Mavi Sevdam

Benimle bir konuşsan
Sevdamı anlatacağım sana
Tabi dilimin döndüğü kadar
Yazdığım şiirlerimi okuyacağım
Mısralarım işte o gün
Dile gelecek
Seni sensiz nasıl yaşadığımı
Seni her gün görüp de nasıl özlediğimi
İşte o gün haykıracak mısralarım
İşte o gün şiirlerin şiir olacak
Okuduğun gün
Saatlerin zamanın durmasını isteyeceğim
Bu an, bu kısacık an bitmesin diyeceğim
Ama zaman bana inat
Her zamankinden hızlı geçecek
Biliyorum
Bir an olsun göz göze geleceğiz
Ve seni ne kadar sevdiğimi anlayacaksın
Ben bir kelime bile söylemeden
Sende istemeyeceksin gözlerini kaçırmayı gözlerimden
Ama gözlerin kaçacak
Biliyorum
Sana nasıl uykularımı böldüğünü
Her şeyde senden bir parça aradığımı
Ve her gözümü kapayınca nasıl seni gördüğümü anlatacağım
Kelimeler yetmeyecek
Biliyorum
Her rüzgar esişinde neden derin bir nefes çektiğimi
Yüzlerimi okşadığında rüzgar
Neden gözümü kapayıp gülümsediğimi
Nasıl yalnız bir karanlık ta usandığımı anlatacağım
Sana adı sen olan yıldızı göstereceğim
Onunla konuştuklarımızı anlatacağım sana
Neden bir yıldız olduğunu söyleyeceğim
Ve sana bir günü hatırlatacağım
Tabi unutmadıysan
Sana dalgaları anlatacağım
Her denize bakışımda nasıl seni gördüğümü
Ve bizim evdeki saati anlatacağım
Her saniyesinde seni seviyorum dediğim
O saati anlatacağım
Yıldızların nasıl ağladığını
Ve göz yaşlarının yüreğimi nasıl yaraladığını anlatacağım
Evinizin önüne gelip yağmurda ıslanmayı
Sana her bakışımda yeniden aşık olmayı
Yaşadıkça kalbimde bir yerin olduğunu
Sana ilk aşkım olduğunu
Sen sevmesen de benim seveceğimi anlatacağım
Uzaktan sevmeyi anlatacağım sana
Saçlarını ellerimi dokunmadan gözlerimi okşadığımı
Seni görünce yüreğimin titrediğini
Ve bir bakışının bana yettiğini anlatacağım
Ve biliyorum
Bunları anlatmama fırsat vermeden
Seni seviyorum diyemeden gideceksin
Dur gitme desem de
Durmayacaksın biliyorum
 
“ yazarsam sana ___

susarsam bana _____
seversek
_________ aşka
yakışsın
istedim …”
_____ ^^
*
kalktım
geceydi ve siyah
ve şehirde uyku
bendeyse uykusuzluk
baktım içimdeki sızı da benle uyanmış
baktım hüzün de benimle
ve gece sesleri
ve sessizlikleri
eski sokak lambaları birde
bir de kaldırım taşlarını okşayan gece esintisi

ve siyaha serilmiş ayaz

kalktık hepimiz bir kerede

ve farkettim

gözlerimde nemli bir tuz serinliği

hani sanki düşümde bir deniz görmüşüm de
dalgaları hala vurup duruyormuş gibi
kirpiklerimin
çitlerle çevrili

sahiline
ah ! tuttum hıçkırığı
tuttum nefesi
ve kalbimi
tuttum !
tuttum

biraz daha
biraz daha
birazcık ___
daha ___
kalsın diye benimle
sustum

ağlamadım …


kalktım
geceydi

ve siyah

sonrası yok
baktım
kimsesiz sokak kedileri de benle uyanmış
baktım ağaçlarda uyuyan yaprakların sonbahara gün sayanları da
bir de tülden bir bulutta biriken çiğ damlalarının o en sabırsızları

bir de sükut

bir de yara

ve yaraya tutunamayan kabuk

ve kabukta gizli çığlık

onlar da kalkmış benimle hepsi birlikte ve aynı anda
bir de o bulutun ardındaki ay ışığı
ve ay ışığında
öyle tek başına süzülen kör bir güvercinin biçare dansı
ve onun hiç görmediği kanatlarıyla

hiç göremediği maviye dokunma çabası
hep beraber
uyandık bir kerede
ve ben yürüdüm
yıkamak için yüzümü kar sularının serinliğiyle
onlarsa orada durdular gecenin koynunda ve sesizliğinin içinde

bense gittim yıkadım yüzümün yarısını

ki diğer yarısı benim değildi
ama sildim bütün ifadelerini dünlerin

ve akıttım birer birer avuç içime yasımı
ve ıslattım saçlarımı tıpkı çocukluğumdaki gibi yine suskun
ve tüm sevgisiz anlarımdaki gibi parmak uçlarımla usul usul

taradım yalnızlığımı

ki ellerimde hala
bütün tutunamayanların tanığı
düşme anından yadigar
bir uçurum karanlığı
"olsun" dedim "olsun hem herkes bir diğeri için uçurum"

sonrada hani hep güzel hatırlanmak istercesine

gülümsedim son bir bakış misali buruk gülümsedim aynanın gecesine
oysa gülüşümde ucuzluktan alınmış bir tülbent beyazlığı
hani üç kere kullansam solar
dördüncüye

dayanmaz

dudaklarım yırtılırdı

anladım

zorlamadım
ve gülmedim
ve

ağlamadım …

*


kalktım
geceydi
ve siyah
sokuldum penceremin kıyısına
baktım
benimle sokulmuş
sigaramın dünden hazır efkarı da hemen yanı başıma
ve kül tablasının şaştığım o evliya sabrı
ve çakmakta saklı duran ateşin ne varsa bütün kalanı
bir de hani dumanla karartmadan bakamadığım göğüs boşluğumda
bir trenin içimi acıtıp duran ıslığı
sokulduk hep beraber öylece yan yana
ve oturduk suskunluğun en son ucuna
şimdi dudaklarımda "söyleme beni" diyen yorgun bir şarkıdır aşk
dalıp gidiyorum uzaklara

“iyi bak kendine iyi bak ”

ki ah ! şarkılar da biliyor artık
yeryüzündeki bütün dillerde birbirimize sustuğumuzu

duyulmuş ayrılık

gözlerimde ertelenmiş bir ağlamak

tutuyorum

bakıyorum deniz şimdi uzakta bir avuç karaltı
özlemekse içimde beş kıtanın toplamı
ve işte artık bütün yeryüzü ikimizin



ayaklarımızın bastığı yer

ve kalplerimizin dışında kalanı

iç çekip duruyorum


"bir" olamayanlar el olurdu inanmamıştın bana

ve devam ediyorum

sigaramın közüyle

hem geceyi hem de yüreğimi yakıp durmaya

yine de ne yapsam ikisi de bitmiyordu
ve gözlerimin karası

hala gecenin siyahını

bastırıyordu

içim şimdi bir damla ki kederinden bin parça olmuş

içim buruk

içim su


içim bulut

ama küsmüştüm yağmaya

sustum

sustum

ve ağlamadım ….

*



kalktım
geceydi
ve siyah
baktım
geçmişte de uyanmış benimle
ve hatıralar çiçeğine konmuş o son birkaç ateş böceğiyle
yarım bir şiirin avlusundaki kiraz ağacı
hepsi birden kalkmışlar aynı anda niyeyse
şimdi bu sessizlik gecenin mi
yoksa yüreğimin mi

bilemeden
öylece bakıp duruyordum sadece penceremden
karanlıkta sakinleri şehre sırtını dönmüş uyuyordu
bense camlara mevsimsiz buğular biriktiriyordum nefesimle
aylardan ağustos
gecelerden herhangi biri

ve bir yanım da uyku

öte yanım da heves kalk sıcak bir yerlere göç et diyordu
uzandım sigarama

ısınırım belki diye bir parça
ama daha çakmağı yakar yakmaz
bir kıvılcım yetti
tek
bir
kıvılcım
bana gözlerinin parıltısını anımsatmaya
sonra da zaten peşinden
saçlarının yağmur kokusu geldi
ve ilk nefesle sarılan büyün

ve incecik bir fidan gibi titreyişin

hani sokulupta öpünce
hepsi hepsi bir anda göç eden kuşlar misali
mola verdiler ada sayarak gecemi
bende bıraktım ruhumu aralarına
ve kayboldum yeniden

bütün senli anların tekrarlarında
hani dalgaları kıyıya taşıyan bakışlarımız mı dersin
yoksa yüzünün yüzüme dokunuşu mu
yada ayrılık anlarının kolsuzluğunda
birbirimize el sallayamayışlarımızı mı
hepsini
hepsini

hepsini

tek bir geceye sığdırdım usulca
sahi biz seninle
hep uzaktan vedalaştık değil mi
ve hep dönüp dönüp baktık
ta ki görüntümüzün kaybolduğu o en son ana dek
ve “daha şimdiden özledim” deyişlerimize kadar
bir birimizi bakışlarımızla uğurladık
ve telaşlarımızda yitirdik sevincin yarısını
ki korkularda tükettik şimdi kavuşmaları
ve işte bütün bunları
ve bütün bunların fazlalarını
bir gecenin kucağına yayıp

sığdık

ve paylaştık tamamını

benimle bütün uyananlarla


ki geceydi

ve siyah

ve ben uzandım hayalde olsa bir şans
ki kanserdi umut ama hala yaşıyordu
onu da yanıma aldım


ve düştüm içimden düşümün yollarına

ne yazık ki çok sürmedi

çünkü sigaramın dumanında bile

yollar kapalıydı bana anladım
ve hayallerimin içinde dahi ayrılık çalışması “dur” diyordu ruhuma
durdum bende
durdum
içimde yine aynı tanıdık sızı
ve bir eksik nefeslerimin tümünde
durdum
hüznüm tırnaklıyordu yara gibi kalbimi
yada belki okşuyordu gece
okşuyordu kalbim gibi yaramı
bilmiyorum
bilmiyorum
ama biliyordum

gerçek yerini çoktan unutan
bir kadın kolyesinin ince ipiydi avuçlarımda kanıyan
ve biliyordum

ip kolyeden
manaysa yüreğimden çözülmeye çalışıyordu
umut desen çoktan boğulmuş düğümde
artık çırpınmıyordu bile
sustum
sustum
ki gece bitiyordu__
dudağımda son sigarayla birlikte söndürdüm yavaşça ikimizi
ve çektim perdelerini yeniden içimin


ki bir zamanlar ismimiz başka bir şeyken
“geceydi” artık adımız bizim
ve bitiyorduk

bitiyorduk

uzandım kalbim gibi yarama
ve kapadım gözlerimi
sarılıp yara gibi kalbime
yattım
ince ve yorgun bir yağmur sesi penceremde
gel diyordu bana

gel
ki gitsem


biliyorum dönmezdim

ve ağlasam


aksatırdım bütün yağmurları
dinmezdim
ama tuttum kendimi
tuttum


ve gitmedim

kaldım

ve sustum
ve hiç

hiç
hiç
ağlamadım …
__ ^^
“yazarsam sana___ susarsam bana _____seversek aşka___

y akışsın istedim_____
ve gecemi güzelleştiren bütün güzel hatıralara_____ duymasan da çok _____ teşekkür________ ederim …”
 
Gözlerin mapustu……...
Benden başka herkes gardiyan
Gözlerin kabustu………….
İçinde duygularım ziyan…
Sarhoşça bir yokuştu…………
Terk edilmeye bırakılan,
Gelip tüm nefretini kustu..
Ve çekip gitti gözlerin….
Bendeki en büyük çöküştü
Ama gördüğüm en güzel düştü
Gözlerin……………………
 
Sahipsiz bir uçuruma düştü gözlerim
Aşkın yalnızlığına vurdum gecemi
Yine havada kan kokusu var.
Yine hüzün firarında yüreğim...
Uçurumlar özgürü bir failin günlüğünden düşüyorum.
Ve sayfa sayfa ölüyorum,
Sana yazılmış tozlu bir romanda
Beni ihbar ediyorsun ayrılığa,
Ayrılıksa kan kusturuyor,kelepçeli yalnızlığıma...


mayınlar döşeniyor damarlarıma...


Sisli bir kabus oluyorum.
Çatlayan bileklerim seni arıyor, dilim susuyor yine.
Olumsuz bir kent düşüyor yastığıma
Sen ölüm oluyorsun beynimin labirentlerinde.
Alnımda bir kavga duruyor ,kaşlarım ayrılığa çatılı,
Ben seni tüketiyorum ateş çemberi yaşamalarımda.
Ve tükenmişlik oluyorum ömrümün geri kalanında.
İçimde ölüyor bu şehrin insanları,
Ben yalın ayak kor taşıyorum kara kışlara.
Soğuğum sen ,gecem sen, yangınım sen ...
Bir avuç kül savruluyor uzaklara,
Gözlerimde kan sonbahar kokularında.
Her hücremde bin intihar büyüyor.
Ve sen can çekişiyorsun kuytularımda.
Bense kayboluyorum...


Yine havada kan kokusu var.
Seni çekilmiş bir yürekte senden geriye
Kocaman bir sevgi var....
 
Masamın üzerine senden arta kalan kırıntıları döktüm bu gece..
Parçaları eklemeye çalıştım,eski halini alır mı diye..
Parçaları birleştirdikçe kırılan anılar inat etti..
Ve kısık sesle haykırdı..
"Boşuna uğraşma ey Aşık..!
Birleşmem,birleşsem de eski halimi almam..
Yorma kendini,bırak benle oynamayı..
Kalk aynaya bak,toparla kendini.."
.
.


"-Kırıklar..."


Bazen can,bazen ete batan cam kırıkları..
Üzmüyor,incitmiyor,acıtmıyor..
Sadece batıyor işte..


"-Çırpınıyor yüzümde asılı kalan senli izler.."


Alnımdaki iki çizgi..
Ardından bakarken gözlerimi kısmam..
Gözümün yanındaki bi kaç kırışıklık..
Göz yaşımın aktığı yerde bıraktığı ıslak iz..


.
.


"-Kırıntılar..."


Dökülmesi hayallerimden aşağıya..
Şemsiyemi ters çevirip yakalama çabam..
Boş...
Sana dair olan tüm çırpınışım boş..!


Bırakmam gerek..
Yerle bir olan kırıkların üzerine basarak geçmem...
Unutmam ve unutulmam...
Senli düşlerden uyanmam...
"-Bana Sen değil,sensizlik gerek.."
.
.


"-Kırıklar ve Kırıntılar.."


Senin açtığın derin izler..
Ve ardında bıraktığın harabe duygular..
Acıtmıyor...
Dedim ya:"Sadece batıyor işte,batıyor.."
 
Aklımın yangınlarına inat üşür yüreğim.
Sorular öğütler dersler kaybedişler…
Titrek yüreğimde değeri yok hiçbirinin.

Kapımı açan asi rüzgâr
içeri savurur anıLarımı.
Pervasızca odama dağılır zamanlar.
Annemin kızgın sureti canlanır içimde.
“Toplayacağım anne”
“Çocuk yanımı bulabilirsem
düzelteceğim hepsini”…
İnanmaz yine…

Vazgeçerim diye…
Kızgın gidişine hak verir ellerim.
Vazgeçerim.
Efkârım önüme düşer.
Islanır adımlarım.

Uykumu çalan geceler yağar sabahlara.
Başıma kitapların sayfaları uçuşur.
Biraz aşk
biraz coğrafya…
Taşlaşır adımlarım. Bir soluk ak…
Biraz beyazı olmalı bu kâğıtların.

Penceremde kalır gözlerim.
Kırık kanatlar var pervazlarda.
Yağmurları kana bular yaralı turnalar…
Akşamı bulur vakit.
Yüreğimde aynı titreme…
Odama gelme anne.
Açma kapımı
üşür yaralarım.
Toplamadım toplayamadım yine zamanı.
Nereye dönsem üzerime devrilir
gecikmişliklerim.
Nazlı bir yıldıza aldanıp;
keşke kırmasaydım titrek lambamı.


Kırılmış çok şey var anne.
Raflarda yarım kalmış hayallerim dağınık…
Kopkoyu bir duman; korkularım…
“Topla”
deme artık.
Anla ki yerinde her şey…
Ayaklarım kanamasa yürüyemem artık
kızıl adımlarımı izler çocukluğum.
Kaybolursa; bulamam umudumu.
Yüreğime batmasa nazlı yıldızın parçaları duygularım üşür.
Sızlamasa yüreğim ölürüm anne…
Yaza varmaz krizantemler.
Hercai menekşelere bahar zulümdür.
Anla beni anne.
Çabaladım solacağımı bile bile
senin için…
Yapraklarımı kaybettim
dallarım taşımadı sahte tebessümlerimi.
Yoruldum
çok yoruldum anne.
Düzen bensiz kurulmuş
ayak uyduramadım.
Odama gelme anne.Açma kapımı
üşür yaralarım..
 
İçim yine seni sever

Benzetme beni kimseye, benzemez duygularım kimseye
Bazen ağlatırsın, bazen güldürürsün
Sonra sımsıkı sarılırsın
İçim yine seni sever

Benzetme beni kimseye, benzemez huylarım kimseye
Bazen ağlatırım, bazen güldürürüm
Sonra sımsıkı sarılırım
İçin yine beni sever

Benzetme beni kimseye, benzemez masumiyetim kimseye
Bazen bebeklerin masumiyetini yansıtırım
Etkilenirsen sımsıkı sarıl bana
İçim yine seni sever

Benzetme beni kimseye, benzemez sevgim kimseye
Bazen kardeş gibi, bazen seven gibi seversin
Etkilenirsen sımsıkı sarıl bana
İçim yine seni sever

Benzetme beni kimseye, benzemez yalnızlığım kimseye
Bazen yalnız olsam da içimde seni yaşarım
Etkilenirsen sımsıkı sarıl bana
İçim yine seni sever

Benzetme beni kimseye, benzemez varlığım kimseye
Bazen tahmin edemeyeceğin kadar sıradanımdır
Etkilenirsen sımsıkı sarıl bana
İçim yine seni sever

Benzetme beni kimseye, benzemez hasretim kimseye
Bazen yanında bile bakışlarına hasret kalırım
Etkilenirsen sımsıkı sarıl bana
İçim yine seni sever

Benzetme beni kimseye, benzemez beklentim kimseye
Bazen tahmin edemeyeceğin kadar dua et derim
Etkilenirsen sımsıkı sarıl bana
İçim yine seni sever

Benzetme beni kimseye, benzemez sıcaklığım kimseye
Bazen tahmin edemeyeceğin kadar sıcaklık hissedersin
Etkilenirsen sımsıkı sarıl bana
İçim yine seni sever

Benzetme beni kimseye, benzemez bahçem kimseye
Bazen tahmin edemeyeceğin kadar her çeşit gül vardır.
Etkilenirsen sımsıkı sarıl bana
İçim yine seni sever
 
SEN NERDESİN?

Gökten yağmur damladı
Gözlerim baktı kaldı
Gözlerim hüzünle doldu
Gözlerim seni aradı
Sen nerdesin?

Bir gül verdi
Bir kız çocuğu
Bunu ona ver diye
Güller elimde soldu
Sen nerdesin?

Evin kapısını açık bıraktım
Belki sen gelirsin diye
Dışarıdaki soğuk bedenime işledi
Gözlerim yaşla doldu
Sen nerdesin?

Gemi yaklaşmış limana
Liman kavuşmuş hasretine
Yolcular kavuşmuş hasretine
Ben kavuşamadım hasretime
Sen nerdesin?

Karlar düştü üzerime
İçim üşüdü durdu
Belki içimi ısıtırsın diye
İçim seni aradı
Sen nerdesin?

Akşam ezanı okundu
Gönüller kalplerine dönmüş
Gönlüm dönmedi diye
Gönlüm seni aradı
Sen nerdesin?
 
dipsiz bir kuyu yalnızlığı yaşadığım...

bu üstüme kilitlenen duvarlar Yusuf'unkine benzemiyor.
yırtılan gömleğim değil sırtımdan ümitlerim...
bu kızıl karanlık duvarlardan düşemez!
kırılan düşlerimin gölgesi mi düşüyor içime ne?
Cam kesiği ayazlardayım
Üşüyorum…

Bir çığlık yükseliyor sesimden sessizliğime
“Bu cehennem ayazında titreyen sen misin?
Bu kara yazgımın karanlığımı söyle!...”
Komaya giriyor alfabemin harfleri
Lügatim yitik…
Susuyorum…

kırılan umutlarıma çarpıp geri dönüyor suskunluğum
yar(ın)sızlığımın kuytularında yankılanıyor ses(sizliğ)im...
işkence odalarında sorguluyorum beni:
“neydi sesinde sus’a terk ettiğin?”
sıkıyor dişlerini kan sızıyor kıvrımlarından
can veriyor sen vermiyor benliğim
bilemiyorum…

Bazen gözü yaşlı bir kız çocuğu uzatıyor başını içimden
Özünden taşanlarla yıkıyor yüzümü
O bile yetmiyor kirletilen yanlarını temizlemeye dünyamın
Issızlıklarımın kargaşasında yitiriyorum yaşlarını
Silemiyorum…

Dört duvar değil mahpusluğuma sebep…
Ciğerimden iki parça boynumu giyotine razı yüreğimi esrik eden
Esarete diz çöktüren…
Kan değil içerimden sökülen
Ömrüm bu parça parça tutsaklığa kustuğum
Düşüyor ellerimden
tutamıyorum…

Lal oldum desem anlatılmazlığıma
“Lal”lerin bile bir lisanı var…
hangi alfabe ödünç verir harflerini acıma?
Ki hangi lisana döksem anlaşılır ki feryadım?
İsyanı kansız bastırılıyor çığlıklarımın
Bu çığırtkan avazelik bana göre değil biliyorum
Usturaya vuruluyor sesim susturuluyorum Usanmışlıklarım usandı usluluğumdan
Haykıramıyorum…


bir dibi vardı Yusufi kuyuların
ve köle pazarlarına uzanan bir ipi…
zindan karanlıklarında Züleyha’ları çıldırtacak bir nuru-mahi…
bir kuyudan Mısır’a yol giderdi bazen
esaretten hükümdarlığa ve yasaklardan meşru sevdalara…
ve Yusuf’tan Züleyha’ya…

benimse; kuyularım dipsiz
tutsaklığım ipsiz ve ömrüm çaresiz…
yenilgiye yeniliyor sol yanım yar(ın)ım
ciğerime parelenen iki çift göz gözümde el pençe divan…
kıramayacağım kilit yokken duvar şimdi kapılarım
çıkmaz sokaklara çıkıyor tüm yollarım…
zaman depar atıyor ömrüme
prangalanıyorum…

bileğimden sızanlar değil canımı acıtan acım
ölümü özleten (z)amansız sancılarım…
Yusuf’u dilenmek için açıyorum ellerimi
Ellerim kor ayaz
ömrüm yanıyor avuçlarımda…

sevdamı azık edip Yar düşüyor dönülmez yollara
dizlerinin üstüne çöküyor yarınlarım
ardına düşemiyorum…
 
Boynumda Ellerim

içimin kızıllığınca gül ve yangın
dalında unutulmuş bir üzüm tanesiyim belki
belki bir söğüt dalının efil efil titreyen yaprağıyım
uzak bir iklimde esip geçen rüzgarlara ağıt yakan

bir gün çözüp bakışlarımı tel tel kirpiklerimden
elif elif ağlayan gümüş saçlı bir anneye bağışlayacağım
son kez ağlayacağım belki düşerken sevdanın eşiğine
varsın bağışlamasın beni hayat ki
ay uzak tepelerin ardına çekilsin
yarasına acılar düşsün kırlangıçların
eriyip gitsin hüzünlü bakışlarımda ne varsa
yokluğuma kahırlanmayacaksa bu kent
ah çekmeyecekse eğer ardımda kalan anılar

Ah ey yarasında nehirler fışkıran kalbim
susuyorum işte acılara akan bir sesle
hayati ateşten bir ip boynumda
koynumda buzdan bir top
biliyorum her susuşun ardında bir yalnızlık var
bir özlem var kahırlanmak var
düşlerin her uzanışında yıldızlara
hüzünlü yüzüm aykırı sakalımla
dünyanın orta yerinde kederli bir dağ gibi durmuşum
ondandır yaban otları gibi aykırı duruşum
bunca incinmişliğim ondan içimi kemirirken
utangaç Ulalar heyulasında geçmişim

susuyorum ki acıma kimseler merhamet etmesin
çünkü hep sevgilerden aldım suların derin akışını
ve nakışını yüreği elmas bir kızın dantelinden söktüm
biliyorum yangınlar kentinde kıvılcımlar
bir sevdadır gül yaprağına konmuş
bütün yıldızlar sırtını dönmüş bana ayda küs
hayat bu işte ey kalbim bir varmış bir yokmuş

varsın kirpiklerimden acı dökülsün
yüreğimde büyüttüğüm kır menekşeleri için
son bir damla su istiyorum senden ey kalbim Allah aşkına
bu çölleri sen yarattın iflah olmaz ömrüme
senden aldım bu kadar sevmeyi özlemeyi kahrolmayı
şimdi boynumda kendi ellerim bağışlama beni
tükenmiş ümitlere yeni vahalar gerekmiyor çünkü

her bahar kuşlar kanat çırpınca özgürlüklere
sesler gelince karlı dağların ardından türkü ırmaklarında
ve ben uzanıp durduğumda yatağıma ince bir su gibi ıssız
sorun kalbime özlemek nedir acı çekmek nedir hüzün nedir
yasaksa aşk titreyen yüreklerin deltasında varsın kurusun güller
sular kararsın kumlar yansın
bir çöl akşamıyım artık bir bıçak keskinliğinde
yakınmadan esip geçiyor düşlerim

savunmasızım sus ey kalbim intizarın sende kalsın
gizle vuslatı arzulayan bir kor ol yan kalbim kimse bilmesin
bütün çığlıklarını kuşansın gelsin ölüm
 
Bir hayaldi kurduğum..
Sadece sana kurulu bir hayat, bir zaman dilimi…
Ol(a)madı!



Düşünmeyi unutmak istiyorum şimdilerde…
Her harf ‘sen’ olmak adına beynime yerleşiyor…
Bense istemiyorum..
Hiçbir kelime, hiçbir cümle…
Olmuyor !



Alıyorum kalemi elime, beynimi işgal eden tüm harfleri bırakıyorum satırlara…
Önce, sallanıyorlar kalemimin ucunda…
Sonra, düşüyorlar gelişi güzel satırlarıma..
Tek hamle, bin kelime gözlerimde…
Her biri çok ağır, taşınmıyor anlamaya çalışmadan !
Dört yanım çığlık…
Harfleri unutmak,
Kelimeleri birer birer aklımdan, bilinmezliğe sürüklemek..
Boşlukta dolaşmak istiyorum !
Olamıyor !



Seviyorum, seviyorsun, seviyor !



Bir duygu, bir çelişki…
Ben seviyorum ‘düş’ gibi..
Sen seviyorsun ‘hayal’ gibi…
O seviyor ‘masal’ gibi…



Sevmek ? diyorum sessizce…
Düşlerime hapsediyorum duygularımı..
Seviyorum, sevdikçe düş’üme saplanıyorum !



Hayal kurar gibi seviyorum senli düşünceleri..
Bir masal oluyorsun, kelime kelime içimde büyüyen…
Susuyorum sensizliğe..
Sadece sen, bir hayal ve ben…
Yani ‘sevmek’ bende ki ‘sen’…

Susuyorum, susuyorsun, susuyor…



Bir istek, bir eylem…
Ben susuyorum ‘yalnızlık’ gibi…
Sen susuyorsun ‘hüzün’ gibi…
O susuyor ‘acı’ gibi…



Susmak ? diyorum korkarak…
Haykırıyor içim..Yalnızlığa bürünüyor tüm sesler…Acıtıyor suskunluk, hüzünü..
Kelimelerim saklanıyor kendinden…
Boğuluyorum bukadar sessizlik içinde !


Seviyorum; ‘düş, hayal ve masal’...
Susuyorum; ‘yalnızlık, hüzün ve acı’...
Ve gidiyorum;
 
Şişirip yelkenleri, açılma vaktin gelmiştir denize. Bilirsin ki ne
fırtınalar, ne deli dalgalar beklemektedir seni. Korkarsın, terk edemezsin
limanı, bir köşesine sığınırsın. Kabullenmesen de artık aşk bitmiştir,
İşte son bu...

İçin hep hüzün doludur, bir türlü kabullenemezsin bittiğini. Gözlerinin
içine bakıp seni seviyorum demesini beklersin. O sözler hiç çıkmayacak
o dudaklardan bilirsin. Yinede umudun yeşildir
İşte hayal bu...

Gururlusundur, istenmediğin yerde durmazsın. An olur ki ne olur
bitmesin dersin. Bu sözlerin dudaklarından nasıl çıktığına kendin bile
inanamazsın. Oysa o yüzüne bakıp sadece gülümser,
İşte acı bu...

Ondaki sıcaklığı kimsede bulamayacağını düşünürsün. Kimse onun gibi
gülemez, onun gibi dokunamaz dersin. Ve kimseyi onun kadar sevemeyeceğini
bilirsin. Kahredip başını eğersin önüne.
İşte hüzün bu...

Nefes alamaz hale gelirsin, daralır için. Bir kaç saatlik derin bir
uykuya hasretsindir. Bilirsin ki gözlerini kapasan da terk etmeyecektir
hayali. Atarsın gecenin kollarına kendini
İşte huzur bu...

Ondan gelecek tek bir haberi umutsuzca beklersin Bir de beklemek ölüm
gibi gelir insana böyle zamanlarda. Aslında ölüm fikride garip değildir
artık sana. Geri dönerse diye ölemezsin bile
İşte sabır bu...

Hayat devam ediyordur ama her şey yarımdır, hep bir yanın eksik.
Yüreğin eskisi gibi atmayacaktır, başka aşklarsa seni kandırmayacaktır. O
başkalarıyla, mutlu bir hayatı yaşıyor olsa da, yine de sevginden vazgeçemezsin.
İŞTE AŞK BU...
 
YÜREĞİM KANIYOR

Sakin göllerin kuğusuyduk
Salınarak suyun yanağında
Yarılan ekmeğin buğusuyduk.
Gözüm yaşarıyor,
Yüreğim yanıyor/kanıyor,
Olmasaydı sonumuz böyle.

“Biri saksımızı çiğneyip gitti
Biri duvarları yıktı
Camları kırdı
Fırtına gelip aramıza serildi
Biri milyon kere çoğaltıp hüzünleri
Her şeyi kötüledi
Bizi yaraladı
Biri şarabımızı döktü
Soğanımızı çaldı
Biri hiç yoktan vurdu kafeste kuşumuzu
Ciğerim yanıyor, yüreğim kanıyor
Olmasaydı... olmasaydı sonumuz böyle”

Gözüm yaşarıyor
Yüreğim yanıyor /kanıyor
Olmasaydı sonumuz böyle

Dağlarda çoban ateşiydik
Dolanarak mavzer yatağında
Ceylanın pınara inişiydik
Göğsüm daralıyor,
Yüreğim kanıyor,
Olmasaydı sonumuz böyle.

“Birer yolcuyduk aynı ormanda kaybolmuş
Aynı çıtırtıyla uyanan birer serçe
Hep aynı yerde karşılaşırdık tesadüf bu
Birer tomurcuktuk hayatın kollarında
Birer çiğ damlasıydık
Bahar sabahında gül yaprağında
Dedim ya;
Hiç yoktan susturuldu şarkımız
Yüreğim kanıyor yüreğim kanıyor
Bitmeseydi... bitmeseydi bizim öykümüz böyle”

Göğsüm daralıyor
Yüreğim kanıyor
Olmasaydı sonumuz böyle.

 
Tut Elimden
Dertlerin en büyüğü,

Yaraların en sızılısı,

Bir yanımda yaradan öbür yanımda canan,

Sırat köprüsünden geçemiyorum mevlam

Ne ileri ne geri

İki dünya arasında kalmışım

Oysa ben Leylamı ararken buldum seni

Ama yinede ruhuma ulaşamıyorum

Tut elimden mevlam,

Tut ve kurtar beni….
 
Susuyorum .......
Seni uzaktan sevmeyi kaybetmemek için

Susuyorum.......

Her zaman olduğu gibi, konuşmuyor dilim, anlatmıyor gözlerim seni nasıl
delice hiçbir karşılık beklemeden sevdiğimi
Belki de kelimeler yetersiz kalıyor , vermiyor sevgimin değerini . Belki de
bakışlar anlamsız kalıyor düşüncelerimin yanında , belki de gönlüm seviyor
bu acıyı, tatlı geliyor yüreğime seni karşılıksız sevmenin acısı

Çözemiyorum....... ve

Susuyorum......
Seni uzaktan sevmeyi kaybetmemek için

Susuyorum ......
Sevdaya susamış kalbimin çığlıklarını içime gömerek
Susuyorum .....
Hançer gibi saplanmış düşüncelerimi beynimden silerek
Susuyorum .....
Düşmanca bakışlarının fırtınasına göğsümü gererek

Susuyorum ......
Seni uzaktan sevmeyi kaybetmemek için

Susuyorum .......

Sana bu güne kadar tek kelime söylemeden sustum.......
Beni sevmediğini bile bile sustum.....
Seni karşılıksız sevdiğimden sustum.......
Ve yine
Seni uzaktan sevmeyi kaybetmemek için
Susuyorum ..................
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers
vozol puff
antalya havalimanı transfer
Geri
Üst