlan Tsarnaev'in annesi Zubeidat K. Tsarnaeva, Russia Today televizyonuna verdiği mülakatta, oğlunun tüm hareketlerinin son bir kaç yıldır FBI tarafından bilindiğini iddia etti. Saldırıda bulunan insanlar için çevrelerindeki insanlar ve arkadaşları iyi, sosyal, dürüs ve sineği incitmeyecek insanlardır. Söylemlerinde bulundular. ABD’de silah lobisi Boston saldırısını düdüklü tencereyle yapılmasını sağladı ve düşman olarak ta İslamcı anlayışı göstererek haçlı zihniyetini canlı tutmaya çalışmıştır. ABD’de gizli güçler yani derin devlet silah tüccarları ve petrol babalarıdır. Yeryüzüne zulmeden bu bozguncuların kirli oyunları elbette bir gün ortaya çıkacaktır.Anzor Tsarnayev oğullarından Cevher için, "Bu insan sinekleri bile rahatsız etmezdi. Okuldan arkadaşları, kolejden arkadaşları üniversiteden arkadaşları, onu gören herkes onun için ne kadar iyi birisi diye konuşuyordu. Okuyordu. Gelecek ile ilgili büyük planları vardı. Şuanda tatile gelmesi gerekiyordu. Ne saldırısı? Bu nasıl olabilir. Bu öyle kolay bir iş değil. Bunu kim yaptı bilmiyorum ama bu profesyoneller tarafından yapıldı" dedi. Boston Maratonu'nu düdüklü tencere bombalarıyla kana bulayanların Çeçen kardeşlerin üzerine atılması gelecekte bir planın parçasıydı. İyi planlanmış bu durum tamamen ABD’nin kendi iç planıdır. Zaten cevher ellerini kaldırmış teslim olmak için dururken sürekli üzerine ateş edildiği kamera görüntülerinde sabittir. Teknede canını kurtarmaya çalışsa da artık adı kirli planın içindedir. Yapacak bir şey kalmamıştır. Kurbanı belirlemiş olan Amerikan ergenekonu kirli amaçlarına ulaşmıştır. Hem de bir taşta iki kuş. Hem hem zarar vermek isteyen silah değil güncel hayattaki düdüklü tencere gibi malzemeleri kullanabilir hem de İslamcılara yüklenerek Rusya’ya da bir öpücük kondurmuştur.
SONUÇ
• Fransız İhtilalinden sonra başlayan, dinin ortadan kaldırılarak yerine insan aklı ve vicdanının konulması gerektiği anlayışına göre din bilimsel gelişmeler sonucunda belirli bir zaman içinde insanların zihnindeki ve hayatındaki yerini kaybedecekti. Ancak günümüzde yaşanan sürece baktığımızda dünyada dine karşı değil dine doğru bir yöneliş olduğunu fark ediyoruz. İnsanlar artık hayatlarında var olan manevi boşluğun dinle doldurulması gerektiği düşüncesini kabul ettiler.
• Günümüz toplumu ruhsuz bir şekilde umutsuzluğa itilmiş. Kalpsiz bir dünya da huzur bulma arayışlarının en önemli göstergesi barışın etrafında toplanmadır.
• İnsanlığı kollayan insani değerlere sahip çıkan halk destekli küresel merkezi bir yönetim olmayınca sahipsiz dünya ile karşılaştık. Böyle ortamda inançsızların egemenliği yaşandı ve yeryüzü haksızlık ve günahlarla doldu. İnsanlığı koruyan adil düzeni sağlayacak bir cihan hakimiyeti gerekliydi.
• Ulusalcılık ve ırkçılık halkları ülkeleri sömürmüştür. Tüm yolları tıkayanlar menfaatleri için ulusalcılığı sahiplenenler olmuştur.
• Gerçeklerin ve doğruların ortaya çıkmasıyla ırkçılığın yıkılışını görmekteyiz. 1789 Fransız ihtilalinin getirdiği parçalanma artık tersine dönmüştür. Birleşme ve kardeşlik başlamıştır. Irkçılığın temeli olmadığı ve anlamsızlığı anlaşılacaktır. Irkçılık fitnesini ortadan kaldırılma çalışmalarını engelleyenler eski düzenden ve kaostan kazananlardır.
• Kişicilik, sülalecilik, köktencilik üzerinden yapılan kavga ve savaşların anlamsızlığı ortaya çıkacaktır.
• Dünya için kavga verenler dünyanın ellerinden gittiğini gördüler. Barışın getirisi yani kardeşlik insanlara ve insanlığa kazandırır. İnsanlığın kurtuluşu sadece kardeşliktedir.
• Bugün barış zamanıdır. Barışa ilk kapı Türkiye’den açılacak. Bu iyileşme dünyayı saracak. Dünya küresel hastalıktan kurtulacak. Tüm parçalanmalar ve düşmanlık hızla birleşmeye ve kardeşliğe doğru gidecek. İlk barış Türkiye’den çıkacak ve tüm dünyaya yayılacaktır. Her şey tabi ki bir anda olamaz. Yeryüzü nsıl yüzyıllarca süren bir zamanda karanlık bir çağ aldıysa, yine yüzyıllarca süren bir zamanda sürekli barışa giren ülkelerle küresel bir esenlik çağı yaşanacaktır. Yine her şey nasıl değişti ise bir gün gelecek ve yeryüzü tekrar kötülüğe doğru yol alacak. Yeni vesayet türemeden kıyamet kopacaktır. Adem’in oğullarından birisi diğerini nasıl öldürdüyse ilk ulus savaşından sonra kıyameti bekleyiniz. ilk ayrılıkta son birleşecektir. Kıyamet insanların başına ansızın kopacaktır. Kendilerini iyilerden zannettikleri anda duayı terk ettiklerinde hiç fark etmedikleri anda birden bire evrenden büyük bir tehlikenin geldiğini görecekler. Karşı konulamaz ve kaçınılmaz bir son. Var oluş ve evren nasıl tanrının kararıysa son da tanrının kararıydı.
• Her ülkede her ulusta husumetlilerin arasını bozmaya çalışan komplocu insanlar vardı. Bunlar kargaşa ve kaos ort******* beslenen devleti sömüren halkı kullanan güçlülerdi.
• Rabbin kralının insani amaçlı çözüm yollu çalışmaları tüm liderleri ve yönetimleri doğru yola itmeye mecbur bırakıyor. Doğruluğuyla onlara baş eğdiriyor.
• Suriye’de, Irak’ta, Lübnan’da, mısır’da, Mali ve Afrika’da yaşanan tüm katliamlar batılı ülkeler nedeniyledir. Başlarına gelen felaketlere bir anlam veremeyenler yaptıklarını bir sorgulasınlar.
• İngiltere-Fransa-Rusya üçlü ittifak devletlerinin 1.dünya savaşından sonra dünyaya hakim olması yeryüzünü karanlık bir çağa ve insan ölümlerine götürmüştür. Şeytanın tam egemenliği bu dönemde görülmüştür. Paranın ilah yapıldığı dünya için açgözlülükle hırsla çabalandığı bir dönem yaşandı. Bu dönemde insanlar ve insanlık tam anlamıyla rayından çıktı.
• Mısır, Suriye, Irak, Lübnan, Türkiye ve pek çok ülkelerdeki terör olayları bombalı suikastlar değişime direnenlerin açıkça tepkisiyle oluşmaktadır. İyilerin egemenliğini ve adil düzenin varlığını istemeyenlerin husumetlileri birbirine fitleyen terör olayları bozguncular tarafından gerçekleştirilmektedir.Tüm terör olaylarının ardından tüm taraflar ‘Kimse bizim kardeşliğimizi bozamayacak.’ Demektedirler . Uluslardaki tüm mazlum halklar karanlık güçlerin kötü oyunlarına gelmeyeceğiz diyorlar. Aşırıya kaçmış olanlar bu kışkırtmalara kansalar da barış mutlaka galip gelecektir.
• Cezayir, Vietnam ve Filistin’i savunmak şeytanın egemenliğine başkaldırı demektir.
• Guantanamo cezaevinin kuruluşunun 10. yıl dönümü vesilesiyle 12 Ocak’ta Beyaz Saray önünde bir protesto gösterisi düzenlenmişti. Mahkum kıyafeti giyen göstericiler, göreve geldiği 2009 yılında ilk iş olarak Guantanamo’nun kapatılması için bir kararname çıkaran Başkan Barack Obama’yı ikiyüzlülükle suçlamıştı. 11 Eylül saldırılarından sonra ABD’nin terör suçlamasıyla yakaladığı kişileri gönderdiği Guantanoma Askeri Cezaevi’nde 166 tutsak bulunuyor.
• İsrail güvenlik güçleri, 50 yaşın altındaki Müslümanların Mescid-i Aksa'da Cuma namazı kılmalarına izin vermedi. Daha önce de defalarca Müslümanları Mescid-i Aksaya sokmadılar. İnsanları öldürdüler. Kudüs’ü sahiplendiler ve inananların ibadet etmelerini engellediler. Tüm dünyada inananlar böyle engellendiler. Her ülkede inananlara zulüm vardı. Dinsizler kendi dinlerine inanmayanları büyük sıkıntılarda bırakıyorlardı. Onlara iş de vermiyorlardı. Yeryüzünde nimetten faydalanmalarını engellediler.
• Kötülüğün taraftarları elbette tanrının yıkımıyla yok olacaklardır.
• Yeryüzünde savaşı isteyenlerle barışı isteyenler arasında bir mücadele vardır. Barışı isteyenler kardeşliğin inşaası için her türlü çabayı sarf ederken, savaşı isteyenler ve bunun üzerinden geçinenler kışkırtıcı ve komplolu her türlü fitneyi denemektedirler.
• Irkçılıkta, ümmetçilikte ve ayrımcılık da ısrar edenler Barış sürecine sert ve tehdit içeren saldırgan söylemlerde bulunuyorlar. Her ulusta barış isteyen çoğunluk halka karşı ulusları sömüren ve düşmanlıktan kazanan yönetici azınlık vardır.
• Yapılan hatalar, suçlar işleyişteki aksaklıklar insanlara geri dönecektir.insanlar daha sorumlu davranacaklar. Hata yapanlar ve suçlu olanlar hemen anlaşılacaktır. İnsanlığın karşısında olan anlayışa küresel bir savaş açılacaktır. İnsanlar daha sorumlu davranacaklar ve tanrıdan çekinecekler.
• 2013 yılından sonra Avrupa ve dünyada Türkiye daha etkin daha güçlü küresel bilinç tarafından desteklenen ülke olacaktır. Farklı alanlar da aktif ve etkili yıllar yaşanacaktır. Zamanla yeryüzünde insanlığı ilgilendiren sorunlar daha hızlı hedefe yönelik çözülecektir.
• Aydınlanma çağına girerken dünyada kutuplar değişecektir. Bu merkezler değişim yaşarken Amerika ve Türkiye elçiliklerine ve halklarına saldırılar olması muhtemeldir. Değişim sürecinde kutuplara saldırılar mutlaka olacaktır.
• Karanlık güçler yeryüzünde etkinliğini ve egemenliğini kaybedecektir. İnsanlardan destek bulamayacaktır. Haksızlıkları, hırsları ve suçlu oldukları açıkça görülecek ve insanlar ak ile karayı ayırt edebilecektir.
• Dünyada şiddetçi, menfaatçi ve vesayetçi anlayış devrilirken sert ve sıkıntılı süreçler yaşanacaktır. Savaş söylemleri yayılacaktır.
• Dünyada kötülüğün öncülüğü yapan İngiltere-Fransa-Rusya hakimiyeti yıkılırken iyiliğin öncülüğünü yapan Türkiye-Mısır-Pakistan ile insani anlayış egemenliğini kurmaya başlamıştır.
• Kötülük severler zamanla bir bir gidecekler. Bozguncuların tüm etkinliği yıllar sonra bitecektir.
• Sadece kendi menfaatlerini düşünenlerin hukuksuz yönetişleri artık hüküm sürmeyecektir. Çıkarları için kışkırtanlar kaos ort******* kazandılar. Doğruluk ve adalet için hakkı söyleyenlerin ayakları kaydırıldı.
• Amerika, 1945’ten beri ellerinde tuttukları tüm dünyaya hakim süper güç rolünü 2030’da kaybedeceğini kestirebilmektedir. Egemenliğin nasıl bir şekilde el değiştireceğini bilmiyorlar. Bu yüzden de bazıları olumlu bazıları ise kötümser senaryolar yaratıyor. Olumlu senaryolar iyilerden, kötümserlikler kötülerden gelmektedir. Olası senaryolar ya geriye dönüş, ya işbirliği ya da parçalanmadan ibaret. Dünya düzeni bozulacak ve ülkeler arasında anlaşmazlıklar artacak. Kimi husumetli ülkeler birbirine girecek kimileri barış yapacak. Tüm dengeler değişecek. Önce bölgesel egemenlikler ardından küresel egemenlik değişim geçirecek.
• ABD her zaman ki gibi bölgelerdeki varlığını para ile korumaya çalışmaktadır. Pakistan'ın enerji krizinin çözümünde ABD'den yatırım sözü aldıklarını aktaran Aziz, farkında olmadan yine amekikan köleliğini kabul etmiştir. Amerikan şirketlerinin olduğu ülkelerde istikrarsızlık sürer. İç çatışmalarla halklar oyalanır. Oyalanan halk zenginliklerinin sömürülmesinden haberdar olmaz. Amerika ve batı hep bu siyasetle kazanmıştır. Barış batının işine gelmez.
• Dünyada kötü düzene karşı pek çok ülke mücadele vermektedir. Amerikan yönetimi bozguncu ve sömürgeci yapısıyla kötülüğün simgesiydi. Eski kötü düzene karşı mücadele eden devletler birbirinden kopuktu. Bir araya gelip birlikte kötü düzenle mücadele edemediler. Çoğu bastırıldı. Geçmişte mesela Küba, Güney Kore, Irak vs birtakım ülkelerle krizler yaşanmıştı. Eski bozguncu yönetimlere yalnız ve şahsi başkaldırılar la yenik düştüler. Bir takım merkezler Türkiye, mısır, Afganistan, Pakistan, Brezilya, Küba, G. Kore, G. Afrika cumhuriyeti ve ülkeleri artık bir araya gelmeli ve insanlık adına tek vücut olmalılar. Eski merkezler tekrar doğacak. Dünyaya tekrar iyiliğin düzeni hakim olacaktır.
• Din, bütün toplumlar için çok önemlidir. Hatta ABD, Kanada gibi laik ülkelerde bile önemli. Peygamber İslamiyet’te hem politik hem dini liderdi. Dolayısıyla İslam’da din ve politika ayrımı yoktu. Dini ve politikayı birbirinden ayırmaya yanlıştır. Din ve politika temelde aynı şeydir. İnsanlık için yürütülen siyaset dindir. Dini politikayla yaşayabilirsiniz. Din doğrular kavramıysa politika uygulama anlayışıdır. Birbirine bağlıdır. Laiklik ise din ve devlet işlerinin ayrılması değil tüm dinlere özgürlük sunmaktır. Devletin ve dinin birbirinden ayrılma fikri, İslamik bir fenomen değildir. Bu Protestanlığın da bir fenomenidir. Bu inançsızların dayattığı bir gerçektir. İnançsız yönetimlerin inananlara baskısı laiklikle gerçekleşmiştir. Çünkü inançsızlar egemen oldukları yönetimlerde inananları istemiyorlardı.
• Demokrasi, cinsiyet eşitliği gibi fikirler Avrupa ve Amerika topluluklarına 1800’lerden sonra yerleşmeye başladı. Ortadoğu demokrasinin vatanıydı. Hakkı batıl ile örtenler bir süre hüküm sürdüler. Zaten onların egemenliği uzun sürmezdi. İnsanların menfaatini düşünenler baki egemenlik yaşarlardı. Ancak aldatan, çalan, gasbeden kısa süre hüküm sürer kazandıkları da yok olur. Yeryüzünden silinirler. Nitekim 2008 yılında başlayan değişim bunun kanıtıdır.
• Arap Baharı, halkın harekete geçme eylemidir. İnsanların artık demokrasi istekleri var. Özgürlük ve eşitlik talepleri var. İnsanlar, insani haklarını kullanmak istiyorlar. Arap Baharı’nda, Müslümanlar özgürlük, adalet, demokrasi istiyorlar.
• Arap Baharı’nın gelişimi 1900’de dünyanın karanlık çukura düşmesiyle başlar. Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşünün ardından, Ortadoğu’da demokrasinin gerilemesi başladı. Çıkarcı ve menfaatçilerin egemenliği başladı. Suçlular ve kötülük düşünenler kurumlara, yönetimlere ve devletlere hakim oldular. İnsanlar için diktatörlük ve kendileri için demokrasi başladı. Hukuksuzluk ve haksızlığı yol edinenler demokrasi kalkanına saklandılar.
• Dünya değişiyor. Arap Baharı’nı yaşayan ülkeler dışında da değişimler var. Baharlar tüm kıtalara yayılmış durumdadır. Ancak insanlar ilk başta bu durumu fark edemiyorlar.
• Ülkeler, yeryüzündeki bu değişim sürecinde saflarını belirlerken sıkıntı ve çatışmalar ve gerginlikler yaşayacaktır. Türkiye-Suriye gibi Türkiye İran ve bazı Arap ülkeleriyle de bir takım gerginliklerle karşılaşacaktır. Mevcut sistemin savunucularıyla mehdi’nin kuracağı yeni sistemin isteyicileri ve savunucuları gerginlikler yaşayacaktır. Bu büyük değişimler sancılı yaşanır. Bu değişimlerde ülkeler ve halkları çıkar mı vicdan mı süzgecinden analiz ederek tarafını belirleyecektir. Yıllardır kötü sistemin altında ezilen uluslar ve halklar yeni sistemin kendilerine sorumluluk ve çalışma getirmesinden korkabilir. İç işlerine müdahale edilecek olarak düşünebilir. Ülkesindeki dini, etnik kökenlere özgürlük istenebilir mevcut gelirlerinde bir değişim korkusu yaşayabilir. Yeni sistemin artıları eksilerini değerlendirir. Zaraları ve faydaları analiz edilir. Halkına hizmet etmeyen ve vesayeti sürdüren uluslar yeni düzene karşı çıkacaktır. Ancak kazanmak arzusuyla değil de halkıma ve insanlığa hizmet edeyim anlayışını taşıyan vicdanla bakan ve tanrıya inananlar yeni sistem için çalışacaktır.
• Bu değişim İslam’ın harekete geçişi değil tanrının harekete geçişidir. Tüm dinler bekledikleri esenliğe kavuşacaktır. Hepsi tanrının dinine çıkmaktadır. Her kıtada her dinde her ulusta baskı altına ezilen mazlum inananlar oldu. İnancı bir dine bağlamak yanlıştır. İnanç bir anlayıştır. Dinler farklı bölgeler e ve kavimlere gelse de hepsi bir amaçtadır.
• Yeryüzünde ve Türkiye’de insanlığın sorunlarını çözecek bir sistem yoktu. Halbuki sistem çözümcü olmalıydı. Ancak sistem kazancını sayan, fazla üretimi yerine getirmeye çalışan, daha çok kazanmak için çabalayan sistem anlayışına sahipti. Maddeci, dünyacı ve kazanç öncelikli bir sistemde insani haklar ve değerler ayaklar altında ezilmişti.
• Türkler her gittiği yere selam diyerek barışçı ve hoşgörülü bir yaklaşımla gitmiştir. Batılılar gibi silah, ticaret, gasp, kölelik ve sömürüyle gitmemiştir. Barbar olan Türkler değil Batılılardır.
• Yeryüzünde İnsanların ve insanlığın sorunlarını çözmeye çalışan bir sistem yoktu. Kardeşliği ve esenliği sağlamaya çalışacak küresel gündeme yön verecek bir merkez yoktu. Türkiye gibi bir ülke Ortadoğu, Afrika, Asya hatta tüm dünyayı ilgilendiren insanlık sorunlarını çözmeye yönelik adımlar atmaktadır. Küresel güçler insanlığın sorunlarını çözmedikleri gibi bu sorunlarla ilgilenen ve çözmeye çalışan Türkiye’yi tehdit olarak görmektedirler. Dünyada mevcut eski sistemin sahipleri dünyanın kaos ort******* memnun olmaktadırlar. Bu bozuk düzenden yeryüzünün hazinelerini sömürenler insanlığa zarar verenlerdir.
• Yeryüzünün hazinelerine sahip olma, hükmetme arzusu ve eldeki varlıkları kaybetme telaşı dünyanın kölesi olmuşluğun bir göstergesidir. Bırakalım korkularımızı insanlara hizmet edecek yönetimin gelmesi için çabalayalım. Kendilerini doğru yolda sayanlar gerçekte insanlığa zarar verenlerdi. İslami eğilimlilerin dünya yönetiminden korkan ve öldürüleceklerini, yaşamlarının kısıtlanacağını, özgürlüklerinin gideceğini düşünenler kendi kuruntularıyla ve temelsiz korkularıyla hareket etmektedirler. Hem terörü yaratıp bunu dinle bağdaştıranlar asıl insanlık terörü yapanlardır.
• Kazancı artan ve yaşam standardı yükselenler mazlumlar ve ezilen halklardır. İnsanların alt ve orta sınıfıdır. Bunlar insanlığın yüzde yetmişini oluştururlar. Baronlar ve büyük patronlar insanlığın yüzde onunu bile oluşturmazlar. Siyasete ve insanlığa yön verirlerdi. Ve onlara kulluk eden ve bundan beslenen geniş halk kitlesi yüzde yirmilik bir çoğunluk oluşturmaktaydı. Dünyanın yüzde otuzu, yüzde yetmişine zulmetmiştir.
• Siyonizm’i destekleyenler yeryüzünde mazlumlara savaş açmıştı.
• Osmanlı egemenliği yıkılırken halklar büyük acılar çektiler. Her bölgeye girmiş olan İngiliz egemenliğindeki sahip olma anlayışı Osmanlı yandaşlarını çok zor durumda bıraktı. Katledilenler, mallarına el konulanlar, sürgüne gönderilenler, köle yapılanlar oldu. Nerede inanan görseler onu etkisiz ediyorlardı. Kimse inandığını söyleyemez oldu. Fikirler gizlendi, doğrular söylenemez oldu. Adalet felç oldu. İnananlar ibadet dahi edemediler. Milyonlarca örnekten sadece bir tanesi: Hindistan’da Türk dostu Jahar'ın, Osmanlı'daki gelişmeleri yakından izlediği Trablusgarp ve Balkan savaşları nedeniyle zor durumda kalan Osmanlı devletinden gelen haberleri gazetesinde neşrettiği, esaret altındaki yoksul Müslüman Hindistanlıları Osmanlı'ya ve hilafete desteğe çağırdığı biliniyor.Tarihi kayıtlar, Jahar'ın Urduca Hamdart ve İngilizce Comrade isimli gazeteler çıkardığı, bu gazetelerde kaleme aldığı makalelerde, İngiliz ordusundaki Hintli Müslümanlarının Türklere karşı savaşmasına karşı çıkması gerekçesiyle İngilizler tarafından yargılanarak dört yıl hapis cezasına çarptırıldığı biliniyor. O dönemde hilafet taraftarı kişilere birtakım infazlar da gerçekleştirilmişti.
• Türkiye dışişleri bakanı A.Davutoğlu Irakta birlik ve beraberlik için çalışma başlattı. Şii ve sunni liderlerle görüşen Davutoğlu fikirlerde uçurum yok aynı şeyler düşünülüyor. Uzlaşma olur. Ama sabote de edilecektir dedi. Denildiği gibi sayısız sabote olayları oldu. Ama çözüm süreçleri sadece Türkiye’de değil tüm ülkelere yayılacaktır.
• Trablusgarp ve balkan savaşları artık günümüzde tersi istikamette görülecektir. Nitekim Libya/Trablusgarp gibi Arap baharıyla başlayan Ortadoğu değişimi balkanlara da sıçrayacaktır. O dönemin tam tersi olaylar görülmektedir. Ancak bir fark vardır. O dönemde inançsızlar tehditle ve ölümlerle, infazlarla, katliamlarla egemenliklerini kuruyordu. Ancak şimdi egemenliklerini kaybetmemek için şiddeti kullanıyorlar. Her iki durumda da inançsızlar şiddet yanlısıydılar. Gerçekleri kabul etmeyen ve dünya hırsıyla canileşen anlayış tam bir inançsız şeytan rolü çizmekteydi.
• 1.Dünya savaşında Avusturya-macaristan patlağı bu yüzyılda da görülebilir.
• Dünyaya verdiğimiz adalet ve barış eksenli nizamı, akıl ve varlığımızla güçlendirsek de bozguncular silahla ve güçle üstünlüğü sağlamışlardı. Batı ne insani değerleri ne de akılı keşfetti. Onlar sadece zenginliklere sahip olmayı, yönetmeyi diledi. Bunların içine de Hristiyanlığı yayma düşüncesini buladılar. Ancak yaymaktan çok baskı uyguladılar ve kendi kültürlerini empoze ettiler. İnsani siyasi, iktisadi ve bilgi gücünün olmadığı bir devlet cihan devleti olamazdı. Bu nedenle onların döneminde dünya yarışı ve büyük bir hırs vardı. İnsanlık bundan büyük bir zarar görüyordu.
• Kötü dünyayı değiştirme iddiasında olanlar yavaş yavaş bir çatı altında toplanmaya başladı. Türkiye buna öncülük etmektedir. Geleceğin parlayan yıldızıdır. Bu çatı küreselleşecektir. İyi ve adil bir dünya isteyenler, tanrının yasalarına bağlı kalınacak yeni bir sistemin kurulmasını sağlayacaklar. Böylece şeytanın egemenliği yıkılacaktır. Bunu asla menfi amaçları için değil insanlığın korunması ve esenlik bekası için isteyeceklerdir. Tanrının tarafında olanlar mutlaka mükafatlarını ahrette alacaklardır.
• Türkiye kendi sorunlarını çözdüğü zaman sadece Türkiye'yi demokratikleştirmez, Ortadoğu'nun Kafkasların ve balkanların da demokratikleşmesine de önemli katkılar sunar. Ve demokratikleşme küreselleşir. Barış yeryüzüne yayılırken hak, adalet ve eşitlik arayışı kendiliğinden oluşacak bunlarla beraber yeryüzüne müthiş bir bereket yayılacak.
• "Tarih ve coğrafya milletlere biçtiği rolden asla vazgeçmez" Anadolu ve Ortadoğu’da zamanın ruhuna uygun olarak kendini yenileyen bir devletin varlığı tekrar ortaya çıktı. Yeryüzünde yeniden insan ve adalet merkezli bir medeniyet tasavvurunun inşa edilmektedir. Son yüz yılda yaşananlar ve insanlığın huzuru yakalayamaması insanları hatalardan dönmeye çağırdı. İnsanların zihin ve iç dünyasında yeni bir dünya arayışının olduğu bir gerçektir. Bu arayış sadece Türkiye'de değil, Ortadoğu Afrika gibi kaynakları sömürülen ülkelerde daha da belirgindir. Türkiye'nin bu arayışta akıl ve ruh merkezindedir. Dünyada görülen rüyaların, 100-150 yıllık arayışların, gerçeğe dönme noktasına çok yakın olunduğunu bunun "bir medeniyet tasavurru" olduğunu artık herkes anlamıştır.
• Türkiye yeryüzünde din birliğini sağlayacak. Zamanla dil birliğini de sağlayacak. Tüm lisanları kendi içinde barındıran Türkçe aslında insanlığın ortak dilidir. Türkçe'nin geldiği yere bir bakın şu an 300 milyon kilometrekarelik bir alanda konuşuluyor. Türkiye’nin güçlenmesiyle Türkçe’nin yayılması da hız kazanmıştır ve daha da hız kazanacaktır. Bir zamanlar inancı ve tanrının yasalarını bu aziz milletten söküp atmak istediler. Yeni bir lisan ile tarihten ve kitaptan koparmak istediler. Gün geldi zaman döndü Tanrı onların amaçlarını ve oyunlarını boşa çıkardı. Özü ve toprağı temiz olan bu karma milletin ağzına zincir de vursalar onları doğru yoldan ayıramazlardı. Tanrı, ibrahimin milletini daima kolladı. Zalimlerin her türlü zorbalığına inat, inancın yeryüzüne bu lisan ile hükmetmesine karar verdi.
DEĞİŞİM PSİKOLOJİSİ
• Düşmanca bakış açısı, egemenliğini kaybetme korkusu yaşayanların tavrıdır. Muhalifler eski hedeflerine ulaşmak istiyorlar. Onların bozgunculuktan kazandığı dönemler bitmiştir.
• Bunlar ülkeyi yönetti mi ülke mahvolur. Özgürlüklerimiz kısıtlanır. Esir hayatı başlar.
• Nimetlerimiz ve hakimiyetimiz elimizden gider. Saltanatımız yıkılır.
• Şunlar cahil. Böylelerini insan yerine koymayacaksın. Hayvan gibi kullanacaksın.
• İnananların ve inanmayanların temsili her ulusta farklı farklı olmuştur. Bazı ülkelerde inançsızlar şiileri nitelerken bazı uluslarda sunnileri nitelemektedir. Bazı bölgelerde iktidarı nitelerken bazı bölgelerde muhalifleri nitelemektedir. Avrupa’da mevcut yönetimler inançsız olurken muhalif halklar inanan niteliğindedir. Afrika’da cuntacı yönetimler inançsızken açlıktan zor yaşayan halklar inanan mazlumlardır. Dünyada mevcut diktatöryel ve mevcut sisteme bağlı yönetimler şeytanın egemenliğini taşırken mazlum halkların demokrasi ve özgürlük arayışı inançsal gerçeği göstermektedir.
• Bir iş bulmak için kirli yolları seçenler. İş bulunca da bedenlerini dünya kazancı için satan kadınlar. Yalancılığı, aldatıcılığı ve hileyi yol edinmiş tüccarlar Rızkı için şeytani yolları seçenler. Kötü düzende bunları yapmayanlar aç kalıyordu. Bu bozuk sistem devrilmelidir. Çünkü bu sistem kötülük üzerinden çalışıyordu. Dünyayı yöneten egemenler silah, baskı, hile ve aldatmacayla küresel hazinelere sahip olmuşlardı. Yönetim takımı böyle olunca geriye kalan bütün insanlık bunların kötü düzeninden olumsuz etkilenmekte ve dünya için bir savaş ve karğaşa yaşanmaktaydı. Şeytanın bozuk düzeninde dünyayı kazanmak hep kötülük üzerinden olmaktaydı.
• Ortadoğu ve dünya güçlü lider ve devletten hoşlanır. Ortadoğu’nun peygamberleri, kahramanları ve liderleri vardır. Gözyaşları ve sevinçleri vardır. Din tarihini sevmeyen bu coğrafyada ayakta kalması zordur. ABD ve Batı, bu nedenle uzun süre ayakta kalamadı.
• Zalimleri nesilsel bir değişim korkusu sardı. Geleceğin kendilerinden olmayan bir nesle kaptırılması onları şiddete yöneltmektedir. Hakkın yönetmesi tarafgirlikten daha doğrudur. Çünkü insanlığı koruyanların yönetmesi daha adildir. Zalimler mazlumlarla mücadele edeceklerdir.
• 2001-2007 arası insanlığın en kötü dönemi (İnsanların birbirini katlettiği karanlık dip., Vesayetin en zirve noktası) yaşandı. 2008-2015 arası küresel fark ediş yaşandı. Değişim dönüşüm başladı. Küresel bilinç değişime uğradı. 2016-2023 insanlık iyi yönde hızlı bir çıkış yaşayacak ve altın çağa giriş olacak. 2023 güvenlik ve adalet noktası olacak. O günden sonra kalkınma ve esenlik hızla yayılacak. 2056 insanlığın sağlam temellere oturacağı temel taşlardan birisi yerleşecek. Her 33 yılda insanlığın iyiye gidişi artacak. İnsanlar yeryüzünde huzur ve güven içinde yaşamaya başlayacaklar. Yavaş yavaş savaşlar ve lokal çatışmalar azalacak. Tüm husumetler giderilecek. Bir zaman gelecek neredeyse hiç savaş ve çatışma olmayacak. Afetler de sürekli azalarak o döneme ulaşacak. Ve neredeyse hiç afet yaşanmayacak. Ancak ilk kırılma güneş takvimine göre 3445 yılında gerçekleşecek. İnsanlar bu kırılmayı anlayamayacaklar. İlk düşünsel değişimler, vesayetin doğumu, ayrılık belirtileri yaşanmaya başlayacaktır. Artık güneşin batıdan doğması bundan sonraki belirsiz tarih olan her günde beklenmelidir. Sonun bir günde hemen olmasını beklemek mantıksızcadır. Kıyamet kendini göstere göstere gelecektir. İnsanlar 60. enlemlerin dışında yaşayamayacaklardır. Yaşanabilir yerlere göçler başlayacaktır. Hayati şartları kaybetme, besin yetersizlikleri, su bulamamazlık gibi yaşamsal kayıplar yaşanacaktır. Değişen iklim şartlarını insanın bünyesi kaldıramayacak ve toplu ölümler gerçekleşecektir. Artık insanlık ve dünya tarihinin bitişi yaşanmaktadır.
• Türkiye’ye müthiş bir para girişi, insan göçü, büyük bir kalkınma yaşanacak.
• değişim tepeden gelecek.yeryüzündeki düzen ve işleyiş yeniden en adil şekilde dizayn edilecek.çalışma alanları roller görev alanları değişecek.insanların yeryüzünde özgürce yaşayabilmesi için,kardeş yaşayabilmesi için kolay işleyen bir sistem kurmak zorundadır.
• değişime direnenler olduğu gibi değişim taraftarları da var gücüyle çalışacak.herkes olayları kendi çıkarına göre değerlendirmektedir. değişim hızla gelecek, ardı arkası kesilmeyecek, herkez doğruluga boyun eğecek ve yeni pozisyon alacak.
• ahir zamanda bilginin yokluğu ortadan kalkıyor. kültüre savaşta düşünsel ve fiziksel değişim gerçekleşiyor. insanlık bilinç uyanışı yaşarken küresel iklim değişiklikleri ve afetler yaşanıyor.
• uydurma sosyalizm, ırkçılık ve ulusçuluk, milliyetçilik ve ümmetçilik hepsi denenmiştir. hiçbirisi yeryüzünde baki kalmamıştır. baki kalacak tek şeyevrensel din ve kardeşliktir.
• arap baharı demokratikleşme sürecidir.özgürlük ve eşitlik hareketidir.mazlum halkların ayağa kalkışıdır.
• Dünya 1900-2000 arasında amerika ve nato etkisinde kaldı. türkiye yönetildi kullanıldı ve her bir işine müdahale edildi.
• Çalışmak için 1900’lü yılların başında Kanada’ya giden 205 Türk’ün 1. Dünya Savaşı’nın başlamasının ardından evlerinden alınarak esir kamplarına götürüldüğü ortaya çıktı. İngiltere'nin talimatıyla Kanadalı askerlerce bir gecede evlerinden toplanan Türkler'in sonu bugüne kadar öğrenilemedi. Esir toplamayı yasalaştıran Kanada hükümeti, Osmanlı vatandaşı Ermeni ve Rumlar’a dokunmazken, Türkler’i ve Kürtler’i tehcir etti. 3’ü öldü, 2’si aklını kaybetti.
• ABD Başkanı Barack Obama, 1915 yılı olaylarıyla ilgili olarak "büyük felaket (Meds Yeghern)" ifadesini kullandı. ABD Başkanı Obama yazılı açıklamasında, "Bugün, 20. yüzyılın en kötü mezalimlerinden biri olan Meds Yeghern'i anıyoruz. Bunu yaparak, Osmanlı İmparatorluğu'nun son günlerinde acımasızca katledilen ya da ölüm yürüyüşüne zorlanan 1.5 milyon Ermeninin anısını onurlandırıyoruz" ifadesini kullandı. Halbuki Büyük felaket Anadolu halkı için yaşanmıştı. Haçlı zihniyetiyle Anadoluya gelen ve Osmanlı halkını kökünden kazımayı isteyenler kendileriydi. Kurtuluş savaşı gerçekten bir kurtuluş mücadelesiydi. Büyük vahşeti Amerika öncülüğünde batılı güçler yapmıştı. Bugün o dönemde kendilerine yardım eden Ermenileri anarak bahane etmektedirler. Her zaman ki gibi siyasetleri İslam ve Osmanlı düşmanlığıydı.
• İran'ın Suriye konusunda takındığı tavır Allah karşıtıdır. Esad din düşmanlığı yaparak inanan mazlum halkı öldürmektedir. Herkesi tehdit olarak gören İran tamamen çıkarlarla yaşayan ülkedir. Osmanlının İran ile ve Rusya ile neden yıllarca savaştığı bugün daha iyi anlaşılmaktadır. Belli ki Osmanlı bir süre kötülerle savaşmış ve son zamanlara doğru kötülerin egemenliğine direnmiş.
• Siyonist rejim askeri operasyonu yol edindi.
• Değişen dünya düzenine dikkat çekici bir bakışla ışık tutan 'Sır Küpü' adlı roman raflarda yerini aldı. Gazeteci Turgay Güler'in kaleme aldığı roman, Avrupa'nın karanlık çağlarından günümüze kadar uzun bir yolculuğa çıkarıyor.
• Afrika katısında Avrupa’nın etkinliği çökecek. Afrika ülkelerini sömüren Avrupa ülkeleri tek tek sömürgesini kaybedecek. Özgürlükçü ve barışçı anlayışı taşıyan Türkiye’nin önderliğini kabul edecekler ve isteyecekler. Afrika’da baskıcı yönetimlere karşı mücadele eden halklara silahlı isyancılar yakıştırması yapan Avrupalılar egemenliklerini kaybedeceklerdir.
• Türkiye'nin yaşadığı dönüşüme gıbta ile bakanlar yaşananların Allah'ın bir lütfu olduğunu söylüyorlar, "Türkiye'ye bakarak kendi dönüşümümüzü yapmak istiyoruz" diyorlar. Libya Cumhurbaşkanı : Dünya'daki bütün reform yapan ülkeleri izlediklerini ama kendilerini en fazla Türkiye'nin dönüşümünün etkilediğini anlattı. Türkiye'nin yaşadığı reform sürecini 'ümmetin bir şansı' olarak nitelendirdi. Soru sorma şansı elde edince Mekarif'e "bu sözlerinizi biraz açarmısınız? Neden Türkiye üzerinde bu kadar duruyorsunuz?" diye sordum.
Şöyle cevapladı: "Bunun sebeplerini tek tek saymaya kalkarsam vakit yetmez. Ama en önemlisi Ak Parti hükümetinin dış politikası, İslam dünyası ve Arap Baharı konusunda yürüttüğü politika. En son İsrail'in özür dilemesi, 'sözün bittiği yer'dir. Demokratikleşme, kalkınma ve kendi vatandaşının dertleriyle dertlenmesi bizi çok etkiledi."
Sözün devamında Libya Cumhurbaşkanı Erdoğan'la yaptığı bir görüşmeden bahsetti.
Kaddafi döneminin kapanmasından sonra Başbakan'la yaptığı bir görüşme de Erdoğan, Mekarif'e şöyle öğüt vermiş: "Hoşgörülü ve itidalli olun. Ilımlı davranın"
Erdoğan'dan dinlediği bu öğüt kendisini çok etkilemiş ve bu durumu "Türkiye'nin sırrı" olarak nitelendirdi Libya Cumhurbaşkanı.
Dışişleri Bakanı Davutoğlu çözüm süreci bahsinde "Yüzyıllık parantezi kapatmak"tan söz etmiş ti.
Davutoğlu'nun sözünü ettiği parantez içerisinde Trablusgarp savaşı ve Libya'nın Osmanlı'dan kopuşuyla başlayan 100 yıllık bir tarih de bulunuyor.
Libya Cumhurbaşkanının sözlerine bakılarak aynı parantezin Kuzey Afrika'da da kapanacağını söylemek için düne göre daha iddialı bir ortam var dedi..
 
---> megiddo nedir armegeddon neresidir armegeddon yaşanıyormu

ALLAH, HER ŞEYİ DEĞİŞTİRİYOR. DÜNYA DÖNÜŞÜM GEÇİRİYOR.
ORTADOĞU
• Ortadoğu’da, Afrika’da ve uzak doğu’da Müslüman halklar kendi ülkelerinde kötü yönetimleri deviriyorlar. Batı yanlısı, sömürgeci haksızlığı yol edinmiş kısacası dünyacı ve inançsız yönetimleri devirmektedirler. Halkın direnişlerini silah gücüyle bastıranlar saltanatları için savaşmaktadırlar. Esad gibi yönetimleri silahla bırakmayanlar mutlaka yıkılacaktırlar.
• Batı Türkiye’ye haçlı zihniyetiyle bakıyordu. İslam düşmanlığı üzerinden ayrımcılıklarını sürdürüyordu.
• Katoliklerin ruhani lideri Papa Franciscus, kendisinin ilk "aziz ilan etme" töreninde, 1480 yılında İtalya'nın güneyinde Osmanlı'ya karşı savaşan 800 Hristiyan'ı aziz ilan etti. İşte bozguncuların anlayışı Vatikan destekliydi. Kendilerini inanan zanneden bozguncular yıllarca Barışa ve kardeşliğe zarar verdiler.
• El kaideyi yaratan Amerikalılar terör olaylarının arttığı imajını vererek kendilerine Avrupa desteği sağlıyorlar. El kaide üzerinden islamı kötüleyen anlayış batı halkına medya ile bu düşünceyi empoze ediyor.
• İnananlar ile inanmayanların ayrıştığı kilit ülke Suriye olmuştur. Rusya İsrail ve batı birlikteliği Suriyedeki değişimi durdursa da şiddet ve güç ile halkların özgürlük taleplerini yıkamayacaktır.
• Türkiye’de başlayan ayrışma zamanla kutuplaşmaya dönüştü. Bu kutuplaşma Arap baharıyla başladı ve yayılarak küreselleşti. Küresel kutuplaşma inananlarla inançsızlar arasında gerçekleşmektedir. Kutuplaşmanın kökeni tercihlerde yatmaktadır.
• Ortadoğu’daki gelişmeler uluslararası politikanın bir numaralı gündem maddesi. Mısır, Libya, Irak, Suriye ve Filistin’de yaşanan baş döndürücü hızdaki gelişmeler pek çok ülkeyi hazırlıksız yakaladı. Bu gelişmelerin ne yöne gittiği üzerinde ise netleşmiş bir algı yok. Ortadoğu’daki pek çok soruna şu ya da bu şekilde müdahil olan Batılı ülkeler kadar Rusya da gelişmeleri yakından izliyor. Eski yöntemlerle Ortadoğu’nun sorunları çözülemez duruma geldi.
• Türkiye yeni gelişen dış politika anlayışında hakikaten vizyonel bir tavır sergiledi. Bu güne kadar edilgen bir yapı içinde hareket eden Türkiye gerek İslam coğrafyasında gerek dünya coğrafyasında kendisi açısından kıymet ifade eden bütün adımları bilinçli olarak atıyor.
• Ortadoğu coğrafyası başta Filistin problemi ve Afrika yaşananlar olmak üzere insanlık adına tüm sorunları çözmek Türkiye’nin ilgi alanı oldu. Dünyada yaşananlar Türkiye’yi ilgilendirmektedir. İnsanlığın tüm problemleri ve sorunları çözüm aşkı Türkiye’yi kutsal bir ülke konumuna getirmektedir. Çünkü insanlığa faydalı işler tanrı tarafından beğenilir. Türkiye’nin bu çabasında menfaat hesapları yok. Hizmet etme, faydalı olma ve hoş bir seda amacı var. Tanrının gönlünü alma ve kardeşliğin güzelliğini görme vardır.
• Papa Francis, '20. Yüzyılın ilk soykırımı Ermenilere yapılmıştır' diyerek skandal sözlere imza attı. Papa böylece 1915 olaylarını ilk kez soykırım olarak tanımlamış oldu. Türkiye ve İslam aleyhindeki sözleri taraflı bakışa sahip olduğunu ve barışçıl bir yapısı olmadığını gösterdi. Aldığı eğitimlerde yapmacık davranış dilini iyi kullandığını iyi bir rolcü olduğunu göstermiştir.
• ABD'nin New York eyaletinde metro istasyonlarına yine İslam karşıtı ilanlar veriliyordu. Yişne aynısı oldu. Amerikan Özgürlük Savunma Girişimi adlı grubun önderlerinden Pamela Geller, Ali İmran Suresi'nin 151. ayetini yanlış ve eksik yorumlayan bir afişi, provokatif bir resimle birlikte New York'taki metro istasyonlarına astırdı. İlanda, 11 Eylül saldırıları sonrası yanmakta olan İkiz Kuleler fotoğrafının yanında, "Yakında, biz, kâfirlerin kalbine korku salacağız." mealindeki ayete yer veriliyor. Ayet İngilizce'ye tercüme edilirken 'korku' (Ru'b) ifadesinin karşılığı olarak 'terör' kelimesi kullanıldı. Yeni bir provokasyon olarak değerlendirilen ilan tepki topladı.
• Türkiye’yi karalama kampanyası yine ABD’de tam hız sürüyor. Tüm dünyada kadınlara yönelik şiddetin ön planda olduğu bu günlerde Washington Post tarafından yayımlanan bir makalede kadınların İstanbul sokaklarında “sürekli taciz edildiği” öne sürüldü.
• Amerika ve diğer ülkeler, tüm dikkatini Ortaasya’ya yoğunlaştıracak. Orta asya büyük ekonomik güç olarak ortaya çıkacak. Demokrasiye, adalete ve eşitliğe önem verenler kalkınacaklar. Kalkındığını görenler kendini güvende hissedecekler ve insanlık adına olumlu bir rol oynayacaklar. Bu arada eski düzenin vesayetçileri orta sınıfın gelişmesini istemeyeceğinden mücadele edeceklerdir. Tatmin edici bir sosyal sistem uygulamayı başaramayan ülkelerde tehlikeli süreçler yaşanacak. Her kesimin hassasiyetlerini önemseyen ve herkese kucak açan daha doğrusu insanların sorunlarını önemseyen ve hizmet eden yönetimler başarıya ulaşacaktır. Bu da küresel esenliği getirecektir. Küresel rejim yıkılırken patronlar şiddeti isteyecekler ve dünya kısa süreliğine kötüye gidecek. Ama kimse tanrıyı unutmasın. O dilediğini yapacaktır ve o mazlumların yanındadır.
• Değişim bir anda ve bir günde olmaz. Dünya günleriyle zaman alır. En belirgin değişimi en az 33 yılda görülebilir. Yeryüzünde 99 yılda net bir tablo ortaya çıkar.
• Gücünü silah donanımından ve askeri gücünden alanlar güçlü egemenleriz sanmasınlar. Asıl güçlü insanlığa hizmet edendir. İnsan haklarını, adaleti, kardeşliği sağlayanlar güçlüdür. Güçlü; demokrasiyi, eşitliği ve özgürlüğü sağlayandır. Halifelik güçlü kılar. 1940’larda dünyanın jandarmasıyım diyen Amerika bir bakıma halifelik rolü oynamıştı. Ama zamanla gerçekler ortaya çıktı. Silah gücüyle dünya düzeni kurmaya çalıştı ve işte sonuç ‘karanlık çağ’
• Amerika yanlısı zihniyet söyle diyor: Çinliler Amerika’nın örneğin silah gücünden hala çok uzakta. Gelir konusunda da şu anda Romanya ile aynı seviyedeler. Yani gerçek Çin gücünün ortaya çıkabilmesi ve Amerikan gücüyle ölçüşebilmesi için çok fazla zamana ihtiyaç var.” İste İsrail ve Amerikan yanlısı zihniyet güçlü olanın egemen olacağını söylüyor. Zaten yıllarca uyguladıkları siyaset te buydu. ‘Sömürmek için savaş ve öldür.’ ‘Başkalarının silah üstünlüğüne izin verme.’ ‘Sen güçlüsün ve her şeyi yönetirsin ve dilediğin ülkeyi dilediğin duruma getirirsin.’ Anlayışlarına sahiptiler.
• Amerika, Türkiye’yi silah ve askeri güç açısından kendine tehdit bile görmüyor. Çünkü Türkiye silahlanmadı. Kitle imha silahları bile yok. Patriot füzelerini dahi NATO’dan tedarik etti. Büyük bir insan sayısı da yok. Sıradan güçsüz bir ülke olarak görülüyor.
• Türkiye insanlık adına yapıcı ve barışçıl bir politika çiziyor. Evrensel değerlere sahip çıkarak ve hakkı savunarak küresel ortamda değer bulduğu için Türkiye’yi tehdit olarak görmektedirler. Bu nedenle Türkiye’nin yanında gözüküyorlar. Çünkü insanlara hak yolda olduklarını anlatamayacaklardır. İnsanlara açıklayacak bir şeyleri olmayanlar Türkiye’nin insanlık adına çalışmalarını yenemeyecektir.
• Amerikan yanlısı anlayış şeytanın taraftarlığını temsil etmektedir. Savaş, sömürü, öldürme, gasp, gibi tüm yolları makul gören anlayış İsrail anlayışı olmuş. ‘Dünya ve egemenlik için her şey mübahtır.’ anlayışını taşıyanların birlikteliği İslam düşmanlığına dönüşmüş.
• ABD, dünyadaki egemenliğini kaybedecek. Her ne kadar. Amerikan yanlıları Amerika yıkılmaz ve asla kaybetmez dese de Amerikalı yöneticiler tedirgin ve endişelidir. Ekonomilerinin çöktüğünü görüyorlar ve ipleri biraz daha ellerinde nasıl tutabileceklerini sorguluyorlar.
• Amerika çöktüğünde iblis dünya egemenliğini kaybedecek ve kötülüğün taraftarları olan büyük bir üzüntüye ve ümitsizliğe düşecekler. Artık insanlığı kim koruyacak diyecekler. Halbuki insanlığa onlar zarar veriyordu. İnananların egemenliğinde korkanlar kendi kara geçmişlerini doğru yol sanırlar.
• Mısır, Arap dünyası içinde en büyük Hristiyan azınlığa sahip. “Yeni papanın doğudaki Hristiyanların sorunlarıyla da ilgilenmesini umanlar eski savaş yıllarını ve baskıcı güçlerini özlüyorlar. Yeni Papadan çok şey bekleniyor. Yine kirli hedefler, büyük beklentiler içindeler. Hristiyanlığı yaymak, Ortadoğu’da değişim sürecini durdurmak, haçlı zihniyeti hevesinde olanların kirli beklentileri var.
• Libya’nın Bingazi kentinde bir Kıpti kiliseye saldırı düzenlendi. Hristiyanlara karşı halkın artık tepki göstermesi yüzyılların baskısı sonucudur. Libya’da tutuklu bulunan Mısırlı misyonerin şüpheli ölümünün ardından Kahire’deki Libya Büyükelçiliği önünde toplanan bir grup Kıpti’nin binaya girmeye çalışması olayların fitilini ateşledi. Öfkeli göstericiler binayı taş yağmuruna tuttu, Libya bayrağını yaktı. Bu tip olaylar Ortadoğu ve Afrikada fazlaca görülecektir. Çünkü menfaat dininin mensupları gerçekte hristiyan değildir.
• Yahudi anlayışı hristiyanlıgı yayma anlayışıyla birleşmiş mazlum halklara zulme dönüşmüştür. Şeytanın her dönemde dini kullanarak uyguladığı yöntem 300 yıllık bir çabanın ardından amacına ulaşmıştır. Sonunda öldürülen halklar , eziğlen ve sömürülen büyük kitleler oluşmuştur.
• ABD’de şiddet, polis şiddeti, işkence, taciz, adam öldürme, silahlanma hat safhadadır. Çünkü yıllardır inançsızlığı aşıladılar. Tanrı karşıtlığı anlayışıyla oluşturdukları kültürün sonucudur tüm bu yaşananlar. Dinsizliğin insanlığa ne kadar zarar verdiğini herkes görmektedir. Dinsizlik şeytanın dinidir. Ve dinsizler kendilerini tanrının İsrail halkı olarak nitelerlerdi.
• Euro Bölgesi dağılıyor. Avrupa’nın doğusu çok geriledi. Avrupa bozuk anlayışıyla kendi içine çekildi. Gerileme dönemindeki Avrupa karanlık çöküşe doğru gitmektedir. Sadece batıldan vazgeçip hakka yönelirse kurtulur. Tanrının vaadi küresel esenlik olmasaydı bozuk inanışlı karanlık ortaçağ Avrupa’sına geri döneceklerdi. Ancak tanrı İnançsızları yeryüzünden komple silecek.
• Görünüşe bakılırsa Avrupa Amerikalılar için artık önemli bir bölge değil. Jeopolitik ve diplomatik alanda Avrupa artık etkili bir aktör olmayacak. Üstelik mali konuda bütünlüğü tehdit altında. Euro Bölgesi’nin dağılırken Fransa, İtalya, İspanya, İngiltere ve Hollanda Afrika egemenliğini kaybediyor.
• Rusya yandaşı balkan ülkeleri sefalet içindeler. Moldova, Ukrayna, Romanya, Yunanistan, Bulgaristan gibi Kominizm Rusyası etkisindeki ülkeler güçlerini tek tek yitirdiler. Ekonomileri geriledi. Yokluk ve kriz bu ülkeleri kötü vurdu. Rusya ekonomik açıdan iyi görünse de bölgesel egemenliğini yitirdi. Rusya, Suriye gibi sömürgesini kaybetmeme savaşı vermektedir.
• 2012’nin İngiltere, Fransa ve Rusya seçimleri eski düzeni korudu. 2013’de Ortadoğuda bölgenin güçlü ülkelerinin seçimleri bölgeye damga vuracaktır. İsrail, İran ve Ürdün’de ki seçimler bölgede önemli dengeler oluşturacaktır. Bölgesel dengelerde stratejik seçimler geleceği şekillendirecektir.
• İnanan insanlar fişleniyor ve sürekli izleniyorlar. ABD ve İsrail Ortadoğu’da inananlar ne yapıyorlar diye çeşitli merkezleri izliyorlar. Gökten insansız hava araçlarıyla ve uydularla gözlemektedirler.
TÜRKİYE
• Dünya her yüz yılda bir değişime uğrarken bu yüzyılda keskin ve köklü bir değişimi en belirgin haliyle yaşıyor. Küresel anlayış sanki bir U dönüşü yaptı. Büyük bir bilinç değişimi bir uyanış gerçekleşti. Bilinene gerçeklerin aslında tam bir yalan olduğu ortaya çıktı. Suçlananların suçsuz olduğu anlaşılırken yönetenlerin zalim olduğu anlaşıldı.
• Yükselen dünya ve yeni düzende söz sahibi olamayan ülkelerin tasfiye olacağı, dahası, olmaya başladığı biliniyor. Geride kalan yüz yıl içerisinde "hasta adam" olarak ölüme terk edilen Türkiye, yoğun bakımdan çıkıp ayağa kalkmayı ve dünyayı şaşırtmayı başardı.Kartlar yeniden karılıp dağıtılırken, Türkiye bu kez oyunu dışarıdan seyretmiyor. Çünkü elindeki kartları cesaretle açmayı, oyuna dâhil olup, "ben de varım" demeyi başardı. Küresel ekonomide dengeler değişiyor, tefecilerin kiliseleri bile haczettiği Avrupada tehlike çanları çalmaya başladı. Nüfusu giderek yaşlanan Avrupa, artık Türkiye için de cazibesini kaybetti. Dahası, güçlenen Türkiye artık geleceğini Avrupa’da görmüyor."Neler oluyor ve neler olacak?" sorusuna, çarpıcı cevaplar bulacaksınızdır.
• Türkiye’ye ve türk yöneticilere dünyadan büyük ilgi gösteriliyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Hollanda'yı ziyaret edecek olması ülkede geniş yankı buldu. Hollanda basını Erdoğan'ı konuşuyor. İsveç'e devlet ziyaretinde bulunan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e, Kral Carl XVI. Gustaf tarafından İsveç'in yabancı devlet ve hükümet başkanlarına verilen en üst düzey nişanı olan ''Serafim Nişanı'' verildi.
• Türkiye, tüm ülkelerle Stratejik Ortaklık Belgesi imzalıyor. Her ülke ile ortak ilgi alanları tespit ediliyor. İşbirliğinin geliştirilmesinin ele alınarak süregelen köklü ilişkilerin iyileştirilerek daha da derinleştirilmesi öngörülüyor.
• Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Avrup Birliği üye ülkelerinin elçilerine verdiği yemekte konuştu. AB üyesi ülkelerinin liderlerini eleştirdi.Erdoğan'dan AB'ye: Irkçılıkla önümüz kesiliyor
• Türkiye Avrupa Birliği hedefinden hiç uzaklaşmadı. Sürekli çalıştı. Uzaklaşmasını isteyenler veya bekleyenler oldu. Avrupa’nın bile tam uygulayamadığı fasıllar Türkiye’nin önüne konuldu. Türkiye kararlı adım atmaya devam etmesine rağmen engeller çıkartıldı. Türkiye AB’ye sürekli barış elini uzattı. Ancak dünyayı sömüren küresel vesayet o barış elini kibirle ve kinle reddetti. Türkiye’nin AB’ye girmesini engelleyenler Türk-İslam düşmanlığı yapan anlayıştır. Avrupa’ya egemen olan bu Hristiyan-yahudi kardeşliği insanlığa zarar vermiştir. İşte Tanrının vaat ettiği İsrail krallığını kurma halinde olan anlayış Türkiye düşmanlığı yapmaktadır. Aslında bu anlayış insanlığa, barışa ve kardeşliğe düşmandır. En açık örneği Avrupa birliğine girmesini reddeden, kardeşliği istemeyen dünyayı amaçlayan ve kötü niyetteki hedeflerine dini bulaştıran yeryüzünün nimetlerini paylaşmak istemeyen yoksulu ve mazlumu ezen zalim anlayıştakilerdir.
• Türkiye'nin Afrika açılımı, "Büyük acılar yaşayan bu coğrafya bundan böyle sömürgecilik, açlık, yoksulluk değil; kalkınma, paylaşma ve kültürel zenginlik kıtası olacaktır" anlayışı üzerine inşa ediliyor.
• Türkiye’ye gelen ABD dışişleri bakanı Kerry, Erdoğan’ın Siyonizm ile antiseminizmi bir tutan fikrine katılmadığını söyledi. Rabbin kralının bu tür açıklamaları, BM’yi ve yapısını eleştirmesi, NATO’nun kime hizmet ettiğini haykırması küresel bozguncuların hiç hoşuna gitmiyor. Erdoğan’nın sözlerine şaşıyorlar. Öfkeleniyorlar. Şu çatlak sesi birisi sustursun diyorlar.
• Erdoğan, 10 yıl boyunca demokrasiyle güvenlik arasındaki hassas çizgiyi büyük bir dikkatle korudu.
• Fransa ve İspanya'da PKK terör örgütüne yönelik düzenlenen operasyonlar tamamen aldatmacadır. Teröre en büyük desteği verenler bu zaman kadar teröristleri bırakın teslim etmeyi baş tacı ettiler. İltica yasasıyla Türkiye düşmanlığı yapan herkese kucak açtılar. Göstermelik ve yapmacık operasyonlar basit bir taktikten öteye gidememiştir.Terör örgütüne karşı ilgili anlaşmalar olmasına rağmen binlerce terörist ve dava olduğunu söyleyen Avrupa’dan netice alınamadı. Türkiye her zaman oyalandı, kullanıldı ve aldatıldı.
• Dini özgürlüklerde Türkiye belirgin çıkış yaşadı ve bu raporlara yansıdı.ABD Uluslararası Dini Özgürlükler Komisyonu (USCIRF) ‘2013 Yıllık Raporu' açıklandı. Geçtiğimiz yıl ilk kez ‘özel kaygı uyandıran ülkeler' arasına giren Türkiye 2013 raporunda bu kategoriye dahil edilmedi.
• Irak'ta yaşayan Türkmenler ve Kürtler Türkiye uğruna can vermeye hazırlar. Ortadoğu’nun tamamında bir Türkiye sevgisi var. Bu sevginin temelinde Osmanlı Osmanlının temelinde insanlığın korunmasını sağlayan inananlar vardır. Avrupa’da Türkiye’ye sempati doğmuştur. Irkçı güçlere karşı artık Avrupalı inananlardan da tepkiler başlamıştır. Bu zaman kadar ideolojik yapı altında ezilen doğrucu ve dürüst insanlar muhalif ve mazlum olarak yaşamıştır. Artık sesini yükselten Türkiye sempatisini dile getiren bir Avrupa muhalifi ve inanan odaklı yaklaşım ortaya çıkmıştır. Avrupa meclislerinde ve TV proğramlarında Türkiye tartışılıyor. İnsanlar yıllarca aldatıldıkları ve kabullerini tekrar sorguluyorlar. Gerçekler açığa çıktıkça Türkiye’nin doğru bir zeminde insani hakları ve değerleri koruduğunu görecekler.
• Avrupa’da ırkçı ve ideolojik yaklaşım ile ortadoğu’daki ideolojik yaklaşım aynıdır. Avrupa’da Hristiyan temelli ümmetçi yaklaşım nasıl tam bir ayrımcılık ve düşmanlık içeriyorsa Ortadoğuda İslamcı ümmetçi anlayış ta ayrımcılık ve düşmanlık içermektedir. Ümetçiliği, ırkçılığı, ideolojik tabanlı zihniyeti ortaya çıkaranlar vesayetçilerden başka olmamıştır. Kurumları ve yönetimleri ele geçiren kötü niyetli inlar
• Hem Irak’ın birliğini koruyan, Suriye’de insanlığı savunan, Libya’da doğru yerde duran, Ortadoğu’da barışı isteyen, Avrupa’ya birleşelim kardeş olalım diye el uzatan bir Türkiye vardır.
• Avrupa’ya birliğe alması için çabalayan ve onlara krizin reçetesini sunan ve kurtuluşları için çabalayan bir Türkiye vardır. Zaten Avrupa’nın kurtuluşu sadece Türkiye ile olacaktır. Türkiye Avrupaya refahı, demokrasiyi, insan haklarını, barışı ve esenliği getirecek tek ülkedir. Ancak ideolojik yaklaşımdaki batı anlayışı Türkiye’yi düşman, tehdit ve cani olarak görmektedir. Son iki yüz yılda kim zalim kim mazlum tüm insanlar görmüştür. Gerçekler ve gerçeklerin ardındaki temel hedefler artık ortaya çıkmıştır. Ülkelerin siyasetinde ne yaptıkları ve neyi amaçladıkları ortadadır. İnsanlığı düşünmeyen şeytan’ın taraftarında olmuştur.
• Yunanistan'ın kıta sahanlığına ilişkin Birleşmiş Milletler'e yaptığı bildirim dış güçlerin bir nevi kışkırtmasıdır. 1918’ lerde oyuna getirilen Yunanistan tekrar bu oyuna gelmemelidir. Yunanistan'ın iddialarının uluslararası hukukta bir dayanağı bulunmamaktadır.
• Hem Demokrat hem Cumhuriyetçi partilerden yoğun ilgi, ABD'deki Türkler'in son dönemdeki dikkat çekici çalışmalarının sonucu olarak görülüyor. Washington'da düzenlenen 3. Türki Amerikan Kongresi, ABD Kongre üyeleri, Türkiye ve Türki cumhuriyetlerinin büyükelçi ve milletvekilleriyle iş adamlarının dahil olduğu geniş katılıma sahne oldu. İlişkilerde tarihin en hızlı dönemi ve her zamankinden güçlü mesajı verildi. Türkiye ve ABD ilişkileri tarihindeki yoğun dönemini yaşıyor. Ama ilişkilerin çok iyi gitmediği konular var. Suriye, Irak, İran ve İsrail gibi. Bunlar önümüzdeki 12-15 ay içinde daha da sorunlu hale gelecektir. Türkiye'nin bölgede birçok konuda liderlik rolü yürütmektedir. Türkiye'nin bölgesinde yumuşak güçtür. Türk dizi ve filmlerinin Arap dünyasına yönelik etkileri hızla artmaktadır. Türk ticaretinin kat ettiği mesafeler çok büyüktür.
• California milletvekili Dana Rohrabacher, "ABD'de, önceden Türk toplumunun hiç sesi çıkmıyordu, bir şeylerden mi utanıyorlardı bilmiyorum ama şimdi ortaya çıkıp fikirlerini, kim olduklarını söylüyorlar, seslerini duymamızı sağlıyorlar, onların kendilerini göstermelerinden memnunuz, aktif olmanızdan mutluyuz" dedi. Türklerin ABD’de lobi faaliyetlerinde oldukça başaralı çalışmaları başladı. 1915 olaylarına ilişkin Ermeni tasarıları destekleyen zihniyet gerçekte Türk düşmanlığı yapmaktaydı.
• İngiliz Devlet Haber kanalı BBC'nin Türkçe servisi ve sosyal paylaşım sitesi twitter hesabı Reyhanlı patlamalarından sonra şimdi de Taksim Gezi Parkı olaylarıyla ilgili provokatif haberlere imza atıyor. BBC'nin dışında Alman DW ve Amerika'nın Sesi'nin siteleri de provakatif haberlerle doldu taştı.Twitter hesabından sadece Gezi Parkı tweetleri atan BBC Türkçe'nin haber sitesinde de sadece bu haberlere yer vermesi kafalarda soru işaretleri yarattı.
• İngiliz makamlarınca yapılan uyarıda Türkiye’ de terörizm tehdidinin "yüksek" olduğu ve El Kaide ve diğer örgütlerin Türkiye'de özellikle Batılı kurumları hedeflediği belirtildi. Türkiye’den bulunmanın risklerinden bahseden ingiltere kargaşa ve kaosun olabileceği uyarılarında bulunuyor.
• Dünya’nın Osmanlıya muhalif medyaları Türkiye hakkında sayısız olumsuz propağanda yapmaktadırlar. Medyada çıkan haberlerin hepsini yazamıyorum ama şu gerçek ki şeytanın destekçisi gibi Tanrı karşıtı gibi gösterilen Türkiye sürekli eleştirilmekte ve haksız ve yalan suçlamalara maruz kalmaktadır.
• Türkiye'de temaslarda bulunan Arap gazeteciler heyeti, köklü bir değişim sürecinden geçen Ortadoğu ve Kuzey Afrika'da "Yeni Türkiye"nin belirleyici bir güç olarak öne çıktığı görüşünde birleşti. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, "Yeni Türkiye'de" oynadığı rolü "temizlik" kelimesiyle özetleyen Buışriyn, "Erdoğan'ın temizleme hareketinin ordudan başlayarak devletin en uç noktalarına kadar ulaştığını" kaydetti. Beşir Atalay'ın "Biz bu ülkede sessiz devrim gerçekleştirdik" sözünü aktaran Buışriyn şöyle devam etti:"Adalet ve Kalkınma Partisi'nin kimliği konusunda karmaşık fikri ve ideolojik tartışmalar yaşandı. Sonunda muhafazakar kesim ile diğer kanat arasında partinin "Demokratik Muhafazakar" olarak tarif edilmesi konusunda uzlaşıya varıldı."
• "Türkiye, Arap dünyasıyla kendi dilinde ilişki kurma isteğini, AA'nın Arapça yayınlara başlamasıyla gösterdi" diyen Harmi, Anadolu Ajansı Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Kemal Öztürk'ün AA'nın 100. yıl vizyonu ve planlarına ilişkin açıklamalarına yazısında geniş yer verdi.
• Türkiye içeride Çözüm Süreci ile ilgili mücadelesini sürdürürken dışarıda Suriye'den gelecek tehlikelerin önünü almaya çalışıyor. Akçakale'de patlayan bombalar, Reyhanlı'daki katliam henüz tazeliğini koruyor. Daha eskilere gidildiğinde Türkiye darbe ve çetelerle henüz mücadelesini tamamlamış değil. Türkiye, bölgedeki Arap Baharı ve stratejik konumu nedeniyle de öne çıkan ve bölgesel liderliğe aday olan bir ülke. Türkiye'nin liderlik iddiasının Ortadoğu'yu kapsaması ülkeyi muhalif güçlerin, terör örgütlerinin, uluslar arası ittifakların hedefi haline getiriyor.
• Türkiye, Ortadoğu'da yeni oyun peşinde olan dış güçlerin ve içerideki işbirlikçilerinin yoğun mesai yaptığı günlerde ANA uçağına topluca binerek kararlılık gösterdiği ve "Korkmuyoruz" mesajı verdiği iddia ediliyor.
• Artık beyin göçü Türkiye’ye olacak. Avrupa’ya göç tersine döndü, gurbetçilerimiz geri geliyor. ABD'den ve dünyadan araştırmacılar Türkiye'ye geri dönmeye başladı.
• Endonezya'da bayrak mitingi yapıldı. Türk bayrağına benzeyen bayrağın resmen kullanılması için toplandılar.
KÜRESEL KRİZ
• Avro Bölgesi'nde işsizlik 2012 kasım ayında tarihinin en yüksek düzeyine tırmandı ve Avro bölgesinde işsizlik rekor kırdı.
• İngiltere batıyor. İngiliz sömürgeciliği ve İngiliz egemenliği yıkılmaktadır. İngiltere’de AB referandumu yapıldı. İngiltere Avrupa birliğinden ayrılmak istiyor, çünkü çareyi ayrılmakta görüyor. Yıkılan bir düzenin farkında. Ancak ayrılsa da ayrılmasa da İngiltere çöküşe mecburdur.
• İspanya’nın içerisinde bulunduğu ekonomik kriz ülkenin en zengin bölgelerinden biri olan Katalonya’da ayrılıkçı akımların etkinliğini arttırdı. Zenginler fakirlere bakmak ve yardım etmek istemiyorlar. Halbuki zenginleri zengin eden onlardı. Sırtlarından geçiniyorlardı. Dünyada bu tür örnekleri çok görmekteyiz. Varlıklı olanlar saltanatlarını kaybetmemek için bunca yıldır kullandıkları insanlara sahip çıkmadılar. Hala zengin kesime yaltaklık eden ve hak ile mücadele eden alt kesim insanlar var. Bunlar gerçekleri göremeyen anlamsız hizmet eden bir takım yığınlardır.
• 11 Eylül’deki Katalonya Günü’nde de bağımsızlık yanlıları geniş katılımlı bir gösteri düzenlemişti. Bağımsızlık isteyenler güçlü zenginler, ‘Tüm İspanya halkına bakacak değiliz.’ diye ayrılmak istiyorlar. Bu örnekte olduğu gibi Avrupa çok çeşitli sorunlarla karşı karşıya kalmış durumdadır.
• Ekonomi ve siyaset dünyasının önde gelen isimleri Davos’taki Dünya Ekonomi Forumu’nda bozuk düzenin küresel çöküşüne karşı çözüm yolları arıyorlar. 2013’de zirvenin sloganı ‘dirençli dinamizm’. Bu slogan aslında dünya liderlerine sürekli değişen bu şartlar altında cesur kararlar almaları için bir çağrı. Bu özellikle Avrupalı liderlerin kulaklarını tıkamaması gereken bir çağrı olsa da ipin ucu kaçmış bir kere. Bu liderler küresel vesayete hizmet ettiği sürece hiçbir başarı elde edemeyeceklerdir. Egemenlerin çıkarları yerine insanlığın çıkarları yönünde adım atsalar dı kurtulurlardı. Ancak onlarda kardeşlik ve merhamet bilinci yoktur. Zaten yıllarca bu zihniyet savaş siyaseti yaptı ve sömürgecilikte aşırıya gitti. Çözüm yolu açık demokrasiye sahip çıkmak ve insanlığı korumaktır. Bataktan çıkışın tek yolu barış ve adalettir. Yok eski anlayışları devam ederse yıkılışları hızlanacaktır.
• Avrupa imajına ve Euro’ya duyulan güvende kayıp yaşandı. Euro senetlerini arttırma girişimleri kaybın bir göstergesiydi.
• Türkiye, Mısır, Hindistan, Pakistan’ın da bulunduğu yeni dalga ekonomilerinin 2020 yılında Batı'yı geri bırakacağı kaçınılmazdır.
• Yunan-Türk İş Konseyi Başkanı Dimitris Papanicolaou, Yunanistan'da derinleşen ekonomik krizin etkisiyle fabrikaların kapılarına birer birer kilit vurulduğunu belirterek, ''Kapanan fabrikaları keşke gelip çalıştırsanız'' dedi.
• Uluslararası Para Fonu (IMF), Güney Kıbrıs'ın kurtarma paketine 1 milyar avro büyüklüğünde bir katkı sağlayacağını açıkladı.
• Eğer gerçekten birlik olunamazsa, en güçlü Avrupa ülkesi mesela Almanya bile yalnız kalabilir. Daha etkin ve birbirine daha kenetlenmiş bir Avrupa oluşturmak için çok güçlü bir siyasi çaba sergileseler de İslam düşmanlığı yaparak kazanan vesayet yıkılmadıkça kurtulamayacaklardır. Düşmanlıktan vazgeçen ve barışa yönelen yönetimler kazanacaktır. Osmanlı zamanında Osmanlıya destek veren eski yönetimler tekrar şahlanışa geçecektir. İlerlemek ve gündemdeki sorunları çözmek için siyaseten ortak bir niyet oluşacak ki bu niyet eski düzenin sahipçileriyle mücadele edecektir. Avrupa ruhunun geri döneceğini bekleyen zihniyet sadece yanılmaktadır. Artık eskinin karanlık günlerine geri dönmek imkansızdır. Bu beklentide olanlar yeni düzene ne kadar direnseler de asla muvaffak olamayacaklardır.
• Romanya’da 700 kişi kamudan çıkartıldı. Krizin etkisiyle devletlerde de işten çıkartmalar gözlenmiştir.
• Rusya Kıbrıs Rum kesimine parasal ve mali destek verdi. Herkes kendi bahçesine sahip çıkmaktadır. Para kredi desteği veren Rusya egemenliğinin kaybetmemek için yandaşı tüm hükümetlere destek vermektedir. Türkiye’nin AB’ye girmesini engelleyen K.Rum kesimi Fransa gibi ülkeler Türkiye karşıtlığı yapmaktadırlar. Bu ülkeler de Rusya ve ABD gibi ülkelerden destek almaktadırlar.
• IMF Başkanı Lagarde, dünya ekonomisinde toparlanma hızının çok zayıf olduğunu kaydetti , Euro ekonomisinin gelişip gelişmeyeceğini henüz net bir şekilde söyleyemeyeceklerini dile getirdi.
• Fransa'da bütçe açığını düşürmek için mücadele eden sosyalist hükümet, memur maaşlarına 2013 yılında da zam yapılmayacağını açıkladı.
• Kıbrıs Rum Kesimi’nde sokaklar her ne kadar dolu gibi görünse de mağazalar sinek avlıyor. Pazarlar ülkenin mali durumunu da net bir şekilde yansıtıyor. Bu yüzden de Kıbrıslı Rumların yeni başkanlarından tek beklentisi Avrupa Birliği ile bir kurtarma planı üzerinde anlaşmaya varabilmesi.
• Kötü merkezler bir bir yıkılıyor.
• Küresel kriz altında ezilen Bulgaristan’da elektrik fiyatlarının artışına tepki gösteren halkın tepkisine dayanamayan hükümet istifa etme kararı aldı.
• Belki 100 yıl önce Amerika fırsatlar ülkesiydi, ancak en azından çeyrek yüzyıldır böyle değil. ABD, sanayi ülkelerinin çoğundan daha az fırsat eşitliğine sahiptir.
• Türkiye'nin önünü tıkayan AB'nin Türkiye'nin ayağına kapanıp 'Bize Katılın' teklifinde bulunması pek de uzak ihtimal değil. Ancak önce Avrupa’nın Ergenekoncuları güçlerini kaybetmelidir.
• Avrupa Birliği'nce Türkiye'ye sağlanan mali destek, bazı AB çevrelerinde tepki yaratmayı sürdürüyor. İngiliz Express gazetesi, Brüksel'in, İstanbul-Ankara hızlı tren projesi için 100 milyon sterlin tutarında bir hibe vermeyi kararlaştırmasını sert dille eleştirerek "Türkiye'ye bu dev nakit rüşveti vermek deliliktir" iddiasında bulundu.
• Avrupa'nın yeni hasta adamı Fransa". Bu çarpıcı gözlem, Fransa'nın en önemli ticari ortağı Almanya'dan geldi. Fransa'yı "Avrupa'nın en büyük sorunu" olarak gördüklerini Fransa'nın içinde bulunduğu ekonomik krizin Almanya'yı Yunanistan'dan "çok daha fazla kaygılandırdığını" belirten Alman ekonomist Ursula Weidenfeld, Fransa'daki işsizlik oranının, ekonomik gerilemenin, Fransız siyasilerin sorunların üstesinden gelme kapasitesinin ve alınacak olası önlemlerin ne derece uygulanacağının Almanya'yı derinlemesine endişelendirdiğini ifade etti.
• Portekizin Lizbon kentinde ekonomik krizin etkisiyle hükümetin kemer sıkma politikaları büyük gösterilerle protesto edildi.
• AB’ye Güney Kıbrıs’ı alanlar, batan G. Kıbrıs’a 10 milyar euroluk kurtarma paketi hazırladılar. Bir zamanlar inananların ülkesi Osmanlıyı yıkmaya çalışırken kullanılan halklar ve ülkeler tek tek batıyor. Yunanistan’dan sonra Kıbrıs kaos ortamına düşmüştür.
• Güney Kıbrıs’ta parlamento, Euro Bölgesi’nin kurtarma paketine alternatif olarak hazırlanan önerileri tartışmaya hazırlanırken, ada sokaklarına ise tam bir kaos ortamı hakim. Öte yandan Güney Kıbrıs’ta bankaların 7 gündür kapalı olması iç piyasada büyük sıkıntılara neden oluyor.
AMERİKA
• ABD’de bir filimin galasında silahlı bir kişi insanlara rast gele ateş ederek öldürmüştü. Yine bir okul baskınında silahlı bir kişi 27 çocuğu öldürmüştü. ABD basını bireysel silahsızlanmayı gündeme aldı. Hükümet çalışma yapmaya başladı. ABD’de silah lobisi köşeye sıkıştı. Gün döndü 200 yıl önceki silahlanma yarışı bugün iflas etti. Dün Silah üretmeyi, satmayı ve kullanmayı kabul edenler bugün bu kararlarının yanlış olduğunu görmeye başladı. Yeryüzündeki silahlanmanın sonucu düşünüldüğünde tam bir insanlık katliamını görürsünüz.
• İngiltere’de eşcinsel evliliklere imkan tanıyan tartışmalı yasa tasarısı dün parlamentonun alt kanadında yapılan ilk oylamada çoğunluğun onayını aldı. Fransa’dan sonra İngiltere de de eşcinseller muradına ermiş oldu. Böylece eski çağlarda sapıklığı savunan kavimler günümüzde yine türemiş oldu. O kavimler helak olmuşlardı. Bu kavimlerin de onlardan hiçbir farkı yoktu.
• ABD’deki kanlı ilkokul baskınından sonra silah satışları zirve yaptı.
• ABD’de eşcinsel evliliğe ve Lezbiyenlere seçilme hakkı verilmesine izin verilmiştir.
• Pentagon, siber operasyonları ve insansız hava araçlı saldırıları uzaktan idare edenleri de ödüllendirecek. Pentagon "Seçkin Savaş Madalyası" verecek
• Son zamanlarda ekonomik kriz altında ezilen ABD kendisine rakip ve tehdit olarak gördüğü Çin’i suçlayıcı ve kışkırtıcı tavırlarda bulunmaktadır. Çin’i hedef göstererek üstünlük iddiasında olan ABD Çin’e baskı kurmaya çalışmaktadır. Asılsız iddialarla Çin’i suçlayıcı tavırlarda bulunmaktadırlar. Hukuki bir dayanak olmadan suçlayan ve daha gerçekçi hareket etmesi gerekirken saldırgan bir tavır sergileyen ABD belli ki vesayetin yönlendirmesiyle hareket etmektedir. ABD birtakım kuruntularla ve gelecek kaygısıyla hareket etmektedir. ABD Çin’i hedef almakla kaybolan küresel egemenliğini geri kazanmak istiyor. Nitekim daha önceki haftalarda ABD’nin geleceği için hazırlanmış raporda ABD’nin küresel egemenliğini kaybedeceğini Çin’nin çok güçleneceğini ve birtakım senaryolar ortaya atılmıştı. ABD’nin çöküşü ve yıkılışı hakkında bilgiler sunan uzmanlar ABD’nin egemenlerini korkutmuştur. Bu nedenle ABD gelecek kaygısıyla değişik ve bozuk tavırlarda bulunmaktadır. Bu arada Türkiye küçük ve güçsüz göründüğünden tehdit ve tehlike olarak görülmüyor. Türkiye küçümsenirken Çin, Rusya, İran gibi ülkeler tehdit görünümündeler.
• ABD’nin Türkiye elçisi Ricardione ülkeyi içten karıştıracak ve muhaliflere yön verecek söylemler sergilemektedir.
• Çin ve ABD arasında siber savaş, ticaret savaşı ve soğuk savaşlar esiyor. ABD gücünü kaybederken güçlü olanları tehdit olarak görmekte ve düşmanlık beslemeye başlamaktadır. Washington yönetimi, Çin’in Amerika’yı hedef alan siber casusluk faaliyetleri nedeniyle bu ülkeye ekonomik yaptırımlar getirme hazırlığında olduğunu belirtti. Çin Dışişleri Bakanlığı ise Amerikan yönetimine oldukça tepkili: “Çeşitli amaçlarla spekülayonlar yapmak isteyen ABD’nin asıl hedefi Çin’i kendisine rakip görmektedir. Yeni dünyanın süper gücü olarak tahmin ettikleri Çin’i yavaşlatmak ve geriletmek hedefindedir. ABD, Çin’e asılsız suçlamalarda bulunmakta sorumsuzca davranmakta ve profesyonelce hareket etmemektedir. ABD sorunun çözülmesine yardımcı olmazken sorunu büyütmeyi hedefliyor. Çin, de siber saldırıların kurbanı. Çin’in uğradığı siber saldırıların ana kaynağı Amerika Birleşik Devletleri. Hem saldırı yapıp hem de suçlama niyetinin ardında kirli bir düşüncenin olduğu gerçektir.
• Amerika Birleşik Devletleri’nde yaşanan toplu katliamlar silah yasasını değiştirmeye yetmedi. Barack Obama yönetiminin silah yasalarını sertleştirme planları Senato’dan geri döndü. Amerika’da rekor seviyelere ulaşan silah satışları ve göç Barack Obama’nın ikinci başkanlık döneminde çözüm getirme vaadinde bulunduğu konuların başında geliyor. Kongre’nin üst kanadında çoğunluğu ellerinde tutan Demokratların yasa tasarısını geçirememeleri, ülkedeki silah lobisinin ne kadar güçlü olduğunu bir kez daha kanıtladı:
AVRUPA
• Avrupa ülkelerinde PKK'ya karşı düzenlenen operasyonlar sadece göstermeliktir. İmralı sürecine öfkelenen Avrupalı karanlık güçler besledikleri bu kirli geçmişten kurtulamayacaklar.
• NATO: ‘Mali ve Afrika’ya müdahale etmeyeceğiz.’ dedi. Çünkü Suriye’ye müdahale etmemişti.
• Suriye’de Rusya egemenliği, Libya’da Fransa egemenliği, Afrika’da Avrupa egemenliği, Irak’ta savaş sonrası oluşan İngiliz ve Amerikan egemenliği yıkılmaktadır. Avrupa’nın doğu ve kuzey doğu ülkeleri Rusya ve Fransa egemenliğinden kurtuluyor.
• Uydurma bahanelerle Türkiye’yi oyalayan ve kullanan Avrupa ülkeleri kriterleri bahane ederken kendileri insanlık kriterlerinin gerisinde olduğunu fark edememişlerdir.
• Kenya’da tursitlere yönelik saldırılar artıyor. Kenya’da geçtiğimiz aylarda da bu tarz saldırılar yaşanmıştı. Afrika’nın genelinde hayatlarını zindan eden Avrupalılara karşı bir öfke bulunmaktadır. Afrika’nın her yerinde Fransa, İtalya, İngiltere, İspanya kısaca Avrupa ve Amerikan vatandaşlarına baskılar ve şiddetler artacaktır.
• İngiliz Express gazetesi’nin Türkiye’yi küçümseyici sözleri bilinçaltındaki önyargılı tavrı tamamen karşıtlıktan kaynaklıdır. Türkiye'nin AB'ye katılmasına izin vermemek için birçok sağlam neden bulunduğunu öne süren gazete, Türkiye için "Fazla büyük, fazla yoksul ve fazla Müslüman" ifadelerini de kullandı. Express, Türkiye'nin AB üyeliğine karşı "argümanları" sıralarken de "Türkiye'nin nüfusu AB'nin nüfusunun yüzde 15'ine eşit olmasına rağmen ürettiği gelir, Avrupa'nın GSYH'sının sadece yüzde 2'sini oluşturuyor" diye yazdı. Express, "AB'nin demokratik reformlarda yeterli ilerlemeyi sağlayamadığı gerekçesiyle sürekli Türkiye'yi eleştirdiğini" de yazdı.
• Avrupa Birliği'ne girmek isteyen Türkiye, giremediği takdirde de bunun dünyanın sonu olmadığını ve bir mecburiyeti de olmadığını bilmektedir. AB kendi kurtuluşu için Türkiye’yi birliğe almalıdır. Japonya, Avrupa Birliği'nin üyesi değil ama hiçbir batı Avrupa ülkesinden de geri değildir. Asıl olan Türkiye’nin yapıcı bir tavırla kardeşliğe el uzatmasıdır. Ötekileştiren, eleştiren ve düşman gören bir tavırla hareket eden Avrupa kaynakların yönetimini kaptırmaktan korkmaktadır. Halbuki Türkiye tüm insanlığı hiçbir ayrım gözetmeksizin insanların çıkarını gözetmektedir. Zaten Avrupa birliğine girmek istemesi ve birbirimizi düşman olarak görmeyelim tavrı barışçıl oluşu rahmani bir tavırdı. Ancak Avrupa’ya egemen olmuş din ayrımcılığı üzerinden Avrupa’yı sömüren vesayetçiler Türkiye ile kardeşliği reddetmektedirler. Türkiye birliği ekonomik çıkarları için değil düşmanlığı ortadan kaldırmak için istemektedir. Demokratik standartları artırmak için istemektedir. Türkiye hasta birlik olan AB’yi kurtaracak tek ülkedir. Türkiye’yi düşman olarak gören anlayış şeytanın taraftarlarıdır. Zaten yıllardır Türkiye düşmanlığı yapıp, terörü besleyenler, orta sınıf halklara zulüm uygulayanlar bu yeryüzünün hazinelerini sömürenlerdir. Sömürgeciliklerini sürdürmek için küresel terörü sağlayanlar ve silah üretif satanlar , husumet oluşturanlar da yine onlardır.
• Zeydan, yaptığı açıklamada Türkiye'nin kendileri için çok değerli olduğunu, İslam kardeşliği, ortak tarih ve 500 yıllık ortak geçmişi olduğunu söyledi. Zeydan, Türkiye'nin Libya devrimini baştan beri desteklediğini ve Libya halkının her zaman yanında yer aldığını söyledi. Türkiye ile görüşmelerde ticaretin yanı sıra güvenlik, Akdeniz'in güvenliği, Afrika'ya adımları beraber atma konusunu ele alındı. Türk şirketleri ve bankaları ile daha fazla çalışılabileceği konuşuldu. Devrimin Türk şirketlerine verdiği zararın çözülmesi konusu ele alındı. Afrika’ya yatırımlarda işbirliği çağrısı yapılmıştır.
• Türkiye çok iyi bir sınav verdi. Türkiye 650 milyonluk bir devlet yardımıyla ve bunun yanında Türkiye halkı’nın da yardımıyla çok iyi bir sınav verdi.
• Terörle mücadelede Türkiye'nin elini güçlendirecek Göktürk-1 uydusu için Ankara-Paris-Tel Aviv hattında soğuk savaş yaşanıyor. İsrail, uydunun kendi topraklarını görmemesi için Fransa nezdinde lobi faaliyetlerini artırırken, Türk bürokratlar da geri adım atmıyor. Uydunun kendi topraklarını görmemesi için lobi yapan İsrail, Fransa üzerindeki baskısını artırdı. Göktürk-1'in görüntü almasını sağlayan elektro optik kamera sistemlerindeki bazı kritik parçaları Fransız Thales firmasına satan İsrail, bunun karşılığında uydunun kendi topraklarının üzerine geldiğinde 'kör' olmasını şart koştu.
• Rusya ile Hindistan arasında dev silah anlaşması yapıldı. Rusya dünyanın iki numaralı silah tedarikçisidir. Rusya silah üzerinden karnını doyurmaktadır. Gog’un soyundan gelmektedirler. Ortadoğu’nun silahlanmasında, PKK’nın silahlanmasında Suriye’ye destek vermede hep Rusya görülmektedir. Küresel bozguncular kategorisinde ilk sıralarda Rusya yer almaktadır.
• Mısır muhalefeti anayasa referandumu sonucunu tanımıyor.
• Gazze'ye uygulanan ambargoyla birlikte, Refah sınır kapısının Mısır'daki Mübarek rejimi tarafından kapatılmasının ardından Filistinliler tünellere yönelmişti. Gazze ve Mısır arasındaki 14 kilometrelik sınırda, binin üzerinde tünel bulunduğu tahmin ediliyor. Bu tünellerden, başta temel gıda maddeleri ve ilaç olmak üzere, canlı hayvandan otomobile kadar Gazze halkının ihtiyacı olan birçok malzeme geçiriliyor. Böylece İsrail'in Gazze'ye uyguladığı ambargoya karşı halk, bir nebze de olsa ihtiyaçlarını karşılayabiliyor. Gazze'ye 2006 yılından itibaren uygulanan ambargonun halen yürürlükte olmasından dolayı halk, bugün de tünelleri kullanmayı zaruriyet olarak görüyor. Gazze'nin can damarları olan tüneller, bazen İsrail bombaları ile bazen de Mısır güvenlik güçlerinin operasyonlarıyla imha ediliyor. Gazze'yi Mısır üzerinden dünyaya bağlayan Refah Sınır Kapısı'ndan Gazzelilerin yasal olarak geçişinde son dönemlerde bir sorun bulunmuyor. Ancak kapıdaki prosedürlerin fazlalığı, uzun süreli bekleyişler ve kapıdaki imkanların yetersizliğinden dolayı Gazzeliler, tünelleri hala tercih etmek zorunda kalıyor. Tüm yaşamsal ihtiyaçları ve teknolojiden faydalanmayı kısıtlayan bu tutum Mısır Firavunlarının Musa’nın halkına yaptığı baskıcı tutuma benzemektedir. Gazze’yi açık hava hapishanesine dönüştürenler bu utanç tablosundan dolayı hiç kendilerini sorgulamıyorlar. Filistin halkına baskı uygulayanlar, ambargo koyanlar, aç bırakanlar terörü yaratan zalim güçlerdir. Bu karanlık güçler İsrail’in ilk kuruluşuna öncü olanlardır. Filistin topraklarına sahip olup halkını yok etmek isteyenlerin anlayışı ne dinle ne de insani bir durumla örtüşür. Zalimane bu tutumla dünyayı amaçlayan bu İsrail zihniyeti aslında Tanrıya kafa tutan şeytanın yönlendirmesidir. Savaş ile değil Barış ile kardeşlik, adalet ile tanrının bahsettiği İsrail krallığı kurulacaktır. Tüm insanların hakkı gözetildikçe, insanların refahı ve korunması sağlandıkça tanrının dini hüküm sürmüş olacaktır.
• İsrail’in 1967’de Batı Şeria, Gazze ve Doğu Küdüs’ü işgal etmesinden bu yana onbinlerce Filistinli tutuklanırken, şimdiye kadar 2000’i aşkın Filistinli tutuklunun hapishanelerde öldüğü tahmin ediliyor. İnsan hakları savunucuları kötü muamele nedeniyle gönderilen yüzlerce şikayet mektubuna rağmen hiçbir adli soruşturmanın açılmaması dikkat çekiyor.
• Obama, ''İran'ın nükleer silah geliştirmesine yaklaştığını bunu önlemek için gücü dahilinde her şeyi yapmaya hazır olduğunu belirtti. İran’ın diplomatik yolları kullanmadığını söyleyen Amerika ısrarla kendisi savaş siyaseti yapmaktadır
• Yemen’de bulunan askeri tesis, insansız hava araçları için kullanılıyor.
• Osmanlı'dan sonra Türkiye, Güney Afrika'ya ilişkilerin üst düzeye çıkardı.1919'dan sonra bu sürecin bittiğin söyledi. 1990’lı yıllarda Türkiye Türk okulları ile Afrika'ya döndü. Bugün yeni bir süreç başladı. Afrika kardeşliği tekrar yeşerdi.
• Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 12. İslam İşbirliği Teşkilatı Zirvesi’ de Kahire’de oldu. Zirvede Suriye’deki iç savaş ve Fransa’nın Mali’ye askeri müdahalesi gibi İslam dünyasını ilgilendiren birçok konu ele alındı. Artık İslam işbirliği teşkilatı çok güçlü olarak aktif hale gelecektir. Birlik olacaklar ve beraberce güçlü bir ses çıkaracaklardır. İnsanlığı sahiplenmeyenlere karşı insan hakları savunulacaktır.
• ABD basınına konuşan Ürdün Kralı 2'nci Abdullah, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkında ağır eleştirilerde bulundu. Türk, Mısırlı ve Suriyeli liderleri eleştirdi. Erdoğan'ın demokrasiyi bir 'otobüs yolculuğu' olarak gören otoriter bir lider olduğunu iddia eden Ürdün Kralı, Başbakan'ın "Demokrasi bir araçtır, bir otobüstür, durağa varılınca, o otobüsten inilir" şeklindeki sözlerine atıfta bulundu. Halka ve insanlığa hizmet eden liderler sırası gelince koltukları yeni demokrasi liderlerine bırakmalı sözünü belli ki kral anlayamamış.Kral Abdullah, Başbakan Erdoğan'ı ayrıca, Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'ye göre "daha kafası çalışanı ve daha itidallisi" olarak niteledi."Mısır ve Türkiye'de oluşan bir Müslüman Kardeşler hilali görüyorum" diyen Ürdün Kralı, "Arap Baharı gelişim sürecindeki yeni bir hilal ortaya çıkardı" ifadesini kulllandı. Kral Abdullah, ayrıca Mursi, Türk modelinin aksine, yani Erdoğan gibi bu işi 6-7 yılda yapacağına bir gecede yapmak istedi."Türkiye'ye gelen Ürdün Kralı 2'nci Abdullah'ın, Anıtkabir ziyaretindeki ağlamıştı. Daha çok eski hukuksuzların düzeninin yıkılışına ağlamıştı. Çünkü kendileri de eski düzenin bir ürünüydü. Zamanında İstanbul'da yetişen, Osmanlı İmparatorluğu'nda önemli görevler üstlenen ve bu topraklarda yaşamını sürdüren Ürdün Kralı 2. Abdullah'ın dedesi Kral 1. Abdullah, İngilizlerin 'krallık' vaadine karşı Osmanlı'ya isyan ettiği ortaya çıktı. Kral 1. Abdullah'ın Osmanlı'ya karşı İngilizlerle yaptığı işbirliğinden bahsediyor. Hatta ölmeden önce Osmanlıya ihanetini itiraf etmiştir.
• Obama, İkinci kez seçilmesi kendisine cesur hareket etme imkanı versede o eski güçlü genç Müslüman sosyalist rolünü artık oynayamayacak. Çünkü hak er geç yalanı v e batılı ortaya çıkartacaktır.
• Amerikan Ulusal Güvenlik Konseyi'nin (NSA), Avrupa Birliğini, kendi müttefiklerini, ve diğer ülkeleri dinlemiştir. Kendilerine aykırı hareket edenleri fişlemek ve kendi sistemine uymayanları bertaraf etmek içindir.
SURİYE
• Şam'ın zorla ele geçirilmesi gibi pek çok olay yaşandı. Fransızların 1915 Sykes-Picot Anlaşmasıyla kendilerine verilen Suriye ve Lübnan'ı geri almak için bölgeye ulaşmaları, grip salgınının İtilaf güçlerinin ilerleyişleri üzerinde olumsuz etkisi ve Türklerin nasıl tekrar bir araya gelerek karşılarındaki İtilaf devletlerinin Suriye'nin kuzeyindeki ilerlemesini başarılı şekilde durdurdukları biliniyor. Suriye'de savaş ve siyasetin kızıştığı bu günlerde, geçmişte bu ülke için nasıl mücadele verildiği, ülkenin nasıl biçimlendiği ve Osmanlı İmparatorluğu sona ererken buraya nasıl hükmedildiği konusunda önemli bilgiler tarihte vardır.
• Esad taraftarları inanan İslamcı mazlum halka şiddet uyguluyor. Esad’a secde edeceksiniz diye halka baskı uyguladı. Camileri bombaladı. Çocukları öldürdüler. Kadınlara tecavüz ettiler. Halkın şehirlerini terk etmesi için Pazar yerlerini, ekmek kuyruklarını bombaladılar. Esad karşıtı şehirleri tepeden bombaladılar. İnançlı şehirleri yerle bir ettiler. Esad tahtını bırakmayan ve yönetimi zorla sahiplenmek isteyen dünyacı ve menfaatçi şeytanın kölesi olmuştur. İçine düştüğü bu hırstan dolayı öldürmekten hiç çekinmemektedir. Oysa ki yönetimler halka hizmet etmek için gelmeli ve halkın seçimiyle yönetmeliydi. Ancak Esad’ın durumu resmen şeytani ve sahip olma mücadelesidir. Tüm mülkler, uluslar Allah’ın dır. Halkın istemediği ve insanlara (halka) hizmet etmeyen yönetimlerden gitmelidir. Esad şeytan’a uydu, ülkeyi sahiplendi ve saltanatı için kanlar akıttı.
• Esad’ın şeytani inadından sonra beş yüz bin insan öldürüldü ve iki milyon insan evlerini terk etmek zorunda kaldı. Esad’a destek verenler bu günaha ortak oldu. Küresel güçler kendi varlıklarını insanoğlundan gizleyemeyecekler.
• Beşar Esad rejimi inanan halklara karşı Scud füzesi kullanıyor. Fosfor bombalarıyla katliam amaçlıyor. Mazlum inananlara karşı en ağır silahları kullanmaktadır. Kimyasal silah kullanmıştır.
• Suriye’de hükümetle muhalifler arasındaki tutsak takasında anlaşmaya varılmasıyla 48 İran vatandaşı serbest bırakıldı. Esad küresel ortamda şirin gözükmeye hak için mücadele ettiği imajı vermeye çalışıyor.
• Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in yaptığı gizli bir toplantıda kendisinin ölmesi halinde generallerinden Türkiye’yi vurmalarını istedi.
• Birleşmiş Milletler ve Arap Birliği'nin Suriye Özel Temsilcisi El-Ahdar el-İbrahimi, Cenevre'de ABD ve Rus dışişleri bakan yardımcıları ile görüşse de Suriye’ye destek veren Rusya, İran, Çin ve ABD gibi ülkeler geri adım atmak istemiyorlar. Çünkü yeni düzen ve yeni anlayış mevcut olan kötü düzene karşıdır. Eski düzenin sahipleri kendileri olduklarından yeni düzene izin vermiyorlar.
• Sadece ABD'nin değil, uluslararası toplumun bütününün Suriye konusunda duyarsız kaldığını ve neredeyse Suriye'deki insani sorunun başta Türkiye olmak üzere komşu ülkelerin üzerine kaldı.Başka konularda daha önce aktif tutum alan ülkelerin Suriye konusunda aynı tutumu alamamıştır. Her ülke artık hesabına geleni yapmaktadır. Hesabına gelen yerine insani tutum sergileselerdi daha doğru yolda olurlardı.
• Türkiye’den yardım gören halklar Türkiye'ye yaptıkları dolayısıyla bir asır teşekkür etsek az olur' diyor
• Hamas ile El Fetih arasında yürütülen müzakerelere ilişkin daha pozitif, daha güzel neticeler görülecek ve kardeşlik yeniden sağlanacak. Her ülkede her kıtada husumetli olanlar barışmaya başlayacak. Bu barış rüzgarı bozgunculuktan kazanan zalimleri tedirgin edecek ve barışı sert bir dillerle ve şiddetle engellemeye çalışacaklardır.
• Türkiye'nin Irak politikası, Pakistan'daki gelişmeler ile Filistinli Hamas ve El Fetih grupları arasında uzlaşı sağlanması için yürütülen görüşmeler olaganüstü sonuçlar vermektedir. Barış ve birlik havaları bu ülkelerde oluşmaya başlamıştır.Recep Tayyip Erdoğan'ın Hamas lideri Halid Meşal ve Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ile söz konusu müzakerelere ilişkin görüşme yaptı, Türkiye bu meselenin bir an önce çözülmesi için çaba sarfetti.
• Türkiye, doğru atılan her adımın yanında oldu. Bu konuda bir ayrım gözetmedi. Gazze savaşında Hamas ile temaslarını sürdürdü, ateşkesin sağlanması için çalıştı. Birleşmiş Milletlerde Filistin'in üye olmayan gözlemci devlet statüsünü kazandığı süreçte Türkiye başarılı oldu.
• ''İsrail'in şimdiye kadar istismar ettiği şey, Filistinliler arasındaki ayrılıktı. Ortadoğu'da kalıcı barışın temeli, Filistinlilerin birlik ve beraberliğinin tesisi ile İsrail'in BM kararları çerçevesinde bir barışa zorlanmasıdır, yönlendirilmesidir.
• 'Pakistan ile Türkiye çok yakın dostlardır. Pakistan'da bir yaprak kımıldasa bizim gönlümüzde fırtına kopar. Onun için Pakistan'ın huzurunun, istikrarının demokratik süreç içinde refahının sağlanması için beraber olduk, beraber çalıştık. Son bir hafta içerisinde, Pakistan'da yaşananları da yakından kaygıyla takip ediyoruz, taraflarla görüşmeler yapıyoruz. Sükunetle bu meselenin çözülmesine büyük önem veriyoruz'' diye konuştu.
• Irak'ın bütünüyle ekonomik işbirliğine girmek isteyen Türkiye Irak’ın bütünlüğünün korunması ve kardeşlik duygusuna sahip olmasını istemektedir.
• Kuzey Irak bölgesi, Türkiye'nin ortadoğu’ya açılan bir kapısıdır. Bu bölgeye de tam bir ekonomik işbirliği sürecine girilmiştir. Kuzey Irak'ta ekonomik, kültür, enerji işbirliği arttırılmaktadır. Kimsenin bundan rahatsızlık duymasını gerektirecek bir durum değildir. Onlarca ülke, Kuzey Irak'ta benzer projeler için çalışmalar yapıyor. Başkaları için normal olan hususun, Türkiye için anormal gibi gösterilmesi iyi niyetten yoksundur. Irak savaşında Türkiye’nin desteği olmadığından Türkiye’nin ticaret yapması bile çok görülüyor. Kuzey Irak ile geliştirilen ilişkiler, enerji konusundaki işbirliği karanlık güçlerin hoşuna gitmiyor.
• Hidrokarbon Yasası'nın bir an önce çıkarılıp Irak'ın bütün kaynaklarının Irak'ın bütünü için kullanılmasının önünü açmaktır. Irak büyük bir hazine üzerinde oturuyor ama içerideki siyasi ihtilaflar sebebiyle bu en etkili şekilde değerlendirilmiyor.
• Lübnanlı rehinelerle ilgili meselede, Türkiye'nin Lübnan'daki imajını bozmak isteyen, Türkiye'ye karşı provokasyon yapmak isteyen çevreler var.
• Suriyelileri sadece bombardımanlar değil, uluslararası toplumun sessizliği de öldürüyor"
• ABD ve Rusya Suriye’de diyalog için hemfikir. Bu söylemler mevcut katliam ve kaos durumundan memnun olduklarını göstermiştir. Kendilerine aykırı, inanan İslami halkın yönetime gelmesini istememektedirler. Esed yönetimine destek vermekle insanlığın karşısında olmuşlardır. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Berlin’de bir araya geldiği Amerikalı mevkidaşı John Kerry’den, Suriyeli muhalifleri barış görüşmelerine katılmaya ikna etmelerini istedi. Hem Esad’a ve savaşa destek verip hem de barış görüşmeleri saçmalığı ile insanlığı oyalayanlar gerçek niyetlerini gizleseler de onların amacı açıkça bellidir. Bölgede egemenliklerinin kaybolmamasını isteyenler küresel saltanatlarının sarsılmasından korkmaktadırlar.
• Suriye halkına desteklerinin sonuna kadar süreceğini belirten Erdoğan, "Er veya geç zalim, diktatör, otokratik rejimin bir numaralı sahibi olan Esed ve yandaşları gidicidir" diye konuştu. Rabbin kralı böyle konuştukça gizliden iş çeviren ülkelere yön veren karanlık güçler öfkelenmektedir. Çünkü halka gerçekleri söyleyen bir insan büyük destekle batılı devirecektir. Türkiye’de de böyle olmuştur. Devleti yöneten ve ülkeyi sömüren karanlık güçlere karşı verilen mücadelede halka gerçekler anlatılmış ve böylece destek görmüştür. Suriye sorunu biri bile tıkanmıştır. BM dünya barışını sağlamak için kurulmadı mı? Bu kulübün neresi birleşmiş milletler. BM'nin insanlığı ve barışı temsil edecek bir reforma ihtiyacı vardır. Medeniyetler İttifakı Enstitüsü tarafından hazırlanan ve Başbakan Erdoğan’ın bugüne kadar ittifakla ilgili yaptığı konuşmaların yer aldığı "Küresel Barış Vizyonu" isimli kitap İngilizce, Türkçe ve Arapça olarak basılarak 5. Medeniyetler İttifakı Forumu’nda dağıtıldı. Kısa süre içinde tüm dilleri de tükenen kitaptan katılımcılar alabilmek için başvuru sırası oluşturdu.
• Esad’ın Suriye'deki Fırat Barajı'nı patlatabileceği ifade etti. Barajın patlatılması ile 8 saat içinde iki ilin tamamının sular altında kalır ve Bu bir çılgınlık olur, kimyasal silahtan daha tehlikeli olur. Şehirlerin sular altında kalacağı böyle bir saldırıdan 4 milyon insan etkilenir" dedi.
• Suriye sınırını ihlal eden Suriye helekopteri Türk jetleri tarafından vuruldu. Bu olayın zamanlaması mükemmel bir tanrısal karardır. BM’de Suriye görüşmeleri devam ettiği sırada özellikle Rusya’nın baskısıyla çözümün engellendiği bir dönemde gerçekleşmektedir. Tanrı ne zaman ne yapacağını ve kimlere ne tepki vereceğini bilmektedir.
• Suriye hükümeti, Arap Birliği'nin Doha'daki zirvesinde, Suriye'ye ait koltuğun muhaliflere teslim edilmesine tepki gösterdi
• Esed yönetiminin halka yönelik kimyasal silah kullandı. Kimyasal silah kullanmak kırmızı çizgilerimizdir diyen Amerika ve Rusya yine hiçbir şey yapmadılar. Esad yönetimine dur diyemediler. Nedir bu Esad tutkunluğu anlaşılamadı. Esad giderse kimyasal silahların İslamcılara geçmesinden korkmaktadırlar. Peki Esad neyci. Esad İslam karşıtı ise Amerika ve batı yanlısı bir yönetimiydi. Bundan dolayı mı Suriye için bir şey yapılmadı. Batı bile Esad’ı koruyamayacak duruma düştü.
• Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Barack, dünya ülkelerinin Suriye’de kimyasal silah kullanılmasına izin vermeyeceğini söyledi.Ürdün Kralı 2. Abdullah ile Beyaz Saray’da görüşen Obama, Birleşmiş Milletler nezdinde iddiaları araştıracaklarını vurguladı. Obama, Suriye’de kimyasal silah kullanıldığının ispatlanması gerektiğini kaydetti. Amerika Birleşik Devletleri istihbarat servisleri daha önce Suriye’de sarin gazı kullanıldığına dair izler bulunduğu sonucuna varmıştı. İngiltere Başbakanı David Cameron da Suriye’de yaşanan iç savaşa müdahale etmeyeceğini açıkladı. Uluslararası camia kimyasal silah tartışması yaparken, Suriye’deki şiddet devam etti. Ülkede üç yıldır devam eden iç savaşta 100 bin kişiyi aşkın insan yaşamını yitirdi. Yüzbinlerce kişi de evlerini terk etti.
• Obama, Suriyedeki onca zulümü gördüğü halde çıkarları için kafa karıştırıcı şeyler söylüyor. ‘‘Suriye’de kimyasal silah kullanılmıştır. Ancak bunların nasıl kullanıldığını, ne zaman ve nerede kullanıldığını ve kimler tarafından kullanıldığını henüz bilmiyoruz. Bu oyunun yönünü değiştiren bir durum çünkü sivillere yönelik daha yıkıcı saldırı ve kimyasal silahların kullanılması gerçekleşirse mutlaka mudahale gerekir dedi. Kimyasal silahların islamcı kişilerin eline düşmesinden korkuluyor.denildi. Aslında Obama ve Batı İslamcı kişiler derken Suriye muhalifinin eline geçmemesi gerektiğini vurguluyor. Obama, Esad rejimimi muhalifler mi kullandı gibi bir söylemde bulunuyor. Sadece ABD değil bunun uluslar arası kamuoyu tarafından da kanıtlanması gerektiğini sözlerine ekledi. Ardından bir yalan bulamıyorlar ve Esad’ın kullandığı açıkça delillerle dünya kamuoyuna gösteriliyor. Bunun üzerine yine sorunları çözücü bir önlem almıyorlar. Çünkü Suriye’de batının egemenliği yıkılıyor. Suriyede Rusya, İngiltere, ABD ve İsrail’in küresel egemenliklerinin bittiğinin kanıtı yaşanıyor.
• Suriye’nin başkenti Şam’ın kuzeybatısında bulunan El-Cemraya’daki askeri tesislere İsrail tarafından düzenlenen hava saldırılarının yankıları sürüyor. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-Moon saldırıların tüm bölgenin güvenliğini tehdit ettiğini dile getirerek tarafları sükunete davet etti. İsrail baktı ki Suriye elden gidiyor bari mudahale edelim de kozu kendimize çevirelim dedi. İsrail Esad yanlısı Suriye’nin egemenliğinin muhaliflere geçmesini istamemektedir. Zaten bu saldırıları Esad’ın isteği üzerine yapmıştır. Batılı istihbarat kaynakları İsrail’in Hizbullah örgütüne gönderilen İran füzelerini vurduğunu öne sürdü. Ama gerçek hiç de öyle değildi. Suriyeli muhalifleri İslamcı terör olarak gören İsrail birtakım bahanelerle Suriye muhalifini hedef almaktadır. Ortadoğudaki özgürlük arayışı öncelikle İsrailin hoşuna gitmiyor. Bu nedenle en küçük fırsatta inanan halkları silahla yok etme fırsatı arıyor.
PAKİSTAN
• Pakistan Başbakanı Pervez Eşref hakkında tutuklama kararı çıkarılması, siyaset arenasında güç savaşının yaşandığı ülkede tansiyonu yükseltti. Pakistan Anayasa Mahkemesi'nin görevine son verdiği Başbakan Raja Pervez Eşref tutuklanarak cezaevine gönderildi.
• Pakistan, komplocuların sürekli sahne aldığı ülke oldu. Pakistan üzerinde çok oyunlar oynandı. ABD’nin isteğine tam bağlılık gösteren Pakistan ordusu halka sürekli zulmetmekte halkın yönetimini sürekli bastırmaktadır. Pakistan’da suikastler ve düşürülen hükümetler hep görüldü. Cuntacılar bir türlü kendi hükümetlerini kuramadılar. Halkın seçtikleri cuntacıların işine gelmiyordu. Pakistan’da yönetim boşlukları yaşandı. Yine son zamanlarda aradan geçen sekiz ay gibi hükümetsiz bir dönem yaşanmıştı. Ardından Pervez Müşerref halk tarafından seçildi. Anayasa Mahkemesi, Başbakan Eşref ve aralarında bakanların da bulunduğu 16 çalışma arkadaşı için tutuklama kararı çıkardı. Onu da atanmışlıkla gelen ve askeri yönetimin kuklası anayasa mahkemesi tutuklatmıştır. Pakistan’da eski baskıcı yönetimler artık kaybedecektir. Pakistan baharını kaçınılmaz bir hal aldı.
• Milyonlar İslamabad’a’ sloganıyla muhalif gösterileri başlatan Kadri’nin arkasında Pakistan ordusunun hatta kimi batılı ülkelerin bile olduğu iddia ediliyor.
• Pakistan’ın kökleşmiş yolsuzluk sorununun çözülememesi ülkeye bozguncuların egemen olması nedeniyledir. Pakistan halkı bozgunculardan çok çekmiştir. Artık halk yaşamaya, özgürlüğe, insan gibi hakları olmasına ihtiyaç duymaktadır. Ülkedeki baskıcı devlet ve devlete yerleşmiş karanlık güçler halkı insan yerine bile koymuyordu. Mazlum halk hem sömürülüyor hem de büyümeyen ve üretmeyen ülkede iş bulamıyordu. Ülkenin gelirleri birileri tarafından sömürülüyor ve bozuk düzende halkın üzerinden geçinmiyorlardı. İnsan odaklı bir yönetim yoktu. Çıkar odaklı yönetimde dileyen dilediği gibi at koşturuyordu. Halkın egemen olduğu bir otorite ve adalet gücü yoktu.
• Pakistanlı Şiilerin ülkedeki en büyük bombalı saldırılardan birine yaklaşık 100 kurban verdi. Ülkedeki Şiiler güvenliklerinin sağlanmasını istiyor ve hükümeti bu konuda eleştiriyor. Pakistan üzerinde yine oyunlar oynanıyor. Şii-sünni çatışması çıkarmak isteyenler ülkedeki kaos ort******* beslenenlerdir. Pakistan’da tüm ayrılıklar giderilerek barış yapılacak ve böylece karanlık güçlerin eli iyice zayıflayıp bitecektir. Kardeşliğe adım atmakta Türkiye örneğini görmeliler.
• Pakistan’da bir gencin Hz. Muhammed’e hakaret ettiği iddiası ile başlayan olaylar Hristiyan azınlığı ayağa kaldırdı.Cumartesi günü Lahor kentinin Joseph Colony adlı Hristiyan mahallesinde 100’e yakın evin ateşe verilmesi bardağı taşıran son damla oldu. Hristiyanlar can güvenliklerinin sağlanması için Pencap eyaleti genelinde protesto gösterileri düzenledi.Papa 16. Benedikt’in Lübnan ziyareti, Ortadoğu’daki Hristiyan azınlığın kaderini sorguladığı bir dönemde yapılıyor. Hristiyan toplum, Arap Baharı ile birlikte bölgede yükselen kökten dinci hareketin kendilerini vatanlarından etmesinden korkuyor
• Butto suikastını araştıran savcı öldürüldü, Pakistan’ın eski Devlet Başkanı Pervez Müşerref’in yargılandığı davanın savcılarından Chaudhry Zülfikar Ali’nin uğradığı silahlı saldırıda hayatını kaybettiği belirtildi.
İRAN
• Dış politikada ilkesel davrandıklarını belirten Davutoğlu, Tahran Anlaşması’na bağlı olarak BM Güvenlik Konseyi'nde kararlı bir şekilde İran'ın yanında durdukları gibi bu gün de ezilen Suriye halkının yanında aynı kararlılıkla duracaklarını belirtti.
• İran gizli düşmanlık eden etkili ve aktif istihbarata sahip ülkedir. Hala Türkiye’yi batı yanlısı ve kafir bir ülke olarak görmektedir. İran Türkiye hükümetini İslamcı olarak bağdaştırmazken bölgesel çıkarlarını ön plana çıkartarak doğruluk ve adiliyetlik çizgisinden çıkmıştır.
• Uluslararası Atom Enerjisi Ajansıyla (UAEA) İran arasında sürdürülen görüşmelerden bir kez daha sonuç alınamadı. Çünkü (UAEA) batı etkisinde İslam düşmanlığıyla ideolojik yaklaşımla hareket etmektedir. Önyargılı ve birilerinin çıkarlarına hizmet eden bir yapıya dönüşmüştür. Adil oluşunu ve uluslar arası meşruiyetini yitiren (UAEA) pek çok nükleer silaha sahip olan ülke olmasına rağmen İran’ı hedef seçmesi gerçek niyetlerin ve kurumun kimlerin yönettiğinin göstergesidir. Küreselleşmiş kurumlar insanlığın korunmasını sağlamalıdır. İnsanlığa düşman olan ayrımcılık çıkartan bir nevi gizli terör yaratan bu karanlık çeteler dünyaya artık yön veremeyeceklerdir. Bu gizli güçler küresel arenada yaptıklarını meşru ve doğru olduğunu ispatlamak için yeryüzü insanlarını ikna etme çabasında oldular. Bir taraftan zulüm ederken bir taraftan insanlara yön vermeye çalıştılar. Uydurma sebeplerle, gerçek delillere dayanmayan, birtakım suçlamalarla hareket eden bu kurum ideolojik bir çatı oluşturmuştur. Suçlamayla hareket ediyor ve çamur atıp insanlar içinde bir yönlendirici fikir oluşturuyor. Küresel vesayetçiler savaş siyaseti güderken insan öldürerek kazanç sağlamayı yol edinmişler. Bu anlayış tüm dünya halkına zarar vermektedir. Görünmeyen bu gizli terörün ardında beslenen küçük bir halk kitlesi de vardır. Hakkı görenler doğru yola gelirken inançsızlar insanlığa terörde ısrar edeceklerdir.
• İran, askeri tatbikat sırasında yabancı bir insansız hava aracını (İHA) düşürdüklerini açıkladı.
• Savaş isteyenler bilerek İran ile çözüm müzakerelerini tıkadılar.
• Muhammed Hatemi döneminde İran’a gittiğini dile getiren Şeyh Yusuf el-Kardavi, Hizbullah'ı desteklediği için hata ettiğini itiraf etti. Şeyh Yusuf el-Kardavi, Humeyni'nin İran projesinin de bir islam projesi olmadığını savundu. Hizbullah hareketinin dinle en ufak bağlantısı yoktur. Küresel güçlere hizmet eden taşeron bir guruptur. Allah ve Allah’ın halkı karşısında şeytan taraftarı bir guruptur.
IRAK
• Erdoğan'ın açıklamalarına kızıp, Türkiye'nin Bağdat büyükelçisinin sınır dışı edilmesini isteyen Maliki hükümeti yeni bir hamle daha yaptı. Irak, Erdoğan'ı mezhepçilik yaptığı gerekçesiyle BM'ye şikayet etti
• Erbil-Bağdat geriliminin temelindeki petrol denkleminin temel nedeni Irak’ta ABD'nin pozisyonu ve patronsu tavırlarıdır. Türkiye'ye yansımalarını olumsuzluğu bundandır.
• ABD, K. Irak'ta. Exxon'nuyla, Chevron'uyla orada. Şunu söyleyelim, Bağdat-Kürt anlaşmazlığına bakıldığında en önemli aşama Exxon'un girmesidir. Exxon girdiği andan itibaren bütün dengeler değişti.
• Exxon'un aldığı bloklar çok önemli rezervler taşıyan bloklardır. ExxonGüney'deki kontratlarını bırakıp, Kuzey'e girmeye razı oldu. Dolayısıyla ABD 'Kuzey Irak'ta ne düşünüyor?' sorusunun cevabı burada. Bugün birçok ABD şirketinin Kuzey Irak'ta olduğu bir durumda ABD Kuzey Irak petrollerini onaylamıyor şeklinde bir düşünce doğru değil. ABD buradaysa tabii ki Türk şirketleri de rezervleri dünya için çok önemli olan petrol sahalarından yararlanmak durumundadır
• Irak Başbakan’ı Maliki, Amerikan Başkan Yardımcısı Joe Biden'ın Irak'ı üçe bölme planını yerine getirmeye çalışıyor. Maliki'nin sürekli kriz yaratmaya çalışıyor.
• Irak Başbakanı Nuri el-Maliki ülkedeki gösterileri değerlendirdi. Maliki, 'Bölgede arkasında mezhepçiliğin bulunduğu bir dalgaya maruz kalıyoruz'' derken bir taraftanda mezhepçiliği tetikleyen söylemlerde bulunmaktadır. Maliki, ulusal birlik ve istikrarı bozmak için mezhepçiliği desteklemektedir.
• Irak’ı karıştırmak için sürekli bomba patlatanlara karşı halk barış ve kardeşlik için çok sayıda insan gösteriler yapmıştır. Irak’ta kaos ortamını isteyenler Amerikan güçleri geldiğinde onlara destek veren inançsız halktır.
• "Eskiden bir diktatörümüz vardı. Şimdi yüzlerce var." diyen Cuburi, Irak'ta Saddam sonrası hiçbir şeyin daha iyi hale gelmediğini ifade ediyor. Amerikalıları ve Iraklı politikacıları suçlayan Cuburi, şöyle devam etti: "Saddam döneminde güvenlik vardı. Yolsuzluk bu kadar büyük boyutta değildi. Can güvenliğimiz vardı. Elektrik ve gaz ihtiyaçlarımızı daha kolay karşılıyorduk. Şimdi her gün ölümler oluyor, soygunlar ve mezhepsel çatışmalar yaşanıyor."
• Irak’ta düzenlenen bombalı saldırılar çok arttı. Her gün ölü sayısı artıyor. Ülke daha karışık ve karmaşık hale geldi. Irak’ta intihar saldırıları bitmek bilmiyor.. Bomba yüklü araçlarla gerçekleştirilen saldırılarda insanlar ölüyor. Irak’ı istikrarsızlaştıranlar ve bir kaosta bırakanlar Tanrıya hesap verecektir.
• Bölünmüş Irakı meydana getirenler mevcut kaostan memnundular. Irak’da, Türkmeni, Arabı, Kürdü gibi ırksal, ayrıca mezhepsel farklılıkların uç seviyede olduğu bir Irak var ve bütün hayatı Türkiye'ye angaje olmuş durumdadır. Türkiye, Irakta barışı tesis ediyor. Osmanlı’dan nasıl en son kopan Musul ve Kerkük ise Türkiye’ye ilk yakınlaşan ve sıcak ilişkiler kurulan bölge de Musul ve Kerkük olmuştur. Savaşla toprak kazanma derdi çoktan bitmiştir. Hak ve adalet ile insanlığa hizmet etme ve hükmetme dönemi başlamıştır. Savaşların karanlık ve pis kokusu gitmekte barışın büyülü esintisi bölgeye ve insanlığa yayılmaktadır. Aynı tevrat’ta denildiği gibi. Ahir zamandaki İsrail krallığı Dicle ve Fırat arasından dünyanın uçlarına yayılacaktır.
• Şu anda Irak'ın kendi içinde bütünlüğü yok. Maliki'yi tek başına bir diktatör. Irak halkı Maliki gibi düşünmüyor.
• Amerika Birleşik Devletleri’nin Irak’ı işgali Saddam Hüseyin’in heykelinin devrilme görüntüleriyle hafızalara kazındı. ‘Yönetimin elinde kitle imha silahları var’ iddiasıyla bu topraklara giren güçler, aradıklarını bulamadı. İşgalin üzerinden 10 yıl geçti. Ülkede açılan yara o kadar derin oldu ki bugüne kadar sarılamadı. Bu sürede 2 milyondan fazla sivil hayatını kaybetti. Amerika işgali Iraka zulümden başka bir şey getirmedi. Maliki yönetiminin desteğinde hala ırak petrolü için mücadele eden Amerikalı şirketler var. Maliki Amerikanın başbakanı ve petrol patronlarına hizmet ediyor.Savaş, özgürlük için mi yoksa işgal için mi yapılmıştı? Bir Iraklıya göre cevap ortada: “Çocuklarımı büyüttüm ve mürvetlerini gördüm. Üniversiteye gönderdim. Sonra da onların öldüğünü gördüm. Bana şimdinin 10 yıl öncesinden daha iyi mi kötü mü olduğunu soruyorsunuz. 10 yıl önce çocuklarım vardı. Hayat daha güzeldi. Tehlikeler ve ölümler yoktu. Petrolümüzü kimse çıkarmıyordu ve iç çatışmalar yaşanmıyordu. Cevap çok açık sanırım.”Amerikan askerleri işgalden dokuz yıl sonra 2011’in aralık ayında ülkeyi terk etti. Ancak şiddet olayları son bulmadı. Sadece bir ayda 217 sivil yaşamını yitirdi. Ayda ortalama 350 insan ölüyor. Her yerde bombalar patlıyor. Kimler kimlerle mücadele ediyor belli değil. Belli olan bir şey varki patronlar Irakta istikrar olmasın istiyor. Çünkü kaos ortamı onlara kazandırıyor.Ülkede yönetim değişikliği olsa da ekonomik sorunların üstesinden gelinemedi. Zengin petrol kaynaklarına rağmen yatırımlar yetersiz ve gelir dağılımı da her geçen gün artıyor. İşsizlik yüzde 18’lere kadar çıktı. 15-29 yaş arası gençlerde ise bu oran yüzde 57. Ülkede yetersiz beslenme oranı 2007 yılına göre geriledi; ancak yaklaşık iki milyon kişi açlık sınırında yaşıyor. Avrupa’da sığınma talep eden Iraklıların sayısı ise 2011 yılında 23 bini geçti. Son olarak ülke cinsiyet eşitliğinde dünyada 120. sırada yer alıyor. Iraklılar bugün yönetim yapısının ülkeyi siyasi ve ekonomik krizden çıkaracak yapıda olmadığını düşünüyor: “Siz bunu yıldönümü olarak değerlendirebilirsiniz ancak ben öyle düşünmüyorum. Burada güvensizlik, siyasi kriz ve bozulan ekonomi var. İnsanlar hala zor koşullarda yaşıyor. Onlar bugünün iyi mi yoksa kötü mü olduğunu hissedemiyor.”
• ''Başbakan Erdoğan'ın başlattığı açılım sürecini destekliyoruz'' diyen Irak Kürt Bölgesel Yönetimi hükümet sözcüsü Sefin Dizai, ''Politikamızı yıllardır açık bir şekilde dile getiriyoruz. Diyalogla, demokratik kanallarla sorunun çözülmesini istiyor ve destekliyoruz. Bu konuda elimizden gelen yardımı yapıyoruz ve yapmaya devam edeceğiz'' şeklinde konuştu. Barzani ile ayrıca, Irak iç politikasındaki gelişmeler ve bu gelişmelerin Türkiye'yle ilişkileri nasıl etkileyebileceği de masaya yatırılacak. Irak'ta, Türkiye ile son dönemde gergin ilişkiler yaşayan Irak'ın Şii kökenli Başbakanı Nuri El Maliki'nin yerel seçimleri erteleme kararının ardından, iç siyaset yeniden hareketlendi. Maliki yönetimi ile Kuzey Irak'taki Kürt yönetimi arasında, özellikle Kuzey Irak'taki petrol ve doğal gaz rezervlerinin çıkarılması ve kullanılması konusunda adeta bir soğuk savaş yaşanıyor.
• Irak'ta şiddet bitmiyor. Her gün bir ayrı kentte bombalar patlıyor. Cuma günleri daha bir vahşetler görüyoruz. Tevratta yazdığı gibi Irakta taş üstünde taş kalmadı. Ancak Mehdi oraya barış getirecek.
• Irak'ta son bir haftadır Sünni bölgelerine art arda yapılan baskınların ardından halk, Cuma namazı çıkışında sokaklara döküldü. Başbakan Nuri el-Maliki'yi protesto eden göstericiler operasyonların durmasını istedi.Irak'ta binlerce kişi Sünnilerin yaşadığı bölgelere yapılan baskınları protesto etmek için gösteri düzenledi. "Talepleri Yakma Cuması" adı verilen gösterilerde Başbakan Nuri el-Maliki hükumeti protesto edildi.
• Irak'ta son dönemde artan şiddet olaylarıyla mücadele için kararlı tedbirler alınmaması durumunda ülkenin "bilinmez bir yöne doğru" sürükleneceğini belirtti.
İSRAİL
• İsrail’in endişesi Mısır ve Hamas değil küresel Cihattır. Arap baharıyla başlayan özgürlük barış ve adalet anlayışı küreselleşirse küresel cihat gerçekleşmiş olacağından İsrail ve İsrail anlayışındaki tüm ülkeler bu durumdan çok korkmaktadır.
• El Fetih ile Hamas’ın birlikteliği İsrail’i çıldırtıyor.
• İsrail düşmanca tavrı bırakıp Hizbullah ve Hamas ile diyalog kurmalıdır. Amerikan politikaları Yahudi lobileri adı altındaki sömürücü ve bozguncu anlayış tarafından belirlenmemelidir. Yahudi yerleşimcilerin kontrolü yüksek kira ve rant için Yahudi lobisinin elinde olduğu ve kirli planlarından vazgeçmeleri gerektiği bildirilmelidir.
• İsrail, bölgede yapayalnız bir devlet olarak kalacak ve mücadele edeceğinden dolayı ayakta kalması imkansız olacak. İsrail politikalarıyla Amerika’yı da olumsuz etkileyecek. İsrail, İran’a düşmanlık ederken bölgedeki değişime savaş açmak istiyor. İsrail kendi sonunu hazırlıyor.
• Türkler Kudüs’ü hala kendilerinin sanıyor.
• İsrail, Lübnan-Suriye sınırında el kaide üyelerine saldırı yapıyoruz diye savaş uçaklarıyla sınır bombalaması Esad rejimine destek olarak algılanmalıdır. İsrail Esad’a destek vermektedir. İsrail Mısır ve Lübnan üzerinde büyük bir etkiye sahiptir.
• Şimon Peres nükleer güç haline gelecek bir İran’ın hem İsrail’in varlığı, hem de dünya barışı için büyük bir tehdit oluşturacağını savundu. İran’ın dini liderlerini ‘etraflarına korku salan diktatörlere’ benzeten Peres, ‘ayetullahların Pers tarihini lekeleyerek kendi halkına zulmettiğini’ söyledi. Peres ayrıca, Suriye’deki katliamlardan İran’ı sorumlu tuttu. Hükümet kurma çalışmaları için Netanyahu’yu görevlediren Peres’in parlamento açılışında İran’a yüklenmesi, İsrail’in İran nükleer programına yeni dönemde daha sert tepki göstereceği şeklinde yorumlandı.
• Filistin ve İsrail arasında sıkça gerginlikler yaşanmaktadır. Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas da İsrail’i sorumlu davranmaya ve ortamı yatıştırmak için adımlar atmaya çağırdı. Abbas, “Eğer insanlar hala mahkum olmasaydı, gösteriler de olmazdı. Eğer yerleşimciler kitleler halinde köylere gelip ürünleri ateşe vermeye ve insanları öldürmeye son verirse o zaman kimse onlara saldırmaz.” dedi. İsrail’e atılan basit havan topu ve küçük füze saldırılarının asıl nedeni İsrail’dir. İnsanlara bölge halkına zarar vermesi, Filistin’i açık hava hapishanesine çevirmesi, baskı uygulaması, çocukları öldürmesi nedeniyle birtakım gurupların tepkisi oluşmaktadır. Filistin halkını suçlamak yerine son elli yılda izlenilen katı siyaset ve kirli Siyonizm amacı gerçek suçluyu ve savaş isteyicileri ortaya koymaktadır. İsrail yönetimi savaş isteyen kötü amaçlı kışkırtıcı bir yönetimdir.
• İşgalci olup ta İsrail’in güvenliği anlayışı ne kadar doğrudur. Zarar verenin güvenliğini sağlamak anlayışı ve tüm dünyada meşru kılma anlayışı çok saçmadır. Kimin savaş kimin barış istediğine bakarsanız İsrail hep savaş siyaseti uygulamıştır. Ve barışı sürekli baltalamıştır. İnsanlığa ve insanların geleceğine zarar veren bir anlayışın güvenliği olamaz. Bu anlayış yıkılması gerekir. Barış içinde tüm insanların yaşayabileceği adil bir dünya kurmak zorundayız. Yıllarca yönlendirme ve yönetme siyaseti yapanlar kirli çıkarlarına hizmet ettiler. Hukuksuzlar, kurdukları kötü planlarla meşru bir zemine oturup aldatarak destek bulmuştu. Ancak onların egemenlikleri yüz yıla bile erişemedi.
• İsrail'in Gazze'ye düzenlediği "Bulut Sütunu" operasyonu dünya gündeminin ilk sırasına yerleşti. İsrail Başbakanı Netanyahu'nun 22 Ocak 2013'te yapılacak erken seçim öncesinde Filistin sorunuyla ilgili söylemini giderek sertleştirmesi ve ardından Gazze'ye yönelik operasyonu başlatması, İsrail iç siyasetini ve önceki seçim süreçlerini izleyenler için sürpriz olmadı. Çok klasik bir İsrail-Gazze olayı" ama tansiyonun ABD seçimlerinin ertesinde yükselmesi dikkati çekicidir. İsrail'de, seçim dönemleri sırasında Filistinlilere gösterilen sertliğin, seçmen desteğini artırdığı yönünde genel bir kanı hakim. "Yine seçimler yaklaşıyor. İsrail'deki mevcut yönetim maalesef Filistinlilerin kanından beslenerek bunu oya dönüştürdü. Netanyahu seçime giderken, güçlü, kararlı ve güvenliği sağlayabilen bir hükümet görüntüsü çizmek istedi. Ne zaman İsrail'de bir güvenlik meselesi ön plana çıksa sağ partiler bundan oy kazanmıştır.
• Uluslararası topluma, Gazze operasyonunun, "saldırgan Filistinli grupların bir süredir devam eden ve üstelik İsrailli sivilleri hedef alan terör eylemlerine karşı nefsi müdafaa içeren bir eylem olduğuna ikna etmeye çalıştı. İsgalci ve saldırgan olan İsrail’di. Küresel egemenler yıllarca yaptıkları zulümlerden dolayı İslam ülkelerinin kendilerini korumalarına ve tepki göstermelerine saldırgan, sivilleri öldüren olarak nitelemesi çok saçmaydı. Tam tersi ki terör uygulayan ve Ortadoğu’yu savaş alanına çeviren küresel güçler küresel bir terör oluşturmuşlardı. Terörün kaynağı kendilerininkine terör değil savunma yapanlara terör olarak niteliyordu. Yeryüzünde öyle tezatlı bir anlayış vardı ki insanlık terörü uygulayanlar insancıl ve barışçı; savaşa ve saldırıya uğrayan mazlum halklar savaşçı ve terör olarak niteleniyordu. Küresel bilincin böylesi bir sapkınlığa düşmesinde önemli rol oynayan ve yol göstericiler mutlaka olmuştur. Bunlar yıllarca plan yapmışlar ve zamanla palanlarını uygulayıp yönetmişlerdi. Bunlar insani odaklı merkezi bir kudretin egemen olmamasından kaynaklı hukuksuzluğu yol edinenlerin egemen olduğu bir dönemin etkisiyle hükmedebilmişlerdir.
• Obama Netanyahu'dan "sivil kayıplardan kaçınmak için her türlü çabayı göstermesini istemesinde sana destek veriyorum ama İslami ülkelere de hassasiyetlerinizi önemsiyorum kandırmacasını uygulamaktadır. Bu saldırılar daha ne kadar makul gösterilebilir ki. Uluslar arası toplum daha ne kadar aldatılabilir. Elbette yalan ve kirli amaçlar bir gün ortaya çıkacaktı. Bu arada İngiltere ve Kanada'dan da, olayların başlamasından Hamas'ın sorumlu olduğu yönünde açıklamalar geldi. Zaten İsrail-ABD-Kanada-İngiltere kardeşliği hep vardı. İslam düşmanlığında birlik yapanlar aslında insanlık düşmanlığında birlik yapmaktaydılar.
• ABD ile İsrail askeri anlaşma yaptı. Askeri anlaşmanın amacı "İsrail'in hava üstünlünü kesin kılmaktır. İsrail Savunma Bakanı Yalon ise silah satışının ABD yönetiminin İsrail'i destekleme konusundaki kararlılığının göstergesi olarak yorumladı.
• İsrail Başbakanı Netanyahu, Erdoğan'ın sözlerini, "Benzerlerinin dünyadan silindiğini düşündüğümüz karanlık ve hakaretamiz bir ifade" olarak nitelendirdi.
İsrail Başbakanı, "Türkiye Başbakanı'nın Siyonizm'le Nazizm arasında yaptığı kıyaslamayı kınıyorum" dedi. Siyonizm bozgunculuk içermiştir. Yehova’ ya inandığını söyleyen ve kendilerini tanrının İsrail halkı olarak niteleyenler aslında şeytanın adımlarına uymuş dünyacı menfaatçilerdir. Her peygamber döneminde kendilerini inanan ve tanrının halkı olarak niteleyenler en sonunda tanrının gazabına uğramıştır. Çünkü onlar saplantılı amaçlarına ulaşmak için insanlığa zarar vermişlerdir. Bununla da kalmayıp bozgunculukta ısrar etmişlerdir. İşte dünya yine böyle bir peygamber döneminden geçmektedir. Muhammed’i, Musa’yı İsa’yı öldürmek isteyen Yahudilerle günümüz Yahudileri aynıdır. Hiçbir şey değişmedi. Onlar da yönetirken kendilerini inanan ve tanrının halkı olarak nitelerlerdi. Tanrının emirlerine ve amaçlarına hizmet ettiklerini sanırlardı. Gerçekte insanlara zarar veren insanlığı bozan, öldüren kötü sistemin devamına hizmet veren yapılarıyla hukuksuz ve günahkardılar.
• İsrail'de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın "Siyonizm"i "insanlık suçu" olarak niteleyen sözlerine küresel bozguncuların kızgınlığı sürüyor.
• Jerusalem Post gazetesinin köşe yazarlarından Michael Freund, "Türkiye'ye bir ders verme zamanı geldi" iddiasında bulundu ve Batı'yı bu amaçla elindeki kartları kullanmaya çağırdı. İsrail Başbakanı Binyamin Netanhayu'nun eski danışmanlarından Michael Freund, Jerusalem Post'taki sütununda Başbakan Erdoğan'a ağır eleştirileri yöneltti.Erdoğan'ın son yıllarda da çeşitli defalar "İsrail devletine zehir saçtığını" öne süren Freund, bu çerçevede Erdoğan'ın İsrail için kullandığı "terörist devlet" ifadesi ve Davos panelinde yaşananları "örnek" gösterdi. Erdoğan'ın sözlerinin "diplomatik iddiaları olan bölgesel bir devletten" çok bir "semt kabadayısı" yakıştırması yaptı. Freund "ABD ve AB ülkelerinin Erdoğan'ın davranışını değiştirmesini sağlamak için başvurabileceği çeşitli siyasi, ekonomik ve diplomatik kartlar var. Ancak böyle bir şey olacak diye nefeslerinizi tutmayın. Erdoğan'ın geçen haftaki patlamasına gösterilen ilgisizlik bir gösterge olacaksa eğer, İsrail ve destekçileri çok endişeli olmalı" diye yazdı. ABD Dışişleri Bakanı John Kerry'in Ankara'da sarf ettiği "aynı görüşte değiliz" yönündeki eleştirileri çok yetersiz bulan yazar, Siyonizmi "Yahudi halkın ulusal kurtuluş harekatı" olarak niteledi.
• ABD'de İsrail'e yakınlığı ile bilinen AFDI ( American Freedom Defense İnitiative) Radikal İslama ve Şeriata karşı mücadele kampanyasında çirkin bir olaya imza atarak Başbakan Erdoğan'ın fotoğraflarını kullandı. AFDI'nın hazırladığı afişlerle otobüsler giydirildi. Erdoğan'lı afişlerle donatılan otobüsler ABD sokaklarında dolaşmaya başladı. Erdoğan'ın posterinde, ünlü Siirt Mitingi'nde Ziya Gökalp'in şiirden altıntı yaptığı "Camiler kışla, Minareler süngü, Kubbeler miğfer, Müminler askerimizdir.." sözlerinden sonra, "Onun cihadı bu, ya sizinki?" cümlesi yer alıyor. Kampanya afişlerinde bazı Filistinli militanların, El Kaide Lideri Usame Bin Ladin'in, ABD'de Fort Hood Askeri Üssü'nde 13 kişiyi öldürmek suçlamasıyla yargılanan Nidal Malik Hasan'ın ve Başbakan Erdoğan'ın fotoğrafları yer aldı.
• ABD Başkanı Barack Obama, Ortadoğu turu kapsamında geldiği İsrail’deki son gününde Siyonizmin fikir babası Theodor Herzl ile 1995’te suikaste kurban giden eski İsrail başbakanı İzhak Rabin’in mezarların ziyaret etti. Belki bu T. Erdoğan’ın Siyonizm söylemlerinin ardından yapılmış bir davranıştı. Obama’nın bir diğer ziyareti ise soykırım müzesi Yad Vashem’e oldu. Amerikan Başkanı’nın daha sonra ise Bethlehem’deki tarihi Doğuş Kilisesi’ni ziyaret etmesinin ardından da Ürdün’e uçarak, Kral Abdullah ile görüştü. ABD Başkanı Barack Obama’nın İsrail ziyareti sırasında gündemin baş sırasını beklendiği İran’ın nükleer programı oluşturdu. İsrail’in İran’a yönelik askeri seçeneği bir kez daha ön plana çıkarması İran’ın tepkisini çekti.
• ABD Başkanı, "İsrailliler yerleşim inşaatlarının barış sürecine zarar verdiğini görmeli" dedi.Obama, barış sürecinin geleceği için tarihi önem taşıyabileceği düşünülen konuşmasında, "İki halk için iki ayrı devlet kurulmalı" dedi. Obama’nın bu söylemleri sadece alışılmış avutmadan ve aldatmadan başka değildir. bir şeyler yapılması gerek deyip te hiçbir şey yapmayanlar hatta çözüm sürecine engel olanlar yine onlardır. Bu tür siyaseti artık tüm insanlar bilmektedir. Bu oyunla sadece kendilerini kandırmaktadırlar. Obama söylediğinin tersini yapan deccaldir. Bunu defalarca teyit etmiştir.
• İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Kudüs'te Yad Vashem Müzesindeki Yahudi soykırımı kurbanlarını anma töreninin açılışında yaptığı konuşmada, uluslararası toplumun İran 'ın nükleer programına son vermesi için harcadığı çabaları takdir ettiklerini ancak İsrail'in, en iyi dostları da olsa hiçbir durumda kaderini başka ülkelerin ellerine bırakamayacağını ifade etti.
• Amerika bölgesel sorunlarda elini taşına altına sokuyor denebilir. Diplomatik kaynaklardan edinilen bilgiye göre Kerry, Türk mevkidaşıyla yaptığı toplantıda daha çok ‘ne yapmak istediğini anlatan’ bir pozisyondaydı. Özellikle ‘Ortadoğu Barış Süreci’nde Türkiye’nin de aktif olarak rol almasını beklediklerini’ söyledi. Obama’nın ‘Ortadoğu’da barışı sağlayan lider’ olarak tarihe geçme isteği Kerry’nin son ziyaretinde daha belirgin hale geldi.
Amerikan tarafının kafasında çerçevesi çizilmiş bir yol haritası var. Türkiye ise bu konuda başarı sağlanabilmesi için İsrail tarafının yerleşimcilerden tutun da Mescid-i Aksa’ya yönelik tutumuna kadar bir dizi iyileşmenin şart olduğunu hatırlattı.
• İsrail, Mavi Marmara olayı nedeniyle Türkiye’den özür diledi, 2010’daki saldırıda hayatını kaybedenlere tazminat ödemeyi kabul etti. Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Barack Obama’nın ziyareti sırasında İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı bizzat arayarak açık özrünü iletti. Netanyahu, "Değişen gerçekler, bölgedeki ülkelerle ilişkilerimizi yeniden ele almamızı gerektirdi. Suriye krizinin sürekli kötüleşmesi en önemli kaygımız." ifadelerine yer verdi. Suriye'de gelişmiş silahların farklı unsurların eline geçmeye başladığını belirten İsrail başbakanı, "En çok korktuğumuz da kimyasal silahların terör gruplarının eline geçmesidir." dedi.Yani Netenyahu açıkça biz Esad’ı destekliyoruz ancak Esad’ın silahları İnanan halk olan muhaliflerin eline geçerse bizden olan Esad halkına karşı kullanılır diye korku yaşamaktadır.
• ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, yaptığı yazılı açıklamada, ''Türkiye ile İsrail arasındaki uzlaşı, bölgede barış ve istikrar hedefinin geliştirilmesine katkı sağlayacak çok önemli bir gelişme. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, bunu mümkün kılmak için gereken liderliği göstermelerinden dolayı büyük bir takdiri hak ediyor'' ifadelerini kullandı. Kerry, açıklamasında şunları kaydetti:''Bu akşam İsrail Başbakanı Netanyahu ile de konuştuğum gibi, bu, İsrail'e bölgede karşılaştığı birçok zorlukla başa çıkmasında yardım edecek. Anlaşmanın ve ilişkilerde tam normalizasyonun süratli biçimde hayata geçirilmesini arzuluyoruz, böylece Türkiye ve İsrail, ortak çıkarlarını ilerletmek için birlikte çalışabilirler.''
• Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanı John Kerry, Türkiye ve İsrail’den ilişkilerin normalleşme sürecinin devam etmesini istedi. Kerry ayrıca Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Gazze’ye gitme planının barış sürecine yardımcı olmayacağını söyledi.
• İsrailli bir yetkili "İsrail'i böyle bir özrü dile getirmeye zorlayan şey Suriye'deki gelişmeler oldu çünkü İsrail, Suriye'deki kimyasal silahların Hizbullah ya da El Kaide bağlantılı grupların ele geçmesinden endişe ediyor." diyor.Adı verilmeyen bir Türk yetkili de özrün İsrail ile Türkiye arasında doğal gaz boru hattı inşa edilmesinin önünü açtığını söylüyor.İsrail özür dilemiştir çünkü ABD öyle istemiştir. İsrail özür dilemiştir çünkü İsrail'in çıkarları onu gerektirmiştir. Eğer bu işin tebrik edilecek bir yanı varsa, tebrik edilecek kişi olayın mimarı Başkan Obama'dır.
• Ancak İsrail'in özrünün gecikmesi, zamanlaması, gerçekleşme biçimi ve koşullarının kendilerinde ciddi kaygılar uyandırdığını belirten Loğoğlu, ''Bu gelişme, bölgede yeni çatışmaların mı habercisidir yoksa barış ve istikrara hizmet edecek bir ortamın mı müjdecisidir?'' dedi.
• İsrail tarihinde ilk defa özür dilemiştir. Ve ilk defa geri adım atmıştır. Şimarık tavrıyla zalimane davranarak bölgede kimseyi tanımayarak hareket etmekteydi. Buraların efendisi benim diye gezer dilediğini öldürür dilediği amacına kirli planlarla ulaşırdı. Araplarla ve islamla uğraşırken bölgeden kazanmayı yol edinmişti. İlk defa Türkiye İsraile dur demiştir. Ve İsrail ilk defa kendisinden daha güçlü ve sağlam bir ülke ile karşı karşıya gelmiştir. Aslında İsrail kendi yaptıkları kötülükleri ve zalimlikleri doğru sanan bir ülkeydi. Ancak barış için çalışan ve daha doğru yolda olan ve insanlık için daha akıllı adımlar atan tanrı yolunu tutmuş doğrucu bir ülkeyle karşılaşmıştı. İsrail şeytani kutupta, Türkiye rahmani kutupta hareket etmektedir. Ve İsrail böyle devam ettikçe zamanla bölgedeki hakimiyetini tamamen kaybedecektir.
• Tarih boyunca güçlü olanların zayıfı yenemediğini gördük. Özellikle peygamberler döneminde hak yolda olan peygamberler ve insanlar tanrı tarafından kurtarılırken kavimlerin helak olmasını gördük. Bu günümüz de bunlara örnek olacaktır. İsrail ve destekçileri ne kadar güçlü olsalar da tanrı hak yolda olan Türkiye’ye destek verecek ve zalim kavimleri ortadan kaldıracaktır.
RUSYA
• Rusya Genelkurmay Başkanı Valeri Gerasimov, Türkiye'nin Suriye sınırına yerleştirilecek Patriot füzeleri ile ilgili gelişmeleri yakından takip ettiklerini söylerken biz varız imajıyla hareket etmektedir. Tehditvari söylemler, bahçeme kimse karışamaz tavrı çağın değiştiğini kavrayamayan Rusya yönetimine çok şey kaybettirecektir.
• Rusya, Suriye’ye verdiği destekle insanlık sınavından kalmıştır. Türkiye’yi ve uluslar arası kamuoyunu tehdit eder tavrıyla batılın içine saplanmıştır.
• Rusya birtakım uyarılarda bulunuyor. ABD ve AB ile görüşüyor. Tehditkar söylemlerde bulunuyor. Tatbikatlar yapıyor. Gemi gönderip gözdağı veriyor. Suriye’de Esad’ı aklayıcı söylemlerde bulunuyor. Suriye sorununu Suriye halkı çözecektir diye sürece destek verip aldatmaca sözlerde bulunuyor ve zaman kazanıyor. Eski egemenliğini tutmaya çalışıyor. Rusya tarih boyunca kendi çıkarları için çevresine ve insanlığa zarar veren ülke olmuştur. Kapitalizm çökerken menfaat anlayışında olanlar komikçe ortaya çıkmaktadır.
• Rusya’nın etkisi altındaki Türk İslam ülkelerine Rusya’nın kültürü empoze edildi. Kırgız, kazak Türkleri inançlarından kopartılmıştı. Rusya televizyonu izlerler Rus ürünleri alırlardı. Kendi dinlerinden haberleri yoktu.’Müslümanız Elhamdülillah.’ diyorlar bunu da inandık sayıyorlardı.
• Gazprom dünya çapında büyüklüğe sahip olan Rusya'nın en stratejik şirketi. Almanya ile ortak oldukları çok sayıda projeler var. İki ülke Türkiye'de "barış süreci"nin devam etmesini istemiyor. Gerekçesini Ertem şöyle anlatıyor "İstemiyorlar çünkü Barış Süreci tamamlandığı zaman yalnızca Türkiye hızlı büyümeyecek, Hazar'dan tutun Türkiye'nin güneyine kadar olan bütün enerji hatlarının askeri, siyasi ve güvenliği sağlanacak" diyor.
FRANSA
• Fransa 3 PKK’lı kadının öldürülmesinde zanlıyı yine bir PKK’lı göstermiştir. Öldürülenlerden birinin şoförü üç infazı gerçekleştiren diye Fransa gözleri kendi üzerinden savuşturmuştur.
• Fransa öldürülen üç PKK’lı kadınlardan birinin şoförü cinayeti işlemiş olabilir diye şüpheliyi PKK’nın içinden göstererek gözleri üzerinden uzaklaştırmayı şimdilik başarmıştır. Fransa adaleti ve yönetimi ne kadar güvenilirdir bu bir muammadır. Ayrıca terör olayları neden tam da barış söylemlerinde gerçekleşmiştir. Patron Fransa yıllarca PKKJ’^ya verdiği en büyük destekle bilinmektedir. Şimdi benden izinsiz siz kendi kendinize barış yapamazsınız diye PKK yöneticilerinin en üst seviyesindeki üç ismi bir anda infaz ettiler. Fransız siyaseti Türk ve İslam düşmanlığı üzerine kuruludur. Osmanlının Afrika’dan egemenliği kalkınca Fransa bölgeye zorbalıkla hükmetmiştir. İtalya’dan da zamanla destek almıştır.
• Mali hükümetinin askeri yardım çağrısına Fransa hızlı ve olumlu yanıt geldi. Fransa sömürgesi için Mali’deki iç savaşa katıldı.
• Fransa mali sömürgesini kaybetmemek için isyancı dedikleri halka karşı hükümetle beraber olup havadan saldırılar düzenlemiştir.
• Mali’deki inanan mazlum halka isyancı demeleri ve tecavüzcü isyancılar yakıştırmaları kötülemek için yapılan uydurma haberlerdir. Mali hükümeti batı yanlısı ve sömürgecidir. Halkı ezen ve sömüren dış güçlere çalışan yapıya sahiptir. Zaten Mali hükümeti patronu Fransa’dan yardım istemiştir. Rusya’nın Suriye’ye verdiği destek ile Fransa’nın Mali’ye verdiği destek aynıdır. Fransa’nın çağrısı üzerine Fransız sömürgesindeki Afrika ülkeleri de isyancılara karşı mücadele etmek için Mali’ye asker sevkıyatı sürüyor.
• FRANSA Afrika’da kaybolan egemenliğini korumaya çalışıyor. Mali ve Somali’ye silahlı müdahaleler ediyor. Afrika sömürgesini kaybetmek istemeyen hatta arttırmak isteyen Fransa mevcut hükümetlere destek vererek muhaliflere terörist yakıştırması yaparak uçaklarla ağır silahlarla sindiriyor.
• Mali’de, Fransız güçlerinin askeri müdahalesi Mali halkını bastırmaktır. El Kaide destekli olan terörist gruplar olarak niteledikleri halklar yıllarca hükümet tarafından baskı gören sivil halklardır. Esad rejimine muhaliflerin bir benzeri olan Mali halkı eski düzenden yılmış durumdadır. Cunta destekli Mali hükümeti yıllarca aldığı Fransız desteğini sürdürmek için Fransa’dan yardım istemişti. Mali’nin yer altı kaynaklarını sömüren Fransız şirketler Fransa hükümetinden Mali’deki muhalif halka saldırıda bulunmasını istemişti. Bölgede bulunan muhalif halklar Fransız uçakları tarafından bombalanıyor.
• Fransız komando birliği, 2009 yılında Somali’de kaçırılan bir istihbaratçıyı kurtarmak için Polo Merir şehrindeki bir eve operasyon düzenledi. Fransız hava birlikleri, savaş gemisinden kalkan helikopterlerle başkent Mogadişu’nun 120 kilometre güneyindeki şehre ulaştı. Burada rehinenin tutulduğu eve girmeye çalışan birlikler sert direnişle karşılaşınca geri dönmek zorunda kaldı. Çatışmada aynı aileden üç sivil hayatını kaybetti, bir Fransız askeri öldü, bir asker de yaralanarak esir düştü.
• Şu gerçek ki Afrika’da yıllarca zulme uğrayan halklar artık Fransa’ya başkaldırmaktadır. Fransa sömürgelerini kaybettiği gibi yıkılışını da durduramayacaktır. Fransız yandaşı hükümetler ve cunta destekli yönetimler tek tek devrilecekler. Ve kıta sert çatışmalara sahne olacaktır. İnsanlar tanrının emriyle özgürlüklerini kendileri kazanacaktır. Tüm bu Kıtasal ve bölgesel mücadeleler sonunda özgürlük, eşitlik ve adalet arayan insanlar Türkiye çatısında birleşeceklerdir. Gün gelecek Rabbin kralı onlara iyi bir düzen kuracaktır.
• Fransa bölgede hakimiyetini arttırmak istiyor. Ama Türkiye gibi sert kayaya çarpıyor. Afrika halkı uyandı ve artık insanca yaşamak istiyor.
• Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande sahte vaatlerde bulunarak seçim kampanyası yürüttü. O’nu oryaya getirenler halkı iyi aldattı.. Fransa’nın Mali, siyaseti ve İslam karşıtlığı gerçekleri açıkça ortaya çıkarmaktadır. Afrika’da İslam halklarına karşı organize ve birlik olmayı örgütleyen Fransa bunca zaman faydalandığı inançsız ve bozuk sistemin yıkılışından kaygılanmaktadır.
• Hollande’nin Mali için sözünü ettiği sınır isyancıları gerçekte o bölgenin halkıdır. Mali halkı 9 aydır ülkenin kuzeyini kontrolünde bulunduruyor. Hollande’de ülkenin kuzeyini hükümetin yönetimi altında bulunan bölgeden ayırıyor. Çünkü başka seçeneği yoktur. Zaten Fransa sınır koyduğu yerde kendi şirketlerinin güvenliğini almış durumdadır. Fransa yandaşı mali yönetimi, mali halkını daha fazla sömüremeyecektir.
• Yıllarca baskı ve şiddet altındaki halklar özgürlükleri için başkent Bamako etrafındaki kentlere ilerleyince Mali yönetiminin talebi üzerine Fransa, askeri müdahale kararı almıştı.
• Fransa Başbakanı Hollande ‘‘Bana teröristleri yakalayınca ne yapacağımızı soruyorsunuz? Yok edeceğiz. Diyor. Yok etme derdinde olan bir anlayış asla başarılı olamaz. Öncelikle onlar terörist değil. Asıl terörist mali yönetimidir. Fransa’da sömüren azınlıktaki teröristlere destek vermektedir. Zaten Fransa Afrika’da terör estirmişti. Çıkarları için halkları bastıran insanlık için terör olan Fransa yönetimi silahla ve şiddetle dirense de asla muvaffak olamayacaktır. Tanrı Fransa’ya öfkelidir. 200 yıldır yaptıklarından ve yola gelmemelerinden ve insanları öldürmelerinden dolayı azabı hak ettiler. Onlar çoktan cezayı hak ettiler ama tanrı’nın engin merhameti yola gelmelerini bekledi.
• Fransa’nın Mali’de başlattığı savaşın nedeni açıktır ve sonuçları karışıktır. Fransa’nın Mali’deki müdahalesi yeni sömürgecilik (neo-kolonyalizm) tipinde bir harekata dönüşmüştür. Afrikalı güçlere lojistik silah ve askeri destek veren Fransa, taraftarlarıyla da olsa yıkılışını durduramayacaktır. Tüm Afrika’da şirketlerini koruyamayacaktır. Halkları idare edemeyecektir. Özgürlük ve uyanışı şiddetle de olsa durduramayacaktır. Çünkü bu öyle büyük kitlesel bir uyanış ki Fransa buna asla güç yetiremeyecektir. Sürekli mevcut şirketlerin güvenliği için nokta operasyonları yapsa, güvenlik çizgileri koysa ve sürekli halktan öldürse de bunu başaramayacaktır.
• Fransa’nın mali saldırısına Belçika destekledi. Asker desteği veren Belçika sömürü ortaklarından biriydi.
• Mali'yi işgal eden Batı ülkelerinin hedefinde pek çok ülke daha var. Halkların özgürlük ve eşitlik arayışları tüm yeryüzünü sarmış vaziyettedir. 2013'te darbeye maruz kalacak ülkeler içinde Suriye ile birlikte Müslüman Afrika'nın tamamı yer alıyor.
• Darbe yapan halkların çoğunun inananlar, öncelikle müslüman rejime sahip olanlardır. Sonra da yeryüzündeki tüm inananlardır. Bu halkları El Kaide örgütü ile bağdaştıranlar kendi kurdukları paronayayı kendileri inanmış olsa da bütünleyemeyeceklerdir.
• Fransa'nın Mali'deki çirkin emellerine, Fransız sömürgesi olan çoğu İslâm ülkeleri yönetimleri de destek veriyor. Fransa mandalığını savunan ECOWAS üyeleri Nijerya, Gana, Nijer, Senegal, Burkina Faso ve Togo gibi ülke yönetimleri artık bir bir devriliyor.
• Fransa yüzyıllar önce Afrika’da varlığını baskı ve şiddet ile kurmuştu. Şimdi de yıkılışını şiddet ile engellemeye çalışmaktadır. Fransa Savunma Bakanı Le Drian, askerlerinin bir kısmı halen Mali’de bulunan Fransa’nın büyük garnizon kenti Vannes’ı ziyaret etti. Askerler önünde yaptığı konuşmada Mali’deki birliklerin en kısa sürede evlerine döneceğini söyleyerek hem halkını hem de askeri birlikleri aldatma siyaseti uygulamaktadır.
• ‘‘Görevimiz Mali Ordusu’nun katkılarıyla teröristleri, cihatçıları bu topraklardan söküp atmak. Afrika kuvvetleri bu görevi en kısa zamanda bizden devralmalı. Fransa olarak biz, Mali ordusunu öbür Avrupa ülkeleriyle birlikte her türlü göreve hazırlamak durumundayız.’‘diyerek inananlara karşı inançsızları organize etmeye başladılar. Afrika’da, Avrupa sömürüsüne destek veren halklar ve yönetimler bir bir devrilecek. Şeytanın egemenliği bölgede gücünü yitirecektir. Fransa yanlısı olan sömürgeye destek veren ve bundan kazanan yönetimler kaybedecektir. Afrika’da birlik oluşturmaya çalışan Fransa, Afrika güçlerini organize ederek silah desteğiyle insanların insanca yaşama bağımsızlığını bastırmak niyetindedir. Hem kardeşi kardeşe kırdırıyor hem de bölgede hukuksuzluğun devam etmesini istiyor. Avrupa ülkelerini de Afrika için birliğe çağıran ve destek isteyen Fransa karanlık egemenliğin yıkılışını durduramayacaktır.
• Fransa’nın mali saldırısına ABD Fransa uçaklarına yakıt ikmalleriyle destek vereceğini açıkladı. Sömürgeci ve gaspçıların toplandığı, dünya için koşturanların ülkesi olan ABD’den de böyle bir destek beklenirdi.
• İnananların tepkileri tüm Afrika’da hissediliyor.” 7 kişilik Fransız bir ailenin Kamerun’da silahlı kişiler tarafından kaçırılmasının ardından açıklama yapan Fransa Savunma Bakanı Jean-Yves Le Drian, turistlerin radikal İslamcı Boko Haram örgütü tarafından kaçırılmış olabileceğini duyurdu. Fransa Afrika’yı şiddetle ele geçirmişti. Halklar da uzun süren zulümden sonra tek çare şiddet ile bağımsızlıklarını kazanmak istiyorlar.
• Türkiye’nin AB’ye girmesini ilk Fransa engelledi.'Ekonomik ve Parasal Politikalar' bahane edildi. Yine Fransa tarafından bloke edilen 22. 'Bölgesel Politika ve Yapısal Araçların Koordinasyonu' faslı bahane edildi. Üçüncü fasıl ise, Rumlarca bloke edilen 26. fasıl olan 'Eğitim ve Kültür'. Çeşitli bahanelerle Fransa önderliğinde, beraberliğe karşı çıkılmıştır. Oysa ki nice geri planda ekonomisi güçsüz ülkeler birliğe alınmıştı. Tamamen maksatlı ayrımcı bir tablo çizilmişti. Kendilerince Yahudi tabanlı bir hristiyan birliği kurmuşlar. Yeryüzünü bu birliktelikle sömürdükleri için insanlığa zarar vermeye devam ediyorlar. Din ve etnik ayrımcılıkla varlıklarını sürdürmek isteyenler barış ve birlik çabalarına sırf menfaatlerinden dolayı karşı durmaktadırlar.
• Fransa’nın Mali saldırısını durdurması için Cezayir’de bir doğalgaz tesisinde Mali halkına destekleri için seslerini duyurmaya çalışanları Fransa sömürgesi Cezayir yönetimi şiddetle ve vahşetle sonuçlandırmıştı. Yıllarca silahlı baskı altında ezilmiş olan Müslüman halklara destek için doğalgaz tesisinde tüm dünyaya barışçıl mesaj vermek isteyenlere yönelik Cezayir ordusunun düzenlediği kurtarma operasyonu kurtarmadan çok şiddetle bastırma operasyonu oldu. 60 rehinenin öldüğü olayda suçlu Cezayir ve Fransa’dır. Fransa’nın mali operasyonuna karşı yapılan eylemde Fransa’nın Maliden çekilmesi istenmişti.
• Fransa, Mali halkını öldüremeyeceğini anlayınca Mali’nin başkenti Bamako’yu korumaya aldı. Böylece bir sınır çizerek taraftarlarını kolladı. Mali halkına baskı kuran diktatör yönetim halka hiçbir fayda sağlamamış ve hatta zulmetmiştir. Terörist devlet yapılanması cunta ve silah destekliydi. Mali yönetimi hukuksuzluğu yol edinmişti, şimdi halklar artık bu düzenden kurtulmak istemektedir.
• Afrika kıtasında Fransız yanlılarıyla Fransız karşıtları çarpışıyor. Düşmanlığı yayan ve 1789 ile kardeşliği bozan Fransa din düşmanlığı yapmıştı. Kötü sistemin altında ezilen mazlum halklar şimdi başkaldırmıştır. Aslında bölgede ayağa kalkan demokrasi, özgürlük, eşitlik, vicdan ve doğruluktur. İnsani değerlerin sahiplenilmesiyle tanrının dini tekrar harekete geçmiştir. Fransız egemenliğinin yıkılışına şahit olmaktayız.
• Bozguncuların egemenliğinde kötülük yükseliş yapmış ve insanlık çok alt seviyelere inmiştir. Şimdi bozguncuların egemenliği yıkılmaktadır.
KIBRIS
• Etnik ayrımcılık yapan ideolojik yaklaşımlı Kıbrıslı Rumlar Türk ordusunun ne zaman çekileceğini, yapılan kıyım nedeni ile özür dilenip dilenmeyeceğini soruyorlar. Türkiye’yi saldırgan ve barbar olarak niteleyenler Kıbrıs’ta özgürce yaşayamıyor diyen Kıbrıs Rum kesimi bayan bir milletvekiline Ahmet Davutoğlu cevap verdi. Kıbrıs'taki insan hakları konusunda acaba Rumların mı yoksa Türklerin mi daha çok insan hakkı ihlal ediliyor? Rumlar mı istedikleri yere rahatlıkla gidebiliyorlar, Türkler mi gidebiliyorlar? Bugün Kıbrıs Türkleri bize verilen sözlere rağmen resmi futbol maçı bile oynayamıyor. Ticaret yapamıyor. İnsanoğlunun en temel unsurlarından istifade edemiyor. Kıbrıs Rumları ise AB'nin kendilerine tanıdığı ayrıcalıklı tavır dolayısı ile her türlü imkâna sahipler. Bizim oradaki ordu mevcudiyetimizden bahsediyorsunuz. Biz oraya bir gün sabah uyanıp hadi Kıbrıs'a gidelim diye Türk ordusu gitmedi. Sampson diye aynı Beşar Esad zihniyetli bir adam, o günkü meşru Kıbrıs yönetimi devirdiği için uluslar arası haklarımızı kullanmak için gittik. O gün gidilmemiş olsaydı oradaki Türkleri Bosna'daki Boşnaklar gibi katledip, sürecekti, Rumlara da en büyük zulmü yapacaktı. Biz haklarımızı kullanarak oraya gittik. Uluslar arası hak ihlali yapmadık." dedi. 2004 yılında, Kıbrıs Barış Planı'nın kabul edilmesi halinde, Türkiye'nin Yunanistan ile sembolik bir birliğinin olacağını aktaran Davutoğlu, "Geri kalan tüm askerlerimiz çekilmiş olacaktı. Bu plana Kıbrıs Türkleri mi Rumları mı kaşı çıktı? 2004'te kararı siz verdiniz sayın bayan. Verdiğiniz karar ile orada güvence oluşturduğumuz askeri mevcudiyetimizin kalması zorunluluk haline geldi. Başka bir karar vermiş olsaydınız, adanın birleşmesi yönünde karar verseydiniz, o zaman sizin partiniz buna yakın bir tutum sergiliyordu, bugün bu konuşmayı yapma ihtiyacı hissetmeyecektik. Keşke öyle olsaydı. Keşke siz burada bugün tanımadığımız bir ülkenin milletvekili olarak değil, birleşmiş barış içinde yaşayan bir Kıbrıs'ın milletvekili olarak buraya gelmiş olsaydınız. Böyle olmadıysa bunun sorumlusu Türkiye Cumhuriyeti değildir." şeklinde konuştu.
AVRUPA
• Askeri tarih uzmanı İngiliz yazar John D.Grainger'in İngiltere'de yeni yayınlanan "The Battle For Syria, 1918-1920" adlı kitabında 1915'lerde Ermenilere yapılan uygulamanın soykırım olmadığı savunuldu.
• Almanya’da aşırı sağcı Neonazi terör örgütü Almanya’da güçlü derin devlet yapılanmasına sahipti. Türk ve İslam düşmanlığına sahip ırkçı ve ayrımcı yapısıyla Almanya’da büyük bir yer altı yapılanmasına sahip olduğu gerçektir. Yıllarca Alman halkını aldatan, uyutan ve oyalayan anlayışın temelinde Alman devletindeki bu derin yapılanması vardır. Gündemi yöneten ve haçlı zihniyetini taşıyan bu anlayış Alman halkını kullanmış ve aldatmıştır. Kendi egemenliklerini sürdürürken demokrasiyi, eşitliği ve insan haklarını kendi hesaplarına iyi kullanmışlardır.
• Emperyalist Fransa'nın, dünyanın gözü önünde adım adım işgale başladığı Mali'de sıcak çatışmalara girmiştir. Mali'de bin bir türlü hesap peşinde koşan, karanlık emellerini bölgede hayata geçirmeyi planlayan Fransa, 6 gün süren hava bombardımanından sonuç alamayınca karadan da operasyon başlattı.
• Birleşmiş Milletler, Fransa'nın Mali'yi işgaline oy birliği ile destek verirken uluslararası yardım kuruluşları da, sivillerin durumu ile ilgili endişelerini dile getirdi. Türkiye başta olmak üzere İslam ülkelerinin yetkililerinden gür bir ses ve tepki çıkmaması, BM ve İslam ülkelerinin sessiz kalması taşkınlık yapan Fransa’yı şımartmaktadır.
• Fransız zırhlı araçlarını ve mühimmatını Mali'ye ulaştırılması konusunda, İngiltere, Danimarka ve Belçika'nın C17 ve C130 tipi nakliye uçakları destek veriyor. İspanya'nın, Mali'deki Fransız işgaline bir nakliye uçağıyla destek vereceği bildirildi. ABD ise uçaklara havadan benzin ikmali ve istihbarat konusunda Fransız ordusuna destek vererek Fransa’nın yanında olduklarını gösteriyorlar. Belli ki haçlı zihniyeti yine şiddette birliktelik sergiliyorlar. Onlar bu güçlenen özgürlük adalet ve demokrasi atağını asla engelleyemezler.
• Afrika Birliği dönem başkanı olan Benin'in Devlet Başkanı Thomas Boni Yayi, Fransa’nın çıkardığı iyi işten memnun olduğunu belirtti. Fransız yanlısı ve sömürgeci zihniyetiyle İslam düşmanlığı yapan Boni Yavi hakkın ve halkın yanında değildir. Mali'de işgalci Fransız ordusunun halkı silahla bastırması’nı doğru bulmak inançsız anlayışın bir ürünüdür.
• Mali Saldırısıyla Afrika’da egemenliğini halkı bastırarak sürdürmeye çalışan Fransa Tanrıya karşı koyamayacaktır. Ege sarsıntıları, İtalya’da ki yanardağın harekete geçmesi ve yakında Fransa topraklarının bir kısmı sular altında kalması kaçınılmaz olacaktır. Tanrının hareketlerini takip eden olayları ve geleceği fark edecektir.
• Yani Fransa, tarihinde onlarca örneği olan, acımasız, gizli, bir o kadar da kirli senaryosunu modernize ederek ama emperyalist duyguların daha da sistemleştirdiği yeni oyununu Mali'de yine sahneye koyuyor. Bu kez BM'yi, batılı ülkeleri, yerli aktörleri de katarak bunu yapıyor. Tabi bunun temel sebebi Mali'nin altın, petrol, gaz, uranyum zenginliği. Çünkü batı sömürgeciliğin mimarları, kapitalizmin eski ve yeni formlarıyla Afrika kıtasına yeniden dönmeye karar verdi. Çünkü iflas ettiler. Afrika hâla çok zengin kaynaklara sahip.
• Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Mali'de tek taraflı müdahalelere karşı olduklarını da belirterek, yürütülen çalışmaların BM çatısı altında olması gerektiğini belirtti. Irak'taki gelişmelerin Türkiye'nin endişe kaynağı olduğunu da belirtti.
• Afrika baharı Mali ile başladı. Bu halk mücadeleleri artarak devam edecektir. Çünkü sömürge çağı bitmiştir. Ezilen mazlum halklar başkaldırıya bağımsızlık ve özgürlük mücadelesine yaşam hakkını istemeye devam edecekler.
• Mali’ye hava saldırıları sivil halkları da hedef alıyor ve Afganistan’da olduğu gibi savaşın gereksiz yıkımlarını doğurabilir.
• Mali’de El Kaide örgütüne yakın silahlı grupların varlığını ve eylemlerini gerekçe göstererek askeri müdahale kararını alan Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande bozguncu dedelerinin yoluna devam etmektedir. Hollande, çatışmaların yaşandığı Orta Afrika Cumhuriyeti’nin askeri yardım talebine, Fransa’nın artık Afrika ülkelerinin iç işlerine müdahalede bulunmayacağını, bu tür girişimlerin tarihte kaldığını belirterek olumsuz cevap vermişti. Halbu ki tam tersi çıktı. Eskiden olduğu gibi Fransa, şiddetle kurduğu egemenliğini yine şiddetle kaybetmek istemiyor.
• Nüfusunun yüzde 90’ı Müslüman olan Mali zengin uranyum ve altın kaynakları nedeniyle Fransa’nın gözdesi durumundadır. Fransız şirketlerinin baronluğu ne insan canı ne de insan hakkı dinliyor. Sadece çıkarlarını düşünen bir takım baronlar.
• Cezayirde rehine krizi, Somali’de Fransız istihbaratçısının ömldürülmesi Fransa’nın bölgeye baskısını arttıracaktır. Fransa zaten Afrika üzerinde egemenliğini arttırmak için fırsat kolluyordu.
• Irak'ta yönetim karşıtı Sünni ve Şiiler ortak Cuma namazı kıldı. Namazın ardından binlerce kişi, ''Zulme Hayır'' adı altında gösteri düzenledi. Irak’tan barış mesajları birlik istekleri yükseliyor. Yıllarca parçalanmışlık ve düşmanlık insan ölümlerinden başka bir şey getirmedi.
• Başkent Bağdat'ın batısındaki Ramadi, Felluce kentleri, kuzeydeki Samarra ve Bağdat'ın doğusundaki Şii çoğunluğa sahip Sadr semtinde Sünniler ve Şiiler ortak cuma namazı kıldı. Cuma hutbelerinde, halkın haklı talepleri karşılanıncaya kadar eylem ve gösterilere devam edileceği belirtildi.
• Ramadi, Felluce, Samarra ve Musul şehrinde kılınan cuma namazında okunan hutbelerde, eylem ve gösterilerin mezhepçilikten uzak olduğu, belirli bir kesimin taleplerinden ibaret olmadığı, Irak'ta tüm mazlumların haklarının talep edildiği belirtildi. Hutbelerde, eylem ve gösterilere ülkenin kuzeyi ve güneyindeki Şii aşiretlerden de katılımın olduğu dile getirildi. Tekbirlerin getirildiği gösterilerde, ''İslam'ın ve Irak'ın emrindeyiz'', ''Irak'ın birlik ve bütünlüğüne evet'', ''İran dışarı, Irak özgür kalacaktır'', ''Mezhepçiliğe hayır'' sloganları atıldı. Gösterilerde, Mısır'ın devrik lideri Hüsnü Mübarek'e atfen, ''Mübarek göstericilere, 'sokak çocukları', Maliki de gösterilere, 'kokuşmuş' dedi. İkisi de bir madalyonun iki ayrı yüzü'', ''Mezhepçiliğe hayır'', ''Maliki, beklemeden istifa et'', ''Halk, hükümetin istifasını istiyor'', ''Ey Maliki, Musul halkı tehdidinden korkmaz'' ifadelerinin yazılı olduğu afiş ve dövizler taşındı.
• 3 yıl önce patlak veren ekonomik krizin üstesinden bir türlü gelemeyen Avrupa Birliği’ne Avrupalıların güveni düşmeye devam ediyor. Son anketlere göre en büyük 6 üye ülkede birliğe olan güven tarihinin en düşük seviyesine gerilerken krizi yakından hisseden İspanyollar en umutsuz halk olarak öne çıkıyor.
GENEL DÜNYA
• Avrupa birliğinden Mısır’a 5 milyar avroluk yardıma Avrupa parlamentosundan engel çıktı. Halifeliğe doğru giden İslamcı bir yönetime bu yardımı yapmak doğru değildir diyenler ayrımcı hallerini yine göstermişlerdir. Daha önce kendi hükümetlerine yardım ediyorlardı. Halkı baskılıyorlar ve mevcut hükümetlere destek veriyorlardı.
• Mısır’da devrimin ikinci yılında sokaklar karıştı. Değişimin ve özgürlüğün karşısında olanlarla taraftarları çatışmalar yaşamaktadır. Mısır’da 100 kişiyi geçkin insan öldü. Mısır’da olaylarda ölümler sürekli artıyor.
• G. Kıbrıs battı. Euro merkez bankasından bor aldılar. Lefkoşa'nın Hürriyet meydanında Türk bayrağı açan 30-35 yaşlarındaki kimliği belirsiz bir kişi, bankaların açılmasını bekleyen Rumların saldırısına uğradı.
• Hindistan başkenti Yeni Delhi’de cinsel tecavüz faillerinin daha ağır şekilde cezalandırılmasını isteyen binlerce gösterici, hükümetin sükunet çağırılarına boyun eğmiyor. Polis göstericileri cop, göz yaşartıcı gaz ve tazyikli suyla dağıtmaya çalıştı, ancak şu ana kadar başarılı olamadı. Tanrının yasalarına bağlı kalmamak sosyal suçları tavan yaptırmıştı. Delhi’de tecavüze tepki gösterileri krize dönüşmüştür. İnsanlar yasaların insanları tam korumasını istemektedir. Yasa tanımamazlık insanları çok zor durumda bırakıyordu. Cezaların caydırıcılığının olmaması suçlara teşvik etmiştir.
• Yıllardır Allah'ın varlığını inkar eden açıklamaları ile ateistler arasında öne çıkan ünlü Fizikçi Stephen Hawking 70. yaşına girdiği şu günlerde herkesi şaşırtan bir açıklama yaptı. Hawking, "evrenin oluşumu bilimsel bir gerçekliğe dayanır ve bu Tanrı'nın olmadığı anlamına gelmez" dedi. Yıllarca bilimselliği tanrının ve dinin dışında tutmaya çalışan ve insanların kafasını inanç konusunda karıştırmak için kullanılan Hawking bugün mü gerçeği anlamıştır. Ve tanrı gerçeğini ilk kez kabul etti.
• Güney Kore’nin başkenti Seul’de savaş karşıtı bir grup Amerikan elçiliği önünde toplanarak Güney Kore ve Amerika Birleşik Devletleri’nin ortak askeri tatbikatını protesto etti. Askeri tatbikat Kuzey Kore ile Güney Kore arasındaki gerilimi had safhaya taşıdı.Kuzey Kore’ye karşı bu tutum özellikle BM Güvenlik Konseyi’nin yeni yaptırım kararı almaları küresel bozgunculara hizmet etmemeleri ve boyun eğmemeleri nedeniyledir.
• Çin ve Japonya arasındaki gerginlikler artıyor. Irkçı tabanlı halklar birbirlerine tepki gösteriyorlar. Çin’de bazı Japon asıllı dükkanlar ateşe verildi. Halbuki Çin ve Japon öz kardeştir. Bu gözlerinin çekikliğinden de anlaşılmaktadır.
• Çinde ekonomik büyümenin iç tüketimle çeşitlendirilmesi, yolsuzluk ve şekilcilikle mücadele, gelirler ve bölgeler arası dengesizlik ile iç bölgelerin kalkınması yönünde çalışmalar yapması bekleniyor:
• “Çin, ülke içinde ve uluslararası arenada zor bir durumdadır. Uluslararası arenada ise Diaoyu Adaları anlaşmazlığı, Kuzey Kore meselesi ve Amerika Birleşik Devletleri tarafından uygulanan baskı sorunlarının en kısa zamanda çözülmesi gerekiyor.
• Sudan’dan 2011’de bağımsızlığını kazanan Güney Sudan’da güvenlik bir türlü sağlanamadı. Jongley eyaletinde bulunan BM görevlileri, kimliği belirsiz kişilerin saldırısına uğradı. 32 Kişilik gruptan, 5 BM görevlisi ve 7 sivil öldü. Çatışmada 9 sivil de yaralandı. Ölen BM görevlilerinin Hindistan ve Güney Sudanlı olduğu açıklandı. Ordu, geçen ay Fransız petrol devi Total’in Jongley eyaletinde yapacağı arama çalışması öncesi bölgede operasyon başlatmıştı. David Yau Yau liderliğindeki gerillalar ile ordu arasında çıkan çatışmalarda 150 kişi öldü. Ancak gerilla lideri yakalanamadı.Güney Sudan ordusu, aşiretler arasında çatışmaları önlemek için yaptığı silahsızlanma çalışmalarında ise insan hakları ihlalleri yapmakla suçlanıyor.
• Orta Afrika Cumhuriyeti’nde Seleka koalisyonunun başkent Bangui’nin kontrolünü ele geçirmesi üzerine Cumhurbaşkanı Francois Bozize Kamerun’a sığındı. Yönetimi ele geçiren halk başbakanın ve hükümetin görevinin başında olduğunu belirterek, Seleka lideri Michel Djotodia’yı yeni Cumhurbaşkanı olarak ilan etti.Ancak yeni yönetim uluslararası toplum tarafından tanınmadı. BM ve Afrika Birliği darbe olarak niteledi ve kınadı. ABD, Fransa ve Çad çogunlukta ki muhalif halkı isyancı olarak niteledi ve Ocak ayında varılan anlaşmaya bağlı kalmaları çağrısında bulundu. Darbeye sert tepki gösteren Fransa Orta Afrika’ya asker sevkiyatına başladı. Şu bir gerçek ki Afrika sömürgecileri etkinliğini kaybetmektedirler. Yıllardır ezilen halklar artık baş kaldırmaktadırlar. Bunlara isyancı teröristler yakıştırması yapanlar asıl terörün ta kendisidirler.
• Doğu Türkistan adıyla da anılan Çin'in batısındaki Şincan Uygur Özerk Bölgesi'nde yaşanan şiddet olaylarında 21 kişinin hayatını kaybettiği bildirildi. Öldürülen güvenlik görevlilerinin büyük bölümünün Uygur Türkü olduğunu iddia eden yerel yönetim, saldırıyı düzenleyenlerin etnik kimliği hakkında ise açıklama yapmaktan kaçındı. Şincan Uygur Özerk Bölgesi'nde 2009 yılında, Uygur Türkleri ile Han Çinlileri arasında çıkan olaylarda 200'den fazla kişi hayatını kaybetmişti.Uygur Türkleri, bölgeyi tamamen Çin'in egemenliğine sokmaya çalışan yerel yönetimi, Han Çinlilerinin yanında yer almakla suçluyor. Zengin uranyum, altın, toryum ve kömür yataklarına sahip Doğu Türkistan aynı zamanda, Çin'in batısının su deposu konumunda.1970'lerde bölgenin başkenti Urumçi başta olmak üzere Kaşgar gibi Doğu Türkistan'ın önemli merkezlerinde nüfusun yüzde 95'ini Uygur Türkleri oluşturuyordu. Pekin yönetiminin katı asimilasyon politikaları yüzünden bu oran 2012 yılında yüzde 50'lere kadar gerilemiş durumda.
• Meksika'nın batısındaki Michoacan eyaletinde uyuşturucu karteli üyeleri ile halk tarafından kurulan toplum polisleri arasında çıkan çatışmalarda 14 kişinin öldüğü bildirildi.
• Afrika'nın Siare Lone ülkesi çok ciddi misyonerlik çalışmaları yapıldığı yerdir. Siare Lone'nin Dünya'nın en zengin elmas yatakları ve verimli topraklara sahip olmasına rağmen İngilizlerin sömürgeci politikaları yüzünden halkın fakir ve aç kaldığı bilinmektedir.
• Hindistanda halk tecavüzlere karşı sokakta. Tecavüz vakalarının çok yaşanması ve yasaların yetersizliği halkın tepkisini getirmiştir. Yasasızlık ve bilinçsizlik kötü ortamları beslemektedir.
• Eşcinsel evlilikler artık Fransa’da normal. Hemcinsin ile beraberliğe Fransa yasa ile izin verildi. Geçmişte sapıtmış kavimlerin benzerini günümüz Amerika ve avrupasında görmekteyiz.
• "ABD Başkanı Obama, 24 Nisan 2013 tarihinde yaptığı açıklamayla, Türkler ile Ermeniler arasında ortak tarihlerinin acılı bölümüne ilişkin ihtilafta, maalesef bu sene de Ermeni görüşlerini yansıtan tek yanlı bir yaklaşım sergilemiştir.Tarihi gerçekleri çarpıtan bu açıklamayı her bakımdan sorunlu buluyor ve esefle karşılıyoruz. Tartışmalı tarihi olayları iç siyaset dinamiklerinin etkisiyle tek taraflı bilgi ve seçici bir adalet duygusuyla yorumlayan bu tür açıklamalar Türk-Amerikan ilişkilerine zarar verdikleri gibi, Türkler ile Ermenilerin adil hafızaya ulaşmalarını da zorlaştırmaktadır. Denildi. ABD gibi önemli bir müttefikimizden beklentimiz, sorunu daha da derinleştirmek değil, çözüme yönelik yapıcı katkılar sunmak ve konunun tarafsız ve bilimsel şekilde araştırılmasından kaçınan Ermeni tarafını daha gerçekçi ve uzlaşmacı olmaya cesaretlendirmektir.I. Dünya Savaşı sırasında yaşanan acıların ortak olduğu ve döneme ilişkin hatıraların Türk halkı bakımından, en az Ermeniler için olduğu kadar hassasiyet taşıdığı bilinmelidir. Tarihin doğru anlaşılmasını engellemeye çalışan önyargılı müdahalelere rağmen Türkiye, konuya özgüvenle ve açık fikirlilikle bakmakta, gerçeğin tüm yönleriyle araştırılmasını istemektedir."
• Kıbrıs Rum kesimi İflas eden bir ülke olarak "başarılı bir başkanlık dönemi geçirdik ve küçük bir ülke olmamıza rağmen Avrupa’yı başarılı bir şekilde yönettik" şeklindeki konuşması Avrupa parlamentosu üyelerini çileden çıkarırken, kendisini "gururlu bir komünist" olarak tanımlaması da bardağı taşıran son damla oldu.
• Avrupa cazibesini yitirdi. Artan yabancı ve İslam düşmanlığı insanları bozdu. Hayatı olumsuz etkileyen ekonomik kriz Avrupa’yı çok zor durumda bırakmıştır.
• Kuzey Kore’nin nükleer silah deneme kararı Güney Kore’de protesto edildi. Pyongyang yönetimi geçtiğimiz ay Birleşmiş Milletlerin yaptırımına misilleme olarak böyle bir deneme yapacağını açıklamıştı.Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kuzey Kore’nin testlerden vazgeçmesini aksi takdirde önlemler alınacağını açıkladı. Bu gelişmelerden rahatsız olan Güney Kore de komşusundan yolunu değiştirmesini istedi. Bu arada ABD, G. Kore ile birlikte tatbikat yapmaya karar verdi. Bölgede sular biraz ısınıyor.
• Japonya, başkent Tokyo'daki bazı önemli yerlere Kuzey Kore'nin olası bir balistik füze denemesine karşı patriot füzeleri yerleştirdi. Kuzey Kore tehditler savurmaya devam ediyor. Bu arada Küba, Venezuella gibi ülkelerde mevcut sisteme karşı cepheleşmeler görülebilir.
• Hindistan’ın Haydarabad kentinde düzenlenen bombalı saldırıların ardından olayı Müslüman Keşmir’le bağdaştırmaya çalışanlar saldırının asıl amacına ulaştırıldı. Karanlık güçler böyle bir saldırıyı istemişlerdi.
• Mali yönetimine ait yetkililer Tevhid ve Cihat Hareketi’nin bölgeyi kontrol altına almaya çalıştığını kaydederken, ağır silahların kullanıldığı çatışmalar, Gao’nun ara sokaklarına taşındı.
• Tüm Avrupa’da islamcıları terörist olarak tanıttılar. Hem islam ülkelerine saldırdılar hem kendilerine bombalı saldırılar gerçekleştirip islamcı fotoğraflarla düşmanlık doğurdular. Varlıklarını meşrulaştırdılar.
• Ortadoğu’dan ve Afrika’dan Avrupa’ya kaçak yollardan gelmeye çalışan göçmenlerin gemi ve tekneleri kasten batırılıyor. İnsanlar bilerek öldürülüyor.
• Bangladeş'te Cemaat-i İslami Partisi lideri Delver Hüseyin Saidi'nin idama mahkum edilmesini protesto eden göstericiler ile güvenlik güçleri arasında çıkan çatışmalarda 82 kişi öldü. Saidi hakkında Bangladeş Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin, bağımsızlık savaşında katliama destek verdiği ve Hinduları Müslüman olmaya zorladığı gerekçesiyle idam kararı vermesinin ardından, düzenlenen protestolarda tansiyonun yükseldiği ve idamı destekleyenlerle karara karşı çıkanlar arasında artan çatışmalarda hayatını kaybedenlerin sayısının 82'ye yükseldiği belirtildi. Ana muhalefet Bangladeş Milliyetçi Partisi (BNP) idam kararını, ''Bangladeş tarihinin en vahşi katliamı'' olarak nitelendirdi. BNP Başkan Yardımcısı Mirza Fahr'ul İslam Alamgir, ''Saidi'ye idam cezası verilmesinin hemen ardından hükümet, polisi ve hükümet partisi olan Avami Lig destekçilerini halkı öldürmeye gönderdi. Bugün yapılanlar, faşist hükümetlerin yaptıklarından daha beterdir. Bu katliam, Bangladeş tarihinin en vahşi katliamı olarak tarihe geçecek. Halk, bugün korku altında'' dedi. Her yerde olduğu gibi Bangladeş de değişim sinyali vermektedir. Bangladeş baharı böylece başlamış oldu. Geçmişte baskıyla ve kültürü zorla empoze ederek hiristiyanlığı yayanlar bugün eşitlik ve özgürlük çabasına olan halkları tehdit olarak görüp susturmak istemektedirler. Tarih boyunca hemen hemen tüm uluslarda buna benzer taraflı yargılamalar, yargısız infazlar ve idamlar görülmüştür. Bozguncuların döneminde hakka ve mantığa uygun olan değil kendilerine boyun egen korunurdu. Hukuksuzların kendi düzenini bozacak her unsur tehdit düşmandı.
• İslam dinine hakaret’ cezalarının ağırlaştırılmasını talep eden bir milyona yakın Bangladeşli başkent Dakka’daki Şaplah Meydanı’nda toplandı. Gösteriyi düzenleyen Hifazet-i İslam hareketi, İslam karşıtlarının yargılanmasının yanı sıra sundukları 13 maddelik taleplerinin uygulamaya geçmesini istiyor. Bangladeş‘te pazar günü düzenlenen gösteride en az 20 kişi yaşamını yitirdi, 100’den fazla kişi de yaralandı.‘
• Amerika’da sürekli islam düşmanlığı gündemde tutuluyor. Mesela yayınlanan birV vdeoda semah dönen Mevlevi dervişler ve karlarla kaplı bir ormanda koşan siyah çarşaflı kadınlar yer alıyor. Klibin sonunda bu kadınların birer zombi olduğu anlaşılıyor.
• "Mısır'da Müslüman ve Hristiyan kartı oynanmak isteniyor. Bununla birlikte Libya'da Cezayir'de ve Tunus'ta ki, buralar Berberi hattı olarak değerlendiriliyor. Öte yandan Sudan'da, Arabistan'da ve Yemen'de mezhepsel kartlar oynanmaya çalışılıyor.
• Rusya'nın etkin gazetelerinden Kommersant, BRICS ülkeleri (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika) ile ilgili ulaştığı strateji belgesini yayınladı. Belgeye göre, Rusya uluslar arası alanda etkinliğini artırmak ve ekonomik büyümeyi hızlandırmak için BRICS yapısını kullanacak. Endonezya ya da Türkiye'nin dahil edileceği BRICS, uluslar arası sorun çözücü ve güvenlik sağlayıcı güce kavuşacağını ve böylece gücünü arttıracağını varsaymıştır.
• Azerbaycan Savunma Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, cephe hattının Fuzuli bölgesinde, Ermeni ordusunun ateşkes ihlali yapması sonucunda Ali Abilov (19) isimli askerin hayatını kaybettiği bildirildi. Azerbaycan basını askerin, keskin nişancı silahı ile başından vurulduğunu duyurdu.
• Myanmar’ın orta kesimlerindeki Meikhtila kasabasında Müslüman ve Budist gruplar arasında çıkan çatışmada en az 10 kişi hayatını kaybetti. Şiddet olaylarının ardından Meikhtila’da sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Çatışmada en az 20 kişinin de yaralandığı belirtildi. Başkent Yangon’un yaklaşık 500 kilometre kuzeyindeki Meikhtila’da Müslüman bir kuyumcu ile Budist müşterileri arasında çıkan tartışmanın büyümesi çatışmanın fitilini ateşledi.Yüzlerce kişi arasında yaşanan sokak çatışmalarında, aralarında üç caminin de olduğu çok sayıda bina da hasar gördü. Myanmar polisi bölgedeki güvenlik önlemlerini artırdı.
• Myanmar’ın Mandalay bölgesinde Müslümanlara karşı meydana gelen şiddet olaylarını güvenlik güçlerinin izlemekle yetindiği ortaya çıktı. Müslümanlara ait iş yerlerine polislerin gözü önünde yapılan saldırı ile evlerin ateşe verilmesi kameralara yansıdı.
• Dünyanın her yerinde din, ırk, toprak savaşları var. Bölgesel ve yerel mücadeleler var. Dünya tam bir kargaşada ve kaostadır. Bütün bu düşmanlıkları ne bitirebilir. İnsanlık nasıl huzur bulabilir. Kimse kimseyi ne zaman tehdit görmez. Dünya tüm insanlara yetecekken bu kargaşa ve savaş nedendir. Neden mi İblisten. Dünya hırsı ve haksız kazancı yol edinmeden. Tanrının barışına yanaşmamadan. Tanrının yasalarını bırakmaktandır.
• Bu değişim sürecinde dünyanın hassas ve kritik yerlerinde lokal savaşlar çıkacaktır. Aynı birinci dünya savaşında savaş merkezleri oluştuğu gibi. Japonya, k.kore, Karabağ, Afrikada bazı kritik bölgelerde, balkanlarda ve kafkaslarda en hassas ülkelerde sorunlar görülecektir.
• “Avrupa’da sosyal patlama riski artıyor!”. Bu uyarı, Uluslararası Çalışma Örgütü’nden geldi. Örgüt son raporunda yüksek işsizlik oranlarının Avrupa Birliği ülkelerinde özellikle gençlerin öfkesini yaygınlaştırarak sosyal huzursuzluk yaratabileceği uyarısında bulunuyor. kriz yüzünden 26 milyon kişi işinden oldusosyal huzursuzluk ihtimali büyüdü. "bunalımlı bir kuşak yetişiyor".intihar vakaları artıyor.
• Yunanistan, ispanya ve kıbrısta gençlerin yarıdan fazlası işssiz.
• Lavrov, “Türkiye’nin Suriye ile olan uzun sınırı ve yaşadığı güvenlik ile ilgili kaygılarını anlıyoruz. Ancak taraflar askeri çözüm arayışlarına girerse bunun başka sonuçlar doğuracağını düşünüyoruz. Suriye’ye askeri müdahale olursa katliamlar sürer. El kaide unsurları bölgeye iyice yerleşir” diye konuştu. Rus bakan, Batılı ülkelerin tutumunu da eleştirdi ve Suriye muhalefetinin toplantılara katılmasına izin verilmesinin, meşruiyet kazandırılmasının, silahlandırılmasının uluslararası hukuka aykırı olduğunu savundu.
Esad rejiminin sınırımızda yaptığı operasyonların doğurduğu riskler var, rejimin çökmesi sonrasında doğacak riskler var. Ancak Sayın LAvrov’un çabalarına ve Cenevre’deki kararlara rağmen diplomatik süreç işlemedi. Belli ki Lavrov Suriye halkını el kaide olarak görüyor. Onlara göre islamı yaşayan her toplum terör. Bu anlayıştakilerin egemenliği artık yıkılacaktır. Rusya birden çöküş yaşayacaktır. İnsanların öldürülmesini normal gören küresel güçler sadece kendi destekçilerini ve sömürgelerini korumaktadırlar.
• Amerika Birleşik Devletleri’nde Kongre’nin üst kanadı Senato, aylardır tartışılan silah yasasının sıkılıştırılması yönündeki tasarıyı görüştü. Boston’daki kanlı saldırıların hemen sonrasına denk gelen oylamada, silah edinmek isteyenler için ‘özgeçmiş kontrolü’ öngören yasa değişikliği reddedildi. Başkan Barack Obama, ülkedeki güçlü silah lobileri için bir zafer anlamı taşıyan bu netice karşısında sert tepki gösterdi: ‘Bugün olan şey, tehlikeli suçluların özgeçmiş kontrolü yapılmaksızın silah satın almasına imkan sağlayan boşluğun olduğu gibi muhafaza edilmesinden ibaret. Bu çocuklarımızı daha güvenli hale getirmedi. Nihayetinde bugün Washington için oldukça utanç verici bir gündü.’Boston saldırısı Silah lobisinin bir tepkisiydi. Düdüklü tencereyle gerçekleştirilen bomba ile basit malzemelerle de bomba yapılabilir mesajını vererek hem de senatodan geçirilmesine tepki olarak koydukları bir sert duruş sergilediler. Bu silah tüccarları dünya haramilerinin başıydı.
• Ürdün´ün başkenti Amman'da da hükumet karşıtı gösteriler vardı. Ülkedeki işsizlik ve ekonomik krizden şikayet eden göstericiler yeni kurulan hükumeti protesto etti. Göstericiler yeni dönemde hükumetten reform çalışmaları yapmasını istiyor.
• Afganistan gelecek yıl yapılacak Devlet Başkanlığı seçimine hazırlanıyor. Karzai'nin, yeniden aday olamayacağı seçimler, ülke için kritik öneme sahip..100 bin NATO askerinin görev yaptığı Afganistan'da, birliklerin ülkeden çekilmesinden sonra, Afgan güçleri, ülke güvenliğini tek başına sağlamak zorunda kalacak. Yeni Devlet Başkanı da bu süreci yönetecek..Bu ortamda, Türkiye'nin öncülüğünde başlatılan, Afganistan'da güvenlik ve istikrarı amaçlayan "İstanbul Süreci" toplantısı Kazakistan'da yapıldı. Toplantı için Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu da Almatı'daydı..
• Dünyanın en kalabalık iki ülkesi Hindistan ile Çin arasında sınır gerginliği yaşanıyor. Hindistan, Çin'in sınır ihlali yaptığını iddia ediyor. İki ülke, 1962 yılında, benzer bir anlaşmazlık sonrası savaşmış, binlerce Hint ve Çin askeri ölmüştü.62 Savaşı'nın ardından, zaman zaman sınır anlaşmazlığı yaşayan Hindistan ve Çin, sorunu diplomatik yollarla çözüyor.
• Pek çok ülke sınır sürtüşmelerine, hava sahası ihlallerinden dolayı kavgalara sürükleniyorlar. Uluslardaki bu savaş mantığı ne zaman bitecek. İnsanlardaki saldırganlık ne zaman eriyecek.
• Polonya'nın başkenti Varşova'da düzenlenen bağımsızlık günü yürüyüşü şiddet olaylarına sahne oldu. Aşırı sağcı grup, solcuların kontrolündeki bir işgal evine saldırdı. Polisin müdahalesi sonrası çok sayıda gösterici gözaltına alındı. Görüldüğü gibi inananlarla inanmayanların mücadelesi her yerde sürmektedir. Kimi ülkelerde bu mücadele mezhep savaşı halinde, kimi bölgelerde din savaşı (Müslümanlık-hristiyanlık), kimi bölgelerde etnik ayrımcılıkla ama sonuç itibariyle iktidar-muhalefet ilişkisiyle bu mücadele küresel olarak sürmektedir. İnananlar ile inanmayanların mücadelesi her toplumda vardır. Evrensel değerlere sahiplenen millet vesayetin baskısını mutlaka kıracaktır.
• Demokratikleşme, barış ve bereket birlikte hareket eden üç kardeştir. Barışı inşa etmek zor oluyor ama yıkmak çok kolay. Sürekli barışın hizmetkarlığını yapanlar Tanrı gözünde değer bulur. Bu nedenle Anadolu’nun öncülüğünde Ortadoğu sürekli yükselmeye devam edecektir.
 
takipçi satın al
Uwell Elektronik Sigara
vozol
instagram takipçi hilesi
takipçi satın al
tiktok takipçi hilesi
Geri
Üst